Yeni Baskı Plaklar (2019'un Son Plakları)

Lami Tiryaki

Onursal Üye
21 Nis 2009
513
3,729
Merhaba,
Değişik türden yeni plaklar basılmaya devam ediyor. Şöyle bir inceleyelim;

Nesrin Sipahi-Aşk Mevsime Bakmaz: Plak iyi güzel.. de, yahu Nesrin Sipahi deyince akla 70’lerde doldurduğu birbirinden güzel Yeşilçam fantazi şarkıları plakları geliyor. Durum buyken 85 tarihli bu en son doldurduğu plağa neden karar verdiniz anlayamadım… Olmasın demiyorum ama öncelik daha başka olmalıydı.

Ayten Alpman & Asu Maralman-Türk Pop Tarihi: Ada Müzik Türk Pop Tarihi adı altında 45’lik toplaması plaklar basmaya başladı. Asu Maralman, Ayten Alpman güzel örnekler. Plaklar kaliteli açılır kapaklı olarak basılmış. Günümüzde 45’lik veya toplaması şeklinde plak pek basılmıyor. Sırf bu açıdan bile çok kıymetli bu plaklar. Dönem baskısı 45’liklere servet öde(ye)meyenler için biçilmiş kaftan. Keyifle dinliyorsunuz. Keşke “Bir Zamanlar Serisi”ndeki gibi birazda editoryal bilgiler koysalardı içlerine. Bizde “kayıt” anlamında arşivcilik maalesef geliş(e)miyor. Plaklara editoryal ekler konulmuyor. Yazılan kitap sayısı da çok sınırlı. O yüzden diskografiler ve koleksiyoncuların internet sitelerindeki bilgilerle yetiniyoruz. Her bir plak basıldığında da bu olasılık ilelebet silinip gidiyor.

Hüner Coşkuner-Yeşilçam Klasikleri: Hüner Coşkuner’in bildik yorumlarıyla keyifli bir plak olmuş. Baskı standart sıfır baskı kalitesinde. Yeşilçam şarkılarının orijinal yorumlarını bulup temizleyip piyasaya vererek rekor kırabilecekken, bunu yapmayan yapımcılara örnek olur umarım. Vedat Çetinkaya’dan da böyle bir örnek var şu anda piyasalarda. Ama insan filmlerdeki yorumları arıyor ister istemez (bknz girişteki Nesrin Sipahi notum). Aklıma gelmişken Cahit Berkay’ın film müzikleri albümü için de aynı şeyleri yazmak mümkün. Dönemin filmlerindeki müzikal yorumlar olmayınca çok yavan geliyor. Almadım bile plağı.

İbrahim Tatlıses-Mavi Mavi: Dönem baskısının zarf usulü düşük kaliteli kapağını, fotoğrafları çiftleyip açılır kapak haline getirmişler çok güzel olmuş. Ben arşivimdeki dönem baskısından Yalnızım’ı dinlerken kasetlerde olup plakta olmayan girişteki makaslanmış bölüm için üzülürdüm. Yeni baskıda bu eksiği gidermişlerdir diye düşünüp aldım. Ancak aynı kaydı yeniden basıvermişler. Boşuna almışım. O nedenle dönem baskısı bende olan Gülüm Benim’i alma gereği duymadım. Bir yenilik getirmiyor çünkü. Mavi Mavi plağı Standart yeni baskı kalitesinde ve çok rahatsız etmiyor. Dönem baskısı örneklerini pahalı bulanlar için tavsiye ederim.

Gönül Yazar-Dertleri Zevk Edindim: Sanatçının sanırım ilk uzun çalar plağı, ancak kapak farklı. Orijinal kapağı çok daha güzel nostalji doluyken bu kapak pek tatmin etmedi beni. Kağıt ve baskı kalitesi güzel ama, işte… Plak baskısı güzel. Sanatçının klasik türk sanat müziği yorumlarını keyifle dinliyorsunuz.

