Münif Fehim ÖZARMAN

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,304
49,801
NeverLand
Münif Fehim ÖZARMAN, (1899-1983)


izgiromanAnsiklopedisi456.jpg

1899 yılında İstanbul'da doğan Münif Fehim'in babası, Osmanlı'nın saygın tiyatrocularından biri olan Ahmet Fehim Efendi'dir. Üsküdar Sultanisini ve o zamanki ismi Sanayi Nefise Mektebi olan Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitiren Münif Fehim, çok küçük yaştan itibaren babasının yanında zaten sanat dünyasıyla ve ortamıyla içice büyümüştür. Tiyatro sahnelerinin dekor resimleri ve afişlerini yeteneği sayesinde o resimlemiştir.

Münif Fehim, kısa sürede önce İleri Gazetesi'nde ardından da Aydede, Akbaba, Kelebek Fağfur gibi dönemin ünlü mizah dergilerine kalıcı çalışmalar yapmıştır. Çizdiği karikatürler ve metinlere yaptığı vinyetlerin çokluğu sıkı bir çalışma temposuna sahip müthiş bir performansın işaretleridir. Özellikle Aydede'de yayınlanan divan şiirlerini yorumlarken çizdiği kompozisyonlar sayesinde tüm Babıali'de isim yapmıştır. M.Faruk Gürtunca'nın Çocuk Sesi dergisinde hem Abdullah Ziya Kozanoğlu başta olmak üzere çeşitli yazarların tefrikalarını resimlemiş hem de derginin pek çok kapağını çizmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra pek çok kitap kapağı, iç resimleri hazırlamıştır. Fehim'in 1945 yılında Çocuk Gözü dergisinde Rıza Çavdarlı'nın senaryosundan çizmeye başladığı Topuz Hakan başlıklı tarihi çizgiroman, diyaloglarında alt yazılarla desteklenmiş bir tarzda sunulmuştur. Bu dergiye çok sayıda illüstrasyon da hazırlamıştır. Macera uçan atlarla dolu fantastik bir temada çizilmiştir. 1950'lerin ortasında Yaşar Kemal'in kaleminden çıkan Karacaoğlan başlıklı çizgiromanı Cumhuriyet Gazetesi için çizmiştir. 1958'da Renk ve ardından da Hafta, 7 Gün, Yirminci Asır ve benzeri dergiler için çoğu tarihi atmosferli sayısız illüstrasyon hazırlamış, ilk nüshası 24 Nisan 1961'de yayınlanan Zaman Gazetesine çeşitli resimlemeler ve M.Faruk Gürtunca'nın kaleme aldığı 'Bu Aslana Dokunmayın' adlı şiir kitabını resimlemiştir.

izgiromanAnsiklopedisi455.jpg


1947 Çocuk Sesi serisinde yayınlanan Münif Fehim imzalı Altınbağ Kahramanı adlı çizgiromandan bir sayfa.

Münif Fehim'in gerçekleştirdiği bir diğer çizgiroman çalışması ise, 1947 yılında yeniden yayınlanmaya başlayan Çocuk Sesi dergisine yapılmıştır. Bir Abdullah Ziya Kozanoğlu senaryosu olan Altınbağ Kahramanı tarihi atmosferiyle dikkat çekmiştir. Uzun çizim hayatı boyunca sayısız resim yapmış olmasına rağmen çok aralıklı olarak çizgiroman çalışması yapan Münif Fehim'in bir sonraki çalışması ise 1970'de Günaydın Gazetesinde yayınlanmış olan Hazreti Muhammed'in Hayatı olmuştur. Usta çizer çini mürekkebini, boya ve fırçalarını ardında bırakarak 1983 yılında ölmüştür.
 

Nejat

Guest
5 Şub 2016
320
3,104
10 Soruda Türkiye’nin İlk İllüstratörü ve Kitap Tasarımcısı Münif Fehim

