Ecevit’in dediğini yapın, yaptığını sakın yapmayın!

SuatYalaz

Büyük Usta
Onursal Üye
31 May 2017
28
971


Ecevit'in dediğini yap... Yaptığını Yapma...

Ne demişti Ecevit?

“Toprak işleyenin…

Su kullananın!”

(Dikkatinizi çekerim: Önce “Tarım”ı işaret ediyor.)

***

Dediğini yaptık mı?

Yaptık… Toprağı işledik, suyu kullandık, Allah’a şükür, ne patates kuyruğu yaşadık, ne soğan ne de domuz kesilen mezbahalarda kıyma yapılmış et ithal ettik onun zamanında…

Üstüne üstlük… Ayşe’yi tatile gönderip Amerika’yı ters köşeye yatırarak

Kıbrıs Türklerini kurtardık, Kıbrıs’ın kuzeyini vatanımıza kazandırdık.

***

ALDI BAŞINI GİTTİ...


“Karaoğlan” olduktan sonra yaptığını yaptık mı?

Biz yapmadık. Ama o yaptı, yapacağını…

Halk Partisi’nin yeniden başkanı olup, Türk Solu’nu, Atatürkçü aydınları, Cumhuriyet Devrimleri’ni korumaya çalışanları bir araya getirip toplamak… Tek başına uzun ömürlü, istikrarlı bir iktidar dönemi başlatmak yerine… (Ki, milletin aydın kesimi bunu çok istiyordu…) Kurduğu “prefabrike” parti+DSP’yle aldı başını gitti… Sosyal adaletçi, demokrasi yanlısı “Türk Solu”nu böldü, parçaladı...

O; Güneş Motel’de, “kumar borcu" olmayan 11 milletvekiline muhtaç durumlara düştü… Atatürk’ün, bugünümüzü borçlu olduğumuz anlı şanlı partisi de… O gün bugündür, belini doğrultamaz oldu.

***

Şimdi, Ecevit’ten sonra, “adı var kendi yok” olan “prefabrike” parti DSP, Ecevit’ten miras kalmış gibi, CHP’nin tekerleğine çomak sokmaya çalışıyor.

***

Onun için… Ben fakir kulunuz, 65 yıllık, “Süresiz Sarı Basın Kartı Hamili” ağabeyiniz olarak derim ki, siz siz olun... Ecevit’in dediğini yapın… Yaptığını yapmayın!

***

"CHP BATMIŞ BİR GEMİDİR"

Biz boşuna mı bağımsız gazeteci/karikatüristlikten ayrılıp -gönül bağı olmakla beraber- bir siyasî partinin rozetini yakamıza taktık?

San’atçının, savcının, yargıcın, doktorun, gazetecinin “siyasî parti”si olmaz.

Onlar, vatandaşın “adamı”, güvencesidirler… Yoksa, sağın-solun, Türk’ün, Kürt’ün, Rum’un, Ermeni ya da Çerkez’in yazar-çizeri “Karıncaezmez” Suat Yalaz, durup dururken… “Karaoğlan’ın babası olarak… Ecevit’i evlatlıktan reddediyorum!” diye, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti’nin Burhan Felek Salonunda “basın açıklaması” yapmaya kalkışır mıydı?

foto.png


“CHP, batmış bir gemidir. Ben batmış gemiye kaptan olmam” dediğini duyduğum an, beynimin tası atmıştı…

Zaten, 1998’de Yalım Erez’e: “Kabineni kur, Mesut Bey’le(Yılmaz) arkandayız. Sana güvenoyu vereceğiz” deyip de…

Tansu Çiller’in tuzağına düşerek; “Yok, Yalım Bey kardeşim, arkanda falan değiliz, sana güvenoyu vermeyeceğiz” dediği gün, sıdkım sıyrılmıştı Ecevit’ten…

Yahu, anladık, politika, siyaset; yönetimin başında kalmak için sürekli uygulanan bir manevra mesleğidir, ama… Bu kadar da döneklik, kaypaklık, gayriciddilik olmaz ki, bir “Koltuk sevdası” uğruna.

