agartan
Onursal Üye
- 28 Haz 2019
- 1,225
- 11,298
L'immortelle (1963)
Yönetmen: Alain Robbe-Grillet
Senaryo: Alain Robbe-Grillet
Müzik: Georges Delerue, Michel Fano, Tahsin Kavalcıoğlu
Ülke: Türkiye, İtalya, Fransa
Tür: Dram
Süre: 102 dk
Vizyon Tarihi: 27 Mart 1963 (Fransa)
Dil: Fransızca, Türkçe
Çekim Yeri: İstanbul, Türkiye
Nam-ı Diğer: Ölümsüz Kadın
IMDb Rating: 7.2
Berlin Film Festivali, Prix Louis Delluc ödülü
Sunum: 905 MB, siyah-beyaz 720*576 pxs, orijinal ses, Türkçe altyazı, çeşitli görseller.
Ölümsüz Kadın:
"Afinal, o tempo fica. A gente é que vai passando." *
İstanbul'a yeni gelen bir Fransız, gizemli bir kadınla tanışır.
En az kadın kadar gizemli ve tekinsiz İstanbul'u birlikte dolaştığı bu kadının çekimine kapılır.
İlişkiye girerler, fakat sonra kadın ortadan yok olur.
Adam umutsuzca onun izini sürdükçe, içinden çıkılmaz bir labirentin içinde kaybolur.
Lütfi Akad'ın reji asistanlığı yaptığı, başrol gibi bir rolü olan Sezer Sezin'i ayrı tutarsak, Vahi Öz, Asım Nipton, Necdet Mahfi Ayral,
Faik Coşkun, Ulvi Uraz, Nuri Genç, Osman Alyanak, Osman Türkoğlu, Belkıs Mutlu, Ayfer Feray gibi Türk oyuncuların da
ufak rollerde arz-ı endam ettikleri; Müzeyyen Senar'ın kulağımın pasını sildiği (oy farfara farfara);
izlediğimde ne olduğunu anlamadığım için "bu ne yaa" dediğim;
daha önce izlediğim hiç bir filme benzemeyen bir yapıt.
(Bu arada, çok sevdiğim Vahi Öz'e filmde rastlayamadım?)
Beni zamana ve mekana yabancılaştıran,
anladığımı sandığım her sahneye bir dakika sonra şüpheyle yaklaşmamı sağlayacak öğeler filmde ustaca kullanılmış.
Sonradan niye böyle olduğunu anladım. (yazımın sonunda)
Film müzikleri arasında Münir Nurettin Selçuk'tan Naat-ı Mevlana da mevcut. (Nat i Mevlana / Na't-ı Mevlânâ)
İstanbul'un o tatlı yüzünü görebileceğiniz, o gökdelensiz, beton kalabalığı olmayan, tarihi dokularının henüz bu denli bozulmadığı,
boğazda Galata köprüsünden başka köprü olmadığı, arka fonda güzel plakların çaldığı eşsiz bir film.
Film, İstanbul'un tanıtımı gibi: Yerebatan Sarnıcı, mezarlıklar, hisarlar, vapurlar ve camilere kadar pek çok yer sahnelenmiş.
Ezanlar, minareler, camiler derken, filmde İslamiyet'e de sıklıkla göndermeler var.
Film, gerçeküstü havasıyla gerçekten de son derece ilginç bir yapım ve
dönemin İstanbul'unu görmek açısından tarihi bir belge olarak da kabul edilebilir.
Ayrıca filmde düzeyli bir erotizm unsuru da bulunuyor.
Son olarak, Fransız sinemasının klasiklerinden kabul ediliyormuş.
* "Zaman sabit. Biz yavaşça gelip geçiyoruz."
İstanbul, ölümsüz mekan. Yönetmen, ölümsüz kavram zamanı, İstanbul mekanında çekerek anlatmış.
Hafızamız bir yanılgı,
"Maceranın (ömrün) sonuna gelindiğinde bütün bunlar var mı idi, yaşananlar yaşandı mı? "
sorusuna verecek cevabımız olmaması yanında
kendi tanıklığımıza güvenemeyeceğimiz gibi, tanığımız da yok.
Mekanların insanı ezmesi, insanların mekanlardan gelip geçip, yitmesi başarı ile verilmiş.
Efendim, 24. İstanbul Uluslararası Film Festivalinde (2005), "Yaşam Boyu Başarı Ödülü" kazanan Alain Robbe-Grillet,
hem Fransa'da yeni roman akımının öncü yazarı,
hem de az sayıda yapıtla sinema tarihine adını yazdırabilen ender sanatçılardanmış.
Yani, "Ölümsüz Kadın", bir yeni roman akımı filmidir. Böyle düşününce sinematografi daha anlaşılır hale geliyor.
Bu tür konusu olmayan, ne olup ne bitiyor, sonda bağlanmayan filmler pek bana göre değil.
Bu sebepten, bir kez daha izleyip; Nisan ayı bittiğinde kendi bilgisayarımdan sileceğim.
