Bir Görüşte Başarı

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Bir Görüşte Başarı


İlk İzlenim
Günümüzde şirketler ve kişiler giderek artan bir hızla, eskiden; beri bilinen ancak önemi yeni anlaşılan "ilk izlenim sonuna kadar sürer" yaklaşımını dikkate alarak faaliyetlerini düzenlemektedir. Konu üzerinde yapılan araştırmalar ilk anda kişiler, olaylar yada şirketler hakkında edinilen İzlenimlerin gerçekten de uzun süre kolay kolay değîştirilemediğini vurgulamaktadır.

Bu noktadan çıkışla, olumlu bir ilk izlenim etkisini ilişki sürdüğü sürece göstermektedir. Aynı şekilde olumsuz bir ilk İzlenim de negatif olarak akıllarda yer etmekte ve kişiler arası iletişim bazında, birçok ilişkide Önemli bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır.İlk izlenim oluşturmak için ikinci bir şans yoktur. Bu nedeniyle de, iş ortamında ve sosyal hayatta imajın nasıl olumlu yönde oluşturulabileceği ve bu doğrultuda neler yapılabileceği üzerinde durulmalıdır.

Öncelikli Etki
İlk görüşmede karşıdaki kişi, kişiler yada olaylar hakkında yapılan, anlık değerlendirmeler yani kişilerin birbirlerini yada olayları algılayış biçimleri, öncelikli etki (primacy effect) olarak tanımlanmaktadır. Genel kabul görmüş bir kurala göre i!k izlenimler, kişinin nasıl görüldüğü ile ilgili bir mantık çerçevesinin oluşturulmasına ve daha sonra da elde edilen verilerle bu çerçevenin doldurulması yada tümden değiştirilmesine dayanmaktadır.

Genel olarak karşımızdaki insanların özelliklerini şu sıraya göre fark ettiğimîz düşünülmektedir.Irk, cinsiyet, yaş, cüsse, yüz ifadesi, gözler ve saç, giysiler, hareket ve duruş.

Ardından bizim için o kişilerin önem sırasına göre şu Özellikleri hakkında yargılara varırız Çekicilik düzeyi, kişilik ve yaradılış, eğitim düzeyi, basan derecesi, kibarlık düzeyi, terbiyesi, mali durumu, kıdemi, sosyal ve ahlaki değerleri, sosyal konumu.

En son olarak şunlar konusunda karar veririz.Güvenip güvenmediğimiz, hoşlanıp hoşlanmadığımız, onunla yapıp yapmayacağımız.

Bu kararlara varırken "içimizdeki sesin", gözlemin, tüm dengelimin, tahmin ve beklentinin bir bileşkesini kullanırız.

Konuyu bir örnek ile açıklarsak; yolda kıyafetleri özensiz, saçı sakalı birbirine karışmış, alkollü ve etrafındakiler! rahatsız eden biri hakkında oluşan İlk izlenimin olumlu olması neredeyse imkansızdır. Aynı kişi ile aradan bir süre geçtikten sonra ilaç almaya gidilen eczanedeki kibar, düzenli giyinmiş eczacı olarak karşılaşıldığında nasıl davranılacaktır? Yapılabilecek iki şey vardır; ya ihtiyacınız olan ilacı o kişi hakkındaki olumsuz ilk İzleniminizi bir kenara bırakıp alışverişinizi oradan yapmak yada edinilen olumsuz ilk izlenim yönünde bir adım atarak, başka bir eczaneyi tercih etmektir. Bu tür yada benzeri bir olay karşısında, çoğu zaman edinilen ilk izlenim daha baskın gelmekte ve daha sonra atılan iyi ve olumlu adımlar göz ardı edilmektedir. Bir başka deyişle, alışveriş için başka bir eczanenin yolu tutulmaktadır.

İlk İzlenimin Oluşma Süresi
Farklı koşullar altında ve zamanlarda kişiler hakkında edinilen ilk izlenimlerin oluşturulma süresi değişiklikler gösterebilir. Ancak genel bir saptamaya göre; telefon görüşmeleri esnasında telefonun diğer, ucundaki kişi hakkındaki olumlu yada olumsuz yöndeki bir izlenim, konuşmanın ilk 10-15 saniyesi içinde oluşmakta, yazılı fetişim tarzının kullanıldığı durumlarda örneğin bir broşür yada kartvizite bakılınca izlenimin oluşma süresi yine 10-15 saniye arasında değişmektedir.

Yüz yüze gerçekleştirilen iletişimlerde İse durum farklıdır. İki kişi karşılaştığında, aralarında oluşabilecek potansiyel ilişki birçok faktörden etkilenmektedir. Kişilerden biri kendisini ilk birkaç dakika içinde tehdit edilmiş, savunmaya geçmiş ya da sıkılmış hissedebilir. İlişki: İlk Dört Dakika adlı eserin yazarları olan Leonard ve Natalie Zunin, ilk onlar tarafından ortaya atılan dört dakika engelini şu şekilde açıklamaktadır; dört dakika kadar kısa bir süre içinde, kişiler arasında ilişkilerin temeli atılmakta, sağlama bağlanmakta ya da göz ardı edilmektedir. Kişiler bu ilk dört dakika içinde karşılarındakilerle ilişki kurmak istemekte ya da onlardan uzaklaşmaktadır.

