agartan "Giallo"

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,225
11,298
agartan "Giallo"

Korku Sineması Alt Türleri / Giallo

Tüm korku filmleri izleyicileri korkutmayı amaçlasa da, ne şekilde korkuttuklarını belirtmek için bazı alt kategoriler tanımlanmıştır.
Bu alt kategoriler şunlardır:
*Türlere ait bazı örnekler, seri olarak devam etmiştir. Seçilen isimler, serilerin ilk filmidir.*

Psikolojik Korku: Psikolojik korku filmleri, hikaye boyunca karakterlerin ruh hallerine odaklanarak; şiddet görüntüleri veya canavarlardan ziyade,
zihinsel ve duygusal olarak korku oluşturmayı amaçlar.
Psikolojik korku türü filmler arasında The Shining (1980), The Silence of the Lambs (1991) ve Psycho (1960) en bilinenleridir.









Slasher: Slasher filmleri genellikle bir grup insanın peşinden koşan bir seri katilin yer aldığı filmlerdir.
Klasik slasher filmleri arasında Halloween (1978), A Nightmare on Elm Street (1984), Friday the 13th (1980) ve The Texas Chainsaw Massacre (1974) bulunur.










Gore: Seyirciyi psikolojik olarak irkiltmek amacıyla yapılmış filmlerdir. Kan odaklı filmler olarak da biliniyor.
Bu tarzdaki filmler, genellikle sık sık yakın çekimlerle insan vücuduna yönelik şiddet sahnelerini barındırır.
Kanlı filmlere örnek olarak The Evil Dead (1981) ve Saw (2004) filmleri verilebilir.






Body Horror (Bedensel Korku): Kanla yakından ilgili olan ve Gore benzerliği gösteren filmlerdir.
Değiştirilmiş insan vücudunun yer aldığı sahnelere yer verilir.
Film yapımcısı David Cronenberg, bu türün öncüsü olarak kabul ediliyor.
Bedensel korku içeren filmler arasında The Fly (1958), The Thing (1982) ve The Exorcist (1973) yer alır.











Found Footage (Delil Görüntüleri): Kurgusal veya gerçek şekilde bulunan görüntüye dayalı çekilen filmlerdir.
Yapımcılar tarafından görüntülerin tesadüfen bulunduğu izlenimi verilmek için; profesyonel kameralarla çekilmiş sahneler, dijital olarak düzenlenir.
Buradaki amaç, görüntünün gerçek olduğunu seyirciye inandırmaktır.
Amatör çekimler gibi gösterilmeye çalışılan bu filmlere örnek olarak The Blair Witch Project (1999) ve Cloverfield (2008) verilebilir.







Monster Horror (Canavarlar): Bu korku filmi türünde, bilim kurgu veya fantastik karakterler ile korkutmak amaçlanır.
Bu karakterlere örnek olarak; Kurt adamlar, vampirler, uzaylılar gibi ana düşmanlara yer verilir.
Son zamanlarda farklılaşan zombi filmleri, bu türün işlenmesiyle ortaya çıkmıştır.
Canavar korku filmlerine örnek; Night of the Living Dead (1968), Dawn of the Dead (1978), Godzilla (1954), Resident Evil (2002),
Frankenstein (1931), Dracula (1931), The Mummy (1932), Jaws (1975) ve Alien (1979) verilebilir.























Paranormal Olaylar: Paranormal korku, 'Monster horror' türüne benzer ancak,
fiziksel formdaki varlıklar yerine dokunulamayan ve görülemeyen karakterleri ana düşman olarak konumlandırır.
Örneğin; cinler, hayaletler, ruhlar ve iblisler gibi doğaüstü varlıklar en sık şekilde kullanılan karakterlerdir.
Paranormal filmler genellikle perili evler, köyler, şeytan çıkarma veya gizli ibadet yerleri gibi mekanlarda geçer.
Örnekleri arasında 'Body Horror' da sayılan The Exorcist (1973), The Omen (1976), Carrie (1976), The Amityville Horror (1979),
The Changeling (1980), The Entity (1982), Poltergeist (1982), The Conjuring (2013), Paranormal Activity (2007) sayılabilir.























Komedi Unsurlu Korku: Korku her zaman ürkütmek zorunda değildir. Doğru kullanımında, hem korkup hem gülmeniz mümkündür.
Bunu amaçlayan film yapımcıları 'Comedy Horror' türüyle filmler çekiyor.
Bu film örnekleri arasında Scream (1996), The Cabin in the Woods (2011), Shaun of the Dead (2004) ve Tucker & Dale vs. Evil (2010) sayılabilir.











Sinema eleştirmen / teorisyenleri, korku sinemasını yukarıdaki gibi sekiz alt türe ayırmış.
Elbette, türler kesin çizgilerle ayrılmıyor; örneğin bana göre 'Monster Horror' türünde örnek verilen 'Alien', bilimkurgu (BK) türündedir.











Yine 'Resident Evil', 'Godzilla', 'Frankenstein' filmleri de öyle.
Bana göre, filmde BK unsuru varsa, o artık BK filmidir. 'Korku' ya da 'gerilim' unsuru ikinci sıradadır.
Aynı şekilde (Body Horror) türündeki 'The Fly', 'The Thing' filmleri de BK türündedir; 'Found footage' türündeki 'Cloverfield' serisi de öyle.


Normal olmayan, pozitif bilimin açıklayamadığı olayları / görüngüleri açıklamaya çalışan parapsikoloji sözdebiliminin ilgilendiği her fenomen
'Paranormal' sayılır; sözcüğün dilimizdeki karşılığı 'normal ötesi' olarak yer bulur.
'The Exorcist', 'The Omen', 'Carrie' gibi filmler ise 'Fantastik' türünde (fantastik-korku) diye düşünüyorum.


Sinemada 'Korku' türü bir 'Film Noir' türü gibi kesin çizgilere sahip değil.
Ancak, kesin çizgilere sahip diyebileceğimiz bir korku filmi alt türü mevcut: Giallo.


Esas üzerinde durmak istediğim, yukarıdaki türler arasında yer almayan, Slasher ve Gore türünün babası sayılabilecek İtalyan işi 'Giallo' türüdür.


1929’da "Milanese Publishing Mondadori" büyük bir kampanya sonucunda belirgin biçimde gizemli hikayeleri konu alan sarı ciltli ve
bu sebeple İtalyanca 'sarı' anlamına gelen 'Giallo' olarak adlandırılan bir dizi kitap yayımladı.
Bu eserler esasen Sherlock Holmes’un İngiliz ‘’rasyonel-sonuç’’ hikayelerinden ithal edilen çeviriler ve
Edgar Allen Poe modeli üzerine kurulu 20.YY. başlarının Amerikan yarı-fantastik cinayet gizemlerinden oluşmaktaydı.


