Yeşilçam Anılarım - Bölüm 2

SuatYalaz

Büyük Usta
Onursal Üye
31 May 2017
28
971
İLK SINAVI NASIL GEÇTİM..

Senaryo gereği, bize küçük bir köy çeşmesi gerekiyordu. Fikret’le Çolpan, bu çeşme başında karşılaşacaklar, birbirlerinden elektrik kapıp çarpılacaklardı..

Tamam da, Akçakoca’nın o yazısında çeşme diye bir şeyin zerresi yoktu.

Bir sabah, kahvaltı sonrası işbaşı yaptığımızda, Lütfü Bey bana, yol kenarında, rastgele bir yeri gösterip:

- Suat Bey, sen bugün bizimle mağara sahnesi için sete gelme. Al sana 2 setçi, şuraya, akşama kadar küçük bir köy çeşmesi yap. Arkadan bir boru uzatıp su akıtacağız. Yalak ta olursa iyi olur. Yarın, Çolpan’la Fikret’in buluşma sahnesini burada çekeriz.

-Tamam, Lütfü Bey, dedim.

Onlar, mağaradaki sete gittiler, ben,iki set işçisi gençle çeşme yapmak için kolları sıvadım.


AKÇAKOCA ÇEŞMESİ

Şöyle, bir kova yüksekliğinde bir çeşme cephesi yapmak için taş toplamakla başladik işe.. Çocuklar, irili ufaklı taşları kucaklayıp getirirlerken, ben de, büyük bir inşaat ustası havalarında, taşları yapıştıracak çamur için, bir çukura kova kova su döküp çamur harcı(!) hazırlıyorum…

Yavu, Akçakoca’nın kıraç toprağı öylesine susuz ki.. döktüğüm suyu, İçine toprak atana kadar a’nında emip gövdesine indiriyor. Çamuru karamadık.. Çocuklar, buldukları bir el arabasıyla, bir dolu taş getirdiler.

Üst üste koymayı denedik, bir karış bile yükselmedi bizim ufak köy çeşmesi duvarı.İki setçiden uzak görüşlü biri, ne de olsa halk çocuğu, “”çarıklı erkânı harp “ durumun geleceğini gördü:

- Suat abi, dedi, bu çeşmeyi yapmak için bize bir kamyonet dolusu taş lazım.

Oy birliğiyle, işi paydos ettik, öfkemizi söndürmek için kendimizi denizin serin sularına attık.



****


Akşama doğru, gün batımında biz, “çeşme yapma ekibi” denizden otele çekildik Biraz sonra da, film ekibi, mağara çekimlerinden döndü.

Onlar, “kapalı mekanda”da çalıştıkları için tebeşir gibi bembeyaz, biz “çeşme yapma ekibi ” hafif şokola”.. Gerçi, gömleklerimiz, yanmış omuzlarımızı gizliyor ama.. alnımızdaki, burnumuzun üstündeki ciğer kırmızısı yanık izlerini ne yapmalı? Biraz tuhaf bi durum oldu.. Daha doğrusu, ayıp oldu yâni…

Yapacak bir şey yok, ezile büzüle, “iş”ten dönen çekim ekibinin alaycı bakışları arasında – belki de böyle bişey yoktu da bana öyle gelmişti- Lütfi Bey’in karşısına çıktık. “Çeşme yapma” sorumlusu olarak bir açıklama yapmam gerekiyordu.

Set işçisi çocuğun aklını hemen satıverdim Lütfi Bey’e:

- Lütfi Bey, dedim, bu yazının ortasına bir çeşme yapmanın mümkünü yok.

Bize bi kamyonet dolusu taş ve bi torba da çimento gerekiyor. Amma.. şu arkada görünen koca kaya var ya.. onun üstünü dallarla, sarmaşıklarla örtersek, aradan da ,
gizli bir boruyla su akıtırsak.. buluşma yeri “çeşmebaşı” olmaz da “pınarbaşı” olur, dedim.

Büyük ustanın aklı yatmıştı.

- Olabilir, dedi… Yırtmıştık.

Uzaklaşırken bana döndü, kaşlarını hafif çatarak:

- Artık pınarın önüne bir yalak yaparsın herhalde.

Yemekte, oldukça huzursuzdum. Sanki, herkes, burnumdaki, alnımdaki ciğer kırmızısı güneş yanığına bakarak sinsi sinsi beni konuşuyorlarmış gibi gelmişti bana. Hele, Osman Alyanak’ın anlattıklarına kahkalar attıklarında iyice alınıyordum.