Bu süre neden dört dakikadır. Zuninler belirtilen bu süreyi, sosyal ortamlarda insanların ilişkilerini sürdürmek, yada ilişki kurmamak için gerçekleştirdikleri eylemleri dikkatle gözlemleyerek saptamışlardır.. Ayrıca bu süre, yani dört dakika konsepti sadece sıradan ve raştgele karşılaşmalar İçin değil, süregelen örneğin, gün sonunda; iş dönüşü karşılaşan eşlerin İlişkileri gibi ilişkiler içinde geçerlidir, denilmektedir,
Genel olarak insanlara gösterilen tepkilerin temelini büyük ölçüde onların, kendilerini nasıl ortaya koydukları, yani görünüşleri, konuşma tarzları, davranış biçimleri gibi-faktörler oluşturmaktadır. Bu noktayı açıklarsak; ilişkilerin kuruluş aşamasında öncelikle görünüş ikinci olarak ses tonu ve üçüncü olarak da kişinin söyledikleri önem taşımaktadır. Daha sonraları ilişki bağları kuvvetlendirildikçe, yeni tanışılan bu kişi hakkında daha fazla veri elde edilmekte ve yapılan çıkarsamalar sonucunda (tümevarım yapılarak) zihinde o kişiye dair bir imaj biçimlendirilmektedir. Bu izlenmesi gereken doğru yoldur, ama çoğu kez sadece karşıdaki kişinin görünüşü değerlendirilmekte (tümdengelim) ve kişi hakkında zihinde oluşan olumsuz izlenim kendisini ilişki süresince göstermektedir.

Kişiler arası İlişkiler her ne kadar bir meydan okumaya,dayansa da, yaratılan ilk izlenimi kontrol altına almanın öğrenilebilmesi ilişkilerin sağlıklı yürütülebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu konudaki kilit nokta, karşıdaki kişiler üzerinde yaratılacak ilk izlenimin ne ve nasıl olacağının saptanıp, iletişimin bu .doğrultuda gerçekleştirilmesidir.
Ortamlarında İlk İzlenimin Önemi

Kişiler arası ilişkilerin yapılandırılması ya da tam tersi bir durum ı gereken dört dakikalık süre, yoğun iş ortamlarında saniyelerle sınırlandırılmaktadır. Aşağıda ilk izlenimin farklı iş ortamlarındaki etkisinin daha iyi anlaşılabilmesine yardımcı olacak birkaç örnek olay yer almaktadır:

Öğle tatilinde, öğleden sonraki önemli iş görüşmenize yetişebilmek için yemeğinizi hızla yiyebileceğiniz, işinize yakın bir restauranta gidiyorsunuz. Restaurant kalabalık olmadığı için hemen yer buluyorsunuz. Garsonlar, İşlerinin yoğun olmamasından faydalanarak bir kenarda dün akşam izledikleri futbol maçı üzerinde yorumlar yapıyorlar. İlk birkaç dakika hiç bir şey yapmadan bekliyorsunuz. Bu yaklaşım bir sonuç vermediğinde, siparişinizi verebilmek için garsonlardan birini çağırıyorsunuz ama o size sanki görünmezmişsiniz gibi davranıyor. Giriştiğiniz dikkat çekme eylemlerinden hiç birisi sonuç vermiyor ve artık restaurantı terk ediyorsunuz. Bu restaurant ve çalışanları hakkındaki izleniminiz muhtemelen daha Önceden olumlu bile olsa bir kenara bırakılarak olumsuz olarak belleğinizde yer edecektir.

Yeni model ve son derece pahalı bir spor otomobil almak İstiyorsunuz. Bu amaçla İstediğiniz marka otomobilin sergilendiği showrooma gidiyorsunuz. Sizi bir satıcı karşılıyor. Elinizde olmadan kıyafetini inceliyorsunuz; koyu parlak yeşil bir takım, san gömlek ve desenli kravat 1960'lardan kalmış modeliyle karşınızda duruyor. Satıcının demode görünüşü, satın almayı arzuladığınız otomobille taban tabana zıt ve bu durum sizi rahatsız ediyor, otomobil hakkında aklınızda bir soru işareti oluşuyor. Sonuçta, büyük bir miktar para yatırmayı düşündüğünüz otomobili incelemeden showroomdan ayrılıyor ve satıcıya olduğu kadar otomobile karşı da olumsuz bir izlenim geliştiriyorsunuz.

Verilen her iki örnek göz önüne alındığında, ilk izlenimler yaşanan olaylar karşısında 60 saniye yani bir dakika gibi kısa bir süre içinde oluşmuştur. Restaurantta müşteri olarak size hizmet edilmesini beklerken sinirlenmiş, otomobil alacağınız shovvroomdaki satıcının giyim tarzı sizi rahatsız ederek, olumsuz çıkarımlar yapmanıza neden olmuştur. Bu ve benzeri durumlarda çalışanların düştükleri ortak hata, müşterileri üzerinde yarattıkları izlenimden haberdar olmamalarıdır.
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Önyargılar Karşısında Gerçekler
Yeni tanışılan biri hakkında oluşan ilk izlenim, Önyargılar ve gerçeklerin bir karmasına dayanmaktadır. Ancak çoğu kişinin düştüğü tuzak, ilk karşılaşmada daha çok varsayımları göz önünde bulundurarak, çıkarsamalar yapmaktır. Zunin'lerin belirttiği gibi, insanlar bir önyargılar dünyasında yaşamaktadır:
"Bir yabancıyla, bazen de bir arkadaşla kar fil af tığınızda, o kişi hakkında edinilen enformasyonun büyük bir bölümü onunla ilgili varsayımlara, önyargılara dayanmaktadır. Bu kişilere karşı olumlu yada olumsuz duygular yada izlenimler oluştururken, unutulmaması gereken nokta; dört dakika içinde sadece yüzeysel gerçeklerin görülebileceği ve öğrenilebileceğidir. Önyargılara dayanan genellemelere gitmenin sonucunda büyük sürprizlerle, hatta beklenti yıkımlarıyla karşılaşmak olasıdır."
İçinde bulunulan sosyal yapı da, insanlarla daha tanışmadan bile onlar hakkında önyargılar geliştirilmesine neden olmaktadır. Çünkü insanlar çoğu zaman kalıplaşmış, steorotip gruplardan birine uymaktadır. Toplum içinde hala varlığını sürdüren kalıplardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: " Şişman insanlar her zaman neşelidir."