1929’dan önce, dedektiflik kavramı İtalyanlarca tanınan bir şey değildi. Ancak bu, gizem ve araştırma eserlerinin tedavülde olmadığı anlamına gelmiyor.
Giallo'nun yayımı 1930 ve 1940’larda arttı ancak 1940’ların “katı” dedektif hikayelerinin Amerika’dan ithali ve çevirileri Mussolini tarafından
bozucu etkileri ve suçun çekici hale gelmesinin “iradesiz” İtalyanlar üzerinde olumsuz etki yaratacağı gerekçesi ile derhal yasaklandı.


Çok geçmeden İtalyan yazarlar ilk İngiliz ve Amerikan rasyonel düşünce ve mantıksal çıkarım modelleri üzerine kurulu İngilizleştirilmiş takma isimlerle kendi Giallolarını yazmaya başladı.
Ancak savaştan sonra, öncelikli olarak Leonardo Sciascia’nın eserinde gerçek bir İtalyan roman modeli ortaya çıkmaya başladı.
Sciascia sadece kendi önemli Giallo'sunu, "il giorno della civetta (The Day of the Crow)" ve "A ciascuno il suo (To Each His Own)" yazmadı;
aynı zamanda Giallo'nun özgünlüğü ve başta Gramsci’nin tarafında olan İtalyan entellektüeller tarafından ciddiye alınmasının gerekliliği üzerine 1950’lerde iki tartışmalı makale yayımladı.


Günümüzde Umberto Eco’nun 1984’te yayımlanan "il nome della rosa (The Name of the Rose)" adlı eseri İtalya dışında tanınan en ünlü ve prestijli Giallo eseri olmakla birlikte,
Giallo halen İtalyanlar tarafından yazılmaya devam etmektedir. Bunların yanında, Thomas Harris ve Patricia Cornwell gibi birçok romancının sayısız İtalyanca çevirisi bulunmaktadır.


Ancak bizi burada ilgilendiren Giallo’nun sinematik yönü ve bu da 1960’ların başında, İtalyan sinemasının 'Altın çağında' ortaya çıkıyor.
Giallo’nun sinematik biçiminde göze çarpan ilginç noktalardan biri ise, edebiyattaki benzerine kıyasla, bir tür olarak daha az değişmez olması.
Terim kendi başına, türlerde sık sık olduğu gibi, bir nitelik ya da duygunun tanımlamasını ifade etmez.
Daha olağandışı ve esnek bir biçimde yıldan yıla farklılık gösteren devingen ve geçirgen sınırları olan ‘’kavramsal’’ bir kategori olarak işlev görmektedir ve
gotik korku "La lama nel corpo / The Murder Clinic / Ceset ve Ustura, Emilio Scardimaglia, (1966)",






polisiye "Morte sospetta di una minorenne / The Suspicious Death of a Minor, Sergio Martino, (1975)",



suç melodramları "Così dolce, così perversa /So Sweet So Perverse, Umberto Lenzi, (1969)"





ve komplo filmlerini "Terza ipotesi su un casa di perfetta strategia criminale / Who Killed the Prosecutor and Why?, Giuseppe Vari, (1972)" içerir.




Bu sebeple, Giallo’nun konvansiyonel biçimde tür olarak analiz edilenden daha farklı olduğu anlaşılmalıdır.
İtalyanlar akım ve trendle birlikte tür ve döngülere de atıfta bulunan 'filone' sözcüğünü kullanıyorlar.
Bu, esas olarak Amerikan film türleri üzerine kurulu tür teorisi sınırlandırmalarına; ayrıca diğer popüler film yapan milletlerin nasıl anladıklarına ve
prodüksiyonlarını nasıl ilişkilendirdikleri ile ilgili tekrar tanımlama gerekliliğine işaret etmektedir.
Giallo’ya yapılan bu giriş, bu sebeple, edebi tarihinin belirttiği şekilde bir tür olmadığı; ancak türsel tanımlara direnen bir film şekli olduğu ön savı ile başlamaktadır.
Bu bağlamda, İtalyan korku ve polisiye türlerine benzememesine rağmen, Giallo, üzerinde çalışılabilecek bir kavram olarak algılanabilir.


Doğası gereği Giallo, basma kalıptır ve Giallo tutkunu izleyici, Giallo düzenini nelerin oluşturduğuna dair kendi fikirlerine sahiptir.
Bu sebeple aşağıda değinilen noktalar bu düzenin benzer bakış açılarını derleyip toparlama çalışmasıdır.


1963’te Mario Bava ilk gerçek İtalyan Giallo'sunu çekti: "La ragazza che sapeva troppo / The Evil Eye / Çok Şey Bilen Kız".
İtalyan Giallosunun, Bava’nın filmlerine dayandığı konusu tartışılabilir çünkü terim genellikle Luchio Visconti’nin "Ossessione (1943)" filmi ile ilişkilendirilmektedir.
Ancak Bava’nın filminin ‘gerçek’ başlama noktası olmasının sebebi, onun açık ve başarılı bir biçimde izleyiciye ‘’İtalyan Giallosu başarıldı’’ demesidir.






Açılış sekansında Nora Davis (Letícia Roman) uçakta giallo romanı okumaktadır.
Tüm sahne tek seferde birçok elementi bir araya getiren hareketlerden oluşur; bir yabancının İtalya’ya gelmesi / İtalya’da bulunması;
sadece yeni yeni ortaya çıkmakta olan Avrupa jet-sosyetesinin bir işareti değildir;
İtalyan sinemasının turist noktaları ile ‘’İtalyan-lığı’’ nasıl pazarladığının bir gösterimi, seyahat ve turizm saplantısı; ve elbette moda ve stildir.
Filmin Amerikan adı Giallo’nun görgü tanığı ile ilgili olan saplantısını gösteren The Evil Eye’dır.
"Çok Şey Bilen Kız", "The Girl Who Saw Too Much" olarak adlandırılabilirdi ancak bu başlıktaki 'Hitchcock' imasına bir ihanet olacaktı.
Nora, Roma’daki İspanyol Merdivenlerinde tanık olduğu cinayetteki durumunu sorgular.
Bilinçsiz ve sayıklar bir halde kendini hastanede bulur ve hem polis hem de doktoru tarafından sorgulamaya maruz kalır.

Giallo katili ile ilişkilendirilen siyah yağmurluğun 1960’lardaki Avrupa modasından kaynaklandığını ve Giallo’nun en belirgin görsel kinayesinin olmasının yanı sıra
katilin moda seçimi sonucu yıllar içinde değiştiğini söylemek mümkün.
Bava’nın "Sei donne per l’assassino / Blood and Black Lace (1964)" bir moda evinde geçen filmi de bu gözlemi doğrular.






Karışık doktor-dedektif söylemi de Giallo'da popülerdir.
Halüsinasyonlar ve hayali görüntüler "Una lucertola con la pelle di donna / Lizard in a Woman’s Skin, Lucio Fulci, (1971)" ve


"Lo strano vizio della signora Wardh / Blade of the Ripper / The Next Victim! / The Strange Vice of Mrs. Wardh, Sergio Martino, (1971)" da hem baş kahraman hem de anlatı gizemi
merkezdedir ve Giallo’nun kalıtsal patolojik dişiliğinin ve ‘’hasta’’ kadının büyüsünün birer parçalarıdır.