Erkut Taçkın: Nedendir bilmiyorum sanatçının bu tek plağının sadece kapağı 2700 küsur liraya nette alıcı bekliyor. Plağı ise bir sitede 11000TL ve bir başka sitede 2750TL’den satılıyor!?.. Vay be!.. Neyse, ben yeni baskı plağı aldım 90liraya!!.. Orjinalinin aynısı zarf kapak ile piyasaya verilmiş. Baskı fena değil, ancak şarkılar çok güzel. Romantik ortamlarda gider bir şekilde. Tavsiye ederim.

Müslüm Gürses-Mahzendeki Şarkılar: Elenor Plak sanatçının bu hiç bir yerde yayınlanmamış şarkılarını yayınlamakla güzel bir hizmet veriyor. Dönem baskısı olmadığı için çok kıymetli bir plak bence. Bu plakta daha bir 90’lar tarzı şarkılar yer alıyor ve kayıtlarda güzel. Kapağın aynısı fotoğrafının yer aldığı bir poster hediye olarak çıkıyor. İçinden çıkmazsa bayinizden ısrarla isteyin! Heh hee…

Zülfü Livaneli Plakları: Sanırım pek çok kişinin beklediği bu hizmeti sonunda Seyhan Müzik yerine getirdi. Fiyatlardaki abartı nedebniyle Nazım Türküsü dışında dönem baskılarına el sürmediğim bu plakların Günlerimiz dışında tamamını aldım. Kapak tasarımları orijinaliyle aynı. Baskılar güzel. Kulağı rahatsız etmiyor. Livaneli plaklarının çok kıymetli bir özelliği plak kapaklarındaki editoryal bilgilerdir. Onlar aynen korunmuş. (Birisi istisna: Gökyüzü Herkesindir plağının kapağı tam bir felaket. Kaset kapağında yer alan çok güzel künye bilgileri plağın kapağında yok. Hitler’e şarkısı kapakta Hitle’re şeklinde yazılmış. Sezen Aksu’Lu şarkının sözlerinin son satırı karşı sütünda kalmış. Bu halde nasıl baskıya verilmiş anlamadım) Plaklar keyifle dinlenebiliyor. Ancak nedendir bilinmez plaklar orijinal kronolojiye uygun olarak yayınlanmıyor. Mesela Gökyüzü Herkesindir’den önce Zor Yıllar olmalıydı. Umarım onu da basarlar. Gökyüzü Herkesindir’i öğrenciliğim zamanında harçlığımla kaset olarak almıştım ve 32 yıldır arşivimde duruyor. Şimdi emeklime yakın plağını da bastılar ve onu da aldım. Albüm böylece benim hayatımın iki ayrı dönemine eşlik etmiş olacak. Bilmeyenler için, bu albüm daha önce sadece kaset ve CD formatında basıldı. Plak olarak ilk kez piyasaya verildi. Umarım Saat 4 Yoksuni Crossroads, Yol ve Film Müzikleri’ni de bizi çok bekletmeden piyasaya verirler.

Cem Karaca-1 Mayıs (İşçi Marşı): Piyasada öylesine bir Cem Karaca enflasyonu var ki akıl alır gibi değil. Bazı şarkılar üç yeni baskı plakta ayrı ayrı yer alıyor (Tamirci Çırağı, Parka vs…) Bende olmayan tek plağı 1 Mayıs 45’liği olduğu için bu plağın basıldığı haberi beni sevindirmişti. Ancak plaktaki kalan 9 şarkının tamamı şu anda piyasada olan sıfır baskı Cem Karaca plaklarındaki şarkılar. Yani bir tek şarkı için LP hazırlamışlar ve 160TL ödüyorsunuz almak için. Yine de dönem baskısı döküntü haldeki 45’liklere de servet istedikleri için gittim aldım sevinçle. Eve gelir gelmez koydm pikabıma dinledim. …ve üzüldüm. Son zamanlarda aldığım plakların içindeki en kötü kayıt bu olmuş. Hani CD’den apartma dediğimiz kayıtlar var ya. Yavan mı yavan, detayları duyulmayan kulağın algılamak için çok çaba asarfettiği türden kayıtlar. Ahanda öyle işte. Hayal kırıklığı yaşadım. Yine 1 Mayıs hevesim kursağımda kaldı. Keşke bozuk br kayıt ta olsa dönem baskısı bir kasetten filan apartıp çıtırtılı da olsa 45’lik olarak bassalarmış. 1 Mayıs işçi mitinglerinin bu sembol marşı daha iyi ibr baskıyı ve kapakta editoryal yazıyı hakediyor.

