"BAYBORA'NIN OĞLU" Filminin Çekiminde Boğulma Tehlikesi

KARAOĞLAN

Onursal Üye
2 Şub 2010
3,004
20,643
Gaziantep
Büyük Usta'nın e-posta ile gönderdiği resimler ve yazı.


YAŞAM ZATEN TAMAMEN BİR SPORDUR

" HEDEFE ULAŞMAK İÇİN İSTER İSTEMEZ SPOR YAPIYORSUN..."

Diyarzede dostlarım , Merhaba...
DARGAUD Yayınevi'nde başımdan geçen bir macerayı
anlatırken..ister istemez, gençliğimde -lise yılları- bir ara
boks çalıştığımdan sözetmek durumunda kalmıştım.
file

ODATV'deki yazıyı yorumlayan bir "diyarcı" arkadaşımız,
"Böylece üstadımızın sportif yanını da öğrenmiş olduk.." gibi bir sözüne takıldım..
" Yahu, dedim, bizim yüzme şampiyonluğumuz da var... 14 yaşımda, Adana Demirspor Kulübü'nün yüzücülerindendim. Adana'nın efsane futbolcusu, Türkiye
Kelebek Yüzme Rekortmeni ve şampiyonu Muharrem Gülergin'in talebesiydim.
1946 yılında, Küçükler arası Türkiye sırtüstü yüzme rtekorunu egale etmiştim.
Bir sonraki yarışmada, Türkiye Rekoru'nu kırıp yüzme tarihine geçecekken,
Ankara'ya gidecek kafileye, kulübün idarecilerinden birirni benim yerime aldılar,bizim rekortmen olma şansımız da böylece kaçmış oldu.. Zaten, hemen sonra da, Denizli'ye tayin oldu babam, yüzücülük defterimiz kapandı.
Lisede, 18 yaşında boksörlüğümüzün resmi var da... Yüzücülüğümüzü nasıl isbatlıyacağız ?

Anılarımı toplayacağım kitapların "Yeşilçam" bölümünde kullanmak için ayırdığım, Alanya macerası resimleri aklıma geldi...
Alanya'da, Karaoğlan'ın ikinci filmi, "Baybora'nın Oğlu"nun çekimi sırasında, Karaoğlan ( Kartal Tibet) politikaya bulaşmış terörist papazların elinde tutuklu olan babası Baybora'yı kurtarmak için, kale-manastıra denizden gizlice girmek için, sırtında Karaoğlan'ın kılıçgirmez, bıçak işlemez manda gönü avcı yeleği, suya girer.

Akşam üzeri, deniz kabarmış.. dalgalar kıyıya vurdukça ortalık bembeyaz kesiliyordu köpükten... Resim olarak muhteşemdi ama... işin bir de tehlikesi vardı.

Kartal'a sordum: Sandaldan kıyıya kadar ( 30 metre) yüzebilecek misin?
Bak.. Mecbur değilsin.. Yüzemem dersen, yarın, daha erken saatte geliriz,
deniz daha sakin olur.. Ama, böylesi güzel köpükler de olmaz.

Kısa bir an düşündükten sonra, " Yüzerim." dedi.

Kameraman Mustafa Yılmaz'a "Kamera !" dedim,




file

Resim 1,Kartal yüzmeye başladı.
file

Resim 2, Kartal uzaklaşıyor.. Herşey yolunda...
file

Resim 3, manda gönü avcı yeleğinin siyah lekesi küçülmeye başladı.
Kartal'da yorgunluk belirtileri...
file

Resim 4, Kartal'ın kıyıya ulaşamıyacağını anladım. Gömleği ayakkapları çıkarıp suya atladım...
file

Resim 5, Kartal yok, dalgalar yutmuş.
file

Resim 6, büyük bir dalga kıyıda patladıktan sonra geri çekilirken..yarattığı çukurda, Kartal'ın siyah yeleğini gördüm, iki kulaçta yetiştim yakaladım.Yeni bir dalga geldi, ikimizi birden aldı, bir yerlere savurdu. Bir yüksek kayaya yapıştırdı.
file

Resim 7, Kartal beni yanıbaşında görünce, hayal görmüş gibi: "Sen nerden çıktın?" dedi.

( Sonra, set işçilerinden öğrendim; ben, bütün gücümle kulaç atarak ona erişmeye çalışırken, Kartal: " ALLAAAAH ! " diye bağırıp, dalga içinde kaybolmuş.Ben o feryadı duymamıştım, duyamazdım da... Kartal'ın şaşkınlığı oradan kaynaklanıyordu.)
file

Resim 8, set işçileri tepeden inerek yardıma geliyorlar.. ben, korkudan sımsıkı sarıldığı kayadan ayrılmak istemeyen Kartal'a elimi uzatıyorum.Kollarım kanlar içinde.. Dalgaların jilet gibi yonttuğu kayalar kesmiş.

Hastahanede ziyaretine gittiğimde, yattığı yerden teşekkür edince, yanında oturan eşi bir dirsek atıp : " Boynuna sarılsana !" dedi.
Kartal da.. onu "Karaoğlan" seçip, Yeşilçam starları arasına gökten zembille indirerek... ekonomik sıkıntıdan kurtaran... çok sevdiği bir mesleği yaparak şöhret ve servet sahibi yapan... bir yıl sonra, şimdi de.. boğulmak üzereyken yetişip hayatını kurtaran insana, "eşinin dirseğini yedikten sonra" boynuna sarılarak teşekkür ediyordu. 2 yıl sonra da, benimle film yapacağı ayda, başka bir firmada
işe başlayarak, onu "Karaoğlan"lıktan atmama neden olacak, benim de filmcilik hayatımı söndürecektir...