" İtalyanlar çok ateşli tiplerdir."
" Satranç oyuncuları entelektüel birer devdir."
" Bıyıklan tercih eden erkekler maçodur."
" Saç kesimi kısa olan erkekler muhafazakar değerlere sıkı sıkıya .bağlıdır."

Bunlar; bazı kişilerin somut gerçekler olarak gördüğü, genelleme içeren Önyargılara birkaç örnektir. Kanıtlanmış gerçekler su yüzüne çıktıkça 've zaman geçtikçe bazı önyargılar hakkındaki düşünceler de değişmektedir.Günümüzde her evli çiftin çocukları olması gerektiği ya da kadınların yönetim kademelerindeki görevleri başaramayacağı gibi varsayımları doğru bulan ve bunlara paralel kanıya sahip olanların sayısı giderek azalmaktadır. Bu duruma karşın yine de tüm önyargılardan arınmış, sadece kendi algılarına dayanarak çıkarımlarda bulanan kişilerin sayısı, bir elin parmaklarıyla sayılabilecek kadar azdır.

Sorunun özünde, yoğun iş yaşamında ve bulunulan sosyal ortamlarda tanışılan ve kısa süreli ilişkiler kurulan insanların sayılarının artması,'bunun sonucunda ise hatalı değerlendirmelere neden olabilecek yanlış enformasyon yada çıkarımların sayısının da aynı düzeyde çoğalması yatmaktadır.
Sahip Olunan Kişisel İmaj
İmaj insanların karşılarındaki kişiler hakkında neler "hissettiği" ile ilgili bir terimdir. Pozitif yönde oluşmuş bir imaj tüm kapılan açabilen.bir anahtar olarak kullanılırken; tam tersi bir imaj da, kişinin tüm kapıların dışında kalmasına yol açmaktadır. Birçok açıdan bakıldığında kişinin sahip olduğu imaj iç içe geçmiş parçalardan oluşan bir yap boz oyunu (puzzle) gibi tanımlanabilmektedir. Bu oyunun parçalarını; giyim tarzı, saç modeli, mimikler, sesin tonu diğer kişilere davranış biçimi, yapılan iş konusundaki yetenek geçmiş başarılar ve iletişim becerisinin gelişmişliği vb. faktörler buluşturmaktadır. Sonuçta ilişki kurulan kişilerin zihninde oluşan imaja bir çok unsurun etkisi olmakta ve bunların her biri kişinin kendi kontrolü altında tutulmaktadır.

Neden sahip olunan imaj bu kadar önemlidir? Konu üzer.: o: yapılan araştırmalar imajın, iş hayatında sahip olunan yetenekler kadar değerli olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır.Bir başka şekil de ifade edilirse; işe girme, daha iyi bir pozisyona gelebilme ya daha fazla sorumluluk üstlenme aşamalarında, bu yetkileri size tanıyacak olan kişi yada kişilerin zihninde, sizin hakkınızda oluşan olumlu izlenim yani imaj büyük önem taşımaktadır.

Görünüş "Dış Konuşma" (Surface Language)
İnsanlar hakkındaki gerçeklerin ve önyargıların daha yüksek oranda varsayımların temel alınarak değerlendirilmeleri sonucunda izlenimler oluşmaktadır. Kişilerin yargılarının, çıkış noktasında yer alan Ön yargıların birçoğu Zunin'lerin de belirttiği gibi "dış konuşma", bir diğer deyişle görünüşe dayanılmaktadır.Dış konuşma" görünüşle ilgili olarak, görme ile anında oluşan izlenimlerden oluşan bir paten olarak tanımlanmaktadır. Giyim tarzı, saç modeli, kullanılan parfüm ve aksesuarlar, hepsi bir arada yaratılmak istenen imajla doğrudan bağlantılıdır.

İmaj yaratma konusunda çalışan birçok uzmanlar açısından giyim tarzı, işlerinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Başarı için Giyinmek ve Kadınları Başarıya Ulaştıran Giyim Rehberi adlı eserlerin yazarı John T.Molloy ve Kadınlar İçin imaj çalışmaları adlı eserin yazan Diana Mather'a göre; ne tür bir giyim tarzının benimsendiği, kişinin güvenilirliği ve hoşa gitmesi üzerinde birebir etkili olmaktadır. Egon Von Furstenberg, Güçlü Görünüş adlı eserinde, konu üzerinde yapılan ayrımların iş hayatinin gerçeklerinden biri olduğunu vurgulamaktadır. Giyim tarzı ile ilgili belki de en güçlü ifade ise, Ne Giydiğinizle Ölçülürsünüz iş Hayatında Başarının Anahtarı yazan olan William Thourlby tarafından ortaya atılmıştır.

"Paha önce sizi hiç görmemiş ve tanımayan kişilerin bulunduğu bir odaya girdiğinizde, bu kişiler sizin hakkınızda sadece kıyafetinize bakarak 10 çıkarımda bulunabilirler. Belki daha da fazlasını yaparlar, fakat şu 10 çıkarımın yapıldığından emin olabilirsiniz:
1.Ekonomik durumunuz
2.Eğitim düzeyiniz
3.Güvenilirliğiniz
4.Sosyal konumunuz
5.Sofistikelik düzeyiniz
6.Ekonomik
7.Sosyal
8. Kültürel temeliniz
9.Basarınız
10.Ahlaki değerler açısından karakteriniz.