Edip Akbayram-1985: İşte umutla beklediğim bir başka plak. Dönem baskısı ben de olmayan bu plak nihayet arşivimdeki yerini aldı. Orijinal tasarımına uygun basılmış. Şarkılardan Orhan Veli’nin şiirinden bestelenmiş Vesikalı Yarim’I çevirip çevirip dinledim bir kaç kez. Harika.

Selamlar
Lami Tiryaki



 

Beymelikli18

Onursal Üye
26 Eyl 2014
18,880
52,465
Kendi Koltuğunda
Süper yazılar üstadım, yorumların çok güzel, zevkle okudum.
Plağın yanında, eski plak çalar ve müzik setleri hakkındaki yorumlarını ya da makalelerini bekleriz. Çok teşekkür ederiz. Selamlar..
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Lami Tiryaki

Onursal Üye
21 Nis 2009
513
3,729
Süper yazılar üstadım, yorumların çok güzel, zevkle okudum.
Plağın yanında, eski plak çalar ve müzik setleri hakkındaki yorumlarını ya da makalelerini bekleriz. Çok teşekkür ederiz. Selamlar..

Teşekkürler dostum. Bu öyle derin derya bir konu, ki adına başlıklar açmak düzinelerce yazı yazmak lazım. Ama nostaljisi derseniz o mümkün değil. Çünkü nostalji olamıyor bir türlü. Plağın, pikabın modası hiç geç(e)miyor…

Aslında plakçalar veya pikap dendiğinde 60’lara gitmek lazım. İlkin gramofon vardı. Sonra pikaplar geldi. Radyo dışında bir kaynaktan müzik dinleyebilmek gerçekten harikaydı. Kasetler ve kasetçalarlar sonradan geldi. Koleksiyonumdaki Hayat Resimli Roman dergilerinde “Plaklararası” diye bir dizi-yazı köşesi var. Hangi yıl hangi sayı hatırlamıyorum ama birinde “kaset” tanıtılıyordu. “Bu yeni ürün plağa göre şöyle böyle” diye iki hafta boyunca tanıtmışlar kasetleri. Neyse, kasetçaların öncülü kartuşlu bantlar veya makaralar başka bir alem tabii onları ayrı değerlendirmek lazım...

Pikapların varlığı, 60’larda İstanbul sosyetesi ve varsılların evleriyle sınırlıyken 70’lerde her eve pikap girmeye başlamıştı bile. Örneğin bizim evde vardı bir tane. Babam Neşet Ertaş plaklarını döndürüp döndürüp çalardı(küçük kardeşimin adı Neşet’tir. Hapishanelere Güneş Doğmuyor’u plaktan ezberlemiştim o dönem). Sonra daha ucuz ve daha “pratik” kaset-teypler çıkınca pikaplar yeniden-bu kez gönüllülük esasıyla-ikinci plana itildi(Türkiye’de-Almanya’daki gurbetçilerle paralel -2000’lerin başına kadar sürecek , bir kaset çılgınlığı yaşandı). Pikaplar seçkin mekanlarda yine varsılların evlerinde ve işyerlerinde filan yer buldu kendine.

