Baraath-Hu Tehdidi (Öykü)

filmografi

Süper Üye
8 May 2010
1,420
2,326
istanbul
"bu da diğer bir öyküm, denemem vs... :D başka da yok korkmayın... :D"

İNRANMİ İMPARATORLUĞU
TARİH KAYITLARI*

BARAATH – HU TEHDİDİ

Birinci Bölüm*

İnranmi İmparatorluğu , kıtanın önde gelen imparatorluklarından biridir. Oldukça eski bir kökene sahip olan Ranmiler tarafından çok uzun zaman önce ( şu an yaşayan en yaşlı kişinin bile hatırlamadığı bir zamanda ) tarihte yer aldığı kadarıyla S.S.¹ 245’te kurulmuştur. Kuruluşunun üzerinden yedi asır geçmesine rağmen hala kuvvetini korumuş ve kıtadaki bir kaç güçlü imparatorluk arasında yer almayı sürdürmüştür. İmparatorluk her zaman barışçı ve uzlaşmacı bir politika uygulamıştır. Ranmiler diğer ırklara (elfler, dwarflar ve Targastra orkları) karşı her zaman hoş görülü davranmışlar ve onların aralarında yaşamalarına izin vermişlerdir. Böylece uzun yıllar sonra kıtadaki tek karma halka sahip imparatorluk olmuştur. Geçmişte karışık halkların bir arada yaşamasından bazı sorunlar doğmuşsa da günümüzde bu sorunlar yok denebilecek kadar azalmıştır.
İmparatorluk sınırları kuzeyde Karasu denizine, güneyde Saklı Tepelere, doğuda Kartagan yaylasına ve batıda Hers geçidine uzanmaktadır. İnranmi kıtanın en kuzey ucunda yer alır. Sınırlar Soluştan Sonra yaşanan büyük savaşlar sonucunda imparatorluklar arasında barış görüşmeleri yapılırken çizilmiştir ve her imparatorluğun kanunlarında yer almaktadır. Sınırları kabul etmeyen imparatorluklar ve bazı ufak gruplar yıllarca Ranmilere ve diğer ırklara sorunlar yaşatmışlardır. S.S. 769’da bu imparatorluklarla yapılan ve beş yıl süren uzun bir savaştan sonra sınır sorunları tamamı ile ortadan kalkmıştır.
İnrami İmparatorluğunun güney komşusu Hidderbaht Klanı tarafından yönetilen (ismini klandan alan) Hidderbaht İmparatorluğudur. Hidderbaht halkı çoğunluğu dwarflardan oluşur ve Saklı Tepelerin içine kurulmuş şehirlerde yaşarlar. Azınlık olarak sadece insanları aralarında barındırmışlardır. Dwarflar elflerden ve büyüden fazla hoşlanmadıkları için onları aralarına kabul etmemişlerdir. Fakat elflere karşı hiçbir zaman nefret beslememişlerdir hatta onlarla alış veriş yapmaktadırlar. Orklara karşı ise her zaman için sert olmuşlardır. Orklardan kelimenin tam anlamıyla nefret etmektedirler. Targastra orklarını bile kabullenebilmiş değillerdir.
İmparatorluğun doğu komşusu Targastra orkları ve göçebe halde yaşayan Kartalardır. Kartalar göçebe olarak yaşayan insanlardır. Targastra orkları ile birlikte yaylalarda arada bir çıkan sorunlar sayılmazsa barış içinde yaşamaktadırlar. Targastra orklarının diğer ırklarla ( dwarflar hariç) barış içinde yaşaması S.S. 815’te² Targast’ın insanlarla yaptığı antlaşmadan sonra olmuştur. Bu antlaşma ilk başlarda şüphe uyandırsa da daha sonradan klanı yöneten Targast’ın sözüne sadık olduğu görülünce elflerle de yapılan başka bir antlaşma ile Targastralar elf ve insan halklarının dostu sayılmıştır. Yapılan sayısız savaşta Targastralar’ın yardımı çok büyük olmuştur. Fakat dwarflar hala onlardan şüphe ettikleri için hiçbir zaman onları dostları olarak tanımamışlardır. Ve insanlarla elflere bir gün bu güvenlerinin başlarına büyük sorunlar açacağını bildirmişlerdir.
Ayrıca başka bir komşusu da ( bunun ne kadar doğru bir tabir olduğu bilinmez) Kartagan yaylasının güneyinde bulunan Sisli Ormanda yaşayan elflerdir. Bunlara ortak lisanda Yabani elfler adı verilmiştir. Kendi aralarında isimleri Kiraath - Hu’dur. Kiraath - Hu elfleri kendilerini diğer ırklardan ve topraklardan tamamıyla kopartmışlardır. Hiç birisi Sisli ormanın sınırlarından dışarı çıkmadıkları gibi sınırların dışından gelenlere karşı iyi davranmazlar. Bu nedenle Sisli Ormana pek az kişi girmiştir. Girenler de bir daha hiç görülmemiştir. Ormanda Kiraath - Hu elflerinden başka kötü yaratıkların yaşadığına dair bazı anlatılar bulunmaktadır.

