Milliyet Çocuk Dergisi 1986 Sayı 24

Doktor Kim

Aktif Üye
17 Mar 2011
325
14,126
Milliyet Çocuk Dergisi Sayı 1986 / 24
16 Haziran 1986​

Milliyet_Cocuk_1986_Sayi_24_Cizgi_Diyari_001.jpg


Milliyet_Cocuk_1986_Sayi_24_Cizgi_Diyari_015.jpg



Milliyet_Cocuk_1986_Sayi_24_Cizgi_Diyari_008.jpg

Milliyet Çocuk Dergisi Sayı 1986 / 24 Dengeli 40 Mb:


Milliyet_Cocuk_1986_Sayi_24_Cizgi_Diyari_038.jpg

Milliyet Çocuk Dergisi Sayı 1986 / 24 Ham Düzenleme 28 Mb:




Milliyet_Cocuk_1986_Sayi_24_Cizgi_Diyari_032.jpg

Çocuk dergileri ve Milliyet Çocuk

Geçen gün kalktım sahafları dolaşmaya başladım. Kararlıydım, Milliyet Çocuk dergisi alacaktım kendime. Milliyet Çocuk dergisiyle çocukken, 1982-83 gibi tanışmıştım. Ama elimdeki sayılar ben daha minicikken yayınlanmış sayılardı. Ablamın bir arkadaşı çocukluğunda biriktirdiği dergileri bana göndermişti. Ne hazineydi! Onlarcası bir aradaydı ve ben her birini onlarca defa okumuştum. Tadı hâlâ damağımdaydı!

Sahafları dolaşmamdan bir süre önce, çocuk dergilerinin durumunu merak etmiştim. Çıktım ve gazete bayilerini, market düzenindeki kitapçıları dolaşıp bulabildiğimi topladım. Eve ağır bir torbayla döndüm. Ne yazık ki o ağır torbadan çıkan tek bir dergide bile gramajına yakışır bir içerik yoktu. Dergilerin çoğu televizyonda yayınlanan Ben10 ya da Pocoyo’dan apartılmış malum çizgi film gibi dizilerin dergisiydi. Az ve niteliksiz işle yüksek kâr buna denir! Bir tanesi şu holigan spor gazeteleri tadında bir “çocuklar için futbol” dergisiydi. İlginçtir, bu futbol dergisinde bir tek spordan söz edilmiyordu. Tüm bu kâğıt israfı dergilerin, hadi kibarlığı bırakayım, tüm bu çöpün ortak noktası, tamamı Çin’de üretilmiş, sağlık yönünden şüpheli plastik oyuncaklar falan veriyor olmasıydı. Bugün piyasadaki en iyi iki çocuk dergisinin TÜBİTAK’ın çıkardığı Bilim Çocuk ve Meraklı Minik olduğunu biliyordum zaten. TÜBİTAK’ın Darwin’e sansür koymasının ve bir bilim kurumu olarak evrim teorisinden bu kadar korkmasının düşürdüğü gölgeye rağmen hem de. Bilmediğim, geriye kalan çocuk dergilerinin bu kadar berbat olduğuydu. Ağzımın tadı kaçmıştı.

Ağzımdaki bu bozuk tadı gidermek için dolaşmaya başladım sahafları. Aradığımı bulmam kolay olmadı. Nihayet ağzına kadar kitap ve belge dolu bir sahafta karşıma çıktı Milliyet Çocuk dergileri. Sahaf hanım bir tomar dergiyi önüme koydu. Ah, o ne büyük bir keyifti! Bazılarının kapağını hemen hatırladım. Sevdim onları. Bazılarını karıştırırken bir yazıyı, bir fotoğrafı anımsadım. Ama en çok döne döne okuduğum çizgi öyküleri anımsadım. Eh, kendi kendimin sağlamasını da yapmış oldum böylece: Okuma sevgisi aşılamak için çizgi roman gibisi yoktur!