Saygılarımla.
*
Yönetmen: Alain Robbe-Grillet
Senaryo: Alain Robbe-Grillet
Müzik: Georges Delerue, Michel Fano, Tahsin Kavalcıoğlu
Ülke: Türkiye, İtalya, Fransa
Tür: Dram
Süre: 102 dk
Vizyon Tarihi: 27 Mart 1963 (Fransa)
Dil: Fransızca, Türkçe
Çekim Yeri: İstanbul, Türkiye
Nam-ı Diğer: Ölümsüz Kadın
IMDb Rating: 7.2
Berlin Film Festivali, Prix Louis Delluc ödülü
Sunum: 905 MB, siyah-beyaz 720*576 pxs, orijinal ses, Türkçe altyazı, çeşitli görseller.
Ölümsüz Kadın:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
"Afinal, o tempo fica. A gente é que vai passando." *
İstanbul'a yeni gelen bir Fransız, gizemli bir kadınla tanışır.
En az kadın kadar gizemli ve tekinsiz İstanbul'u birlikte dolaştığı bu kadının çekimine kapılır.
İlişkiye girerler, fakat sonra kadın ortadan yok olur.
Adam umutsuzca onun izini sürdükçe, içinden çıkılmaz bir labirentin içinde kaybolur.
Lütfi Akad'ın reji asistanlığı yaptığı, başrol gibi bir rolü olan Sezer Sezin'i ayrı tutarsak, Vahi Öz, Asım Nipton, Necdet Mahfi Ayral,
Faik Coşkun, Ulvi Uraz, Nuri Genç, Osman Alyanak, Osman Türkoğlu, Belkıs Mutlu, Ayfer Feray gibi Türk oyuncuların da
ufak rollerde arz-ı endam ettikleri; Müzeyyen Senar'ın kulağımın pasını sildiği (oy farfara farfara);
izlediğimde ne olduğunu anlamadığım için "bu ne yaa" dediğim;
daha önce izlediğim hiç bir filme benzemeyen bir yapıt.
(Bu arada, çok sevdiğim Vahi Öz'e filmde rastlayamadım?)
Beni zamana ve mekana yabancılaştıran,
anladığımı sandığım her sahneye bir dakika sonra şüpheyle yaklaşmamı sağlayacak öğeler filmde ustaca kullanılmış.
Sonradan niye böyle olduğunu anladım. (yazımın sonunda)
Film müzikleri arasında Münir Nurettin Selçuk'tan Naat-ı Mevlana da mevcut. (Nat i Mevlana / Na't-ı Mevlânâ)
İstanbul'un o tatlı yüzünü görebileceğiniz, o gökdelensiz, beton kalabalığı olmayan, tarihi dokularının henüz bu denli bozulmadığı,
boğazda Galata köprüsünden başka köprü olmadığı, arka fonda güzel plakların çaldığı eşsiz bir film.
Film, İstanbul'un tanıtımı gibi: Yerebatan Sarnıcı, mezarlıklar, hisarlar, vapurlar ve camilere kadar pek çok yer sahnelenmiş.
Ezanlar, minareler, camiler derken, filmde İslamiyet'e de sıklıkla göndermeler var.
Film, gerçeküstü havasıyla gerçekten de son derece ilginç bir yapım ve
dönemin İstanbul'unu görmek açısından tarihi bir belge olarak da kabul edilebilir.
Ayrıca filmde düzeyli bir erotizm unsuru da bulunuyor.
Son olarak, Fransız sinemasının klasiklerinden kabul ediliyormuş.
* "Zaman sabit. Biz yavaşça gelip geçiyoruz."
İstanbul, ölümsüz mekan. Yönetmen, ölümsüz kavram zamanı, İstanbul mekanında çekerek anlatmış.
Hafızamız bir yanılgı,
"Maceranın (ömrün) sonuna gelindiğinde bütün bunlar var mı idi, yaşananlar yaşandı mı? "
sorusuna verecek cevabımız olmaması yanında
kendi tanıklığımıza güvenemeyeceğimiz gibi, tanığımız da yok.
Mekanların insanı ezmesi, insanların mekanlardan gelip geçip, yitmesi başarı ile verilmiş.
Efendim, 24. İstanbul Uluslararası Film Festivalinde (2005), "Yaşam Boyu Başarı Ödülü" kazanan Alain Robbe-Grillet,
hem Fransa'da yeni roman akımının öncü yazarı,
hem de az sayıda yapıtla sinema tarihine adını yazdırabilen ender sanatçılardanmış.
Yani, "Ölümsüz Kadın", bir yeni roman akımı filmidir. Böyle düşününce sinematografi daha anlaşılır hale geliyor.
Bu tür konusu olmayan, ne olup ne bitiyor, sonda bağlanmayan filmler pek bana göre değil.
Bu sebepten, bir kez daha izleyip; Nisan ayı bittiğinde kendi bilgisayarımdan sileceğim.
Saygılarımla.
*