Batı komşuları Hers dağlarının ardındaki ormanlarda yaşayan Hers İmparatorluğudur. Hers halkı çoğunluğu elflerden oluşan fakat aralarında azınlıkta olsa da diğer ırklardan da bulunan (on kadar dwarf ta buna dahil) bir halktır. Hers’ler büyülü silah yapmaları ile ünlülerdir. Dwarfların taş işçiliği ile yarıştırılacak kadar güzel silah işçilikleri vardır.
İnranmi İmparatorluğunun içinde kendileri imparatorluğa bağlı olsa bile ayrı bir yönetimle yaşayan Baraathar Rahipleri bulunur. Rahipler hakkında kendilerinden başka kimsenin kesin bilgileri yoktur. Hepsi siyah cübbeler giyerler. En yaygın inanışa göre (bende buna inanlardan biriyim) lanetli bir iblise hizmet ettikleri gelir. Herhangi bir aşırılıkları görülmediği için imparatorluk sınırları içinde yaşamaları serbest bırakılmıştır. Bazı yönlerden imparatorluğa faydaları dokunduğu söylenir.
Kral Garshaka Tyran, İnranmi İmparatorluğunun yedinci asrının sonlarında (S.S. 940) başa geçmiştir. Babası Ahral Tyran öldüğünde insanlar arasında erişkin yaş olan yirmisine girmişti. Böylece bir vekilharç yerine babasının tahtına oturmuştu. Otuz altı yıldır tahttaydı ve en büyük sorunu hala bir varisinin olmamasıydı. Daha önce imparatorlukta böyle bir şey olmadığı için kimse o ölürse ne olacağını bilmiyordu. Bazıları bu yaştan sonra bir varis olmayacağını savunuyordu. Böyle bir durum da halkın özgür iradesi ile aristokrat kesimden yeni bir aileyi başa geçirmesi önerisini öne atıyorlardı. Bu aslında halk arasında düşünülen en son çareydi. Çünkü hiç kimse Tyran ailesinden şikayetçi değildi. Bu yüzden böyle bir şey olursa Garshaka’nın kuzenlerinden birinin yerine geçmesi düşünülüyordu. Bu yorumları bütün hanlarda duyabilirdiniz ve aksi bir durumu savunacak olsanız sizi dinleyecek bir kişi bile bulamayabilirdiniz.
Bu açıklamalardan sonra anlatacaklarım İnranmi İmparatorluk Tarihinde yaşanmamasını istediğim tek olaydır. Tarihimizin en korkunç olayı olmakla birlikte İnranmi ve diğer imparatorlukları yok olma seviyesine getirmiştir. Bu kayıtları olayların son bulmasından sonra kendi şahit olduğum ve geniş bir araştırma sonucu aldığım bilgiler ışığında oluşturdum. Tarih kayıtlarımın İnranmi Tarih Kayıtçılarından farklı yerleri olabilir. Bunun tek nedeni benim olaylardaki kişilerden bizzat bilgi almış olmam ve daha fazla detayı araştırmamdır.

* G.A.N. (Günümüze Aktaranın Notu) : Buradaki anlatıların hepsi aslına sadık kalınarak İnranmi İmparatorluk Baş Büyücüsü Creedaf Folkah tarafından yazılan İnranmi İmparatorluğu Tarih Kayıtları adlı kitabın 4. cildinden alınmıştır. Birinci bölüm diye adlandırılan kısım bu kitabın 1. cildinden kaynaklanarak ön bilgi olarak sunulmuştur.
¹ S.S.: Soluştan Sonra . Burada soluştan kasıt imparatorluklar arasındaki büyük savaşlar yüzünden yer kürenin ve üzerindeki yaşamın değişmesidir.
² S.S. 815’te yapılan bu anlaşma İ.İ.T.K. adlı kitabın 3. cildinde daha detaylı olarak anlatılmaktadır.

İkinci Bölüm

S.S. 976 Sıcak Dönem 10/30’un 6.günü*

Kral Garshaka Tyran öğle vakti biraz dinlenmek ve yemeğini yemek için özel odasına çekilmişti. Son zamanlarda dwarflarla ticaret yollarında görülen bazı anlaşmazlıklar İnranmi de krala kadar yansımaktaydı. Kral akılcı çözümlerle bu sorunları çözmeye çalışıyordu. Fakat bu son gelen olay o kadar saçmaydı ki neredeyse İnranmi, dwarflar ve orklar arasında bir savaşa yol açacaktı. Bütün sorun Pohrtar adlı bir tüccarın dwarflardan tahta oyuncakları almaya giderken yanında bir ork dostunu götürmesiyle başlamıştı. Oyuncak satıcısı olan Hidderbaht Klanının önde gelen ailelerinden Dorgo Longfoot orkla tartışmış ve bu klana yapılan bir saldırı olarak addedilmişti. Ne kadar olay Hidderbaht Kralına anlatılsa da inatçılıkları yüzünden hiç çekilmeyen dwarflar ikna edilememişti. Şimdi İnranmi Kralına gönderilen haberci kralın hangi tarafta yer alacağını öğrenmek üzere gönderilmişti ve kralın bu durumu nasıl atlatması gerektiğine dair en ufak bir fikri yoktu. Haberci dinlenme salonuna alınara
k bekletilmekteydi. Tabii ki habercinin bir dwarf olduğu düşünülürse bu bekletmenin fazla uzun olmaması gerekiyordu.
Kral Garshaka Tyran buraya gelmeden önce vekilharcının yanına çağrılmasını istemişti. Tam O bu konuda ne yapması gerektiğini düşünürken ve bir yandan da şarabını içerken kapı çalındı.
“ Gel Ahrank ” dedi kral.
Kapı yavaşça açıldı ve içeri uzun boylu, orta yaşlarını geçmiş, mavi bir cübbe giyen, uzun saçlı ve sağlıklı görünen bir adam girdi. Kapıyı kapatarak izin beklemeden kralın karşısındaki sandalyeye oturdu ve kendine şarap doldurdu. Şarabından bir yudum alarak yüzünden sıkılmış olduğu belli olan krala baktı.
“ Sorun yine dwarflar mı ? ” dedi.
Ahrank ve kral çok eski dostlardı ve kral başa geçtiğinde vekilharç olarak onu atamıştı. Yalnız kaldıklarında birbirlerine resmi davranmayı uzun zaman önce bırakmışlardı. Ne zaman dwarflar hakkında bir sorun olsa kral önce Ahrank’a danışırdı. Ahrank dwarflara nasıl davranacağını iyi bilirdi.
“ Evet , sorun o uzun sakallı inatçılar ” dedi.
Ahrank hafiften sırıtarak “ Onlar hep sorun yaratmayı sevmişlerdir Garshaka ” dedi. “Bu kadar canını sıkma. ”
“ Ama bu sefer fazla ileri gittiler. Bir savaş çıkarabilecek kadar. ” dedi ve sonra sorunu Ahrank’a anlattı.
Ahrank bir yandan şarabını içerken bir yandan da dwarflara kızmış olan kralı dinledi. Kral sözlerini bitirdikten sonra Ahrank arkasına yaslanarak boş şarap bardağına bakarak düşündü. Kısa süren bir sessizlikten sonra krala bir kağıt ve kalem alarak söylediklerini yazmasını istedi.

