Dear Zachary: A Letter to a Son About His Father (2008) Türkçe Altyazılı Belgesel

gitarisyen

Çeviri & Balonlama
7 Ara 2016
457
3,784
Hiçbir Şey Ülkesi
____________________________

Sizi rahatsız edecek,
içinizi acıtacak bir belgesel...

____________________________

DEAR ZACHARY:
A LETTER TO A SON ABOUT HIS FATHER

(Sevgili Zachary:
Bir Çocuğa Babası Hakkında Mektup)


2008

(Bir "Gerçek Hayat" Belgeseli)

____________________________

Z952bG.jpg


____________________________

Türkçe Çeviri / Alt Yazı ve Düzenleme:

bk9E8m.gif

____________________________


FİLM HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ:

Filmin Künyesi / Kimlik Kartı:


Orijinal Adı: Dear Zachary: A Letter to a Son About His Father
Türkçe Adı: Sevgili Zachary: Bir Çocuğa Babası Hakkında Mektup
Türü: Belgesel, Suç, Dram
Ülkesi: ABD
Dili: İngilizce
Vizyon Tarihi: 01/01/2008
Süresi: 1 saat 33 dakika 38 saniye
Yönetmen: Kurt Kuenne
Senaryo: Kurt Kuenne
Müzik: Kurt Kuenne
Oyuncular: Kurt Kuenne, Andrew Bagby, David Bagby


Filmin Konusu / Özeti:

5 Kasım 2001'de, 28 yaşındaki asistan doktor Andrew Bagby, kız arkadaşı 40 yaşındaki Doktor Shirley Turner'dan ayrıldıktan kısa bir süre sonra Amerika Birleşik Devletleri'nin Pensilvanya eyaletinde, Latrobe yakınlarındaki Keystone Parkı'nda öldürülür. Şüpheler Andrew'nun kız arkadaşı Shirley Turner üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ancak Doktor Shirley Turner, Birleşik Devletler'den ayrılıp daha önce yaşamış olduğu, Kuzey Amerika'nın en doğu noktasında bulunan bir ada olan Kanada'nın Newfoundland eyaletine yerleşir. Shirley oradayken cinayetten suçlanarak tutuklanır ve aynı gün kefaletle serbest bırakılır.

Andrew'nun çocukluk arkadaşı ve bir film yapımcısı olan Kurt Kuenne, hatıraların kaybolmaması için uzun bir yolculuk yaparak Andrew'yla ilgili bir belgesel yapmaya, bugüne kadar onu tanımış ve sevmiş olan herkesle görüşmeye ve Andrew hakkındaki her şeyi öğrenmeye karar verir. Ve bu amaçla bir yolculuğa çıkıp, Andrew'yla birlikte çocukluklarını geçirdikleri Kaliforniya'daki evlerinden başlayarak bu belgeseli çekmeye başlar.

Bu arada Shirley, Andrew'nun bebeğine hamile olduğunu açıklar. Bunun üzerine çekilen belgesel yepyeni bir anlam kazanır ve Kurt Kuenne bu belgesele, Andrew'nun doğacak çocuğuna babasını tanıması için Andrew'dan kalan her hatırayı toplamak amacıyla devam eder. Artık bu belgesel Andrew'nun çocuğuna babası hakkında bir mektup, bir hediye olacaktır.

Bunlar olurken Andrew'nun annesi Kate ve babası David Bagby de hem Doktor Shirley Turner'ın yargılanması için Birleşik Devletler'e iade sürecini takip etmek, hem de doğacak bebeğin velayetini alabilmek amacıyla dava açmak için her şeylerini Birleşik Devletler'de bırakıp Newfoundland'a taşınırlar. Shirley'nin "Zachary" ismini verdiği torunları doğduğundaysa David ve Kate Bagby, yavaş ve kusurlu işleyen adalet sisteminin içinde mücadele verip; hem çocukları Andrew'nun katil zanlısı Shirley'nin Amerika Birleşik Devletleri'ne iade edilmesini hem de torunları Zachary'nin velayetini almayı ummaktadırlar. Ancak yaşadıkları şeyler, adalete ve sisteme olan güvenlerini sarsarken bir yandan gelişen sinir bozucu ve üzücü olaylar da bu belgeselin tekrar yepyeni bir anlam kazanmasına sebep olacaktır.


