Otto Dix

ilhanx

Süper Üye
15 Ağu 2009
5,401
178
Otto Dix (1891-1969)
Dix’in sanatının odağında yer alan Eros ve ölüm konusudur. Bu, Dix’in insan yaşamının çok çeşitli yanlarını işlemesini, resmetmesini sağlayan bir konuydu; Dix’in 1920'lerde ve daha sonra yaptığı resimlerin ana konularının çıkış noktası sonraki tarihsel ve biyografik etkilerle belirgin biçimini alacaktı.Dix’in yaşama bakışıyla Nietzsche’nin felsefesi arasında kesin bir bağ vardır. Nietzsche gibi Dix de dünyayı güçler canavarı (monster of force) olarak görüyordu: İyinin ve kötünün ötesinde, doğumla ölüm arasında sonsuz devirli hareketlerle yaşamı yaratan ve yıkan bir güç.Eros, şehvet ve yaşam deneyimiyle birlikte yaşam değiştirdi. Cinsel sapıklık, ******lik, fiziksel bozulma Dix’in yapıtlarına hakim olmaya başladı.Dix’in savaş önce resimlerinde de kavgayı, acıyı, ölümü işlediği görülür, ama 1914-1915 yıllarının desenlerinde ve resimlerinde bu konu çok daha yoğunlaşmış bir biçimde karşımıza çıkar.Yıkı Çiftlik, Top Ateşiyle Yerle Bir Edilen Köy, Çiçekli Siper gibi desenleri, Alev ve Akşam Güneşi gibi guvaşlarının ortak özelliği, kimi yerde kalınlaşarak kübist bir görünüm veren köşeli, kesik çizgiler kullanılmış olması, genel bir parçalanmışlık duygusu uyandırıyor. Konturlar, kesin çizgilerle belirtilmek yerine taramalarla yumuşatılmıştır; böylece yapıtın plastik değeri azalıyor ama uzamsal olarak yayılan bir etki yaratılıyor. Savaşın vahşeti, patlayan mermilerin, bombaların aniden uyandırdığı dehşet, gece saldırıları, pusular doğrudan teknikle canlandırılıyor: Desenlerin kırık, keskin çizgileri sanki bir patlamanın sonucu. Savaşan insan figürleri onları doğanın, kendilerini çevreleyen yıkımının bir parçası olarak gösteren geometrik çizgilerle kuşatılıyor. Askerlerin hemen hemen sürekli olarak karanlıkta kaldıkları siperler, yeraltı sığınakları Dix’in çizimlerinde tebeşir, mürekkep, karakalem yüzeylerle yakalanmış; yeraltı kasvetinin karanlık ve aydınlık nüanslarını vermek için dikkatle kullanılmış malzemelerdir. Yıkılmış yapılar, moloz, atılan mermilerin gökyüzündeki ışıkları, patlayan bombalar, askerlerin yeraltındaki varlıkları- savaş her yanıyla genel bir kaos, parçalanma imajı yaratıyor. Dix’in tekniği bu deneyimden kaynaklanıyor. Desenlerindeki, guvaşlarındaki kırık çizgiler ve soyutlama eğilimi Dix’I her yanıyla saran ve fiziksel ve organik bütünlüğün parçalanışını yansıtıyor. Dix’e göre savaş her birinin yalnızca soyut, atomlarına ayrılmış bir biçimde yakalanabileceği sonu gelmez bir dizi yıkıcı eylem.Dix desenlerden Savaş başlığı altında gravürlere geçti. Ona bu gravürlerdeki amacının ne olduğu sorulduğu zaman (Siperde Savaş, 1920-1923; ünlü Savaş üçlemesi gibi) “Savaşı dizgemden çıkartmak istedim” diye yanıtladı.Gravürler savaştan, inanılmaz yoğunlukla işlenmiş tekil sahneleri canlandırıyor; ayrıntının ele alınışındaki kesinlik savaşın yıkıcı psikolojik etkisinin dokunaklı bir tanığı. Dix burada anılarını döküyor, onları bedeninden çıkartıyor. Acımasız bakışı kimi zaman dayanılır gibi değil; savaş alanının canlandırıldığı titiz gerçekçilik izleyenin katlanabildiğinden öte. Tekil yoğunlujları içinde bu kıyım ve yıkım bir bakıma tarihin dışında; Dix yaşamın evrensel bir gerçeği olan insanoğlunun yıkıcılığı görüşünü sergiliyor. Gravürler acının ve vahşiçe ölümün doğası üzerine gelen bir yorum getiriyor.Dizideki gravürlerin çoğu yaralı bedenleri, korkunç bir biçimde parçalanmış, çürümeye yüz tutmuş cesetleri gösteriyor. O dönemin öbür resimlerinde de olduğu gibi yüze ve ellere özel bir önem verilmiş; bir zamanlar bireyin kişiliğinin aynası olan, artık kader öyle istediği için bireyliğinin yitimini gösteren eller ve yüz. Ölen Asker’deki insan yüzü ve eli madeni levhanın asitle iyice etkilenmesi yoluyla, yumruk büyüklüğünde karadelikler yapılarak belirsizleştirilmiş. Aynı biçimde Telörgüye Takılmış Ceset’de ve Çamurdaki Ceset’de kafatasının ve kol kemiklerinin değişik çürüme aşamalarını göstermek için çeşitli gravür teknikleri kullanılmış.Gravürlerin bir başka önemli özelliği Dix’in, geniş bir grafik etki sağlamak için, iğneyi kullanış yöntemi. Ölüm Dansı, 1917 Yılı ustalıklı bir ışık-gölge oyunu çalışması. Askerlerin yukarıdan bir perspektifle görülen örselenmiş bedenleri bütün acıklıklığıyla gece karanlığı içindeki bir pırıltıyla aydınlatılmıştır, gözler önüne serilmiş. Kollar ve bacaklar öyle garip biçimlerde bükülmüşler ki görünüşlerinin uzaklaştırıcı bir etkisi var. bu yabancılaşma duygusu, kör, düşüncesiz yıkma eylemiyle onun somut sonuçları arasındaki boşluğun açıkça görüldüğü Dans’da da yakalanmış; eylemi ve sonucu iki ayrı gerçek olarak algılayan insan aklı aralarındaki bağı kavramakta yetersiz. Dix savaş resimlerini suçlama ya da uyarı olarak yapmadı; istediği tek şey kendi yaşadıklarının yükünden kurtulmaktı.


otto-dix-flanders.jpg


otto.jpg


MachineGunnersAdvancing.JPG


OttoDixTheWildMan.jpg
 
Üst