KARAOĞLAN Haftalık Gençlik Ve Kahramanlık Dergisi Sayı 168 Kafkas Çiçeği - 19.04.1967

12 Şub 2010
15,006
543,755

file




Sevgili bay_x ve bes5uc3 şahsında
Tüm çizgi roman tutkunlarına
Saygılarımla​
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

ccahitkar

Onursal Üye
30 Eki 2010
4,805
2,618
metu
Karaoğlan yazısının altında tabanca görünce bu ne dedim,tabiki indirmeden yorum yaparsan böyle olur.Teşekkürler sayın abimiz.
 

Melih41

Yönetici
4 Ağu 2012
3,698
47,924
İlginç kapaklı bu seriyi heyecanla takipteyim sevgili Profesör, çok teşekkürler..
 

Bay_X

Onursal Üye
30 Haz 2012
1,672
17,185
Sayın üstadım; Karaoğlan'ların bu nadir sayılarıyla ismimi özdeşleştirmiş. Herhalde beni taramaya teşvik ediyor.
Ağabey; taramayı unuttum. Yalnızca seni takip ediyorum.
O kadar güzel kitaplar dağıtıyorsun ki, onları takip etmekten taramaya pek vakit ayıramıyorum.
Bu güzel kitabı da alıp başım üstüne koyuyor, sonsuz şükran ve saygılarımı sunuyorum.
 

bes5uc3

Süper Üye
11 Ara 2011
965
1,975
Kırşehirli
Sevgili üstadım, ithafınız için ithafınız olan mecmua konuya, karşılık bir özeni ve önemseme oluşla size, derğimize, diyar sayfamıza kuru kuru teşekür olmasın diye duygularımı açacağım.

Öncelikle efsane bağlamında çizgiroman alanında bir efsan yaratan, efsane isim Sevgili Suat Yalaz'a selam olsun. Yaratıcı efsaneye efsanenin sanatı bağlamında değil de, 60'lı yılların son çeyreğinde mecmuanın değişen formatı hakkında naçizane fikrimi belirteceğim.

Tüm Karaoğlan severlerden ve Sevgili Karaoğlan yaratıcısı Suat yalaz'ın beni affetmesini dileyerek değişik format Karaoğlana ilişkin, sadece beni bağlayan düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Çizgidiyarın'da son yayınlanan 167. sayı Karaoğlan formatı, sadece biçimsel değişiklikleri içermezler. Söz gelimi format içindeki yayın akışını anlatan bir kapak kompozisyon dahi Karaoğlana rağmendir.

İster farkında olalım, ister farkında olmayalım; bu kapak çizimleri Karaoğlan'ı geri plâna atan yansıtmasını da bizlerin bilinç altına kendisini bilinç altı eden virital (virüse dek) bir kapak illüsturasyonu olabilmektedirler.

Bu sayıdaki gibi Karaoğlan kültüründe olmayan bir " salon" yazısı karaoğlan adıyla biz algılı yansılanmalara ajtasyon yapmıştır. Oysa bu tür yayınlar özel bir anlam ve anlatımın seçiciliği içinde kendi okur kitlelerini yoğunlaşmış ya da yoğunlaştırmış yayındırlar. Okur, bu dergileri aldıklarında içerikte ne bulacaklarını bilirler.

Örneğin siz kanuni Sultan Süleyman Diye bir yayın çıkarırsanız söz gelimi bu 30 sayfalık yayının 18 sayfasını Hitler'le, Anibal'la, Büyük İskender'le geçiştirirseniz; Kanuni Sultan Süleyman bu anlatım içinde boğulur gider.

Yani Büyük mizanpajın anlatımı içinde (Hitler'in anlatımı içinde) Kanuni Sultan Süleyman promosyon olmaktan kurtulamaz. Asıl amacınız olan durum, promosyon olmuştur! Siz artık Hitler'in, Büyük İskender'in, Anibal'in başı gözü sadakasına Kanuni Sultan Süleyman'ı anlatmakla lutfetmiş olursunuz.

Karaoğlan'ın 167. sayısının takdim adı Karaoğlan. Ebatı, çizim biçimiyle sonuçta ne olursa olsun, siz bu yayını "Karaoğlan" için alıyorsunuz.

Karaoğlan kapak ilisturasyonuna bakıyorsunuz. Kapakta Karaoğlan'ın zamanı olmayan ve Karaoğlan'ın kendisi olmayan her şey var. Eğer Karaoğlan'ı sıradan bir okuncak nesne oluşla değil de, sürekli özümsemenin iç sindirişiyle okuyorsanız. Şok sizin için kaçınılmazdır.

Söz gelimi içerik özetli kapak çizimin görselliğinde; önünde bir altı patlar silah ve elinde telefon ahizesi olan bir adam var! Aynı kompozsyonun diğer bir uzay zamanında da yine altı patlar ile teslim almış, teslim alınmış montlu insanlar ile dev binaların bilmem kaçıncı katında dekolte, 20 yüzyıl giyimli kadın insan figürleri içinde Karaoğlan teması yitip gitmiş. 13. yüz yıl nere? Altı patlarlı yüz yılla Karaoğlanımız nere?