Mıstık tarafından çizilen “Uzay Çocukları – Silahlı Gezegen” dizisinin yıllarca “uçan ayakkabı” hayalleri kurmama neden olan sahnesi
Defalarca söylemişimdir: Ben kitap okumayı seviyorsam, bunun temelinde çizgi romanlar ve Milliyet Çocuk dergileri vardır. İşte yine ellerimin arasındaydılar. Ne yazık ki hepsini birden satın almam mümkün değildi, o kadarına param yetmezdi. Başladım dergileri bunu alabilirim, bunu almasam da olur diye ayırmaya. Sonra bir tur da alabilirim dediklerimden eledim istemeye istemeye.

Milliyet Çocuk o kadar dolu bir dergiymiş ki, şimdi de alıp eve getirdiğim sayılarını açıp bildiğiniz “okuyorum”! Zaten dergiyi hazırlayanlara bakınca başka türlüsünü beklemek anlamsız olur. 1977 yılında, derginin başında Abdi İpekçi varmış. Sorumlu yazı işleri müdürlüğünü Ülkü Tamer yapıyormuş. 1981 yılında derginin yayın yönetmenliğini Tarık Dursun K. yapıyormuş. Derginin yazarları arasında Müjdat Gezen, Haldun Taner, Orhan Boran, Yalvaç Ural, Aziz Nesin var. Düşünsenize, Aziz Nesin yıllar sonra yobaz canilerin kendisini yakarak öldürmeye çalışacağından habersiz, Viyana Çocuk Yurdu’na yaptığı gezide kendi kurduğu vakfı çocuk yurdu için ne kadar güzel şeyler öğrendiğini anlatıyor mutlu mesut.

Milliyet Çocuk birçok farklı alandan birçok farklı konuyu taşımış sayfalarına. Bilim teknik konuları, hayvanlar, yabancı memleketler, doğa, eğlenceli yazılar, hatta Dünya’dan ve Türkiye’den günlük haberler veren bir gazete eki bile var. Ve elbette bir sürü ama bir sürü çizgi roman var! Yalnız çizgi roman mı, fotoroman bile var! Ama bana sorarsanız, Milliyet Çocuk dergisinin bugün bana en komik gelen bölümü, Doktor Cüneyt Arkın’ın çocuklara sağlık tavsiyeleri verdiği bölümdür.

Gördüğünüz gibi ağzımın tadı yerine geldi. Çocukluğumda elimden düşürmediğim dergimin birkaç sayısı beni mutlu etti. Ne güzel dergiymiş, kimler hazırlamış, kimler yazmış, çizmiş… İtiraf etmeliyim ki, çocukken bu dergileri elime aldığımda kim hazırlamış, yazarı kimmiş hiç de umurumda değildi. Olması da beklenmez zaten. Ama eğer bugün dönüp de o insanlar kimmiş diye bakmasaydım ayıp etmiş olurdum. Her birine ayrı ayrı teşekkür ederim. Yıldıray 14/09/2012


Sevgili dostum Direnç11' in verdiği izinle Milliyet Çocuk listelerindeki kırmızıları maviye döndürelim. Çok teşekkür ediyorum sana sevgili dostum.

Milliyet_Cocuk_1986_Sayi_24_Cizgi_Diyari_034.jpg


Milliyet_Cocuk_1986_Sayi_24_Cizgi_Diyari_029.jpg


Milliyet_Cocuk_1986_Sayi_24_Cizgi_Diyari_001.jpg

Kapağın gerçek hali budur. Derginin ilk sahiplerinden biri arka sayfadaki Türk Büyükleri resimlerinden ikisini kesip çıkarmış... Artık beğendiğinden mi, ödev için mi gerekti de ondan mı yada sevmediği için dergimden uzak dursunlar bunlar diyerek mi kesip çıkardı bu iki Türk Büyüğünün resmini bilemiyorum... Elinde bu sayının tam baskısına sahip olan varsa tez merakımızı gidersin!
İçim elvermedi ve kapaktaki aynı konu iç sayfada da vardı ondan yararlanarak yeni bir kompozisyon oluşturdum.

ZamanGezgini
 
Son düzenleme:

Doktor Kim

Aktif Üye
17 Mar 2011
325
14,126
Bizim Milliyet Çocuk’larımız vardı

Haziran 18 2008



Bilmem ki kaçıncı ev taşınmamızdı.

