Milliyet Sanat Dergisi (15 Eylül 1991) Sayı 272

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,211
75,231

Milliyet Sanat Dergisi 1991 - Sayı 272
15 Eylül 1991
15 günde bir çıkar
3000 Lira


"Milliyet Sanat Dergisi" Türkiye'nin en uzun soluklu kültür ve sanat dergisidir. Hâlâ çıkıyormuş. İlk sayısı 1972 yılında çıkan bu dergi önceleri Milliyet gazetesinin eki olarak haftada bir kez veriliyordu. Milliyet'in Milliyet olduğu yıllardı ve haftanın diğer günlerinde de başka ekler verilirdi. İki yıl sonra, Mart 1974'teki 70. sayısından itibaren paralı oldu ve haftalık bağımsız bir dergi olarak yayın hayatını sürdürmeye başladı. 209. sayıdan sonra 1980 yılında aylık oldu ve tekrar 1. sayıdan başladı. Bir ara ayda iki kez çıkmaya başladı. Şimdi yine aylık çıkıyormuş. 44 senedir piyasada olan bu derginin 1991 yılında çıkmış 272. sayısını sunuyorum. O yıllarda 15 günde bir yayımlanıyormuş. 1990'larda da hâlâ ilk günkü gibi gazete kağıdı benzeri bir kağıda (2. hamur?) basılıyordu ama ne olursa olsun çok zevkle okunuyordu. Bu dergiyi, şimdilerde sağda solda gördüğüm kuşe kağıda rengarenk basılmış gösterişli ama içeriği kof dergilere bin kere tercih ederim. Bu dergilerden ÇD'nda çoğalırsa kendine özel bir başlık açılabilir.


F8ZPKEC.jpg

(MediaFire)
 

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,211
75,231
Ah scanfan, ben de bu dergiden tomarla vardı. Neredeyse bir çuvala yakındı...
Yok fiyatına hepsi bir sahafa gitti. Sırf evde yer açılsın diye...

Şimdi ki aklım olsaydı bir kutuya koyup bantlar çatı arasına atardım...

Dünya yozlaşınca ve kültür seviyesi düşünce elimdekilerin değerini şimdi daha iyi anlıyorum...

60'lı 70'li ve 80'li yıllardan hiç bir şeyi atmamak lazım...
Ben yaptım siz yapmayın! :(


Böyle bir deneyim yaşamayanımız muhtemelen yoktur sevgili "Motion". En çok da taşınmalar sırasında olur böyle şeyler. Ülkemize tam anlamıyla yerleşik düzende olan insan çok azdır diye tahmin ediyorum. Hemen hemen herkes sürekli bir taşınma hali içinde. Ezelden beridir köyeden kasabaya, kasabadan kente sürekli bir göç vardır zaten. Üniversite kazanılır, başka kente gidilir. Askere gidildiğinde iki sene yoksunuzdur evinizde. Evlenirsiniz baba evinden ayrılırsınız, başka eve taşınırsınız. Kendi şehrinizde iş bulamaz, ancak başka bir şehirde iş bulabilsiniz, hadi tekrar yola düşülür. Tayin olursunuz, marş marş! Aynı kentte bile, kira anlaşmazlığı olur, hadi başka ev ara, işe yakın bir ev olsun dersin, hadi yeniden taşın. Emekli olursun, dur pederin sahil kasabasındaki evinde yaşayayım dersin, haydi yine taşın. Bu yer değiştirmeler uzun bir sürece yayılmış olduğu için kanıksanır, verdiği hasarlar zamanla unutulur gider. Dedesinin ve babasının doğduğu bir evde yaşamayı sürdüren kaç kişi vardır acaba bizim ülkemizde? "İki göç bir yangına bedeldir" diye bir söz vardı. Kitapların en önce yok olması çok doğal, çabuk gözden çıkarılırlar. Hele yakınlarınızın (anne, baba, eş, çocuk...) kitaplara olan ilgisi sizin kadar fazla değilse o kitapları bir daha görme ihtimaliniz çok azdır. Ben çok meraklı olduğum için, yeterli bir bütçe de ayırarak kütüphanemi de gittiğim yerlere hep yanımda taşıdım. Çocukken olanlar hariç birkaç kez de (en az 7) taşındım. Onlara ayrı bir kat bile tahsis ettim. Ama yine de çok kitabım kayboldu. Son örnek: "Mikrop" dergilerimi diğerleri gibi kolileyip etiketlediğimi ve listelediğimi çok iyi hatırlıyorum. Taşınırken bir köşeye atılmış herhalde ve yukarıya taşımamış işçiler, şimdi yok o Mikrop'lar! İşin garibi taşındıktan 9 yıl sonra bunu farkettim! Şimdi de özel bir nedenle kütüphanemin yarısını kendim tasfiye etmiş durumdayım.

 
Son düzenleme:
Üst