Ruhen değil ama adından ötürü Karaoğlan olduğunu bildiğiniz bir faskül, adım adım sizi "Karaoğlana Yabancılaştırmaktadır. Zaten bu yabancılaştırmayı iyi veya kötü oluşuyla ansızın yapılan Karaoğlan boyutu ve içerik çizimlerindeki sürprizin duş etkisi sizi sevdiğiniz bildiğiniz öyle benimseyip ete kemiğe büründürdüğünüz KARAOĞLAN kimlikleşmesi tutkunuzda ince ince törpülemeler yapmaktaydı.

Sizin Karaoğlan bildiğiniz fasikül kompozisyonu ufak fırça darbeleriyle Karaoğlan dergisi olmaktan çıkmıştı! Siz de Karaoğlan okuru olmaktan çıkmıştınız! Bir mecmuanın üzerinde Karaoğlan yazmasa, ama kapak resmi tüm Karaoğlan olsa, ben o mecmuayı Karaoğlan diye alırım.

Bura da; "şurada bir gazete alıpta okuyayım (her hangi bir çizgi roman alıpta okuyayım)" diyen biri ile muntazaman Karaoğlan'ı alan tiryakilerinin karaoğlan tutkularını birbirine karıştırmayın lütfen. Rastgele bir zamanda rastgele bir Karaoğlan alan kişi, bu değişmeleri bilmez bile. Üstelik değişmeler bu kişimizin umurunda bile olmaz!

Değişim öze ilişkin olmayıp; aksine tamamen yeni yüzler, tamamen Karaoğlan otantiği olmayan bambaşka yüzler adı altında eskiyi (Karaoğlan'ı) sürdürebilmekte gibi!

Her ne kadar, sevgili Karaoğlan yaratıcımız uzun soluklu yazıların da okunmasına, okur alıştırması yapmak gibi bir ulviyeti amaç için bunu yaptığını söylüyorsa da (buna canı gönülden katılıyorum); bu uğurdaki çalışma kapak resimlerini bu şekilde değiştirmek olmamalıydı gibime geliyor.

Üstelik Karaoğlan okurlarını uzun soluklu yazıya alıştırma aamacı yerine daha çok başka çizgi roman formatları (Matt Marriott, vadiler Hakimi, Yaşayan Ölü gibi çizgi diziler) fasikül içeriğine konuşla ikinci bir çelişkiye düşülmüş gibidir. Adeta amacını tekzip eder gibi uzun soluklu yazının oranı daha da azalmış durumdadır.

Değişime uğrayan bu kapak iliustrasyonu sadece 167. kapağa özgü değil, gitti gidiyorda edindiğim kapaklardan söz gelimi 171. sayı, 181 sayı da aynı benzer içerikleri anlatan Karaoğlan'a tamamen yabancı ilisturasyonlardır.

Bu durum, kapakta "Akbulut Kaan" yazıp ta, içinde Oğuzkaan'ın anlatılmasındaki ticari, gayenin; sürekli sürdürülebilir olmaması gibi yapılmış bir şeydir bu. Ticarilik gibi sürdürülebilir olan bir yaratıcılık da ön plânda olmalıydı gibi düşünmeden edemedim; bu nadide ve sevgili Karaoğlanımız için.

Bu duygusallık sevgili Karaoğlanımız ve Sevgili Yalaz üstadımıza geç kalmış bir seslenişin içimizde saklı kalmış olan bir süreç sel anektodu olsun.

Bu sohbete tarama çalışmasıyla vesile olup, bu kompozisyonu oluşturan sevgili Profesör'ümüze ziyadesiyle teşekürler. Bu koleksiyonu ortam olarak sağlayan Çizgidiyarımıza ve bunun emekçilerine; yine yeri gelmişken çok çok teşekürler...
 
Son düzenleme:
12 Şub 2010
15,006
543,755
Karaoğlan'ın 2. serisinden itibaren içinde okuyucu köşesi, spor sayfası, sinema sayfası, çizgi olmayan roman ve Red Kit, Bobizoros, Radyolu Polisle gibi dolgular yer almıştır.
Benim ilkokul ve ortaokul çağıma gelen o dönemlerde sadece Karaoğlan ve Red Kit, arkasından mecburen Bobizoros ile Radyolu Polisler'i okurdum. Diğer sayfaları göz bile atmadan çevirirdim.

Karaoğlanın artık alışmak değil de, kabullendiğim formatı buydu.

