Soru zor değil, sen basitsin...

hggurak

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
8 May 2015
1,132
8,147
İstanbul
Düşündürdü beni ve paylaşmak istedim...


soru-basit.jpg

Tayfun Atay'dan Kim Milyoner Olmak İster yarışmacısına:
"Soru zor değil, sen basitsin!"
Yarışmacı, "Çelik nasıl bir şeydi; resmini görsem cevaplayabilirim" demişti.



Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay, "Çelik hangisinin demir ile alaşımından elde edilir?" sorusu yöneltilince
"Çelik nasıl bir şeydi? Resmini görsem cevaplayabilirim" diyen Kim Milyoner Olmak İster yarışmacısına yönelik,
"Soru zor değil, sen basitsin" ifadesini kullandı.

Tayfun Atay'ın "Soru zor değil, sen basitsin" başlığıyla yayımlanan (10 Haziran 2016) yazısı şöyle:

Türkiye’de popüler kültürü “eğlenceli bir ciddiyet”le ele almada bize öncülük etmiş Prof. Dr. Ünsal Oskay, ömrünü kitaba vermiş bir insandı. Sadece iletişim bilimci olarak memleketin akademik ve entelektüel hayatına katkı yapmış biri de değildi o. Sosyolojiden antropolojiye, tarihten sanat ve edebiyata pek çok alanda kitap ve çevirileriyle neredeyse kendi boyunu aşan bir külliyat bırakarak tamamladı hayatını.
Ünsal Hoca bir “yazılı kültür” adamıydı ve kitapsız olunamayan bir dünyanın içinden geldi geçti. Fakat onun da ömrünün son demi, görsel kültüre alabildiğine gark olduğumuz, kitabın tahtına ekranın oturduğu, okumanın yerine seyrin hayatın akışına hâkim olduğu bir zamana denk düştü.
Böyle bir dünyada belki yalnızlaşsa da teslim olmadı Ünsal Hoca. Muazzam zekâsını mizahla buluşturarak bir zamane öğrencisine üniversitede verdiği “acı ders”, buna çarpıcı bir örnek oluşturur:
Sınıfta önceki hafta önerdiği kitabı okuyup okumadıklarını öğrencilere sorar.
Onlar okumadıklarını söyleyince neden diye tekrar sorar.
Bir tanesi, “Hocam, çok ağırdı” der kitap için…
Ünsal Hoca, sektirmeden cevabı yapıştırır:
“Kitap ağır değil, siz hafifsiniz!..”

* * *

“Hocaların Hocası”nı bu şekilde yâd etmemize vesile olan hadise, “Kim Milyoner Olmak İster”den geldi. Selçuk Yöntem’in sunduğu popüler bilgi-yarışma programı, toplumumuzun “anti-entelektüelizm” zehriyle yıllar içerisinde nereden nereye savrulduğunu anlama yolunda eşsiz bir laboratuvar oluşturuyor.

Bu defaki “malzeme”, 19 yaşında bir genç kızımızın, “Çelik, demirin ne ile alaşımından elde edilir?” sorusu karşısında trajikomik bocalamasından çıkıyor.
Dört seçenek var: Bakır, gümüş, alüminyum ve karbon.
Yarışmacımız bakır ve alüminyum üzerinde yoğunlaştırıyor tercihini. Bakır deyip çuvallayınca da Yöntem’e şen-şakrak soruyor:
“Çelik nası bi şey oluyoduu? I-hı-hı-hııı! Bi resmini falan görebilsem!.”

* * *

İkinci tercihinde de (alüminyum) çuvallayıp yarışmayı tamamına erdirdiğinde çok üzüldüğünü söyleyince Yöntem, “Ama sen daha çeliğin ne olduğunu bilmiyorsun” deme ihtiyacı duyuyor. Bu noktada gelen cevap, bizi rahmetli Ünsal Hoca’yı hatırlamaya sevk ediyor:
“Evet, yani, zaten Kimya’yla aram çok kötüydü. Hatta bi kere kopya çektim, yakalandım, o günden beri Kimya’dan nefret ediyorum yanee!..”
Böyle işte: 19 yaşındaki yarışmacımız, okulda Kimya ile arası çok kötü olup sınavda da kopya çekerken yakalanınca bu bilimden nefret etme noktasına gelmiş.

Ünsal Hoca, “Kitap ağır değil, sen hafifsin” demiş eksiği-kusuru kendinde değil kitapta arayan öğrencisine…
Aynı şekilde biz de “Kimya’dan nefret etme…” diye başlasak, hayır, gerisini getiremeyiz, çok ağır olur!..

* * *

Görsel kültürün “Meşhuriyet Çağı” çocukları böyle… Hayli abartılı bir özgüven eşliğinde eksik ve kusuru kendilerinde aramaya pek yanaşmıyorlar.
Okuduğumuz kitabı anlayamamak bizim kuşak için bir dert, hatta yıkımdı. Kendimizi eksik, yetersiz hissederdik.
Bugün bir kitap ne kadar berrak bir anlatıma da sahip olsa ona nüfuz edemeyen kusuru kendinde değil yazarda arıyor. Kestirmeden “ağır” ya da “sıkıcı” deyip kapağını kapatarak…
Bundan öte, sosyal bilim bölümlerine gelip de derste kendilerine sunulan okuma listelerine bakıp gayet rahat “Benim kitap okumayla aram yok, n’olcak şimdi” diyen öğrencilerimiz oluyor!..

