Bir zamanlar biz

Mehmet Serdar Ateş

Onursal Üye
4 Ara 2009
969
3,353
Kütahya
Dünümüz – Bugünümüz

Bizim de bir hayatımız vardı. Kara/Siyah önlük giyer, beyaz yaka takardık. Önlüğümüzün üst cebine bazen mendil konurdu. Yamalı pantolon giyerdik. Naylon kopçalı ayakkabımız olurdu. Kopçası kopar dikilirdi.


Q5rPBF.jpg
52566045_253906788884722_8040750570005075272_n.jpg


İlk gün hariç okula kendimiz giderdik. Okuldan kendi başımıza evimize gelirdik. Okulun kapısında çocuklarını bekleyen veliler hatırlamıyorum. Beni almaya gelen hiç olmadı. Karda, çamurda, yağmurda ve karanlıkta kendi başımıza gittik, kendi başımıza geldik. Hiç aile sevgisi yaşamadık zannetmeyin. Tam aksine annemiz önlüğümüzü giydirir, sağımızı solumuzu düzeltir. Çantamızı verir. Yanaklarımızı okşar, öper. “Benim oğlum okuyacak, koca adam olacak. Haydi bakalım güzel, güzel okuluna git.” Der bizi kapıdan uğurlardı. Okuldan çıkında kanatlanmış kuş gibi uçardık. Teneffüsler oyun zamanımızdı. Okulun bahçesi oyun alanımızdı. Kızlar ip atlar, yakan top oynar, biz maç yapardık. Tavşan kaç-tazı tut. Teneffüste terler, derste kururduk. Sırtımıza bez koyan olmazdı.

Bizim Cin Ali kitaplarımız vardı. Çöpten Ali’nin hikayelerini okur, çizgideki eksikleri hayal dünyamızla doldururduk.

890c02c3043f5835fd3f1d495ac6788d.jpg


Bizim zamanımızda sabahçı ve öğlenci şeklindeydi okul. Sabah erken kalkıp okula gitmek zor gelse de, öğleden sonramız bizimdi. Doyasıya oynardık mahallede. Öğlenci isek o zaman da okula gidene kadar hayatımız yaşardık. Çocuktuk, oyundu bizim hayatımız. Oyun oynayarak öğrenirdik hayatı. Takım olmayı, düşeni kaldırmayı, takımda kaptan olmayı yani liderliği, fert olmayı, yenmeyi, yenilmeyi. Kısacası hayatı öğrenirdik.

TdTWqY.jpg
p8B1dR.jpg


Çizgi roman okurduk. Tommiks, Teksas derdik genel olarak. Kahramanlık hikayeleri vardı. Zalimin karşısında dimdik duran kahramanlar, kanundan yana… Dürüstlük, erdem, düşene yardım etme vardı. Yerli kahramanlarımız da vardı. Suat YALAZ’ın Karaoğlanı, Sezgin BURAK’ın Tarkan’ı. Ne muhteşemdi o maceralar, okumazdık yaşardık. Tahta ata biner, tahta kılıç kuşanır kötülerin düşmanı olurduk.

Futbol topumuz plastik toplardan olurdu. Yani meşin yada deri topumuz olmaz/olamazdı. Para toplar plastik top alırdık. Birkaç şuttan sonra bir çalının dikeni topumuzu patlatırdı. Ancak havası inse de o topla oynamaya devam ederdik.

Bizim zamanımız yokluklar, mutluluklar tezadının birlikte yaşandığı zamandı. Simit alacak harçlığımız olmazdı. Okulda ayda bir defa simit kuyruğuna girebilsem o günü en mutlu günüm sayardım. Katkısız malzemelerle pişmiş poğaça kokularını hiç unutamam. Çoğu zaman evden önlüğümün cebine ekmek koyar da teneffüslerde ekmek yerdim. “Gören gözün hakkı var.” Der, arkadaşlarıma da ikram ederdim. Sokakta yemek yemezdik. Ekmeğe salça sürenler, reçel sürüp de yiyenler olurdu. Görgüsüz derdik. Zira olmayanların canı çekerdi.
1970’li yılların başında evimizde televizyon yoktu. O yıllardan Komiser Kolombo, Vadideki Hayat dizileri aklımda kalmış. Aklıma geldikçe utanırım, duygulanırım ve dua okurum. Her Çarşamba biz de televizyon olmadığı için komşuya Komiser Kolombo dizisi seyretmeye giderdik. Evin hanımı çay yapar yanında bisküvi ikram eder. Dizi biter, Geceye Bakış ve ardından bayrak töreni ile televizyon yayınını kapatır eve dönerdik. O komşularımız vefat ettiler. Ancak bende bir mahcupluk var ki, neden o kadar yük olduk diye aklıma geldikçe duygulanırım.

