Kull The Conqueror v1#09 (Renkli & Balonlama)

BRAN MAK MORN

Çeviri & Balonlama
13 Tem 2011
193
2,220
Moderatör tarafında düzenlendi:

sbasak

banned
7 Mar 2015
449
2,849
3 gün önce devamı gelecek mi soruma 9. sayı ile cevap veren değerli Bran Mak Morn, devamı gelecek mi bu güzelliklerin?:)
 

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli
Bran Mak Morn, mükemmel bir iş. Robert E. Howard'ın Erguvan Krallığın Kılıçları öyküsünden serbestçe uyarlanmış. Entrika, aksiyon, aşk diz boyu bir öykü. Kull karakterini tanımlamak için üç ana temel tanımlıyorum ben. Birincisi, uygar bir ülkede barbar bir kral olmanın psikolojisi... İkincisi evreni, kendi varoluşunu anlamaya çalışan bir bilgenin merakı, üçüncüsü de genç kızların evlilik işleriyle başını ağrıttığı, hiç aşık olmamış, kararlarını asla duygularıyla vermemiş bir kral... Öykü fazla serbest olsa da, orijinal öyküye göndermeler önemli... Tebrikler Bran Mak Morn, Kardeş Kral Kull'u gündemden düşürmüyorsun...

Bu öykünün orijinalinden bir pasaj... Bran'a selam...


Kull kadife kaplı bir sandalyeye oturup Delcartes’e baktı. Kız sadece ondokuz yaşındaydı ve Valusia soylu kadınlarının pahalı ama açık modasına uygun giysiler giymişti; barbar bir kralın bile takdir edebileceği güzellikte, baş döndürücü bir görüntü arz ediyordu. Teni, şaşırtıcı bir beyazlıktaydı; kısmen birçok süt ve şarap banyosuyla edinilen ama temelde doğuştan güzelliğinin bir parçasıydı bu beyazlık. Yanakları hafif, doğal bir pembeye boyanmıştı, dudakları dolgun ve kırmızıydı. İnce siyah kaşlarının altında, bir çift gizem kadar kara, derin, yumuşak göz arpacı kumrusu gibi düşünüyordu; Resmin bütünü de, ince bir altın şeritle kısmen toplanan kara, kıvırcık ipeksi bir saç kütlesi tarafından vurgulanmaktaydı.

Delcartes Kull’un kılıç tutmaktan nasır tutan ellerini yumuşak, narin ellerine alıp ayaklarının dibine diz çöktü ve gözlerine baktı. Işıl ışıl ve yakarıyla dalgınlaşmıştı kızın gözleri. Krallıktaki tüm insanların Delcartes’in gözlerinin içine bakmamasını yeğlerdi Kull. Kimi zaman orada bizzat kızın bile farkında olmadığı baştan çıkarıcı, gizemli bir derinlik görürdü. Bu aristokrasinin şımarık, bir dediği iki edilmeyen kızı, gücünde bir gerçek payı olduğunu biliyor ama tüm gücünü pek az tahmin ediyordu. Çünkü çok gençti. Oysa erkeklerin de kadınların da işlerinde bilgili olan Kull, olgunluğun verdiği bir huzursuzlukla farkındaydı bunun. Delcartes saray ve ülkede, hem iyi, hem kötü manada müthiş bir güce dönüşmeye başlıyordu.

“Ama majesteleri,” şu anda oyuncak için yalvaran bir çocuk gibi ağlamaktaydı. “N’olur Farsunlu Dalgar ile evlenmeme izin verin! O artık bir Valusia yurttaşı oldu, sizin de söylediğiniz gibi sarayın gözüne de girdi, o zaman niye…”

“Sana söyledim,” dedi kral sabırla. “Dalgar’la mı, Brule’yle mi, yoksa iblisle mi evleneceğin benimle ilgili bir konu değil! Sadece baban o Farsunlu maceracıyla evlenmene izin vermiyor ve…”

“Fakat bana izin vermesini sağlayabilirsiniz!” diye bağırdı

“Ben Bora Ballin hanesini en sadık destekçilerim arasında sayarım,” diye cevap verdi Atlantisli. “Baban Goron bora Ballin de en yakın dostlarım arasındadır. Ben dostu olmayan bir gladyatörken elimden tuttu. Sıradan bir askerken bana borç para verdi ve taht için vurduğumda gayemi benimsedi. Şu sağ elimi kurtarmak için bile ne onu böyle şiddetle karşı koyduğu bir eyleme zorlarım, ne de aile meselelerine karışırım.”

Delcartes, bazı erkeklerin kadınca dolaplarla hareket ettirilemeyeceğini henüz öğrenmemişti. Yalvardı, dil döküp surat astı. Kull’un ellerini öptü, güçlü göğsünde ağladı, dizine yerleşti ve tartıştı, Kull’u utandıracak her şeyi yaptı ama nafile. Kull hislerine samimiyetle katılıyordu ama kaya gibiydi. Kızın tüm ricaları ve dil dökmelerine tek cevabı vardı: bunun onunla ilgisi yoktu; babası onun neye ihtiyaç duyduğunu daha iyi bilirdi; Kull da onun işine karışmazdı.