Defalarca evden eve taşınmış bir kiracı ailenin eşya taşımakla ilgili usanmışlığı ile, gidilecek yeni kira evine mümkün olduğu kadar zamanı dolmuş eşyayı ve hırdavatı taşımama gayretindeyle toparlanıyorduk.

Fatih’te oturduğumuz kira evi müteahhite kat karşılığı verilmişti.

Oda sayısı bol, tavanları hayli yüksek, zemini ahşap dışı yarı kagir bir binaydı.

Şimdilerde yerinde zevksiz bir sakalet abidesi yükselen bu güzel evin, o zamanlarda oturduğumuz katında cumbası bile vardı.

Mütevazi bir bahçesi, özenle bordürlenmiş çiçeklikleri ve her bir kat sakinine ait kömürlükleri ve rahmetli ev sahibimiz Murat amcanın vefatına yakın bir zamana kadar içinde tavuklarını beslediği bir kümesi bile vardı.

Evin kat karşılığı müteahhite verilmesiyle bize de kışkış denmesinden dolayı toparlanıyorduk.

Senelerin anılarına ve yaşanmışlıklarına müteahhit emri ile kazma vuracak ameleler hazır bekliyordu.

Kendimi ilk bildiğim sokağın o köşebaşını süsleyen narin yapılı Osmanlı evi yıktırılacak ve yerine bir zevsizlik abidesi yükselecekti.

Tamamını dolduracak kadar eşyamızın olmadığı o evde odalardan bir tanesi eski eşyaların konduğu ardiye durumundaydı.

Benim de yıllarca model model uçaklar yaptığım, minik elektrik deneyleri ile edisonculuk oynadığım bir gizli sığınağımdı…



Eski kitaplarımı ve yıllardır biriktirdiğim tüm Milliyet Çocuk dergilerimi burada muhafaza ederdim.

Yaz sıcağının çok kavurduğunı sandığımız arnavut kaldırımlı sokaklarda kafa dengi arkadaş bulamadığım vakitlerde yaz tatillerini geçirdiğim tatil kampımdı bu oda.

Sokağından bir kamyon geçse, kamyonun gürültüsünden daha fazlasını evin içinde hissederdik.

Sallanırdık…

Normal birşeydi…

Ev sallanırdı. Zira yarı kagir yarı ahşaptı.

O evin sallanması kadar doğal birşey olmadığından ufak tefek zelzelelerin çok ta umurumuzda olmadığını hatırlarım.

Evin ardiye olarak kullanılan o boş odasında yatılı okuldan arta kalan zamanlarda yaz aylarında bol miktarda kitap bitirdiğimi hatırlıyorum.

Ahşap zemine serili bir kilim üzerinde, şimdilerdeki gibi çok yakıcı gelmeyen yazların tam ortasında birkaç açık pencere ceryanında püfür püfür, taze meyve eşliğinde ne Aziz Nesin’ler ne Reşat Nuri’ler kalırdı okunmadık.

Ama tabi ki, çocukluk ve ilkmilliyetcocuk.jpg

gençlik dönemimizin ayrılmaz parçası ve haftadan haftaya utana sıkıla para isteme sebebimiz olan Milliyet Çocuk çok farklı bir yerdeydi.

Bilmemki bu değersiz yazı parçasını okuyanlar içinde: "Ya hakikaten ne şanslıymışsınız. Keşke şimdilerde bizim de böyle bir dergimiz olsa…” diyebilecek birkaç genç çıkar mı?

Ya da ne bileyim: "İhtiyar… Bilmem farkında mısın? Ne okumak istersem internetten zaten bulurum." mu derler bana?

Ben şimdi birazcık anlatayım da…

Gelin bakın bakalım…

Bizler mi erken geldik dünyaya yoksa şimdikiler mi geç kaldı bizim tattıklarımızı aramaya…

İlk Milliyet Çocuk dergisinin eve nasıl girdiğini çok hatırlamıyorum.

Ama daha sonradan tarihlere baktığımda 1977 yılından dahi dergilerim vardı.

Eh… Okumaya 7 yaşında başladıysak ve 1979′a denk geliyorsa demek ki bir şekilde birileri tarafından elimize oyuncak niyetine bunlardan birkaç tane tutuşturulmuş okul öncesinde…

Derginin müdavimi olmam ve iyice tadını almaya başlamam üçüncü sınıfta başlamıştı.

