Eğitimde Hedefleri Kim Belirlemeli?

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Eğitimde Hedefleri Kim Belirlemeli?


Öğretim ve öğrenmede uzun süreden beri devam eden sorun öğretim konusunda hedeflere kimin karar vereceğidir. İlgili konuların öğretilebilmesi için hedefler doğru ve uygun en önemlisi dikkatli şekilde belirlenmelidir. Öğrencilerin okulda geçirdikleri süre kısadır. Her okul dönemi temel olarak 9 ay sürer. Bu nedenle burada tartışılan konu hedeflerin en iyi şekilde belirlenip hazırlanmasıdır.

Temel Öğretim Hedefleri
Temel öğretim savunucuları bütün öğrencilerin başarması gereken bir bilgi bütünü olduğuna inanıyorlar. Bu bilgi bütünü edebiyat, sosyal bilimler, fen, matematik, resim, müzik ve beden eğitiminde gerekli içerikleri kasteder. İlk dört konu da en büyük ve dikkatin odaklandığı önemli konulardır.

Akademik açıdan uzman olan kişiler öğrencilere yardım etmelidir. Öğretmenin temel olarak öğretmesi gerekli olan ve vurgulanması gerekli noktalar şöyledir:
1. Öğrencilerin neleri öğrenmesi gerektiği tanımlanıp açıklanmalı
2. Müfredattaki ıvır zıvır konular azaltılmalı.
3. Resmi olarak sınıfta olmayan akademik uzmanlar öğrencilerin ne öğrenmesi gerektiğini belirlemelidir.

Öyleyse, bu gerekli olduğu düşünülen noktalarla ilgili şu soruları sormak sanırım yanlış olmaz.
1. Sınıf ortamından uzak insanlar tarafından harici şekilde seçilen konular öğrenciye nasıl anlamlı şekilde sunulabilir?
2. Öğrenciler kendi öğrenim fırsatlarını belirlerken bu tarz seçimlere katılmalı mı?
3. Temel diye değerlendirilip belirli konulara odaklanmak mümkün mü? Kime göre ve nasıl ‘temel’ kavramını kabul edeceğiz?

Yeniden oluşturmacılık ile beraber öğrenciler öğretmen yardımıyla daha aktif hale gelmekte, kendi hedeflerine karar vermekte, öğrenme fırsatlarını yaratmakta ve değerlendirme sürecine ortak olmaktadır. Bu yapılandırmacı felsefeye göre, öğrenciler ve öğretmenler müfredatı oluşturan tek ve en önemli unsurlardır. Böyle kararları öğrencilerin üst standartlara ulaşmasını amaçlayan fakat gerçeklikten uzaklaşan dışarıdakiler veremez. Öğretmen desteği alan öğrenci yine müfredatın sıralamasında öncelikli söz sahibi olan olmalıdır. Çünkü bu sırayı yaşayan kişi öğrencinin kendisidir. Odak noktamız öğrencinin derste verimliliği ve çalışmalarıdır. Her ilerlemeyi ve performansını öğrenci öğretmeninin yardımıyla değerlendirmelidir. Vurgulanan sınav sonuçları olmamalıdır.

Sınavlar değil projeler öğrencinin ilerlemesi için en verimli ve üretici hedef ve araç olarak tabir etmek yanlış olmaz. Bu proje ödevleri şu araçları içerebilir:
1. Öğrencilerin yazılı üretimleri
2. Sanatsal çalışmalar
3. Yapılandırma projeleri
4. Komite çalışmalarıyla video kayıt çalışmaları yapma
5. Öğrenci tarafından günlük tutulması ve gazete hazırlanması.

Yukarıda belirtilenlerin hepsi öğretimin hedefleriyle ilgili olmalı ve öğretme ve öğrenme süreçlerinde mutlaka vurgulanmalıdır. Yeniden oluşturmacı bir sistemin bünyesinde işleyiş şu şekilde gerçekleşir:
1. Öğrencinin hedeflerin seçilmesi, öğrenme fırsatları, değerlendirme prosedürleri gibi süreçlerde daha fazla katkısı olması gerekir.
2. Öğretmen bir rehber ya da teşvik eden kişidir, tek öğretici ya da bilgi dağıtıcı değildir.
3. Öğrencinin ilerlemesini değerlendirme göz önüne alınması gereken en önemli ölçüt projeler olmalıdır. (Ediger,1998,355–376)

Yazar: Marlow Ediger
Çeviri: Şule Can
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Hedefe Ulaşma Uğruna


Hayat bu, öyle an gelir ki kendinize ister istemez hedefler seçersiniz. Bu hedef uğruna sıkıntılar yaşar ve bu sıkıntıları aşma ile uğraşır durursunuz. Kimileri için hedefe giden yolda her türlü hile, yalan mevcuttur. Kendilerini öyle bir kaptırırlar ki, olmazsa olmazlarını unuturlar.
Hedefe ulaşmanın en kestirme yolu da bu galiba. Çoğunluğun bu yola başvurduğunu ve bu yolla hedeflerine ulaştıklarını gördüğümüzden bize ters gelse de yaşanılan bu.
İnsanoğlu aklıselim düşünmek zorunda olduğu gibi hareketlerini ve hedefe giden yolu dürüstlük yolunda aramalıdır. Dürüst insan hayrı bilir, her şeyde bir hayır vardır, mantığı ile hareket eder. Bilmez ise de öğrenir. Öğrenmek için ise olumlu örneklerle bir arayış içerisine girmelidir.
Şimdi, bir zamanların Çinli filozofu Konfüçyus’un Öğrenme tekniği ile ilgili dersine bakalım :
Konfüçyus, bazı insanlara bir şey öğretmenin en iyi yolunun bunu örneklerle göstermek olduğunu biliyordu. Bu yüzden sınıfın tam karşısına geçti. Eline bir vazo aldı, tüm öğrencilerin görebileceği şekilde vazoyu havada tuttu. Diğer elinde bir elma vardı.
Öğrencilerin meraklı bakışları arasında, elmayı vazonun içinde bıraktıktan sonra, vazoyu yere koydu ve şöyle dedi:
"Elmayı vazodan çıkarmayı başaran öğrenci, elmayı yiyebilir."
Çocuklardan biri açıkmıştı, ilk o davrandı ve elini vazonun dar ağzından içeri soktu. Elmayı yakaladı, çıkarmaya çalışıyor ama başaramıyordu. "Elimi çıkaramıyorum!" yardım edin lütfen.
Konfüçyus,
"Elmayı sıkı sıkı tutmaktan vazgeçmediğin sürece, elini çıkarman mümkün olmayacaktır," dedi.
Çocuk elmayı elinden bırakmak istemiyordu; ama sonunda zorunlu olarak bıraktı. Elini vazodan çıkardığında, yüzünde şaşkınlık okunuyordu. Sordu.Elmanın vazodan nasıl çıkarılabileceği konusunda sizin bir fikriniz var mı?
Konfüçyus, vazoyu yerden alıp ters çevirdi. Elma vazonun içinden yuvarlanıp avucunun içine düştü. Çocukların hepsi birden gülmeye başladı. Aslında o kadar basit bir şeydi ki bu! Konfüçyus, "Fakat bu, göründüğü kadar basit değil," dedi. Elmayı havada tutuyordu konuşurken.
"Bazen bir şeyi gerektiğinde bırakabilmek, zor bir iştir. Onu bırakabilmek de bir beceridir. Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz şeyi engellediğinizi görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız. Eğer yanlış bir şey yapıyorsanız, o zaman buna son vermelisiniz. Eğer kendinize ve başkalarına karşı dürüst davranmıyorsanız, bu hilekarlığı hemen durdurmalısınız. İşte, ancak o zaman hedefinize ulaşabilirsiniz."
Bu kadar basit bir şey gibi görünüyor, aslında o an iyi düşünülmeden sadece açlığını bastırabilmek uğruna acele bir kararla hareket ettiğinden gerçeği ve çözümü görememiş öğrenci.
Biz de hayatımızda önümüze çıkan fırsatlara bazen bu öğrenci gibi alelacele karar verip damdan düşer gibi atlarız. Sonra elimizi kurtarmak için yardım istemek zorunda kalırız.
Halbuki, olayları iyi analiz etmek gerekiyor. Hareketimiz sadece kendi menfeatimiz için mi? Toplumsal menfeat için mi? O halde iyi düşünüp öyle hareket etmek gerekiyor. Çevremizde gelişen olayları dar bir pencereden değil, geniş bir Bakış Açısı ile görmek, düşünmek, danışmak gerek.

Hayatımızda karar vermemiz gereken son noktalarda, aceleci olmamak, her şeyi ben bilirim zihniyetine düşmemek ve en önemlisi danışabileceğimiz çevrelerin düşüncelerinden uzak kalmamız dileği ile, Kendinize İyi Bakın.

Mehmet Sedat YENİGÜN
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Hedefler


Hedefler stratejik plan sürecinin “nerede olmayı istiyoruz” kısmını oluşturur.Amaçlara göre daha belirgin ifade edilebilir ve zaman açısından sınırlı bir sürecisüreci kapsarlar.İyi hedefler ussal olurlar.

• Belirginlik: Hedefler belirgin strateji ya da eylemleri açık ve anlaşılır biçimde detaylı olarak ifade ederler.
• Ölçülebilirlilik: Hedefler, ulaşıldığında değerlendirme yapabilmek için ölçülebilir olmalıdırlar. Hesap verebilirlilik mutlaka plan sürecine dahil edilmelidir.
• Agresif fakat ulaşılabilirlilik: Hedefler tartışılabilir, ama olanaksızı istememelidirler. Bu anlamda mevcut kaynaklarla uyumlu olmalıdırlar.
• Zamansal içeriklilik : Hedefler için bir yıldan fazla birkaç haftadan az olmayan bir süre kısıtı olmalıdır. Bu arada bütçe süreci ile uyumlu olmalıdır.

Hedeflerin saptanmasına yönelik süreç
• Misyon ve amaçlar gözden geçirilir.
• Arzulanan sonuçlara karar verilir.
• Sonuçları elde edebilmek için bir zaman saptanır.
• Hesap verebilirlilik ilkesine dayandırılır.
• Her amaç için performans ölçütü ve hedef saptanır.
• Her hedef için performans ölçütü belirlenir.
Dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta hedefin tartışılabilir olsa da başarılabilir olması gerekliliğidir. Bu anlamda asıl olan gerçekleştirilebilir hedefler oluşturmaktır. Bu durum sadece program ya da faaliyetler için değil, çalışanların güdülenmesi , onuru ve güveni için de geçerlidir.

Doç. Dr. Çiğdem Güldür
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Başarıda Hedefin Rolü Nedir?


Hedef, belirli bir zaman diliminde ulaşılmak istenen noktadır. Başarılı olmak için, öncelikle ulaşılması düşünülen hedefin açık ve net bir şekilde tanımlanması gerekir.
"Nereyi kazanırsam oraya giderim!" düşüncesi kişiyi başarıya ulaştırmaz.
Şehir dışındaki akrabasını ziyarete gitmek isteyen birisi otogara gidip rastgele bir arabaya binerse, o araba kişiyi istediği noktaya götürmeyecektir. Çünkü kişi nereye gitmek istediğini, gitmek istediği yere nasıl gidebileceğini, hangi araçlarla gidebileceğini düşünmemiş rastgele hareket etmiştir.
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Hedef Belirlemenin Önemi


Hedef belirlemenin en önemli pratik faydası çalışmalarımızı anlamlı ve verimli bir hale getirilmesidir. Rastgele çalışmak yerine bu çalışmanın bir şey için gerekli ve değerli olduğunu bilerek çalışmak insanı daha fazla motive eder, daha fazla çalışmak için zemin hazırlar. Mutlu ve huzurlu bir hayatın en önemli özelliği anlamlı ve değerli çalışmalardır. Yoksa rüzgarda savrulan yaprak misali bir çalışmanın ve hayatın ne insanın kendisine ne de çevresine faydası dokunur.
Özetle söylemek gerekirse hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar fayda etmez. Hedef koyarken ulaşılabilir ve motive edici olmasına dikkat etmelisiniz. Bu hedef sizi rahatlık bölgesinden çıkaracak kadar etkili olmalı ama başarma ümidinizi kıracak kadar ulaşılmaz olmamalıdır. Çıtayı koyduğunuz yeri ço9k iyi ayarlamanız gerekir. Ulaşılabilir ve motive edici bir hedef koyduğunuzda içinizde buna ulaşmak için büyük bir azim ve istek doğar.
Hedef belirlemede iki aşama vardır ; karar alma ve eylem. Karar alma aşamasında – gerçekten ne istiyorum ? – ben bunu neden istiyorum ? – bunun bedeli nedir ? – bu bedeli ödemeye hazır mıyım ? – bu bedeli ödemek için en uygun zaman nedir ? sorularını sormak vereceğiniz kararın eyleme geçmesini kolaylaştıracaktır. Eylem aşamasında aldığınız karar ne kadar doğru olursa olsun eyleme geçmeden sonuç alamazsınız. Kafasında yüzlerce proje olan ama bunların hiçbirini uygulayamayan biri olmaktansa aldığı her karardan sonra eyleme geçen bir kişi olmayı tercih edin.
Hedeflerinizi belirlerken :
- Neden istediğinizi ve bunun sizin için ne anlama geldiğini belirlemiş olmanız
- Hedefinizin ulaşılabilir olması
- Hedeflerinizin başka insanlara bağlı olmaması
- Hedeflerinizin somut maddelere indirgenebilmesi (daha çok çalışmalıyım yerine hangi dersin hangi konusunu çalışacağınızı belirleme) bu zor görünen tabloyu kontrol edilebilir bir hale getirir.
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Hedef Belirlemek, Gideceğiniz Yönü ve Yolu Bilmektir


Gideceği yönü ve yolu bilmeyen bir insan tıpkı şaşkın bir ördeğe benzer, hangi yönde gideceğini bilemez. 'Alis Harikalar Diyarında' isimli masalda insanların hedeflerine niçin ulaşamadıkları çok güzel anlatılıyor;
Alis yol kavşağına geldiğinde, orada bekleyen kediye sorar:

'Hangi yolu izlemem gerektiğini bana söyler misiniz?'

Kedi: 'Bu yollardan her biri değişik yerlere gider. Gitmek istediğiniz yere göre, izleyeceğiniz yol da değişir. Ancak gideceğiniz yeri söylerseniz, hangi yolu izlemeniz gerektiğini size söyleyebilirim.'

Alis: 'Gideceğim yer benim için hiç fark etmez. Herhangi bir yer olabilir...'

Kedi: 'O zaman bu yollardan istediğin herhangi birine yönelebilirsin, senin için hiç fark etmez' der.
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Amaç Belirlemenin Gücü


Hayatımı kendim planlamazsam bunu birileri ancak kendi menfaatleri doğrultusunda yapacaktır. Hayatta başarılı olmak için sahip olmanız gereken ilk şey nedir? Çalışkan olmak mı, bilgili olmak mı? Hayır, doğru cevap “Bir amaca sahip olmaktır”. Aradığını bilmeyen bulduğunu da anlayamaz denir. Gerçektende bu hayatta ne aradığınızı bilmezseniz bulduğunuzu nasıl anlayacaksınız? Hedefinizi on ikiden vurabilmek için önce bir hedefinizin olması gerekir.Bir Üniversitenin mezunları arasında yapılan bir araştırma; (Yale Üniversitesi)Buna göre mezunlarla yapılan görüşmede onlardan açık ve belirli amaçlara sahiplerse bunlara nasıl ulaşacaklarına ilişkin planlarını yazmaları istenmiştir. Mezunların sadece %3’ünün böyle yazılı amaçlara sahip olduğu görülmüştür.
Yirmi yıl sonra 1973’te araştırmacılar 1953’te görüşme yaptıkları kişilere tekrar gitmişler, diğer konular bir tarafa daha önce yazılı amaçlara sahip olan %3’lük kesimini finansal açıdan ; geri kalan %97’nin toplamından daha iyi durumda olduklarını görmüşlerdir. Bu sadece kişilerin finansal gelişmelerini göstermektedir. Araştırmacılar ölçümü zor olan; mutluluk, neşeli olma gibi subjektif durumlarda da %3′lü’ kesimin çok daha iyi olduklarını belirlemişlerdir. Bu durum, amaçlarını belirlemenin gücünü göstermektedir. - Geçenlerde televizyonlarda bir kişi cumhurbaşkanı Demirelinde bulunduğu birçok kişinin önünde iki parmağını kesti. İş bulabilmek için olağanüstü cesaret isteyen bu işi yapan kişi hedefine ulaşamadı, daha kötü bir sonuç aldı yani hapse girdi ve hayatını daha da zorlaştırdı. (iki parmağından oldu). Bu parmağımı kesmeliyim yerine “300-400 dolarlık bir iş bulmalıyım diye kendisini şartlandırsaydı ve bu kararlılıkla yola çıksaydı muhtemelen hedefine ulaşabilirdi. - Gelecekte şimdiki yüzünüzü hatırlamak için fotoğraf çektiriyorsunuz. Ya şimdiki hayallerinizin fotoğrafını çektirmeye ne dersiniz? Bunu yolu hayallerinizi yazmaktır. Hatta eliniz uyuşuncaya kadar kalemi kaldırmadan ve yoğun bir şekilde yazmak daha güzeldir. - Araba almaktaki asıl amaç ulaşım olsaydı pahalı arabaları kim alırdı ki. Bir anne “Onları seyredecek birileri olmasaydı kaç kişi Mercedes’e binerdi ki?” diye soruyordu. Sizde asıl amaçlarınızı açığa çıkarın. Cemil Meriç’e göre bir kapitalist üç şey ister; “servet, şehvet ve şöhret”. Aslında birçok istek bu üç beklentinin maskeli halidir.- Aynı anda hem ders çalışmanız gerekebilir (yapılması gereken) hem de sinemaya gitmek isteyebilirsiniz (yapılmak istenen). Başarı fedakarlık gerektirir. Yarınlar rahatlarına kıyanların, yapmak istediklerine sınırlar koyabilenlerin olmaktadır. V.Koç “O kadar çok çalıştım ki; çalışmaktan vakit bulamadım”. - İnsan “Başarı canın ne istiyor ise onu yapmaktır” diye inanırsa zevklerinin esiri olur. beşeri zevkler deniz suyuna benzetilir. İçtikçe susar susadıkça içersiniz. “Başarı insanın kendisini birşeylere adamasıdır” diye inanan kişi de yanlışlar yapar. Amacının gölgesinde, sıkıcı bir hayat yaşar. Başarılı olsa da muhtemelen sıradan bir insana özenir. Hayatını bir hazineyi aramaya adarken, elindeki hayat adlı hazineyi boşa harcar. Önemli olan nokta dengedir. Dengeyi bulmak için ölçülü olmalıyız. - Unutmayın ki eğer Kızılay’a genel müdür olmak istiyorsanız yardımsever, politikacı olmak istiyorsanız sabırlı, hukukçu olmak istiyorsanız adil ve dürüst, işadamı olmak istiyorsanız zeki ve gerçekçi, yazar olmak istiyorsanız duyarlı olmanız gerekiyor. - Eski Sovyet sporcuların, olimpiyatlardan tüm madalyaları toplamasının en önemli nedeni, batılı sporcuların “Kendileri için” sovyet sporcuların ise “Komünizm için” mücadele etmeleriydi.
- Tarık bin Ziyad Endülüs (İspanya) devletine çıkınca geldikleri gemileri geri dönüş ihtimalini ortadan kaldırmak için yakmasaydı, İspanya fethedilebilir miydi? Belki. Ancak başka olasılığın, seçeneğin olmaması, beyinde inanılmaz bir güç potansiyeli uyandırır.
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Hedefe Ulaşmada Amaç ve Öncelik Belirleme


Etrafınıza dikkatlice baktığınızda, başarılı kişilerin ne yapmak istediğini bilen, hedefini önceden belirleyen ve başaracağına inanan kişiler olduğunu görürsünüz.
Bir şeyi elde etme sürecinde ne istediğini belirlemek yani amaçları oluşturmak ilk adımdır. Amaçları önceden belirleme, kişide ulaşılması gereken bir nokta düşüncesini belirler. Kişi o amaca ulaşmak için çalışır. Kısaca amaç belirleme, çalışmak için itici bir güçtür; çünkü istenilen, varılması gereken bir nokta vardır. Bu noktaya ulaşmaksa ancak çalışmakla olacaktır. O zaman yapılacak iş vakit kaybetmeden çalışmaya başlamaktır. Şu anda biz de hayatımızın en önemli süreçlerinden birine adım atıyoruz. Hedefimize ulaşmamız bu süreci nasıl değerlendireceğimize bağlıdır.
İnsan bir şeyi gerçekten istemeye görsün, hiç bir şey aşılmayacak kadar yüksek değildir.
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Hedeflerinize Ulaşmanız Hayal Değil! Ama Nasıl ?


