Güneşe Yakalanmadan 2: İnebolu, Bozkurt, Abana, Çatalzeytin, Türkeli

hadon

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
10 Mar 2010
3,056
9,088
Kastamonu
Daha önce de söylemiştim, yaz mevsiminden nefret ederim; çünkü benim için yaz demek, ter demektir... Yaz güneşinin altında; alnımdan yüzüme, koltuk altlarımdan böğrüme, belimin oyuğundan donumun lastiğine doğru yürüyen ter damlaları dışında hiçbir şey düşünemem, hissedemem. Bu belki de koskoca yirmi beş yılımı, Antalya gibi 'nemli sıcak' denilen şeyle özdeşleşmiş bir yerde geçirmemden kaynaklanıyordur.



Ama bahara bayılırım... Zaten baharı kim sevmez? Tepemizde, dünyayı pırıl pırıl aydınlattığı halde tenimizi yakmayan güneş; çevremizde, yemyeşil bir halının üzerinde gezinen gelinler gibi süslenmiş ağaçlar, kuş cıvıltıları... Bu yüzden bahar gelince, "yaz yaklaşıyor, aman sıcağa yakalanmadan yıllık enerjimizi depolayalım," duygusuna kapılıyorum. Bu duygunun dürtüsü ile eşimle birlikte ikinci gezimizi, her yıl olduğu gibi yine İnebolu'dan Türkeli'ye doğru yaptık. Bunu her yıl tekrarlamamızın nedeni, Cem Yılmaz'ın öğrettiği gibi "tamamen duygusal"... Yoksa ben de belgeseller izledim; biliyorum İsviçre Alpleri'nin ve Norveç fiyordlarının ne kadar güzel olduğunu...



Küre'nin Ersizlerdere Köyü. Kurtuluş Savaşı'nda bütün erkeklerini kaybettiği için bu ad verilmiş.



Güneş kendisini sevmediğimin farkında ya; bu yüzden, gezimizi berbat etmek için elinden geleni esirgemedi. Karadeniz'i, İnebolu'ya inip sahilde iki metre yakınına yaklaşana kadar göremedik. Üzeri sis-bulut karışımı acayip bir dumanla kaplıydı. Yukarıda ormanın içinde yaz, sahilde ise sonbahar yaşanıyordu sanki.



Türk edebiyatının önemli isimlerinden 'Tutunamayanlar' romanı yazarı Oğuz Atay İneboluludur.



"Bu vatan toprağın kara bağrında, sıra dağlar gibi duranlarındır," dizelerinin yazarı Orhan Şaik Gökyay ise İnebolu'da doğmuş ve büyümüştür. Şehrin orta yerinde iki sanatçının da birer büstü dikili.



Kırmızı İnebolu evi maketi.




Bunlar da asılları... Onları görebilmek için acele etseniz iyi olur. Ne yazık ki zaman cansız varlıklara da acımıyor.



Taş ev ve ilginç tasarımlı bir minare.



Sobadan küreğe, keçinin sütünden, gübresine kadar bir çok şey satan bir tenekeci dükkanı.



Ayakkabı boyacımız bugün papyonunu evde unutmuş.



Bozkurt'ta güzel tabelalı bir fırın. History kanalındaki Amerikalı toplayıcılar, bu tabelaya 1000 dolar verirdi...



Abana Evi... İlçe içinde bu makete benzeyen bir çok ev var gerçekten.



Bu logoyu bir yerden gözüm ısırıyor ama...



Angry Birds... Avluya çıkarılmış mahkumları izleyen gardiyanlara benzemiyorlar mı?



Ginolu Koyu'na indiğimizde, sisler bir parça açılmıştı; bu kareyi çekebildim.



Türkeli... Bu kareyi sevgili Sinoplu için eski çekimlerimden alıp koydum. Karadeniz'in üzerindeki sis Çatalzeytin ve Türkeli'de de etkisini sürdürüyordu.




Dönüş yolu... Denizden yükseklik 1100 ile 1450 metre arası. Yazının girişinde söylediğim "gelin gibi süslenmiş ağaçları" görebildiniz mi?
 

sinoplu

Süper Üye
1 Mar 2017
189
747
Karadeniz
Sevgili hadon, resimleri keyifle inceledim ve bir o kadar da hayıflandım, burnumuzun dibindeki yerleri gezip göremedik ya, yazık bize .. Saçlar tam ağarmadan görmek lazım, tüm karadeniz sahil bandını listeye alıyorum :) Ayrıca bizim ilçeyi de eklemişsiniz çok sevindim ve çok teşekkür ederim hemen kaydediyorum, artık bakar bakar içleniriz :)
 
12 Şub 2010
15,006
543,758
Fotoğraflar ve şiirsel anlatımla ben de o ortamdaymışım, gezmişim gibi oldu.

Gezmelerin bol, fotoğraflar çok olsun sevgili hadon dostum.
 
Üst