MwSZmJ.jpg


Bizim zamanımız da ilkokul beş seneydi. Zayıf, Geçer, Orta, İyi ve Pekiyi gibi notlar vardı. O zamanlar sınıfta kalmak vardı. Her sene sınıfımıza, üst sınıftan kalıp da katılanlar olurdu. Birde üst üste sınıfta kalanlar tasdikname ile okuldan uzaklaştırılırdı.
“Sanayiye de eleman lazım.” derdi öğretmenler. Sınıfta kalan arkadaşlarımıza üzülürdük. Ancak kurallar böyleydi… Sanayide işe başlayıp, çırak, kalfa ve usta aşmalarından geçip maddi kazancı okuyanlardan daha fazla olanlar var mı? Oldukça fazla var.

O yıllarda tek kanallı televizyon vardı. Günün bir saatinde bayrak töreni ile açılır, saat 24:00 da bayrak töreni ile kapanırdı. Çok nadirde olsa çizgi film olurdu. Büyük küçük herkes seyrederdi. Akıllı bıdık, ayı yogi… Bir Pazar bir gün boyunca bir adet çizgi film seyredebilmek için televizyon başında bekleyen çocuklar vardı. Her reklamı ezberleyen, izlediği filmdeki replikleri okulda tekrarlayan arkadaşlarımız oldu. Güldük, eğlendik. Şimdi bakıyorum da geçmişe, yamalıklı pantolon giysek de biz mutluyduk. Televizyon siyah-beyaz olsa da hayatımız renkliydi. Mahalleler güvenliydi. Anneler babalar daha az tedirgindi.

Mutluluğun sırrı nerede saklı? Biz bilirdik.
 
Son düzenleme:

gandor08

Yönetici
6 Ocak 2013
18,367
141,608
Muhteşem bir yazı, sağolasın abi. Çoçukluğumuzu okul günlerimizi hatırlattın.

Hakikaten okula beni ilk gün kimse götürmedi ve almayada 5 yıl boyunca kimse gelmedi. Hep kendimiz, düşe kalka, oynaya oynaya gidip geldik.

Okul ayrı bir alemdi, siyah önlükler içinde okula mahalledeki arkadaşlarla giderdik, 1-2 ay sanırım tahtadandı çantam, daha sonra deri oldu. Okuldaki öğrenci arkadaşlarıma göre malzemelerim baya bi iyiydi.

Okumayı bence büyüklerimizin kara kitap dediği tommiks ve teksas lardan öğrendik. Kemalletin TUĞCU hikaye kitapları, doğan kardeş dergileri, bilim kurgu hikayeleri arasında önce ilçede çocuk kütüphanesi vardı oranın müdavimiydik karıştırmadığım kitabı yoktur, tabi büyüyünce halk kütüphanesinin müdavimi olduk.

Aldığım kara kitabların haddi hesabı yoktur, daha sonra tercüman, milliyet ve türkiye çocukları aldım, biriktiriyordum tabi ama yaş biraz daha ilerleyince motosikletin sepetine çuvala doldurup evdeki tüm dergi ve kitapları köy okuluna bağışladım diye hatırlıyorum.

Ne günlerdi, büyüklere büyük küçüklere küçük gözüyle bakılan günlerdi. Özledim be, keşke hayatta çocukluğa geri dönmek olsa inanın dönerdim.

Mahallede kale kapmaca, yakartop, klup (kibritin resimli yüzleri ile oynana bi oyun) bilya, çelik çomak ynayabilsem kışları kayığa binebilsem.
 