* * *

Nasıl olmasın ki?! Okumadan çok seyre, düşünceden çok görüntüye, öğrenmeden çok vakit öldürmeye ve “kafa yormak”tan çok da “Yorma kafanı” telkinine açık olma durumu söz konusu…
Bunlar beraberinde kitabı “ağır” diye elinin tersiyle itmeyi de, Kimya’dan kopya çekip yakalanınca kendini hiç sorgulamaksızın ondan nefret etmeyi de getiriyor.
“Rahatlık” o noktada ki soruya cevap veremediği için elenirken Kimya’dan nefret ettiğini de söyleyen yarışmacı, kendisine “Bundan sonra (Kimya ile) ilgilenmeye başla bence” diyen sunucuya şu karşılığı veriyor:

“Hiç ilgilenmiycem de!.. Daha da soğudum yanee!..”

E, o zaman hiç olmazsa şu kadarını söyleyelim:

Kimyadan soğuma, kendinden soğu!..
 
Son düzenleme:

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,211
75,324

Henüz internet filan ortalarda yokken şöyle bir şeyi, hem Amerika'ya giden bir arkadaşımdan işitmiş hem de onu teyid eden bilgiyi bir dergide okumuştum: ABD'de televizyonda yapılan bir bilgi yarışmasında yarışmacılara rastgele bir klasik müzik plâğının beş-on saniyelik bir bölümünü dinletiyorlar, yarışmacı da eseri, bestecisini (ve/veya yorumcusunu) biliyormuş. Ağzımız açık kalmıştı o zaman. Bizde de gerçek bilgiye dayanan yarışmaları kağıt kalem alarak dikkatle izleyenler vardı eskiden. Bulmaca çözmeyi çok ciddiye alan yaşlılar hatırlıyorum, her birisi bir bilge adam kıvamındaydı. Nereden nereye gelinmiş. Bir de şuna çok şaşıyorum, TV'de yabancı belgesellerde bilim adamı olmayan kişiler bile (hayvan bakıcıları, teknisyenler vs hepsi düzgün cümleler kuruyorlar, meramlarını tam olarak anlatabiliyorlar, anlattıkları zevkle dinleniyor. Bizde sözde bir üniversite hocası konuşuyor, düzgün cümle kuramıyor, ne demek istediğini bile anlamıyoruz. En son Celal Şengör hoca ile İlber Ortaylı hocanın birlikte yaptıkları, zevkle izlediğim o nefis programı bile kaldırdılar ya, artık saat 22 deyince uyuyorum.

Teşekkürler sevgili "hggurak" dostum.

 

kadirnip

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
21 Kas 2014
4,654
22,315
Adana
Yukarıda bahsi geçen yarışma programının, bahsi geçen bölümünü tesadüfen izlemiştim...
Gerçekten trajikomik bir sahneydi... İşin ilginç yanı, bu kapasitedeki genç bir kişinin, böyle bilgi gerektiren bir yarışma programına başvurması olmuş... Daha da ilginci, cahilliğini hiç üstüne alınmaması...
Yeni kuşaklar, tamamen içi boş bir eğitim sistemi ile, boş-bomboş bir şekilde hayata hazırlanıyorlar... Zaten en büyük hobileri, ellerindeki pahalı ''akıllı'' telefonlarla sürekli meşgul olarak, kendilerini geliştirebilecek her şeyden uzak durmaları...
Güzel paylaşımınız için, teşekkürler sevgili Hggurak... Çok önemli, ama bir o kadar da çok üzücü bir konuya değinmişsiniz...
 

ertekin

Süper Üye
22 Ağu 2009
1,913
4,850
Navajo Köyü
Hmm. Evet, yazık olmuş.
Kızın böyle reklam olmasına üzüldüm.
Ne olur milletçe biraz empati kurabilsek.
'''Soru zor değil, sen basitsin'''
Düşmanıma söylemem böyle bir şeyi.
Bu arada ben bu yarışmayı hiç izlemiyorum.
Neden mi? Bilgi yarışması mı bu Allah aşkına?
Bir izleyici olarak baktığımda 1 saat 40 dakikada en fazla 25 soru sorulabiliyor
saçma reklamlarda cabası.
eee ne anladık o zaman
Bir kitap okurum ben 1 saatte.
Geçenlerde 'bu yarışmayı izleyin bilgili kültürlü olun' gibi saçma sözlere verdiğim cevap bu.
2 saatte 20-25 bilgi!
Yok ya!
VAKİT KAYBI.
 
Son düzenleme:

Mehmet Emin

Aktif Üye
25 Kas 2012
314
1,361
Bana komik gelen çeliğin resmini görsem bilirdim demesi, Yalnız sorunun doğru cevabı ne? Demir neyle karışırsa çelik oluyor?
 

büyük beyaz

Yönetici
Çeviri & Balonlama
E-Dergi Takımı
17 Ağu 2009
17,734
44,020
denize sıfır
Çelik, demir elementi ile genellikle %0,2 ila %2,1 oranlarında değişen karbon miktarının bileşiminden meydana gelen bir alaşımdır.
 

Mehmet Emin

Aktif Üye
25 Kas 2012
314
1,361
Demir ve Karbon mu? Demir ve Karbon, Demir ve Karbon, Hımm... Bunlar bana birşeyleri çağrıştırdı, hah tamam buldum. Bizler Karbon temelli yaşam formları değil miydik(Bknz. Star Trek), kanımızda da Demir var(Bknz. Devlet Hastanesi), desenize gerçek Çelik Adam benmişimde haberim yok! Yayın yasağı var ondan herhalde, neyse bu gazla bir dörtlük iyi gider:

Hangi Superman bana yan bakacakmış şaşarım
Kükremiş Hulk gibiyim, Batman'i çiğner atarım
Yırtarım gezegenleri, evrenlere sığmam taşarım
Desemde inanmayın ben bir garip Çizgi roman severim.
 
Üst