“Varacağı limanı bilmeyen yelkenci için, hiçbir rüzgar elverişli değildir.”
Herkesin gerçekleşmesini beklediği hayalleri vardır. Çocukken büyüdüğümüzde ne olacağımız sorulduğunda çoğumuz doktor, polis veya asker olmak istediğimizi söylemişizdir. Ama bugün baktığımızda, çoğumuz bambaşka mesleklerde ilerliyoruz. Peki çocukluk hayallerimizi bugünkü hedeflerimizden ayıran şey nedir?
Mesleki hedeflerinizin sizin istediğiniz yönde belirlenmesi, kariyer planlarınızı oluşturmanızda en kuvvetli yöntemdir. Hedeflerinizi belirlemek, ulaşmak istediğiniz kariyer hedefine doğru adım adım yaklaşmanızı kolaylaştıracaktır. Ayrıca hedef belirleme süreci, kariyerinizi hangi yönde geliştirmek isteğinizi seçmenize de yardımcı olacaktır. Ne istediğinizi bilerek, hedefinize ulaşmak için hangi noktalara odaklanmanız gerektiğini belirlemiş olursunuz.

Kariyeriniz için, kesin ve iyi tanımlanmış hedefler belirlemek mesleki başarılarınızı ölçmenizi kolaylaştıracaktır. Hedeflerinizi doğru ve istediğiniz yönde belirleyerek, kendinize olan güveninizi, becerilerinizi ve hedefleriniz için yeterliliğinizi belirlemiş, aynı zamanda da kendinizi sınamış olursunuz.

Hedef belirlemede öncelikli olarak yapmanız gereken şeyler:
-İyi tanımlanmış hedef önermeleri
-Hedefleri, yönetilebilir adımlara bölmek
-Motivasyon ve taahhüt
-Hatırlatıcılar ve belli bir rotada ilerlemek
-Sık sık gözden geçirmek ve yeniden değerlendirmek

Hedeflerin belirlenmesi farklı basamaklardan geçer. İlk olarak hayatınızda neler yapmak istediğinize ve kariyerinizde elde etmek isteğiniz büyük mesleki hedefe karar vermelisiniz. Verdiğiniz kararın güçlü olması çok önemlidir. Burada kendinize “Neden?” sorusunu sorun ve cevaplamayı deneyin. Neden sizin geleceğinizle ilgili hedefiniz bu? Çünkü bu soru tatminkar bir şekilde cevaplanmadığı zaman hedefe ulaşmak imkansızlaşır. Belirlediğiniz hedefe ulaşamazsanız, hedefiniz asla sizin için çok güçlü bir karar olmamış demektir.

Kariyer hedefi planlarınızı yaparken en önemli aşama hedeflerinizi doğru olarak belirlemektir. Hedeflerinizi ne kadar güçlü bir şekilde ifade ederseniz, onların elverişliliğini ve etkinliğini arttırmış olursunuz. Sağlam hedefler belirlemenin basit yöntemleri vardır:

İlk olarak hedefinizi, her zaman, pozitif cümlelerle ifade edin. İfadeleriniz içerisinde kendinizi ve hedefinizi aşağılayacak sözcüklere yer vermemeye dikkat edin. Örnek olarak “ Bu programı iyi öğren”, “Aptalca bir hata yapma” ifadesinden daha teşvik edicidir.

İkinci olarak hedeflerinizi belirlerken kesin ifadeler kullanmaya dikkat edin. Eğer hedeflerinizi kesin tarih, zaman ve aşamalara bölerseniz, ulaşmak istediğiniz noktayı kesin olarak görebilirsiniz.

Üçüncü olarak önceliklerinizi belirleyin. Hedefinize doğru giden uzun yolda, önceliklerinizi belirlemeniz tamamlanacak bir çok aşama altında bunalmanızı önler ve sizin için öncelikli olan aşamaların üzerine daha çok eğilmenizi sağlar. Hedeflerinizi yazılı olarak saklayın. Yazılı amaçlar karışıklığı önler ve hedeflerinizi daha da güçlendirir. Üzerinde çalıştığınız hedeflerinizi küçük ve kolay erişilebilir tutun. Eğer kendinize çok büyük hedefler çizerseniz, hedefleriniz size erişilemez görünürler. Hedefleri küçük ve erişilebilir tutmanız sizi başarıya daha çabuk ulaştıracaktır. Kendinize gerçekçi hedefler belirleyin.

Etrafınızdaki insanlar sizin için birçok kariyer hedefi belirleyebilir ama önemli olan sizin ne istediğinizdir. Kariyer hedefinize giden yolda, kendi istek ve becerilerinize göre elde edebileceğiniz, hayal ürünü olmayan hedefler seçin. Hedeflerinizi çok yüksek belirlemeniz gibi, çok düşük belirlemeniz de sizin için sakıncalı olabilir. Bu hataya genel olarak korkak ve tembel insanlar düşer. Siz bu hataya düşmeyin. Kendiniz için çok düşük olmayan ama her zaman ulaşabileceğiniz, gerçekçi hedefler belirleyin.

Unutmayın ki, bu zorlu süreç içerisinde, doğru belirlenmiş hedefler her zaman sizin hevesinizi ve heyecanınızı ayakta tutacaktır.
Kariyer hedefi planlarınızı belirledikten sonra, maksatlarınızı, asıl hedeflerinize ulaşmanız için başarmanız gereken daha küçük hedeflere bölerek, bu uzun ve zorlu yolda küçük molalar almalısınız. Hedefinizin ulaşılamayacak kadar büyük ya da çok sıradan hedefler olmamalı.

Ve son olarak, kariyer hedefi planınızı çıkardıktan sonra, yapmanız gereken bu amaçlar uğruna çalışmaya başlamaktır.

Kariyer hedefi planlarınızın ilk adımlarını oluşturduktan sonra, günlük olarak yapılacaklar listenizi gözden geçirin ve o günün şartlarına göre güncelleyin. Belli aralıklarla uzun süreli planlarınıza göz atın ve ne kadar yol aldığınıza bakın. Bu sizi, bundan sonra kat etmeniz gereken basamaklar için motive ederken, o zamana kadar başardığınız aşamalar için de gurur duymanızı ve kendinize olan güveninizin artmasını sağlayacaktır.

Hedeflerinizi doğru ve kesin olarak belirledikten ve bu yolda yine kendi belirlediğiniz plana göre çalışmaya başladıktan sonra yavaş yavaş sonuç alamaya başladığınızı göreceksiniz. Asıl ulaşmak istediğiniz kariyer hedefi yolunda alacağınız her küçük başarı sizin, kendinize olan güveninizi artıracak ve geleceğe yönelik daha istekli olmanızı sağlayacaktır.

Unutmayın ki, insanların her zaman amaçlara ihtiyaçları vardır. Plan yapmadan ve belli bir hedefe doğru yönelmeden, amaçsızca yol alarak hayatınıza istediğiniz şekli veremezsiniz.
Her zaman hayalini kurduğunuz kariyer için, rüyalarınızın peşine düşün ve tutkuyla takip edin. Göreceksiniz ki başarılı olacaksınız.
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Hedef Koyma Uygulaması


Hepimiz bir şeyleri isteriz. Hepimizin zihninde net ya da silik birtakım hedefler vardır. Bunların bir kısmı gerçekleşir, bir kısmı ise gerçekleşmeden kalır. Kişisel hedeflerimizin gerçekleşip gerçekleşmemesi o konuyla ilgili motivasyonumuzun ve çabamızın devamlılığına bağlıdır. Özellikle uzun vadeli hedeflerde motivasyonumuz kaybolursa hedefe doğru ilerlemeyi bırakırız. Eğer hedef aldığımız konunun içerisine başka insanlar da dahilse o zaman işin içerisindeki herkesin bu motivasyonu sürdürmesi ve bu hedefe inanmış olmaları gerekir.

Bilinçdışı zihin inanmadığı ya da ikna olmadığı herhangi bir hedefe doğru ilerlemez ve binbir bahaneyle bizi yolumuzdan çevirir. Aşağıdaki uygulamayı dikkatli ve özenli biçimde uygularsanız hem kendiniz için doğru hedefleri seçmeniz hem de onlara ulaşmanız kolaylıkla mümkün olabilir. Aşağıdaki adımları uygulayarak sayesinde hem hedeflerinizin sağlıklı olup olmadığını kontrol edebilir hem de bilinçdışı zihninizi hedefiniz doğrultusunda daha etkili bir biçimde ikna edebilirsiniz.

Hedef koymak için şu soruları kendinize sorun ve cevaplarınızı mutlaka bir kağıda yazın. Yazmak bilinçdışı zihninizin hedefi ciddiye almasını kolaylaştıracaktır.

1. Ne yapmak istiyorum?
Yapmak istediğiniz şeyi net ve pozitif ifadelerle tanımlayın. Hedefinizi tanımlarken cümleniz olumsuzluk ekleri içermemelidir. Örneğin “Şunu yapmayacağım, şu halde olmayacağım.” gibi bir ifade kullanmamalısınız..

2. Bu benim için ulaşılabilir bir hedef midir?
Hedefinizin mümkün sınırlar dahilinde olup olmadığını kontrol edin. Ancak bunu yaparken yine de kendinizi sınırlandırmayın. Bu konuda esnek ve cesur olun.

3. Sonuca ulaştığımı kanıtlayacak şey nedir? Hedefinizi duyusal terimlerle tanımlayın. Hedefe ulaştığınızda tam olarak ne görecek, ne duyacak, hissedeceksiniz? Bunları mümkün olduğunca net bir şekilde tanımlayıp zihninizde canlandırırsanız, hem hedefinizin sınırlarını iyice netleştirmiş hem de hedefle ilgili motivasyonunuzu güçlendirmiş olursunuz.

4. Bu sonuca ulaşmak kontrolümde mi?
Hedefinize ulaşırken atacağınız adımların ne kadarının kendi elinizde ve sizin kontrolünüzde olduğunu belirleyin. Eğer hedefinize dahil olacak başka insanlar varsa onları nasıl ikna edeceğinizi de belirlemeniz gerekir.

5. Hedefime ulaşmak için ihtiyacım olan tüm kaynaklara sahip miyim?
Bu hedefe ulaşmak için ihtiyaç duyacağınız her tür kaynağa sahip olup olmadığınızı kontrol edin. Şu an elinizdeki kaynakların neler olduğunu ve hedefinize varmak için neye ihtiyacınız olduğunu belirleyin.

6. Hedefin çerçevesini netleştirin. Bu hedefe nerede, ne zaman, nasıl, kiminle vs. ulaşacaksınız?

7. Bu sonuca ulaşmak için ödeyeceğim bedel ve ortaya çıkacak yan sonuçlar kabul edilebilir mi?
Sonucun harcayacağınız zaman ve çabaya değeceğinden ve çevreye zarar vermeyeceğinden emin olun.

8. Hedefe vardığınızı zihninizde mümkün olduğunca net bir şekilde canlandırın ve sonra oradan geriye doğru bakarak adımları planlayın. Hedefiniz eğer kompleks, kapsamlı ve uzun vadeliyse, bu durumda ara hedefleri ve onları ne zaman gerçekleştireceğinizi de belirlemeniz gerekir.
Örn. “6 ay sonra şu noktada olabilmem için 5 ay sonra nerede olmam lazım. 5 ay sonra şu aşamada olabilmem için 4 ay sonra nerede olmalıyım? vs.” gibi.
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Kariyer Hedeflerimizi Belirlemek


“Kariyer yapmada iki olanak vardır. Ya gerçekten bir şeyler yaparsınız, ya da bir şeyler yaptığınızı iddia edersiniz. Çünkü burada rekabet en azından ikincisinde olduğu kadar büyük değildir.”J.Kaya
İş görüşmelerinde özellikle çalışma yaşamının başlarında sıkça sorulan sorulardan biri, “E, peki, kariyer hedefleriniz nelerdir ?” İşte 10 puanlık bir uzmanlık sorusu… Eğer önceden böyle bir soru için hazırlanmamışsanız, kem küm edersiniz… Önceden hazırlansanız bile yine de ne söyleyeceğiniz konusunda tereddüt edersiniz, çünkü karşınızdakinin söylediklerinize nasıl bir tepki vereceğini kestiremezsiniz.
Gerçekten, özellikle iş görüşmelerinde bu soruya cevap vermek güçtür. Çünkü somut kariyer hedefleriniz firmanın size sunabileceği olanaklardan çok farklı ise, işi kaybetme olasılığınız yüksektir. Eğer belirlenmiş kariyer hedefleriniz yoksa, bu soruyu yuvarlak laflarla geçiştirirsiniz. Bu ortalama cevaplardan biri de “niteliklerimi en iyi kullanabileceğim ve kendimi geliştirebileceğim bir çalışma ortamında kariyer yapmak” tarzındadır. Hedef dediğin kişiye yön gösterir, kim böyle bir hedefe göre yönünü belirleyebilir ? Tabii bu cevap karşısında görüşmeci sizin aslında somut kariyer hedeflerinizin olmadığını hemen anlar ve sizin gerçekte ne istediğinizi bilmediğinizi düşünür.
Kariyer hedeflerimiz, bireysel vizyonumuzun çalışma yaşamındaki somut uzantılarıdır. Bu konuyu biraz açacak olursak : Bireysel vizyonumuz bu dünyada nasıl iz bırakacağımıza ilişkin bir öngörümüzdür. Bunun için de yaşamımızın sonraki dönemlerinde olmak istediğimiz noktayı ve bu noktaya ulaşırken izleyeceğimiz yolu, yani ilke ve değerlerimizi belirleriz. Bireysel hedeflerimiz ise bu vizyonumuzu gerçekleştirmek yolunda atacağımız somut adımlardır. İşte kariyer hedefleri, vizyonumuzu gerçekleştirmek için belirlediğimiz somut hedeflerin çalışma yaşamına ilişkin bölümüdür.
Bu noktada “vizyon” ve “hedef” arasındaki ilişkilere de değinmekte yarar vardır. Örneğin “zengin olmak”, ya da “büyük bir şirkette genel müdür olmak”, bir “vizyon” olabilir mi ? Çoğunlukla bireyler vizyon ile hedefleri birbirine karıştırırlar. Bireyin vizyonu ile bazı noktalar belirlenir. Ancak, “iyi bir eş olmak, çocuklara iyi bir eğitim vermek, mesleğinde bilgisi ile tanınmış olmak vb.” gibi noktalar, ulaşılabilecek somut bir noktadan çok, soyut bir konumu ifade eder. Bir anlamda bunlar, bireyin amaçlarını ve yaşamının anlamını oluşturur. Vizyon soyut olduğu için de, vizyon ile belirlenen noktalara da tam anlamı ile ulaşmak mümkün değildir (1). Oysa hedefler somut olarak ulaşılabilecek noktaları ifade ederler. Bu bağlamda kariyer hedeflerinden söz edebilmek için, bunların somut ve ulaşılabilir olmaları gerekir.
Bireysel vizyon ile kariyer hedefleri arasındaki bu yakın ilişki, kariyer hedeflerimizin vizyonumuza uygun olması gerekliliğini ortaya çıkarır. Bu yüzdendir ki yazı dizimizde öncelikle bireysel vizyonumuzun belirlenmesi konusunu işledim. Vizyonumuzu belirlemeden kariyer hedefleri belirlemek, ne istediğimizi bilmeden ulaşılacak hedefler saptamaktır. Tamam, bu noktaya gidelim, ama, niye ? Geçen yazımızdaki tatil örneğine dönecek olursak vizyon belirlemeden kariyer hedefi belirlemek, o tatilden ne beklediğimizi bilmeden gidilecek yeri saptamaya benzer. Böyle bir tatilden ne kadar zevk alabiliriz ?
Demek oluyor ki sağlıklı bir şekilde kariyer hedeflerimizi belirlemek için öncelikle bireysel vizyonumuzu netleştirmeliyiz. Sadece bu yeterli mi? Kuşkusuz hayır… Bireysel yetkinliklerimiz de kariyer hedeflerimizin belirlenmesinde önemli bir rol oynar. Ancak yetkinliklerimizi geliştirmek büyük ölçüde mümkün olduğundan, önceliği kariyer hedeflerimizi belirlemeye verdim. Aslında bireysel yetkinlikler ile kariyer hedefleri arasında bir tavuk - yumurta ilişkisi vardır. Şöyleki, yetkinkinliklerimiz kariyer hedeflerimizin belirlenmesinde önemli girdi sağlar, buna karşılık ise yetkinliklerimizi bilinçli bir şekilde kariyer hedeflerimiz doğrultusunda geliştirebiliriz. Dolayısı ile bir döngü sözkonusudur. Bu döngüye bir yerden başlamak gerekirse bunun, kariyer hedeflerinin belirlenmesi olduğu inancındayım.
Kariyer gelişimi dendiğinde, genellikle hiyerarşik olarak yükselmek, buna bağlı olarak da kariyer hedeflerinin de mevki olarak yüksek noktalar olması gerektiği anlayışı hakimdir. Oysa gerçekte böyle bir zorunluluk yoktur. Özellikle iki konuda araştırma yaparken elde ettiğim bulgular, beni böyle bir düşünce tarzına yöneltti. Bunlardan biri emeklilikte kariyer konusu idi. Eğer kariyer hedefleri olarak sürekli daha üst pozisyonlar dikkate alınacak olursa, emekliye ayrıldıktan sonra da çalışma yaşamına devam edenlerin çok büyük bir bölümü için kariyer hedefleri belirlemekten söz edilemeyecekti. Oysa biliyoruz ki emekli olduktan sonra paraya çok ihtiyacı olmayan kişiler kendilerine yeni uğraşlar edinebiliyorlar ve bazı hedefler belirleyebiliyorlar. Diğer bir çelişkiyi Avukatlıkta kariyer konusunu araştırırken yaşadım. Çünkü avukatlıkta ülkemizde diğer bazı ülkelerde olduğu gibi hiyerarşik bir yapı yoktu. 1 senelik avukatla 30 senelik avukat en azından teorik olarak her düzey yargı organı önünde dava takip edebiliyorlardı. Yükselecek daha üst bir pozisyon olmadığı için, o zaman avukatlar için de herhangi bir kariyer hedefi belirlenmesinden söz edilemeyecekti. Oysa yine biliyoruz ki avukatlık mesleğinde gelişmek için bir avukatın, çalışma yaşamına ilişkin bazı hedefler belirlemesi gerekir ki bu da kariyer hedeflerinden başka birşey değildir.
Kamu kesiminde çalışılacak ise kariyer hedeflerini belirlemek nisbeten kolaydır. Örneğin asker, hakim, öğretim üyesi iseniz hem kariyer hedeflerinizi kolayca belirleyebilir, hem de bu hedeflere ulaşacak yolları daha mesleğe girişinizden itibaren öğrenebilirsiniz. Ancak özel sektörde kariyer hedeflerini belirlemek o kadar kolay değildir. Hele çalışma yaşamının başlarında sağlıklıklı kariyer hedefleri belirlemek imkansız değilse de çok zordur. Bu yüzden yazımın bundan sonraki kısmını, sağlıklı kariyer hedefleri belirlemek için yapılması gereken faaliyetlere ayıracağım.
Kariyer hedeflerinin belirlenmesi dendiğinde bir çok kişi bu kavramın çok soyut olduğunu düşünür. Aslında haksız da sayılmazlar. Bu yüzden bu kavramı, sonuçta kariyer hedeflerimizin belirlenmesini sağlayacak daha somut bir takım parçalara böldüm. Bu parçalar “hedef uzmanlık alanlarının belirlenmesi”, “hedef çalışma ortamlarının belirlenmesi” ve “hedef pozisyonların belirlenmesi”nden ibarettir. Tüm bu kavramlar Bireysel Kariyer Yönetimi kitabımda “Kariyer hedeflerinin belirlenmesi” başlığı altında detaylı olarak açıklanmış olup sitemizin bireysel kariyer yönetimi bölümünde iş arama aşamaları arasında bu bilgilere ulaşabilirsiniz. Gereksiz tekrarlara girmeden burada yazılanlara ek olarak bir kaç noktayı belirtmek istiyorum.
Sağlıklı kararlar alabilmek, doğru veriler ile sistematik bir şekilde düşünmeye bağlıdır. Kariyer hedeflerini bu şekilde alt unsurlara ayırmam, sistematik düşünce tarzına bir örnektir. Kariyer hedeflerini bu tarzda açıklayan yerli ya da yabancı bir kaynak yoktur. Bu benim düşünce biçimimdir. Siz daha sistematik başka bir yaklaşım getirebilirsiniz. Önemli olan, düşünce biçiminizin açıklanabilir bir sistematiğinin olmasıdır.
Kariyer hedeflerinin sağlıklı bir şekilde belirlenmesindeki en büyük güçlük ise bu konuda gerekebilecek doğru veriye ulaşmaktır. Hatta çoğu zaman doğrusunu bir yana bırakın, “veri” bile bulmak çok güçtür. Oysa gelişmiş ülkelerde sağlıklı kariyer hedefleri belirleyebilmek için oldukça profesyonel şekilde hazırlanmış bir çok veriye ulaşabilirsiniz. Örneğin Amerikan Çalışma Bürosunun web sitesinden çeşitli çalışma alanları ile ilgili oldukça kapsamlı bilgiler alabilirsiniz. Burada her bir çalışma alanındaki çeşitli pozisyonlar, bunların genel görev kapsamı, bu pozisyonlar için gerekli nitelikler, çalışma ortamları ve koşulları, yaklaşık ücretleri, gelişme olanakları gibi kariyer hedeflerinin belirlenmesinde son derece kullanışlı bilgiler yer almaktadır.
Yine Amerika’da belirli bir alanda kariyer gelişimi için oldukça yararlı bilgiler veren kitaplar dizisi bulunmaktadır. Örneğin insan kaynakları yönetiminde kariyer konusunu işleyen 160 sayfalık bir kitapta(2), önce insan kaynakları yönetiminin ne olduğu ve çerçevesi açıklanmakta, daha sonra bunun çalışma yaşamındaki uygulamaları özetlenmektedir. Sonraki bölümlerde bu alanın özellikleri ve çalışma koşulları, bu alanda çalışacaklarda bulunması gereken nitelikler ve hazırlık için neler yapılması gerektiği, bu alanda çalışmaya nasıl başlanacağı, mesleki gelişim için yapılması gerekenler, güncel insan kaynakları konuları, bu alandaki mesleki organizasyonlar ve daha detaylı bilgilerin nereden temin edileceği açıklanmaktadır.
Ülkemizdeki duruma gelecek olursak, Çalışma Bakanlığının bu tür detaylı verileri bulunmamaktadır. Türkiye İş Kurumunun, sınırlı sayıda meslek için hazırlamış olduğu ve her mesleğin yine yukarıdaki konuları içerecek şekilde iki sayfada özetlendiği bir meslekler rehberi çalışması vardır. Ancak bu çalışma daha çok lise öğrencilerine okul seçiminde yardımcı olabilecek şekilde çok temel bilgileri vermektedir. Yine meslekler rehberi niteliğinde yayınlanan bazı kitaplar ile meslekleri tanıtıcı yetersiz gazete ekleri, üniversite seçimine yöneliktir. Bazı mesleki kuruluşların dergilerinde yayınlanan sınırlı sayıda makale dışında kariyer hedeflerini belirlemeye yarayabilecek sistematik olarak düzenlenmiş veri kaynakları bulunmamaktadır. Bu konuda “Hukukta Kariyer ve Avukatlıkta Mesleki Gelişim” konulu kapsamlı bir araştırmam, (arzu edilenden uzak olmakla birlikte) bu tür bir çalışma için kısmen bir fikir verebilir. Hukukçulara ise kesinlikle okumalarını öneririm.
Öyleyse ne yapacağız ? Örneğin Tıpta okuyorsunuz, ya da yeni mezunsunuz, kendinize nasıl bir yön çizeceksiniz ? Acaba bu alanda yabancı ülkeler için yazılmış kariyer kitaplarından yararlanabilirmiyiz ? Hiç tavsiye etmem… Kuşkusuz temel kavramlar çok benzer olacaktır, örneğin akademik kariyer yapmak isterseniz, bu kitapların yararı olabilir. Ancak kamu ve özel sektör hastanelerinde çalışmak istiyorsanız bu tür kitapların size çok fazla yararı olmaz. Çünkü Amerika için yazılmış bir kitapta amerikan sağlık sistemi, Amerikadaki çalışma koşulları ve gelişim olanakları anlatılmaktadır. Burada yazılanlara göre ülkemizde kendinize yön çizmeye kalkarsanız, size uzaylı gibi davranırlar!…
Bu durumda kariyer hedeflerinizi belirlemek için gerekli verileri biraz zahmetli olsa da siz araştırıp toplamak zorundasınız. Bu konuda bir kaç somut öneri verebilirim. Mesleki dergilerde bazen o mesleğin çalışma koşulları ile ilgili bazı makale/yazılara rastlayabilirsiniz. Meslek kuruluşlarının bu konuda yayınları olabilir, ya da panel, konferans gibi etkinliklerde bu konuları işleyebilirler. Yine mesleğin çalışma koşullarına ilişkin en sağlıklı bilgileri o meslekte çalışan deneyimli kişilerden öğrenebilirsiniz. Özellikle mesleğinde başarılı olan kişilerin meslek ile ilgili düşüncelerini, gözlemlerini ve önerilerini izlemekte yarar var. Ancak tek bir kaynaktan elde edilen bilgilerin yeterli olmayabileceğini ve mümkün olduğunca çok çeşitli kaynaklardan veri toplamanız gerektiğini hatırlatmak isterim.
Kariyer hedeflerini sağlıklı bir şekilde belirlemek çok önemli ve bunun için çaba sarfetmeye değer…. Sitenin okuyucu kitlesinin çoğunlukla üniversite öğrencileri yada yeni mezunlar olduğunu bildiğim için bu konu üzerinde biraz daha durmak istiyorum. Üniversitede okurken kariyer yapmak ne anlam ifade ediyor (ki tartışma gruplarının bir konusu da bu idi), öğrenci iken neler yapabiliriz ? Bu konudaki görüşlerimi de gelecek yazıma bırakıyorum.
Sevgiyle kalın…

