Korona Günlerinde Çizgi Roman

Lami Tiryaki

Onursal Üye
21 Nis 2009
513
3,727
İşyerindeki çay bahçesinde yapılan muhabbetlerden biri de emeklilik üzerine olandır. Bazı arkadaşlar için emeklilik çok vahim bir hadise. Çünkü bu arkadaşların hayatında iki olgu var: Evi ve işyeri. Bunlardan evi ağır basanlar bildiğimiz devlet memuru tipindeki insanlar olup çok mülayim ve sevimlidirler. Gerektiğinde evden memleketi çok güzel kurtarırlar(heh hee!..).

İşi ağır basanların durumu vahimdir. Hani neredeyse eşiyle kol omuzda nettflix izlerken bile arkadaş satış ekranındaki rakamları görür. Veya dolum hattındaki makine arızasının fireyi yüzde kaç saptıracağı o an gözünün önündeki Jack Bauer’ın Amerika’yı kurtardığı nükleer belaya yüz basar vs vs… Bu türdeki arkadaşlar emekli oldukları gün ölmüş olduklarını düşünürler. “Ya her gün kahveye gidilmez ki” (hala kahve kültürümüz var değil mi?) veya “her gün kitap mı okunur kardeşim, nereye kadar yani?” Bu arkadaşlar için kitap okumak zaman doldurup mezara sıkılmadan gitmekten ibarettir. Bu türden bir arkadaş emekliliğine 3 ay kala yılbaşında emekli edilmişti. Haricen ihbar tazminatı alıp aradaki üç aylık maaşından fazlaca para cebine peşin girmişti. Emeklilik tazminatını erken alıp üç aylık faize koyma şansı da cabası. Biz herif zevkten dört köşedir derken, adam bunalımdan bir günlük komaya girdi. Birkaç ay içinde de bizim ana bayilerden birinde yardımcı eleman olarak karşımıza çıktı(bizde önemli bir departmanın müdürüydü)… Ben buna işkoliklik demiyorum. Bu başka bir şey. Hayatta yapabileceği tek bir şey olan, çalışmak olan insan tipi mi desem?.. Yani siz anladınız onu.

******************************

17 yaşıma kadar çocukluğumun ve ilk gençliğimin 15 yılı Urfa’da geçti. 1970-1985 arası, çizgi romandan ve yeşilçamdan oluşan ömrümün belki de en güzel yıllarıydı. Ancak lise yıllarımda, eve sakladığım kitaplar, kasetler ve diğer hobilerimin önünde dehşetli bir engel vardı: Annem!

O yıllarda erkekler eve çok kısıtlı şartlarda girebilirlerdi. Öğlen yemeği, hastalık, evin tamiratı veya başka bir ihtiyacı vb.. Yerleşik geleneklerden dolayı sebepsiz yere erkeklerin eve girmesi neredeyse yasaktı. Çünkü erkek “karı gibi evde oturmazdı”. Evde oturmakta ısrar edenin, bir şekilde evden atılmasının yolu bulunurdu. Eh biz de lise öğrencisi sıfatıyla erkeğiz vesselam!.. Ama o erkeklik evin dışında. Evin patronu oralarda kadınlar(biraz yanlış bilinen bir gerçektir. O yıllarda kadınların eve tıkılması pek te doğru değildir. Kadınlar bilinçli olarak kendilerini eve kapatırlardı. Dış dünyada kendilerine daha azınlıkta yer olduğu için onlar da evlerin hakimiyetini ele geçirmiş vaziyetteydiler. Bu nedenle erkeklerin de razı olduğu üzere evdeki her işin-hatta kızın nereye gelin gideceğine varana kadar-her türlü karar kadınlar tarafından alınır evde kimin nereye oturacağına bile kadınlar karar verirdi. Yani evde kadın mutlak hakimdi. Eğlenmeyi de kadınlar daha iyi becerirdi. Mesela düğünlerde erkeklerin oturduğu odalarda karşılıklı lahmacun yenip herkes düşman sus pus birbirlerine bakınırken kadınların mekanında çalgılı müzikli muhteşem bir eğlence gırla giderdi).