Mehmet Serdar Ateş

Onursal Üye
4 Ara 2009
969
3,353
Kütahya
70'li Yılların Çocukları

Dinleyin çocuklar size bir dünya anlatacağım,
Bir oda, bir göz evlerde yaşadık biz,
Bir sobanın etrafında beş kardeş sıralanırdık,
Demir kaşık değil, tahta kaşık kullanırdık,
Yemeği tek tabakta çala kaşık yerdik,
Gaz lambasının ışığında oyunlar oynardık,
Hepimizin sapanı vardı, avcıydık biz,
Arabalardan dökülen pancarları toplar,
Közde pişirir, afiyetle yerdik,
Televizyon yok, çizgi roman var
Hepimiz bir kahramandık,
Zalimin korkusu, mazlumun dostu,
Tommiks, Teksas'tık, ya da Tarkan, Karaoğlan,
Tarzan olur ağaçtan ağaca atlar,
Aaaaa, Oooo, diye bağırır,
Arkadaşlarımızı oyuna çağırdık,
Biz aşkı fotoromanlardan öğrendik,
Çoğumuz platonik aşıktık,
Her evde televizyon yoktu,
Var olanın evinde konu komşu toplanır,
Çay, çekirdek, büskivit eşliğinde,
Vadideki Hayat, Komiser Kolombo seyrederdik,
Çocuktuk biz, çocuk...
Yetmişli yılların çocuklarıydık.
Misketlerimiz vardı bizim,
Gazoz kapakları sermayemizdi,
Ne oynardık, ah ne oynardık,
Yamalıklı pantolon giyerdik,
Kopçalı naylon ayakkabılarımız vardı,
Bazılarımızda Zart zurt öten kara lastik vardı,
Ayaklar terleyince öter, bazen ayaktan fırlardı,
Toptan önce kaleye girer gol olurdu.
Büyükler ise rengarenk giyerdi,
Kalın ökçeli ayakkabılar,
İspanyol paça pantolonlar,
Çaktırmadan kıs kıs gülerdik,
Çocuktuk biz, çocuk,
Yetmişli yılların çocukları...
Patlak toplarla oyunlar oynardık,
Yakan top, dokuz kiremit, saklambaç,
Mahalle takımlarımız vardı,
Formamız kurdale dikilmiş fanillaydı,
Sırt numaranızı kendimiz dikerdik,
Şehrin bütün sokakları bizimdi, güvenliydi,
Markalı giyinmeyi bilmezdik,
Zengin, fakir hepimiz aynıydık,
Okulda Kara önlük giyerdik
Kara tahtadan ilim öğrenirdik,
Ancak kalbimiz beyazdı bizim,
Televizyonlar siyah beyazdı,
Ancak biz olabildiğince renkliydik,
Sokakta yemek yemezdik, özenmesin kimse diye,
Biz bin düşünür, bir uygulardık,
Çünkü böyle görmüştük büyüklerimizden,
Büyükler demişken, mahallede büyükler vardı,
Yaşça biraz büyük olsalar da,
Korurdu, kollardı küçükleri,
Okula kendimiz gider, kendimiz gelirdik,
Okul önünde veliler olmaz, el ele tutuşur
Güle oynaya evimize gelirdik,
Biz mutluyduk çocuklar
Bizim bayramlarımız vardı,
Mantar tabancalarımız,
Yere sürünce çıtır pıtır eden, çıt pıtlarımız,
Adam kovalayan/Kız kaçıranlarımız vardı.
Büyük bir gürültü ile patlayan füzelerimiz vardı.
İnsanlar bayramda sel gibi akardı,
Bizim bayram ziyaretlerimiz vardı.
Bayramda ev ev gezer çocuk şekeri toplardık,
Sonra bölüşür afiyetle yerdik,
Ramazan akşamları sokak buluşmalarımız vardı,
Ateş yakar etrafında toplanırdık,
Bazen teravih namazına gider,
Bazen de harçlıkları birleştirir
Arkadaşlarla ortak tahinli pideye girerdik,
Karanlıkta kime ne düşerse Bismillah der yerdik,
Dünya bize güzeldi çocuklar,
Akşamları geç saatlere kadar sokakta oynardık,
Çocuk sesleri ile çınlardı sokaklar.
Mahalle namustu bizim için,
Kimse kimsenin namusuna bakmazdı,
Kim düşse hepimiz oradaydık
Birlikte ağlar, birlikte gülerdik,
Biz mutluyduk çocuklar,
Yetmişli yılların çocuklarıydık.
Dert yok, tasa yok,
Düşünce ağlar,
Öpünce geçer denen çocuktuk,
Ömrümüzün en güzel yılları,
Çocukluk yılları,
Doyamadık çocukluğumuza
Doyamadık kâhkahalara...
Yirmibirinci yüzyılın çocukları,
Ya siz! mutlu musunuz?
 
Üst