Mehmet Cemil Özden
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Bir Olimpiyat Şampiyonu Gibi Hedef Belirlemek


Hemen her olimpiyat atleti, aynı hedefi paylaşır: altın madalyayı kazanmak. Ama, spor psikologlarının yaptıkları araştırma, ilginç bir sonuç vermiştir: En motive olmuş ve başarılı atletler, son derece özel bir yolla hedeflerini belirlerler. Bu yol, yalnızca tek bir büyük hedef koymaktan çok daha kesin ve detaylıdır.
En iyi haber: Hepimiz, günlük yaşamımızda daha fazla motivasyon, başarı ve kişisel gelişim için, seçkin atletlerin hedef belirleme stratejilerinden faydalanabiliriz.

İşte size en önemli kural: Büyük ve uzun vadeli hedefler yerine belli bir konuya yönelik, zorlu ve kısa vadeli hedefler belirleyin. Sonra da psikolojik çaba ve dikkatinizin daha büyük bir kısmını bu kısa vadeli hedeflere yoğunlaştırın.
Her sabah kalktığında altın madalyayı (ya da Süper Kupa’yı ya da Dünya Kupası’nı) hedefleyen bir atlet, çok çabuk bunalıma girecektir. Motivasyonu azalacaktır. Bu kişi, merak etmeye başlayacaktır: Buradan oraya nasıl ulaşabilirim? Bu başarı düzeyi, benim için gerçekten mümkün mü? Spor psikolojisi uzmanları, şunları söylüyorlar: “Her gün sürekli uzun vadeli hedeflere odaklanmak, genellikle üretkenliği önler. Bu odak, çok fazla geleceğe yöneliktir ve atleti nihai başarıya ulaşmak için gerekli ara adımları tamamlamaktan alıkoyar.”

Kısa vadeli hedeflere odaklandığınızda ne olur? Pozitif psikoloji (mutlu ve başarılı insanlara yönelik bilimsel çalışma) alanında yapılan son araştırmalara göre çok şey; şunlar da dahil…
•Daha fazla performans, başarı ve motivasyon
•Başarıya ulaşma ve yaşamda değişiklikler yapma ihtimalinin artması
•Kişisel gelişim çabalarını başlatma ve sürdürmede daha fazla başarı sağlanması
•Daha güçlü bir özgüven ve bireysel yararlılık hissi
•Özellikle ters giden işlerin ardından daha fazla kararlılık ve ısrar
•Konuyla ilgili olarak daha çok zevk alma ve içten ilgi duyma
Kısa vadeli hedefler belirlemediğinizde ya da uzun vadeli hedeflere çok fazla odaklandığınızda ne olur? Ben buna “hedefleri yanlış eşleştirmek” diyorum. Bu durum, psikolojik açıdan, harika bir düşük motivasyon, erteleme ve derin düşünce reçetesidir; hedefleri düşünür, ama bir türlü eyleme geçmezsiniz. Bu durum ayrıca, genel mutsuzluk, kişisel gelişme konusunda başarısız girişimler ve başarı eksikliğinin de reçetesidir. Uzun vadeli hedeflerine çok fazla odaklanan insanlar, bu hedefleri daha zor, daha baskı dolu ve daha az eğlenceli olarak değerlendirirler. Öte yandan, kısa vadeli hedefleri, onlara daha az motive edici, konuyla daha az ilgili ve daha az tatmin edici görünür.

Hedeflerin yanlış eşleştirilmesi psikolojisinden uzak durup kısa vadeli hedefler psikolojisini başarıyla kim kullanabilir? Yine, pozitif psikoloji araştırması, aşağıdakilerin de dahil olduğu pek çok örnek sunar:
•Yukarıda tanımlandığı gibi, başarılı ve motive olmuş atletler
•Başarılı öğrenciler. Stanford Üniversitesi’nde yapılan araştırmada, matematikte zorluk çeken öğrencilerin kısa vadeli hedeflere odaklanarak, yalnızca notlarını değil, motivasyon ve psikolojik durumlarını da iyileştirdikleri görüldü.
•İş dünyası ve orduda başarılı liderler. Etkili liderler, karmaşık işleri ya da görevleri daha küçük, “minicik” alt görevler halinde “bölümlere ayırırlar”.
•Kararlarına sadık kalanlar. Yeni Yıl kararlarını alanların % 20’sinden azı karar larına sadık kalır. Motivasyonlarını ve kişisel gelişim çabalarını sürdürmelerinde temel başarı stratejilerinden biri de kısa vadeli hedeflere odaklanmaktır.
•Mutlu insanlar. Yaşamlarından en çok tatmin olan insanlar, kısa vadede önem taşıyan, eğlenceli ve orta derecede zorlu hedeflere doğru yol alanlardır.

Günlük yaşamınızda daha fazla motivasyon, başarı ve kişisel gelişim sağlamak için kısa vadeli hedeflerin gücünden yararlanmak kolaydır. Yeter ki hedefleri “çok fazla kısa vadeli” yaparak aşırıya kaçmayın. Örneğin, kendilerinden genel aylık plan ve hedefler belirlemeleri istenen öğrenciler, kendilerinden belli bir konuda günlük planlar yapmaları istenen öğrencilere göre daha iyi performans gösterirler. Çalışmaya daha çok vakit ayırırlar, daha verimli çalışırlar, işleri daha az ertelerler ve daha iyi notlar alırlar. Aylık planlama yapanlar, hedeflerine ulaşmak üzere strateji geliştirme konusunda daha esnek hareket edebilirler. Daha çok başarı ve kişisel gelişim sağlarlar; çünkü bir bakıma “kısa sürede” daha kolay uyum gösterirler ve değişen koşullardan daha az “etkilenirler”. Günlük planlama yapan biri, koşullardan çabuk etkilenir ve günlük hedeflerini ulaşılamaz olarak görür. Bu da hayal kırıklığı ve motivasyon kaybı ile sonuçlanır. Genel planlama yapanlar, daha fazla planlama yapmanın keyfine varırlar ve kişisel gelişim yoluyla yaşamlarını tasarlama imkanı bulurlar. Öte yandan, belli bir konuda planlama yapanlar, yaşamlarının randevu defterleri ve kişisel dijital ajandaları tarafından kontrol edildiğini hissederler.

Sonuç: Haftalık ya da aylık hedefler belirleyin. Bir yandan bu hedeflere ulaşmak için girişken bir tavır izlerken, bir yandan da bunlara nasıl ulaşabileceğiniz konusunda kendinize esneklik tanıyın. Bunu yaptığınızda, performans ve motivasyonunuzda maksimum artış kaydetmekle kalmayacak, başarı ve kişisel gelişim çabalarınızı da geliştireceksiniz. Ve bir olimpiyat şampiyonu gibi hedef belirlemek için başarı psikolojisinden yararlanıyor olacaksınız.

Yazar: Stephen Kraus
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Hedefini Doğru Belirle ve Kazan!


Kendinizi motive ederek ve kurduğunuz hayallere inanarak 2007'yi verimli
bir yıla dönüştürebilirsiniz.Hedef belirleme, kişiyi başarıya götüren son derece güçlü bir tekniktir; ama hedef belirlemenin gerçekten etkili olabilmesi için, neyi başarmak istediğimizi yazmak yeterli değildir. Bu yazıda, hedefleri daha başarılı bir biçimde tanımlamaya ve yaşama geçirmeye yardımcı olacak önemli adımlar sunulmaktadır.
2007 yılı da yeni hedefler belirlemek ve yeni hayaller kurmak için iyi bir fırsat olabilir. Yaklaşan her yeni yıldan bizi mutlu edecek bir şeyler istediğimizi düşünecek olursak Paul Christenbury'nin www.marjinal.com.tr'de yayınlanan yazısı da 2007'den ne isteyeceğimiz hakkında ipucu verebilir.

1- İyi tanımlanmış hedef önermeleri
Hedef önermesi, tüm sürecin temelini oluşturur. Bu yüzden, açık ve kesin bir hedef cümlesi kurmak için azami özen gösterilmelidir. Hedef, gayet açık ve net bir alana ait olmalı ki ne için uğraştığımızı tam olarak bilelim.

2- Hedefleri, yönetilebilir adımlara bölmek
İyi tanımlanmış bir hedef önermesi oluşturduktan sonra, bu hedefi başarmak için izlememiz gereken bir yöne ihtiyaç duyarız. Hedef adımlarının yaratılması, bize bu hedefe ulaşmak için yapılması gereken önemli işlerin bir listesini, bir eylem planı, sunar ve hedefe doğru ilerleyişimizi izleme imkanı verir. "Mali yılın sonunda reklam harcamalarını artırmadan satışları % 25 artır" cümlesi, büyük bir hedef önermesi olsa da daha küçük ve ayrıntılı adımlara bölmeden bu hedefi gerçekleştirmek çok zordur.

3- Motivasyon ve taahhüt
Motivasyon ve taahhüt, bizi başarıya taşıyan unsurlardır. Hedef sürecindeki diğer tüm adımları tamamlamak için gerekli itici gücü, arzuyu ve kararlılığı sağlarlar. Bu motivasyon, başarıyı garantileyen yüksek düzeyde duygusallık ve enerji yaratacak bir önerme geliştirmek suretiyle kazanılabilir. Taahhüt, bizi doğrudan hedeflerimize götüren unsurdur ve başarısızlık durumunda, olumsuz ve bedeli yüksek sonuçlar doğurur.

4- Hatırlatıcılar ve belli bir rotada ilerlemek
Hedeflerimize ulaşmak, ısrar ve sürekli dikkat gerektirir. Bizi her zaman uyaracak ve sorumlu tutacak bir sisteme ihtiyacımız vardır. MyGoalManager.com, hatırlatıcı e-postalar, takvimler ve raporlar sunarak kullanıcıların düzenli olmalarını ve doğru yönde ilerlemelerini sağlar. Herhangi bir sorumluluk sistemi kullanılmazsa, yolumuzu kaybedip başarısız olabiliriz.

5- Sık sık gözden geçirmek ve yeniden değerlendirmek
Hedef belirleme, zamanla başarılan, devamlı bir süreçtir. İlk kez oturup hedef belirlemeye başladığımızda, zor ve sıkıcı bir iş gibi görünebilir; ama zamanla kolaylaşır. Sabır gerekir. Gelecek yıla kadar ulaşılması gereken tüm hedefler, en azından haftada bir kez ve mümkünse her gün gözden geçirilmelidir. Sık sık gözden geçirmenin en güzel yanı, bizi büyük kararlar almaya ve yaşamımızdaki öncelikleri belirlemeye itmesidir. Zamanında başarılamayan ya da son tarihini sürekli ertelediğimiz hedeflere dikkat etmeliyiz..
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Başarı Yolunda İlk Adım 'Hedef Belirleme'


Öğrenciler; gelecekte yaşamları sürdürmek istedikleri mesleği ne kadar erken seçerlerse, o kadar başarılı olurlar. Bunun için adaylar, beş yıl sonra ne yapmak istediklerini düşünmelidir. Bunu yaparken, yeteneklerini göz ardı etmemelidirler.
Gelecekte ne yapmak istediğini, hedeflerini belirleyen öğrenci, hangi derslere ne kadar önem vermesi gerektiğini bildiğinden, kararsızlığa düşmez, vakit kaybetmez.

Öğrenciler; hedeflerine ulaşmak için öncelikli olarak planlı çalışmalıdır. Çünkü; ders çalışma, plan ve program olmadan sürdürülemeyecek bir etkinliktir. Peki planlı çalışmak neden bu kadar önemli? Plan yapmak öğrenciye neler kazandırır?
* Ders çalışma programını yapan öğrenci, hedefine ulaşmak için izleyeceği yolu bildiğinden ruhen (vicdanen) rahat ve huzurludur.
* Ders çalışma programını yapan öğrenci, hangi derse ne kadar çalışacağını bildiğinden panik yapmaz. Bir derse çalışırken, aklı diğer derse kaymaz. Dikkati dağılmaz.
* Ders çalışma programını yapan ve odasına asan öğrenci, sürekli hedeflerini hatırlar ve hayatını disipline eder.
* Ders çalışma programı yapan öğrenci ‘Ne çalışacağım?’ diyerek kararsızlığa düşmez ve zaman kaybetmez.

PROGRAM NASIL HAZIRLANIR?
Öncelikli olarak şu bilinmelidir. Ders çalışma programı, bireyseldir. Her adayın çalışma programı, birbirinden farklı olacaktır. Bu nedenle, bu konuda ancak bazı tavsiyeler verilebilir. Öğrenciler eve geliş ve yemek vakitlerini kendilerine göre ayarlayabilir. Ancak etüt ve molalar, birbirleriyle orantılı olmalı. Bir saat çalışan öğrenci; 10 dakika, bir buçuk saat çalışan öğrenci; 15 dakika, iki saat çalışan öğrenci, 20 dakika da dinlenir. Öğrenciler, dikkatlerini toplayabildikleri süreye göre bu etütlerden birisini tercih edebilirler.
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Hedef Belirleme


Ergenlik döneminin zor geçmesinin nedenlerinden biri gencin bir yandan ""kendini bulma ve kendi olma"" savaşı verirken bir yandan da birçok seçim yapmak zorunda olmasıdır. Bu dönemde arkadaş seçme-hedef seçme-ilerde girilecek meslek alanını seçme gibi çok yönlü seçme zorunluluğu ortaya çıkar.Seçimlerin en zoru hedef seçmedir ve günümüz ergenlerinin en zorlandığı konu da budur. Pek çok gencin ya hedefi yoktur ya da sık sık hedef değiştirmekte ,seçtiği hedefe güvenememektedir.

"Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız,vardığınız yerin önemi yoktur"
P.Drucker

Hedef Belirleme Kriterleri;
Hedef belirleme ile istek çoğu zaman karıştırılır. İsteğin hedefe dönüşmesi için eyleme geçmek gerekir.Eylem aşamasında küçük parçalara bölünmemiş hedefler , kişi için altından kalkılamaz bir yüktür. Bunun yük haline dönüşmemesi için hedeflerin;Kısa vadeli hedefler (1 ay içersinde gerçekleşmesi planlanan hedefler)Orta vadeli hedefler (1 yıl içersinde gerçekleşmesi planlanan hedefler)Uzun vadeli hedefler (2 yıl ve sonrasında gerçekleşmesi planlanan hedefler) şeklinde planlanması gerekir. İngilizce sınavından 4 , Matematik sınavından 3 almak, Cumartesi günleri 2 saat arkadaşlarla vakit geçirmek, hergün konu tekrarı yapmak gibi hedefler kısa vadeli hedeflerdir.Yıl sonunda doğrudan sınıf geçmek, İngilizceyi konuşma düzeyinde ilerletmek, alan seçimi yapmak, ÖSS’de hedeflenen üniversite ve bölüme girmek gibi hedefler orta vadeli hedeflerdir.

Hedeflenen üniversite ve bölümü 4 yıl içinde tamamlamak, ilgi alanına uygun işte çalışmak, kazancın yeterli olması , araba sahibi olmak gibi hedefler uzun vadeli hedeflerdir.Görüldüğü gibi kısa-orta-uzun vadeli hedefler birbirini bütünleyen hedeflerdir. Bir basamak gerçekleşmeden diğer basamaktaki hedefe ulaşmak mümkün değildir. Bu basamakların doğru belirlenmesi ve adım adım gidilmesi çok önemlidir.

Hedef;
•Kişinin sahip olduğu yetenek ve güçlerle ulaşabileceği türden olmalıdır.• Zaman ve nicelik açısından ölçülebilir olmalıdır. Genel ifadeler hedefe ulaşılıp ulaşılmadığını değerlendirmede güçlük yaratacaktır.
•Kişinin ne yapması gerektiğini değil, gerçekten ne istediğini yansıtmalıdır.• Alternatifsiz olarak ifade edilmelidir. Araştırmacılar, hedefin ""şunu ya da bunu yapabilirim"" şeklinde ifade edildiğinde her ikisine de ulaşılamadığını göstermektedir.
• Kişiye, çevresine ve topluma zarar verici nitelikte olmamalıdır.Hedef Belirleme Aşamasında;Kendini tanımaKarar vermeSorumluluk AlmaEylem Planı Oluşturma önemli ve veli desteğini kaçınılmaz kılan basamaklardır.

KENDİNİ TANIMA
""Ne olduğumuzu biliyoruz ama ne olabileceğimizi bilmiyoruz""
NapoleonBireyin yeteneklerine, ilgilerine uygun, sahip olduğu güçlerle ulaşacağı türden hedefler belirlemesi çok önemlidir. Bu doğrultuda hedefini belirleyen gencin ailesinin beklentileri önemlidir. Bu beklentiler gerçekçi değilse genç üzerinde gerginliğe neden olabilir.
Anne baba olarak;• Gencin isteklerini, beklentilerini, sınırlarını yok sayarak, kendimiz,kendi amaçlarımız, kendi yapamadıklarımız doğrultusunda beklenti oluşturmamalı ve çocuğumuzun bu beklentilere uygun davranmasını beklememeliyiz.• Gençten beklentilerimiz ""Senin için bunları bunları yaptım, karşılığını vermelisin"" tarzında bir senet haline dönüşmemelidir.• Beklentiler açık şekilde ifade edilmelidir.Beklentiler bu kriterlere uymadığında çocuklar kendi gelecekleriyle ilgili hedef belirleyememekte, aile bu sürece baskı yoluyla müdahale etmektedir. Hedefini kendi belirleyemeyen genç ya bunu kabul etmeyerek ailesiyle çatışmaya girecek ya da hayatını kolaylaştırmak için sorgusuz kabul yoluna giderek, seçme hakkından vazgeçecektir.Seçme hakkından vazgeçen genç hayatı boyunca her sorununda ailesinin sorumluluk üstlenmesini isteyecek, kendi kararlarıyla hayatını yönetmekten vazgeçecektir.

KARAR VERME-SORUMLULUK ALMA
""En uzun yolculuklar bile küçük bir adımla başlar""Karar verme, ""sorumluluk alma"", ""plan ve program yapma"", ""güçlükleri göze alma"" gibi etkenlerin de rol aldığı karmaşık bir süreçtir. Genci karar sürecinin karmaşasından koruma amacıyla anne babanın kararları vermesi ve kararların sonuçları ile ilgili sorumluğu da anne babanın üstlenmesi genel eğilimdir. Aileler ""ama biz yönlendirmezsek o hiçbir şeyi seçemiyor"" demektedirler. O kadar uzun bir süre gençlerin yerine büyükler karar vermişlerdir ki gençler karar vermeyi öğrenememiş,bunun yerine başkalarının verdikleri kararlara uyma kolaylığını yeğler hale gelmişlerdir.Gençlerde karar verme becerisi ve sorumluluk bilinci oluşturabilmek için;• Yaş dönemine ve gelişimsel düzeye uygun sorumluluklar vermek,• Kararları onun vermesini istemek, onu bu yolda desteklemek,• Sonuçları düşündürmek, değerlendirmek, eleştirmek ve onun bunu yapmasını sağlamak ,• Yanlışlarını görmesine, yanlışlarını kabul etmesine yardımcı olacak analiz gücünü kazandırmak gerekir.Hedeflerini belirleyen ve bu hedeflere ulaşma konusunda harekete geçme sorumluluğu olan gencin ilk yapacağı bir plan oluşturmaktır.

EYLEM PLANI OLUŞTURMA
""Planlamaya ayrılan on dakika uygulamada bir saat kazandırır""
Japon AtasözüPlan yapmak pek çok kişinin gözünü korkutur. Çünkü planın özgürlüğü kısıtlayacağına dair yanlış bir inanış vardır. Özgürlüğüne aşırı düşkün ergen için plan yapmak tehlike anlamına gelmektedir. Oysa doğru hazırlanmış bir plan zamanı istekler ve zorunluluklar arasında dengeli olarak dağıtır.Pek çok kişi çeşitli alanlarda plan yapmış ancak uygulamakta sıkıntı yaşamıştır. Bu şaşırtıcı değildir. Çünkü herkese uyan standart bir plan yoktur.

Plan;
•Kişisel olmalıdır. Bireysel özellikleri, ihtiyaçları, beklentileri, zorunlulukları dengelemelidir.
•Uygulanabilir olmalıdır. Olması gerekeni değil yapılabilecek olanı yansıtmalıdır.
•Sınırları olmalıdır. Genel ifadeler yerine özel hedefleri ifade etmelidir (Matematik çalışmalıyım yerine asal sayıları çalışacağım gibi.)• Esnek olmalıdır. Uygulama aşamasında yaşanabilecek aksaklıklara karşı ek zamanlar belirlenmelidir.
•Değerlendirme aşaması gözardı edilmemelidir.
•Mükemmel bir plan olmadığı unutulmamalıdır. Planlar hata yapmamak için değil daha az hatta yapmak için oluşturulur.

KARAYI GÖREBİLMEK
4 Temmuz 1952 Günü 34 yaşında bir kadın, Pasifik Okyanusu’na dalarak, Catalina Adası’ndan 30 km. Batıdaki Kaliforniya’ya doğru yüzmeye başladı. Eğer başarılı olursa, bunu yapan ilk kadın olacaktı. Adı,Florence Chadwick olan bu yüzücü, Manş Denizi’ni her iki yönde geçen ilk kadındı. O sabah su, vücudu uyuşturacak kadar soğuktu ve sis o kadar yoğundu ki beraberindeki tekneleri güçlükle seçebiliyordu. Milyonlarca insan televizyonlarından onu izliyordu. Köpek balıkları ve dondurucu soğuğun etkisini hiçe sayarak 15 saat yüzdü. Sonra dayanamayıp bırakmak istedi. Yakındaki bir teknede bulunan annesi ve antrenörü,karaya çok yaklaştıklarını ve devam etmesini söyledilerse de o,sudan çıkmakta kararlıydı. Azimli yüzücü, Kaliforniya kıyısına yarım mil kala sudan çıkışının nedenini şöyle açıkladı :""Karayı görebilseydim, başarabilirdim! Vazgeçmesinin sebebi ne yorgunluk ne de soğuktu. Tek sebep sis yüzünden karayı görememekti.

Kaynakça: Atabek,Erdal; Erken Büyüyen Çocuklar; Altın Kitaplar; İstanbul; 2002
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Hedef Belirleme ve Motive Olma Yollari


“Nasil çalisilacagini bilmek bir ögrencinin kendine verebilecegi en iyi hediyedir.”
Nasil çalisilacagi bilinirse herkes her seyi en iyi sekilde ögrenebilir. Yeter ki kendimize uygun gerçekçi hedefler belirleyip, motive olabilelim. Ögrencinin hazir bulunusluguna uygun gerçekçi hedef/hedefler belirleyip, hedefe odaklanarak motivasyonunu sürdürebilmesi için; ögrenci, ögretmen, ana-baba üçlüsünün bilinçli bir isbirligine ihtiyaç vardir. Isbirligi geregi ögretmenin, ana-babanin ve ögrencinin dikkat etmesi ve yapmasi gerekenler oldukça fazladir. Yalnizca ögrencilerin bilmeleri ve uygulamalari gereken 100 den fazla strateji, taktik ve öneriden söz edilebilir(1). Bu yazida yer darligi nedeniyle, bunlarin sadece bir kismi maddeler halinde özet olarak verilecektir.

1- Ögrenmede karsilastiginiz güçlüklerin temelinde yetersizlikten çok kendinize olan güvensizlik vardir. Güvensizlik, çalisma gücünüzü, cesaretinizi ve ögrenme kapasitenizi azaltir. Bununla basa çikmak için, “ögrenebilirim” demekten çok “ögrenirim”demeli ve basarmayi bütün gücünüzle istemelisiniz. Bu güne kadar basardiginiz büyük ve küçük bir sürü is var. Bunlardan olusan bir “Basardiklarim Listesi” hazirlayip çalisma masanizin üstüne asabilirsiniz. Bu liste motivasyonunuzu artiracaktir.

2- Çalismaya baslamadan önce, dersin sonunda nereye ulasabileceginizi, ne gibi yeni davranislar kazanacaginizi ögrenmeye çalisiniz. Bu konuda gerekirse ögretmeninizden yardim isteyiniz. Böylece ögrenmenizi kolaylastirmanin yani sira ögretmeninizin hedeflerini gözden geçirmesini saglayarak daha etkili ders islemesini tesvik etmis olursunuz.

3- Derse, daha önceki derslerde islenen konularin kisa bir tekrarini yaparak, kisaca derse hazirlanarak girmeyi tercih ediniz ve bunu aliskanlik haline getirmeye çalisiniz.Unutmayiniz ki derse hazirliksiz girerseniz basarisizligi bekleyen biri olursunuz. Çünkü, anlatilanlarda bütünlük, bir yön, kisaca bir anlam yakalamaniz oldukça zor olur ve büyük ihtimalle ögrenmeyi daha sonraya ertelemeye baslarsiniz. Bu ertelemeler birikerek, altindan kalkmakta zorlanabileceginiz, çalisma isteginizi zayiflatan yiginlar olusturabilir.

4- Arastirmalara göre, özellikle uyumadan hemen önce yapilan tekrarlar bellekte daha kalici olmaktadir. Bu nedenle, yatmadan önce o günkü çalismanizi birkaç kez gözden geçiriniz. Unutma, beynin kisa süreli bellek adi verilen bölümüne fazla miktarda bilgi yüklenmesine dayali karmasadan kaynaklanir. Çünkü, kisa süreli bellek alani sinirlidir. Bu alandaki bilgiler ya unutulur ya da uzun süreli bellek alanina aktarilir. Uyundugu zaman belleginize yeni bilgiler giris yapmadigindan kisa süreli bellek çalismaz. Bu nedenle, son alinan bilgiler daha kalici sekilde saklanir. Bunun için, yatmadan hemen önce ögrenilecekler tekrar edilmeli ve hemen yatilmalidir( Tv. seyretme, bilgisayarla oynama vb. etkinlikler yapilmamalidir).
---------------------------------------------------------------
1- O. Kutlu, A. Temel.2001. Okulda ve sinavlarda basari için 222 etkili yol: Ana- babalara ve ögrencilere stratejiler, taktikler ve öneriler. Nobel Kitapevi-Adana
* Bu yazi Egim Bilim Dergisinin Mayis 2002 tarihli sayisinda yayinlanmistir.



6- Hiçbir ders için “basaramam”diye düsünmeyiniz. Hiç kimse matematik, fizik veya baska bir dersten korkarak dogmamistir. Bunlar yakin çevrenin olusturdugu anlamsiz korkulardir.Bunlarin üzerine giderseniz, kisa zamanda kesinlikle yenersiniz( Bazi derslerden basarisiz iken, cesaretle üzerine giderek basarili olan bir çok ögrencimiz oldu).

7- Ders çalisirken çalistiginiz konuyu veya yaptiginiz etkinligi, her çalisma saatinde degistiriniz. Beyin, saatler boyunca ayni isleri yapmayi veya benzer konulardaki çalismayi özümseyemez. Baska bir ifadeyle bir ders saati okuyorsaniz, bir saat alistirma yapmayi; fizikten sonra yine fizik çalisma yerine baska bir derse yönelmeyi tercih ediniz.Fizikten sonra matematik çalismak yerine, cografya veya dilbilgisi gibi farkli bir dersi tercih ediniz.

8- Her gün ayni konuyu, ayni yerde, ayni zamanda çalisiniz. Eger çalismanizda *** *** çoktan seçmeli sorulari cevapliyorsaniz ve sinavinizda çoktan seçmeli türde olacaksa, sinav saatine denk gelen zamanlarda soru çözümlemeleri yapiniz. Örnegin; ÖSS’ye 2-3 ay kala her Pazar 9.30’da soru çözmeyi aliskanlik haline getirirseniz, ÖSS muhtemelen sizin için kolay ve basarili olacaktir.

9- Günlük, haftalik, aylik çalismalarinizi içeren bir plan yapiniz. Bu çalisma planinizi uygularken beklenmedik zaman kayiplarini da düsünerek ayrica ek bir süre ayirmayi ihmal etmeyiniz. Planinizin kararli fakat esnek olmasina dikkat ediniz. Örnegin, arkadaslarinizla yapacaginiz bir kutlama, milli maçi Tv’den izleme durumlarinda planda degisiklik olabilir. Bu zaman kayiplari, sonraki çalisma sürelerine az ilaveler yapilarak telafi edilebilir.

10- Çalismaktan kaçinmak çok kolaydir. Bunu önlemek için, baslangiçta çalisma sürenizi kisa tutunuz. Ancak her aradan sonra, ilginizin izin verdigi ölçüde bu süreyi giderek artirmayi deneyiniz. Çalisirken kafanizi karistiran, ilginizi dagitan bazi düsünceler akliniza gelirse, bunlari hemen elinizin altinda bulunduracaginiz küçük kagitlara yazarak bunlardan kurtulmayi deneyiniz. Hayallere daldiginizi, anlamadan çalistiginizi fark ettiginizde ise çalismaniza ara veriniz. Bu 5-10 dakikalik arada sohbet edilebilir, yürüyüs yapilabilir, jimnastik yapilabilir, hayal kurulabilir. Verilen bu aradan sonra anlamadiginiz yeri/yerleri tekrar edip, çalismaniza devam etmelisiniz. Günün en verimli çalistiginiz saatlerini belirleyip, size zor gelen dersleri bu saatlerde çalismayi tercih ediniz.

11- Yemekten önce 10 dakika dinlenmeli, sebze veya beyaz et agirlikli(asiri yagli, kizartma türü yiyeceklerden kaçininiz) daha çok haslama türü yemeklerinizi yavas yavas yemelisiniz. Yemek yerken basta su olmak üzere bol sivi almayi ihmal etmeyiniz. Asiri miktarda kahve ve çay içmekten kaçininiz. Özellikle kahvenin kisa süreli uyarici etkisi olsa bile, uzun sürede gerginliklere neden olabilmektedir.

12- Hafta sonunda, o haftaki çalismalarinizi “Haftalik Kendini Degerlendirme Formu”nu doldurarak degerlendiriniz. Hazir form kullanilabilecegi gibi, kendiniz de hazirlayabilirsiniz. Ayrica su ifadeleri de tamamlayiniz:
- Zorlandigim noktalar:......................................... .................................................. .................
- Olumlu sonuçlarini görmeye basladigim noktalar:......................................... ......................
- Kendimi iyi hissettigim durumlar:......................................... ..............................................
- Daha çok çabaladigim noktalar:......................................... .................................................
- Bu haftaki hedefim:.......................................... .................................................. ................

13- Etkisiz ögrenme stratejilerine güvenmeyiniz. Örnegin, 24 saat çalismak, sinavda ve çalisirken naneli sakiz çigneyerek fazla oksijen almayi planlamak, çalisirken kullanilan parfümü sinavda da kullanmak gibi.
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Hedefiniz Ne Kadar Belirli?


A) Hedefinizi kendiniz, kendiniz için belirleyin.
B) Gerçekleştirilecek olan hedefin bir anlamı, faydası ve mükafatı olmalıdır.
C) "Eğer şu gerçekleşirse, yapabilirim" şeklinde bir yaklaşımın hedeflemede yeri yoktur.
D) Hedefiniz kesin hatlarıyla belirli, ölçülebilir ve karşılaştırılabilir olmalıdır. Bu biçimde belirlenmeyen bir hedef sadece bir slogandır.
E) Hedefiniz bir kez belirlendikten sonra, ona ulaşmak için zaman zaman taktik değiştirebilirsiniz.
F) Hedefiniz iddialı ve heyecan verici olmalıdır. Büyük düşünün. Hedefinizin büyüklüğü geceleri uykunuzu kaçırsın.
G) Seçtiğiniz hedef, her zaman korumaya çalıştığınız değerlerinize zarar vermesin. Aksi takdirde, "suçluluk duygusu" hayatınız boyunca peşinizi bırakmaz.
H) Hedefinize ulaşmak uğruna, hayatınızdaki önemli şeylerden fedakarlık etmeyin. Ne ailenizden ne sağlığınızdan.
I) Hedefiniz ve onu gerçekleştirme süreniz gerçekçi olmalıdır. Aslında, her hedef gerçekleşebilir. Ancak, onu hangi sürede gerçekleştirdiğiniz önemli.
J) Her zaman "alıcı" olmayın. Aynı zamanda "verici" olun. Paylaşılmayan kazanç uzun vadede yok olur.
K) Düşlerinizi başkalarıyla paylaşın. Size katkıda bulunacaklardır.
L) Hedefinize varmak için harekete geçmekte gecikmeyin. Eyleme dönüşmeyen bir teori, topsuz oynanmak istenen bir futbol maçına benzer.
M) Eleştiriden korkmayın. "Yapıcı eleştiri" size katkı sağlayacaktır. Özellikle, sadece eleştiren değil, "çözüm yolu" gösteren eleştirilere açık olun; hatta bunu yapanlara teşekkür borçlu olduğunuzu unutmayın.
Milletlerin hayatı da, "hedefleme" bakımından insanlara benzer. Gerek dış politikada ve gerekse ekonomide yapılan "hedefleme" hataları bizi, her şeye yeniden başlama zorunda bırakır. Bıraktı da. Bu nedenle, gelişmiş ülkelerden onlarca yıl gerideyiz.
Irak'a asker gönderiyoruz. Enflasyonla mücadele ediyoruz. Acaba, dış politikada ve ekonomide başarı şansımız ne? Hangi hedefe göre hareket ediyoruz? Hedefler birbirleriyle tutarlı mı? Yoksa, önceden olduğu gibi geçici başarılarla mı avunuyoruz?
Şimdi listemize bakalım:

Hedefimizi kendimiz, kendimiz için mi belirledik?
Hedefimiz kesin hatlarıyla belli mi?
Hedef hepimize iyi anlatılmış ve hepimiz hedefe kilitlenmiş miyiz?
Hedefimiz ne kadar iddialı ve heyecan verici?
Hedeflerimiz, değerlerimizle çatışıyor mu?
Hedeflerimize ulaşmak uğruna nelerden fedakarlık ediyoruz?
Hedeflerimizi gerçekleştirme süremiz ne? Bu süre gerçekçi mi?
Elde ettiklerimizi nasıl paylaşacağız?
Peki, bütün bunların cevabı varsa, eleştiriden neden çekiniyoruz?