Bırak, bir de Yalım Erez’in Başbakanlığını görelim… Sen de, İsmet Paşa gibi “paşa paşa” ana muhalefet liderliğini yap… Yanlış yaparsa uyarır, iyi giderse alkışlarsın… Ülke de yeni bir siyaset adamı kazanır sayende… Bir de bakmışız, geçmişi temiz, paraya doymuş başarılı bir iş adamı. Bir yakını, Ege sahillerindeki koyların imar planlarını istemiyor kamu görevlilerinden… Ya da aileden biri, büyük bir yolsuzluğu kovalayan dürüst İçişleri Bakanı için, “Bize dokunan cami duvarına işer” gibi aşağılayıcı tehditler savurmuyor, daha ne isteriz?

Siyasetçi, sorumluluk aldığı zaman “Devlet adamı” olur.

Devlet adamlığı da, “liyakat” ile birlikte, dürüstlük, ahlak ve ciddiyet ister.

Bu millet sana “Karaoğlan” dediyse, sadece çalıp çırpma huyun yok diye demedi. Zaten, karı-koca, koyu çay içmekten başka bir lüksünüz yok. Hırsı zekâsını aşmış, “eli uzun, iş bitirici” oğlunuz da yok… CHP milletvekili Profesör bir babanın ve aydın Türk kadını, ressam bir annenin oğlusun. Senden hırsız mırsız olmaz…

Ama… Böylesi kaypaklık ve döneklikle “Karaoğlanlık” da olmaz!

***

Dinç Bilgin’in günlük tirajı milyonu aşmış “Sabah” gazetesinde, “Son Osmanlı Yandım Ali”nin “Elveda Mekke ve Medine” macerasını çiziyorum… Doğru, Genel Yayın Müdürü Zafer Mutlu’nun odasına daldım. Yazı İşleri ekibi oradaydı.

“Yarın, Gazeteciler Cemiyeti’nde bir basın toplantısı yapıp, Karaoğlan’ın babası olarak ‘Ecevit’i evlatlıktan reddettiğimi’ söyleyeceğim” dedim. Yazı işleri şaşırdı, çünkü Ecevit “dokunulmaz”dı. Zafer Mutlu güldü, “Deniz Baykal buna çok sevinecek” dedi. Sekreterine hemen Deniz Baykal’ın aranmasını söyledi. Baykal’ın Ankara dışında olduğu öğrenildi.

Gazetenin başyazarı Güngör Mengi, pek tutmamıştı bu kararımı, “Suat’cığım, gel yapma bunu… Ecevit, şu yeterince yozlaşmış siyaset dünyamızda, temiz, dürüst kalmış bir insan. Onu kötüleyici davranışlar doğru olmaz” dedi.

Güngör Mengi, Sabah gazetesinde, Dinç Bilgin’den sonra gelen en yetkili kişiydi. Ecevit, “Cumhuriyetçi” kesim için “dokunulmaz” siyasetçi olduğuna göre… Başyazar, olmaz diyorsa olmazdı.

Kimsenin bir şey demesini beklemeden konuşmaya başladım:

“’Güngör’cüğüm’ dedim, yalnız ‘çalmamakla’ dürüst ve temiz olunmaz. Siyaset yapan adam, biraz da ‘omurga sahibi’, sözünün eri kimse olmalı… Kimi insanda vefa duygusu zayıf olabilir. Ama… Biraz vicdanı olan biri, kendini doğuran, büyüten, eğiten, aklından bile geçirmediği yerlere yücelten bir kuruma (partiye) ‘O, batmış bir gemidir’ der mi, Allah aşkına?

O, ‘Batmış gemi’ dediği parti, Atatürk’ün kurduğu parti…

200 yıllık geri kalmışlığımızı kapatan, dünyanın hayran olduğu devrimleri gerçekleştirdiği ve bizlere emanet ettiği parti…

Emanete ihanet eden adama, ‘dürüst adam’ denir mi?

