bilgibilgi'den cizgidiyari'na...

bilgibilgi

Kıdemli Üye
26 Mar 2009
154
574
"... elestiri gizli varsayimlari ortaya cikarma cabasiyla birlikte, basit hata bulma cabalarini da dile getirir hale geldi."
(Mutlu, Erol: "Iletisim Sozlugu", sh.57, 1. baski, 1994, Ark Yayinlari, Ankara)

diyor Sevgili ve artik ebedi istirahatgahinda yatmakta olan Hocam. Bir hafta icerisinde
karisiyla birlikte ayni mel'un akciger kanserinden olen, hayatimda gordugum belki de en ozgur fikirli ve entelektuel insan...

Her zamanki gibi, katilmaktan baska bir sey yapamiyorum bu rahatsizlik verici tespitine...

Seneca, "Olum insanlari esit kilar." der, “Ahlaki Mektuplar” (Epistulae Morales)'te...

Ardindan ekler: Zaten her gun oluyoruz... iyi bir insan olabilmek icin kusurlarimizin farkinda olalim...


Yahya Kemal Beyatli, "Dusunce" adli siirinde,

"Olmek degildir omrumuzun en feci isi
Muskul budur ki olmeden evvel olur kisi" der.


Moral-Ahlak noktasinda benzermis demek ikisi de...

bilgibilgi de benzemeye calissin ikisine de... Elinden geldigince...

Herkes yapabileceginin en iyisini yapmali ve verebileceginin en cogunu vermeli diye dusunuyorum...
Herkes ne olabildigini gostermeli ve ne olacagini anlayabilmek icin cabalamali, diye dusundugum gibi...

Daha once, bazi daginik, degisik yerlerde sizlerle paylasimlarda bulundum. Kimi zaman keyifli, kimi zaman dilim kekremsi... Zorunluluktan baslamistim paylasmaya...
Zamanla hic dusunmedigim farkindaliklar sagladigini gordum bu paylasimlarin.
Dis dunyanin zorunluluklarinin beni esir etmedigi ve surekli yeni yaratimlara beni tesvik eden bir guc, hic ummadigim zamanda elimde belirivermisti...
Soz veriyordum insanlara ve sozlerimi yerine getirebiliyordum bu guc sayesinde...

Seven vardir; sevmeyen vardir. Okuyan vardir; okumayan vardir. Anlayan vardir; anlamayan vardir. Her seyin varolabilecegi gibi hepsi birden ve/veya hicbiri ayni anda var veya yok da olabilirlerdi. Belki de tum varolduklarini sandiklarim veya varoldugunu gorduklerim ve o varliklara karsi benim sunduklarim, hezeyanlara esir olmus hastalikli bir aklin, benim aklimin bir urunuydu.

Belki de her sey hic bir seydi aslinda... Mumkun mu? Felsefi olarak evet. Bilimsel olarak..? Hala tartisilir...

O sebeple, kisi once kendisi, kendi zorbaliginin uzerine gitsin ve sagduyuya kosar adimla gitmeli dedim. Benden once bu mealde dendigi gibi...

Yazmali... Paylasmali... Anlamaya calismali... Farkindaliklar yaratmali... Ve... Ve... Bilgelere oykunmeli...

Yanilsamalara, onyargilara, dogrulugu mutlak sanilanlara kapilmadan...
Sevgi, nefret, gurur diye dusunmeden...

"Onu serveti icin sevdiler,
Gururu yuzunden nefret ettiler, Ama gucsuz dusunce,
Sevmeye basladilar onu; oldu diye."
Poe, edgar Allan: "Ovgu Ezgisi"


Poe'yu yanlislamaya kalkacak degilim simdi; hele onunla ayni dusuncedeysem.

O sebeple yazmaya, daha cok yazmaya karar verdim. Mezara kadar...
insanin en sevgili, en iyi sirdasi ve en iyi anlayani mezara kadar...