YAMAN TÖRÜNER/ MİLLİYET
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Hedef Belirleme ve Gerçekleştirmede Adım Adım Başarı


Hedef belirleme, kişiyi başarıya götüren son derece güçlü bir tekniktir; ama hedef belirlemenin gerçekten etkili olabilmesi için, neyi başarmak istediğimizi yazmak yeterli değildir. Bu yazıda, hedefleri daha başarılı bir biçimde tanımlamaya ve yaşama geçirmeye yardımcı olacak önemli adımlar sunulmaktadır.

Hedef Belirlemenin Yararları: Hedef belirleme, önceliklerimizi saptamamıza, kendimizi düzene sokmamıza, büyük kararlar vermemize ve hayallerimizi gerçekleştirmemize yardımcı olur. Neredeyse tüm motivasyon uzmanları, hedef belirlemeyi, önemli bir bileşen olarak programlarına dahil ederler. Zig Ziglar, hedeflerin öneminden bahsederken, şu soruyu sorar: “Başı boş dolaşan bir genelleme mi, yoksa anlamlı bir özel durum musunuz?”. Hedefe ulaşma, aşağıdakilerin yapılmasını gerektirir:
1. İyi tanımlanmış hedef önermeleri
2. Hedefleri, yönetilebilir adımlara bölmek
3. Motivasyon ve taahhüt
4. Hatırlatıcılar ve belli bir rotada ilerlemek
5. Sık sık gözden geçirmek ve yeniden değerlendirmek

1.İyi tanımlanmış hedef önermeleri: Hedef önermesi, tüm sürecin temelini oluşturur. Bu yüzden, açık ve kesin bir hedef cümlesi kurmak için azami özen gösterilmelidir. Hedefi tanımlarken, şu özelliklerin olmasına dikkat edin: Belli bir alana ait, Ölçülebilir, Eylem odaklı, Gerçekçi, Zaman ve kaynak ile sınırlı.
Hedef, gayet açık ve net bir alana ait olmalı ki ne için uğraştığımızı tam olarak bilelim. Hedefin ölçülebilirliği, ona ulaştığımızda bunu rahatça ifade edebilmemizi sağlar. Ayrıca hedef, sonuç üretecek bir faaliyeti belirtecek şekilde eylem odaklı ve hem pratiklik, hem de ulaşılabilirlik bakımından gerçekçi olmalıdır. Son olarak hedefin, tamamlanmak üzere kesin bir son tarihi bulunması ve kısıtlı kaynaklarla gerçekleştirilebilmesi açısından zaman ve kaynak ile sınırlı olması gerekir.

2.Hedefleri, yönetilebilir adımlara bölmek: İyi tanımlanmış bir hedef önermesi oluşturduktan sonra, bu hedefi başarmak için izlememiz gereken bir yöne ihtiyaç duyarız. Hedef adımlarının yaratılması, bize bu hedefe ulaşmak için yapılması gereken önemli işlerin bir listesini, bir eylem planı, sunar ve hedefe doğru ilerleyişimizi izleme imkanı verir. “Mali yılın sonunda reklam harcamalarını artırmadan satışları % 25 artır” cümlesi, büyük bir hedef önermesi olsa da daha küçük ve ayrıntılı adımlara bölmeden bu hedefi gerçekleştirmek çok zordur.

3.Motivasyon ve taahhüt: Motivasyon ve taahhüt, bizi başarıya taşıyan unsurlardır. Hedef sürecindeki diğer tüm adımları tamamlamak için gerekli itici gücü, arzuyu ve kararlılığı sağlarlar. Bu motivasyon, başarıyı garantileyen yüksek düzeyde duygusallık ve enerji yaratacak bir önerme geliştirmek suretiyle kazanılabilir. Taahhüt, bizi doğrudan hedeflerimize götüren unsurdur ve başarısızlık durumunda, olumsuz ve bedeli yüksek sonuçlar doğurur.

4.Hatırlatıcılar ve belli bir rotada ilerlemek: Hedeflerimize ulaşmak, ısrar ve sürekli dikkat gerektirir. Bizi her zaman uyaracak ve sorumlu tutacak bir sisteme ihtiyacımız vardır. Herhangi bir sorumluluk sistemi kullanılmazsa, yolumuzu kaybedip başarısız olabiliriz.

5.Sık sık gözden geçirmek ve yeniden değerlendirmek: Hedef belirleme, zamanla başarılan, devamlı bir süreçtir. İlk kez oturup hedef belirlemeye başladığımızda, zor ve sıkıcı bir iş gibi görünebilir; ama zamanla kolaylaşır. Sabır gerekir. Gelecek yıla kadar ulaşılması gereken tüm hedefler, en azından haftada bir kez ve mümkünse her gün gözden geçirilmelidir. Sık sık gözden geçirmenin en güzel yanı, bizi büyük kararlar almaya ve yaşamımızdaki öncelikleri belirlemeye itmesidir. Zamanında başarılamayan ya da son tarihini sürekli ertelediğimiz hedeflere dikkat etmeliyiz.

Yazar: Paul Christenbury
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Etkili Hedef Belirleme


Hedef belirleme şekli hedefin etkililiğinin artmasını güçlü şekilde etkiler. İşte etkili hedef belirleme için bazı yol gösterici ipuçları:
1. Olumlu ifade: hedeflerinizi olumlu şekilde ifade edin. “bu tekniği iyi uygula” gibi bir hedef “bu aptalca hatayı sakın bir daha yapma” şeklindeki bir hedeften çok daha iyidir.
2. Açık ve net olun: eğer başarının ölçülmesini sağlayan tarih, zaman ve miktarı kesin bir hedef belirlerseniz bütün hedefin gerçekleştiğini görerek tamamen bitirmiş olmaktan büyük tatmin duyabilirsiniz.
3. Öncelikleri belirleyin: birden fazla hedefiniz olduğu zaman her birine farklı bir öncelik belirleyen. Bu sizi çok fazla sayıdaki hedefler altında ezilmekten kurtaracağı gibi dikkatinizi en önemlilerine yöneltmenize de yardım eder.
4. Karışıklıktan kaçmak ve zaten zor olan hedefleri daha da güçleştirmemek için hedeflerinizi not edin.
5. Küçük İşlevsel Hedefler Belirleyin: Hedefinize ilerlerken yapmaya çalıştıklarınızı küçük ve başarılabilir seçmeye özen gösterin. Eğer hedefiniz çok kapsamlı ise ilerleyemediğiniz hissine kapılabilirsiniz. Hedefleri parça parça alıp küçük tutmak size takdir için daha çok yer açar. Bugün ki hedefleriniz sonra ki büyük hedeflerden yola çıkarak belirlenmelidir.

Hedef Belirlemede Dikkat Edilmesi Gerekenler
Hedef belirlerken birkaç genel prensibi göz önüne almalısınız.

1. Performans Odaklı Hedefler belirleyin, Sonuç Değil

Bu oldukça önem taşır. Olabildiğince sizin kontrolünüzde hedefler belirlemek için dikkatli davranmalısınız. Kişisel bir hedefi sizin dışınızdaki faktörler nedeniyle başaramama en büyük hayal kırıklığı sebebidir. Örneğin; iş çevreniz, kötü hava ya da şanssız bir kaza gibi sizin kontrolünüzde olmayan nedenlerle planınızın bozulması oldukça can sıkıcıdır.

Eğer hedeflerinizi kişisel performansınız, bilgi ve beceriniz üzerine temellendirirseniz hedefler sizin kontrolünüzde gerçekleşecek ve tatmin düzeyi de yüksek olacaktır.

Diğer bir hata bir şeyi başarırken toplanan meyvelerin ne üzerine temellendirdiğinde oluşmaktadır. Ödül tanınma ya da para beklentileri çerçevesinde mi yoksa yalnızca arkadaşlarına kendini kanıtlamak mı? Bütün bunlar ilk aşamalarda oldukça motive edici olabilir. Ancak, bu hedefleriniz başarıya ulaştıkça gelecekteki hedeflerinizin başarısı veya yararları düşük seviyede kalırsa gittikçe motivasyonunuzu yitirebilirsiniz.

2. Özel Hedefler Belirleyin
Ölçülebilir özellikli hedefler oluşturun. Bu hedefler kendinize olan güveni tazeleyecek ve rahatlamanızı sağlayacaktır. Eğer bu özel amaçlarınızda sürekli başarısızlıkla karşılaşıyorsanız bir analiz yapıp uygun becerilerinizi geliştirebilirsiniz.

3. Gerçekçi Hedefler Belirleyin
• Dış etkenler (medya, aile, toplum) size gerçekçi olmayan hedefler sunabilir. Bu genelde sizin kendi duygularınız, arzularınız ve hedefleriniz göz ardı edilerek yapılır.
• Eğer yapmak istediklerinizle ilgili yeterli bilgiye ve donanıma sahip değilseniz etkili ve gerçekçi hedefler edinmeniz zorlaşır.
• Pek çok insan hedefine ilerlerken kendisinden en iyi performansı göstermeyi bekler. Performansınızı devamlı ve tutarlı hale getirecek hedeflere odaklanmanız size daha faydalı olacaktır.
• Kendiniz saygıda eksiklik güveninizi bertaraf edeceği gibi rahatlama ve hedeften zevk alma yollarını da kapatır.
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Hedeflerinize Ulaşmak İçin Okuyun!


Okyanusun ortasında bir gemide olduğunuzu hayal edin. Bulutlar, yaklaşmaya başlıyor ve çok yakında fırtına patlayacak. Karaya çıkmaktan başka seçeneğiniz yok. Ne var ki, pusulanız ya da radarınız yok. Bir yıldız haritanız bile yok. Karaya güvenli bir biçimde nasıl çıkacaksınız? Acı gerçek şu ki çıkamayacaksınız. En fazla, motoru çalıştırıp kendinize bir yön tayin edebilirsiniz. Maalesef, rüzgar, gelgit ve dalgalı deniz sizi rotanızdan saptıracak. Şansınız yaver gidebilir; ama bunun olasılığı nedir? Büyük ihtimalle, başladığınız yere geri döneceksiniz. Ama şimdi fırtına tam tepenizde ve birazdan gök gürlemeye, şimşek çakmaya başlayacak.

Şimdi, kendinizi jimnastik salonunda hayal edin. Jimnastik kıyafetlerinizi giymişsiniz. Havlunuz ve bir şişe suyunuz var. Barfikse ya da bacak germe aletine gidiyorsunuz. Yaklaşan bulutlar yerine, ne kadar ağırlık koymanız ve kaç tekrar yapmanız gerektiğini düşünüyorsunuz. Elde edebileceğinizi düşündüğünüz kazançlara neden sahip olamadığınızı merak ediyorsunuz. Ya da kendinizi aynada görüyor ve altı ay önce vermek istediğinizi kiloları neden hâlâ veremediğinizi düşünüyorsunuz. Nedeni basit. Yolculuğunuza hazırlanmak için gerekli zamanı ayırmadınız. Bir haritanız ya da rehberiniz olmadan seyahat ediyorsunuz.

Bahsettiğim rehber, hedeflerinizdir!

Hedefleri belirlemek ve bunlara ulaşmak için ayrıntılı bir plan geliştirmek, başarının anahtarıdır! Hedefleri belirleyip planınızı izlediğinizde, başarıya ulaşmak çocuk oyuncağıdır.

1) Bu gece kağıt ve kalem alıp oturun. Rahatsız edilmeyeceğiniz sessiz bir köşeye çekilin. Televizyonun kapalı olduğundan emin olun. Eşinize, ya da kimle birlikte yaşıyorsanız ona, yarım saat kadar sizi rahatsız etmemesini söyleyin. Şimdi, sizin için neyin önemli olduğunu düşünün. Ne elde etmek istediğinizi. Tüm boyutlarıyla yaşamınızı ya da yalnızca eğitiminizi dahil edebilirsiniz. Ne var ki, eninde sonunda bunu, yaşamınızda başarmak istediğiniz her şey için yapmalısınız. Her iki durumda da süreç aynıdır. Elde etmek istediğiniz şeylerin listesini yapmaya başlayın. Bu, kilo vermek, kas yapmak, güçlenmek, daha fazla enerji kazanmak ya da dolabınızda duran ve bir süredir giymediğiniz bir elbisenizin içine girmek olabilir. Şimdi, ne zamana kadar bu hedefe ulaşmanız gerektiğini yazın. Ay, gün, yıl ve saat olarak kaydedin. Ne kadar detaylı olursa o kadar iyi. Artık, dileğinizi hedefe dönüştürdünüz.

2) Şimdi de hedefinize ulaşmak için yapmanız gereken fedakarlıkları düşünün. Vazgeçmeniz gereken şeyleri dahil etmeyi unutmayın. Aslında, hedefinize ulaşmak için vazgeçmeniz gereken şeyleri listelemek, yapmanız gerekenleri yazmak kadar önemlidir. Kendiniz için belirlediğiniz hedefin gerçekten ne kadar önemli olduğunu görmenizi sağlayacak bir testtir. Dengeleme testini bitirdiğinize göre, daha fazla ayrıntıya inmenin zamanı gelmiştir. Hedefinize ulaşmanız için yapmanız gereken her şeyi yazın. Başlarken kapsamı geniş tutun, sonra daraltın. Örneğin, gelecek yılın Haziran'ına kadar 10 kilo vermeyi istiyorsanız, önünüzdeki 12 ayın her birinde 0,8 kilo vermeyi öncelikli hedefiniz haline getirin. Bunu (alt hedefi), kağıdınızın sağ üst köşesine yazın. Daha sonra, her alt hedef için, o hedefe ulaşmak üzere yapmanız gereken fedakarlığı yazın. Listeniz günlük yapmanız gereken şeyleri kapsayıncaya kadar buna devam edin.

3) Merdiveni çıkın.

Yazar: Joseph J Scardino
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Hedef Belirleme Kriterleri


Hedef belirleme ile istek çoğu zaman karıştırılır. İsteğin hedefe dönüşmesi için eyleme geçmek gerekir.Eylem aşamasında küçük parçalara bölünmemiş hedefler , kişi için altından kalkılamaz bir yüktür. Bunun yük haline dönüşmemesi için hedeflerin;

Kısa vadeli hedefler (1 ay içersinde gerçekleşmesi planlanan hedefler)
Orta vadeli hedefler (1 yıl içersinde gerçekleşmesi planlanan hedefler)
Uzun vadeli hedefler (2 yıl ve sonrasında gerçekleşmesi planlanan hedefler) şeklinde planlanması gerekir.

İngilizce sınavından 4 , Matematik sınavından 3 almak, Cumartesi günleri 2 saat arkadaşlarla vakit geçirmek, hergün konu tekrarı yapmak gibi hedefler kısa vadeli hedeflerdir.
Yıl sonunda doğrudan sınıf geçmek, İngilizceyi konuşma düzeyinde ilerletmek, alan seçimi yapmak, ÖSS’de hedeflenen üniversite ve bölüme girmek gibi hedefler orta vadeli hedeflerdir.
Hedeflenen üniversite ve bölümü 4 yıl içinde tamamlamak, ilgi alanına uygun işte çalışmak, kazancın yeterli olması , araba sahibi olmak gibi hedefler uzun vadeli hedeflerdir.

Görüldüğü gibi kısa-orta-uzun vadeli hedefler birbirini bütünleyen hedeflerdir. Bir basamak gerçekleşmeden diğer basamaktaki hedefe ulaşmak mümkün değildir. Bu basamakların doğru belirlenmesi ve adım adım gidilmesi çok önemlidir.
Hedef;
• Kişinin sahip olduğu yetenek ve güçlerle ulaşabileceği türden olmalıdır.
• Zaman ve nicelik açısından ölçülebilir olmalıdır. Genel ifadeler hedefe ulaşılıp ulaşılmadığını değerlendirmede güçlük yaratacaktır.
• Kişinin ne yapması gerektiğini değil, gerçekten ne istediğini yansıtmalıdır.
• Alternatifsiz olarak ifade edilmelidir. Araştırmacılar, hedefin “şunu ya da bunu yapabilirim” şeklinde ifade edildiğinde her ikisine de ulaşılamadığını göstermektedir.
• Kişiye, çevresine ve topluma zarar verici nitelikte olmamalıdır.

Hedef Belirleme Aşamasında;
Kendini tanıma
Karar verme
Sorumluluk Alma
Eylem Planı Oluşturma önemli ve veli desteğini kaçınılmaz kılan basamaklardır.

KENDİNİ TANIMA
“Ne olduğumuzu biliyoruz ama ne olabileceğimizi bilmiyoruz”
Napoleon

Bireyin yeteneklerine, ilgilerine uygun, sahip olduğu güçlerle ulaşacağı türden hedefler belirlemesi çok önemlidir. Bu doğrultuda hedefini belirleyen gencin ailesinin beklentileri önemlidir. Bu beklentiler gerçekçi değilse genç üzerinde gerginliğe neden olabilir.
Anne baba olarak;
• Gencin isteklerini, beklentilerini, sınırlarını yok sayarak, kendimiz,kendi amaçlarımız, kendi yapamadıklarımız doğrultusunda beklenti oluşturmamalı ve çocuğumuzun bu beklentilere uygun davranmasını beklememeliyiz.
• Gençten beklentilerimiz “Senin için bunları bunları yaptım, karşılığını vermelisin” tarzında bir senet haline dönüşmemelidir.
• Beklentiler açık şekilde ifade edilmelidir. Beklentiler bu kriterlere uymadığında çocuklar kendi gelecekleriyle ilgili hedef
belirleyememekte, aile bu sürece baskı yoluyla müdahale etmektedir. Hedefini kendi belirleyemeyen genç ya bunu kabul etmeyerek ailesiyle çatışmaya girecek ya da hayatını kolaylaştırmak için sorgusuz kabul yoluna giderek, seçme hakkından vazgeçecektir.
Seçme hakkından vazgeçen genç hayatı boyunca her sorununda ailesinin sorumluluk üstlenmesini isteyecek, kendi kararlarıyla hayatını yönetmekten vazgeçecektir.

KARAR VERME-SORUMLULUK ALMA
“En uzun yolculuklar bile küçük bir adımla başlar”
Karar verme, “sorumluluk alma”, “plan ve program yapma”, “güçlükleri göze alma” gibi etkenlerin de rol aldığı karmaşık bir süreçtir. Genci karar sürecinin karmaşasından koruma amacıyla anne babanın kararları vermesi ve kararların sonuçları ile ilgili sorumluğu da anne babanın üstlenmesi genel eğilimdir. Aileler “ama biz yönlendirmezsek o hiçbir şeyi
seçemiyor” demektedirler. O kadar uzun bir süre gençlerin yerine büyükler karar vermişlerdir ki gençler karar vermeyi öğrenememiş,bunun yerine başkalarının verdikleri kararlara uyma kolaylığını yeğler hale gelmişlerdir.
Gençlerde karar verme becerisi ve sorumluluk bilinci oluşturabilmek için;
• Yaş dönemine ve gelişimsel düzeye uygun sorumluluklar vermek,
• Kararları onun vermesini istemek, onu bu yolda desteklemek,
• Sonuçları düşündürmek, değerlendirmek, eleştirmek ve onun bunu yapmasını sağlamak ,
• Yanlışlarını görmesine, yanlışlarını kabul etmesine yardımcı olacak analiz gücünü kazandırmak gerekir.
Hedeflerini belirleyen ve bu hedeflere ulaşma konusunda harekete geçme sorumluluğu olan gencin ilk yapacağı bir plan oluşturmaktır.

EYLEM PLANI OLUŞTURMA
“Planlamaya ayrılan on dakika uygulamada bir saat kazandırır”
Japon Atasözü

Plan yapmak pek çok kişinin gözünü korkutur. Çünkü planın özgürlüğü kısıtlayacağına dair yanlış bir inanış vardır. Özgürlüğüne aşırı düşkün ergen için plan yapmak tehlike anlamına gelmektedir. Oysa doğru hazırlanmış bir plan zamanı istekler ve zorunluluklar arasında
dengeli olarak dağıtır. Pek çok kişi çeşitli alanlarda plan yapmış ancak uygulamakta sıkıntı yaşamıştır. Bu şaşırtıcı değildir. Çünkü herkese uyan standart bir plan yoktur.