Burada birçok histerik bulunmaktadır: dişilik yoluyla olmasına rağmen anlatılarını ‘hastalığın’ ve gizemin düşüşüne bağlayan "Il coltello di ghiaccio / Knife of Ice, Umberto Lenzi, (1972)" ve
"Tutti i colori del buio "All the Colors of the Dark / They’re coming to get you / Yılan Ruhlu Kadının Kabusu, Sergio Martino, (1972)" filmleri gibi.







1960’lar İtalyan sinemasındaki Giallo için yavaş ancak kesin bir dönemdi.
1963’ün The Evil Eye’ını takip eden dönem sadece Giallo için değil ayrıca İtalyan korku filmleri için de yönetmenlere yeni bir alanın açık bir haritasını çizdi.
60’ların başlarından ortalarına kadar Giallo, western, korku ve 'peplum' (kılıç ve sandalet) gibi diğer türlerin gücünü göstermedi.
Zaman zaman varlığının etkisi azalsa da Giallo’nun önemli noktalarından biri uzun ömürlü olmasıdır.
Son Dario Argento filmi "Non ho sonno / Sleepless (2001)" ile İtalyan sinemasında kırk yıldan fazla sürmüştür.






"Non ho sonno" yönetmen için sadece bir biçime dönüş oluşturmaz,
aynı zamanda kendi ilk eserini "L’Uccello dale piume di cristallo / Kristal Kanatlı Kuş, (1969)" tekrar ziyaret etmesini işaret eder.







Belki de, yine Giallo’nun var olan gücü homojenleştirici kısıtlamaların direncine indirgenebilir.
Geleneksel tür üyeliği genellikle filmleri özel tarihi ve eleştirel kategorilere sabitleyerek biçimlerini etkiler.

Giallo'yu türsel ve tarihi terimlerle tanımlamak yerine, daha çok savaş sonrası dönemde İtalyan sinemasının metinsel ve endüstriyel özgünlüğünün çeşitli kurumlar,
iletişim ağlarından biçimlenmiş bir “söylemsel” moda olarak anlamamız daha doğru olur.
Giallo, cinayet, gizem, sorgulama, psikanalitik, tatil, yabancılaşma ve araştırma ekseninde döner.



Giallo genel anlamıyla psikanalitik sorgulama gerektirir ve aynı zamanda hem ‘’analitik olay’’ hem de “klasik belirtiler” göstermektedir.
Her zaman olduğu gibi, bu gösterim dişilik yoluyla gerçekleşir ancak bazı durumlarda -hemen hemen her Dario Argento filmlerinde olduğu gibi- erkeklik odak noktası haline gelir.
Tipik Argento başkahramanı sıklıkla seri cinayete karşı koyamayan bir katil (psikanalitik olarak “tekrarlama güdüsü”) tarafından işlenen suçun meydana geldiği yere geri dönen kurban/travmanın tanığıdır.
Freudian “nachtraglichkeit” (hafızanın yeniden yazılması) genellikle flashback sekansları ile gösterilir.





"L’occhio nel labirinto / The Eye in the Labyrinth, Mario Caiano, (1972)" kadın hastası tarafından sevgili, doktor ve baba olarak karıştırılan erkek bir psikanalistin cinayetini konu alır.
Giallo’nun kadın kahramanlarının birçoğu terapi görmektedir, terapi görmüştür ya da kahramana tedavi görmesi gerektiği söylenmektedir.

(parapsikolojik tedirginliğin Giallo kraliçesi, Edwige Fenech olmalıdır.) :rolleyes:

Giallo psikanalitik yorumlamayı teşvik eder ve her senaryoyu tam ve göz alıcı bir biçimde sahneler.

'Testimone oculare', suçun görgü tanığı için kullanılan İtalyanca bir cümledir. Gialli’yi İtalyanca izleyenler bu iki kelimeyi sık sık duyacaklardır.
Giallo, bazen gözlemleme ve bunun sonucunda ortaya çıkan görgü tanıklığı üzerine kurgulanır.





Hitchcock’un "Rear Window (1954)" isimli filminin tekrarlanması olan "Il gatto a nove code / The Cat O’ Nine Tails, Dario Argento (1971)" filmi de bu eksen etrafında döner.

Diğer görgü tanığı anlatısı üzerine kurulu gialliler ise "Passi di danza su una lama di rasoio / Death Carries a Cane, Maurizio Pradeaux, (1972)" ve La ragazza che sapeva troppo’dur.





Görgü tanıklığı ve izleyiciyi ters köşeye yatıran görüş temaları içeren filmlerin birçoğunun isminde “gli occhi” (göz) geçer.





Örneğin "il gatto dagli occhi di giada / The Cat’s Victim, Antonio Bido, (1977)" ve "Gli occhi freddi della paura / Cold Eyes of Fear, Enzo Girolami Castellari (1971)".





Suçluyu ortaya çıkarma işinde, Giallo daha az bir uzlaşım göstermektedir. Yani katil filmin sonuna kadar ortaya çıkmaz ve izleyiciyi farklı kişiler üzerine yoğunlaştırır.





"Sette scialli di seta gialla, Sergio Pastore, (1972)" ve "La bestia uccide a sangue freddo / Slaughter Hotel, Fernando di Leo, (1971)"nin de aralarında bulunduğu Giallilerin birçoğu
açıkça patolojik olanı belirler ve karakterizasyonu kullanmak bu özellikteki filmlerin tek amacıdır.
Bu sebeple dedektifin işi ortaya çıkarma, adlandırma ve sosyal ve ahlaki açıdan tehdit edici unsur olarak ötekiliği barındırmaktır.
Ancak birçok ilerici Gialli, genellikle Argento’nunkiler ve aynı zamanda "Giornata nera per l'ariete /The Fifth Chord, Luigi Bazzoni, (1971)"





erkeklik ve kimlik konularını araştırmak için suçu ortaya çıkarma uzlaşımları ve inceleme prosedürleri ile ilgilenir.
Bu tarz giallide kilit temalar ötekileşmeyi, başarısız araştırmayı, diğeri olmayı da içinde barındırır.




Birçok Gialli izleyicisi Susan Scott’ın bir sonraki soyunma sahnesini beklerken, birçoğu da onun bir diğer harika kıyafetini görmeyi bekler.
Söz konusu giallo hem erotik öngörüyü hem de kıyafet hassasiyetini teşvik eder. Giallo 1960 ve 70’lerin bir türüdür ve bu yıllar kıyafet açısından son derece dikkat çekicidir.

Kaç gialli moda evlerinde ya da moda evlerinin çevresinde geçmektedir? "Sei donne per l’assassino", "Nude per l’assassino / Strip Nude for your Killer, Andrea Bianchi, (1975)" ve








"La dama rosa uccide a sette volte / The Red Queen Kills Seven Times, Emilio P Miraglia, (1972)" bunlardan sadece bir kaçı. Peki kaç Gialli kurbanı modeldir?