Neye mi benzerdi bu dergi?

Haftalıktı.

Dergi için babadan para istemesi kolaydı.

"Al benim aslan oğlum" der ve verirdi.

Kısıtlı harçlıkla evi döndürme sanatını gösteren annemden bu fuzuli masraf için para koparmak çok ama çok zordu. Üstelik kendisini bu konuda ezip babamdan aldığım harçlıkla dahi dergi almam başlıbaşına suçtu çoğu zaman. Neylesin? Zor zamanlardı. Bir çocuk dergisi kaç ekmek ediyordu?

Ama her hafta o dergiyi almak üzere bakkala ya da gazete büfesine elinde o dergiyi almaya yetecek kadar para ile gitmek mutluluktu.

Evet…

Mutluluktu…

Şimdilerde her istediği yapılıp da sevinci ancak birkaç saat süren veletlerin mutsuzluklarını görüp üzülüyorum.

Alt tarafı 50 sayfalık bir dergiyi satın alabilmek ve sayfalarının kokusunu duya duya okumak ne büyük bir mutluluktu.

Benim çocukluğumda 67 milyonluk dev bilr ülke de değildik. Nereden bakarasan bir 15 milyon daha azdık.

Ve!

Benim çocukluğumda bu ülkede neredeyse 10′a yakın çocuk dergisi yayınlanırdı.

Benim favorim olan Milliyet Çocuk ile birlikte, Tercüman Çocuk da vardı. Nedense ben pek sevmezdim. Milliyet Çocuk’un içeriği daha zengin ve her nedense özgüveni sağlam, hür insanlar yetiştiren bir misyona sahip gibi gelirdi bana. Seksen sonrasında, seksenlere imza atanların tam istediği biçimde insanları yetiştirecek türkiye çocuk dergisi de eklendi çocuk dergileri kervanına.

Bankalar çocuklara "alın harcayın babanız nasıl olsa öder " diye kredi kartı dağıtmaz, sosyal sorumluluk gereği kendi çıkarttıkları dergilerden dağıtırlardı hem de bedavadan. Biz yetişemedik ama Yapı Kredi’nin Doğan kardeş’i, İş Bankası’nın "Kumbara" isimli dergileri vardı.

Yani…

“Aman okusunlar” diye çaba gösterilen bir kuşaktık iyi ya da kötü…

Tommiks ve Teksas’lar bize yasaktı.

Çaktırmadan bulduğumuz yerlerde onları da okurduk arada. Şimdikiler galiba onları da okumuyorlar.

“Hiç olmazsa bari Tommiks Teksas okusunlar.” diye çocuklarını playstation karşısından kurtarmaya çalışan ana babaları görüyor üzülüyorum.

Dönelim Milliyet Çocuk’a…

Neler hatırlayacağım bakalım…

Zihnimin sisli bulvarları arasında kalan birkaç anıyı yakalamaya gayret ediyorum.

Ardiye olarak kullandığımız o boş oda…

Neredeyse boyuma yakın dergi öbeği…

Yıllarca biriktirilmiş..

Gideceğimiz evde nereye koyulacak onca şey?

Gereksizleri almayacağız.

Eh artık çocukta değildik ki… Tam onaltım bitmişti…

Sokakta oynayan çocukları çağırdığımı hatırlıyorum.

Beşer onar dağıtmıştım hepsini… İçim kan ağlayarak…

Günün birinde halbuki bu ülkede, sadece çocuklar için değil , büyükler için dahi böylesine dolu bir içeriği üretecek babyiğitlerin olmayacağını bilseydim bu kadar kolay vazgeçebilirmiydim o biriktirilmiş dergilerden?

İsimler hatırlıyorum…

Ülkü Tamer…

Şair Ülkü Tamer derginin yayıncı kurulundaydı.

Yalvaç Ural… Memlekette kendisini çocuk edebiyatına vakfetmiş bir abide…

Bu adamlar memleketin çocuklarına içeriği dolu bir dergi çıkartmak için uğraşırlardı bu ülkede…

Ülkü Tamer’i ya da Yalvaç Ural’ı bilen bir bol kot pantolonlu, rap müzik tutkunu, hamburger tüketicisi bir zibidi çıksın ben bu sitede bir daha ukalalık etmeyeceğim.

