Kılıçtaki Anka - Bir Conan Öyküsü / Fasıl 4

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli
IV
Yeryüzü genç, ademoğlu aciz, gece iblisleri serbestçe yürürken,
Set’le mücadele ettim, ateş, çelik ve Upas ağacı özsuyuyla;
Artık dağın kara kalbinde uyuyorum, çağlar alıyor bedelini,
Unuttun mu insan ruhunu kurtarmak için Yılan’la dövüşeni?

Yüksek altın kubbesiyle büyük yatak odasında Kral Conan bir başına uyukluyor, düş görüyordu. Burgaçlanan gri sisler arasında alçak, uzak, acayip bir çağrı işitti. Onu anlamıyor olsa da kulak ardı etmek elinde değil gibiydi. Kılıç elde, bulutlar arasında yürüyen biri gibi gri siste ilerledi, ilerledikçe ses daha da netleşti. Ta ki söylenen sözü anlayıncaya dek—Uzay veya Zaman çukurlarının ardından seslenilen kendi ismiydi.

Artık sisler daha da aralanıyor, yekpare kara taştan kesilmişe benzer muazzam, kara bir koridorda olduğunu görüyordu. Burası aydınlatılmamıştı ama bir çeşit büyü vasıtasıyla ayan beyan görebiliyordu. Zemin, tavan ve duvarlar iyice parlatılmış, donuk donuk ışıldıyordu; evvel zaman yiğitleri ve yarı unutulmuş tanrı tasvirleriyle süslenmişlerdi. Meçhul Yaşlılar’ın muazzam, ruhani hatlarını görünce ürperdi ve bir şekilde asırlardır fani ayakların bu koridoru arşınlamadığını anladı.

Masif kayaya oyulmuş, geniş bir merdivene rastladı, Kral Conan’ın tenini ürpertecek kadar eski ve dehşetli ezoterik sembollerle süslüydü dehlizin iki yanı. Basamakların her biri İhtiyar Yılan Set’in tiksinç tasvirleriyle süslenmişti. Öyle ki evvelce tasarlandığı üzere her adımda topuğuyla yılanın kafasına basıyordu. Fakat hiç de su serpmedi bu içine.

Oysa ses onu çağırmaya devam ediyordu, nihayet onun maddesel gözleri için delinmez karanlıkta tuhaf bir mahzene rastladı ve bulanık, aksakallı bir şahsın bir kabrin üstünde oturduğunu gördü. Conan’ın saçı diken diken oldu ve kılıcını sıkıca kavradı. Fakat kabirden gelir gibi bir sesle konuştu şahıs.

“Ey âdem, beni tanıyor musun?”

“Hayır, Crom adına!” diye yemin etti kral.

“Âdem,” dedi ihtiyar, “Epemitreus’um ben.”

“Ama Bilge Epemitreus on beş asırdır ölü!” diye kekeledi Conan.

“Kulak ver!” diye konuştu öbürü emredercesine. “Kara bir göle atılan çakıl taşının, karşı sahillere yolladığı dalgalar gibi, görünmez alemde olanlar da uykumun dalgalarını böldü. Seni seçtim Cimmerialı Conan; kudretli olaylar ve muazzam amellerin mührü var sende. Ama karşısında kılıcının yardım edemeyeceği yazgılar salıverildi ülkede.”

“Bilmece gibi konuşuyorsun,” dedi Conan huzursuzca. “Bırak hasmımı göreyim ve kafatasını dişlerine dek yarayım.”

“Barbar öfkeni etten kandan düşmanlarına sakla,” diye cevapladı ihtiyar. “Sana kol kanat germem gerekenler insan değil. Âdemoğlunca hayal edilemeyen, içinde biçimsiz canavarların—kötü büyücülerin dileğiyle maddi biçime bürünmek, parçalamak ve tüketmek üzere Dış Boşluk’tan çekilen iblisler—kol gezdiği dünyalar vardır. Evinde bir yılan var Ey Kral—kara ruhunda gölgelerin kara bilgeliğiyle, Stygia’dan gelen bir engerek. Rüyasında yakınında sürünen yılan gören uyuyan biri gibi hissettim Set çömezinin pis varlığını. Müthiş gücüyle sarhoş halde, hasmına vurduğu darbeler krallığı yerle bir edebilir. O ve korkunç tazı sürüsüne karşı silah vermeye çağırdım seni.