Giallo’nun 1930’lardaki kökenlerine atıfta bulunursak, İngiliz çevirileri ve ilk Amerikan cinayet gizemleri ile birlikte sinematik Giallo’nun edebi türe olan borcu unutulmaz.
En belirgin örnekler ise Giallo kitabının bir nesne olarak "La ragazza che sapeva troppo" filminde sahnelenmesi ve "Unsane / Tenebre (1982)" isimli filmde
Giallo yazarının/okuyucusunun anlatının merkezinde olmasıdır.





İkinci filmde, Peter Neal (Antonio Francoisca) Amerikalı bir Giallo yazarı ve Giuliano Gemma’nın detektifi hırslı bir Sherlock Holmes okuyucusudur.

Film listesinde adı geçmediği halde Agatha Christie, "Concerto per un pistola / The Weekend Murders, Michele Lupo, (1970)" ve







"Cinque bambole per la luna d’agostso / Five Dolls for an August Moon, Mario Bava, (1970)" için bir ilham ve imitasyon kaynağı olmuştur.


Edgar Allen Poe eserleri de gialli filmlere uyarlanmıştır,
örneğin "Sette note in nero / The Psychic, Lucio Fulci, (1977)" ve "Due occhi diabolici / Two Evil Eyes, Dario Argento ve George Romero, (1990)"





Seyahat, tatil, egzotizm, melezlik ve yabancılık Giallo’nun benzer özellikleridir.
1950’lerden sonra İtalyan sinemasının metinselliği ulusal film hareketi ve ulusal kimlik kapsamında problem yaratan sorguların önünü açan birçok özelliğe de sahiptir.
Giallo'nun başkahramanı genellikle İtalya’da bir yabancı ya da İtalya’da tatil yapan bir turisttir.
Mekan ise “Egzotik yerler” olarak,
İskoçya "L’iguana dalla lingue di fuoco / The Iguana with a Tongue of Fire, Riccardo Freda, (1971)",





Haiti "Al tropico del cancro / Death in Haiti, Edoardo Mulargia, (1972)"
ve Afrika’dır: "L’uomo piú velonosa del cobra / Human Cobras, Bitto Albertini, (1971).






Karakterler sabit bir şekilde evde ya da başka bir mekanda bulunmazlar; daima farklı mekanlarda bulunurlar.
Bu farklılık transatlantik hava yollarının reklamlarını ve elbette J&B viskisinin seyahat eden yolcuların favori içeceği olmasını doğrulamaktadır.

(Bu Avrupa sinema tarihindeki en göze çarpan ürün olmalı.)

Giallo İtalya’da kurgulandığında, tipik olarak üç farklı rota izler. Bazen tanınabilir turist merkezleri ile ‘’İtalyan-lığın’’ tanıtımını yapar.
Diğer zamanlarda İtalya’nın belirleyici özelliklerini göz ardı ederek İtalyan-lığı başka bir Avrupa ülkesi ile silmeye çalışır.
Ve yine bazen esrarın gerçekleştiği mekan olarak kırsal-tarihsel yerleri seçer,




"La casa dale finestre che ridono / The House with the Windows that Laugh, Pupi Avati, (1976)" da olduğu gibi.


İtalyan popüler sineması ulusal olmayanı teşvik etme eğilimindedir ve bu farklı biçimlerde yabancı olanın seyahati ve turist bakış açısı ile abartılmış olarak karşımıza çıkabilir.
Ugo Liberatore’nin "Incontro d’amore / Bali (1969)" ve "Emanuelle Nera / The Black Emanuelle (1975)" serileri bir soft-porno olarak karşımıza çıkmaktadır









ve bu Anne McClintock’un “porn-tropikleri” olarak adlandırdığı Giallo’nun daha pan-egzotik gizem araştırması ve değişen zevklerle ve halkın ilgisini canlı tutma olarak filme yansımıştır.


Giallo’nun popülaritesi ulusal boyuttan çıkıp uluslar arası bir boyuta da ulaşmış, hatta Japonya’da anime bir giallo bile yapılmıştır "Perfect Blue, Satoshi Kon, (1997)"





Ayrıca İspanyol "Una libélula para cada muerto / A Dragonfly for Each Corpse, Leon Klimovsky, (1974)",
Belçikalı "Die Potloodmoorden [The Pencil Murders, Guy Lee Thys, 1982", ve daha bir çok ülkenin giallo filmlerine rastlamak mümkündür.






Sonuç:
İtalyan sinemasının 60'lı ve 70'li yıllarda bize sunduğu ilginçliktir, 'Giallo'.
Genele hitap edecek bir film türü değildir. "Ölümün estetize edilmesi" gibi tuhaf bir yaklaşım üzerine kuruludur.
Bunu sağlamak içinse, cinselliği çekinmeden kullanır.
Alt metinlerde hep psikolojik kavramlar ele alınır.
Sinematografi gösterişli, müzikler de standart film müziklerinden farklıdır.
Ennio Morricone, Bruno Nicolai, Liz Ortolani gibi isimlerin yanında Goblin gibi progressive rock grupları da Giallo filmleri için müzikler yapmışlardır.
Neredeyse her Giallo filminde bir eldivenli katil ve onun kurbanı olan bir ana kadın karakter bulunur.
Kadın bedenini cesurca sergileyen bir tutum izlemesi, kimi zaman eleştiri almasına sebep olmuştur.

Eh, doğal olarak, Giallo filmlerinde oynayan kadın oyuncular da hep özenle seçilmiştir.
Edwige Fenech ve Barbara Bouchet desem yeter sanırım. :4:

Türün oluşumunu birinci elden etkileyen Mario Bava'nın "La ragazza che sapeva troppo / The Evil Eye / Çok Şey Bilen Kız (1963)" ve
"Sei donne per l'assassino / Blood and Black Lace / Six Women for the Murderer / Kan ve Siyah Dantel (1964)" filmleridir.
Bu iki film, Giallo filmlerinde standart hale gelecek abartılı vahşet ve cinsellik etkilerini barındırmasa da
maskeli / eldivenli katil ve kurban olan güzel kadınlar konfigürasyonunu türe oturtmuştur.


Evet, Mario Bava türün oluşumunu birinci elden etkilemiştir etkilemesine, ancak
'Giallo' deyince akla ilk olarak yanında yardımcı yönetmen olarak yetişen, Asia Argento'nun babası Dario Argento gelir.





"Profondo Rosso / Deep Red / Dripping Deep Red / The Deep Red Hatchet Murders / The Hatchet Murders / Derin Kırmızı (1975)",
"Suspiria (1977)" ve "Unsane / Tenebre / Ölümün Sesi (1982)" gibi türün önemli örneklerini yönetmiş olan Argento,






filmlerinde doğa üstü etmenleri ele aldığı kadar, "Phenomena / Creepers (1985)", "Inferno (1980)", "La Terza Madre / Üçüncü Anne (2002)"




psikolojik açıdan sorunlu kahramanların doğrudan etki ettiği yapımlar da sunmuştur. "Profondo Rosso (1975)", "Tenebre (1982)", "Opera (1987)"





'Giallo' adına diğer önemli isim Lucio Fulci'dir.
Şiddet kullanımını görsel olarak Argento'dan da abartılı şekilde kullanan Fulci, filmlerinde sosyal mesajlar vermekten de kaçınmıyordu.
'Gore' ve 'Slasher' türleri için de önemli bir figür olarak görülen Fulci'nin filmlerinde senaryolar ikinci plandadır ve tüm odak görselliktedir.
Çektiği 'Giallo' filmlerinden en çok öne çıkanlar "Una lucertola con la pelle di donna / Schizoid / A Lizard in a Woman's Skin / Kabus (1971)",
"Non si sevizia un paperino (1972) / Don't Torture a Duckling / Linç" ve "Sette notte in nero (1977) / The Psychic" adlı eserleridir.