Böyle bir zamanda, böyle davranan birine karşı çıkmayacak isek, nerede kaldı bizim ‘dürüst gazeteci’liğimiz?

Hani, demokrasilerde, ‘Kuvvetler ayrılığı’nda basın ‘4’üncü Kuvvet’ idi? Kusura bakma Güngör’cüğüm, Cumartesi ben basın toplantımı yapacağım.”

***

GAZETECİLERLE KAÇMA-KOVALAMACA…

O gün, günlerden Perşembe idi.

Cuma sabahı 9’da Deniz Baykal, ev telefonumdan aradı.

“Suat Bey” dedi, “Kararınızı Zafer Mutlu’dan öğrendim. Tam zamanında, çok yerinde bir davranış... Sizden ricam, bu basın toplantısını tek başınıza yapmayın, Pazar günü İstanbul’da birlikte yapalım.”

Anlaştık…

Ama, Bab-ı Ali duymuş olayı. Sabah’tan bir “köstebek” hemen uçurmuş haberi Hürriyet’e, Milliyet’e… “Suat Bey, doğru mu Ecevit’i evlatlıktan reddedeceğiniz?”

Tembihliyim, Sabah’ın yazı işleri yardımcılarından önemli biri, “Haberi sürmanşet vereceğiz, Sakın başka gazetelere beyanat falan verme” demişti.

Israrla arayan telefonlara, “Yok be kardeşim, matrak olsun diye öyle bir laf ettim” diyorum… Pazar sabahına kadar 2 günü böyle atlattım.

***

(Ama, Melih Aşık’ın hakkını yemeyelim, onu tam atlatamamıştım.

Cumartesi günkü Milliyet’te, gazetenin ortasındaki sayfasında yılların usta gazetecisi, bir boks ringinde, fotomontajla, Ecevit’le Deniz Baykal’ı, 2 amansız rakip boksör olarak dövüştürmüş. “Karaoğlan nihayet CHP’de” diye de başlık atmıştı.)

***

7-gun_-ecevit_-k_o.jpg


BAYKAL İLE BASIN TOPLANTISI…

Pazar sabahı (Tarih veremiyorum, 3 taşınma sonunda arşivim darmadağın) Taksim’deki ünlü büyük otel “The Marmara”nın konferans salonu tıklım tıklım. Gazeteciler, foto muhabirleri, TV kameraları…

CHP Genel Başkanı Baykal, “solda toplanma” hareketi için partiye kaydolmak isteyen ünlü san’atçılara ve isim sahibi değerli kimselere o gün için randevu vermişmiş…

Baykal gelince beni içeri çağırdılar. Baykal’ın soluna oturttular.

Sağında, Alevi Dernekleri Başkanı var. Benim solumda değerli oyuncu Zuhal Olcay ve Haluk Bilginer… Onların arkasında, ayaktakilrden Mustafa Altıoklar’ı görüyorum, yanında babadan CHP’li Bedri Baykam, Fikri Sağlar ve bir dolu eleküstü aydın kişiler…

Baykal, seçim öncesi, pek çok san’atçı ve vatandaşın, Atatürk’ün partisi ve milletin son umudu CHP’ye destek için partiye kaydolmak için başvurduklarını… Bugün, o mutlu buluşma için bu toplantıyı düzenlediklerini söyledi. Partiye üye olacak ünlü isimlerden birkaçını tanıttı…

Uzatmayalım… Sıra geldi, partiye giriş belgesini imzalamaya ve rozet takım işlemine…

Baykal, basılı belgeyi, imzalamam için önüme uzattı.

“Sayın Başkanım” dedim, “Ben şimdi bu belgeyi imzaladığım andan itibaren partinin üyelerinden biri olacağım… Ve konuşmam için sizden izin almam gerekecek. İzin verirseniz, parti üyesi olmadan önce… Bağımsız bir gazeteci olarak, iki laf edeyim.”

Salonda büyük gülüşmeler oldu. Deniz Baykal, önündeki mikrofonu, benim önüme sürdü.

“Konuş bakalım” dedi gülerek.