80’lerde müzik setlerinin seri üretimiyle pikaplar yeniden evlerdeki müzik sistemlerinde boy göstermeye başladı. Tabii bu müzik seti de pek öyle ucuz bir şey değildi. O dönemlerde “araba-teypleri” modaydı. Bunlar arabalardan sökülüp, hoparlörleriyle birlikte evlerde müzik setlerinin prototiplerini oluşturdular yıllarca. Ancak müzik seti olayı bambaşkaydı. Ortaokul yıllarımızda arkadaşlar fiskos yapmaya başlamıştı. “Ya müzik seti diye bir şey çıkmış. Yok böyle bir şey arkadaş!...” diye sokak muhabbetleri ediyorduk. Sonra lise yıllarında o müzik setlerini “plak-bant stüdyoları”nda bolca gördük. Plaklardan homojen veya karma kaset çoğaltıp satan satış yerleriydi. O dönemde hayatımın ilk karma kasetini doldurtmuştum. 60’lık (yani 60 dakikalık kayıt alabilen) kasetimin A yüzünün ilk parçası Orhan Gencebay’ın “Bir Teselli Ver” şarkısıydı. Sonra kasetime büyük abilerden biri el koymuştu. “Yürü lan, ne kaseti?..” derken korkumdan arkama bakamadığımı hatırlıyorum. Vahşi bir dönemdi. Vahşi bir ülkeydi yaşadığımız (şimdi de farklı mı acaba?..)

80’li yıllarda ülkede Sony, Pioneer, Kenwood gibi büyük markaların çok katlı müzik setleri ve televizyonları boy gösteriyordu. ODTÜ’de okurken sık sık Ankara’nın Necatibey Caddesi’ndeki mağazalara gidip cihazlara ağzımın sularını akıtarak bakardım. O cihazları alacak ne para ne pul vardı bende. Aile yok, para yok, sadece karnımı doyurmakla meşguldüm. Tabii insan iflah olmuyor, ruhunu da doyurmak istiyor. Arada bir öğlen yemeklerine gitmeyip arttırdığım parayla kitap veya kaset alıyordum. Yurtta arkadaşların walkmanlerinde dinliyordum aldıklarımı (80’lerde aldığım kasetlerimin tümü hala raflarımda ışıl ışıl duruyor. İçlerine yazdığım notlarımı bile bu gün yazmışım gibi tertemiz tutuyorum...) Walkman deyip geçmeyin bir dönemin pratik müzik setleriydi onlar. Küçücük bir cihaz, radyosu ve teyp kısmı vardı. Kemere asılabilirdi. Stereo ses sitemine sahipti, ki kulaklıklarından gelen sesin keyfinin nasıl olduğuna inanamazsınız. Hani bugünkü dijital ses yavanlığı ve stereo ses doğallığı muhabbetleri var ya. İşte o duyguyu en iyi walkmande yaşarsınız. Hazırlık sonrası yaz tatilinde Didim’de turizm sektöründe çalışmıştım(çok zor geçmişti doğrusu. Millet tatil yaparken 35-40oC sıcakta plajda veya restoranda koşturmak hem yorucu hem de pek güzel bir duygu değil). İyi para kazanmış, döner dönmez Necatibey’e koşmuş müzik seti satan dükkanların birinden Sanyo marka ekolayzırlı bir walkman almıştım. O sırada dükkanda alışveriş yapan iki havacı astsubay vardı. Biri dönüp “çocuklar da işte böyle babalarının paralarını harcıyor bol bol” diye bir laf etmişti. Adamın bütün sülalesini terminatör hızında kafamda sinkaf ettikten sonra hızla çıkmıştım dükkandan. O gün kimse beni üzemezdi. O walkman bana ODTÜ’yü bitirtti. Sürekli kulağımda ya TRT-3 ya da kasetlerimden biriyle yıllarca beni mutlu etti. İyice performansı bittikten sonra çocuğun birine hediye etmiş, yenisini almıştım(hala sergi rafımda boy gösteriyor. Arada bir kaseti takar koşuya çıkarım. Hala müthiş keyifli)…

Mezun olup askerlik iş güç derken ilk iş koşa koşa gidip katlı müzik setlerinin en iyisini alayım diye Necatibey’e tekrar gittim. Ama maalesef birkaç yıl önce pikaplarına bakıp iç geçirdiğim müzik setlerinin üretimi durmuş iyi mi?.. Pikapsız, “söraundlu” 5 hoparlörlü kedi dötü kadar cihazlar kaplamış ortalığı. Servet versen ne olur ki… Neyse baktım olacak gibi değil…

Oooo, bayaa uzatmışız muhabbeti. Ya baktım yukarıdaki paragrafların her birinden uzun uzun araştırma yazıları, makaleler, hatıralar çıkar. Ufak ufak değiniriz arada artık…