“ Sevgili Hidderbaht Kralı Norgathar Tarwert

Bana gönderdiğin habercinin anlattıklarından derin bir üzüntü duydum. Fakat ne kadar üzülsem de bir savaşı bunca uzun süredir sağlanan barışı bozmak için göze alamam. Bu nedenle bu konuyu daha iyi tartışabilmek ve görüşemediğimiz süreleri telafi etmek amacı ile seni ve aileni İnranmi Sarayına davet etmek isterim. Senin de benim gibi düşündüğünden emin olmam nedeni ile bu işi hallederken savaş yerine barışçıl yolları seçeceğimize inanıyorum. En geç iki gün içinde seni sarayımda ağırlamak için hazırlıklarımı tamamlayacağım.
Sana ve ailene sağlık ve uzun ömürler dilerim. Yaşamın boyunca barış ve gücün senin yanın da olması dileğiyle.
İnranmi Kralı
Garshaka Tyran ”

Altına mührünü de ekleyerek bir zarfa koydu. Ahrank’a bunu dwarfa iletmesini söyledi ve ona teşekkür etti. Mektup nazik bir dille yazılmasına rağmen Dwarf kralın bu davete katılmasını mecbur kılıyordu. Bu da dwarfların savaşa girmesine engel teşkil etmekteydi. Böylece Kral Garshaka ve Kral Norgathar bu olayı yüz üze konuşabileceklerdi ve böylece Kral Garshaka aralarındaki samimiyeti de kullanarak orklarla olması olası olan savaşı durduracaktı. Orklara planlarını anlatan bir mektup yollaması yeterdi. Orklar barış sağlandıktan sonra içindeki oyunu umursamazlardı.
Ahrank odadan çıkarken bir nöbetçi içeri girerek saygı ile kralın karşısında eğildi.
“ Söyle Ograt ” dedi kral eliyle rahat olabileceğini işaret ederek.
“ Efendimiz garip bir durum fakat kapıda sizi görmek isteyen bir Baraathar Rahibi var. ” dedi “İçeri almamızı ister misiniz ? ”
Kral şaşırdığını hiç gizlemeden merakla nöbetçiye baktı. Fakat nöbetçi bir şey bilmediğini anlatmak istercesine kafasını hayır anlamında salladı. Kral kapıdaki kişinin içeri alınması için onay verdi ve nöbetçi kralı şaşkınlığı ile baş başa bırakarak dışarı çıktı. Biraz sonra kapı çalınıp açıldığında Ograt ve yanında kara cübbeli bir kişi içeri girdi. Ograt kapıyı kapatarak yan tarafa çekilerek bekledi.
Kara kişi¹ krala doğru ilerleyerek cübbesinin kapüşonunu açtı ve başını hafifçe eğerek onu selamladı. Kara kişinin bağlılığı krala olmadığı için onun önünde eğilmemesini kral normal karşılamıştı. Kara kişi uzun siyah saçlı ve fazlaca yaşlı olmayan orta yaşlarda bir insandı. Baraathar Rahipleri sınavlarını geçen her ırkı aralarına alırlardı.
“ Adım Xarga. Sizinle özel olarak konuşmak isterim Kral Garshaka ” dedi kapının yanında bekleyen Ograt’a bir göz atarak.
“ Çıkabilirsin Ograt ” dedi kral samimi ve güven dolu bir sesle.
“ Benden istediğiniz nedir Xarga ? Şahsi bir isteğin olmadığını düşünerek yanılmıyorumdur herhalde ”
“ Şahsi bir konu değil Garshaka. Hatta bir istek değil. Daha çok seninle ilgili bir konuda konuşmak için buraya gönderildim. ” dedi Ograt’ın kapıyı kapatarak çıkmasını bekledikten sonra.
“ Devam et Xarga ” dedi kral biraz şaşırarak.
“ Senin de bildiğin gibi bir varis sorunu yaşamaktasın ve bunun nedeni bilinmemekte. Sözlerimi yanlış anlama ve anlatacaklarımı bitirmeme izin ver lütfen ” dedi Xarga kralın araya girmek için konuşmasını beklemeden. Bu sorunun onu ilgilendirmediğinin o da farkındaydı. Kral arkasına yaslanıp bardağına şarap doldururken oda kralın sandalyesinin karşısına oturarak kendine şarap doldurdu. Kralın yemek masasında her zaman üç dört tane fazladan bardak bulunurdu. Şarabından bir yudum alarak sözlerine devam etti.
“ Sana aktarabileceğim kadarı ile Baraathar Rahipleri bu soruna bir çözüm getirebilirler. Fakat karşılığında ikiz doğacak çocuklarından bir tanesini birinci yaşına bastığında Baraathar Rahiplerine teslim etmen gerekiyor. ” dedi ve kralın düşünmesine biraz zaman tanıyarak sözlerine devam etti.
“ Bunun nasıl yapılacağına gelince. Bu tabii olarak bir büyü olacak ama etkili bir büyü. Kral ve kraliçenin Baraathar Baş Rahibinin hazırladığı bir iksiri içtikten sonra ilişkiye girmeleri gerekmekte. Sana verebileceğim tüm bilgi bu.”
Kral biraz düşündükten sonra “ Size nasıl güvenebilirim Xarga ? Yani bunun beni ve kraliçeyi öldürmek için bir tuzak olmadığını nasıl düşünebilirim. Belki açık olarak bana karşı hiçbir kasıtta bulunmadınız ama tam olarak ta benim yanımda hiçbir zaman yer almadınız ” dedi.
Xarga kısa bir sessizlikten sonra ayağa kalkarak “ Bana söylemem gerekenleri söyleyip geri gelmem istendi. Bana da daha fazla bir açıklama yapılmadı. ” dedi ve kapüşonunu başına geçirerek kapıya doğru yöneldi. Tam kapının önüne geldiğinde aniden durarak arkasına dönmeden “ Seni anlayabiliyorum Garshaka ama bence başka bir yol yok. Olsaydı sana söylerdim. ” dedi ve kapıyı açarak nöbetçilerin pek hoş olmayan bakışları ardında saray kapılarına yöneldi.
Kral Garshaka Xarga’nın dediklerini düşünüyordu. Bir konuda kesinlikle haklıydı. Bir varis olması gerekiyordu ve bu varis şu ana kadar ortalıklarda yoktu. Ama onlara nasıl güvenebilirdi. Gerçi güvenmemesi için ortaya attığı fikir yani onu ve kraliçeyi öldürme planları olabileceği fikri pekte mantıklı değildi. Çünkü böyle bir şey isteseler bunu Xarga o odada yalnızken rahatlıkla yapabilirdi. Çünkü Xarga söylememiş olsa da kral onun Baraathar Rahiplerinin üst seviyelerinden sözü geçen bir rahip olduğunu biliyordu. Bir yandan da aklına takılan soru neden ikiz çocuklardan birini rahiplerin almak istedikleriydi. Bunu kraliçeye şimdilik anlatmak niyetinde değildi ve yapması gereken işler olduğu için bu konuyla ilgili düşünceleri hafızasının arka kısımlarında bırakarak şarabını bir kerede içti ve kapıyı açarak taht salonuna gitti.