Argento ve Fulci'nin ardından yine önemli işler yapmış Sergio Martino gelir.
Martino'nun filmlerinde "I corpi presentano tracce di violenza carnale / Torso / Ölene (Ölüme) Kadar Seks" (1973)" dışında daha az şiddet içeren cinayet sahnelerinin varlığı,
cinselliğin daha yoğun kullanımıyla yer değiştirmiştir.






Döneminin etkisi ile "Psychedelia" (gözle görülemeyen ruhsal dünyanın görünür hale gelmesi) akımından da görsel ve işitsel etmenleri filmlerine eklemiş olan Martino,
alt metinlerde hep psikolojik rahatsızlıkları öne çıkarmıştır.

Başrol oyuncusu olarak çoğunlukla Edwige Fenech ile çalışmıştır.
"Lo strano vizio della signora Wardh (1971)", "Tutti i colori del buio (1972)", "i corpi presentano tracce di violenza carnale (1973)"





"La coda dello scorpione / The case of the scorpion's tail (1971)",
"il tuo vizio è una stanza chiusa e solo io ne ho la chiave / Your vice is a locked room and only i have the key (1972)" Martino'nun iyi Giallo örnekleridir.








Massimo Dallamano'nun polisiye soslu "La polizia chiede aiuto / The Coed Murders (1974)" ve "Cosa avete fatto a solange? (1972)",







Emilio Miraglia'nın gotik etkileşimler taşıyan "La notte che Evelyn uscì dalla tomba (1971)" ve "La dama rossa uccide sette volte (1972)",
Andrea Bianchi'nin slasher türüne ilham olmuş "Nude per l'assassino (1975)",





Giulio Questi'nin ilginç yapıtı "La morte ha fatto l'uovo (1968)" ile
Luciano Ercoli'nin "La morte cammina con i tacchi alti (1971)" ve "La morte accarezza a mezzanotte (1972)" eserleri de türün meraklılarına hitap edebilir.








Tabii hayatınızı değiştirecek, müthiş yapıtlar beklemeyin çünkü bu filmlerin çoğu şu an kült statüsünde değerlendirilen eserlerdir.

Sonuç itibariyle, özellikle 70'li yıllarda İtalyan sinemasını ihya etmiş ve 80'lerde HW'un saracağı "Slasher" filmlerine öncülük etmiş önemli bir alt genre'dır Giallo,
ama artık popüler değildir.


Kısaca korku-gerilim, gizem içeren birkaç 'Giallo' türündeki filmi bu başlık altında sunacağım.

Saygılarımla.

*
 

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,592
34,921
İstanbul
Ben de agartan üstadımız nerelerde diye merak ediyordum, meğerse bize böylesine aydınlatıcı ve doyurucu bilgiler içeren harika bir sunum hazırlıyormuş. Özellikle korku türündeki filmleri çok seven biri olarak, bu mükemmel paylaşımınızı büyük keyifle okudum üstadım. Sevgi ve saygılarımla çok teşekkürler..
 

melih_

Onursal Üye
24 Ara 2015
1,210
3,857
Osmaniye
Mükemmel bir çalışma, emek verilmiş, zaman harcanmış kafa yorulmuş...
Elinize emeğinize sağlık.

Bu türün araştırmasını yapanlar muhakkak çizgi diyarına uğrayacaklardır.

Korku filmlerinin bir dönem iflah olmaz sıkı bir seyircisiydim. Hele ki adsl internet ortaya çıkınca kotasız internetin keyfini özellikle de tatil günlerinde her akşam gece geç vakitlere kadar korku filmleri ile çıkarırdım. Ancak bir gün aniden şöyle bir soru beynimde oluştu: " İnsanoğlu gece ve gündüz zamanı belirsiz bir şekilde hayatının her anında günlük basit olaylardan bile korku duyarken özellikle de korkutmak için yapılmış filmleri izlemek niye?"
Tabi ki bunlar sadece film en basitinden böyle düşüneceksin çocuk musun birader dediğinizi duyar gibiyim, ancak şu var ki insan beyni görüntüleri gerçekmiş gibi algılar, gerçek olmadığını bilir ancak gerçekmiş gibi kabul eder, hal böyle olunca gecenin bir vakti mahallenizin sokağına döndüğünüzde karanlıkta yürürken içinizin ürpermesinin belki de ana nedeni daha önce seyretmiş olduğunuz bir korku ya da gerilim ya da artık ne diyeyim normal bir filmdeki sonu iyi bitmeyen bir enstantane olabilir. Beynimiz bunu öğrendiği için genelleme yapar. Bu da yaşamadığınız ya da olmayacağı halde sizi tedirgin dahası psikolojik sorunlu yapar. Bunu da kimseye itiraf edemezsiniz.
Sonuç: Korku filmlerini seyretmeme tercihim varsa seyretmem, ancak seyret derlerse de çekinmeden seyrederim. Ancak bu sinema türünü artık seyretmiyorum.
 

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,225
11,298
...bu sinema türünü artık seyretmiyorum.

Sizin o Bruno Nicolai müziklerini maalesef flac ya da mp3 olarak bulmak mümkün değil.
Onun yerine, "müziklerini yaptığı filmleri bulayım, altyazı sorununu da aşarsam, sunarım" diye düşündüm.
Giallo filmler, bu düşünceden çıktı. Sunacağım bir kaç Giallo filminin bazılarının müzikleri Bruno Nicolai'ye ait.

Korku türündeki filmleri ben de tercih etmiyorum, örneğin "Testere", "13. Cuma", "Son Durak" serilerini henüz izlemedim.

Benim için 'gerilim + gizem' yeterlidir.

Saygılar.

*
 

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,225
11,298
Due occhi diabolici (1990)

Yönetmen: Dario Argento, George A. Romero
Senaryo: Dario Argento, Franco Ferrini, Peter Koper
Müzik: Pino Donaggio
Ülke: İtalya, ABD
Tür: Korku
Vizyon Tarihi: 02 Ekim 1991 (ABD)
Dil: İngilizce
Süre: 120 dk
Çekim Yeri: Pittsburgh, Pennsylvania, ABD
İlgi: Kara kedi, yaşayan ölü, cinayet, doğa üstü güçler, bıçaklı sarkaç, mahzen
Nam-ı Diğer: Edgar Allan Poe / Two Evil Eyes
IMDb Rating: 6.1
Rotten Tomatoes: 50
MetaCritic: 61

Sunum: 1,03 GB, 720p, orijinal dil, Türkçe altyazı, çeşitli görseller


Due occhi diabolici1:

Due occhi diabolici2:



*Filmi izleyebilmek için iki cilt "rar" dosyasını da indirmeniz gerekmektedir*


Korkunun üç ustası ile ilginç bir antoloji: Edgar Allan Poe, George A. Romero ve Dario Argento.