Filmle İlgili Bilgi / Yorum / Görüşlerim:

Belgeselin konusunu belki de sadece "trajedi" olarak özetlemek mümkün. 28 yaşında genç bir asistan doktor olan Andrew Bagby, 40 yaşındaki kız arkadaşı Doktor Shirley Turner'la ilişkisini bitirdikten 3 gün sonra bir parkta 5 yerinden vurulmuş bir şekilde ölü bulunuyor. Tüm şüpheler Shirley'de yoğunlaşmışken Shirley Kanada'ya, Newfoundland'a kaçıyor ve orada tutuklanıp aynı gün kefaletle serbest bırakılıyor. Andrew'nun çocukluk arkadaşı ve bir film yapımcısı olan Kurt Kuenne, Andrew'nun ölümü üzerine arkadaşı için bir belgesel çekmeye başlıyor. Ancak Shirley Turner'ın Andrew'dan hamile olduğunu açıklaması üzerine Kurt, belgesele Andrew'nun Shirley'den doğacak çocuğu için devam ediyor. Bu arada Andrew'nun annesi Kate ve babası David, hem doğacak torunlarının velayetini almak için hem de oğulları Andrew'yu öldürmekle suçlanan Shirley'nin ABD'ye iade sürecini takip etmek amacıyla her şeylerini geride bırakıp Newfoundland'a yerleşiyorlar. Torunları Zachary doğduktan sonra David ve Kate (belgeseli izlerken sık sık düşüneceğiniz ve buna ikna olacağınız üzere) psikolojik sorunları olan Shirley'yle mücadele ederken bir yandan da torunlarıyla şahsi ilişkilerinin düzenlenmesine ve Zachary'yi Shirley'den korumaya çalışıyorlar. Ama karşılarına hep anlaşılmaz gecikmeler, çocuk koruma servislerinin yetersizlikleri, yavaş işleyen bir adalet sistemi ve ne olduğuna anlam veremedikleri acı ve kötü bir tablo çıkıyor. Olaylar gelişip değiştikçe Kurt Kuenne'nin çektiği belgeselin içeriği ve anlamı da buna bağlı olarak değişiyor. Andrew'nun kendisi için başlayan belgesel, sonradan onun çocuğu Zachary'ye bir mektup / hediye olarak devam ediyor ve en sonunda da Andrew'nun ailesi David ve Kathleen Bagby'ye bir saygı duruşu / hediye olarak tamamlanıyor.

Belgeselin kurgusu, işleyişi, geriye ve ileriye gidişleri, röportaj yapılan kişilerin gerçek duygularına yer verilişi, kişilerin samimiyetleri ve bütün bunların oluşturduğu genel bütünlük izleyende derin bir etki bırakıyor. Adaletin işleyişindeki aksaklığa, anlaşılmaz kararlara, Shirley'nin tavırlarına ve yaptıklarına isyan ederken öte yandan da Andrew'nun arkadaşlarının onun için söylediklerine, video kayıtlarına, arkasında bıraktığı yaşama bakıp duygulanıyor, Zachary'nin masumluğundan etkileniyor ve David ve Kate Bagby'nin torunları Zachary için yaptıklarına, onu kurtarma gayretlerine hayran kalıyorsunuz. Ve sonuç olarak bazı kişilerden nefret edip bazılarına hayranlık duyduğunuz bu belgeselin sonunda sarsılıp, boğazınıza bir şeyler düğümlenmesine engel olamıyorsunuz.

İşte benim de izleyip etkisinde kaldığım bu belgeseli izledikten sonra, içinde geçenler ve yaşanan olaylar hakkında bir araştırma yapmaya karar verince ne yazık ki; hem belgesel hem de bu olay hakkındaki Türkçe kaynakların yok denecek kadar az olduğunu gördüm. Bu yüzden de internetteki İngilizce kaynakları okumak ve araştırmak zorunda kaldım. Ve bir yandan belgeseli defalarca izleyip bir yandan da araştırma yaparken bu belgesele konu olan olay(lar) sonucunda David ve Kate Bagby'nin çabalarıyla adalet sisteminde ve çocuk koruma hizmetlerinde birçok şeyin değiştirildiğini, bu konuda raporlar hazırlandığını, sorumlulara yaptırımlar uygulandığını, araştırmalar / soruşturmalar yapıldığını ve kitaplar yazıldığını gördüm. Sonunda çok, hem de çok kötü başlayan olaylar zincirinin güzel bir şeylere sebep olması beni sevindirdi. Ama ne yazık ki, çözülemeyen ve hâlâ düzeltilmesine uğraşılan şeyler de var. Bunların bazılarını zaten biliyoruz: Sağlık ve toplum hizmetlerindeki aksamalar, çocuk koruma servislerindeki eksikler, adalet sistemindeki hatalar, kusurlar, boşluklar... Ama inanıyorum ki; torunları Zachary için çoğu insanın katlanamayacağı şeylere katlanan, sistemdeki yanlışlıklar için yüksek sesle mücadele eden ve bu sayede bazı şeylerin düzeltilmesine sebep olan David ve Kate Bagby gibi insanlar oldukça; toplumun huzuru için var olan sistemlerin işleyişindeki hataların düzeleceğine dair umudum da hep var olacak. (4 Eylül 2016)