Türkiye’de yaşanan en büyük eksikliklerden biri de geçmişimize karşı duyarsızlığımız olsa gerek. Hangi konuda olursa olsun, bir gelişim bir alt yapı arama gereğini hissetmiyoruz nedense? Oysa gelecekle ilgili kurduğumuz hayallerin gerçekleşebilmesi için, geçmişin varlığını bilmenin onun gerçek temellere oturtmanın en önemli yol olduğunu Alman bir tasarımcı söylüyor. Alman olduğu için söylüyorum çünkü Türk olsaydı onu da dikkate almazdık. Dünyada birçok ülke son on yıllık sanat tarihlerini dahi kaleme alıp ne gibi etkilerin yaşandığını ortaya koyarken biz bir gelişimi ortaya koymayı bırakın Türk sanatına yön vermiş birçok isim hakkında kapsamlı araştırmalara veya kitaplara dahi sahip değiliz. İşte bu isimlerden biri de her parmağında ayrı bir marifeti olan Münif Fehim (Özarman)'dir. Son yıllarda grafik tasarımın yoğun bir ilgi görmesi, bu alanda büyük bütçelerin dönmesi ile gündeme oturan tasarımcılar sevindirici olarak Münif Fehim’i dillerinden düşürmüyorlar ve bir gelişim çizgisi oluşturmaya çalışıyorlar. Hiçbir şey için geç sayılmaz diye düşünerek umut ediyorum ki en kısa zamanda Münif Fehim’in geniş kapsamlı bir kitabı da okurlara kazandırılır.


1- Münif Fehim Kimdir ?

1-1899 yılında, İstanbul’da doğar. Ünlü tiyatro sanatçısı Ahmet Fehim Bey’in oğludur. Ahmet Fehim Bey, profesyonel anlamda ilk gerçek Türk tiyatro adamı sayılır. Hem oyuncu, hem dekorcu (ilk Türk tiyatro dekorcusudur ve Muhsin Ertuğrul’un birçok tiyatrosunun dekorunu o yapmıştır), yönetici ve yetiştiricidir. En önemli özelliklerinden biri de ilk sinema yönetmenlerimizden olmasıdır. İlk konulu filmi de o çekmiş aynı zamanda başrolünü oynamıştır. İşte Münif Fehim böyle bir babanın oğludur. Oğludur ama babası onun hiçbir zaman sanatçı olmasını istemez. Hatta Münif Fehim’in yaptığı ilk resmi yırtar (Osmanlı’nın son döneminde bir sanatçı olarak çok fazla parasız kalır, yadırganır ve bazen de küçümsenir. Ahmet Fehim oğlunun da aynı hayatı yaşamasını bu yüzden istemez). Ancak Münif Fehim babasından o aşkı almıştır bir kere. İlk çizimlerini 19 yaşında “Fağfur” dergisinde yayınlar. Bir süre sonra Babıali’ye kapak atar. Afiş ve reklam işleri ile uğraşmaya başlar ama babası ile arası hala açıktır.


2- Münif Fehim’in babası ile arası nasıl düzelir ?

2- Münif Fehim Babıali’de çalışmaktadır ama babası içten içe bu duruma karşıdır. Bir gün Ahmet Fehim Babıali’nin o günkü ünlü gazetecilerinden biri ile yolda karşılaşır. Gazeteci ayaküstü sohbet sırasında oğlunu ve yaptıklarını anlatınca, karşısındaki gazeteciye bu duruma karşı olduğunu söyleyemez aynı zamanda da gururlanır. O günden sonra babasının da tam destek vermesi ile 20 yaşında Münif Fehim ilk senaryosunu yazar ve 1919 yılında çekilen “Binnaz” onun Yusuf Ziya Ortaç’tan senaryolaştırdığı ilk sinema işidir.


3- Münif Fehim hangi işleri yapar ?

3- Tiyatro afişleri onun yaptığı ilk işler arasındadır. Klişecilik, reklam tasarımları, film senaryoları, karikatüristlik, illüstratörlük ve tiyatro dekoratörlüğü bunlardan sadece bir kaçı. İllüstrasyona 1920 yılında, Vakit Gazetesi’nde yazan Leyla Saz’ın “Saray Hayatı” adlı metinlerine resimler çizerek başlar. Bir süre sonra da Reşat Nuri Gültekin, Mahmut Yesari ve Ahmet Nuri Sekizinci ile birleşerek Türk mizah dünyasına damgasını vuran ve o zamanki baskı olanakları ile 5000 tiraja kadar çıkan “Kelebek” adlı mizah dergisini çıkarırlar. Bir süre sonra tarihi konulardaki yaratıcılığının da etkisiyle olsa gerek, neredeyse çıkan tüm tarihi romanların kapakları ona verilir. Bu daha sonra muhtelif konulu kitapların kapaklarına da dönüşür.


4- Eğitimi ve yurt dışına gitmek üzereyken başından geçen ilginç olay nedir ?