Plan;
• Kişisel olmalıdır. Bireysel özellikleri, ihtiyaçları, beklentileri, zorunlulukları dengelemelidir.
• Uygulanabilir olmalıdır. Olması gerekeni değil yapılabilecek olanı yansıtmalıdır.
• Sınırları olmalıdır. Genel ifadeler yerine özel hedefleri ifade etmelidir (Matematik çalışmalıyım yerine asal sayıları çalışacağım gibi.)
• Esnek olmalıdır. Uygulama aşamasında yaşanabilecek aksaklıklara karşı ek zamanlar belirlenmelidir.
• Değerlendirme aşaması gözardı edilmemelidir.
• Mükemmel bir plan olmadığı unutulmamalıdır. Planlar hata yapmamak için değil daha az hatta yapmak için oluşturulur.

Son olarak sizinle bir hikayeyi paylaşmak istiyoruz.
KARAYI GÖREBİLMEK
4 Temmuz 1952 Günü 34 yaşında bir kadın, Pasifik Okyanusu’na dalarak, Catalina Adası’ndan 30 km. Batıdaki Kaliforniya’ya doğru yüzmeye başladı. Eğer başarılı olursa, bunu yapan ilk kadın olacaktı. Adı,Florence Chadwick olan bu yüzücü, Manş Denizi’ni her iki yönde geçen ilk kadındı.
O sabah su, vücudu uyuşturacak kadar soğuktu ve sis o kadar yoğundu ki beraberindeki tekneleri güçlükle seçebiliyordu. Milyonlarca insan televizyonlarından onu izliyordu. Köpek balıkları ve dondurucu soğuğun etkisini hiçe sayarak 15 saat yüzdü. Sonra dayanamayıp bırakmak istedi.
Yakındaki bir teknede bulunan annesi ve antrenörü,karaya çok yaklaştıklarını ve devam etmesini söyledilerse de o,sudan çıkmakta kararlıydı. Azimli yüzücü, Kaliforniya kıyısına yarım mil kala
sudan çıkışının nedenini şöyle açıkladı :”Karayı görebilseydim, başarabilirdim! Vazgeçmesinin sebebi ne yorgunluk ne de soğuktu. Tek sebep sis yüzünden karayı görememekti.
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Başarıyı Hedef Alın


BAŞARIYI HEDEF ALIN;MÜKEMMEL OLMAYI DEĞİL,
YANLIŞ YAPMA HAKKINIZDAN VAZGEÇMEYİN;VAZGEÇERSENİZ YENİ ŞEYLER ÖĞRENME VE GELİŞME OLANAĞINIZI KAYBEDERSİNİZ.
UNUTMAYIN;MÜKEMMELLİĞİN ARKASINDA KORKU YATAR,
İNSAN OLDUĞUNUZU HATIRLAYARAK KORKULARINIZI GÖĞÜSLEYİN.
DAHA MUTLU VE DAHA ETKİLİ BİR İNSAN OLURSUNUZ...
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Amaçlar ve Hedefler Üzerinde Akıl Yürütme


Amaçlar ve hedefler üzerinde akıl yürütmek, her şeyden önce kişinin ne istediğini, neyi amaçladığını belirlemesidir. Amacın ve hedefin tespit edilmesi, düşünme eyleminin yürütülmesi için şarttır. İnsanın neyi istediğini belirlemesi o kadar da kolay değildir. Geri kalmış toplumlar, ne istediğini bilmeyen toplumlardır. Bu toplumların içinde amaç ve hedeflerini tayin edebilenler nadirdir. Aynı şekilde "düşük-düşünce"li bütün bireyler ve "yüksek-düşünce"li birçok insan, ne istediklerini tayin edememektedirler. Hatta bunların içinde ne istediklerini tayin etmekten aciz kimseler de vardır. Halklar ve ümmetler ise bariz bir şekilde toplumsal faktörü meydana getiren kitle görüntüsüne veya onların deyimiyle kitle içgüdüsüne sahip olduklarından onlara gelenekler egemendir ve genellikle düşüncelerin içine derinlemesine girmezler. Bu sebepten dolayı yanlış fikirler edinirler ve sonuç olarak doğru olmayan bilgilere sahip olurlar. Bir amaçları olmaksızın veya kendileri için bir amaç tayin etmeksizin hareket ederler ve kendi amacını belirleyememe hastalığına mahkum olurlar. Öte yandan tıpkı toplumlar gibi fertler de bir amaca yönelmedikleri için, amaçlarla, hedeflerle ilgilenme zahmetine katlanmazlar. Düşüncelerini belli olmayan bir yöne yönelttikleri için de verimli olamazlar. Düşüncenin verimli hale getirilmesi için amaçların ve hedeflerin belirlenmesi şarttır. Zaten düşünme ve eylem belli bir amaç için vardır. Bu nedenle her insan düşünür, fakat her insan hedeflerini gerçekleştiremez.

Amaçlar ve hedefler, insanların farklı durumlarına göre değişiklik arz ederler. Sözgelimi toplumun amacı, tatminin her çeşidini gerçekleştirmektir. İlkel bir halkın amacı, durumunu olduğu gibi muhafaza etmektir. Gelişmiş halkın amacı ise durumunu iyileştirmek ve bu yolda gerekli olan değişimi sağlamaktır. Aynı şekilde "düşük düşünce"li bireyin amacı, dinamik enerjisini tatmin etmektir. "Yüksek düşünce"li halkın amacı ise, gereksinim duyduğu bütün tatmin türlerini iyileştirmektir. Görüldüğü gibi insanların düşünme düzeyleri farklılık gösterdikçe amaçlar ve hedefler de değişmektedir. Fakat fertlerde ve toplumlarda amaç ve hedefler ne olursa olsun, bu hedef ve amaçları gerçekleştirme yolunda sabretmek ve ciddi bir şekilde onların izini sürmek, ancak kısa vadeli amaçlar ve kolay hedefler için geçerlidir. Mesela; sadece açlığı gidermek, çok kısa bir zaman diliminde olmasa da kolay bir amaçtır. Bu nedenle açlığa dayanma gücü insandan insana değişiklik gösterse de, hemen hemen her insanda vardır. Siz de bütün insanlar gibi karnınızı doyurma, ailenizin geçimini sağlama, mülk edinme, huzur vs. peşindesiniz. Çünkü bunlar, insanlar için birer amaçtır ve onları gerçekleştirme arzusu herkeste mevcuttur. Fakat kalkınmaya veya halkınızı kalkındırmaya çalışmanız, kendi konumunuzu veya halkınızın, ümmetinizin konumunu yükseltmeye çaba göstermeniz de birer amaçtır. Ne var ki bu amaçların gerçekleştirilmesi sabır ister, ciddi bir biçimde işin peşini bırakmamayı gerektirir. Her insan, bunu yapabilecek kabiliyette değildir. Belki bu yolda yürümeye başlarsınız, fakat önünüze çıkan engeller ve tahammülsüzlük, amacınızı gerçekleştirmeden sizi pes ettirebilir. Belki çabalayıp çırpınmaya devam edersiniz, fakat işin içinde ciddiyet olmadığı için, önünüze engeller, tahammülsüzlükler çıkmasa bile, amacınıza ulaşamazsınız. Çünkü ciddiyetten yoksun bir seyir halinde olmanız, sizi bu hale getirmiştir. Özellikle büyük hedefler her şeyden önce ciddiyeti, tahammülü ve pes etmeden iz sürmeyi gerektirir.

Fertler topluluklardan, yani halk ve ümmetten daha fazla sabretme gücüne sahiptirler. Çünkü fertlerin görüş açısı, topluluklarınkinden daha açık ve daha güçlüdür. Zira topluluk oluşları düşüncelerini ve görüş açılarını zayıflatır. Bu nedenle bir kişinin görüş açısı iki kişininkinden daha güçlüdür. İnsan sayısı ne kadar çoğalırsa, görüş açısı da o denli azalır. Dolayısıyla halkların önüne uzak hedefler koymak doğru değildir. Çünkü toplum olarak halklar bu hedefleri gerçekleştirmenin peşine düşmezler. Bu yolda bir hareket gösterseler bile, işin içinde ciddiyet olmayacağı için hedeflerine ulaşamazlar. Bütün bunlar gösteriyor ki; halkların önüne konan hedef, gerçekleştirilmesi mümkün, kısa vadeli bir hedef olmalıdır. Kısa vadeli bir hedef, başka kısa vadeli hedefler doğuracaktır. Dolayısıyla gerçekleştirilmiş olan her hedef, başka hedefler için bir alt basamak oluşturacak, böylece yeni hedeflerin gerçekleştirilmesi mümkün olacaktır. Zira topluluk, ferde nazaran mümkün olanı görmeye daha yatkındır. Fakat büyük zorluklara dayanma gücü daha azdır. Halklar, aklen mümkün olanı hedefleyemezler. Halklar, ancak fiilen mümkün olanı algılayıp gerçekleştirmeye çalışabilirler. Fakat fertler öyle değildir. Genellikle fertler, aklen mümkün olanın fiilen de mümkün olabileceğini algılayabilirler ve uzun vadeli düşünebilirler. Bunun yanı sıra fertler, zorluklara ve engellere karşı daha fazla direnebilirler. Zira fertler, uzun vadede mücadele edebilme gücüne sahiptirler.

İster millet ve halklar için, ister fertler için ortaya konmuş olsun, amaçların ve hedeflerin gerçekleştirilmesi nesiller boyu sürmemeli, insan gücünü aşan bir mücadeleyi gerektirmemeli ve var olmayan veya temin edilmesi mümkün olmayan araçları gerektirecek türden olmamalıdır. Aksine bir kuşağın gerçekleştirebileceği türden olmasının yanı sıra, var olan veya temin edilmesi mümkün olan araçlarla her hangi bir insanın çabasıyla gerçekleştirilebilecek bir hedef olmalıdır. Çünkü amaç, kişinin peşine koştuğu bir hedeftir. Kişi bu hedefi gerçekleştirebileceğine inanmazsa, kendinde çaba gösterme gücünü bulamaz. Kişide hedefi gerçekleştirme isteği bulunduğu sürece hedefin gerçekleşmesi için gerekli araçların var olması gerekir. Aksi takdirde çaba gösteriyormuş gibi davransa ve kendini buna inandırsa bile mücadelesi sekteye uğrar. İnsan, gücü nispetinde mücadele eder. İnsanın mücadele edecek kadar gücü yoksa, asla mücadele edemez. Çünkü insan, gücünü aşan yükümlülükleri yerine getirmekle mükellef değildir. Dahası, gücünü aşan yükümlülükleri zaten yerine getiremez. Bu da gösteriyor ki hedefler ne denli uzun vadeli olursa olsun, insanlardan herhangi birinin elindeki mevcut araçlarla gerçekleştirebilecek türden olmalıdır.

O halde her şeyden önce düşünmenin veya eylemin hangi amaçla yapıldığını tespit etmek gerekir. Belirlenen hedef, görme organı veya basiretle algılanabilir, aklen ve fiilen gerçekleştirilebilir olmalıdır. Algılanamayan, gerçekleştirilmesi aklen ve fiilen mümkün olmayan bir hedef, hedef olma özelliğini yitirir. Nasıl ki fertler düşünme eyleminde bulunurken ve çalışırken bir hedefe ihtiyaç duyuyorlarsa, halkların ve ümmetlerin de bir hedefe veya hedeflere ihtiyaçları vardır. Ancak halkların ve milletlerin hedefi uzun vadeli olmamalı, aksine kısa vadeli olmalıdır. Hedefler ne kadar kısa vadeli olursa, o kadar verimli, düşünce ve eyleme o kadar elverişli olur. Halkların ve milletlerin kendileri için hedef çizmeleri tasavvur edilemez, ama halkların ve ümmetlerin sahip olduğu yaygın düşünce ve görüşleri vardır. Bunlar birtakım inançlara sahiptirler. Demek ki halkları ve ümmetlerin sahip olduğu düşünceler, görüşler ve inançlar vardır. Aynı şekilde birtakım düşünce, görüş ve inançlardan veya hayat tecrübelerinden tatmin olamama ve gereksinimlerini doyuramamaktan kaynaklanan hedefler, halklara ve ümmetlere hakim olur. Böylece toplumlarda birtakım hedefler oluşur. Mahrumiyetin üstesinden gelme ve tatmin olma ihtiyacını giderme gibi. Halklar ve ümmetler, toplum olarak birtakım hedeflere karar veremeseler de birtakım hedefleri vardır. Ancak bu hedefler, aklen değil, fiilen gerçekleştirilebilir türdendir.

Amaç ve İdeal
Bu arada "amaç" ile "ideal" arasındaki farka dikkat etmek gerekir. "İdeal", amaçların son aşaması, yani "gayelerin gayesi"dir. İdeali gerçekleştirmek için, bu yolda sürekli çaba göstermek yeterlidir. Üstelik fiilen gerçekleştirilebilir olması da gerekmez. İdealin aklen gerçekleştirilebilir olması yeterlidir. İdealin kendisi de bir amaç olmasına rağmen, amaçtan farklıdır. Amaç eylemden önce ve eylem sırasında amacın ne olduğunu bilmeyi, gerçekleştirilmesi için yoğun bir çaba sarf etmeyi ve fiilen gerçekleşene kadar bu çabadan yılmamayı öngörmektedir. İdeal ise, düşünce ve eylem esnasında sadece göz önünde bulundurulur. Çünkü bütün düşünce ve eylemler, ideali gerçekleştirmek içindir. Örneğin; "Allah'ın rızasını kazanmak" her Müslümanın ve Müslüman toplumun idealidir. Gerçi bazıları cennete girmeyi bazıları da cehennem azabından kurtulmayı ideal olarak görebilir. Ancak cennete girme veya cehennem ateşinden kurtulma gibi hususlar her ne kadar "gayelerin gayesi" olsalar da, ideal kapsamına girmezler ve "ideal" diye adlandırılamazlar. Zira cennete girme ve cehennem azabından kurtulma, kendilerinden önceki amaçların bir üst amacıdır. Bu üst-amaçlardan daha üst amaçlar da vardır. Ancak ideal her ne kadar "gayelerin gayesi" ise de kendisinden sonra bir gaye yoktur. Çünkü ideal, en son gayedir. Yani kendisinden sonra bir gayenin olmadığı en son gaye, Allah'ın rızasını kazanmaktır. Bu nedenle Müslümanın ideali, Allah'ın rızasını kazanmaktır. Bundan dolayıdır ki bazı takva erbabı mübarek kişiler için şöyle denmiştir: "Suheyb ne iyi kuldur! Eğer içinde Allah korkusu olmasaydı, ona isyan etmekten geri kalmazdı." Suheyb'in Allah'a isyan etmemekten amacı, günahlara karşılık Allah'ın vereceği ceza korkusu değildir. Onun amacı, Allah'ın rızasına kavuşmaktır. İşte Allah'ın rızasını kazanma isteği, içinde Allah korkusu olmasa da onu günahtan korur. Zira Allah'ın azabından korktuğu için değil, Allah'ın rızasını kazanmak için günah işlemez. Öyleyse Müslümanların ideali, ne cennete girmek ne de cehennem azabından kurtulmaktır. Müslümanın ideali, Allah'ın rızasına ulaşmaktır.

O halde ideal, "gayelerin gayesi" olması itibarıyla sonuçta bir gaye, bir amaç olmasına rağmen, gaye ve hedeften farklıdır. Düşünmede ve eylemde, neyin amaçlandığı belirlenmelidir derken, idealden söz edilmemektedir. Bu ifadeden kastedilen, fiilen gerçekleştirilebilir olan amaçtır. Gerçekleştirilmek istenen amaçtan sonra bir veya birtakım amaçlar gelse bile kastedilen budur. Zira amaç belli olmalı, gelecek kuşaklar tarafından değil, mevcut şahıslar tarafından gerçekleştirilebilmeli ve araçları kolayca elde edilebilecek nitelikte reel ve pratik olmalıdır. Çünkü amaç, ideal değildir. Amaç, ideali gerçekleştirmek için izlenen hedeftir. Bütün bunlar, amaç hakkında düşünme eyleminin reel ve pratik bir düşünme biçimi olmasını zorunlu hale getirmektedir. Kısaca amaç ve hedef, söz konusu amaç ve hedefin peşinde koşan kişi tarafından gerçekleştirilebilir nitelikte olmalıdır.