Mıstık, uzay çocuklarını çizerdi…

Hayal gücümüzde bir uzay gemisi ve tarihe yolculuk. Ne bir vurdu kırdı ne de fasaryadan efsane kahramanlar…


Bilgi… Eğlenirken dahi bilgi…

Sinan Gürdağcık, Mırnav ismindeki kedi karakterine can verirdi.. Eğlenirdik. Farkında olmadan da kedileri severdik belki de bu sayede.

Ne bileyim belki de kedileri çok matrak hayvanlar olarak görmem bu nedenledir.


Çünkü biz Garfield’dan evvel Mırnav’ı tanıdık.

Red Kit okuma sevdamızı da bu dergiden elde ettik.

Pahalı yabancı çizgi romanların teliflerini alıp Türk çocuğuna da bu şekilde düzgün tercümeler ile sunmuş olurlardı.

Yazdıkça çocuk hafızamın sisleri dağılıyor…

Bilmem kaçıncı yıla ait dünya kupasıydı acaba… 78 mi 82 mi?

Halit Kıvanç yazılar yazardı.

Müjdat Gezen yazardı…

Orhan Boran uzun kulaklı yuki tavşanı ile diyaloglarını anlatırdı her hafta.

Yaşar Kemal’in "ince memed"ini İsmail Gülgeç çizgileri ile yeniden yorumlardı. (İş bankasının kumbara dergisinde olsa gerek)

Şimdilerdeki gibi popstar peşinde telefon mesajı yağdırılmaz, gerçek starların sanat emekleri o sayfalarda yazı, öykü, şiir, çizgi roman olarak kendisini gösterirdi. Sabun köpüğü gibi patlayacak hevesler değildi yapılanlar. Adam gibi çınar gibi sağlam işlerdi.

Bir tarihe kadar da her hafta ünlü bir romanın çizgi romanının derginin tam ortasında ayrı bir dergi gibi verildiğini hatırlarım.

Nice ünlü romanların önce oralarda çizgi romanlarını okuyup sonradan da gerçeklerini o hevesle okuyup bitirdiğimi hatırlarım.

Robert M. Ballantyne tarafından kaleme alınmış Mercan Adası isimli mükemmel romanın çizgi romanını hatırladım şimdi. Onlarcası içinden en fazla aklımda kalan o olmuş demek ki?

Yıllar geçtikçe…

Milliyet Çocuk’ta okunabilir ve okunması halinde yüksek faydaların elde edilebileceği sayfalarda ciddi azalmalar oldu.

Belki artık kadro eksilmişti.

Belki de bizim de son anda ucundan yakalandığımız atari kuşağı daha az okur olmuştu.

Tonton hükümeti dönemiydi ve kağıda mürekkebe zam üstüne de zam gelince kalite de düşüyordu belkide…

Dedim ya ben de çocuk dergisi okuyacak yaşı da geçmiştim sanki…

Biriken dergileri mahallenin çocuklarına dağıtmış ve cumbalı evden de taşınmıştık.

Milliyet Çocuk ne zaman ve ne şekilde yayın hayatına son verdi hatırlamıyorum.

Sadece bir ara Çarşaf dergisine amatör karikatürlerim ile katılmaya gayret ettiğim dönemlerde derginin yeni bir anlayış ile tekrardan çıktığını duymuş ve bir örneğini incelemiştim.

Baştan sona tek bir yazılı sayfa olmayan ve çizgi roman dergisine dönüştürülmüş birşeydi…

Zaten atari’nin modası geçmiş ve şanslı evlerde Commodore 64′ler ve Amiga marka bilgisayarlar gözükmeye başlamıştı.

Evinde bilgisayar oyunu olmayanlar için atari salonları, ikinci üçüncü ve özel televizyon kanalları vardı…

Kim oturup okuyacaktı?

Okumadan yetişen kuşak şimdilerde okumak nedir hiç bilemeyen bir kuşak yetiştiriyor.