Selamlar
Lami

 

yazicizahmet

Onursal Üye
12 Nis 2011
2,308
38,629
Sevgili Lami Üstadım; Bir paragraf arası katkım olsun. 1963 ya da 1964 de Sevgili Babacığım (Işıklara ersin), elinde bir paket ile geldiğinde çok heyecanlanmıştık. Paketi açtığında ne olduğunu anlamadığımız alet bir pikap idi, ama otomatikti. On adet plak bir orta direğe dizilip hepsinin peşisıra çalmasını bekleyerek dinlerdik. Gecekondumuzda yaşadığımız o Neşet'li, Mahsuni'li, Ajda'lı Hayat dolu günlerimizi anıladım sizi okuyunca. Teşekkür ederim. Sevgi ve saygılar.
 

Beymelikli18

Onursal Üye
26 Eyl 2014
18,880
52,465
Kendi Koltuğunda
Üstadım heyecanla yazınızı okurken, aynı zamanda bana verdiği keyfi de anlatamam; zira resmen o zamanlara defalarca gidip gidip geldim. İnanır mısın ortaokul yıllarımda, derslerde hep katlı müzik seti çizer dev kolonlarla kendimi avuturdum. O yıllarda bir müzik seti parası resmen servetti. Bu yüzden, dükkanların vitrinlerine ağzı açık olarak çok bakmışlığım vardır. İlk teybim mono idi ve tabii ki babama aldırmıştım. Sonra yine mono teyplerim olmuştu. Sonra yaz tatilinde çalışırken 15 liraya ilk stereo müzik setimi almıştım. İki hoparlörlü olan, öyle kat kat degildi. Şimdi dev bir müzik setine sahip oldum henüz 4 -5 ay oldu ve hala arayış içindeyim. Ekolayzır ve kolonlar bakıyorum onlara, pikapta var ama 1 adet bile plağım yok. Dinleyemedim. Kasetlerim ve CD'lerim çok var.
Eski müzik setlerinin yerini hiç bir şey tutamaz. Ne varsa yine eskilerde var. Stereo müzik dinlemenin keyfi hiç bir şeyde yok. Selamlar, saygılar.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Lami Tiryaki

Onursal Üye
21 Nis 2009
513
3,729
Sevgili Lami Üstadım; Bir paragraf arası katkım olsun. 1963 ya da 1964 de Sevgili Babacığım (Işıklara ersin), elinde bir paket ile geldiğinde çok heyecanlanmıştık. Paketi açtığında ne olduğunu anlamadığımız alet bir pikap idi, ama otomatikti. On adet plak bir orta direğe dizilip hepsinin peşisıra çalmasını bekleyerek dinlerdik. Gecekondumuzda yaşadığımız o Neşet'li, Mahsuni'li, Ajda'lı Hayat dolu günlerimizi anıladım sizi okuyunca. Teşekkür ederim. Sevgi ve saygılar.

Ne nostaji... Aslında bu ortaya dizilen plakların sırayla düşerek cihaz tarafından çalınmasına dayalı sistem, sonradan batı ülkelerinde bolca kullanılacak olan "jukebox"ların da prototipi olmuştur. Kocaman bir makineye bir dolu plak doldurup makinenin numaralı tuşlarına göre sıraya diziyorsunuz ve müşteriler bir para ödeyerek bu tuşlar vasıtasıyla istedikleri plağı makineye çaldırıyorlardı.

Sonra bu tip pikapları bir süre otomobillerde denediler. CD çalar gibi plağı pikaba "verip" yolda giderken dinleyebiliyordunuz. Hatta ben bir örneğini dahi görmüştüm. Ancak bu pek tutmamış. Eh, o kadar plağı otomobilde saklamak, yolda giderken sarsıntıdan etkilenmeden çalmak pek mümkün olmamıştı, ki modası çabuk geçmiş. Ancak bütün bu pikap, kartuşlu müzik çalarlar vb cihazların otomobillerde kullanılmasının modasının çabuk geçmesi, kasetlerin dolayısıyla oto radyo-teyplerin yaygınlaşmasıyla oldu. Kaset hakikaten uzun süreler en pratik müzik dinleme aracı olarak kaldı.