Burada akla şöyle bir soru gelebilir: Kuşkusuz milletlerin ömrü bir tek nesille değerlendirilemez. Milletin ömrü ancak nesillerle değerlendirilebilir. Dolayısıyla milletin geleceği, gelecek kuşaklar tarafından gerçekleştirilebilecek şekilde uzun vadeli planlanmalıdır. Öyleyken nasıl oluyor da hedefin, ancak onu gerçekleştirmeye çalışan kişiler tarafından gerçekleştirilmesi gerektiğini ileri sürebiliyorsunuz?
Milletlerin ömürleri sanıldığı gibi ne kuşaklar ne de çağlarla değerlendirilebilir. Milletlerin ömrü ancak onar yıllık zaman dilimleriyle değerlendirilebilir. Çünkü millet, on yıllık bir süreçte ancak değişime uğrar veya bir halden başka bir hale intikal eder. Düşünme ve eylemin ciddi ve disiplinli olması şartıyla, ümmete pratik düşünceyi bir neslin ömrü zarfında vermek pekâlâ mümkündür. Ne kadar direnirse dirensin, bu süre zarfında pratik düşünce ümmetin bünyesine yerleştirilebilir. Bu nedenle milletin nesillere veya yüzyıllara ihtiyacı yoktur. Bir düşünce veya eylemin millette verimli olması için, en az on yıla ihtiyaç vardır. Çünkü milletin dönüşümü, ancak on yıl zarfında sağlanabilir. Ancak ülke, düşman işgali altındaysa on yıldan daha fazla zaman dilimine ihtiyaç vardır. Bu zaman dilimi, düşmana karşı direnişi de dahil edersek, otuz yılı geçmez. Bu nedenle düşünce, hareket veya eylemi mevcut kuşaklar tarafından yapılması ve amacın gelecek kuşaklara bırakılacak biçimde planlanmaması gerekir. Zira amaç, bu amacın peşinde koşan mevcut kişilerin gerçekleştirebileceği türden olmalıdır. Amaç hakkında düşünmenin şartı da budur. Zira amaç, onu güdenler tarafından gerçekleştirilmezse, amaç olmaktan çıkar.
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Günümüzde olduğu gibi millet için planlar yapıp gelecek kuşakların bu planları gerçekleştirmesini sağlamak, hedef ve amaç kapsamına girmez. Dahası, bunlar "belirlenmiş fikirler" olarak da kabul edilemezler. Bu planlamalar, genel fikirleri ifade ederler. Bir amaç olarak değil de varsayım yoluyla çizilirler. Bu nedenle de amaç olarak kabul edilemezler. Bunları, varlığı varsayılan genel fikirler olarak telakki etmek gerekir. Amaç ise, herkesin gerçekleştirmeye çalıştığı eylemdir. Bunun dışında ortaya konan şeyler, varsayım ve teoriden öteye geçemezler.
Savaşta Amaç ve Araçlar:
Carl Von Clausewitz
İlk önce savaşın politik amacını gerçekleştirmek için nasıl bir hedefe yönelmesi gerektiğini kendi kendimize soracak olursak, bu askeri hedefin politik amaca ve savaş konjonktürüne göre değiştiğini görürüz.
Bir kez daha saf savaş kavramından hareket edecek olursak, politik amacın ona yabancı olduğunu kabul etmek zorunda kalırız. Zira savaş, düşmanı irademizi yerine getirmeye zorlayan bir şiddet eylemi olduğuna göre, her şey her zaman için tek bir amaca, yani düşmanı yenmek, onu silahsızlandırmak amacına yönelecektir. İşte biz ilk önce, gerçeğin ışığı altında, mutlak kavramdan doğan fakat uygulamada da bir çok hallerde geçerli olan bu amacı incelemekle işe başlayacağız.
Daha sonra, savaş planını ele alırken, bir Devleti silahsızlandırmaktan ne kastedildiğini inceleyeceğiz; bununla birlikte, daha ileri gitmeden, bir bütünün parçaları olan ve bütün ötekileri içine alan üç şeyi birbirinden ayırmamız gerekir. Bunlar: askeri güçler, ülke ve düşmanın iradesidir.
Askeri güçlerin imha edilmesi gerekir; yani onları, savaşı sürdürmeye mecalleri kalmayacak bir hale getirmek gerekir. Bu vesile ile şu noktaya işaret edelim ki, bundan böyle, "düşmanın askeri güçlerinin imhası" deyimi bu anlamda kullanılacaktır.
Arkasından ülkeyi fethetmek gerekir, yoksa yeni bir askeri güç meydana getirilebilir.
Ancak bu iki şeyin tamamlanması dahi savaşın sonu, yani düşmanca duyguların, gerginliğin ve düşmana karşı girişilen harekâtın bitimi sayılmaz: bunun için düşmanın iradesinin de felce uğratılması, yani hükümetini ve müttefiklerini barışı imzalamaya ya da milleti teslim olmaya zorlamak gerekir. Çünkü ülkenin tamamı işgal edilmiş olsa bile ihtilaf ülke içinde ya da müttefiklerin çabasıyla ülke dışında yeniden patlak verebilir. Elbette bu barış imzalandıktan sonra da meydana gelebilir; ancak bu sadece bütün savaşların tam ve kesin bir uzlaşma ile sonuçlanmadığını göstermeye yarar. Fakat bu takdirde bile, barışın imzalanması ile için için yanabilecek olan kıvılcımlar söndürülmüş ve gerginlik gevşemiş olur; çünkü barıştan yana olanlar -ki bunlar bütün milletlerde ve her türlü şartlar altında çoğunluğu teşkil ederler- direnme fikrinden tamamen yüz çevirirler. Her ne olursa olsun, barış ile savaşın amacını gerçekleşmiş ve savaşı son bulmuş saymak yerinde olur.
Yukarda saydığımız üç unsurdan askeri güçler ülkeyi savunmak görevini yüklendiklerine göre, birinci planda bunların imha edilmesi doğaldır; ondan sonra ülkenin işgaline sıra gelir; bu iki başarının gerçekleştirilmesinden sonra, ve elimizde kalan güçlerin hala elverişli olması halindedir ki, düşman barışı imzalamak zorunda kalır. Düşman askeri güçlerinin imhası genellikle kademeli olarak gerçekleştirilir ve hemen arkasından da ülkenin işgali aynı tempo ile bunu izler. Bu ikisi arasında yine genellikle karşılıklı bir etki ve tepki görülür: eyaletlerin giderek kaybedilmesi askeri güçlerin zayıflamasını hızlandırır. Fakat bu hiç de zorunlu bir sıra değildir ve onun için de her zaman izlenmez. Düşman kuvvetleri, henüz hissedilir derecede zayıflamadan ülkenin öteki ucuna ve hatta doğrudan doğruya yabancı bir ülkenin topraklarına çekilebilirler. Bu durumda ülkenin büyük bir kısmı, belki de tamamı işgal edilmiş olur.
Bununla birlikte, soyut anlamda savaşın bu amacı, politik amacı gerçekleştirmenin bu nihai aracı, yani düşmanın silahsızlandırılması, uygulamada her zaman gerçekleşmediği gibi barışın zorunlu bir şartı da değildir. Bu itibarla teoride bir kanun olarak ortaya konulamaz. Taraflardan birinin henüz silahtan tecrit edilmiş sayılamayacağı bir sırada, hatta güçler dengesinin hissedilir derecede bozulmasından önce yapılmış barış anlaşmalarının sayısız örnekleri vardır. Daha da ileri giderek diyebiliriz ki, gerçek olayları incelediğimizde düşmanın yenilgisinin bir hayalden ibaret bulunduğu pek çok haller vardır, ve düşmanın su götürmez bir üstünlüğe sahip bulunması hali bunların başında gelir.
Soyut kavramından çıkardığımız savaş amacının her zaman gerçek savaş ile bağdaşmamasının nedeni, bundan önceki bölümde gösterdiğimiz gibi, bu ikisi arasındaki farka dayanır. Soyut savaş kavramına göre, güçleri arasında belirgin bir eşitsizlik bulunan Devletler arasında savaş bir saçmalık, dolayısıyla bir imkansızlık olarak görünür. Fizik güçler arasındaki eşitsizlik manevi güçlerle bir karşı denge yaratabilecek düzeyi geçmemelidir; oysa Avrupanın bugünkü sosyal koşulları göz önüne alındığında bunun pek mümkün olmadığı görülür. Eşitsiz güçlere sahip devletler arasında zaman zaman savaşlar olmuşsa, bunun nedenini, savaşın gerçek alemde teorik savaş kavramından çok uzaklaştığında aramamız gerekir.
Pratikte iki şey direnme imkansızlığının yerini tutabilir ve barış nedenleri yaratabilir. Birincisi, başarının muhtemel bulunmaması, ikincisi bunun için ödenmesi gereken bedelin pahalılığıdır.
Bundan önceki bölümde gördüğümüz gibi, savaş mantıki zorunluluğun katı yasalarından kendisini kurtarmalı, olasılıklar hesabına bel bağlamalıdır. Savaşı yaratmış olan koşullar bu hesaba ne kadar elverişli ise, yani savaş etkenleri ve gerginlikler ne kadar zayıfsa, bu o derece daha doğrudur. Böyle olunca da, bizzat bu olasılıklar hesabının bir barış nedeni olabileceği kolayca görülür. Bu itibarla, taraflardan biri yok oluncaya kadar dövüşmek her zaman şart değildir; etkenlerin ve gerginliklerin çok zayıf olduğu öyle bir durum düşünülebilir ki, en küçük bir olasılık bile ondan zarar görecek olan tarafı teslim olmaya zorlayabilir. Oysa, öteki taraf bundan peşin olarak emin olduğu takdirde, düşmanı tümden yok etme yolunu denemeye kalkışmadan bu olasılıktan yararlanmak için çaba harcaması doğaldır.
Barış yapma kararını daha da büyük bir ağırlıkla etkileyen bir mülahaza, şimdiye kadar harcanmış olan ve daha da harcanması gereken gücün hesabıdır. Savaş kör bir tutkunun yarattığı bir eylem değil de, politik bir amacın hükmettiği bir eylem olduğuna göre, bu amacın değeri gerçekleştirilmesi için göze alınacak fedakarlıkların ölçüsünü tayin edecektir. Bu, fedakarlıkların genişliği kadar süresi için de söz konusudur. Harcanan güçler politik amacın değerini aştığı anda, amaçtan vazgeçmek ve barışı imzalamak gerekecektir.
Bu da göstermektedir ki, taraflardan birinin diğerini tamamen silahsızlandırmaya gücü yetmediği savaşlarda, barış nedenleri, gelecekteki barış olasılığına ve bunun için harcanması gereken güçlerin niceliğine göre, her iki tarafta da belirecek veya kaybolacaktır. Bu nedenler iki taraf için de aynı ağırlığı taşıdıkları takdirde, taraflardan her biri istediğinin ancak yarısını elde edebilecek, yani taraflar politik uzlaşmazlıklarının yarı yolunda buluşacaklardır. Bir yandan kazandıkları gücü öbür yandan kaybedeceklerdir. Bunların toplam sayısı yeterli ise, barış sağlanmış olacaktır: tabii, barış isteme nedeni daha zayıf olan tarafın yararına.
Şimdilik, politik amacın müspet veya menfi niteliğinin pratikte yaratacağı farkı isteyerek bir yana bırakıyoruz. İlerde belirteceğimiz gibi, bunun büyük bir önemi bulunmakla birlikte, burada daha geniş bir görüş açısı ile yetinmek zorundayız, çünkü başlangıçtaki politik amaçlar savaş sırasında bir çok değişikliklere uğrayabilir ve sonunda büsbütün başkalaşabilirler. Bunun da nedeni, bu amaçların bir ölçüde elde edilen başarıya ve muhtemel sonuçlara bağlı bulunmalarıdır.
Başarı ihtimali üzerinde ne şekilde etki yapılabilir? Şimdi karşımıza bu sorun çıkmaktadır. Doğal olarak, başta düşmanı yenmemize yarayan araçlarla, yani askeri güçlerinin imhası ve eyaletlerinin fethi ile. Ancak bu iki araç burada ilk amaca hizmet bakımından taşıdıkları önemi taşımazlar. Düşman güçlerine karşı yöneltilen saldırı, niyetimiz bu güçleri tümden imha edinceye kadar ilk darbemizi bir dizi başka darbelerle izlemek mi, yoksa düşmanın kendine güvenini sarsmak ve üstünlüğümüzü ona kabul ettirerek geleceğinden endişe duymasını sağlamak mı olduğuna göre, değişik şekiller alacaktır. Eğer niyetimiz bu ikincisi ise, silahlı kuvvetlerinin imhasına biçeceğimiz paha bu ihtiyacın sınırlarını aşmayacaktır. Aynı şekilde, düşmanın bozguna uğratılmasını hedef almadığı takdirde, eyaletlerin fethi de çok başka bir biçim alacaktır. Eğer istediğimiz bu bozgunu sağlamaksa, en etkin eylem düşman kaynaklarının imhası olacak ve eyaletlerinin fethi bunun sadece bir sonucu olmak niteliğini taşıyacaktır. Düşman kuvvetleri bozguna uğratılmadıkça eyaletlerinin fethi hiç bir işe yaramayacak, hatta zararlı olacaktır. Buna karşılık, düşman kuvvetlerini yenilgiye uğratmak istemediğimiz, ve düşmanın da kaderi tayin edecek kanlı bir savaşı istemek şöyle dursun, tersine bundan çekindiğine inandığımız takdirde, savunması zayıf ya da hiç savunmasız bir eyaleti ele geçirmek tek başına bir avantaj teşkil edecek, savaşın genel sonucu bakımından düşmanda kuşkular yarattığı ölçüde barışa doğru daha kısa bir yol sayılabilecektir.
Şimdi de, düşmanın silahlı kuvvetlerini bozguna uğratmadan başarı ihtimali üzerinde etki yarabilecek bir başka özel araç, yani politika ile doğrudan doğruya ilintili operasyonlar üzerinde duracağız. Eğer düşmanın ittifaklarını bozacak veya onları işlemez duruma getirecek, kendimiz için ise yeni müttefikler kazanacak, lehimize politik faaliyetler yaratacak bir takım harekâta girişebiliyorsak, bunların başarı ihtimalini ne derece arttıracağı ve bizi amacımıza, düşmanın silahlı kuvvetlerini yenilgiye uğratılmasına oranla çok daha kısa bir yoldan ulaştıracağı kolaylıkla görülür.
İkinci sorun, düşmanın kuvvetlerini harcaması üzerinde ne şekilde etki yapabileceğimiz, yani başarısını nasıl daha pahalıya ödetebileceğimizdir.
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Düşmanın kuvvetlerini harcaması, kuvvetlerinin yıpranması, dolayısıyla bizim tarafımızdan tahribi, ve eyaletlerinin kaybı, yani bunların bizim tarafımızdan fethi demektir.
Sorunu daha derinlemesine inceleyecek olursak, bu iki aracın anlamının aynı olmadığını, yöneldikleri amaca göre değişik bir niteliğe büründüğünü görürüz. Genellikle bu farkın az olması bizi aldatmamalıdır, çünkü tatbikatta, savaş etkenleri zayıfsa, en küçük nüanslar bile bizi şu veya bu yönde bir güç uygulamasına itecektir. Şimdilik, belirli koşullar altında amaca başka yollardan da varılabileceğini, bunun ne bir iç çelişki, ne bir saçmalık, hatta ne de bir hata teşkil etmeyeceğini göstermek bizim için yeterlidir.
Bu iki aracın dışında, düşman kuvvetlerinin israfını artırmanın üç yolu daha vardır. Birincisi istila, yani düşman topraklarını, onları muhafaza etmek niyetiyle değil de, vergi salma ya da gerekiyorsa yakıp yıkmak için işgal etmektir. Burada ilk hedef ne düşman topraklarını işgal etmek, ne de silahlı kuvvetlerini yok etmektir, sadece ona genel bir zarar vermektir. İkinci yol düşmanın zayıf noktalarını seçmek, ona mümkün olduğu kadar çok hasar vermektir. Çabalarımızı yöneltebileceğimiz bu iki ayrı biçimi anlamak çok kolaydır: birinde hedef düşmanı yenmektir, ötekinde ise böyle bir şey söz konusu değildir ve buna imkan da yoktur. Buna göre, yukarıdaki yöntemlerden birini ya da öbürünü seçeriz. Amiyane tabiriyle, birincisine askeri yöntem, ikincisine politik yöntem de diyebiliriz. Yani birinde askeri mülâhazalar, ikincisinde politik mülâhazalar ağır basar. Ama olaylara daha yüksek bir düzeyden baktığımızda, her iki yöntemin de askeri nitelikte olduğunu ve her birinin ancak verilen duruma tekabül ettiği ölçüde amaca uygun düştüğünü görürüz. Uygulandığı hallerin sayısı bakımından diğer ikisinden de daha önemli olan üçüncü yol ise düşmanın yıpratılmasıdır. Bu terimi sadece bir tanımlama yapmış olmak için değil, konumuzun gerçekten tam bir tarifini yaptığı ve ilk bakışta sanıldığı kadar mecazi olmadığı için kullanıyoruz. Muharebede yıpranmak kavramı, uzun süren bir harekât aracılığı ile düşmanın maddi kuvvetlerinin ve iradesinin giderek tükenmesi anlamına gelir.
Ancak mücadeleye düşmandan daha uzun süre dayanmak istiyorsak, mümkün olduğu kadar mütevazı amaçlarla yetinmek gerekir, çünkü işin niteliği gereği önemli bir hedef önemsiz bir hedefe göre daha büyük ölçüde kuvvet harcamasını gerektirir. Saptanabilecek en küçük hedef ise sadece direnmektir, yani olumlu bir amacı olmayan bir mücadeleye girmektir. Bu durumda, nispeten kuvvetli araçlara sahip olduğumuz ölçüde, sonuca daha emin bir şekilde ulaşmamız sağlanmış olacaktır. Ancak bu salt olumsuz (menfi) yolda nereye kadar gidebiliriz? Elbette tam bir hareketsizliğe kadar değil, çünkü sadece dayanmak muharebe etmek değildir. Direnme, düşman kuvvetlerinin, düşmanı niyetinden vazgeçirmeye yetecek kadar bir kısmını yok etmeye dönük bir faaliyettir. İşte eylemlerimizden her biriyle amaçladığımız şey bundan ibarettir ve niyetimizin menfi karakteri de burada yatar.
Tek bir harekette yansıyan bu menfi niyet kuşkusuz, başarıya ulaşması şartıyla, aynı hedefe yöneltilecek müspet bir hareket kadar etkili değildir. Ancak menfi hareketin üstünlüğü şuradadır ki, müspet harekete oranla başarı şansı daha fazladır ve dolayısıyla daha garantilidir. Tek bir eylem oluşu nedeniyle etkinlik yönünden kaybettiğini zaman aracılığı ile, yani mücadelenin sürdürülmesiyle telâfi etmelidir. Böylece, salt direnmenin temel ilkesini oluşturan bu menfi niyet aynı zamanda mücadeleye düşmandan daha uzun süre dayanmanın, yani onu yıpratmanın doğal bir aracıdır.
İşte saldırı ile savunma arasındaki farkın, savaş sorununa hükmeden bu temel farkın kaynağı buradadır...
Demek oluyor ki, eğer menfi amaç, yani bütün kaynaklarımızın sadece savunma için seferber edilmesi, mücadelede üstünlük sağlıyorsa, ve bu üstünlük düşmanın ilerdeki muhtemel hâkimiyetini dengeleyecek kadar büyükse, o zaman mücadelenin sadece süresi düşmanı yavaş yavaş yıpratmamıza ve politik amacının artık yeterli bir etken teşkil etmeyeceği bir noktaya, yani mücadeleyi terk etmek zorunda kalacağı noktaya getirmemize yetecektir. Görülüyor ki, bu yöntem, yani düşmanı yıpratmak yöntemi, zayıfın kuvvetliye direnmesini gerektiren pek çok halleri içermektedir...
Görülüyor ki, insanın amacını gerçekleştirmesinin bir çok yolları vardır ve savaşta düşmanın mutlaka bozguna uğratılması şart değildir. Düşman silahlı kuvvetlerinin imhası, eyaletlerin fethi, bunların sadece işgali ya da istilası, doğrudan doğruya politik ilişkileri hedef alan girişimler ve nihayet düşmanın saldırısını pasif olarak beklemek, bütün bunlar düşman iradesini kırmak için kullanılabilecek araçlardır ve bunlardan birini veya diğerini seçmek durumun özelliklerine bağlıdır...
Savaşta güdülecek amaca ilişkin sorunlar bunlardır; şimdi de araçlara geçelim.
Tek bir araç vardır: muharebe. Biçimi ne kadar değişik olursa olsun, yakın dövüşte görülen kaba bir nefret ve kin boşalmasından ne kadar farklı olursa olsun, gerçek muharebe ile ilgisi olmayan ne kadar unsur işe karışırsa karışsın, yine de kendini gösteren tüm etkilerin kaynağı muharebedir ve bu savaş kavramının bir gereğidir.
En değişik durumlarda ve en karmaşık gerçek içinde bile bunun böyle olduğunu çok basit bir şekilde kanıtlayabiliriz. Savaşta her şey kuvvetler aracılığı ile yapılır; askeri kuvvetlere, yani silahlı insanlara başvurduğumuz andan itibaren de, muharebe fikri her şeyin kaynağı olmak zorundadır.
Dolayısıyla, askeri kuvvetlere ilişkin olan her şey, yani bunların teşkiline ve kullanılmasına ilişkin ne varsa, hepsi savaş faaliyetinin kapsamına girer.
Askeri kuvvetlerin teşkili ve bakımı sadece araçlardır, bunların kullanılması ise amaçtır.
Savaşta muharebe sadece iki kişi arasında bir çarpışma değildir, bir çok parçalara ayrılan örgütlenmiş bir bütündür. Bu geniş bütün içinde iki çeşit birliği ayırt edebiliriz: bunlardan birini özne, diğerini nesne belirler. Bir orduda muharipler topluluğu daima yeni birlikler halinde guruplaşır ve bunlar da daha yüksek bir kademenin üyeleri olurlar. Bu üyelerden her birinin muharebesi de ayrı bir birlik oluşturur. Bundan başka, muharebenin amacı ve dolayısıyla konusu da kendi başına bir birlik teşkil eder.
Muharebede görülen bu birliklerden her birine çarpışma adı verilir.
Muharebe fikri her silahlı kuvvet uygulamasının temelini teşkil ettiğine göre, genel olarak silahlı kuvvetlerin kullanılması, belirli sayıda çarpışmaların kararlaştırılmasından ve düzenlenmesinden başka bir şey değildir.
Demek oluyor ki, her askeri faaliyet doğrudan doğruya veya dolaylı olarak çarpışma ile ilgilidir. Asker sadece uygun zamanda ve uygun yerde çarpışmak için orduya alınır, giydirilir, silahlandırılır, eğitilir, uyur, yer, içer ve yürür.
dolayısıyla, askeri faaliyetin bütün unsurları çarpışmada toplandığına göre, çarpışmaları hazırlamakla bunların hepsini kavramış oluruz. Sonucu tayin eden sadece bu hazırlıklar ve onların uygulanmasıdır, yoksa daha önce mevcut olan şartlar değil. Çarpışmada ise bütün faaliyetlerin hedefi düşmanı, daha doğrusu çarpışma yeteneğinin yok edilmesidir, çünkü çarpışmanın bizzat kavramı bunu gerektirir. Bu nedenle, düşmanın silahlı kuvvetlerinin imhası her zaman çarpışmanın amacını gerçekleştirmenin aracıdır.
Bu amaç sadece düşman kuvvetlerinin imhası olabileceği gibi, her zaman öyle olmayabilir de. Tamamen farklı bir amaç da pekala söz konusu olabilir. Örneğin, yukarda göstermiş olduğumuz gibi, düşmanın imhası politik amacı gerçekleştirmenin tek aracı olmadığı, savaşın başka bir amacı bulunduğu hallerde, bunlar da özel savaş hareketlerinin ve dolayısıyla çarpışmanın amacı olabilirler.
Bununla birlikte, tali hareketler olarak düşman silahlı kuvvetlerinin imhasına yönelik çarpışmaların bile ilk hedefi bu kuvvetlerin imhası olmayabilir.
Büyük bir silahlı kuvvetin karmaşık kuruluşunu, harekete geçme zamanında ortaya çıkan ayrıntıların sayısını düşünecek olursak, böyle bir kuvvetin girişeceği muharebenin de birbirine bağlı parçalardan oluşan karmaşık bir yapıya sahip olacağını anlarız. Bu parçalardan her birinde öyle bazı amaçlar ortaya çıkabilir ve çıkar ki, bunların hiç biri düşman silahlı kuvvetlerinin imhasına dönük olmaz, bu nihai hedefe sadece dolaylı olarak katkıda bulunur. Bir tabur düşmanı bir tepeden ya da bir köprüden püskürtmek emrini almışsa, bu mevkiin işgali genellikle gerçek amacı oluşturur, düşman kuvvetlerinin imhası ise sadece bir araç veya ikinci derecede önemli bir sorun olur. Düşmanı söküp atmak için sadece bir gösteriş taarruzu yeterli ise, amaç yine elde edilmiş olur. Fakat genellikle bu tepe veya bu köprü ancak düşman silahlı kuvvetlerine daha çok kayıp verdirmek için işgal edilmiş olacaktır. Muharebe alanında durum bu olduğuna göre, sadece iki ordunun değil, Devletlerin, milletlerin ve ülkelerin karşı karşıya geldikleri savaş sahnesinin tümü üzerinde de durum aynı olacaktır. Burada ilişkilerin ve dolayısıyla mümkün tertiplerin sayısı geniş ölçüde arttırılmalı, daha çok ve değişik tedbirler alınmalı, daha çok ve değişik tertipler alınmalıdır; hepsi birbirine bağlı olan amaçların derecelendirilmesi yolu ile ilk kullanılan araç nihai hedeften daha da uzaklaşmış olur.
Görülüyor ki, bir muharebenin amacı bir çok nedenlerle düşman kuvvetlerinin, yani karşımızdaki kuvvetlerin imhası olmayabilir, bu takdirde düşman kuvvetlerinin imhası sadece bir araçtır. Ancak bütün bu gibi hallerde düşman kuvvetlerini imha etmenin artık fazla bir önemi yoktur, çünkü çarpışma artık bir kuvvet denemesinden başka bir şey değildir. Kendi başına bir değeri yoktur, önemli olan sadece doğurduğu sonuçlardır.
Ancak büyük bir kuvvet eşitsizliği halinde, basit bir gözlem bunun derecesini gösterebilir. Böyle bir durumda çarpışma olmaz ve zayıf olan taraf derhal boyun eğer.
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Çarpışmalar her zaman onlara katılan düşman kuvvetlerinin imhasını hedef almadığına ve bu hedef çoğu zaman çarpışma olmadan sadece sonucunun ve şartlarının önceden tahmini suretiyle gerçekleştirilebileceğine göre, gerçek bir çarpışmanın dikkate değer bir rol oynamadığı seferlerin faal bir şekilde sürdürülebileceğini düşünmek, pekala mümkündür...
Savaşta bir tek araç vardır, o da muharebedir. Ancak uygulanma biçimlerinin çokluğu bizi amaçların çokluğu ile orantılı çeşitli yollara sürüklemekte ve tek bir adım olsun ilerlemediğimiz izlenimini vermektedir. Fakat durum hiç de öyle değildir, çünkü aracın tek oluşu, gözle izlenebilir bir iplik gibi tüm askeri faaliyet dokusunun içinden geçmekte ve onu bir arada tutmaktadır.
Yukarda düşman kuvvetlerinin imhasının savaşın güdeceği amaçlardan biri olabileceğini görmüş, ancak bu amacın diğer amaçlara kıyasla önemi konusunda bir şey söylememiştik. Somut olaylar da bu koşullara bağlı olacaktır; genel prensip olarak değerlendirilmesini ise yapmadık. Şimdi bir kez daha önemini kabul etmek zorunda olduğumuz bu konuya dönelim.
Muharebe savaşta tek etkili faaliyettir; muharebede, karşımızdaki düşman kuvvetlerinin imhası bizi amacımıza ulaştıracak olan araçtır. Muharebe fiilen vuku bulmasa bile bu böyledir; çünkü bu takdirde karar, her halükarda bu imhanın muhakkak sonucu olduğu varsayımına dayanacaktır. Bundan şu sonucu çıkarabiliriz ki, düşman kuvvetlerinin imhası bütün savaş harekâtlarının kilit noktası, temel taşıdır; bir kemerin istinat noktalarına dayanması gibi, savaşta bütün tertipler, bütün kombinezonlar bu nihai hedefe dayanır. Bu itibarla tüm harekât, silah zoru ile elde edilecek sonucun, bu sonuç gerçekten elde edildiği takdirde olumlu bir sonuç olacağı varsayımına dayanır. Silah zoru ile elde edilecek bir sonuç, ister küçük ister büyük olsun, bütün savaş operasyonlarında, senetli alış verişlerde nakdi ödemenin yerini tutar. Bu ilişkiler ne kadar aralıklı olursa olsun, ödeme ne kadar seyrek yapılırsa yapılsın, yine de ara sıra hesap görülecektir.