Cunku, koymus "Sairlerin Tanrisi" bunun adini:

"Benim sonsuz dusumun sirdasi olan mezar
(Zira mezar sairi hep anladi ve anlar)"


Baudelaire, "Kabirde Azap"

Basladim yazmaya. Anlasilma ve anlasma kaygisi gutmeden. Ittifak kurma zorundaligini -varsa- kabul etmeyerek... Yazdiklarima bazen dikkat ederek; bazen hic ama hic dikkat etmeyerek. Kulagimda hep su uyari:

"... kendi sozlerinle sucsuz, ve kendi sozlerinle suclu cikarilirsin."
Matta, 12/37


Kimseyi bulundugum yere, dogru bildigim yere cagiracak da degilim. Cagiracak kadar saf oldugum zamanlarda da degilim. Hele ki biliyorsam haddim ve yeterliligim olmadigini artik.
"Onlari dogru yola cagirirsaniz da size uymazlar;
onlari cagirsaniz da sukut etseniz de sizin icin birdir."
A'raf, 195


Ne cagiririm ne de giderim istenmedigim yere... Cagrildigim ve cagirdigim gunlerde neler yasadigimi hala cok iyi hatirliyorum cunku...
Sanki bana demis gibi hissetmemismiydim filozofun sozlerini:

"Ey 'bilgibilgi' meyvelerin olgun senin, ama sen olgun degilsin meyvelerin icin!
onun icin tekrar cekilmelisin yalnizliga: Zira daha olgunlasman gerek."
Nietzsche: "Zerdust Boyle Diyordu", sh.121, Varlik Yay., 4. Baski, 1989, Istanbul (bilgibilgi yerine Zerdust gelecek)

Az cekilmedim yalnizliga. Az kalmadim issiz ve karanlik ormanlarda. Az yatmadim gunduz bile bazilarinin giremedigi mezarliklarda.
Geldim. Gittim. Geldim. Gittim. Salincak gibi. Uzerinde oturdugum her an geldim ve gittim. Durmadim ama...

Kizdim bazen. Yildim bazen. Bunaldim bazen. Korktum bazen. Ne yapacagimi bilemedim bazen. Hicbir sey yapmadan nasil durabilecegimi bile dusundum bazen.
Agzimin tadi kacti, havadan nem kapar oldum. Gecimsiz sandilar beni. Olmayan istahim kacti. Baktim ben gibi baskalarinda da ayni yasanti. Ustelik daha ben dogmadan...

Agzimin tadi yoksa, hasta gibiysem,
Bogazimda dugumlemiyorsa lokma,
Buluttan nem kapiyorsam, vara yoga
aliniyorsam, gecimsiz ve iskilli,
Yuzum ofkeden karaya caliyorsa,
Denize bile istahsiz bakiyorsam,
Hep bu boyu devrilesi bozuk duzen,
Bu daragaci suratli bozuk toplum."

Rifat, Oktay: "Agzimin Tadi, 1969


"Eyvallah", dedim. Son dizeyi hic yazilmamiscasina sildim ve, "eyvallah" dedim..

Toplum beni ilgilendirmiyordu ki sonucta. Belki de hatam oydu benim. Toplumu 'ozne' olarak gormus ve goruyor olmam...
"Houyhnhnmlar"in az, "yahoo"larin coklugu zaten asirlar once alegorik de olsa insan dagarcigina sokulmasi icin yazili olarak yaratilmamis miydi?
Gulliver'in Gezileri'nde, 4. bolumde atlara benzeyen "Houyhnhnmlar" yuceltilirken, insana benzeyen "yahoolar" asagilik bulunarak yerilmiyor muydu?
(Swift, Jonathan: "Gulliver'in Gezileri, sh. 241-336, Inkilap-Dunya Klasiklari, 4. Baski, 1990, Istanbul)

Iste o zaman fark edip benim insanliktan kurtulmami saglayabilecek bir "Houyhnhnm" bulunur umidiyle yazmak, paylasmak, erdemlilik yolunda mucadele etmek istedim. Daha cok...
E, bir Yahoo sopasinin kafama, koluma gelmesi ihtimali yok mu? Zulme ugrama tehlikesi... Onceden de vardi... Gene var... ilk kapisi arkamizdan kapali, ikinci kapisi bizi bekleyen bu hayat pansiyonunda her daim var. Sabret demisler eskiler. Dayan... Sebat et... Umit vermisler...