“Ama niye?” diye hayretle sordu Conan “Epemitreus’un Golamira’nın kara kalbinde uyuduğunu, ihtiyaç vakti ruhunu görünmez kanatlarla Aquilonia’ya yardıma yolladığı söylenir ama—bir yabancı ve barbarım ben.”

“Sus!” ruhani sesler muazzam, gölgeli mağarada çınladı. “Bahtın Aquilonia’yla aynı senin. Felek’in rahmiyle ağında muazzam olaylar biçimleniyor ve kan delisi büyücü imparatorluk yazgısı yoluna çıkmamalı. Çağlar önce Set, dünyanın etrafına, avına dolanmış bir piton gibi sarılıyordu. Üç normal insan hayatı süren ömrüm boyunca savaştım onunla. Onu gizemli güneyin gölgelerine sürdüm ama kara Stygia’da insanlar hala baş iblis saydığımız Set’e tapıyor. Set’le savaştığım gibi mürid, yobaz ve çömezleri ile de savaştım. Kılıcını uzat.”

Şaşıp kalan Conan söyleneni yaptı, ihtiyar da koca kılıcın ağır, gümüş korumalığının dibine kemikli parmağıyla gölgelerde ak bir ateş gibi parlayan bir sembol çizdi. Mahzen, mezar ve ihtiyar kayboldu o anda büyük altın kubbeli odadaki divanda hayretle sıçradı Conan. Rüyanın tuhaflığına hayret ederek dururken kılıcını tuttuğunu gördü. Ve ense kökündeki kıllar diken diken oldu; zira bir sembol—Bir Anka’nın dış hatları— nakşedilmişti enli kılıca. Mahzendeki lahit üstünde aynı sembolun kazılı olduğu geldi aklına. O anda sırf taş bir tasvir miydi diye merak etti ve olup bitenin tuhaflığından teni karıncalandı.

Sonra ayakta dururken dış koridordan gelen sinsi bir ses canlanmasına yol açtı ve nedenini araştırmak için durmadan zırhını giymeye koyuldu: inindeki bir gri kurt kadar şüpheci ve tetikte bir barbardı yeniden.


5 fasıldan 5. pek yakında... (Conan komplocuların karşısına çıkar)​
 
Son düzenleme:

Shoryuken

Yönetici
9 Nis 2013
4,044
20,227
Kamlançu
Bu ara biraz yoğunluğum var, o yüzden hikayenin tamamlanmasını bekledim okumak için. Akşama iki hikayeyi de karşılaştırarak okuyacağım inşallah. Bu imkanı sunduğunuz için teşekkür ediyorum Hüseyin abi.
 

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli
Değerli Shoryuken, bu paylaşımların gizli kahramanı sizsiniz. Zira sizin teşvikleriniz olmasa bu şekilde paylaşmış olmayacaktım. İyi ki öğütlerinizi tutmuşum. Yorumlarınızı bekliyorum.
 

ulucak

Süper Üye
8 Eyl 2012
1,062
2,792
Rüyalar hala gizemini çözemediğimiz bizi bazen geçmişe bazen geleceğe taşıyan rüyalar.olmamışı olmuş gibi yaşadığımız bazen gerçekten sonradan olacak bir olayı görerek dejavu yaşamamıza neden olan rüyalar.-kimine imparatorluk kapıları ve yüzlerce buluşun yolunu açan kimini delirtip tımarhaneye veya mezara sokan rüyalar.ve uyarıcı rüyalar ister inanalım ister inanmayalım görünenin ötesinde ve fiziksel olanın ötesinde garip bir evren var ve bizde bunun bir parçasıyız.
 

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli
Epemitreus, Robert E. Howard'ın Conan Külliyatı içinde sadece bu kısacık bölümde arzı endam ediyor. Fakat pastiş yazarlarından Lyon Sprague de Camp, Adalı Conan adlı romanında, Epemitreus'u bir kez daha Barbar Kralın rüyalarına sokar. Bu romanın bazı bölüm başlıklarını da "Epemitreus'un Rüyası" başlıklı şiirler süsler.

Robert E. Howard'ın şiirsel anlatımı elbette ki şairliğinden de kaynaklanıyor. Yazık ki çevirenler--başta kendim olmak üzere--şair olmadığından bunların orijinal atmosferi tam olarak yansıtılamadı. Keşke bu öyküleri bir şairimiz çevireydi... Çok daha güçlü dörtlükler olabilirdi.
 
Üst