4- Babası ondaki sanatsal eğilimi erken yaşta fark edince ve oğlunun yapmak istediğini kendine kabul ettirince, onu alıp Sanayi-i Nefise Mektebi (Bugünkü Mimar Sinan Üniversitesi) ‘ne yazdırır. Yoğun iş temposu dolayısı ile okula sıklıkla gidememektedir ama tüm hocalar tarafından takdir görmektedir. Bir gün okulun müdürü ünlü karikatürcü Cem, onu, Cemal Tollu’yu ve Cevat Dereli’yi yanına çağırarak onları çok başarılı bulduğunu ve yurt dışına eğitime göndermeyi düşündüğünü söyler. Kabul ettikleri takdirde hemen çantalarını hazırlamalarını belirtir. İçerden de birini çağırarak başvurularını aldırır. Büyük bir sevinç ve heyecan içinde evlerine dönen Türk sanatının bu önemli isimleri çantalarını hazırlayıp beklemeye başlarlar ama bu konuşmanın üzerinden bayağı süre geçmesine rağmen çağrılmazlar. Nedenini merak eden Münif Fehim öğrenir ki, o gün başvurularını alan adam onların yerine yurt dışına gönderilmiştir. Bu duruma çok üzülen Münif Fehim, okul hayatını bu olaydan sonra keserek yüzünü tamamen Babıali’ye döner.


5- İlk sergisini ne zaman açtı ve başka hangi ilki gerçekleştirdi ?

5- Türk sanatçılarının batı tarzı resme geçmelerinden uzun yıllar geçer ama bu resimleri sergileyecekleri bir galeri ne yazık ki çok uzun bir süre Türkiye’de açılmaz. Türk sanatının uzun yıllar takılı kaldığı bu sorunu sanatçılar da yapıtlarını şapkacılarda, ayakkabıcılarda veya gazinolarda sergilemekte bulurlar. Münif Fehim de ilk sergisini 1937 yılında Taksim Kristal Gazinosu’nda Cemal Nadir ve Ramiz ile birlikte açar. Serginin gördüğü ilgiyi bilemiyoruz ama 1940 yılında Eminönü Halk Evi’nde bir grup arkadaşı ile açtığı sergi, İstanbul’da çokça konuşulduğu aşikar çünkü bu sergi Türkiye’de fotoğrafında sergilenebileceğini gösteren ilk sergi olur. Böylece sanat galerisi olmayan bir ülkede dahi fotoğraf sergisi açabilecek önü açık sanatçılara sahipmişiz diye düşünerek sevinebiliriz.


6- Nerelerde çalıştı ve nasıl işler yaptı ?

6- Münif Fehim, okulu bırakmadan önce bile birçok gazete ve dergide çalışır ama sürekli bir iş değildir onun yaptığı. Bir gün o dergide bir gün bu dergidedir. Satış rekorları kıran Kelebek dergisinden sonra İkdam, Vakit, Son Posta, Mizah, Aydede, Akbaba, Zümrüdüanka, Cumhuriyet, Tan, 7 gün, Yirminci Asır gibi gazete ve dergilerde çalışır. Sürekli iş teklifleri gelir ama o asıl ününü tarihi konulu yazıları resimlemesiyle kazanır. Resimli Tarih Mecmuası da bunun başında gelmektedir. Bu derginin en büyük çizeridir. Roman olarak Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Refik Halit Karay’ın romanlarını en çok resimler. Bir süre sonra da ünlü tarih ve kültür tarihi araştırmacısı Reşat Ekrem Koçu ile çalışmaya başlar. Yedigün Neşriyatı’nın yayınladığı “50 Türk Büyüğü” isimli kitabın resimlenmesi işi de ona verilir. Burada Atilla, Yıldırım Beyazıt ve Atatürk gibi elli Türk büyüğünü resimler. Tarihi konulu resimlerinin yanında kitap kapağı tasarımları da mevcuttur. Bir dönemin en önemli kitapevlerinden Semih Lütfi Kitabevi’nin çıkardığı kitapların birçoğunu o tasarlar.


7- Üslubu ve tarzı ne yönde gelişti ve Türk sanatında nasıl bir yer edindi ?