Silah zoru ile elde edilen sonuç bütün düzenlerin temeli olduğuna göre, düşmanımız silah zoru ile elde edeceği talihli bir sonuçla bizim tertiplerimizi bozabilir ve bunun için mutlaka tertiplerimizden birinin dayandığı muharebeyi kazanması şart olmayıp yeteri kadar önemli olmak şartıyla her hangi başka bir muharebeyi kazanması da yeterlidir. Çünkü silah zoru ile elde edilecek her önemli sonuç -yani düşman kuvvetlerinin her imhası- aynı düzeye gelmek eğilimi gösteren sıvılar örneği, daha önceki sonuçları etkiler.
Düşman kuvvetlerinin imhası böylece, bütün diğer araçların önünde silinip süpürüldüğü en üstün ve en etkili bir araç olarak görünmektedir.
Bununla birlikte, ancak bütün öteki alanlarda tam bir eşitlik bulunduğu farz edilen hallerde düşman kuvvetlerinin imhasına büyük bir etki atfedilebilir. Düşüncesizce ve baştan kara bir saldırının mutlaka maharet ve tedbirin üstesinden geleceğini sanmak büyük bir yanılgı olur. Beceriksiz bir saldırı düşman kuvvetlerinin değil, kendi kuvvetlerimizin imhasına yol açar, bu da herhalde bizim istediğimiz şey değildir. Üstün etkinlik araca değil, amaca aittir ve biz sadece gerçekleştirilmiş bir amacın etkisini bir başka amacın etkisi ile kıyaslıyoruz.
Şunu da özellikle belirtmemiz gerekir ki, düşmanın muharebe gücünden bahsederken, bu kavramı, sadece maddi kuvvete hasretmek zorunda değiliz. Tersine moral güç de bunun kapsamına girer, çünkü aslında bunlar en küçük ayrıntılara varıncaya kadar iç içedir ve ikisini birbirinden ayırmaya imkan yoktur. Büyük bir imha hareketinin (büyük bir zaferin) silah zoru ile elde edilecek bütün öteki sonuçlara etkisinden bahsettik; işte tabir caizse akıcı olan bu moral unsurdur ki, bütün parçalara daha kolaylıkla yayılır. Düşman kuvvetlerinin imhası bütün diğer araçlardan daha büyük bir değer taşır, ama bir de bunların riski ve bedeli vardır, ve bazen bunlardan kaçınmak için başka vasıtalara başvurmak zorunda kalırız.
Kullanılan araçların pahalıya mal olması doğaldır, çünkü öteki faktörlerin eşitliği halinde, amacımız düşman kuvvetlerinin imhasına yöneldiği ölçüde kendi kuvvetlerimizin harcanması o kadar büyük olacaktır.
Bunun riski, başarısızlık halinde aradığımız ve özlediğimiz daha büyük etkinin geri tepmesi ve büyük sakıncalar doğurmasıdır.
Bu bakımdan öteki yöntemler başarıya ulaştıklarında daha az pahalıya mal oldukları gibi, başarısızlık halinde de daha az risklidirler. Tabi bu şartla ki, karşılaşma benzer yöntemler arasında olsun, yani düşman da bizim kullandığımız yöntemleri kullansın. Çünkü düşman silah zoru ile kesin sonuca gitmek yolunu seçtiği takdirde, kendi yöntemlerimizi de ister istemez düşmanınkine uyacak şekilde değiştirmek zorunda kalırız. O zaman her şey imha hareketinin sonucuna bağlı kalacaktır; oysa, yine bütün diğer faktörlerin eşit olması halinde, bu durumun her bakımdan zararımıza olacağı açıktır, çünkü bizim amaç ve araçlarımız, düşmanın amaç ve araçlarından farklı olarak, kısmen başka sonuçlara yönelmiştir. Biri diğerinin parçası olmayan iki farklı amaç karşılıklı olarak birbirini ifna eder ve bunlardan birini gerçekleştirmek için kullanılan kuvvet aynı zamanda diğerine de hizmet edemez. Bu nedenle, hasım taraflardan biri silah zoru ile kesin sonuca gitmeye karar vermişse, başarı şansı, diğer tarafın aynı yolu seçmeyip başka bir amaca yöneldiğinden emin olduğu ölçüde daha büyük olacaktır. Bu başka amaçlardan birini seçen taraf, normal olarak, bunun ancak hasmının da kesin sonuca gitmeye kendisi kadar isteksiz olduğunu tahmin ettiği takdirde yapacaktır.
Ancak başka bir yöne tevcih edilmiş niyet ve kuvvetlerden söz ettiğimiz zaman, sadece düşman kuvvetlerinin imhası dışında kalan diğer müspet hedefleri kastediyoruz, yoksa düşman kuvvetlerini harcamak için başvurulabilecek salt direnmeyi değil. Salt direnmede müspet amaç eksiktir; bu itibarla kuvvetlerimizin başka amaçlara yönelmesine imkan yoktur, düşmanın niyetlerini bozmakla yetinmek zorundadır.
Şimdi de düşman kuvvetlerinin imhasının menfi yönüne, yani kendi kuvvetlerimizin korunmasına eğilmek gerekiyor. Bunlar, birbirini etkiledikleri için, tek ve aynı niyetin birbirini tamamlayan parçalarıdırlar ve bunlardan birinin ya da diğerinin üstünlüğünün yaratacağı etkiyi incelemek yeterli olacaktır. Düşman kuvvetlerini imha etmek iradesi müspet amaca yönelir ve son ereği düşmanın yenilgisi olan müspet sonuçlar doğurur. Kendi kuvvetlerimizin korunmasındaki amaç ise menfidir, ve bu itibarla düşmanın niyetlerini neticesiz bırakmaya, yani düşmanı yıpratmak için hareketin süresini uzatmaktan başka bir amacı olmayan salt direnmeye yönelir. Müspet amacın harekete geçirdiği çaba imha hareketlerine yol açar; menfi amacın harekete geçirdiği çaba bu hareketi beklemekle yetinir...
Savaşın sevk ve idaresi, durum böyle olunca, muharebenin düzenlenmesi yönetilmesine indirgenebilir. Eğer muharebe tek bir hareketten ibaret olsaydı, onu bir takım kısımlara ayırmanın hiç bir anlamı kalmazdı. Ama muharebe, aslında, bir bütün teşkil eden ve çarpışma adını verdiğimiz çok sayıda münferit hareketlerden oluşur ve bunlardan her biri yeni birimler teşkil eder. İşte bu yüzdendir ki, karşımıza tamamen değişik iki faaliyet çıkmaktadır: Bir yandan, bu birbirinden ayrı çarpışmaları düzenlemek ve yönetmek; öte yandan, savaşın amacı doğrultusundan bunları koordine etmek. Bu faaliyetlerden birine taktik, öbürüne strateji denir.
Bizim sınıflandırmamıza göre, taktik, silahlı kuvvetlerin çarpışmada kullanımına ilişkin teoridir. Strateji ise, çarpışmaların savaşın amacını gerçekleştirmek için kullanımına ilişkin teoridir...
Taktik sonuçlar, yani muharebenin içinde muharebe bitmeden yer alan sonuçlar, çoğunlukla bu çözülme ve zayıflama döneminin sınırları içinde kalır; oysa, stratejik sonuçlar, yani muharebenin bir bütün olarak ele alınan sonuçları, büyük veya küçük olsun elde edilen zafer, bu dönemin dışında kalır. Stratejik sonuç, ancak kısmi muharebelerin sonuçları bağımsız bir bütün halinde birleştirildikten sonra meydana çıkar.
Bu farkın ortaya koyduğu sonuç şudur ki, taktik kuvvetlerini birbiri arkasından kullanabilir, fakat strateji onları mutlaka aynı zamanda kullanmak zorundadır.
Eğer taktikte ilk başarı kesin değilse, ilerisi için kuşku duyuluyorsa, ilk anda elde edilecek başarı için ancak yeteri kadar kuvvet kullanılmasından daha doğal bir şey olamaz; bu takdirde yedeklerimizi ateş hattının dışında tutar, göğüs göğüse çarpışmalara sokmayız, ilerde taze kuvvetlerin karşısına taze kuvvetler çıkarmayı veya bunlarla yıpranmış ve zayıflamış kuvvetleri yenmeyi amaçlarız.
Stratejide ise durum farklıdır. Bir yandan, stratejinin bir kere zafer kazanıldıktan sonra talihin dönmesinden korkmasına gerek yoktur, çünkü bu zafer krizin sonu demektir. Öte yandan, stratejik olarak kullanılan bütün kuvvetler mutlaka zayıflamış olmaz. Sadece düşmanla taktik çarpışmaya geçmiş, yani kısmi bir muharebeye girmiş olan kuvvetler zayıflamış olur; onları gereksiz yere harcamadığımız takdirde, kayıplarımız asgari düzeyde kalır, düşmanla stratejik çatışma halindeki bütün kuvvetlerimizi etkilemez.

Carl Von Clausewitz
 

SaydeK44®

Süper Üye
7 Ocak 2013
309
694
izmiR
Hedef Belirlemede Öneriler


Yazar Alice Seba’nın hazırladığı öneriler size hedef belirleme ve hedeflerinizi gerçekleştirmede yardımcı olabilir. 1. Beyin fırtınası yapın. Yapmak istediklerinizi liste haline getirin. Başlangıçta hiçbir fikriniz yokmuş gibi gelebilir ama sonra yapmak istediğiniz birçok şey peşpeşe gelecektir. Önemli bulduklarınızı seçip onlara öncelik verin.
2. Hedeflerinizi belirleyip listenizi görebileceğiniz bir yere koyun ve her değişikliği kaydedin. Böylece gelişimi görebilir, gelecekte hedef belirlerken daha başarılı olabilirsiniz.

3. Seçtiğiniz hedeflerin sizi biraz zorluyor olması gerekir ama ulaşılabilir olmasına da özen gösterin. Başka bir deyişle çok kolay hedefler seçmeyin ama seçtikleriniz gerçekleştiremeyeceğiniz hedefler de olmasın. Eğer çok kolay hedefler seçerseniz, fazla başarılı olmadığınızı düşüneceksiniz, çok zor olursa da kendinizi yenilmiş hissedeceksiniz. Bu nedenle hedeflerinizin ne çok kolay ne de gerçekleştirilemeyecek kadar zor olması gerekir.
4. Hedeflerinizi gerçekleştirmek için bir zaman dilimi belirleyin. Her şeyi bir anda yapamazsınız, az zaman alacak kolay hedefler için kısa zaman dilimleri belirleyin. Daha karışık hedeflerde ise gerçekleştirmeniz gereken her adımı bulun ve her biri için bir süre belirleyin.
5. Hedeflerinizin listesini yaparken, bunları neden hedef olarak seçtiğinizi kendinize sorun. Eğer hedefiniz satış müdür olmaksa, bunu neden istediğinizi bilmek ve bunu zaman zaman kendinize hatırlatmak sizi motive edecektir. Bunu istemenizin birçok nedeni olabilir, yalnız bunların neler olduğunu bildiğinizden emin olun.
6. Ölçülebilir hedefler koyun. Örneğin bu yıl yabancı dil öğrenmek gibi bir hedef koyduysanız, sadece bunu istediğinizi söylemekle yetinmeyin. Bir plan dahilinde bunu gerçekleştirin. Yabancı dil öğrenme nedeniniz yurtdışına gittiğinizde yabancılarla anlaşabilmekse, bunu gerçekleştirdiğinizde başardığınızı anlayacaksınız.
7. Hedefinizi gerçekleştirmekte kullanacağınız araçları belirleyin. Örneğin bir bilgisayar programı mı öğrenmek istiyorsunuz? Bunun için iki şeye ihtiyacınız var. Birincisi programa sahip olmanız ikincisi de size bunu öğrenmenizde yardım edecek biridir.
8. Kendinizi zorlamayın. Hepimiz bir anda her şeyin mükemmel bir şekilde olup bitmesini isteriz ama kendinizi bunun için fazla zorlamayın. Birçok büyük, başarılması zor planlar koymanıza gerek yok. Küçük kolay planlardan başlayıp daha karmaşık olanlara doğru ilerleyebilirsiniz. Her zaman için geri dönüp hedeflerinizi gözden geçirme imkanınız olduğunu unutmayın.
9. Hedeflerinizi kısa vade ve uzun vade hedefleri olarak ayırın. Bu listeleri birbirinden ayrı tutarsanız, bunları gerçekleştirmede çalışmalarınızı daha iyi organize edebilirsiniz. Kısa vadeli planlarınız, hemen her zaman gerçekleştirilebilecek, çok vakit almayan planlardır. Uzun vadeli hedefleriniz ise daha fazla çaba ve zaman gerektirir. Bu nedenle her yeni yılda bir tane uzun vadeli plan belirlemeye çalışın.
10. Gerekli oldukça hedeflerinizi gözden geçirip düzeltmeler yapın. Eğer işlerinizi devamlı erteleyen bir tipseniz, bu tabii ki geri dönüp hedeflerinizi bir sonraki yıla atabileceğiniz anlamına gelmiyor. Bu geri dönüp hedeflerinizi gerçekleştirmede nasıl bir süreç izlediğinizi, doğru yolda olup olmadığınızı görmeniz için yapmanız gereken bir çalışma. Eğer birkaç ay içinde yeni yıl hedeflerinizin yarısını gerçekleştirdiyseniz, birkaç tane daha yeni hedef ekleyebilirsiniz demektir. Eğer planın gerisindeyseniz, bunun nedenlerini araştırın: gerekli araçlara mı ulaşamadınız, zaman dilimini mi yanlış ölçtünüz ya da gerçekleştirilmesi olanaksız bir hedef mi belirlemiştiniz? Tüm bunları görerek bir sonraki yıl için daha iyi planlar belirleyebilirsiniz.
Her başarınızda mutlaka kendinizi kutlayın, başarınızı başkalarıyla paylaşın ve bir sonraki hedefiniz için çalışmaya başlayın. Peki belirlediğimiz hedeflerde bir kriter var mı? Birçok danışman ve koç SMART olarak kısaltılmış 5 basamaktan oluşan kriterleri hedef belirlemede baz alıyor. SMART'ın açılımı İngilizce "Specific-kesin, Measurable-ölçülebilir, Achievable-başarılabilir, Realistic-gerçekçi ve Time framed-zamanı belirlenmiş" anlamına geliyor. Az önce sıraladığımız 10 öneri aslında bu beş kritere dayanıyor.
Hedef belirleme, sadece ne istediğinize karar vermekten daha önemli. Hedef belirleyerek, istediğiniz şeye nasıl ve hangi araçları kullanarak ulaşacağınızı da işin içine katarsınız. Böylece varmak istediğiniz noktaya daha planlı bir şekilde varırsınız ve hedefleriniz sadece her yeni yıl başında söylenip 1-2 ay sonra unutulan planlar olmaktan kurtularak gerçeğe dönüşür.
Artık hedef belirlemenin ana kurallarını biliyorsunuz. SMART'ı ve yukarıda saydığımız 10 basamağı kullanarak ihtiyaçlarınıza cevap verecek hedeflerinizi belirleyebilir ve bu yolda çalışabilirsiniz. Bu yıl ne istediğinize karar verdiğinizde, planlı bir şekilde bunları gerçekleştirebilirsiniz. Konfüçyus'un dediği gibi "Her büyük yolculuk, küçük bir adımla başlar"
 
Üst