Bulunulan her ortamda başarılı olabilmek, hakkınızda yapılacak değerlendirmelerin olumlu yönde olmasıyla bağlantılıdır. Bu yüzden de ilk izlenim yaratmada göze çarpan giyim tarzı ile pozitif imaj oluşturma arasında doğrudan ilişki bulunmaktadır."

Thourlby, insanları değerlendirme aşamasında giyim tarzının ve görünüşün iki önemli kriter olduğunu vurgulamaktadır. Bu nedenle kişiler üzerinde etkili olmaya yardımcı olabilecek kıyafetlerin bulunduğu bir gardırobun oluşturulması ciddi biçimde ele alınmalıdır. İlk izlenim açısından büyük rol oynayan fiziksel çekicilik, giyim tarzı ile desteklendiğinde, yarattığı etkiyi olumlu yönde artırmaktadır.

Kariyere ve İş Ortamına uygun Giyinmek
İş hayatının büyük bir bölümünde üniforma giyilmektedir. Üniforma giyen kişilerden bazılarının ise sadece kendi İşlerine uygun özel dizayn edilmiş kıyafetleri giyme zorunlulukları vardır. Günümüzde işe giderken üniforma giyilme oranı gittikçe artmaktadır. Psikologlara göre, kamu hizmetine yönelik işlerde çalışanlar özellikle de bir grubun üyesi olanlar belirlenen standart kıyafetler içinde daha verimli çalışmaktadır. Tek tip giyinmek çalışanlar arasında bir nevi bağ oluşturmakta, aralarındaki kişisel farklılıklar da minimum düzeye indirmektedir. Ancak araştırmalar durumun sakıncalı yönlerini de ortaya çıkarmıştır. Buna göre, kişiler diğerleri ile kıyafetlerine dayanan benzerliklerinden yararlanarak, işlerine ters düşecek davranışlar gerçekleştirmekte ve suçu başkalarına yükleyebilmektedir,

Amerika Birleşik Devletleri’nde kariyere ya da iş ortamına uygun giyinme konusunda imaj danışmanlarından (image consul-ters) yardım isteyen işletmelerin ve kişilerin sayıları günden güne ve gözle görülür bir hızla artmaktadır. Yine aynı ülkede Kişisel İmaj Danışmanları Rehberi, ilk yayınlandığı tarih olan 1978'den beri giderek daha fazla danışmanın adının yer aldığı bir liste içermektedir. Sözü edilen rehbere kayıtlı sayısı 1978'de 37 iken, bu sayı 1982'deki baskıda 157'yi bulmuştur. Aynı sayı internette web sayfası oluşturan çok sayıda imaj danışmanın katılmasıyla günden güne artmaktadır. Bu uzman kuruluşlar, profesyonel anlamda imaj danışmanlığı faaliyetleri düzenlerken, aynı zamanda iş yerinde başarıyı artırabilecek, iletişim becerileri, liderlik becerileri, zaman yönetimi vb. birçok konuda da müşterilerine yardımcı olmaktadır.
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
İmaj danışmanları rehberin editörü Jacqueiine Thompson, imaj danışmanlarının Amerika Birleşik Devletlerindeki 75 şehir, 34 eyalet ve çok sayıda yabancı ülkede hizmet verdiklerini belirtmektedir. Thompson "imaj danışmanlığını bazıları bu mesleği yapanları "imagolog" yada "image maker" olarak adlandırmaktadır; kişinin görünen özelliklerinin konuşma, kıyafet, beden dili ve davranışları yetenekleri ve ruhsal durumu ile uyum içinde olmasına yönelik çalışmalar gerçekleştiren bir meslek olarak tanımlamaktadır.
Sahip olunan kariyere uygun kıyafetlerin seçimi çoğu zaman hem kadınlar, hem de erkekler açısından yapılmak zorunda olunan, zor seçimlerdendir. Bu konudaki kurallar yazılı değildir ve kişiden kişiye değişmektedir. Uygun kıyafet seçimiyle ilgilenen bir psikolog şöyle bir sonuca varmıştır:

"Giyinme ve kendine özen gösterme ipi, kıyafetlere ilişkin bilinçaltı beklentilerine ve önyargılara dayanmaktadır, örneğin; üç parçadan oluşan koyu renk takım giyen, bir iş adamı, kendisini muhafazakar olarak ifade etmektedir. Bunun yanında, kısa paçalı bir pantolon ve tozlu" ayakkabılar ise, düzensiz ve dağınık bir kişiliğin dışa vurumudur."

Bu noktada üzerinde durulan kilit nokta bilinçaltı beklentileridir. Herkesin:kendisine özgü, doğru bir giyim tarzı vardır. Bu yüzden yeni tanışılan bir kişinin görünüşü, belirli standartlarla çelişiyorsa o kişi hakkında rahatsızlık hissedilmektedir. Günümüzde toplum, giyim konusunda her ne kadar, daha toleranslı ise de, yine de bazı beklentiler varlıklarını sürdürmektedir.

İşe uygun kıyafet seçiminde genel olarak üç nokta etkili olmaktadır':'

(1) Çalışan tarafından sunulan hizmet yada satılan mal,
(2) hizmet sunulan müşteri,
(3) şirke: tarafından benimsenmiş kurum imajına göre belirlenmiş kriterler

Sunulan hizmet yada satılan mala uygun giyinmek:

Spor giyime yönelik, renkli Jeanlar, rengarenk tişörtler;satan bir mağaza çalışanı ve pahalı üç parça takımlar, gece elbiseleri satan bir başka mağaza çalışanı arasında, işyerlerindeki giyim tarzları açısından farklar bulunmalıdır. Satıcıların, satılan mal türüne uygun giyinerek müşterinin beklentilerini doğru. Biçimde karşılamaları işlerindeki başarıları üzerinde etkili olmaktadır.