"Ey zulum eken. mihnet eken, can yakan
Bil!
Hak kilici gece gun elinle bilenir
Hak tanigin dedigi, yargicin bildigi degil!
hak yedi veren bir sabir cicegidir
ezilenlerle mutluluk kapilari acan!"

(Cumali, Necati: "Susuz Yaz", sh.67, Kultur Bak. Yay.,1993, Istanbul)


Kendin gibi oldukca, kendimiz gibi oldukca bir parca daha, bir nefes daha, bir umut daha moral degerlerin daha artacagini dusundum. Kendimi tanimak, ve hayati, yasadigim dunyayi anlamak adina... Kimsenin maskesini takmadan.. Samimiyetle... Sanal alem, rumuz, nick, mahlas arkasina siginmadan... Benden once soylenen, belki de benim icin soylenen bir uyariyi dikkate alarak:

"... kendileri olmaya uzun sure katlanamayan, ancak bir baskasinin kisiligine burundukleri zaman huzur bulan tum insanlar gibi ... ancak bir baskasinin anlattiklarini soyleyebiliyordu."
(Pamuk, Orhan: "Kara Kitap", sh.241, 11. baski, Can yay., Mayis 1991)


Yazi dilinin cok zor oldugunu bilirim. Kendi yazdiklarimi bile anlayamadigim olur coklukla. Sanki baskalarini daha kolay anlayabilecegimi sandigim yanilgisina da cok dustum. Hic yanilgidan kurtulmadigim zamanlar, nefes aldigim zamanlarin coklugunu bile gecer oldu yer yer.
E, ne olacak? Hic mi bir sey yapmadan duracagim bu durumda oldugum icin? Ne haddime... Susacak miyim yani? Parmaklarimi mengeneyle mi baglayacagim? Ne haddime... Kargalar bile otuyorlar bulbul varoldugu halde... O halde ben de bir, "gak" deme hakkina sahibim diye dusunuyorum. En azindan bir tek "cik" demeyi ogrenene kadar... Baskalari gibi...

"Ben de dilimi tutmayayim;
Ruhumun sikintisi ile soyleyeyim;
Canimin aciligi ile sekva edeyim."

(Eyub 7/11. Sekva: Yakinma, sizlanis)


iste o sebeple burada, siz dostlara kendi yazilarimi paylasmaya karar verdim. Bir sese, bir anlama, bir yola hasret olan bana bir ses, bir anlam, bir yol gosterirsiniz umidiyle...
Hatam olursa affola... Tek ricam, sizler de yorumlarinizla veya sadece kendi yazilarinizla, derlemelerinizle katilin ve bir farkindalik yaratma surecinde yardim edin...

Merak ediyorum. Bakalim merakima dair ongorulerim nasil bir degisime ugrayacak...
Lutfen site-forum kurallarina dikkat edin.

Saygi ve sevgilerimle...
Uzun bir giris oldu ama her seye ragmen eksigim varsa affedin...


"Sizden Gelenler" adli bolumde actigim bu baslikta paylasacagim ve paylasacagimiz yazilarimizdan sevgili yoneticilerimizin de keyif alacagini, onceki davranislarindan dolayi bilen biri olarak, en azindan benzeri baska sitelerden farkli olan bir ise giristigimizi gorup destek vereceklerini ve yer yer bizi yonlendirip uyaracaklarini bilmemin huzuruyla...

Cunku biliyorum ki burada yazilanlar ve yazilacak olanlar sevdigimiz cizgi romanlarda bulunan seylerden ne bir eksik ne de bir fazla olacaktir.