( Herkes seyrederken, benim kol saatimi bile çıkarmadan denize atlayıp Kartal'ı kurtarmaya gitmem, Balaban rolündeki Mehmet Ali Akpınar'ın çok ağırına gitmişti.
" Suat Bey, sen bizi rezil ettin." dedi. "Biz Kürtler, şöyle cesuruz, böyle fedakarız derken.. Sen hiç düşünmeden atladın denize.. gittin kurtardın adamı." demişti. )

***
Kıssadan hisse :

Padişahın çeribaşı gelmiş Haydar emmi'nin köyüne:
- Oğlunu asker almaya geldik: Moskofa savaş açtı, demiş.
Haydar emmi de demiş ki:
- Bana bak, Çeribaşı, demiş. Bir oğlumu aldı Yemen'de şehidetti.
Onun küçüğü Balkan savaşında gitti.. Onun küçüğü
Kırım savaşında.. sonuncusu Plevne'de... Bende oğul falan kalmadı. Padişahına söyle benim "sulbüme"güvenip te ona buna savaş açmaya kalkmasın bundan sonra... ("Sulbüme" yerine, "şeyime" de dediği rivayet olunur.)

O hesap, kimse de bundan sonra bana güvenip tehlikeli sahnelere soyunmasın.

****

En içten, en iyi dileklerle. SUAT YALAZ




 
Moderatör tarafında düzenlendi:

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,211
75,311

Keşke imkân olsaydı da fotoğraf kamerasının yanı sıra film kamerası da bu anları kayda almış olsaydı. Bu ve bu gibi kliplerden harika bir kamera arkası belgeseli oluşturulabilirdi. Oysa hepimiz iyi biliyoruz ki Türk sinemasında oldum olası maddi sıkıntılar yaşanmıştır. Üstelik ham film temininin çok zor olduğu o dönemlerde bu gibi bir kamera arkası ekstra çekimleri için pelikül harcamak hiçbir yapımcının harcı olmasa gerek. Zaten filmin kendisi için ayrılan ham negatiflerin bile ucu ucuna yetiştirildiğini (hattâ yetmediğini) çeşitli yönetmenlerin anı kitaplarından okumuştuk ("Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni" filminde de bu film kıtlığına değiniliyordu). Oysa Leni Riefenstahl'ın Almanya'da 1935 yılında çektiği propaganda filmi "İradenin Zaferi"nde 400 kilometre uzunluğunda negatif film kullanılmış, sonra bu 61 saat süren çekimler kurguda 2 saate kırpılmış! Bu uç bir örnekti ama Batı'da çekilen filmlerin ham halleri kendi uzunluklarından her zaman daha fazla olurlar (adamlarda para var tabi). Günümüzde bizim sinemamızda da işler kolay, dijital çekimler hard disklere yapılıyor, film maliyeti yok yani. İstediğin kadar çek, sil veya silme, yeniden çek, non lineer kurgu masasında (yani bilgisayarın başında) istediğin gibi, istediğin kadar kurgula, özel efekt ver, renk giydir, olmayanı olmuş gibi göster vs. Ama yine de şimdiki filmler Suat Yalaz ustanın ve onun çağdaşlarının o zor şartlar altında tırnaklarıyla kazıya kazıya yaptıkları filmler kadar doyurucu, onlar kadar içten ve heyecan verici olmuyorlar nedense.

 
Son düzenleme:

abolardis

Onursal Üye
12 Şub 2011
6,630
24,352
Gözbebeğimiz bana göre dünyanın gelmiş geçmiş en büyük ressamlarından yaşayan efsane çok yönlü sanatçımız Suat YALAZ üstadımız aslında Karaoğlan'da kendisini anlatmış.
Ürettiği insanlık değerleri bizlere kazandırdıkları ,yaşam biçimi ile gerçek anlamda tam bir "KARAOĞLAN "
Ve bir tarihin arka planı , ve yaşanmışlıkları ile bilinmeyenler ve tarafımızca asla bilinmesi mümkün olamayan anılar deryası.Muhteşem olacağına kesinlikle emin olduğum kitabınızı merakla ve sevinçle bekliyoruz.
Aynı zamanda şaşkınlığımız da giderek artıyor.Sanat , spor , yazarlık , yönetmenlik bu kadar eşsiz yetenek herkeste olabilecek bir şey değil. Hiç bilmediğimiz özellikleri gördükçe kişisel olarak abondone oluyorum.Aslında hiç tanımıyormuşuz büyük üstadı kişisel olarak kendi adıma çok hayıflandığım bir durum.

Murathan Munganın Yalnız bir operada dediği gibi ;
" Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını"
Bizim açımızdan da
"Biz sana geç kaldık
sen bize erken "
Neyse ki ölümsüz eserleri ile Suat YALAZ üstadımız hep yanıbaşımızda bir efsane ,bir aşılmaz sanatçı , anıt eserlerin yaratıcısı ,bir duayen.
Saygılarımızla üstadım.
Sağlıcakla kalınız.


 
Üst