Liseye başladığımda çıkmaya başlayan Tom Braks'ı artık kendi harçlığımla bayiden alabiliyordum. Başka şeylere harcama yapmadan harçlığım sadece çizgi romana gidiyordu. İlerleyen sayılarda Tom Braks sayıları birden macera ikiye bölünüp acaip gıcık kaptığım Tom Billy gibi güya Tom Braksın oğlu diye bir dolgu kitabın ikinci yarısını işgal etmeye başladı. Artık bir tam macera okumak için hem bir hafta daha bekliyordum ve üstelik iki katı para ödemek zorunda kalıyordum. Buna mukabil bağımsız yayınlansa asla para ödemeyeceğim bir çizgi roman bana zorla satılmış oluyordu. O tarihlerden beri dolgulara mesafeli ve çekingenimdir.

Suat Yalaz çok daha önceden dolgulu formatı benimsemiş olduğundan ona fazla sözüm yok. Öte yandan Suat Yalaz'a, diğer yayıncılardan daha fazla tolerans tanırım bir çok konuda.

Nedeni ise, diğer yayıncılar yayın işini meslek edinmişler, başkalarının çizgi romanlarının ticaretini yapmaktalar. Suat Yalaz ise tek tabanca ve kendi yarattığı bir çizgi romanın yayınını çevirebilmek için böyle yollara başvurmuştur diyorum. Bazen yardımcı çizerler de kullanmasına rağmen periyodik yayını sürdürebilecek miktarda Karaoğlan üretemediği için dolgularla işi kotarabiliyordur düşüncesiyle...

Karaoğlan bu formata geçtiğinde o zamanki düşüncelerimle ben de tepki göstermiştim ve Karaoğlan hatırına, beni ilgilendirmeyen konu ve çizgi romanların bana satılmaya çalışılması bende dolandırılıyormuşum hissi uyandırmıştı.

Ama şimdi düşünüyorum da, o yıllar, 1001 Roman ve Ceylan dergilerinin ekmek peynir gibi satıldığı yıllardı. İçinde muhtelif ve ingiliz kökenli güzel çizgi romanlar vardı ve o yılların en kaliteli matbaası olan Haldun Simavi'nin Web Ofset tesislerinde basılıyor ve uygun bir fiyat olan 50 Kuruşa satılıyordu. Büyük boyları nedeniyle içindeki çizgi romanların okunması kolay ve resimler net olarak görülebiliyordu.
Suat Yalaz da bundan etkilenmiş olmalı ki o dergilere öykünerek 1001 Roman, Ceylan, Tina gibi dergilere benzer şekilde Karaoğlan yayınlamaya karar vermiştir.

Bu Karaoğlanlar, eski Karaoğlanlar yanında dev gibidir. Ebatları 1001 Roman ve Ceylan dergileri ebadındadır.

Sanırım okuyucu kitlesini genişletmeye yönelik olarak kapaklarda vestern konulu çizimlere yer vermiştir. İçinde de alışkın olduğumuz okuyucu köşesinden başka yazılar ve çizgi romanlara yer vermiştir.
Tüm bunlar Suat Yalaz'ın beklentilerini karşılamamış ve bu format yayını uzun sürdürememiştir.
Benim bu yaşımdaki toleransım o zaman yoktu:) ve benim gibi düşünen Karaoğlan okuyucuları da tolerans göstermedi.

Bugünün gözüyle çok nadir olan bu format Karaoğlanları bulmak çok zor. Sevgili bay_x dostum hala çırpınıyor bunları bulmak için.

Bu serinin ilginç bir yanı okuyucu köşesi. O dönemin Karaoğlan kulübü üyeleri arasında Tevfik Yener Çakmak, Akgün Otellerinin sahibi ve adı ünlü babalardan olarak anılan mütevaffa Nihat Akgün'ün gençlik fotoğraflarını okuyucu köşesinde göreceksiniz. Başkaları da var, onları da tanıyan arkadaşlarımız anlatsın.

Ne yapayım dostum:) Karaoğlan sevgisi, onu bize armağan eden Suat Yalaz ustaya yüklenmeme mani ve ayrıca onu o günün koşullarında ve kendi özel koşullarını düşünerek yargılamayı tercih ediyorum ve her zaman hoş görü kriterini joker olarak kullanmayı tercih ediyorum:)
 

bes5uc3

Süper Üye
11 Ara 2011
965
1,975
Kırşehirli
Tamamen katıldığım bir değerlendirme. Benimkisi Karaoğlan sevgisi titizlenmesi oluşla; dediğiniz gibi o günlerin bu sevgiyle ve bu gerçekçilikle haklı hazmedilemezliğidir.

Sevgili Suat Yalaz'ın zorluklarını ve başarısını bende takdir etmekteyim. Güzel, aydınlatıcı, hafıza tazeletici, özet bir geçmiş dönem harmanlaması bu sayfalar için iyi bir arşiv olacağı kanısındayım.

selamlarımla...
 

Hakan Alpin

Çizgi Roman Ustası
Onursal Üye
24 Şub 2015
1,783
15,165
Paylaşım için teşekkür ederim üstadım. Posta Arabası için kaleme aldığım bir yazıda buradaki bir hatırlatmanı da kullanacağım izninle :)
 
Üst