O cizgi romanlar degil mi ki icinde nefreti, sevgiyi, ihaneti sadakati, dostlugu, dusmanligi, alkolu, zinayi, yalani, cinayeti, dinleri, ateizmi, dindarlari, dinsizleri, tecavuzleri, esirgemeyi, intikami, affi, dunu, yarini, bilgeligi, cehaleti, dogruyu, yanlisi, var olani, yok olani... Ve sonsuzlugu ve sonlulugu ve erdemi ve erdemsizligi ve zavalliligi ve yuceligi ve iktidari ve iktidarsizligi ve guc sarhoslugunu ve adaleti ve adaletsizligi...
Ve itibari ve guc arkasina saklandigi halde itibarsizlari anlatan...
Ve daha elimin yazmaktan yorulacagi her seyi... Bu hayattan ve biz insanlardan cikan...


Yani demek istedigim, cizgi romanlarda olan ama cizgisiz olan... Forumumuza da uygun olan...

VIRA...

Ben actim.. Devami hepimizin...
 
Son düzenleme:

dangzinghunang

Yeni Üye
12 Ara 2009
44
3
ABD
Olay ne biliyor musun sevgili bilgibilgi yazarken ben yazmiyorum, bir guc benden ote bir guc elimi kullaniyor sanki.
Ben bu kadar seyi bir araya getiremem diyorum bazen. Ben salagin tekiyim, dusunemem bunlari.

Ama nasil oluyorsa yazarken cogu seyi buluyorum, anliyorum, kavriyorum. Inanilmaz seyler kesfediyorum.
Bu bir lutuf, yazmayan bilemez bunlari...

Oyle olunca da okuyan olmasa bile yazmak basli basina bir tutku halini aliyor bende. Benden daha ustun bir guc yonetiyor elimi cunku.
Ben olumlu bir zavalliyim, yazdiklarimsa benim gibi bir zavallinin dusunemeyecegi seyler bazen. Yok, nobel odulu icin yazmiyorum.
Iyilikten bahsediyorum sadece. Iyilik hakkinda yazmaktan. Benim icin degecek, hayatimi degisecek tek sey.
Meyveler gercekten yazandan daha olgun oluyor. Yazdiklarimi ben anlayacak kadar olgunlasmadiktan sonra baskasindan ne beklersin? Kimseden bir beklentim olmadi ki?

Kimsenin yazdiklarimi okumasi da gerekmez. Iyilik yapip denize de atmak en buyuk zevkimdir cunku, kime ne?

Ben teslim oldum sana, al beni guzellikle ogret dedikten sonra anlamaz oldum kendi yazdiklarimi. Hayret eder oldum anlattiklarima. Ve sukrettim bu hediye icin.
Ogretiyor dedim, ogretenlerin en guzeli... Her yer bozulmus, ama ogreten bana kalbimin icinden seslenerek ogretiyor gene de...
 

bilgibilgi

Kıdemli Üye
26 Mar 2009
154
574
"... 'Bazen rastgele soylenmis bir kac kelime, bir seyi yepyeni bir isikla aydinlatabilir' ..."
(Thomas, Gordon: "Gideon'un Casuslari - Mossad'in Gizli Tarihi", sh. 24, Sabah Kitaplari, 2000, Istanbul)

Yukaridaki gibi yazmis yazar sevgili Dangzinghunang (umarim rumuzunu dogru yazmisimdir; cunku, ilk kez bakmadan yaziyorum).

Hatta bazen bir isaret...
images
images
imgres
imgres
images


Hic bir sey gorundugu gibi olmayabiliyor... Anlamlandirmanin yollari farkli oldugu icin ayni mesajlar bile farkli anlamlandirilabiliyor. Kim der ki, asagidaki yollardan ikisiyle de ayni anlam her daim cikarilabilir...
images


Kor mu dogru anlami bulacak yoksa gozleri olan mi? Belki de ikisi de bulamayacak. Ama ikisi de ne anladiklarina dair bir iletisime gecerlerse, eminim ki daha da ileri bir anlam yaratabileceklerdir. Iste o sebeple bu basligi acma ihtiyaci hissettim.