Miliyet Çocuk gibi bir dergi bir daha belki hiç olmayacak…

Onlarca dergi içinden aldığım bilgi kırıntılarının halen kafamın içinde olduğunu hatırlıyorum.

Üç kuruşluk derginin içinden her hafta fasikül fasükül verilen ansiklopedileri daha sonradan ciltlettirip kütüphanelerimize koymuşluğumuz da vardı.

Ne tesadüf ki bilgisayar namına bildiğim ilk şeyleri bu şekilde yayımlanan bir ansiklopediden öğrenmiştim.

Anlamasam dahi okuduğum ve okumaya gayret ettiğim o bilgiler, günün birinde bilgisayardan ekmek kazanmama imkan sağlayan ilk bilgiler olmuşlardı.

Ne tesadüf!

Milliyet çocuk, yeni çağa damgasını vuracak olan yeni teknolojiyi çocuklara anlatmaya ve öğretmeye çalışırken yeni çağın okuma sevmezliğine yenilmiş gibi…

Bir daha bu ülke’de Milliyet Çocuk gibi dergiler olmayacak korkarım.

Korkarım ki bir daha hiçbir çocuk her hafta koşa koşa gazete bayisine gidip bir önceki haftadan yarım kalan maceralarını takip edemeyecek Red Kit’in ya da Baytekin’in.

Bizim Milliyet Çocuk’larımız vardı…

Biz iyi çocuklardık…


M. Fatih Özcan

Düne ait sözlerim vardı… Söylemedim. Bugün geç. Ama yarın daha geç olacak.



Bakın bu yazıya yorum yazanların arasında kim varmış?

Sinan Gürdağcık

16 Temmuz 2010, 01:06

Sevgili Fatih,
Bu güzel yazınızı okuyunca şunu düşündüm: Demek ki biz o kadar da boşuna emek sarfetmemişiz.
Teşekkürler.
Gözlerinden öpüyorum.


Bu yorumun sahibi yukarıdaki ana yazıda altını çizerek ve farklı renkte vurguladığım üzere Milliyet Çocuk Dergisi çizerlerinden Sinan Gürdağcık'tan başkası değil...

Tabi ki emekleriniz çok değerli sevgili Sinan, sizlerin değerini çok iyi biliyor ve saygı, sevgi ve hayranlık duyguları besliyoruz sizlere...


İşte Sinan Gürdağcık hakkında kısa bir bilgi:

Sinan GÜRDAĞCIK, (1953- )


1953 yılında Edirne'de doğan Sinan Gürdağcık, ilk, orta ve liseyi burada bitirdikten sonra İstanbul'a gelmiş, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne girmiştir. Ancak kısa sürede profesyonel çizerlik macerası başlayınca karikatür sanatını ana uğraşı haline getirmiştir.


mirnav1.jpg


Bir Mırnav sayfası.

Sinan Gürdağcık
, ilk çizimlerini Günaydın Gazetesi'nin verdiği bir ilave olan Ustura dergiciğinde yayınlatma başarısı göstermiş daha sonradan ise Akbaba, Salata, Gırgır, Hafta Sonu, Çarşaf, Çivi, Hey, Disko-Şov ve Tele-Magazin gibi değişik mantelitede dergilerde çalışmalar hazırlamıştır. 1979 yılının son aylarında bant olarak çizmeye başladığı Mırnav, kısa sürede popüler olunca, Milliyet Çocuk dergisi sayfalarından birini afacanlıklarıyla uzun süre her hafta işgal etmiştir. Ayrıca pek çok dergi, kitap kapağı resimleyen Gürdağcık, plak kapakları da çizmiştir. Sevimli kedi Mırnav maceralarının bir kısmı 1982 yılı başında Milliyet Çocuk 'Özel Sayı'larından biri olarak okurlara ayrıca sunulmuştur. Gürdağcık'ın bir diğer çizgiroman çalışması olan ve bir nevi Conan taşlaması konumundaki Kenan the Berber ise Mazete'de yayınlandıktan sonra Kasım 1990'da Yılmaz Yayınları tarafından albümleştirilmiştir.

izgiromanAnsiklopedisi259-1.jpg


Sinan Gürdağcık'ın Kenan the Berber albümü.