Millet bekliyor, karikatürist/resimli-romancı Suat Yalaz ne diyecek ola ki, diye…

“Ben” dedim, “Şu ana kadar, halkçı, solcu, Atatürk ilke ve devrimlerine inanan bağımsız bir basın mensubuydum. Ve öyle kalmayı da çok isterdim… Fakat… Ecevit’in, ülkenin değerli aydınlarının ısrarla ‘Türk Solu’nu bölünmüşlükten kurtar. CHP’nin yeniden başına geçersen bu bütünleşme olur ve senin liderliğinde ülkede sosyal demokrat, laik bir hükümet işbaşına gelir’ demelerine rağmen, inatla, kendisini doğuran, büyüten, eğiten Atatürk’ün emaneti CHP’ye karşı tavır takınması ve… ‘CHP batmış bir gemidir, ben batmış gemiye kaptan olmam’ demesi, bir vatansever olarak beni isyan ettirdi… Türk halkının sevgilisi roman kahramanım Karaoğlan’ın Babası olarak… Ecevit’i evlatlıktan reddetmeye karar verdim.”

Salonda, kahkahalarla karışık büyük bir alkış koptu.

Devam ettim:

“Şimdi, hepinizin önünde, Türk milletine, Ecevit’i, Karaoğlan’lıktan ve evlatlıktan azlettiğimi

İlan ediyorum… CHP için ‘Batmış gemi’ diyor. O parti,

batmış gemi değil, nice fırtınalara göğüs germiş kocaman bir kadırgadır. Ecevit, batmamış bir gemiyi terk etmiş bir kaptandır. Artık, dönse de onun CHP’de yeri yoktur… (Deniz Baykal, burada, masa altından dizimi tıpışlıyor. İlk kez bir basın mensubu Ecevit aleyhine söz söylüyor çünkü.) CHP’ye dönmezmiş, çünkü partide hizip varmış… Her partide, hizipleşme de olur, gruplaşma da.

Siyasette parti liderliği, değişik yapıda insanları, değişik görevlerde kullanma san’atıdır. (Baykal, masa örtüsü altından yine dizimi tıpışlıyor. Çok memnun.) Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı Çerkez Ethem, Topal Osman gibi zor adamlarla başardı… Sen, politika denizinde biraz yol aldınsa, bunu İsmet İnönü’nün itmesiyle yaptın. Daha sonra yelkenleri dolduramadın.”

ecevit_i-red-3.jpg


***

O günkü, o toplantıdaki konuşmam, sanki bağımsız, demokrat Türk Basını’nın üstündeki, “Ecevit aleyhinde konuşma yasağı”nın kalkması gibi bir şey olmuştu. (“Yelkeni dolduramamak” lâfım hoşuna gitmiş olacak ki, Hasan Cemal, Sabah’taki yazısında bu deyimi aynen kullanmıştı.)

***

Basın toplantısının “yıldızı” bendim. Baykal beni yanından ayırmıyordu. Bedri Baykam, koluma girip birlikte resim çektirirken, kulağıma, “Senin Karaoğlan maceralarındaki kızlara bayılıyorum” diyordu…

En hoşuma giden lafı, eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar söylemişti. “Üstadım” demişti, “Biz Suat Yalaz’ı usta bir yazar-çizer diye biliyorduk, siz meğer yaman bir konuşmacıymışsınız” demişti.

***

Pazartesiyi iple çektim…

Sabah’ın yazı işleri sayfa sekreteri, “Kimseye söyleme, Ecevit’i evlatlıktan reddettiğini sürmanşet vereceğiz” demişti ya…

Pazartesi sabahı, daha gün ışımadan, Sabah’ı bayiden alıp bakıyorum ki…

Sürmanşet falan yok, bizim büyük gürültü koparacak “bomba” toplantı, birinci sayfada, solda altta, tek sütun üzerine, “ CHP’ye san’atçı desteği” başlığıyla verilmiş.