Korku sinemasının iki ünlü yönetmeninin, Edgar Allan Poe'nin iki hikayesini kendi tarzlarında
ama hikayelerin özüne oldukça sadık kalarak uyarladığı bu film iki bölümden oluşuyor.

Romero, "Bay Valdemar Davasındaki Gerçekler" adlı hikayeyi yönetiyor.
Zengin kocası Ernest Valdemar'ın ölüm döşeğinde olan bir kadın (Adrienne Barbeau)
ilişkisi olduğu doktordan (Ramy Zada), Valdemar'ı hipnotize ederek tüm parasını kendisine devretmesini ister.
Ancak Valdemar hipnotize olurken ölür, bu yüzden yaşam ve ölüm arasında (araf) sıkışıp kalır.




Bay Valdemar Davasındaki Gerçekler



Kara Kedi


Argento'nun hikayesi "Kara Kedi" de esas olarak Poe'nun aynı adı taşıyan kısa öyküsüne dayanmaktadır.
Olay yeri fotoğrafçısı alkol bağımlısı Roderick Usher (Harvey Keitel) ve kız arkadaşı Annabel (Madeleine Porter) eski ve güzel bir binada mutlu bir şekilde yaşıyorlar.
Ta ki bir gün Annabel eve kara bir kedi getirene kadar...


"Kara Kedi" bölümünü daha çok beğendim, çünkü birkaç Edgar Allan Poe hikayesi ve karakterlerine göndermeler var:
"Çukur ve Sarkaç", "Berenice", "Annabel Lee", "Eleonora", "Pym".


Bu sunumda şimdiye dek yapmadığım bir şey yapayım:
Edgar Allan Poe: 9/10
Romero, Bay Valdemar Davasındaki Gerçekler: 7/10
Argento, Kara Kedi: 8/10
Pino Donaggio, müzik: 6/10
Filmin bütünü için 7,5/10 vermem gerekirdi ama bir korku filmi antolojisindeki müziğini tutmadığım için 1 kırıyorum ve 6,5/10 veriyorum.
Bir filmde müzik çok önemlidir; Morricone, izlediği sahnelerdeki çağırışımları, esinlenmelerini notaya dökmüştür.
dipçe: Ennio Morricone bir söyleşide "İyi, Kötü ve Çirkin" filmindeki başlangıç müziğinin 'çakal uluması' olduğunu açıklamış.

Ya da, bir Giallo olan 'Suspiria (1977)' filminin müziğini 'Goblin' yapmamış olsun... Technicolor'un son işi olan o muhteşem renkler filmi kurtarabilir miydi?

Bu geç dönem 'Giallo' örneği ile başladım, çünkü iki saatlik sürede çift film var; bir 'antoloji'.
Antolojik filmleri seviyorum, insan sıkılmadan / yorulmadan izleyebiliyor.
Filmin bir başka sevdiğim özelliği ise yazar/şair Edgar Allan Poe. Bu yüzden Büyülü Rüzgar'ı da çok sevmiştim.

Saygılarımla.

*
 
Son düzenleme:

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,225
11,298
il Gatto A Nove Code (1971)

Yönetmen: Dario Argento
Senaryo: Dario Argento, Luigi Collo, Dardano Sacchetti
Müzik: Ennio Morricone
Ülke: İtalya, Fransa, Batı Almanya
Tür: Gizem, Gerilim
Süre: 112 dk
Vizyon Tarihi: 01 Aralık 1974 Türkiye (Dokuz Kuyruklu Kedi)
Dil: İtalyanca
Bütçe: $1,000,000
Çekim Yeri: Rome, Lazio, İtalya
İlgi: Kör adam, çocuk tacizi, paranoya, sadizm, genetik değişiklik, cinayet, araştırmacı gazetecilik.
Nam-ı Diğer: The Cat o' Nine Tails
IMDb Rating: 6.6
Rotten Tomatoes: 73


Sunum: 1,13 GB, 720p, orijinal dil, Türkçe ses dosyası, Türkçe altyazı, çeşitli posterler.


Dokuz Kuyruklu Kedi1:

Dokuz Kuyruklu Kedi2:



*Filmi izleyebilmek için iki cilt "rar" dosyasını da indirmeniz gerekmektedir*







"İzler şunlar: Beş araştırmacı artı Anna altı yapar; artı Bianca Merusi yedi yapar; fotoğraflar kayboldu ... sekiz;
ve enstitüdeki hırsızlık girişimi... dokuz! Dokuz kuyruklu bir kediyi takip etmenin dokuz yolu."

Carlo Giordani (James Franciscus) ve Franco Arnò (Karl Malden), katilin kimliği üzerine düşünürlerken)


Argento'nun hayvan üçlemesi serisinin ikincisi.
Evet, Giallo türü içinde ünlü yönetmen Dario Argento'nun "hayvan üçlemesi" tabir edilen bir serisi var:


L'uccello dalle piume di cristallo / Kristal Kanatlı Kuş (1970)
il Gatto A Nove Code / Dokuz Kuyruklu Kedi (1971)
4 mosche di velluto grigio / Gri Kadifede 4 Sinek (1971)







Katile ulaşmak için dokuz ayrı yol izlenmesi gerektiğini vurgulayan filmin gerilim dozu oldukça düşük.
Gizem yaratan hikayesi ile sonuna kadar izlettirmeyi başarsa da; izleyicilerin yarısını tatmin etmeyen bir finalle sonuçlanan,
vasatın hemen bir tık üstünde bir Giallo filmi.

Bu filmi geçen hafta sunum listeme aldığımda IMDb puanı 6,7 idi, şimdi 6,6 puana düşmüş.
Büyük olasılıkla, ABD versiyonu kesilmiş 89 dakikalık versiyondan ötürüdür.
Benim sunumum orijinal 112 dakika olandır, kesilen 23 dakika filmi anlaşılmaz yapmış olmalı.








Bir Giallo filmi, gizem ve gerilim olduğu için çok fazla dillendirmek istemiyorum.

Ancak, 32. dakika içinde berberin Giordani'nin sağ yanağını iki kez traş ettiğini söylemeliyim.
;)

Ve klasik otomobil sevenler 1960 model, gri bir Porsche 356 B Coupe'yi bol bol izleyebilir.






Yok, hayır. Bu kedi filmde yok. "Cygnus", o bir şampiyon.





Cygnus'un 47 cm'lik, boyundan uzun muhteşem kuyruğu ona bir şampiyonluk kazandırmış.

Bütün kedi dostlarına, özellikle sayın AhmetCemil'e gelsin.


Saygılarımla.