İşte böyle bir ortamda benim eve girip kitaplarımla, kasetlerimle filan keyif yapmam oldukça güçleşiyordu. Annem benim “karı gibi evde oturmamdan” felaket rahatsız olurdu. Akşam okuldan eve gelip anahtarımla kapıyı açıp içeri girdiğimde bazan ev sahibimizin karısı ve kızları, annem ve kız kardeşimle muhabbette olurlardı. Ben girer girmez tüm kadınlar ve kızlar rüzgar gibi odalara kaçışır, ben ortadan yok olur olmaz evden gizlice çıkıp giderlerdi. Ee bu durum sosyal krize yol açardı tabii. Annem sık sık babama “şu bebeyi alıp çıkart artık yoksa ben bilirim yapacağımı. Eve çakılıyor habire kitap habire kitap rezil olduk valla” diye şikayet ettiğine çok şahit olmuşumdur. Bu arada biz Urfalı değiliz(Ankara’lıyız). Önceki yıllarda eve çizgi roman sokmak hayli müşküldü de, sonraki yıllarda bizzat kendimi eve sokmak epey sıkıntılı olmuştu. Allah’tan sürekli evde takılan biri değildim. Okul dışında ya işte ya da arkadaşlarda olurdum. Gerçi o zamanlar da akşam niye geç geldiğimin hesabı sorulurdu o da ayrı konu ya… Neyse…

***********************************

İşimde başarılı olmama rağmen hiçbir zaman işkolik ya da “işsever” biri olmadım. İşin benim için en güzel tarafı, bittiği zaman çıkıp aileme, spora veya hobilerime koşma özgürlüğü vermesidir. Geçme yüzdesi 3-5’i geçmeyen Ulaştırma Bakanlığı’nın ADR-TMGD sınavından 100/100 alarak Türkiye birincisi olmama rağmen çizgi romanlardaki bilgi seviyemin yüksek olup olmadığı daha önemlidir benim için. Önce ailem, sonra hobilerim. İş sonra gelir. Hakkını vererek yaparsın biter. Ama hobiler öyle mi? Hakkını vermesi zordur. Yaşın ilerledikçe zevk almak için daha fazla efor harcaman daha farklı metotlar türetmen gerekir. Ferdi Tayfur’un Sen de mi Leyla filmini Urfa’da sinemada ayakta kalabalığın içinde zar zor izleyip yine de mutlu olmuştum zamanında. Şimdi önce plağı koyup havaya girip biraz da eski ses dergilerimi karıştırıp sonrasında izleyince ancak o eski keyfi alabiliyorum.


Çizgi roman koleksiyoncularına en çok sorulan sorulardan biridir: “Ya sen bunların hepsini okudun mu?” Bir ara sayım yaptıktan sonra bir hesap yapmıştım. Günde bir çizgi roman kitabı bitirsem, tüm koleksiyonu iki tur yapsam, tamamını okumak 23 sene sürüyor. Evdeki devasa düz kitap koleksiyonunu hesaba katmıyorum bile. Yani bu kitapların çoğunu okuyamadan toprak olup gitmiş olacağım zaten. Sahaf dostum Bayar’la bir kavlimiz var. O önce ölürse her yıl mezarının başında Teks Büyük Entrikayı okuyacağım. Ben önce gidersem o benimkinin başında Zagor’un Kabus’unu okuyacak!..

Covid-19 insanları evlerine kapattı. Her yerde “evdeki sıkıntıya ne iyi gelir”in muhabbeti var. Çizgi romanlarım ve plaklarım gibi hobilerim sayesinde bu uygulama benim gibiler için avantaj bile saylır. Hani körün istediği bir göz misali. Bir kez daha çizgi romanlarımıza ve diğer hobilerimize minnettar olduğumu söylemek isterim. Siz çok yaşayın emi.. Bizleri de yaşatın.