* G.A.N. : Ranmi takvimi genel olarak kullanılan takvimdir. Takvim de 1 yıl 4 döneme bölünmüştür.(Yağmur Dönemi, Soğuk Dönem, Yeşil Dönem, Sıcak Dönem) Ayrıca bir yıl 10 tane 30 günlük zaman birimlerinden ve 2 tane 29 günlük zaman birimlerinden oluşan aylara bölünmüştür. Bu yüzden tarih atılırken ay numarası gün sayı ve kaçıncı gün olduğu belirtilmektedir.
¹ Kara Kişi : Halk arasında Baraathar Rahiplerine verilen isim. Baş Büyücüsü Creedaf Folkah’da kitabında bu ismi kullanmıştır.



S.S. 977 Soğuk Dönem 4/30’un 10.günü

Baraathar Rahibi Xarga’nın İnranmi Sarayına gelip Kral Garshaka ile konuşmasının üzerinden uzun bir zaman geçmişti. Kral, Xarga ile görüştüğü akşam oturup Ahrank’la konuşmuştu. Ahrank bu teklifin cazip bir teklif olduğunu kabul etmişti ama onun da aklına yatmayan rahiplerin ikizlerden birini neden istedikleriydi. Acaba kralında kendilerine saygı duyduğunu halkın görmesi için istedikleri bir şey miydi? Yoksa bunun altında başka bir oyun mu yatmaktaydı? Gerçi akıllarına gelen en son düşünceydi ama belki de rahipler tamamı ile dürüst bir pazarlık sunuyorlardı. Kral’a verilecek bir oğula karşılık kendilerinin yetiştire bileceği bir üye.
Ahrank, Kral Garshaka ile bu konu hakkında çok kere konuşmuştu ve en sonunda kral bu teklifi kraliçeye de anlatmaya karar verdi. Zaten halk arasında artık bir varisin olmayacağı konuşmaları fazla yayılmaya başlamıştı ve bu giderek aristokratların tahta daha da yaklaşmalarını sağlıyordu.
Kral Garshaka akşam vaktine doğru Kraliçe Serina’nın odasına girdi. Kraliçenin odası bir aynalı masa, makyaj malzemeleri, ufak bir kitaplık, ve birkaç rahat görünüşlü kırmızı koltuktan oluşmaktaydı. Yerde tüm odayı kaplayan ve ortasında kraliçenin baba nişanı olan kara bir at resmi işlenmiş bir halı seriliydi. Kraliçe Serina, kızıl uzun saçlı orta boylu ve Kral Garshaka’dan fazla genç göstermeyen ama yaşına göre hala güzelliğini koruyan biriydi. Kral odasına girdiğinde güneşin batışını izlemekteydi. Her gün bu saatlerde gelir ve güneşin batışının saçları gibi olan kızıllığını izlerdi. Odasının batı tarafında olmasını özellikle istemişti. Bu onun hayatındaki değişmezlerden biriydi. Bir diğeri ise kocasını sevmesiydi. Kral odaya girdiğinde arkasını dönerek ufak bir gülümsemeyle onu selamladı.
“ Buraya gel hayatım ve şu güzel gün batımını kaçırma ” dedi.
Kral kraliçeye yaklaşarak ellerini omzuna koydu ve eğilerek yanağına sevgi dolu bir öpücük kondurdu.
“ Seninle biraz konuşmam lazım sevgilim ” dedi.
“ Benimle konuşmak için izin almana gerek yok ki Garshaka. Ama biraz beklese olmaz mı? ” dedi kraliçe sevimli bir masumiyetle. Hala ilk günkü gibi birbirlerini sevebiliyorlardı ve onca yıla rağmen hala genç aşıklar gibiydiler. Gerçi artık kraliyet işlerinden birbirlerini pek sık göremiyorlardı ama ne zaman boş vakitleri olsa birlikteydiler.
Kral hiçbir şey söylemeden gün batımının bitmesini bekledi. Güneş kaybolup yerini ikiz aylara bırakınca kraliçeyi camdan uzaklaştırarak koltuklardan birine oturttu. Ve kendiside yanına oturarak ellerini avuçlarının içine alarak kısa bir süre hiçbir şey söylemeden gözlerine baktı. Ve o zaman kesinlikle bu olaydan ona da bahsetmesi gerektiğine karar verdi.
“ Beni dinle hayatım. Geçen senenin son aylarından birinde Baraathar Rahiplerinden Xarga adlı biri gelip benimle konuştu ” dedi ve biraz durdu. Bunu anlatmak o kadar da kolay değildi. Kraliçe zaten bir çocuğu olmadığı için çok üzülüyordu. Ama şimdi bir umut vardı. Biraz güvenilemeyecek bir şey olsa da bir umuttu işte.
Kraliçe kralın neden rahatsız olduğu konusunda bir şey söylemedi ama onun ellerini sevgiyle okşayarak anlatmaya devam etmesi için onu biraz daha rahatlattı.
