Yedi, sekiz yıl kadar önceydi; bir hafta sonu kahvaltısında, sol elimle tıkınıp, sağ elimdeki uzaktan kumandayla kanalları karıştırıyordum. O zaman 8-10 yaşlarında olan büyük oğlum da yanımda oturmuş televizyona bakıyor ve her zaman yaptığı gibi benim "dandik" bir kanal açma olasılığıma karşı itirazını yapmak üzere hazır bekliyordu.
Kanaldan kanala hızla gezerken bir Cüneyt Arkın filmine rast geldik. Cüneyt Abi'nin, Rumeli Hisarı'nda yaklaşık 2 tümen Bizans askerine sopa çektiği sahneyi gören oğlumun ağzından heyecanlı bir "Hah!..." sesi çıktı... Öyle keyifli, öyle heyecanlı bir sesti ki kanalı değiştiremedim...
Cüneyt tercihi, küçük oğlumu da mutlu etmişti. Onların keyfini görünce, benim zaten, onun hiç ilgisini çekmeyen bir spor programı açacağımı düşünen eşim de gülümsedi. Oturup hep birlikte Cüneyt Abimiz'le Bizans'ın dalaşını seyretmeye başladık.
Yumruklar, tekmeler, sopalar, kılıçlar havada uçuşuyor. Bizanslılar askerlerine öyle bir terbiye vermişler ki, bir arkadaşlarının dövüşüne diğerleri asla katılmıyor; sırasını bekliyor. Dayağını yiyen şansını tekrar denemek için arkaya geçip bir daha sıraya giriyor.
Cüneyt Abi, surların üstünde, merdivenlerde hoplayıp zıplarken, birden o harika hareketini yaptı: Kollarını yanyana getirip karşısındaki Bizans askerinin suratının ortasına iki yumruğunu aynı anda kondurdu... Asker, kan içinde kalmış suratını elleriyle kapatarak sırtüstü yuvarlanırken, büyük oğlum "Oha!..." diye bağırdı. Sözcük tamamlanmadan bana döndü ve "Baba harika ya!..." dedi.
Çocuk yetiştirme bilinci taşıyan bir baba sıfatıyla (öhöm!) o noktada kendinizle çatışmaya başlıyorsunuz: Çocuklara doğruyu; yani öyle bir yumruğun işe yaramayacağını, pek de anlamadığınız fizik kanunlarını kullanarak anlatmaya çalışmak mı, yoksa zamanı geldiğinde doğruyu nasıl olsa kendiliklerinden öğreneceklerini düşünerek boşvermek mi?
Ben kolayıma giden ikinci yolu tercih ettim ama yönteme bir parça da yorum kattım: Heyecanlarına katılan bir ses tonuyla "Oğlum o yumruk değil," dedim. "ona sümsük denir... Tam adı Malkoç Sümsüğü'dür ki, işte bu televizyonda gördüğünüz kahramandan gelir, üstadı odur..."
Evet üstadıdır ama tek kullanıcısı değildir. Yumrukta olduğu gibi, karşıdakine etkili şekilde vurabilmek için vücut ağırlığının kullanılmasına gerek duyulmayan, Cüneyt Arkın'ın çift elle yaptığı sümsük vuruşunu bilen ve tek elle uygulayan başka ünlüler de vardır. Buyurun kanıtı, işte Tom Braks...
Bu sümsüğü vuran da Tom Braks... Kılık değiştirdiği için tanıyamadınız.
Sümsüğü Baron da bilir... (Sümsük yerine direkt diyorlar nedense.)
Bu da Zagor'un sümsüğü ki kesinlikle 10 numara:
Yaa, işte böyle!... Biz, yabancıların Cüneyt Arkın filmlerine yaptıkları "çöp" yakıştırmasını gülerek karşılarken, aynı özensizliği gördüğümüz yabancı ürünleri baş tacı ederiz!...
(Tarihçilere not: Malkoç Sümsüğü adını ben buldum. Hemen tescilleyelim, Yunanlılar kapmasın.)
Kanaldan kanala hızla gezerken bir Cüneyt Arkın filmine rast geldik. Cüneyt Abi'nin, Rumeli Hisarı'nda yaklaşık 2 tümen Bizans askerine sopa çektiği sahneyi gören oğlumun ağzından heyecanlı bir "Hah!..." sesi çıktı... Öyle keyifli, öyle heyecanlı bir sesti ki kanalı değiştiremedim...
Cüneyt tercihi, küçük oğlumu da mutlu etmişti. Onların keyfini görünce, benim zaten, onun hiç ilgisini çekmeyen bir spor programı açacağımı düşünen eşim de gülümsedi. Oturup hep birlikte Cüneyt Abimiz'le Bizans'ın dalaşını seyretmeye başladık.
Yumruklar, tekmeler, sopalar, kılıçlar havada uçuşuyor. Bizanslılar askerlerine öyle bir terbiye vermişler ki, bir arkadaşlarının dövüşüne diğerleri asla katılmıyor; sırasını bekliyor. Dayağını yiyen şansını tekrar denemek için arkaya geçip bir daha sıraya giriyor.
Cüneyt Abi, surların üstünde, merdivenlerde hoplayıp zıplarken, birden o harika hareketini yaptı: Kollarını yanyana getirip karşısındaki Bizans askerinin suratının ortasına iki yumruğunu aynı anda kondurdu... Asker, kan içinde kalmış suratını elleriyle kapatarak sırtüstü yuvarlanırken, büyük oğlum "Oha!..." diye bağırdı. Sözcük tamamlanmadan bana döndü ve "Baba harika ya!..." dedi.
Çocuk yetiştirme bilinci taşıyan bir baba sıfatıyla (öhöm!) o noktada kendinizle çatışmaya başlıyorsunuz: Çocuklara doğruyu; yani öyle bir yumruğun işe yaramayacağını, pek de anlamadığınız fizik kanunlarını kullanarak anlatmaya çalışmak mı, yoksa zamanı geldiğinde doğruyu nasıl olsa kendiliklerinden öğreneceklerini düşünerek boşvermek mi?
Ben kolayıma giden ikinci yolu tercih ettim ama yönteme bir parça da yorum kattım: Heyecanlarına katılan bir ses tonuyla "Oğlum o yumruk değil," dedim. "ona sümsük denir... Tam adı Malkoç Sümsüğü'dür ki, işte bu televizyonda gördüğünüz kahramandan gelir, üstadı odur..."
Evet üstadıdır ama tek kullanıcısı değildir. Yumrukta olduğu gibi, karşıdakine etkili şekilde vurabilmek için vücut ağırlığının kullanılmasına gerek duyulmayan, Cüneyt Arkın'ın çift elle yaptığı sümsük vuruşunu bilen ve tek elle uygulayan başka ünlüler de vardır. Buyurun kanıtı, işte Tom Braks...
Bu sümsüğü vuran da Tom Braks... Kılık değiştirdiği için tanıyamadınız.
Sümsüğü Baron da bilir... (Sümsük yerine direkt diyorlar nedense.)
Bu da Zagor'un sümsüğü ki kesinlikle 10 numara:
Yaa, işte böyle!... Biz, yabancıların Cüneyt Arkın filmlerine yaptıkları "çöp" yakıştırmasını gülerek karşılarken, aynı özensizliği gördüğümüz yabancı ürünleri baş tacı ederiz!...
(Tarihçilere not: Malkoç Sümsüğü adını ben buldum. Hemen tescilleyelim, Yunanlılar kapmasın.)
Moderatör tarafında düzenlendi: