Dilaver Cebeci

bortecinefb

Süper Üye
12 Ara 2009
2,815
4,396
Deliler Köyü
dcebeci2.jpg

1943'te Gümüşhane'ye bağlı Kelkit ilçesinin Dayısı köyünde doğdu. Ailesinin Kırıkkale'ye göçmesi üzerine ilkokulu orada tamamladı. Ortaokulu Merzifon ve Mersin askeri okullarında, Kınkkale'de başladığı lise öğrenimini Erzincan'da tamamladı. A.Ü. İlahiyat Fakültesi'ni bitirdi (1970) Aydın'da öğretmenlik ve Halk Eğitimi Başkanlığı,İstanbul Ortaköy Eğitim Enstitüsü'nde öğretim görevliliği, Diyanet işleri Başkanlığı'nda neşriyat uzmanlığı, Üsküdar Kız Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. İ.Ü. İktisat Fakültesi'nde İktisat Tarihi yüksek lisansı ve sosyoloji doktorası yaptı. Halen Marmara Üniversitesinde öğretim üyesi, ilk şiiri 1965 yılında Defne dergisinde çıktı, Şiirleri, hikayeleri, mensureleri ve mizah yazılan Devlet, Töre, Bozkurt, Türk Edebiyatı, Türk Yurdu, Güney Su, Ortadoğu, Hergün, Yeni Düşünce, Ayrıntılı Haber, Türkiye dergi ve gazetelerinde yayınlandı. Dilâver Cebeci, millî ve tarihi motiflerle bezeli lirik şiirleriyle tanınır. Edebiyatımıza "Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi" mizahî tipini kazandırdı. Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi imzasıyla yazdığı yazılarında Türk sosyal hayatına bir 16. yüzyıl Osmanlı vatandaşı gibi bakarak, bu hayatın Türk kültürüne yabana yönlerini latif bir üslupla hicvetti. Edebiyatımızda uzun ve hikayemsi mensure türünü denedi ve bu denemelerinde milli romantizmi vermeye çalıştı. Şiirleri: Hun Aşkı (1972, ikinci baskısında mensurelerini ekledi, 1984), Şafağa Çekilenler (1984), Ve Sığınırım içime (1992), Kandahar Dağlarında Sabah Namazı (Kendi sesinden kaset, 1992). Mensureler: Mavi Türkü (1983). Mizahî yazıları: Devranname (Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi imzasıyla, 1984). Oyunu: Büyü (1984). İktisat Tarihi ve Sosyoloji konularında makaleleri olan Cebeci'nin "Tanzimat ve Türk Ailesi" isimli bir kitabı 1993 yılında neşredildi.
 

bortecinefb

Süper Üye
12 Ara 2009
2,815
4,396
Deliler Köyü
Türkiyem

Baş koymuşum Türkiye'min yoluna
Düzlüğüne yokuşuna ölürüm
Asırlardır kır atımı suladım
Irmağının akışına ölürüm

Sevdalıyım yangın yeri bu sinem
Doksan yıldır çile çekmiş hep ninem
Pınarlardan su doldurur Emine'm
Mavi boncuk takışına olurum

Düğünüm, derneğim, halayım, barım,
Toprağım, ekmeğim, namusum, arım
Kilimlerde çizgi çizgi efkarım,
Heybelerin nakışına ölürüm

Deli Çaylar, salkım saçak söğütler
Kışlada komutan asker öğütler
Yaylalarda ata biner yiğitler,
Bozkurt gibi bakışına ölürüm.



Mustafa Yıldızdoğan - Türkiyem
 

bortecinefb

Süper Üye
12 Ara 2009
2,815
4,396
Deliler Köyü
Birlik Çağrısı
Yağı 'Hurra!' deyip hücum edende,
Türk'ün Türk'e küseceği çağ mıdır?
Yüz bin değer yıkılırken bir günde,
Türk'ün Türk'e küseceği çağ mıdır?

Kâfir oku hedef döğer uzaktan
Haber gelmez Kırgız, Tatar, Kazaktan.
Kurtulmadan içerdeki tuzaktan,
Türk'ün Türk'e küseceği çağ mıdır?

Göğümüzden mavi rengi çaldılar,
Tanrıdağ`da tuğumuzu yoldular, ·
Yurdumuzu bölük bölük böldüler,
Türk'ün Türk'e küseceği çağ mıdır?

'Üzerinde gün batmayan' ilin yok!
Yandı Asya, tutunacak dalın yok!
Sarp dağları açmak için dalın yok!
Türk'ün Türk'e küseceği çağ mıdır?

Kalın ordu nerde olsa görülür.
Ülkülere birlik ile varılır.
Yoldaşlarımız, gök pusatlar darılır.
Türk'ün Türk'e küseceği çağ mıdır?

Hey şahinler, cılasınlar, alperler!
Yiğitliği muştulaşmış askerler!
Soğuk yaman, bulut kara, gök gürler,
Türk'ün Türk'e küseceği çağ mıdır?
 

bortecinefb

Süper Üye
12 Ara 2009
2,815
4,396
Deliler Köyü
Hasret Türküsü

Bekleme, ağlama, beni çağırma
Tükendi dermanım gelemiyorum
Bu dağlar harami, yollar ejderha
Yitirdim yönleri bulamıyorum

Ezel meclisinde divan kurmuşlar
Çamurumu çile ile karmışlar
Yazıp çizip ak alnıma vurmuşlar
Hasret fermanımı silemiyorum

Gündüzler, ağ atıp tuttular beni
Geceler, zindana attılar beni
Çağdaş şehirlerde sattılar beni
Zincirlerden azat olamıyorum
 

bortecinefb

Süper Üye
12 Ara 2009
2,815
4,396
Deliler Köyü
Bu Yusuf'un Zindandan Seslenişidir

Eğilin önümde çağdaş güneşler!
Kenanlı yıldızlar varın secdeye!
Issız çöllerde, derin kör kuyularda
Ben görürüm camgöbeği düşleri
Ve ben yorarım sırma şafaklarda,
Bulanık, korkulu düşlerinizi...

Tebessümlerimi yollarım vakur kervanlarla
Küfür karanlığı gecelerinize,
Sonra düşüncelerinizi yeşertirim...
İnce belli üç attır Tih sahrasında;
Güzelliğim, sabrım ve yalnızlığım.
Çılgınca yarışırlar kader güzergahımda;
Nalları değer kader çizgilerinize...

Bilemiyorum, bensiz nasıl olursunuz?
Cibril nefesli rüzgarlarda perdelenir gözleriniz,
Körpe bir ceylan gibi kaçıp gider güzellik,
Ateş yağar avuçlarınıza bir yerden,
Nil söndüremez içinizdeki yangınları,
Ağulu bir yılan ölüsü gibi yatar durur öyle
Mu’cizelere gebe Kızıl Deniz...

Dinleyin hele dinleyin çağdaş kadınlar!
Gamzesiz, zülüfsüz, yorgun kadınlar!
Mor mor halkalarda tutsak kadınlar!
Birer bıçak vermedi mi ellerinize Züleyha?
Çizdirmedi mi güzelliği avuçlarınıza?

Züleyha dedim ya biraz durmalısınız;
Lacivert çöl gecelerinden bir parçadır o,
Gözbebeklerinde dinlenir bereketli Nil...
Nasıl anlatsam size Züleyha'yı;
Gözleri bir vaha gibi yeşil...

Ve gidin!
Nereye giderseniz gidin!
Kuyular her yerde derin!
İster Kenan illerinde, ister Mısır’da,
Zindanlar karanlık, mahzenler serin...

Hapsederim gençliğimi damarlarıma,
Kaç kere yaşanmış bir cenge girerim;
Unuturum sizi çağdaş kadınlar!
Sarılırım sımsıkı soğuk demirlere,
Kıtlıktan, bereketten haber veririm...
Ben yorarım düşlerinizi böyle bilin!

“Ümmü’l Kitab” üstüne yemin ederim;
Bir gün beni çağıracaksınız.
Yediye ve katlarına yemin olsun ki;
Bana muhtaçsınız!
Bana muhtaçsınız!
Bana muhtaçsınız!
 

bortecinefb

Süper Üye
12 Ara 2009
2,815
4,396
Deliler Köyü
Nur Dağından Gelenler

Onlar bu dünyaya niye geldiler
'Li ya'budun' diye diye geldiler.

Konaklı, sofralı tuğralıydılar
Bir dilim ekmekle doya geldiler.

Eline, beline, diline sahip
Kalpleri nurla yuya geldiler.

Burçlar her taraftan çağırıyordu
Onlar yıldız ile aya geldiler.

Ünlü şehirlerde ünsüz gezdiler
Bazen de bir sessiz köye geldiler.

Kutlu seferlerden zaferle dönüp
Ala sayvanlarda toya geldiler.

Din-ü devlek ile mülk-ü millete
Asi olmadılar uya geldiler.

Hem yüzleri hem sözleri güzeldi
En güzel sözleri duya geldiler.

Yedi göbek nesepleri helaldi
Helal rızıkları yiye geldiler

Dağları Tanrı'ydı, Süphan'dı, Nur'du,
Göklerin sesini duya geldiler.
 

bortecinefb

Süper Üye
12 Ara 2009
2,815
4,396
Deliler Köyü
Ellerini Bana Verecekmisin

Dost kentleri yıkıp sana gelmişim
Esirin olmayı şeref bilmişim
Bilsen ıssızlıktan nasıl yılmışım

Bu sessiz dünyama girecekmisin
Ellerini bana verecekmisin

Gül yüzünü geceler dokurum
Şiirimsin günde bin kez okurum
Dara düştüm sağım solum uçurum

Şimdi bu müşkülüm görecekmisin
Ellerini bana verecekmisin

Ümitler dal-budak, ümitler sıcak
Ellerinki karanlığı kovacak
Bir rahmet bekliyorum yağdı yağacak
Bu kısır toprağı sürecekmisin
Ellerini bana verecekmisin
 

bortecinefb

Süper Üye
12 Ara 2009
2,815
4,396
Deliler Köyü
Güven

Koç yiğidim, Bahadırım, Ozanım
Alp Dadaşım, Yağız Efem, Ozanım
Bir nârada dokuz tümen bozanım,

Tuğ kaldırıp yürüyecek Bozkurtum!
Tanrım Türk'ü koruyacak Bozkurtum!

Dört yaman sızım var inceden ince;
Vatanca, Bayrakça , Törece, Dince...
Ay-yıldızın ışığını görünce,

Arsız otlar çürüyecek Bozkurtum!
Tanrı Türk'ü koruyacak Bozkurtum!

Yeline de Ergenekon yeline!
Kurban olam kutlu ülkü yoluna!
Yetmiş körük milyon oldu biline!

Demir dağlar eriyecek Bozkurtum!
Tanrı Türk'ü koruyacak Bozkurtum!

Bizim ilde doğan olur baz olur,
Kara taşa pençe vursa iz olur.
Bir yiğide yedi kâfir az olur!

Orduları kürüyecek Bozkurdum!
Tanrı Türk'ü koruyacak Bozkurdum!

Yola çıktık Tanrıkurtlar yolundan,
Yandık piştik 'Kızıl Elma' derdinden.
Günde bin kez Gükbörünün ardından

Beş yüz köpek ürüyecek Bozkurtum!
Tanrı Türk'ü koruyacak Bozkurtum!

Dokuz ışık kör zulmeti yaranda
Dokuz sene şölen olur Turanda
Ol Yezdan'ın va'di Kur'an'da

Soysuz eller kuruyacak Bozkurtum!
Tanrı Türk'ü koruyacak Bozkurtum!
 

bortecinefb

Süper Üye
12 Ara 2009
2,815
4,396
Deliler Köyü
Sitare

“Çeşmek Be-zen Sitare
Ezmen Mekon Kanare”

Nerden çıktın karşıma böyle Sitare
Efsaneler dökülüyor gülüşlerinde
Kirpiklerin yüreğime batıyor
Telaşlı bir kalabalığın ortasında
Ayaküstü konuşuyoruz
Nedimin nigehban nergisleri gibi
Üstümüzde bütün nazarlar
Çok utanıyorum Sitare
Dün oturup hesap ettim
Sen doğduğun zaman
Ben bir askeri mektepte talebeymişim
Sen bilmezsin Sitare
Burada gündüzler çekip durduğumuz bir mercan tespih
Geceler içinde uyuduğumuz birer siyah buluttu
Her akşam dokuzda yat borusu çalardı
Yat borusu baştan aşağı hüzün çalardı
Bir derin uykuya atardım kendimi
Siyah benli bir kız düşlerime kaçardı
Bende onu alır anamın düşlerine kaçardım

Bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum

Seninle konuşurken Sitare
Aklıma yıldızlar dökülüyor
Bir çaresiz Zühre oluyorsun Babil caddelerinde
Ateş gözlü kahinler koşuyorlar arkandan
Binlerce meşalenin ışığı kımıldıyor saçlarında
Gökyüzü salkım salkım
Zigguratlar tıklım tıklım
Dönüp dolaşıp dudaklarına takılıyor aklım
Ah benim bu akıldan sıyrılmış aklım
Kimi gün boşlukta konacak yer bulamayan
Kimi gün inatçı yosunlar gibi kepez diplerine yapışan aklım
Gözlerine baktığım zaman Sitare
Bütün çöllere ay doğuyor
Yoldaş ediyorum kendime İmrül Kays’ı Antere’yi A’şa’yı
En kuytu vahaları dolaşıyorum
Hangi vahaya gitsem çadırlar sökülmüş Sitare
Çadırla su arasında bir cılga var
O cılgada narin ayak izlerin var
Durgun suya düşüp kalmış gözlerin var

Bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum

Bazan sapsarı bir benizle geliyorsun
Yorgun çizgileri alnında uykusuzluğun
Biliyorum içinde bir sızı var
Bıçak ağzı gibi bir sızı var
Bu sızıdır işte seni verimsiz kılan
Züheyr’in Suad’ı gibi keremsiz kılan
Kuzeyden güneye
Güneyden kuzeye
Heyy! Gidip geliyorum bu çöllerde
Kureyş’in heybetli ve inatçı develeri
Hiç aldırmadan benim esmer sevdama
Geviş getiriyorlar ufka bakarak
Ben kaçıp Yesrib’e sığınıyorum
Yesrib bahane, bir kitaba sığınıyorum
Dağda, ovada, badiyede okuduğum hep elif
Elif diyorum Sitare, sineme elif çekiyorum
“Ah minel aşk-ı ve halatihi..”
Çok eski bir gerçektir bu biliyorum

Bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum

Sinsi bir yağmur altında beraber yürüyoruz
Ve ikimizde ıslanıyoruz
Ben ne yağmurlar gördüm Sitare
Ben kaç kez iliklerime kadar ıslandım
Bilmiyorum sen kaç yaşındaydın
Ben göğü hep bir kurşun gibi ağır
O şehirde sırılsıklam gezerdim
Bölük bölük insanlar boşanırdı tapınaklardan
Tapınaklar insanları safra gibi atardı
Sonra hepsi bir yere toplanıp bana bakarlardı
Bir gün bu şehrin kirli yağmurları alıp götürdü beni
Gidip bir Uygur çadırında göğü dinledim
Kara bulutlar kükrerken bir Kaşkar sabahında
Oturup Aprunçur Tigin ile seni konuştuk
Bakışlarımı sunuyorum, tereddütsüz alıyorsun
Gizli bir tebessümle çağırıyorum, geliyorsun
Kaşı karam, gözü karam, saçı karam
Umay gibi yumuşak huylum
Nerden çıktın karşıma böyle
Sesin ılık bir bahar güneşi gibi ığıl ığıl akıyor içime
Asya’nın bozkırlarında ordular düşüyor peşime
Yığılıp kalmışım bu Anadolu toprağına Sitare
Adam akıllı yorulmuşum
Ellerin böyle olmamalıydı
Ellerine acıyorum
Ve kim bilir kaç zamandan beridir kalbimi öğütlüyorum
Durup durup ıssız yerlerde
“güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
Daha çok işimiz var” diyorum

Bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum
 

bortecinefb

Süper Üye
12 Ara 2009
2,815
4,396
Deliler Köyü
Hasret

Şu dumanlı doruklarda
Boz şahinler uçmaz gayrı
Gözelerden ağı çıkar
Alperenler içmez gayrı

Obam yurdum talan oldu
Destanlarım yalan oldu
Yollar birer yılan oldu
Kervanlarım geçmez gayrı

Hani mavi denizlerim
Üç kıtada nal izlerim
Kör mü oldu bu gözlerim
Çaşıtları seçmez gayrı
 

altay1944

Onursal Üye
30 May 2009
3,147
4,515
Dilaver Cebeci Sagusu

DİLAVER CEBECİ SAGUSU

Cebeci istasyonuna, garip Dilaver geldi
Rahmet seferi trenle, usul usul yol aldı

Tuna’ın yamacına, oturup ta baharda
Doya doya bir yudum, kımızı içemedik
Mor dağlar eteğine, yağan her damla karda
Bozkır çiçeği gibi, hesapsız açamadık
Kana kana bir yudum, kımızı içemedik

Ünlü şehirde hani, ünsüz gezenler varya
Sendemi onlar gibi, göçüp gittin Dilaver
Bozkırda at koşturan, kahramanlardan kalan
Kargını, kalkanını, tuğlarını bana ver
Ansızın aramızdan, göçüp gittin Dilaver

Bir hüzün muştusudur, sırlara kadem vurmak
Damlayan yaş sen misin, Bozkurtların gözünden
Boynumuzun borcudur, kılıçla selam durmak
Sitareyle beraber, kayarken gökyüzünden
Dökülen yaş sen misin, bozkurtların gözünden

Sen ki kale burcusun, tut Yıldızı Ay ile
Selam eder Asya dan, elde kopuz ozanlar
Ne seni ne bayrağı, düşürmez ölse bile
Kırk ok yese bağrına, Ulubatlı Hasanlar
Destan düzer Asya dan, elde kopuz ozanlar

Baş koyup Türkiye’min, o uzun yollarında
Senin dilinden ancak, senle yürüyen anlar
Vatanımın dört yana, uzayan kollarında
Can verse son nefeste, ölmez ki kahramanlar
Senin türkünden ancak, senle yürüyen anlar

İnmiş Ötügen gibi, bahadırlar yurdundan
Beyler yüceliğinde, asil kanlı bey ağam
Gök tüğlü yelesiyle, gökbörünün ardından
Beş yüz değil bin köpek, ürüyecek ey ağam
Heybetler heybetinde, asil kanlı bey ağam

Senin için toplanmış, Kağan’ın fermanıyla
Küfrün zul yüreğini, mızrak gibi delenler
Alparslan’ıyla Yıldırım’ıyla Dündar’ıyla
Gökte seni bekliyor, nur dağından gelenler
Zalimin ciğerini, mızrak gibi delenler

FATİH KOCATEPE
 

altay1944

Onursal Üye
30 May 2009
3,147
4,515
Dilaver Cebeci Ağıdı

İlime uzaktın sen,fakat gönlüme yakın,
Ten hem hayata bağlı,hem ölüme yakın,
Acı haberin geldi, bize zulüme yakın,

Söyle,öbür dünyada,,yol gözleyenler mi var?
Dilaver Cebeci’yi çok özleyenler mi var?

Dün düşerken yola “şahinler süzüldü “mü?
“Yüreğine atılan kördüğüm çözüldü “mü?
Taşına “Türkiyem’in Ozanı” yazıldı mı?