“ Bu gerçekten garip bir şey. Seninde bildiğin gibi Baraathar Rahipleri bize bağlılık duymazlar ve bizden yardım istemezler. Zaten bu Xarga denilen rahipte yardım istemek için gelmemişti. ” dedi ve kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra kraliçenin gözlerindeki soruyu görünce devam etmeye karar verdi.
“ Bu rahip bana ve sana bir öneride bulunmak için gelmişti. Çocuğumuzun olmaması sorununa yardım edebileceklerini söyledi ” dedi ve kraliçenin tepkisini görerek sustu.
Kraliçenin yüzünde şaşkın fakat nasıl anlatabileceğini bilemediği bir mutluluk vardı. Konuşmadan önce heyecanını yatıştırmak için biraz bekledi.
“ Nasıl ? ” diye sordu heyecanla.
“ Bir iksir, büyülü bir iksir içerek ilişkiye girmemiz gerekiyormuş. Gelen haberciye daha fazla bilgi verilmediği için bu kadarını biliyorum. Ufak bir sorun var. ” dedi üzgünce.
“ Ne sorunu Garshaka ? Bana sakın onlara güvenemediğini söyleme. Böyle bir şey için bize yardım etmek istemeleri normal bir durum. Zaten bu güne kadar bir sürü iksir içmedik mi? Bir tanesinden daha ne çıkar ki ? ” dedi sertçe kraliçe.
Bu kraliçe için büyük bir umuttu ve yardım kimden gelirse gelsin önemli değildi. Yıllardır bu eksiklikle yaşamak zorunda kalmıştı zaten. Şimdi bu eksiklik giderilebilirdi ve bunun olmasını istiyordu.
“ Sorunlardan biri de bu fakat bu o kadar önemli değil. Asıl önemli sorun ikiz çocuklarımızın olacağı. ” der demez kraliçe ayağa kalkarak bir kahkaha attı.
“ Tüm sorun bu mu? Bir yerine iki çocuğumuz olması mı? ” dedi sevinçle ve kocasına inanamayarak bakarak. “ Bu daha iyi ya hayatım. İki çocuk. Ah !!! Garshaka sana inanamıyorum. Neden bunun için bu kadar bekledin ki? ”
“ Çünkü hayatım bu çocuklar bir yaşına geldiğinde birisini Baraathar Rahiplerine vermemizi istiyorlar. İşte asıl sorun bu. O kadar özlemini çektiğin çocuklardan birini onlara verebilir misin? ” dedi kral koltuğa kendini bırakarak.
Kraliçe bir anlık bir şoktan sonra her şeyi anladı. Bu nasıl olabilirdi. Çocuğunu ondan almayı nasıl isteyebilirlerdi. Uzun bir süre ikisi de konuşmadan oturdular. İçinde bulundukları duruma sevinsinler mi üzülsünler mi bir türlü karar veremiyorlardı.
İlk konuşan kraliçe oldu.
“ Garshaka, onlara çocuğu vermezsek ” dedi. Kelimeler ağzından tereddütle çıkmıştı.
“ Bu bizim de aklımıza geldi. Yani Ahrank’la benim. Fakat böyle bir şeyi yapmalı mıyız hayatım ? ”
“ Nasıl olsa bunu halka açıklamamızı bizden isteyemezler. Bu da sadece onlar, benim, senin ve Ahrank’ın bunu bilmesi demek oluyor. ”
İkisi de kısa bir süre birbirlerine baktıktan sonra birbirlerine sarıldılar ve kraliçenin gözyaşları kralın yanağına hafifçe damladı. O zaman kral kesin kararını verdi.
“ Ağlama Serina, bunu kabul edeceğiz ve ne olursa olsun çocuğumuzu onlara vermeyeceğiz. ”
Bu olaydan kısa bir süre sonra Kral Garshaka ve Vekilharcı Ahrank Baraathar Baş Rahibine bir haber yollayarak onu ve Xarga’yı saraya davet ettiler. Çok uzun sürmeyen bir konuşmadan sonra kral rahiplerin teklifini kabul etti. Baş rahip Xarga aracılığı ile iksiri saraya yolladı ve Soğuk Dönem 4/30’un 20.günü kral ve kraliçe iksirlerini içerek o gece ilişkiye girdiler.
Bunu takip eden zaman kral ve kraliçe için büyük bir beklentiyle geçti. Yeşil Dönem 8/30 gelindiğinde kraliçenin hamilelik belirtileri artmıştı. Artık kimsenin kraliçenin hamile olduğuna dair bir şüphesi kalmamıştı ve bu onun için büyük bir sevinç kaynağı olmuştu. Karnı hafifçe büyümüştü ve bu haber bütün ülkeye ve komşu ülkelere salınmıştı. Herkes tarafından büyük bir coşkuyla karşılanan haber bir çok ziyareti de ardından getirdi. Hatta bir araya gelemeyen orklar ve dwarflar (aslında orklar için bir sorun yoktu ama dwarflar işte ne yaparsınız ?) bir arada yemeklere katıldılar ve kralın doğacak olan bebekleri uğruna bir kavga bile çıkmadı. İnranmi imparatorluğu ve çevre imparatorluklarda her şey olabileceğinden iyi gidiyordu. Sanki doğacak olan bu çocuklar her şeyi unutturmuş gibiydi.