Oysa o; belki de.. ya, Galatasaray’da kalecilik yaptığı yıllar kendisine niye “Kova” lakabının takıldığını anlatıyor, ya da, birlikte çalıştıkları bir filmde Mike Rafaelyan’ın bir komik olayını anlatıyordu.

***

Otelin lokantası, bize yatakhane olarak düzenlenmişti. Yan yana sıralanmış iki dizi somyalarla asker koğuşu gibiydi. Uyku öncesi, arsız yatılı okul çocukları gibi, bir şamatadır giderdi.

Osman Alyanak , Ermeni asıllı Mike Rafaelyan’a sataşmadan duramazdı.

- “Karabekir geliyooor!” diye takılması hepimizi güldürürdü ama.. Mike’nin asıl korkusu, gece boyunca gittikçe artan.. gelip gelip otelin kumsalında patlayan dalga sesleriydi.

Bir gece, “Siz yanımda olmasaydınız ben bu dalga sesleriyle n’apardım acaba? Herhalde korkudan ölürdüm.” demişti.

Dünyalar efendisi Lütfü Akad da dayanamamış:

- Öl de biz de rahat uykumuzu uyuyalım be! diye patlamıştı.

Ses soluk kesilince, ben kıyıya vuran dalga seslerini dinleye dinleye mutluluktan uçarak uyur giderdim.

(Arkası Yarın...)
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,307
49,864
NeverLand
Üstad, siz detayları anlattıkça, sahneler gözümde canlandı.
Ne kadar güzel bir yalınlıkla anlatmışsınız...
Devamını sabırsızlıkla bekliyorum.
Ellerinizden öperim.
 

uzung

Yönetici
Yönetici
14 Ağu 2009
3,396
26,090
İstanbul
Bence sınavı iyi geçmişsiniz.
Üstadın anıları bir solukta okunan yazı dizisi gibi.
Keyifle takip ediliyor.
 

prince

Onursal Üye
20 Ağu 2012
4,469
26,991
Merak ve heyecanla okuyor,devamını bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum üstadım,saygılar sunuyorum...
 

yeryüzü

Yönetici
3 Eki 2011
17,044
75,424
hiçbiryerde :)
"Otelin lokantası, bize yatakhane olarak düzenlenmişti.
Yan yana sıralanmış iki dizi somyalarla asker koğuşu gibiydi.
Uyku öncesi, arsız yatılı okul çocukları gibi, bir şamatadır giderdi. "

Mizah dergilerinin hazırlandığı son gecenin gırgır-
şamatasını çağrıştırdı bu cümleler. Ondan önce de
Türk sinemasının bu büyük ustalarının ne kadar
mütevazi şartlarda çalışmış olduklarını gösterdi.
Şimdinin bazı insanların ne şartlarda çalışıp, bazılarının
nasıl bir hayat yaşadığı ile karşılaştırınca çok şey anlatır
bu durum.
Popüler kültürümüzün önemli bir parçasından, sinemadan,
ilginç anıları memnuniyetle dinlemeye devam ediyoruz.
Sağ olun, var olun üstadım.
 

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,211
75,310

"Suat Yalaz" ustanın 1950'lerin ortalarında "Lütfi Akad"ın yardımcılığını yaptığı "Ak Altın" filmi Youtuba'daki "Erman Film"in kanalından izlenebiliyor. Suat Yalaz'ın adı jenerikte 54. saniyede "script" görevlisi olarak geçiyor, Türkçe karşılık koymamışlar ama "senaryo" karşılığı olmasa gerek, zira 43. saniyede senaryonun Lütfi Akad'a ait olduğunu yazıyor. Gerçi kelime olarak "script" de senaryo anlamına geliyor. Acaba Suat Yalaz senaryo yazılırken Lütfi Akad'a yardım mı etti, veya diyalogları filan mı yazdı, yoksa "çevrim senaryosu"nu mu düzenledi. Belki de çekimler sırasında senaryoya sadık kalınıp kalınmadığını takip eden biridir "script" görevlisi. Bir sinema yönetmeni olarak bunu bize en iyi sayın "Kudret Sabancı" izah edebilir. Bir de tabii ki esere katkısı olan "Suat Yalaz" ustanın bizzat kendisi açıklayabilir.

Ak_Alt_n_Jenerik.jpg

Ak Altın (1957)
 
Son düzenleme:
Üst