Aristo, mukemmel ve degismez bir gok var dedi. Kopernik aksini iddia etti. Galileo teleskopla deneysel gozlem sonucu Kopernik'i ispatladi. Newton da formule edip yerine oturttu.

Bazi seyleri yerine oturtabilmek icin...
Tesekkur ederim sana... Elimde bir yazi var... ama simdi paylasima acmayacagim.. Arkadaslari daha uyanir uyanmaz bir yiginla karsilastirmak istemiyorum. Elbette okumayi lutfederlerse...

Sevgiyle kalin..
 

savok

Admin
30 Eki 2009
19,991
83,664
Kasımpaşa
Sevgili bilgibilgi,
gerçekten keyifle okumaya çalışıyorum
çok da beğeniyorum yazmanı
ancak kullandığın Türkçe olmayan karakterler yüzünden
bundan sonra hiç bir "yazın"ı okumayacağım..
Çünkü en sevdiğim dizeler bile katlediliyor..
Bu da benim isteğim..,
Sevgiyle kalın.
 

bilgibilgi

Kıdemli Üye
26 Mar 2009
154
574
Ağabey, dost, SAVOK...
Ama bende Türkçe karakter yok. Çok isterdim ama yok... Düzeltmeyi de inan bilmiyorum. Laptop'u Moskova'dan aldım. Öğret bana; kolay yolu varsa Türkçe yazayım. Bunu da senin için özellikle cafe'den yazdım...
Affet Ağabey... Klavyem farklı... Bu arada, ŞAHİT başlıklı hukukla ilgili yazım hakkında yorumlarını özellikle bekliyorum. Aslında buraya yapıştırsam o yazıları iyi olacak...
Sevgili moderatörlerimiz linkleri kısa bir süre için açsalar...
 

bilgibilgi

Kıdemli Üye
26 Mar 2009
154
574
Lütfen bana Amerikan- İngiliz alfabe ile yazılanları nasıl Türkçe klavye ile yazacağımı öğretir misiniz?
 

savok

Admin
30 Eki 2009
19,991
83,664
Kasımpaşa
Yazdıklarını okumaz mıyım sevgili dostum,
ancak çok zorlanıyorum okurken
ben okurken bile zorlanırken
diğer dostlarımızın da konu ile ilgilenmeleri
yorum yapmaları zorlaşıyor
amacım yazdıklarından daha çok yararlanmak kaygısı, isteği
Bilgisayar konusunda bir acemi olduğumu daha önce de yazmıştım
bu nedenle bir önerim yok..
Ancak ozaki ve diğer üstadların önerisi olabilir..
"Şahit" başlıklı yazıyı atladım galiba ..
Sevgiler.
 

bilgibilgi

Kıdemli Üye
26 Mar 2009
154
574
Evet Ağabey. Ama sadece Şahit değil... Bir de 23 sayfalık +18 bir yazım vardı. Rica etsem önce ŞAHİT sonra + 18 yazımı yorumlar mısın bir 'HUKUKÇU' olarak? Çünkü yorumlanmaya ve hatalarımı görmeye çok ihtiyacım var...

Başta Sevgili Ozaki, bana kolay Türkçe karakterle yazmayı öğretirlerse inanın çok mutlu olurum.. Çünkü ben de okuyanların zorlandığını farkediyorum...
 
Son düzenleme:

bilgibilgi

Kıdemli Üye
26 Mar 2009
154
574
Şimdi, çok beğendiğim bir yazıyı paylaşacağım ama korkuyorum Amerikan-İngiliz karakterde olduğu için. Okuyamazsınız diye... Her zaman cafe'ye de gelemem... Lütfen birisi bana karakter çevirmeyi öğretsin. TANRIM, NE KADAR ZOR BİLMEDİĞİN KLAVYEYİ KULLANMAK...
 