S.S. 978 Yağmur Dönemi 1/29’un 15.günü

Sonunda beklenen oldu ve kraliçe doğumunu gerçekleştirdi. Gerçektende ikizleri olmuştu ve ikizler erkekti. Anne ve babanın hatlarının karıştığı bu ikizler gerçekten çok güzellerdi. Uzun süren kutlamalar yapıldı ve çocukların doğması ile herkesin içi rahatladı. Fakat kraliçe ve kral hala karşı karşıya oldukları sorun için bu mutluluk havasında bile düşünmeden edemiyorlardı. Aslında birbirlerine bir şey söylememiş olsalar da yalnız kaldıkların da bu konu onları rahatsız ediyordu. En çok ta kralı.
Bu nedenle kral, Ahrank ile birlikte oturdukları bir gün ona aklına takılan bu sorun için ne yapabileceklerini sordu.
“ Bilmiyorum Garshaka. Ama çocukları korumaları için büyücüler konseyinden yardım isteyebiliriz. Gerekçe olarak onlara zarar gelmesinden korktuğunuzu sunarız. ” dedi.
Ve kralın bu fikri onaylamasıyla Konsey Başkanı Daramkath Dorhta’ya giderek ondan yardım istedi Ahrank. Konsey Başkanı, Creedaf Folkah adlı büyücüyü çağırarak ona bu konu üzerinde yapılabilecekleri araştırması için bir aylık bir zaman verdi.
Creedaf Folkah yüz dönemlik¹ genç bir elfti. Daha önce de bir çok araştırma için görevlendirilmişti ve her seferinde başarılı olmuştu. Bu sefer de böyle olması gerekiyordu. Çünkü kralın çocuklarını korumak onun için en önemli şeylerden biriydi. Araştırmalarına birkaç büyücü arkadaşıyla konuşarak başladı. Daha sonra kadim kitaplara baş vurmak için İnranmi Kütüphanesine çekildi. Günler geçip giderken her saatini yemek yemek ve uyumak için ayırdığı zamanlar haricinde kitaplarla geçiriyordu. Araştırmasına başladıktan yirmi iki gün sonra tek bir kesin çözüme ulaşabilmişti. Bu çözüm işe yarayacaktı. Burası kesindi fakat büyüyü yapacak olan kişiler için bazı riskleri vardı.
Yaptığı araştırmaları son bir kez gözden geçirdi ve kütüphaneden Konsey Binasına giderek Baş Büyücüye sonuçları sunacağını bildirdi. Büyücü kendisiyle görüşmeyi kabul etti.
Creedaf Folkah, Daramkath Dorhta’nın odasına girdiğinde onu kitaplarının başında çalışırken buldu. Sesini çıkarmadan işini bitirmesi için bekledi. Kısa bir süre sonra Daramkath kitaplarından başını kaldırarak “ Hoş geldin Creedaf ” dedi.
“ Umarım araştırman iyi gitmiştir. Bir sonuca ulaşabildin mi? ” diye sordu kitaplarını toplarken.
“ Bir sonuca ulaşabildim efendim. Gerçi birkaç çözüm var. Fakat biri hariç diğerleri pek kuvvetli olmayan tılsımlar. O bir tanesi de büyüyü yapacak olanlar için biraz tehlikeli efendim ” dedi Creedaf ve Daramkath’ın masasının karşısındaki bir sandalyeye oturarak ona kırmızı kapaklı bir kitap uzattı.
Daramkath kitabı alarak masasına koydu ve “ Anlat bakalım bu tehlikeli olan çözüm ne? ” dedi.
“ Bu kitap beş asır kadar önce yaşamış olan Jukrath Gyun’a ait efendim. Onun bu kitapta bahsettiği koruma bir taşla ilgili. Taşa Çember Taşı adı verilmiş. Altı kişiden oluşturulan bir büyü çemberi içinde korunması gereken kişiler ve bir taş bulunması gerekiyor. Büyücüler güçlerini taşa aktararak korunması gereken kişileri ne pahasına olursa olsun tüm güçlerini harcayarak koruyorlar. Taş bu altı büyücü orada olmasa da onların güçleri ile korumasını sunuyor. Fakat tehlikeli olan şey büyü yapılırken yani güç taşa aktarılırken çekim o kadar kuvvetli oluyor ki büyücü bunu bırakamayıp bütün yaşamını taşa geçirebiliyor. ” dedi ve biraz durarak Daramkath’ın anlattıklarını düşünmesini bekledi.
Daramkath kısa bir süre sonra kafasını sallayarak anlatmaya devam etmesi için işaret etti.
“ Jukrath’ın zamanında bu büyüyü yaparken üç kişi taşa yaşamını vermek zorunda kalmış. Kurtulanlar ise büyü güçlerinin çoğunu kaybetmişler efendim. Bir de Jukrath’ın üstünde durduğu en önemli nokta çemberi oluşturacakların en üst seviyedeki büyücüler olmaları gerektiği. Yani sanatı en iyi yönlendirebilenler çemberi oluşturmalı. Kitap ta büyünün yapılması ile ilgili her şey anlatılmış efendim. ” dedi.
“ Peki büyünün işlevselliği kesin mi? ” diye sordu Daramkath.
“ Yazılanlara göre kesin efendim. Söylemeyi unuttuğum bir nokta da efendim taşın koruması gereken kişinin ölmesiyle büyü güçlerini yitirmesi. ”
“ Pekala bunu konseye sunacağım. Şimdi dinlenmek için çekilebilirsin Creedaf. Teşekkür ederim. ”