Aynı durum farklı mesleklerdeki kişiler için de geçerlidir, örneğin; otoriteyi temsil eden bir üst düzey yetkili ile özgün fikirlerin yaratıcısı olan bir art direktörün giyim tarzları arasındaki tarz farklılığı kaçınılmazdır.

Hizmet sunulan müşteriye göre giyinmek: Kırsal kesime yönelik çalışan bir şirketin personeli, müşterilerine onların yadırgayacağı, yaşam stilleriyle bağdaşmayan kıyafetlerle hizmet sunarsa, bu kişiler tarafından ters karşılanmaları kaçınılmazdır. Aynı durum üst düzey yetkililere danışmanlık hizmeti sunan bir kişinin Jean pantolon, renkli tişört ve spor ayakkabılarla iş görüşmesine geldiği durumlar için de geçerlidir.
Kurum imajına uygun giyinmek: Pahalı spor otomobiller satan bir galeride belirlenmiş bir kurum imajı olabilir ve yaratılan bu imajın devamının sağlanabilmesi için, çalışanların buna uygun giyinmeleri istenebilir. Böyle durumlarda şirketin belirlediği kurum imajına, müşterilerin beklentilerine ve satışı yapılan mala uygun giyinmek önem taşımaktadır.

Gardırop Yönetimi / (Wardrobc Engineering)
Bu kavram ilk olarak John T.Molloy tarafından, imaj yaratma sürecinde doğru kıyafetlerin ve aksesuarların seçilmesi olarak kullanılmıştır. Kavram daha sonra William Thourlby, Jacgueline Thompson, Emily Cho ve daha başka birçok imaj danışmanınca ele alınmıştır. Danışmanlar her konuda tümüyle birbirleriyle örtüşen, ortak fikirlerde birleşmemekle beraber, yine de bazı temel noktalarda ortak bir platformda yer almaktadır. Sözü edilen bu noktalar:

1.Yeni tanışılan bir kişi üzerinde daha hiç konuşmadan etki yaratılabilir. İnsanlar karşılarındakilerin yeteneklerini öğrenmeye zaman harcamadan sadece giyimleriyle onları değerlendirebilmektedir. Eğer seçilen meslek gün içinde çok sayıda insanla teması gerektiriyorsa, duruma uygun kıyafeti seçmek olumlu ilk izlenimler yaratma açısından büyük önem taşımaktadır.

2.Çalışılmak istenen şirketin kurum kültürü ile imajına uygun giyîm tarzı ve genel görünüş standartları tespit edilmelidir. Bir İşe başvurmadan önce, o yer deki diğer çalışanların ne tür kıyafetleri tercih ettikleri incelenmelidir. Eğer nasıl giyinileceği konusunda kuşku duyuluyor yada tam bir karara yarılamıyorsa, ciddi bir giyim tarzı olarak görülen takımlar tercih edilmelidir. Şirkete kabul edildikten sonra, diğer çalışanların tarzlarına rahatlıkla uyulabilir. Ancak ilk zamanlarda yeni işyerindeki söz sahibi konumda bulunanlarla benzer giyinmek daha olumlu sonuçlar doğurabilmektedir.

3.Bulunulan konuma değil, gelinmek istenen pozisyona, yani belirlenen kariyer hedefine göre giyinilmelidir. Bu noktada ifade edilen; eğer sekreter olarak görev yapılıyor ve daha üst bir konuma gelmek isteniyorsa artık bir sekreter gibi değil, yönetici gibi giyinmek gerektiğidir. Kişiler giyinişleriyle işlerinden tatmin olup olmadıklarını ve İşlerinde ne kadar yükselmek islediklerini karşılarındakilere kolaylıkla iletebilmektedir.

4.Son moda kıyafetlerin iş hayatında yada profesyonel ortamlarda kullanılması uygun tercihler arasında yer almamalıdır. Birçok durumda iş dünyası, üniversite, sanat ya da spor çevrelerinden daha tutucu bir izlenim yaratmaktadır. Modanın yakın takipçisi bile olunsa, etkili bir profesyonel imaj için bundan vazgeçilmelidir. Bayanlar böyle durumlarla daha sık karşılaşmaktadır. Özellikle üst yönetimde görev alan bayanlar için, gardıroplarını bulundukları konuma ve otoriteye yöre düzenlemeleri bir zorunluluktur.

5.Gardıroptaki kıyafet ve aksesuarların seçimi aşamasında bölgesel farklılıklar göz önünde bulundurulmalıdır. Bulunulan coğrafi ortam insanların nasıl giyindiklerini etkileyen faktörlerden biridir. Ülkenin farklı bölgelerinde yaşayan kişilerin, kendilerine özgü giyim tarzları mevcuttur ve bu doğrultuda giyinmek, kişilerin sempatisinin kazanılarak, olumlu ilk izlenim yaratma açısından önem taşımaktadır.
6.Sahip olunan imaj, gardırobun kalitesi ile doğru orantılıdır. Kariyere uygun giyinmek için yapılan harcamalar, geleceğe yapılan yatırımlar olarak görülmektedir. İndirimlerden çok sayıda ve daha az harcamayla bir çok kıyafet sağlanabilir, ancak seçilen kıyafetler ulaşılması istenen konuma ya da yaratılması arzu edilen imaja paralel değilse, yığınlarca kıyafetin bulunduğu bir gardırop anlamsız ve yetersiz olarak nitelendirilmektedir. Bu yüzden giyim konusunda uzman olan kişilere göre yapılması gereken, az sayıda da olsa gardıropta kaliteli kıyafetlerin yer almasıdır.