Nihayet Delcartes bu hayır gelmez işi bıraktı ve boynunu büküp, sürünen ayaklarla huzurdan ayrıldı. Tam kraliyet salonundan çıkarken girmekte olan babasına rastladı. Kızının kralı ziyaret etmesindeki niyeti tahmin eden Goron bora Ballin bir şey demedi ama tokat gibi gelen bir bakış attı ona. Delcardes bir kızın taşıması fazla ağır görünen bir yük altında tahtırevanına tırmandı. Sonra daha derinlerdeki mizacı öne çıktı. Kara gözleri isyanla için için yandı ve tahtırevanı taşıyan kölelere hızlı hızlı birkaç kelime söyledi.


Bu esnada Kont Goron yüzü resmi bir hürmet maskesi halinde donmuş halde kralın önünde duruyordu. Kull bu ifadeyi fark edince üzüldü. Pict Brule ve büyükelçi Kananu dışındaki tüm kulları ve müttefikleriyle arasında resmiyet vardı, oysa bu çalışılmış resmiyet bora Ballinli Kont Goron için yeni bir şeydi ve Kull nedenini tahmin ediyordu.

“Kızın buradaydı Kont” dedi birden.

“Evet, majesteleri.” Ses tonu hissiz ve hürmetkârdı.

“Muhtemelen nedenini biliyorsun. Farsunlu Dalgar ile evlenmek istiyor.”

Kont başınının debdebeli bir eğilişiyle karşılık verdi. “Eğer majesteleri böyle istiyorsa söylemesi yeter.” Yüzü daha sert çizgiler halinde dondu.

Kull’un içi sızladı, doğrularak uzun adımlarla odanın karşısındaki pencereye yürüdü, bir kez daha uyuklayan kente baktı. Dönmeden konuştu: “Krallığımın yarısı için bile aile meselelerinize ne karışır, ne de işine gelmeyen bir yöne girmeye zorlarım.”

Kont bir anda yanındaydı; resmiyeti kaybolmuştu, güzel gözleri anlamlıydı: “Majesteleri, sizi yanlış değerlendirmişim —bilemezdim…” Diz çökecek gibi yaptı, fakat Kull onu durdurdu.

Kral sırıttı. “İçin rahat olsun Kont. Senin özel meselelerin senindir. Sana yardım edemem ama sen bana yardım edebilirsin. Havada bir komplo var; sanki ilk gençliğimde ormanda bir kaplanın veya uzun otlar arasındaki bir yılanın yakınlığını hissettiğim gibi tehlike kokusu alıyorum.”

“Casuslarım şehri taramaktalar Majesteleri,” dedi Kont, gözleri eylem ihtimaliyle canlanarak. “Halk, herhangi bir hükümdarın yönetiminde mırıldanacakları gibi mırıldanıyor—Şey… Az önce Kananu’ya danışmaktan döndüm. O da bana sizi dış mihraklara ve kullanımdaki yabancı paraya karşı uyarmamı söylediydi. Açık bir şey bilmediğini söyledi ama Pictleri Verulia büyükelçisinin sarhoş bir uşağından bazı bilgiler almış —Hükümetin planladığı bir tür ihanet darbesine dair bulanık imalar.

Kull homurdandı. “Verulialı ihaneti bir özdeyiştir. Oysa Verulia büyükelçisi Gen Dala onur timsalidir.”

“Bu sayede daha iyi bir mostralık ya; eğer ulusunun ne planladığını bilmezse, bu sayede yaptıklarını maskelemeye daha iyi hizmet eder.”

“Fakat Verulia ne kazanır bundan?” diye sordu Kull.

“Kral Borna’nın uzak akrabası Gomlah, sen eski hanedanı devirdiğinde oraya iltica etti. Senin katlinle birlikte Valusia parçalara bölünür. Ordularında karışıklık baş gösterir, Pictler dışında tüm müttefikleri onu terk eder, sadece senin kontrol edebildiğin paralı askerler aleyhine döner ve Valusia ona karşı eyleme girişebilecek ilk güçlü ulusa kolay bir av olur. O zaman Gomlah Valusia tahtına bir kukla olması için işgale bir mazeret olur…”

“Bakarız,” diye homurdandı Kull. “Ben savaşta konseyde olduğumdan daha iyiyim ama bakarız. Demek ki… İlk adım benim halledilmem olmalı ha?”

“Evet majesteleri.”

Kull gülümsedi ve güçlü kollarını esnetti. “Sonuçta bu krallık işi zamanla adamı köreltiyor.” Parmakları, her zaman taşıdığı büyük kılıcın kabzasını okşadı.
 
Son düzenleme:

prince

Onursal Üye
20 Ağu 2012
4,471
27,003
Şimdi renkli Kull basılsaydı tutarmıydı acaba?Denemeden bilinmez tabi ki.Ama arşivlere yakışacağı kesin.
Paylaştığın güzelim çizgilere teşekkürler üstadım...
 
Üst