7- Bir dönemin en aranan çizerlerinden biri olan Münif Fehim, kitap resimlemenin üst safhada olduğu bir dönemde yaşar. Tarihi konulu resimlerde kazandığı başarısı ile de bu yönde kendini daha da geliştirir. Neredeyse yaşamı boyunca bu ana eksende üslubunu yürüten sanatçının, farklı çalışmaları da vardır ama karakteristik işleri tarihi konulu yapıtlardır. Bu konuda neredeyse Türk resim sanatında tektir. Daha çok küçük boyutlu işleri vardır fakat üretim hızı ise tahmin edilemeyecek kadar iyidir. Hiç beklemediğiniz bir anda bir sahaftan aldığınız eski bir kitap kapağında onun resmini görmek şaşırtıcı olmaz. Daha çok basılı işlerde çalıştığı için tuval resmi konusunda daha az yapıt üretir ancak dur durak bilmeyen bir çalışma aşkı vardır.


8- 84 yıllık hayatında en büyük kazancı ne oldu ?

8- Münif Fehim, birçok gazetede ve dergide çalışır ancak hiç birinde maaşlı olarak çalışmaz. Sürekli dışardan işler alır. Bu yüzden de hayatının son dönemlerinde dahi çalışmak zorunda kalmıştır. Maaşlı çalışmadığı için sigortası da yapılmamıştır. Ürettiği kadar kazanır hep. Belki de bu yüzden bu kadar çok üretir. Münif Fehim’in hayattaki en büyük kazancı ise yapmak istediği işin peşinde koşup, sonra da onu yapıp bitirmenin verdiği huzurdur. Parayı düşünmeyip yılmadan bu işte kalmasının tek sebebi budur. 1983 yılında öldüğünde geride bıraktığı en büyük kazancı binlerce kitabın kapağını süsleyen çizimleri ve yapıtlarıdır.


9- Münif Fehim’in yapıtlarının değeri şu an nedir ?

9- 1920’lerden sonra suluboyayı ve 1960’lardan sonra da yağlıboyayı kullanan sanatçı genellikle küçük boyutlu işler yapar. En büyük boyutlu işleri nadir olmakla beraber 75x75 cm boyutlarındadır. Bunlar da kağıt üzerine, kontrplak üzerine, duralit üzerine yaptığı resimlerdir. Bugün müzayedelerde 1500 ile 10000 dolar arası açılıcı bulan bu işler bir dönemin vazgeçilmezi, Türkiye’nin ilk illüstratörü ve kitap kapağı tasarımcısı Münif Fehim’indir. Üniversitelerin güzel sanatlar fakültelerinden yeni mezun olan genç ressamların bile yapıtlarına 1500-2000 dolar fiyat koyduğu bir ülkede, bir mesleğin öncülüğünü yapmış Münif Fehim’in işlerinin bu fiyatlara gitmesi sanırım değer bilmezlikten kaynaklanıyor. Yavaş yavaş uyanmaya başlayan bir bilinçle Münif Fehim yeniden hatırlanıyor. Bakalım gelecek zaman onu nerelere taşıyacak.


10- Basında çalışmak zordur. Hele 1930 ve 40’ların Babıalisi’nde daha da zor. Para sıkıntısı çektiniz mi veya paranızı almakta zorlandığınız oldu mu ?

10- Bir dergi sahibinden 60 lira alacağım vardı; bir türlü vermiyordu bu parayı. Hakkı Tarık’a (zamanın Giresun Milletvekili ayrıca gazeteci) rica ettim, o da aracı oldu. “Benim borcum falan yok” demiş. Sonra bir haber uçurdum kulağına: “Şükrü Kaya’ya (dönemin İçişleri Bakanı ve Atatürk’ün en yakın arkadaşlarından) söyleyeceğim” dedim. İki gün sonra uzunca bir mektupla birlikte param geldi. Ben de mektubu Hakkı Tarık’a gösterince okudu ve iki elini yüzüne kapattı ve dakikalarca öyle kaldı.

Türk resminin ve basınının bu usta ismini rahmetle anıyorum.

Oğuz Erten - Yayın tarihi : 15 Nisan 2008


2qk5k4x.jpg


waqas8.jpg


4qhfrk.jpg


263h2rk.jpg


e5oh13.jpg


qswb5y.jpg


35izneb.jpg


bgedeg.jpg


ayq25d.jpg


2irpt0i.jpg


16k2uxv.jpg


2d47zl.jpg


rsdeh5.jpg


u0hte.jpg


of1ul3.jpg


wbe079.jpg
 
Üst