7. Gardırop için kıyafet seçimi kişisel emek gerektirir.
Olumlu izlenimler yaratmak için etkili olacak kıyafetlerin seçiminde yaş, kilo, boy, ten rengi ve amaçlar gibi kişisel etmenler bir bütün oluşturmaktadır. Çalışılan işteki diğer kişilerin giyiniş biçimlerinin aynen kopya edilmesi, kişinin kendisine ait özelliklerinden hiç bir şey yansıtmadığı ve özgün olmadığı için kişisel imaj üzerinde etkili olmamaktadır.

Kullanılabilecek Renkler ve Aksesuarlar
Bir iş ortamında her çalışanın birbirlerine benzer renkler ya da saç biçimlerine sahip olması yaratıcılıktan yoksun ve sıkıcı olarak görülebilir. Kişiler kendilerini tam olarak dışa yansıtamamaktan yakınabilirler. Ancak bu noktada hatırlanması gereken; oranın bir işyeri olduğu ve yapılan işin özelliğine uygun giyinilmesi gerekliliğidir. Mesleğiniz yaratıcılıkla doğrudan ilgili değilse, şimdiden beklenen işin kalıplarına uyan bir giyim tarzını benimsemenizdir. Bu sizin özgünlüğünüzü kısıtlamaz, tam tersi bu kadar birbirine benzer arasından seçtiğiniz uyumlu renkler, uygun aksesuarlar ve bakımlı saç stiliniz ile "parlamanıza" yardımcı olur.

Öncelikle iş ortamına uyacak renklerin kullanımı üzerinde durulursa, ilk renk birçok insanın gözdesi olan mavi renktir. Mavi; uyumluluğu, sakinliği, muhafazakarlığı ve gençliği çağrıştıran bir renk olması nedeniyle Özellikle erkekler tarafından, giyilen koyu renkli takımların canlandırılması için, gömlek rengi olarak tercih edilmektedir.;Çünkü açık mavi, genç ve.sportmen, lacivert profesyonel görüntüsü ile iş kıyafetlerinin aranan renkleridirler.

Sonbaharı, bir şeylerin sona ermesini çağrıştıran kahverengi ayakları yere basan, gösterişten hoşlanmayan kişiliği temsil eder. Aslında iletişime kapalı olmakla özdeşleştirilir. İş ortamlarında lacivertlere alternatif oluşturur. Özellikle kış mevsiminde siyahlardan sıkılan iş kadınlarının etek, ayakkabı, kemer ve kazak rengi olarak en çok rağbet ettikleri renktir. Erkek giyiminde bazı işyerlerinde ,özellikle belirtilmektedir takım kıyafetlerde ana renk olarak kullanılması önerilmez.

Mevsim farkı olmaksızın, her zaman sıcaklığı ve ateşi çağrıştıran kırmızı ise, iş ortamlarında fazla benimsenmeyen bir renktir. İş kadınları için kırmızının siyahla belirli oranlarda karıştırılmasıyla elde edilen bordo önerilmesine karşın, yine de canlı kırmızı tonlarının boydan boya kullanıldığı (kırmızı elbise, kırmızı çanta, kımızı ayakkabı) kıyafetler önerilmez. Erkekler için, takım kıyafetlerin genel renkleri olan siyah, lacivert ve grinin tüm tonlarını (kahverengi hariç, onu canlandıran renk çoğunlukla sarıdır) tamamlamak amacıyla, az oranlarda kravatlar üzerinde bulundurulabilir.

Güneşin ve İletişimin rengi olan sarı, sahip olduğu tüm iyi özelliklere karşın yine de iş ortamlarına uyan bir renk değildir. Çünkü yüzeyselliği çağrıştırmak gibi bir dezavantajlardır. Ancak yine de kırmızı rengin kullanılması gibi az oranlarda ve belirli kıyafetlerde, aksesuarların içinde kullanılabilir.

Doğanın ve umudun rengi o!an yeşil, İş kıyafetlerinde az oranlarda, örneğin kravat deseninde bulundurulabilen, fazla tercih edilmesi Önerilmeyen bir renktir.

Umutsuzluk ve ölümün sembolü olmasına karşın," İş ortamları İçin seçilen kıyafetlere bakılınca çoğunun siyah olduğu görülür. İş ortamında baştan aşağıya giyinmeye uygun değildir, ancak giysilerin üst (ceket, gömlek), orta (kemer, pantolon) ve alt (ayakkabı) bölümünde kullanılabilir. Bayanların Özellikle tercih ettikleri bir renk olmasının özünde ise, siyah rengin cisimleri "olduğundan küçük gösterme" etkisi yatar. Bunun yanı sıra kullanım açısından hemen her renkle uyum sağladığı için siyah bir takım yada etek, gardırobun "yangından ilk kurtarılacak" kıyafetidir.

Grinin bir çok kişinin favori rengi olmasının temelinde yansız, uçucu bir renk olması yatar. Saygınlığı ve olgunluğu çağrıştırması nedeniyle de iş kıyafetlerinde tercih edilir. Grinin her tonu profesyonel giyime uygundur, ama ilgi çekiciliği sağlamak için biraz renk katmak gerekir, örneğin; bayan giyiminde koyu bir griyi canlandıracak en uygun renklerden biri "şeker pembesi"dir.

Pembe, magentadan, uçuk pembeye kadar tüm tonlarıyla özellikle de kız bebeklerini çağrıştıran dişi bir renktir. Bu özelliği nedeniyle profesyonel giyimde olgunluktan yoksun, çocuksu izlenim yaratmaması için ancak koyu renkleri canlandırma amacıyla kullanılmalıdır.
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Açıklığın, doğruluğun ve aydınlığın rengi olan beyaz, iş ortamlarında da kasvetli kıyafetlerin en iyi yardımcısıdır.Yanındaki renklerle güçlenir. Profesyonel kullanım açısından gömlek ve bluzlar için uygundur.