*

 
Son düzenleme:

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,225
11,298
Profondo Rosso (1975)

Yönetmen: Dario Argento
Senaryo: Dario Argento, Bernardino Zapponi
Müzik: Giorgio Gaslini, Walter Martino, Goblin
Ülke: İtalya
Tür: Korku, Gizem, Psiko-Gerilim
Süre: 126 dk
Vizyon Tarihi: 07 Mart 1975 (İtalya)
Dil: İtalyanca
Çekim Yeri: Rome, Lazio, İtalya
Nam-ı Diğer: Deep Red / Dripping Deep Red / The Hatchet Murders
IMDB Rating: 7.5
R. Tomatoes: 95
MetaCritic: 89
1 Ödül


Sunum: 1,04 GB, 720p, orijinal dil, Türkçe altyazı, çeşitli görseller

Profondo Rosso,1:

Profondo Rosso,2:



*Filmi izleyebilmek için iki cilt "rar" dosyasını da indirmeniz gerekmektedir*








Müzik öğretmeni olarak İtalya'da bir süre geçiren İngiliz piyanist Mark Daly'nin (David Hemmings) hikayesi olan film,
transta iken salonda kendisine ölümcül düşünceler ileten bir katilin varlığını hisseden kadın medyum Helga (Macha Méril) ile başlıyor.
Mark işten sonra evine doğru yürürken, komşusu olan Helga'nın dairesinin penceresinden bilinmeyen biriyle mücadele ettiğini görür.
Helga, onu kurtarmak için beyhude bir girişimde daireye doğru koşan Daly'nin gözleri önünde vahşice öldürülür.

Bir Giallo'dan beklediğiniz gibi, Mark cinayeti çözmeyi kendi üzerine alır ve meraklı bir kadın gazeteci (Daria Nicolodi) ile birlikte kendi soruşturmasını yürütür.
Ancak işler hiçbir zaman bu kadar basit değildir ve cinayeti çözmeye çalışırken kendisini bir manyak tarafından takip edilirken bulur...










Ortak yazar Bernardino Zapponi, cinayet sahnelerindeki fikirlerin,
Dario Argento'nun izleyicilerin ilişki kurabileceği acı verici yaralanmaları düşünmesinden geldiğini söyledi.
Herkes bir silahla vurulmanın acısını bilmez, ancak çoğu kişi bir noktada yanlışlıkla mobilyalara çarpmış veya sıcak su ile haşlanmıştır.

Yakın çekimlerdeki katilin siyah deri eldiven giymiş elleri yönetmen Dario Argento'nundur.

Dario Argento'nun bir sonraki filmi Suspiria'nın (1977) uluslararası başarısının ardından,
"Profondo Rosso", ile herhangi bir olay örgüsü bağlantısı olmamasına rağmen Japonya'da Suspiria'dan sonra, "Suspiria 2" adı altında gösterime girdi.










Filmin düşünülen ilk adı, Argento'nun önceki gerilim filmlerinin adlandırma modelini takip ederek "La tigre dai denti a sciabola / Kılıç Dişli Kaplan" olacaktı.
Ancak, diğer yönetmenler de kendi tür filmleri için hayvanlarla ilgili başlıkları kullanmaya başlamışlardı, bu yüzden farklı bir yöne gitmeye karar verdi.

Bernardino Zapponi ve Dario Argento'nun kendisi tarafından yazılan filmin konusu, gizemin çözülmesi etrafında dönerken,
Marcus'un cinayet gecesi yakalamış olabileceği eksik ipucuyla ilgili takıntısına özel bir ilgi gösteriyor.
Argento, senaryolarını yazarken gerçeküstücülüğü mantığa tercih etmesiyle ünlü olsa da,
Profondo Rosso'daki hikaye özenle oluşturulmuş ve gizemini anlatmak için Giallo türünün her unsurundan yararlanıyor.
Ve gizem, filmin anahtarıdır; çünkü katilin kimliğinin sırrı, harika gerilim ve korku setleri yaratılarak maksimuma çıkarılmış.










Zayıf diyalog ve zayıf karakterizasyon Argento'nun stilidir. Ama bu, hayranlarının hiç umurunda değildir.
Oysa, Profondo Rosso'yu diğer filmleri arasında öne çıkaran şeylerden biri de sadece Daly'nin takıntıları değil,
aynı zamanda karakterleri geliştirmeye gösterilen özendir.

Dario Argento'nunkilerle karşılaştırılabilecek çok az çağdaş korku filmi var. Gialloları, gotik, acımasız, izlenimci, sanatsal ve bazen gerçeküstüdür.










dipçe: İtalya'da 126 dakika olarak vizyona giren psiko-gerilim film, Avrupa gösterimi için 106 dakikaya indirildi.
Eleştirmenler tarafından tutarsız bir karmaşa olarak görüldüğü ABD pazarı için ise 98 dakikaya indirildi.
dünyayı kurtaran bir Amerikalı olmadığı için olabilir
Sunumum, filmin 2014 yılında restore edilen, orijinal 126 dakikalık versiyonudur.

Saygılarımla.

*


 

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,225
11,298
La Coda Dello Scorpione (1971)

Yönetmen: Sergio Martino
Senaryo: Eduardo Manzanos Brochero, Ernesto Gastaldi, Sauro Scavolini
Müzik: Bruno Nicolai
Ülke: İtalya, İspanya
Tür: Gizem, Gerilim
Vizyon Tarihi: 16 Ağustos 1971 (İtalya) / 30 Ekim 1973 Türkiye (Son Oyun)
Dil: İtalyanca
Süre: 95 dk
Çekim Yeri: Yunanistan
Nam-ı Diğer: The Case of the Scorpion's Tail
IMDb: 6.7

Sunum: 790 MB, 720p, orijinal dil, Türkçe altyazı, YouTube kaynaklı ana tema müziği ve çeşitli afişler.


La Coda Dello Scorpione:







Orijinal başlığı cinayet mahallinde keşfedilen akrep şeklindeki kol düğmesiyle ilgili olan 'Akrep Kuyruğu Vakası' olan film,
her nedense 'Son Oyun' başlığıyla sinemalarımızda gösterime girmiş.

Akrep Kuyruğu Vakası, ayrı yaşadığı kocası gizemli bir uçak kazasında öldükten sonra dul kalan Lisa Baumer'i (Evelyn Stewart) ​​takip ediyor.
Hakkında bilgisi olmadığını iddia ettiği 1 M dolarlık hayat sigortası poliçesinin lehtarı olduğu konusunda bilgilendirilir. (meblağın ödeneceği kişi)
Sigorta acentesi Lisa Baumer'i şüpheli bularak, bir müfettiş olan
Peter Lynch'i (George Hilton) onu Londra'dan Atina'ya kadar takip etmesi için nakit ödemesini tahsil edeceği yere gönderir.








Senaryo, psikovari bir yanlış yönlendirme kullanıyor ve varsayılan ipucunu geçersizleştiriyor.
Ancak film bundan sonra daha prosedürel
-ve daha az ilginç- hale geliyor.
Peter, daha fazla cinayetten önce katili ortaya çıkarmak için şüphelileri araştırırken gazeteci Cléo Dupont (Anita Strindberg) ile birlikte hikayenin odağını üstleniyor.