Gazetenin “Hakim-i mutlak”ı Güngör Mengi, dürüst Ecevit hayranı ya, gazete baskıya girmeden, bizim “bomba”nın fitilini söndürmüştü. (Ecevit'i evlatlıktan reddetme yazım, başka gazetelerde resimli yayınlandı.)

***

Uzun lâfın kısası:

Ecevit’in dediğini yapın…

Yaptığını… Sakın yapmayın!

Yerel Seçim, topu topu, Belediye Başkanları seçimi…

Sandığa mutlaka gidin, oyunuzu "çalmadan çalışacak" olana verin.

Suat Yalaz
 

gandor08

Yönetici
6 Ocak 2013
18,364
141,480
Elinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş.

Tarım, çiftçilik haliyle Köylü olmazsa olmazlarımızdan kaybettikmi biteriz biz.
 

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,727
Kdz. Ereğli
Şahsen siyasetten kaçmak için buralarda takılıyoruz... Kimsenin benim nereye oy vereceğimi bilmesinin gereği yok. Kimsenin nereye oy vereceğini bilmek de bana lazım değil. Siyaseti diğer mecralarda konuşalım mümkünse.
 

HACILI

Onursal Üye
14 Kas 2012
2,170
7,981
Yazı içerik olarak beğenilir ya da beğenilmez.
Kimine göre güzel , kimine göre de hiç hoş karşılanmayabilir.
Yazı içeriğinde katıldığım noktaların
katılmadığım noktalardan fazla olmasına rağmen,
bu yazının paylaşılmasını yer zaman ve mekan olarak uygun görmeyenlerle aynı düşüncedeyim.
Zira burası bir siyaset platformu değildir.
Zira burası belirli bir siyasi görüşün hakim olduğu bir siyasi forum da değildir.
Burada her siyasi görüşe mensup saygın arkadaşlarımız vardır.
Bugüne kadar da burada siyasi bir görüşün dile getirildiğine tanık olmadım.
Belki de bu nedenle biraz yadırgadım değerli üstadımızın bu yazısını.
Sansür hiç bir zaman onaylanmayan bir uygulama biçimi olarak kabul görmüştür.
Ama otosansür sanırım sık sık uygulanmalı.
Sansür yöneticiler tarafından uygulandığı zaman şık görülmez.
Ama bugün sayın savok üstadın uyguladığı ki adına sansür denilirse
bu paylaşımı silme konusunu uygun karşılayanlardanım.
Burası çizgi roman paylaşım forumudur.
Siyasi düşünceleri paylaşacak çok daha değişik ortamlar vardır sosyal medyada.
Daha dün Savok üstadın bu forumda film paylaşımının yapılmamasına dair
net bir açıklaması varken bu yazı burada hoş olmamış doğrusu.
Ha... bu yazıyı beğenmedim mi..?
Beğendim hem de çok beğendim dedim ya... katıldığım tarafı katılmadığım tarafından fazladır....
Bu nedenle üstadın bu yazısını ve fotoğrafları kopyalayarak
sosyal paylaşım sitemde önümüzdeki günlerde paylaşmak isterim.
Tabi üstadın ve sayfa yönetiminin bir itirazı olmazsa.
NOT: Ben yazının altında bu yazı savok tarafından silindi. mesajını görünce bu siyasi içerikli yazının forumdan kaldırıldığını düşünerek, düşüncelerimi paylaştım.
Dediğim gibi yazı içeriğinde bir çok konuya katılmama rağmen yer ve zaman nedeni ile hoş karşllamayanlardanım.
Yarın cevap hakkı doğan değişik düşüncelere sahip arkadaşlar da benzeri paylaşımlar yaparlarsa işin içerisinden nasıl çıklılacak bilemem.
İşte o zaman işin yoksa ayıkla pirincin taşını.
 