Renk kullanımlarından sonra üzerinde durulması gereken nokta aksesuarlardır. Parıltılı yüzükler, pahalı takılar, uzun küpeler kısacası abartılı aksesuarlar, iş kadınları tarafından kullanılması sakıncalı aksesuarlar arasında yer alırlar. İş kadınlarının takabilecekleri maksimum üç yüzük, ince ve zarif takılar onların profesyonel imajlarına etkisini olumlu olarak yansıtacaktır. Aynı şekilde makyaj yaparken ve saç biçimini belirlerken de sadelik ve zariflik göz önünde bulundurulmalıdır. Fazla kabartılmış bir saç itici bulunurken, düzenli bir kesim beğeni toplamaktadır. Saçlar konusu üzerinde dururken, saçların da kendilerine özgü anlamlar içerdikleri ve farklı imaj yaratmak isteyenler tarafından bilinmesi gereken özellikleri vardır. Buna göre; siyah saç; sadakat, sabır ve cesaretin, sarı saç; gururun, öfkenin ve hayal kurmanın, kumral saç; uyumun, anlayışın ve güvenin, kızıl saç; uçarılığın, güvenilmezliğin ve hırsın, kıvırcık saç; aşırı itaat ve yumuşak başlılığın ve son olarak düz saç; hassaslığın dışavurumudur.

Erkekler açısından konuya bakıldığında ise, işlerinin daha kolay olduğu söylenebilir. Fazlı aksesuar kullanımı erkekler açısından da sakıncalıdır. Erkeklerin saat, gözlük, kravat, kravat iğnesi, pantolon askısı, kol düğmesi, kemer, çorap ve ayakkabı seçimlerinde, işlerinde sahip oldukları konuma göre seçimler yapmaları ve alyans dışında takı kullanmamalın, oluşturdukları yada oluşturmak istedikleri imajları yönünde alabilecekleri olumlu adımlardır. Bu konuda ayrıca renk kullanımı ve uygun tarzın belirlenmesinde; profesyonel hizmet sunan "renk finalistleri" ve "stil analistleri "nin yardımından yararlanılması da önerilmektedir.

Özetle; işe başlarken ve tüm iş hayalı süresince gardırop yönetimine gösterilecek olan özen, başarılı imaj çalışmalarının çıkış noktasıdır. İnsanları yalnızca giydikleri ile yargılamanın ya da değerlendirmenin herkes tarafından hala olarak görülmesine karşın, yine de insanların görünüşe dayanarak, önyargılı davrandıkları bir gerçektir. Olaya bu açıdan bakıldığında yapılması gerekenler; görünüşün pozitif bir ilk izlenimdeki rolünün göz önünde bulundurulması ve konu üzerinde dikkatle durulmasıdır.
Mimikler
Sözsüz iletişim konusunda yapılan çalışmalar, mimiklerin birinden hoşlanılıp, hoşlanılmadığım belirtmede güçlü bir dışavurum biçimi olduğunu ortaya çıkarmıştır. Karşılaşılan kişiler, onlara yansıtılan mimiklere göre pozitif yada negatif yönde tepkiler gösterirler.
Bir kişinin duygulan Öğrenilmek isteniliyorsa, yapılabilecek ilk şey onun mimiklerini izlemektir. Çatılmış kaşlar "bir şeylerin kötü gittiğini", içten bir gülümseme ise, "her şeyin yolunda olduğunu" ifade etmektedir. Mimikler sözcükler aracılığıyla dışa vurulandan çok daha fazla duyguyu, daha doğru biçimde aktarabilmektedir.

Birçok iş ortamı için, içten, neşeli bir gülümseme, olumlu imaj yaratma yolundaki ilk adımdır. Diğer taraftan rahatsız edici ve/veya dikkatli bir bakış ya da kaşların çatılması gibi negatif duygular içeren mimikler ise, olumsuz imajın çıkış noktalarındandır.

Gözler de beden dili açısından incelendiğinde, duyguların iletiminde mimiklerin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Çözler sözlere dökülmeyen mesajları aktarabilen en iyi kanallardır. Örneğin; iletilen mesajın dinlenmediğine dair verilebilecek en basit tepki, ters bir dönüş yaparak, konuşanla olan göz temasının kesilmesidir. Aynı hareket bazı durumlarda, ''bana güvenmez" anlamına da gelmektedir.

Konuşma Tarzı
İnsanlar özgüven, istek, içtenlik ve optimizm gibi duygularını konuşmaları içinde karşısındakilere aktarabilmektedir. Bu pozitif özelliklerin her biri olumlu izlenim yaratmada birer yardımcı rol oynamaktadır. Sesin tonu, konuşmanın hızı ve sesin yüksekliği sözlü mesajlara ek anlamlar yüklemektedir, özellikle telefon konuşmalarında, diğer kişinin mimiklerinin, jestlerinin ve genel olarak diğer beden hareketlerinin görülmemesi, sesin niteliğimi daha da önem katmaktadır.

Tim iş görüşmelerinde etkili olabilecek ideal sesin nasıl olması o " tam olarak bilinmese de, özgüven, heves, dikkat, iyi niyet ve ,şeklinde sıralanan beş niteliği taşıyor olmasına dikkat edilir. Bu yüzden konuşurken sesin etkisinin ölçülebilmesi İçin kaydedilip, daha sonra belirtilen temel niteliklere sahip olup olmadığı İncelenmelidir.