*Aşağıdaki yazı film hakkında ayrıntı içermektedir*
* Atina'dan kalkan Londra uçağının bir bomba ile havaya uçması sonucunda kocası öldüğü için Lisa Baumer'a yüklü miktarda sigorta tazminatı ödenecektir.
Ölen kocası ile uzun zamandır sorunları olan genç kadın derhal Atina'ya gider.
Fakat peşinde bir katil vardır ve ondan bir türlü sıyrılamaz.
Kocasının sevgilisi tarafından tehdit edilen Lisa, kaldığı otelde Peter adında genç bir adamla tanışır.

Lisa'dan ilk bakışta çok hoşlanan Peter, saldırıya uğradığında Lisa'yı kurtarır.
Ancak ertesi sabah Lisa'nın kaldığı odada öldürülmüş olarak bulunmasına engel olamaz.
Genç kadının boğazı kesilmiş ve kocasından kalan nakit tazminat da çalınmıştır.
Polis başlangıçta cinayeti Peter'ın işlediğinden şüphelense de
ardı ardına yaşanan başka cinayetler suçlunun bir başkası olduğunu düşündürmeye başlar.
Tam da bu sırada olayın içine Lara Florakis (Janine Reynaud) adında güzel bir gazeteci de dahil olur.
*







Açıkça Dario Argento'nun "giallo" türünü şekillendiren Kristal Tüylü Kuş yapıtının başarısına yanıt olarak üretilmiş olan Akrep Kuyruğu Vakası,
yalnızca bir hayvan başlığına sahip değildir
(olay örgüsüyle hiçbir ilgisi yoktur), aynı zamanda Emilio Foriscot'un şık sinematografisinden,
Ennio Morricone ile sık sık birlikte çalıştığını gördüğümüz Bruno Nicolai'nin müziğine kadar erken dönem Argento estetiğini çağrıştırıyor.


Bruno Nicolai, ana tema:


Tabii ki, her yerde bulunan siyah eldivenli katil, kanlı ölüm sahneleri ve zorunlu J&B şişesi (!) mevcut.


Saygılar.

*


dipçe: "hızlıresim" sitesinin kısıtlı da olsa video yükleme özelliği varmış, bir deneyeyim dedim.

*


 

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,225
11,298
Pâfekuto Burû (1997)

Yönetmen: Satoshi Kon
Senaryo: Yoshikazu Takeuchi, Sadayuki Murai, Lia Sargent
Müzik: Masahiro Ikumi
Ülke: Japonya
Dil: Japonca
Tür: Animasyon, Korku, Gizem
Süre: 81 dk
Vizyon Tarihi: 02 Şubat 1998 (Japonya)
İlgi: Halüsinasyon, çoklu kişilik, film içinde film, cinayet, sürrealizm, saplantı
Nam-ı Diğer: Perfect Blue
IMDb: 8.0
RoT: 67
4 Ödül

Sunum: 690 MB, 720p, orijinal dil, Türkçe altyazı, çeşitli görseller



Pâfekuto Burû:



Yoshikazu Takeuchi'nin 1991 tarihli "Pāfekuto Burū: Kanzen Hentai / Perfect Blue: Complete Metamorphosis" isimli romanından uyarlanmıştır.

Satoshi Kon'un "Perfect Blue" filmi, animasyonlarda nadiren görülen saplantılar, cinayetler ve gerilim gibi
korku türüyle daha çok ortak noktası olan temaları keşfettiği için batılı anime hayranları arasında hızla favori haline geldi.
Kesinlikle görülmeye değer.
Ama uyarıyorum:
çocukların veya cinsel istismara uğramış kişilerin görmesine izin vermeyin, çünkü sahnelerden birkaçı çok yoğun etki edebilir.








Hikaye, "Cham" müzikal üçlüsünden biri olarak hızla idol haline gelen genç şarkıcı Mima'nın etrafında dönüyor.
Kariyerini daha pazarlanabilir kılmak için menajerleri onu gruptan ayırıp ünlü bir dizide rol almaya zorlar.
Yeni rolü, tecavüz sahnesi de dahil olmak üzere çıplak sahneler yapmasını gerektirdiğinden, Cham'daki naif Mima'dan oldukça farklıdır.
Bu yüzden yeni işine uyum sağlamakta zorlanır.

Derken, biri onu takip etmeye ve sanatsal kariyerine yakın olanları vahşice öldürmeye başlar.
Mima gerçekten doğru şeyi yapıp yapmadığını merak etmeye başlar.








"Mükemmel Mavi", Japon animasyonu klasik Manga'ya alışkın olanlar için, farklı bir hikaye sunar.
Hem tematik hem de stil açısından normal bir animasyondan çok, bir İtalyan Giallo'ya daha yakındır.
Animasyonun bir araç olarak kullanılması, Satoshi Kon'un yüksek sürrealizmin şık görüntülerinin yanı sıra güçlü şiddet görüntüleri oluşturmasına olanak tanır.
Bazı film eleştirmenlerince "Hitchcockvari" olarak tanımlanmış, ancak şiddet ve çıplaklık açısından incelik eksikliği ve
yüksek sürrealizm seviyesi onu İtalyan Giallo'ya yaklaştırıyor.

Satoshi Kon, Japonya'daki idol kültürüne ilginç ve sert bir eleştiri yaparken, hikayeyi Mima'nın etrafında tutarak,
genç kızın yeni kariyeri sırasında garip hissettiği anlar için unutulmaz paranoya atmosferleri yaratıyor.
Bu yaklaşım, yardımcı karakterlerin karakter gelişimini feda ederken,
hikayenin sahip olduğu izolasyon ve adaptasyon hissini artırarak daha etkili bir korku / gizem parçası haline getiriyor.
Herhangi bir Giallo gibi, gizemli takipçinin akıldan çıkmayan görüntüsü her zaman mevcut.


Animasyon çok iyi ve sıradan Manga hayranlarının beklediği kadar gösterişli değil.
Filmin gerçekçilik / gerçeküstücülük karışımı, çizim stiliyle çok iyi çalışıyor ve kamera çalışması harika.
Yine de, olay örgüsü bazı hardcore korku hayranları için biraz tahmin edilebilir olsa da, baştan sona büyüleyici.

Orijinal Japonca seslendirme, İngilizce dublaj sürümden çok daha iyi.

"Mükemmel Mavi", hareketli görüntülerin olabileceği kadar kusursuz ve animasyonu araç olarak kullanmanın garip seçimi onu diğerlerinden farklı kılıyor.
Ne anime, ne de korku hayranlarının daha önce böylesine kaliteli bir animasyon - korku filmi izlemediğini sanıyorum.








Yapımcı / Yönetmen Darren Aronofsky, bir anime hayranı olduğu için filmin haklarını satın aldı.
Requiem for a Dream (2000) filminde, Mükemmel Mavi'deki küvet sahnesini yeniden çekti.
Black Swan (2010) filminde ise Mükemmel Mavi'den ilham almadığında ısrar etmesine karşın,
sıradan izleyiciler bile tam 12 ortak nokta bulmuşlar.

Saygılarımla.

*
 
Üst