Aslında bir ara da bu kaset meselesini masaya yatırmak lazım. Her aradan çıkıyor meret..

Selamlar
Lami
 

Lami Tiryaki

Onursal Üye
21 Nis 2009
513
3,729
Üstadım heyecanla yazınızı okurken, aynı zamanda bana verdiği keyfi de anlatamam; zira resmen o zamanlara defalarca gidip gidip geldim. İnanır mısın ortaokul yıllarımda, derslerde hep katlı müzik seti çizer dev kolonlarla kendimi avuturdum. O yıllarda bir müzik seti parası resmen servetti. Bu yüzden, dükkanların vitrinlerine ağzı açık olarak çok bakmışlığım vardır. İlk teybim mono idi ve tabii ki babama aldırmıştım. Sonra yine mono teyplerim olmuştu. Sonra yaz tatilinde çalışırken 15 liraya ilk stereo müzik setimi almıştım. İki hoparlörlü olan, öyle kat kat degildi. Şimdi dev bir müzik setine sahip oldum henüz 4 -5 ay oldu ve hala arayış içindeyim. Ekolayzır ve kolonlar bakıyorum onlara, pikapta var ama 1 adet bile plağım yok. Dinleyemedim. Kasetlerim ve CD'lerim çok var.
Eski müzik setlerinin yerini hiç bir şey tutamaz. Ne varsa yine eskilerde var. Stereo müzik dinlemenin keyfi hiç bir şeyde yok. Selamlar, saygılar.


Sevgili Beymelikli18 üstadım hepimizin anıları bir şekilde benzeşiyor işte. Bir dönem servet ettiği için ancak hayallerimizi süsleyebilen katlı müzik setleri yerine şimdilerde daha büyük sistemlerimiz var ama içimizde kalan o ukte çıkmıyor işte bir türlü.

Anladığım kadarıyla plak almaya da başlayacaksınız. Gerçekten çok meşakkatli ve bütçe yiyen bir iş. Dönem baskıları deseniz her biri ayrı ayrı servet ediyor. Yeni baskıların hepsi de stereo kayıt değil, bazılarının dilnemesi çok keyifsiz olabiliyor. Ancak her şeye rağmen eski çizgi romanları arayıp bulmak gibi bunun da müthiş bir koleksiyonculuk keyfi var. Kondüsyonu iyi bir 45'lik bulup, bakımını yapıp rafa veya kutusuna koymak, arada bir çıkarıp pikapta döndürmek... Yani bu keyif anlatıılır gibi değil yaşamak lazım.

Bir akrabamızı yazlığında ziyarete gitmiştik. Adam sabit fikirli insanı çileden çıkaracak kadar tutucu ve huysuz biri! Tam Oğuz Aral'ın "Huysuz İhtiyar"ı yani. Kocaman yazlığın bahçe terasına bir mikro müzik teybi koymuş sesi bile duyulmuyor. "Ya abi şuraya adam gibi bir şeyler koysan ya, eve uymuyor böyle..." diyecek oldum "zamanında benim sıpalar aldırttı bana kocaman bir şey, yukarıda duruyor, 1550 Mark verdim zamanında... Ne getiririm ne koyarım buraya " diye cins cins söylendi. Çıktım üst kata baktım, örtünün altında kocaman bir şey var. Örtüyü bir kaldırdım, tozun toprağın içinde Kenwood marka 7 katlı bir müzik seti, öylece kuzu gibi yatıyor. Neredeyse hiç kullanılmamış. Alt katında 10-15 tane de 45'lik plak var. İndim "ya abi yukarıda bir tane canavar var siz burada köpek eniğiyle oyalanıyorsunuz" deyince yengemle epey bir övündüler bu kez. Aldıklarında bir kere CD ile denemişler sesi bile ürkütmüş filan. Ama belli, bir daha çalıştırmamışlar bile... Yaa böyle insanı hüzünlendiren örenkler de var işte...

Selamlar
Lami
 
Üst