Son düzenleme:

koralp

banned
10 Kas 2018
134
291

Yarın cevap hakkı doğan değişik düşüncelere sahip arkadaşlar da benzeri paylaşımlar yaparlarsa işin içerisinden nasıl çıklılacak bilemem.
İşte o zaman işin yoksa ayıkla pirincin taşını.
[/COLOR][/I][/B]

maalesef ben cevap hakkımı kinayeli şekilde kullandım ve ikaz edildim...
sanırım bu mesajımdan sonra da üyeliğim iptal edilebilir... halbuki ben
im yazdığım değil ana yazının silinmesi en doğru olanı idi... aslında en doğru olanı o tür yazıların bu tür ortamlarda yayınlanmaması...
ama en doğrusu kardeşim madem hoşuna gitmiyor ne geziyorsun bu ortamda o zaman deyip kendimin üyeliğini sonlandırmak ki en doğrusu da bu sanırım... hoşçakalın...
 

abolardis

Onursal Üye
12 Şub 2011
6,630
24,278
Her açılan konudan sonra kırgınlıklar meydana gelmesine ben şahsen çok üzülüyorum.
Bunun aşılması gerekir o birikim var.
Münazara olabilir sert tartışmalarda bunu kaldırabilmemiz gerekir.
Ama bu olgunluk içinde yinede herkes görüşünü açıklayabilsin.
Camiye kışlaya siyaset girmesin çizgi romanada ama realite öylemi her şey politize olmuş hayatın gerçeği bu.
Takdir sizin tabii.
 

ZagorSever1

Kıdemli Üye
21 Ara 2014
135
356
Siyasetin girdiği yerde vatan hainleri olur. Biri diğerine vatan haini der. Benim normal hayatımda en yakın arkadaşımla bile parti muhabbeti yapmam, yapanla da sohbet etmem çünkü bu zamanda vatan haini olmak çok kolay.
 

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,727
Kdz. Ereğli
Bu konuya ikinci yorumum oluyor ama af dileyerek bir konuyu belirtmem gerek. Benim itirazım sadece bir siyasi partiye oy verilmesine yönelik telkinlerle ilgili. Yoksa üstat dediğimizin kim olduğu belli. Üstat bir yazı yazmış, burada paylaşılmış. Şahsen bunu bir siyasi görüşü deklare etmenin ötesinde, tarihi içerikli, anekdot olarak değerli bir yazı diye algılamıştım. Hala da öyle olduğuna inanıyorum. Anekdotu anlatırken siyasi rengini açık etmesi üstat ile ilgili bir konudur. Fakat şu anki yerel seçim sathı mailinde bulunan partilerden birine oy verilmesini telkin eden yorumun burada yeri olmadığını düşündüm, düşünüyorum. Arkadaşın siyasi görüşü konusunda yargıda bulunmak istediğimden değil. Yerinin burası olmadığını düşündüğüm için.

Buradaki dostların hiç biri bana hangi partiden olduğumu sormadı, ben de kimseninkini sormaya niyetli değilim. Seçimde nereye oy verecekleri de kendileri ile ilgili bir konudur. Nereye oy vereceğim konusunda ne üstadın yazısı etkili olur, ne de ona yorum yaparak oy isteyen arkadaşınki. Yine de Hacılı arkadaşımızın yorumuna katılıyorum. Bir kere şuraya oy verin,buraya oy verin noktasına gelinirse; siyasetten bıkmışlara bir ölçek şifa olan bu yerde bıkkınlığımızı tedavi edemez hale geliriz. Kimseyi kınamam ama şunu söylemek isterim:

Aman biraz dikkat!
 