ÇEVİRİ HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ:

Bundan birkaç yıl önce bu belgeseli izledikten ve Türkçe çevirisini yapmaya niyetlendikten sonra kendi kendime "Acaba bu güzel belgeselin çevirisi bunca yıldır neden yapılmadı?" diye sorduğumda cevabını bulmam da zor olmadı. Zira belgeselin İngilizce kaynak alt yazısının satır sayısı 2100'dü ve (sanırım hem hukuki terimlerden hem de teknik çekincelerden dolayı) çevirisini yapmak epey zahmetli bir işti. Üstelik belgeseli izlediğim zaman anladım ki; alt yazı dosyasındaki 2100 satır bile eksik hâliyle bu şekilde duruyordu. Çünkü belgeselde filmin içine gömülü (genellikle telefon görüşmelerinin olduğu) bir sürü konuşma daha vardı ve bunlar alt yazı dosyasının içine koyulmamıştı. Düzgün, doyurucu ve belgeselin hakkını veren bir çeviri yapmak için, çeviriyi yapan kişinin bu satırları da alt yazı dosyasına eklemesi ve ayrıca çevirisini yapması gerekiyordu. Tabii bu, filme gömülü yazıların başlangıç ve bitiş noktalarını, sürelerini, devamlılıklarını, geçişlerini ayarlamak ve hatalarını gidermek için üzerinde çalışarak önce kaynak alt yazı dosyasına ayrı ayrı yerleştirmek, sonra da çevirisiyle uğraşmak demekti. Üstelik filme gömülü bu İngilizce alt yazıların referans aldığı konuşmalar bazı yerlerde alt yazıyla uyuşmuyordu. Bu yüzden de bazı yerleri dinleyerek alt yazı dosyasına eklemek gerekiyordu. Sonuç olarak bu şekilde internette mevcut olan İngilizce kaynak alt yazıya en az 150 satır daha eklenecek ve çalışma tamamlandığında kaynak alt yazı dosyası (dolayısıyla çevirisi yapıldıktan sonra Türkçe alt yazı dosyası) 2300 satıra yaklaşacaktı. İşte çeviriyi yapmayı düşünen kişiler sanırım bu sebeplerden dolayı uzun yıllar boyunca bu işten uzak durdular.

"Acaba ben bu işi kıvırabilir miyim?" diye sordum kendime ve cevabım "Bir deneyelim bakalım!" olunca, kolları sıvayıp işe koyuldum. Önce "Youtube" sürümü üzerinden yapmaya başladım çeviriyi. Yukarıda saydığım sebeplerden dolayı İngilizce kaynak alt yazının da eksiklerini tamamlamak, filmdeki her konuşmayı, her yazıyı, her ibareyi kaynak alt yazıya eklemek ve çeviriyi bu şekilde yapmak gerekiyordu. Bir yandan kaynak alt yazı ve çeviriyle uğraşırken bir yandan da çeviriyi daha yetkin kılabilmek adına konu hakkında araştırmalar yapıyor, notlar alıyor, haritalar çiziyordum.

Biraz önce değindiğim gibi; çeviriyi yaparken filme gömülü olduğu için kaynak dosyada yer almayan alt yazıları ve alt yazıya aktarılmamış bazı konuşmaları İngilizce kaynak alt yazıya ekledim. Bunların başlangıç ve bitiş sürelerini ayarlamak, senkronlarını yapmak, öncesi ve sonrasındaki satırlarla etkileşimini sağlamak gerçekten zamanımı aldı. Tabii sonuç olarak mevcut kaynak alt yazı dosyası ve çevirideki satır sayısı 2100'den 2300'e çıktı. Ama sonuçta belgeselin çevirisini 25 Eylül 2016 tarihinde bitirdim ve gerçekten içime sinen bir çeviri oldu.