Selamlar
Lami Tiryaki

 

ekenciz

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
13 Eyl 2009
2,988
13,484
Özlettiniz kendiniz Lami Bey, Daha sık yazın lütfen. Çok zevkli bir yazı.
 

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,703
İstanbul
Üstadım her zamanki gibi, kendinize özgü akıcı üslubunuzla yazdığınız ve bir yudumda okunan keyifli bir yazı olmuş. Teşekkürler..
 

İskenderunlu

Onursal Üye
29 Tem 2012
5,347
12,824
iskenderun-Hatay
Gerçekten de evde bol çizgi roman okumak için bir fırsat bu günler. Hem virüs bulaşmasın diye komşu misafir falan da gelmeyip çizgi roman okuma keyfimizi yarıda kesemiyor.
Keyifli yazınız için çok teşekkürler.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

yeryüzü

Yönetici
3 Eki 2011
17,039
75,338
hiçbiryerde :)
Ben de müthiş bir zevkle okudum.
Tabii ki bizim için körün istediği
bir göz misali bu günler, yani imkanı
olanlar için diyelim... Selam ve
sevgiler üstadım.
 

ramo78

Süper Üye
11 Eki 2017
536
1,298
Lami Tiryaki üstadım zevkle okuduğumuz yazılar arasına keşke plak çalarını, plaklarını ve kasetlerinin fotolarını koysaydın, başka bir yazıda zaten bekliyoruz heyecanla. Bizde de nostaljinin tavan yapmasını bizlerden mahrum bırakmayacağına eminim. Önümüzdeki günlerde böyle bol fotolu yazını beklerken selamlarımızı, saygılarımızı sunarız.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

MehmetAliB.

Kıdemli Üye
2 Ağu 2018
106
187
Okumadığı kitabı biriktiren arkadaşlara üzülüyorum. Bir ihtimal para kazanabilir diye okumayacak torunlarım için çizgi roman toplamak yerine kendim zevkle okumayı tercih ederim.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Dedecan 61

Süper Üye
25 Şub 2019
1,781
4,506
Eline sağlık usta, bu aralar hepimiz aynı duygulardayız, ayrıca bir Yeşilçam araştırmacısı ve arşivcisi olarak Yeşilçam'a ilgini de takdir ettim. :24:
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

TTASCI

Yeni Üye
6 May 2020
58
99
İstanbul
Çılgınsınız...

Yıllar önce (10 yıldan daha fazla olabilir) telefonlaşmıştık. "Zagor'larınızı görebilir miyim?" deyince; "Tabii buyrun ama ben İstanbul dışındayım" demiştiniz, (Kocaeli veya Adapazarı olabilir)... fırsat olmadı ama, burada isminize rastlayıp, yazınızı da okuyunca; bir "merhaba" olsun diye yazdım.

Selamlar...
 

Lami Tiryaki

Onursal Üye
21 Nis 2009
513
3,727
Çılgınsınız...

Yıllar önce (10 yıldan daha fazla olabilir) telefonlaşmıştık. "Zagor'larınızı görebilir miyim?" deyince; "Tabii buyrun ama ben İstanbul dışındayım" demiştiniz, (Kocaeli veya Adapazarı olabilir)... fırsat olmadı ama, burada isminize rastlayıp, yazınızı da okuyunca; bir "merhaba" olsun diye yazdım.

Selamlar...

Merhabalar dostum merhabalar... Evim ve koleksiyonum sana ve tüm dostlara her zaman açıktır. Zaten Çizgi Diyarı'nın bir Kocaeli toplantı sözü de vardı ya... Şu Covid'li günler bir geçsin bakalım...
Selamlar
Lami

 
Üst