savok

Admin
30 Eki 2009
19,988
83,571
Kasımpaşa
Dünyanın en önemli çizerlerinden, Türk çizgi dünyasının duayeni büyük usta Suat Yalaz lütfetmiş, tevazu göstermiş forumumuzda bir yazı paylaşmış ki bence siyasetle herhangi ilgisi yok yalnızca geçmişten günümüze anılarını naklediyor, bunun yaparken de kendi üslubunca tavsiyede bulunuyor...
Ben bu yazı ile gurur duyarken, keyifle bir anı hikayesi okuduğumu düşünürken hemen forumun siyasetten uzak tutulması gerektiği yönünde ultimatomvari yazılar geliyor...
Arkadaşlar forum yönetimini bir konuda uyarmak istiyorsanız bunun yöntemi kesinlikle bu değil...
Yazarsınız özel mesajı, yönetim inceler talebinizi ve kurallar çerçevesinde karar verir...
Bu yazı özelinde söylemem gerekirse beğenmediyseniz, bu hoşnutsuzluğunuzu yönetime bildirip şikayette bulunabilirsiniz ya da yazıyı görmezlikten gelip hiçbir yorumda bulunmazsınız.
Forumda onbinlerce insan var, herkes kendine özgü düşüncelere sahip, birisinin eğri dediğine diğeri doğru diyebilir, göreceli konular üzerinde tartışmalar sürüp gidebilir, bu nedenl aleni görüş bildirirken azami dikkat gerekir.
Ayrıca polemik yaratacak şekilde üyelerin karşılıklı atışmaları istenen bir yöntem değil.
Sevgili hacılı ağabeyimize de söylemek isterim ki asla ve asla sansürlemek gibi bir şey yok.
Belirlediğimiz forum kuralları üye olurken üyeler tarafından kabul ediliyor.
Ben yöneticilik yaparken bu kuralların kesinlikle dışına çıkmıyorum.
Ayrıca kendi adıma muhakkak nezaket sınırları içerisinde uyarılarda bulunuyorum.
Kimseyi kırmak ya da forumdan uzaklaştırmak gibi bir amacım yok, olamaz da...
Ancak forumda belirlediğimiz üyelerin de kabul ettiği kurallarımız var, lütfen bu kurallara uyalım.
Buradaki her üye, kendi statüsü içerisinde gerekli saygı ve özeni görecektir.
Karşığında da aynı saygı ve özeni görmek bizlerin de hakkıdır.
Saygılar.
 

RD1907

Yeni Üye
3 Mar 2016
70
527
Üstadın yazım stilindeki içtenliği, üslubu inanılmaz hoşuma gitti. Siyasi görüşümle bağdaşmasa da ellerine, kollarına, emeğine sağlık diyorum kendisine... Ki onun çizgileriyle büyümüş 48 yaşına gelmiş biri olarak bunu söylüyorum... Eğer ben Ecevit'in adını ansaydım emin olun ağzımı bozardım, "Fetö denen kanlı vahşet ve kanlı ticaret örgütünün payandası" derdim en basitinden... Gerisini siz düşünün... Üstada sevgiler ve saygılar, hep çocukluğumuz oldunuz, hâlâ bize çocuk olduğumuzu anımsatıyorsunuz... Ağzınıza, dilinize, kaleminize, gözlerinize, emeğinize ve varlığınıza sağlık...
 

Sinan Atik

Yönetici
13 Haz 2011
2,395
6,512
Ankara
Nereye oy vereceğim konusunda ne üstadın yazısı etkili olur, ne de ona yorum yaparak oy isteyen arkadaşınki.

Şu ara insanlar fazlasıyla alıngan davranıyorlar. Demokrasilerde karşımızdakinin düşüncesine saygı duymak, en önemli kriterlerden birisidir. Sevgili Savok'un da söylediği gibi, bir büyük ustanın bizimle anekdot ağırlıklı bir yazıyı paylaşmasını (kendi adıma ben) siyasi değil, daha çok tarihi bir yazı olarak değerlendirdim.
Sevgili Hüseyin Aksakal'ın da yukarıda dediği gibi, düşüncelerimiz o dedi bu dedi ile değişecek kadar zayıf ise oturup bir daha düşünmemiz gerekir.
İyi forumlar.
 

prince

Onursal Üye
20 Ağu 2012
4,464
26,951
Üstadın yazısını keyifle okudum.Siyasi anlamda aynı düşünceyi paylaşmasak ta olur.
Çizgilerin güzelliğini paylaşmışık,yaşamın güzelliğini paylaşmışık,sanatın güzelliğini paylaşmışık.Feyz almış,mutlu olmuşuk.Gerisi teferruat.
Teşekkür ediyorum...
 
Üst