A DREAM OF BLOOD....SİZCE HANGİSİ?

melih_

Onursal Üye
24 Ara 2015
1,206
3,846
Osmaniye
Conanın en ünlü maceralarından....Türkiyedeki ilk sayısı.
Bence alttaki....


c639bbf7f2.jpeg


da62d96dd5.jpeg
 

odenat

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
4 Eki 2012
1,278
16,803
Ben ilk versiyonunu hiç görmemiştim, ikinci versiyon 1979 yılında çizilmiş, bence de ikinci versiyon daha güzel. İlk versiyon hakkında bir bilgi bulamadım. Siz nerede gördünüz acaba?

Bunun bir de modern versiyonu olacak. Dark horse'lara göz attım ama tekrar bulmayı başaramadım. Tabii ki o versiyon tümüyle sansürlü çizilmiş. Benim kanıma göre Dark horse'ların çoğu gibi o da çöp kategorisindeydi, ilk gördüğümde 3-4 sayfa bakıp bıraktım.

Bu macerayı okumak isterseniz Conan tam maceralı koleksiyon dizisi 17-20 sayılarına bakmalısınız. İngilizcesi ise SSOC 40-43 arası.
 

abolardis

Onursal Üye
12 Şub 2011
6,630
24,325
Üsteki çizimde proporsiyon hataları çok fazla bu nedenle bence de alttaki resim orjinal olabilir ama enler konusunda yorum yapamıyorum.
Conan konusunda ihtisas yapmış dostlara bırakıyorum geriye kalanı.:)
Bu hanımefendi kızımızı bu kadar ürküten şey ne acaba.:)
 

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,727
Kdz. Ereğli
İlk resmi ben de görmedim... İlk okuduğumuz Conan macerası. Lyon Sprague De Camp ve Lin Carter tarafından yazılan Conan the Buccaneer'den giriş bölümü bu. Marvel Howard öykülerinin yanı sıra Camp-Carter öykülerinin çizgi roman haklarını da almıştı. Diğer yayınevleri arasında Camp-Carter öykülerinin yeniden çizilişine hiç rastlamadım. muhtemelen yukarıdaki resim, bir fan tarafından aşağıdaki örnek alınarak yapılmış olmalı.

EK: Bir daha dikkatle baktım, üstteki de Tony DeZuniga'nın çizimi gibi duruyor... Alttaki Big John Buscema'nın üstünde, Dezuniga'nın çinisi. Belki Dezuniga ayrı bir giriş sayfası da yapmış ancak öyküyü resimlerken kullanılmamış olabilir. Buscema'nın çizimlerinin görsel tasarım olarak diğer Conan çizimlerine göre daha kimlikli olduğuna dikkat edin. Fakat çini konusunda Dezuniga ve Alfredo Alcala'nın ikisi de Buscema'ya yeni bir hayat verdi bence.

Prenses Chabela'nın (Alfa yayınları Şabela diye okunuşunu yazıyor) neden korktuğuna gelince...

Giriş
KANLI DÜŞ​

Geceyarısından iki saat önce uyandı Prenses Chabela. Şeffaf çarşafı çıplak bedenine çeken Zingara Kralı Ferdrugo’nun gürbüz kızı gergin, tir tir titreyerek uzandı. Soğuk dehşet canlanan sinirlerine kem alamet ürpertileri yollarken karanlığa baktı. Dışarıda yağmur saray çatılarını dövüyordu.

Ruhunun gölgeli pençelerden ucu ucuna kurtulduğu o karanlık, meş’um rüya da ne demek oluyordu?

Teferruatını güç bela hatırlayabildiği tüyler ürpertici rüya bitmişti artık. Karanlık ve pus içinden dik dik bakan habis gözler vardı; bıçak ışıltıları—ve kan. Kan her yerdeydi; çarşaflarda, taş döşeli zeminde, kapı altına sürünen—kızıl, yapış yapış, ağır ağır akan kan!

Ürperen Chabela o marazi içe dönüklükten zorla kurtardı düşüncelerini. Gözüne bir gece ışığı parıltısı ilişti. Odadaki alçak, süslü dua rahlesinin şamdanlığında duran sarı bir mumdan geliyordu bu. Kordava Panteonunun baş ilahı, Işığın Efendisi Mitra’nın ufak, boyalı bir tasviri de vardı rahlede. Doğaüstü kılavuz aramaya yönelik bir dürtü, karolarda titreyerek durmasına yol açtı. Dantelli çarşafı çekici, zeytuni bedenine sararak putun üstünde diz çökmek üzere yatak odasını geçti. Gece karası saç seli, sıvı geceyarısı şelalesi gibi aktı sırtına.