Bu güzel yazıya yapılan yine güzel okuyucu yorumlarından:
Yazınızı yer yer ‘ah’ çekerek okusamda zaman yolculuğuna çıkıp keyif alarak okudum...O dönemi yakalayan şanslı çocuklardan biriydim. Milliyet Çocuk ve Tercüman Çocuk savaşları yaşanıyordu dönemimizde. Savaşların nedeni de ideolojik nedenlerden oluyordu. Milliyet Çocuk Bilimsel Tezleri ile yanlış ve hurafe bilgilere de karşı duran bir çizgide yer alıyordu. Muhafazakar aileler ise Tercüman çocuk alırlardı çocuklarına.

Çocukluğumun geçtiği mahallede elimizde Milliyet Çocuk dolaşırken derginin evine giremediği muhafazakar ailenin çocuğu sokakta okumak için ısrarla elimizdeki dergiyi isterdi bizden. Neyse ki bizim evimize Milliyet Çocuk giriyordu.
Tamer Yiğit.


Son olarak bir de ne gördüm dersiniz... Bizden biri olan Nostalji bölümümüze can veren sevgili Osman arkadaşımız da yorum yazmış bu yazıya:

23 Haziran 2010, 15:44

Üstadım, her şeyi o kadar içten ve güzel ifade etmişsiniz ki; benim gibi o dönemlere hasret duyanların adeta tercümanı olmuşsunuz. Bu güzel paylaşımlarınızın devamını bekliyoruz. Her şey için teşekkürler, elinize ve yüreğinize sağlık.. Saygılarımla, kalın sağlıcakla..
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

denizkara

Yeni Üye
28 Mar 2010
98
165
denizci
Eline sağlik dostum, bahsedilen eski evlerden birinde oturuyorum ben hâlâ, o kadar benzer nokta var ki, ben de Milliyet Çocuk üyesiydim; eve postayla gelirdi, model uçak hâlâ yaparım, cumbası, bahçesi kagiri vb…; neredeyse hepsi aynı, hatta benim de peşimde gezen müteahhit var, zaten mahallede bir iki kişi kaldık, hepsi yıklıdı yenileri yapıldı; tabii hepsi apartman, ben bu inatla devam edersem; 10 sene sonra, alemde tek ev bile kalabilirim, semt köprü girişi olduğu için; eninde sonunda para tatlı geliyor arkadaşlarıma, ama benim için daha farklı şeyler var, başlarım parasına, sağol dostum, okurken fena halde geçmişe gittim :)
 

dynamo

Onursal Üye
3 Eyl 2009
3,180
4,082
Bu güzel yorumları görünce dişlivida adlı arkadaşın yaptığı yorumu hatırladım:

Baktıkça maziye titrerim , bir çocukluğuma , birde gençliğime giderim.Sonra bir bakarım buradayım, işte o an biterim.
Açarken sayfaları titrerdim sanki kahramanlar elimden gidecekmiş gibi , onlar gitmedi ama zaman oldu deniz dibi.
Herşey başka oluyor çizgi roman okuyunca , hele böyle eski olunca.
Teşekkür ederim size boylu boyunca.
 

murats

Onursal Üye
5 Şub 2011
1,214
5,041
Çok çok teşekkürler. Milliyet Çocuk'larla olan anılarım ve sevgim aynen senin gibi. 77'den 86'ya kadar aralıksız almış ve her sayısını defalarca okumuştum. 77 öncesi sayıları da ciltli baskıları ile çocukluğumda elde etmiş ve daha da hayran olmuştum. Sonra bi'gün hepsi yokoluverdi bir su baskınında.

Şimdi sen ve diğer arkadaşlar sayesinde bunlar taranıyor ve ölümsüzleşiyor.
Artık hiç kaybolmayacaklar. Islanamayacaklar...
Bi'gün tüm Milliyet Çocuk'ları Internet'e geçirdiğimiz günün hayalini kuruyorum.
 

Fatih Özcan

Yeni Üye
19 Nis 2016
7
17
Yıllar önce yazdığım bir yazı bu kadar teveccüh görmüş ise bu iyi yazmamdan değil o yılları yaşamış ve değerini bilen güzel insanların varlığındandır. Var olun... Teşekkürler,
 
Üst