Son düzenleme:

Tsubasa

Admin
11 Mar 2009
530
1,176
Mesaj panelinin üzerinde
● Lütfen Türkçe karakterlerle yazın.
● Yurtdışından yazıyorsanız kullanabileceğiniz karakterler ( Ç Ğ İ Ö Ş Ü - ç ğ ı ö ş ü)
● Göndereceğiniz mesajlar kişiliğinizi yansıtır; küfür, hakaret etmeyin.

Uyarıları var yazacağınız kısa mesajlar için bir çözüm olabilir kopyala yapıştır şeklinde ekstra bir ayarı varsa ve bilen varsa paylaşacaktır.
 

dangzinghunang

Yeni Üye
12 Ara 2009
44
3
ABD
Ben hala inatla Windows XP kullanıyorum. Ayrıca Amerikan Q klavye ile yazıyorum. Taskbar'ın üzerine mouse'umla sağ click yapıyorum. Açılan pencerenin altında Toolbars menüsünü ve onun da altında Language Bar menüsünü aktif hale getiriyorum. Böylelikle taskbar'da soru işareti şeklinde bir ikona sahip olan helpin üzerine gidiyorum. Ve sağ klik yaparak settings'i seçiyorum. Açılan pencerede installed services bölümünde sadece US Keyboard işaretli. Hemen yandaki Add butonuna basıyorum. Orada Input language seçeneğinden Turkish'i seçip onun da altında klavye seçeneğinden Q veya F klavyeyi veya kullandığım klavyeyi seçiyorum. Benim klavyem Q. Şu halde Turkish Q klavyeyi seçiyorum. OK tuşuna basıp, Apply ve OK tuşlarına basıyorum.

Bundan sonra Taskbar'ın üzerinde İngilizce anlamında "EN" simgesi beliriyor. Bu kare şeklindeki simgeye basıldığında klavyemizin İngilizce mi yoksa Türkçe'mi olacağını seçiyoruz. Bundan sonra Türkçe'yi seçtikten sonra çoğu tuş aynı yerde kalıyor, ama [ } ] { / gibi karakterler Türkçe karakter olan ğÜüĞ. gibi karakterlerle değişiyor. Bundan sonra yeni karakterlerin nerede olduğuna alışmak lazım.

Bır arkadaşım klavyenın üzerıne etıketler yapıştırmıştı. Bunun kötü tarafı ise kısayollarla bu klavye sonradan kendiliğinden değişmeye başlıyor. Kullandıkca alışıyor insan. Bu yöntemi Rus bir arkadaşımdan öğrenmiştim. Yakın ailenizle ya da yakın dostlarınızla, size siz olduğunuz için değer veren insanlarla yazışırken bu zahmete girmenize gerek yok ama.

Bana gelince, Thorgal 5 Gölgelerin ötesi geldi aklıma... Sayfa 45... Ben artik gelemem.

Internet'te Turkce olarak takildigim her gun, gordugum sey aslinda ne kadar da olu oldugum. Ayri oldugum. Ne kadar da yabancilastigimiz Turkce klavye ile.
Ben baska bir dunyanin insaniyim, yasadigim gercek dunyaya uyum saglamazsam burada da olurum. O yuzden ben coktan klavyemden Turkce olanini silip attim bile. Burada da tek tek kopyala yapistir yaparak yaziyorum. Ama artik o da zor gelmeye basladi.

Bundan sonra facebook'ta permatikkemal'im. Arkadas olmak isteyen fake isimleri kabul ediyorum. Isteyen Cince klavye ile bile yazabiliyor ve konular kilitlenmiyor.

Gokyuzune gelince, mukemmel ve degismez bir gok yok. Benim anladigim birden fazla gok var.

Selam ve sevgiler...
 
Son düzenleme:

bilgibilgi

Kıdemli Üye
26 Mar 2009
154
574
Q klavye...
.......
Karakterler a-Turkce... Yazmak istiyorum... Ve duzeltmeye harcayacak zamanim yok.. Umarim anlarsiniz...