S.S. 979 Yağmur Dönemi 1/29’un 10.günü

İkizlerin birinci yaş günlerine beş gün kalmıştı ve hazırlıklar yapılmaya başlanmıştı. Davete gelmek isteyen herkesin gelebileceği haberi salınmıştı ve bunun için kutlamalar on gün on gece sürecekti. Herkesin saraya bir kere de sığamayacağı kesindi. Fakat kral ve kraliçe herkesin saraydaki kutlamalarda bulunmasını istedikleri için kutlamalar uzun bir süre yapılacaktı.
Creedaf’ın konseye sunduğu koruma büyüsü kabul edilmişti ve altı büyücüden oluşan bir çember kurularak büyü yapılmıştı. Büyücülerden ikisi yaşamını taşa vermişlerdi ama diğer dördü güçlerinin çoğunu kaybetmiş olsalar da iyilerdi.
Büyünün işe yarayıp yaramayacağı merak edilirken talihsiz bir olay sonucu işe yaradığı öğrenilmişti. Kimsenin nasıl olduğunu bilmediği bir şekilde çocukların odasında bir yangın çıkmıştı. Farkına varıldığında yangın en çabuk şekilde söndürüldü. Odaya girildiğinde çocukların yatağı ve odada ki her şey küle dönüşmüştü. Ama çocuklar havada uyuyorlardı ve taş mavi kırmızı renklerle parlayarak çocukların üstünde duruyordu. Bu olaydan sonra kral ve kraliçe bir daha hiç çocukları için meraka düşmedi. Bu nedenle de içleri rahat bir şekilde birinci yaş kutlamalarını düzenlemeye başladılar.


S.S. 979 Yağmur Dönemi 1/29’un 14.günü

Kutlamalar için nerdeyse her şey hazırlanmıştı. Kral Garshaka son kontrolleri yapmak için o sabah erkenden kalkmıştı. Her yerde büyük bir hareketlilik vardı. Herkes bir şeylerle meşguldü. Öğle vakti kral odasına dinlenmek için çekildiğinde kapısı çalındı.
“ Gir ” dedi kral sakince.
Kapı açıldığında Ograt içeri girdi ve eğilerek kralı selamladı.
“ Rahat ol Ograt ” dedi kral. “ Sorun nedir? ”
“ Efendim kapıda bir Baraathar Rahibi var ve sizinle görüşmek istiyor. ”
“ Kendisine meşgul olduğumu ve onunla görüşemeyeceğimi söyle Ograt. Bir olay çıkarmaya çalışırsa ona saray dışına kadar nazikçe eşlik edin.” Dedi.
Ograt eğilerek dışarı çıktı.
Kral yaptığının doğru olup olmadığını düşündü. Ama ne fark ederdi ki nasıl olsa çocuklara bir şey yapamazlardı. Ne de olsa onlar taşın koruması altındaydılar. Bu düşünceleri aklından atarak odadan çıktı ve hazırlıkların tamamlanması için son kontrolleri yapmaya devam etti.