El Sıkışmak/Tokalaşmak
Karşılaşan iki kişinin aralarında kuracakları ilk fiziksel kontakt selamlama aşamasındaki el sıkışmaktır. El sıkma ile sıcaklık, karşıdakine duyulan ilgi kişinin gücü ve bunlara ek olarak tam tersi duygular yani uzaklık, sıradanlık, zayıflık aktarılabilmektedir. Temas kurulan kişiye el sıkışma ile iletilen mesaj, sıralanan faktörlerden oluşan bir kombinasyona dayanmaktadır:

1.Güç düzeyi. Genel olarak eli güçlü ve sıkı biçimde kavramak, karşıdakine olan ilgiyi, tam tersi olan zayıf, ve güçsüz bir tarzda kavrayış İse "kayıtsızlık" içeren bir mesaj aktarır.
2.Ellerin nemlilik düzeyi. Islak yada terlemiş avuç içleri sadece hoş olmayan değil, sinirliliği de.dışa vuran bir durumdur.
3.El sıkışma süresi. Bu konuda genel kabul görmüş ideal bir süre tespit edilmemiştir, ama gereğinden uzun tutulan bir el, daha fazla ilgi ve karşıdaki kişiye gösterilen özeni yansıtmaktadır.
4.Ellerin birbirine kenetlenmesindeki içtenlik. Dolu dolu, içten bir kavrayış karşıdaki kişiye duyulan yoğun dostluk ve güç duygularını aktarabilir.
5.Göz teması. Göz teması, el sıkışmanın pozitif etkisini artırıcı bir unsurdur. İki kişi el sıkışırken, göz temasının sağlanması hem etkinliği artırmakta, hem de kişiler arasında yakınlık hissi oluşturmaktadır.

Gün boyunca karşılaşılan insanlarla e! sıkışılır ve bunun ilk izlenime olan etkisi çoğu zaman göz ardı edilir. Diğer tüm kişiler arası ilişki becerileri gibi el sıkışma da pratik yapılarak geliştirilebilir.

Davranışlar
Davranışlara yönelik bir çalışma, olumlu bir ilk izlenime engel oluşturabilecek potansiyel alanları ortaya çıkarmıştır. Jonathan Swith, olumlu yaklaşımları temel alan davranışların önemini, insanların kendilerini rahat hissetmelerine yardımcı olan bir sanat olarak tanımlamıştır. İnsanların kendilerini rahat ve huzurlu hissetmelerini sağlamak, iyi insan ilişkilerinin de özünü oluşturmaktadır.

İnsanlarla ilişki kurmadaki en iyi yollardan birisi, karşıdaki kişiyi savunma konumuna getirebilecek davranışlardan uzak durmaktır. Konuya bir şirket ortamından örnek verildiğinde, etkili olabilecek bazı davranış kuralları şöyle sıralanabilir:

1.Yeni tanışılan kişilerin ilk isimleriyle çağrılmaları doğru değildir. Arada belirli bir samimiyet temellendirmeden ya da karşınızdaki istemediği sürece kullanılabilecek en uygun hitap şekli bay, bayan, doktor vb. tiplerdir.

2.Rahatsızlık verebilecek yada saldırganlık içeren yorum ve hikayelerden uzak durulmalıdır. Günümüzde her ne kadar argo ve küfür İçeren kelimeler yaygın bir biçimde sarf ediliyor olsa da, rahatsızlık yaratabilecek kelimeleri içeren bir konuşma, müşteri, üst düzey yönetici hatta iş arkadaşları tarafından uygunsuz olarak nitelendirilmektedir. Küfürlü konuşmalar ve üstü açılmadık hikayeler, kişiler arası İletişimde tamiri mümkün olmayan sorunlara neden olabilmektedir.
3.İtilaftı konularda, güçlü kişisel yargılar ortaya atılmamalıdır. Yakınlık kurabilmek için siyaset ve din gibi kişiden kişiye farklılık gösteren konuların konuşulup, tartışılması çatışma ortamı yaratabilmekledir. Bu tür bir soruna meydan vermemek için yapılması gereken en kolay şey kişiler arasında çatışma İle sonuçlanmayacak konular üzerinde konuşmaktır.

4.Rahatsız olmayacaklarından emin olmadan müşteri, yönetici ya da iş arkadaşlarının yanında sigara içilmemelidir. Bazı kişilerin sigara kaynaklı hastalıkları, dumana karşı alerjileri varken, bazıları ise sadece külü bîr alışkanlık olarak gördükleri için sigara içmemektedir. Nedeni ne olursa olsun sigara içmeyenlerin bu tercihlerine gösterilecek itina taktirle karşılanacaktır.

5.Randevu alınmadan iş görüşmesine gitmek ya da alınan randevuya zamanında gitmemek kabalık olarak nitelendirileceğinden, konuya gereken özenin gösterilmesi gerekir.

6.Kişiye duyulan taktir doğru zaman ve ortamlarda dile getirilmelidir.

7.Diyor insanları irili: edebilecek alışkınlıklardan vazgeçilmelidir. İnsan ilişkilerine ket vuran bu tür alışkanlıklara; çiklet çiğnemek, tırnak yemek, parmak çıtlatmak, baş kaşımak ya da topluluk önünde saç taranması örnek verilebilir.

Sonuç olarak, ilk izlenimlerin yarattığı etki, kişiler arası iletişimin kurulduğu her ortam ve zaman için aynı derecede önem taşımaktadır. Bu yüzden de temeli sağlam, olumlu ilişkiler kurmada yapılması gereken ilk şey, kişinin iletişim kurduğu ya da kurabileceği kişiler üzerinde olumlu ilk izlenimler' temel alan bir kişisel imaj yaratmasıdır. Bir çok unsurun karması olan ve her birine dikkat edilerek şekillendirilen kişisel imaj, sonuçta kişinin kendisine ve sahip olduğu özelliklere dayanmak Kişiler olumlu imaj yaratma çalışmalarında bu unsurları sürekli göz önünde bulundurmalıdır. Unutulmamalıdır ki, insanlar kendilerine gösterdikleri ilgi kadar karşılarındakilerden iyi görürler.
 
Üst