PITURA’DAN BUGUNE

Pitura, M.O. 216

Comlekci Paulus ve Ozan Lucius soylesiyorlar. Oturduklari Defne agacinin altindaki bos testilerden sarap ictikleri ve sarhos olduklari belli. Lucius yeni siirini okumakta...
- ... ve ovuldu Soylu Simonides Tanrilar katinda
Besyuzler Meclisi bustunu yaptirdi
Ve adi olumsuz kilindi Pitura’da...

- Aman Lucius, bu siiri yazan sen misin?! Sen degil miydin, gecen yilki yarislarda,
“... Hades bile acmaz kapilarini O’na,
Halk dusmani Simonides’e...” diyen?

- Bos ver onlari Paulus. Kana kentine beni goturmesini ve orada bana yaptigi ikramlari nasil unutabilirim? Ustelik bu yil da kendisiyle gidebilecegimi soyledi...

- Ulu Sarap Tanrisi Dionysos, mucidi oldugun iksirin mi kulaklarimin yanlis seyler duymasina sebap olan? Lucius... Bu yaptigin hic de ahlaki bir davranis degil. Seninle birlikte mucadele etmiyor muyduk politik ahlaksizliklara karsi?


- Hah haa hhaahh haa... Comlek Ustasi Paulus, ictigin sarap kadar aklin olsaydi keske... Hahhh haahh haa haa...

Meclis uyesi Timoteus gelir. Yuzu kirmizi ve cok ofkeli oldugu bellidir. Gozleri bos sarap testilerine gider. Ardindan korku ve heyacan arasi duygularla konusur...

- Dionysos kutsasin sizleri kadim dostlarim ama korkarim Bilgelik Tanricasi Athena terk etti bizi. Basimiza gelen bir felaket...

- Bu heyecanin neden Timoteus? Gel, sen de Lucius’la bize katil...


- Simdi olmaz Paulus. Basimiza gelen felaketi bir an once engellememiz gerekiyor.

- Etraftaki tek felaket senin ofken ve heyecanin Timoteus. Otur da sana son siirimi okuyayim.


- Simdi siirin sirasi degil Lucius. Besyuzler Meclisi Simonides’i konsulluge secti.

- Ne? E, ne var ki bunda? Simonides soylu bir kisi...


- Sarap Tanrisi aklini almis senin Lucius. Galilelilerle aramizin bozuk oldugunu biliyorsun. Bu sene de baris antlasmasi yenilenecek. Bu gorusmelere katilmak da Konsulun gorevi.

- E, ne ilgisi var bu dediklerinle, bunca heyecaninin?


- Hem de cok ilgisi var Lucius. Belki bilmiyorsun ama Simonides’in en buyuk rakibi Galilelilerle ticaret yapiyor ve Simonides bunu bozabilmek icin savas pahasina iliskileri bozacaktir. Bunu daha once dile getirdigini duymayan kalmadi.

- Sarap Tanrisi asil senin aklini almis. O’nu kiskaniyorsunuz. O’nun comertligini cekemiyorsunuz asil siz. ‘Halka para vererek kendini once Meclise sectirmis de... Sonra diger uyelere para ve hediyeler vererek konsulluge secilmis de...’ Yapar efendim; yapar... Para onun; comertlik onun. Sizler ancak kiskanc birer Elitistsiniz. Her seye filozoflarin ve bilgicilerin gelmesini istersiniz. Halk parayi seviyor Timoteus; sizin eskimis nutuklarinizi degil...


- Yuce Apollo... Lucius... Bunlari soyleyen sen misin? Simonides’in en buyuk muhalifi...

- Evet, ben... Yuce Konsul Simonides’in onunde saygiyla egilen ben...


Pitura, M.O. 213

Yumuktepe’nin onunde halk toplanmis, bagiriyor:
“Simonides’e olum...”
“Yandaslarina olum...”
Timoteus, yaninda Paulus; yuksekce bir yerdeler. Timoteus elini kaldirir. Halk susar. Timoteus konusur...
- Tanrilar lanetledi Pitura’yi. Dusman ordulari yaklasiyor. Simonides’in sahsi cikarlari icin actigi savas mahvimiza neden oldu. Hazine Simonides tarafindan tamamen soyulmus. Parali asker tutacak bir tek ‘drahmi’miz bile yok. Ustelik o korkak, arkasina bile bakmadan Pergomon’a dogru kaciyor. Tum Pitura’da birlik olma zamani... Birlik olarak silah tutup savasmali...