Dosttan çok neyin vardı,şan aşkına mı göçtün?
Burda bulamadığın “Hun Aşkı”na mı göçtün?

Geride kalanlara halin sormadan gittin;
Türklüğün çatısını çatıp,kurmadan gittin;
Yağıların beynine yumruk vurmadan gittin;

Gittin diye düşmanın bozuldu mu oyunu?
Çaşıtların tümünün kuruttun mu soyunu?

Kimsesiz kaldı şimdi,yazamadığın “sultan”,
Sensiz kaldı,”Türkiye’n”,ölemediğin vatan,
Gökten değil cihandan “yıldız kaydığı zaman”,

Gece yarılarında mektubu kim yazacak?
Hangi dostun elleri sana mezar kazacak?

Nasıl vardığın yerde divanlar kuruldu mu?
Gençosmanoğlu’na hal,hatırlar soruldu mu?
Yetik Ozan’la sazın teline vuruldu mu?

Vardığın yerde otağ sözünle inleyecek,
Başbuğ ile Atsız Bey şiirin dinleyecek.

Naim Özdamar

 

altay1944

Onursal Üye
30 May 2009
3,147
4,515
Bize bir şey bırakmamışsın.Birde Dilaver CEBECİ Ustayı başka ağızlardan dinleyelim diye...
 

bortecinefb

Süper Üye
12 Ara 2009
2,815
4,396
Deliler Köyü
Bize bir şey bırakmamışsın.Birde Dilaver CEBECİ Ustayı başka ağızlardan dinleyelim diye...

Sevgili gönüldaşım, biliyorsun seninle deterjanlar aynı :), maalesef bu büyük insanı 29 mayıs 2008'de kaybettik, elim ölümünü yazamadı birtürlü biyografisinde. Kendisini hasta olduğu zaman o zaman çalıştığım şirkette müdürüm olan bir öğrencisiyle ziyaret etme fırsatım olmuştu. Çok kalender ve bir o kadarda bilgi sahibi bir insandı.
Mehmet Nuri Yardım Ağabeyimiz ardından uzunca bir veda yazısı yazmıştı o yazıyı hala saklıyorum. Son paragrafında benimde bilmediğim bir şiirini eklemişti. Onuda senin şerefine yazıyorum...

Vefa dağıydı Dilâver Cebeci ve Destan Şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun Hakka yürüyüşünün ardından aşağıdaki şiiri yazmıştı. Şimdi nöbet devri sizde ey şairler! Günümüzün “Genç Osman”ı Dilâver Cebeci sevgisiyle donansın mısralarınız, bekliyoruz, okuyacağız:

“Aylardan Ağustos, günlerden Cuma”
Geldi “ircî” emri açıldı semâ,
Şâir veda etti iklim-i Rum’a,

Döğünsün destanlar, ağlasın şiir,
Allah Kadîm, Allah Bâkî, Allah bir.

Ağdı ta göklere niyazım, gitti!
Yıldırımlar düştü, Niyazim gitti!
Hâlim, istikbâlim ve mâzim gitti!

Âgah ol İstanbul, uyan ey şehir!
Allah Kadîm, Allah Bâkî, Allah bir.

Gitti, som altundan zaferler vardı
Yedi kat mehterli seferler vardı
Âdem ejderhası ne erler vardı

Ölüm sonsuzluğa akan bir nehir,
Allah Kadîm, Allah Bâkî, Allah bir.

Cennette şölen var, burada elem,
“Destanlar Burcu”nda sızlasın alem.
Ey mübarek kâğıt, yeminli kalem!

Fâtiha okuyun, getirin tekbir
Allah Kadîm, Allah Bâkî, Allah bir.

Mehterbaşı has dur, geçen Genç Osman!
Dilimin bahtını açan Genç Osman!
Fânilik mülkünden göçen Genç Osman,

Gel beni teskin et, gülbank çeken pîr!
Allah Kadîm, Allah Bâkî, Allah bir.
 
Üst