S.S. 979 Yağmur Dönemi 1/29’un 15.günü

Kutlamalar güneşin doğuşuyla çalınan borular ile başladı. Bütün İmparatorluk boru sesleri ile doldu. Saray öğlene doğru insanlarla dolup taşmıştı. Diğer bütün imparatorlukların kraliyet üyeleri ve aristokratları öğle vaktinde sarayın balo salonunda toplandılar. Salon çok genişti ve içeride yüzlerce insan bulunmaktaydı. Bütün Krallar ve kraliçeler için hazırlanmış özel tahtlar salonun kuzey kısmına yerleştirilmişti. Her kral ve kraliçe sabah boruların ötmesinden sonra tahtlarındaki yerini almıştı. Çocuklar Salonun ortasında kendileri için özel yapılmış bir yatakta taşın koruması altında duruyorlardı. Salonda hafif bir sesle, güzel ezgisi olan bir müzik devamlı çalmaktaydı.
Gelen herkes çocukları görüp kral ve kraliçeye tebriklerini sunup kendini eğlenceye, müziğe ve şaraba bırakıyorlardı. Dwarflarla orklar bile birbirleri ile şakalaşıyorlardı. Bu gün öyle bir kutlu gündü ki bir daha belki böyle bir gün hiç görülmeyecekti. Hatta en garip olan şey ve kimsenin dikkatinden kaçmayan mavi tenli ve suratı rün dövmeleri ile kaplı bir elfin yani bir Kiraath - Hu’nun davetliler arasında olmasıydı. Herkes ondan rahatsız olmuş olsa da kimse sesini çıkarmadı.
Tam güneş en tepedeki yerini aldığında müzik sustu ve herkes kralların tahtının olduğu kuzey bölümüne dönerek Kral Garshaka’nın konuşması için beklemeye başladı. Kral Garshaka ayağa kalkarak tahttan biraz uzaklaştı. Tam konuşmasına başlayacağı sırada garip bir şekilde salonun her tarafını alevler kapladı. Salonda büyük bir panik açığa çıktı herkes bağırıp çağırıyordu. Kral ve kraliçe çocukların korunması için emirler yağdırıyorlardı. Aslında alevler hiçbir şeyi yakmıyorlardı sadece vardılar ama salondakiler bunu idrak edemiyorlardı. Paniğe kapılmayan ve olduğu yerde sakince duran tek kişi Kiraath - Hu elfiydi. Koruyucu taş mavi ve kırmızı renklerde yanarak çocukların üzerinde asılı duruyordu. Kral tam çocukların yanına geldiğinde yatağın önünde ateşlerden bir çember açıldı. Büyüye aşina olanların bunun bir geçit olduğunu söyleyebileceği çemberden üç adam boyunda ve her yeri ateşlerden oluşmuş bir yaratık çıktı. Kral ve etraftaki herkes bir anda donup kaldılar. Kimse konuşamıyordu yada hareket edemiyordu.
Ateşten yaratık çocukların yatağının başında durarak etrafına bakındı. Her bir kişinin içine bakıyordu. Hepsine tek tek baktı ve salonu dolduran sert bir kahkaha attı. En son bakışları Kral Garshaka’nın üzerinde durdu. Kısa bir süre bakışları sabitçe kralın üzerinde kaldı. Sonra salonu dolduran bir ses duyuldu.
“ Ben Baraath - Hu’nun hizmetkarıyım. Ve onun hakkı olanı almaya geldim.”
Ses salondaki herkesin içine büyük bir korku salmıştı fakat ne kimse hareket edebiliyordu ne de bağırabiliyordu. Hepsi korku içinde donup kalmışlardı.
Yaratık elini bebeklerden birine doğru uzattı ve Çember Taşı parlaklığını iyice arttırdı. Yaratık sanki acı çekmiş gibi elini geri çekti. Gözlerinin olabileceği boşluktaki alevler iyice arttı ve taşın parlaklığı söndü. Taş birden büyük bir gürültü ile patladı ve parçaları etraftaki insanların üzerlerine dağıldı. Parçalar bir çok kişiyi yaraladı ve öldürdü. Taşın patlamasıyla salondaki donukluk geçti ve herkes bağırarak kapılara koşmaya çalıştı. Korkuları ve vücutları serbest kalmıştı. Ağır yaralılar acı içinde kıvranarak yere düştü. Ölenler bu korku dolu ızdıraptan kurtulmuşlardı.
Kral Garshaka serbest kaldığı gibi çocukların yanına koştu ama yaratık elini uzatarak çocuklardan birini alarak geçidin içine daldı ve geçit kapandı.
“ Hayıııııır !!!! ” diye bağıran kralın sesi bütün salonda çınladı ve kaçmaya kalkanlar bir an olanları görmek için o yana döndü. Fakat gördükleri tek şey yerde dizlerinin üstünde haykıran kral oldu.
Ateşler salondan çekilmişti. Ahrank koşarak kralın yanına geldi ve ölümcül bir yara alıp almadığına baktı. Sadece taş parçalarından biri koluna ufak bir yara açmıştı. Ahrank’ın da başından kan akmaktaydı.
“ Aldılar. Onu aldılar Ahrank ” dedi kral boğuk ve gözyaşları ile kesilmiş bir sesle.
“ Hemen Baraathar Rahiplerini bulun ve bulabildiklerinizin hepsini tutuklayın. ” diye bağırdı çevresindeki askerlere Ahrank.
Bütün bunlar olup biterken bir tek kişi sakince olanları izliyordu. Kiraath - Hu elfi, yaratık gittikten sonra bazı kadim sözler söyleyerek az önce yaratığın çıktığı geçide benzer bir geçit açtı. Fakat bu geçidin farkı sudan oluşmasıydı.
“ Kehanet yerine geldi. Suyun ve ateşin savaşı başladı¹ ” dedi ve yavaşça geçide girdi. Geçit arkasında hiç iz bırakmadan kayboldu. Bu olayı bir kişi haricinde kimse fark etmemişti. Onu duyan tek kişi Creedaf Folkah ise bu olayı çok sonra hatırlaması gerektiği bir zaman hatırlayacaktı.

¹ Suyun ve ateşin savaşı : Creedaf Folkah’ın daha sonra öğrenip yazdığı gibi su arınmışlığı (iyilik) güçlerini, ateş kötülük güçlerini temsil etmektedir.
G.A.N. : Baraath - Hu, ateşin efendisi
Kiraath - Hu, suyun efendisi anlamlarını taşımaktadır.
Filmografi
 

ccahitkar

Onursal Üye
30 Eki 2010
4,805
2,618
metu
Başkada olsun ,bize uyar.Sizde bu cevher olduktan sonra siz yazın bize okumak kalıyor ki sanırım yazmaktan çok çok kolay.:):):):)
 

filmografi

Süper Üye
8 May 2010
1,420
2,326
istanbul
çizgiye dönüşse daha iyi olacaktır eminim sevgili büyükbeyaz... yazmakta o kadar iyi olmadığım kesin... herhalde o yüzden hiç birini tamamlayamadım... yeni başladıklarım bunlar kadar bile uzun gitmedi.. :D

sevgili ccahitkar bazen okumakta meşakatli iştir (özellikle benim gibi amatör denemeleri...:) ) umarım okurken keyif alırsınız... :)
 
Üst