“Dusmanlara olum...”
“Simonides yandaslarina olum...”
“Once Simonides’in yandalarindan temizleyelim Pitura’yi...”

Lucius birden Timoteus’un arkasinda belirir ve hafifce iterek onune gecer. Elini kaldirir.
Bagirarak konusmaya baslar...

- Dinleyin... Yuce Tanrilar ve Tanrilarin en sevgili hizmetkarlari olan bilge Pituralilar... Soylu ve ayni zamanda bilge Timoteus hakli sozleriyle bir kez daha Athena’nin ovgusunu hak etti. Hain Simonides ne kadar kotuyse sizler de o kadar temiz yureklisiniz... Sizin aklinizi alan ve Simonides’in konsul secilmesini saglayan Yuce Tanrilardir. O Tanrilar ki, sizlerin kendilerine olan bagliliginizi olcmek icin Simonides’i kotu bir sinav olarak basiniza gonderdiler... Oyle bir sinav ki, yari tanrilar bile hakkindan gelemez... Yuce Pituralilar... Bilge ve demokrat insanlar... ‘Sizleri siirlerimle uyarmistim’ diyemeyecek kadar alcak gonullu oldugumu bilirsiniz... Ama, ne cabuk unuttunuz,

‘... Hades bile acmaz kapilarini O’na,
Halk dusmani Simonides’e...’ diye biten siirimi... Simdi yeni bir konsul secelim. Meclisten degil, kendi aramizdan secelim. Sonra dusmanlara karsi savasalim ya da bazi ufak tavizlerle hic birinizin kanini dokmeden ‘baris’ anlasmasi imzalayalim... Barisci ve gururlu Pituralilar...

- Yuce Athena... Degerli Paulus, bu sozleri soyleyen Lucius mu?
- Evet Timoteus O. Korkarim ki halk da ona inanacak...

Halkin arasindan biri bagirir:
“Konsul Lucius olsun. Athena onun aklini ozgur birakmis...”
“Lucius olsun. En bilge Piturali O...”
“Yasa Lucius...”
“Yeni Konsul Lucius...”
“Yasa Lucius...”

- Athena bizi tamamen terk etmis Paulus... Yarinimiz yok artik bizim...
- Bilgelik uzak bize artik...

Pitura ya da yeni adi neyse artik, M.S. 2 binler

Yasayip yasamadiklari benim tarafimdan bile bilinmeyen Simonides, Lucius, Paulus ve Timoteus’un zamanindan beri Pitura’nin sadece adi degisti. Pitura yerine baska bir isim gecti. Ayni halk, ayni politikacilar, ayni sair ve yazarlar, ayni aymazlik, ayni akil tutulmasi...
Paulus’un testileri kirildi; yerlerini cam siseler aldi. Timoteus gibiler ‘paralari’ ve ‘uygun ahlak-sizliga’ sahip karakterleri olmadigi icin politika yapamaz oldular. Hatta cogu zaman is bile verilmedi onlara.
Lucius ve Simonides gibilerse artik kacmadan ve gayet olagan ve rahat bir sekilde halkin arasinda yasar oldular. Ornek gosterilen ve ornek alinan kimseler olarak halkin mazharina nail oldular.
Zavalli Pitura... Ya da adi artik her neyse... Surekli artan nufusuna yer acabilmek icin Zeytin, Defne ve narenciye agaclariyla birlikte yarinini ve ahlakini da yok etti. Hades kutsasin seni ve icinde yasayanlari...

*******
Bu yazi halen var olan, nerede oldugunu tam olarak bulamadigim, ama bana var oldugunu hissettiren Paulus ve Timoteus gibilere ithaf edilmistir...
 
Üst