Çeviriyi yaparkenki en büyük zorluklardan biri de (Sanırım bu, belgeseli izleyenleri de zorlayacaktır.) filmde sürekli konuşma olması ve konuşmalar arasında neredeyse bir saniye bile boşluk bulunmaması. (Belgeselin ortalarında bir yerde yaklaşık 10 saniyelik bir boşluk var, çeviriyi yapmak için filmi defalarca izler ve kontrol ederken o kısma geldiğim her seferinde kendime biraz mola verip nefes alabiliyordum.) Doğal olarak konuşmaların fazlalığı alt yazılara da yansımış bulunmakta ve alt yazıları okumak için bazen biraz acele etmek, hızlı davranmak gerekiyor. Gerçi ben olabildiğince saniye / salise ayarlamaları yaparak alt yazıların gözükme sürelerini uzun tutmaya çalıştım ama yine de belgeseli izlerken alt yazıları okuyabilmek için bazı yerlerde filmi durdurmanız gerekebilir.

Ben bu etkileyici belgeselin Türkçe çevirisini yaklaşık bir ay boyunca gerçekten severek, konuları araştırarak, zevk alarak yaptım ve umarım sizler de severek izlersiniz.


Çeviri Sürecinde Aldığım Notlardan /
Yaptığım Çalışmalardan Biri:


y0Gndn.jpg


____________________________

2016 yılında Türkçe çevirisini ve alt yazı düzenlemesini benim yaptığım bu belgesel filmi, isteyenlerin dosya indirme zahmetine katlanmadan doğrudan izleyebilmesi için kendi hesabımdan Youtube'a yükledim. Türkçe alt yazısı filmin içine gömülü olup, video kalitesi "720p" kalite / çözünürlüktedir.

Belgeseli Türkçe alt yazısı içine gömülü olarak aşağıdaki ekrandan izleyebilirsiniz.

İyi seyirler...

ZMB4Pz.gif
ZMB4Pz.gif
ZMB4Pz.gif
_____________________________


 

yeryüzü

Yönetici
3 Eki 2011
17,047
75,618
hiçbiryerde :)
Çok etkileyici bir konu. Hemen izlemek istedim
ama biraz beklemem gerekli diye durdum. O ne
hız öyle! Bahsettiğiniz gibi nefes almadan izlememiz
gerekiyor filmi. Bu, yeni neslin yapabileceği
bir şey olabilir belki ama beni aştı biraz. Belki daha
sonra, uygun bir zamanda izlemek isterim.
Aklıma Truman Capote'nin "Soğukkanlılıkla" romanı
geldi şimdi. Filmi de çekilmiş bildiğim kadarıyla. Onun gibi
ilgi çekici bir film bu... Çok özel emekleriniz için
teşekkürler sevgili "gitarisyen"; iyi ki varsınız, sevgiler, saygılar.
 

ertuga

Onursal Üye
5 Mar 2011
1,802
28,229
Aslında belgesel iki ayrı kısımdan oluşuyor da diyebiliriz. İkinci bölüm daha yavaş ama yürek burkutucu. Tıpkı "Ateşböceklerinin Mezarı" gibi izlediğinizde derin bir iz bırakıyor. Çok etkiliyor. İzlediğim en etkili yapımlardan biri diyorsunuz ama sonra hafızanızdan tamamen silin. Daha bilmediğimiz nice yürek burkan hikayeler vardır ama bunu farklı kılan trajediyi yaşayanlardan dinlememiz.

Belgeselin sonrasını muhakkak izleyin. Dev bir aaa nidası dilinizden dökülecektir.
 

yeryüzü

Yönetici
3 Eki 2011
17,047
75,618
hiçbiryerde :)
Yorumunuz için teşekkür ederim
sevgili swingtex. İzlemeden önce
aklıma gelen bir soruydu bu: acaba
belgeselde "oyuncular" var mıydı
yoksa tamamen gerçek kişilerden mi
oluşuyordu film. O soruyu burada
sormadım ama sanırım sadece gerçek
kişilerin görüntüleri vardı filmde.
Yorumunuz üzere uygun bir zamanda
izleyeceğim filmi. Ayrıca burada biraz da
aynı meslekten olmanın verdiği duygudaşlık
etkiledi beni... Sevgilerimle...
 

abolardis

Onursal Üye
12 Şub 2011
6,630
24,406
Emekleriniz için çok teşekkürler ve tarif edilemez katkılarınız için.
Saygılarımla.
 
Üst