Dua rahlesinde ufak, gümüş bir tütsü kutusu vardı. Kapağını açtı, titrek aleve birkaç yapışkan toz tanesi attı. Hint sümbülü ve keskin mürrisafi kokusu sardı havayı.

Chabela ellerini kenetledi, dua eder gibi eğildi ama hiç konuşmadı. Karman çormandı aklı. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın etkin bir niyazın gerektirdiği dingin iç kontrolüne erişemiyordu. Ruhani dehşetler günlerdir sarayda pusuya yatmış gibi geliyordu ona.

İhtiyar kral uzak, perişan, meçhul problemlerle meşguldü sanki. Yaşam gücü zahiri bir sülük tarafından emiliyormuş gibi şaşırtıcı şekilde yaşlanmıştı. Fermanlarının kimi önceki hükümran üslubunun tersine ona uymayan bir üsluptaydı sanki. Solgun gözlerinden bakan, sert, haşin sesiyle konuşan veya dikte ettirdiği dokümanların üstündeki dalgalı imzayı çiziktiren başka kişinin ruhu gibi görünüyordu bazen. Fikir saçmaydı ama durum buydu.

Peki ya tüyler ürpertici bıçak, kan ve dik dik bakan gözler bulunan rüyalar; dikkatle bakan ve fısıldayan, koyu, tetikte gölgeler! Denizden esen taze bir rüzgâr zihninden bir sis süpürmüş gibi düşünceleri netleşti birden. Ona eziyet eden akıldan çıkmaz korku hissini adlandırabildiğini keşfetti. Karanlık bir güç, aklını kontrol için savaşıyormuş gibiydi sanki.

Dehşet içini dolduruyordu; bir tiksinti hıçkırığı sardı tombul bedenini. Dantelli peçeler altındaki dolgun genç göğüslerinin mağrur, solgun küreleri inip kalktı. Kara zülüflerini ışıltılı perçemler halinde döşemeye dökerek secdeye vardı ufak mihrap önünde. Dua etti: “Ulu Mitra, Ramiro Hanesinin müdafii, merhamet ve adaletin efendisi, şerrin ve zulmün cezalandırıcısı, n’olur ihtiyaç anımda medet eyle. Neyleyim söyle bana; yalvarırım sana ey yüce Şavkın Efendisi!”

Kalkarak dua rahlesindeki buhurdanlığın yanındaki altın kutuyu açtı ve süslü sandal ağacından bir düzine ince çubuk çıkardı. Bu dinsel çubukların kimi kısa, kimi uzun, kimi çatallı veya kancalı, kimisi de düz ve yassıydı. Bunları rastgele mihrabın önüne attı. İnce çubukların takırtısı sessizlikte çınladı. Genç yüzünü çevreleyen siyah saç çanından, düşen çubuklardan karmaşayı inceledi.

Çubuklar ‘T-O-V-A-R-R-O’ sözcüğünü heceliyordu.

Kız ismi tekrarladı. “Tovarro,” dedi usulca. “Tovarro’ya git…”

Kararlılık parladı kara gözlerinde “Yapacağım!” diye ant içti. “Bu gece! Kaptan Kapellez’i uyandırayım…”

Odada harekete geçerken dışarıdaki fırtınada çakan şimşekler aralıklarla sahneyi aydınlattı. Bir sandıktan giysiler kaptı. Kınındaki bir meçle bir omuz kayışı aldı, sıcak bir pelerin ayarladı ve çevik, kararlı hareketlerle yatak odasından çıktı.

Rahleden donuk gözlerle izliyordu Mitra. Hafif, manevi bir zekâ ışıltısı mıydı o boyalı bakıştaki? Haşin bir merhametin silik ifadesi miydi o yontma dudaklardaki? Uzaktaki gök gürültüsü müydü onun sesi? Kimse bilemezdi.

Her halükarda saraydan o saatte ayrıldı Ferdrugo’nun kızı. Böyle başladı kudretli bir savaşçı, korkunç bir büyücü, mağrur bir prenses ve kadim ilahları bilinen dünyanın kıyısında gizemli bir buluşmaya götüren şayan-ı hayret vakalar silsilesi.
 
Son düzenleme:

melih_

Onursal Üye
24 Ara 2015
1,206
3,846
Osmaniye
Üsteki çizimde proporsiyon hataları çok fazla bu nedenle bence de alttaki resim orjinal olabilir ama enler konusunda yorum yapamıyorum.
Conan konusunda ihtisas yapmış dostlara bırakıyorum geriye kalanı.:)
Bu hanımefendi kızımızı bu kadar ürküten şey ne acaba.:)

Alttaki resim Türkiyede basılan ilk Conan macerası. Maceranın ismi Kanlı Düş. Prenses Shabala gördüğü rüyanın etkisiyle aniden uyanıyor ve odasında birisinin olduğunu sanıyor.
 
Üst