Ben Bu Balta ile Hükmederim! - Bir Kull Öyküsü/ Fasıl 1

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli
BEN BU BALTA İLE HÜKMEDERİM!​
I​
“ŞARKILARIM BİR KRALIN TABUTUNA ÇİVİDİR”​

“Geceyarısı kral ölmeli!”

Konuşmacı uzun boylu, zayıf ve esmerdi; ağzının kenarındaki eğri büğrü bir yara izi de yüz ifadesine sıra dışı bir uğursuzluk katıyordu. Dinleyenler gözleri parlayarak başlarını salladı. Dört kişiydiler —biri, çekingen yüzü, halsiz ağzı ve daimi bir merak havası içinde fırlak gözleriyle, kısa boylu, şişman bir adamdı… Öbürü, iri yarı, kasvetli bir devdi; kıllı ve ilkeldi… Ateşli mavi gözleri tamamen makul olmayan bir ışıkla parlayan, soytarı kılığı giymiş uzun boylu, sırım gibi bir adamdı üçüncüsü… Sonuncusu ise tıknaz bir erkek cüceydi; olağandışı kısaydı ve omuz genişliği de kollarının uzunluğu da anormaldi.

İlk konuşan soğuk bir tavırla gülümsedi. “Artık andımızı, ihlal edilmez yemini edelim —Hançer ve Alev Yemini. Size güveniyorum. Oh, elbette… Yine de hepimizin emin olması daha iyidir. Bazılarınızda ürpertiler fark ettim de.”

“Sana göre dile kolay Ascalante,” diye araya girdi kısa, şişman adam. “Sen her halükarda kellene konulan bir ödülle sürgün edilmiş bir haydutsun. Hep kazanıyor, hiçbir şey kaybetmiyorsun. Hâlbuki bizim…”

“Kaybedecek çok şeyi olan, daha fazla kazanır,” diye cevapladı haydut kayıtsızca. “Kralı devirmeye yardım etmem için dağımın ıssızlığından siz çağırdınız beni. Planlar yaptım, tuzaklar kurdum, kapanlara yem koydum ve avı yok etmeye hazırım… Fakat desteğinizden emin olmam gerek. Yemin edecek misiniz?”

“Bu aptallık kâfi!” diye bağırdı alev gözlü adam. “Evet, bu şafak vakti yemin edelim ki bu gece bir kral devrilsin. ‘Ey savaş arabalarının türküsü ve akbaba kanatlarının sesi…’”

“Şarkılarını başka bir zamana sakla Ridondo,” diye güldü Ascalante. “Bu hançerlerin vakti, kafiyelerin değil.”

“Şarkılarım kralın tabutuna çividir,” diye bağırdı ozan, uzun ince bir hançere asılarak. “Hizmetkârlar, buraya bir mum getirin! İlk yemin eden ben olacağım!”

Sessiz, kasvetli bir uşak uzun bir mum getirdi ve Ridondo bileğini delerek kanattı. Diğer dördü de, kan dökülmesin diye bileklerini dikkatle tutarak teker teker bu örneği izledi. Sonra merkezinde yanan mum bulunan bir çember halinde el ele tutuşup bileklerini kan damlaları mumun üstüne düşsün diye çevirdiler. Mum fısıldayıp cızırdarken tekrarladılar:

“Ben Ascalante, yurtsuz bir adam, konuşulan eylem ve sessizlik vaadine kırılmaz yeminle ant içerim!”

“Ben de, Valusia saraylarının baş ozanı Ridondo” diye bağırdı ozan.
“Ben de, Karaban Kontu Volmana,” dedi cüce.

“Ben de, Kara Lejyon Komutanı Gromel,”diye gürledi dev.

“Ben de, Blaal Baronu Kaanuub” dedi titrek sesli kısa, şişman adam. Daha ziyade bir şarkıcının titrek, tiz sesiydi bu.

Üstüne damlayan zümrüt rengi damlalarla ıslanan mum, cızırdayarak söndü.

“Böyle sönsün düşmanımızın yaşamı,” dedi Ascalante arkadaşlarının ellerini bırakarak. Dikkatle gizlediği bir küçümsemeyle baktı onlara. Haydut bu yeminlerin, hatta ‘İhlal Edilmez’ olanın bile bozulabilir olduğunu bilirdi ama aynı zamanda en güvenilmezleri olan Kaanuub’un batıl inançlarını da iyi biliyordu. Ne kadar zayıf olursa olsun, herhangi bir tedbiri hor görmenin yeri değildi.

“Yarın,” dedi Ascalante aniden, “Yani bugün demek istiyorum zira şimdi şafak vakti, kralın sağ kolu Mızraklı Katil Brule, Pict büyükelçi Ka-nu, Pict eşlikçiler ve Kralın kişisel muhafızı Kızıl Katiller’den epey bir miktarı ile birlikte Grondar’a hareket ediyor.”

“Evet,” dedi Volmana bir tür keyifle. “Bu senin planındı Ascalante, fakat onu ben başardım. Grondar Konseyinde yüksek düzeyde akrabalarım var ve dolaylı yollardan Grondar Kralını Ka-nu’yu resmen huzuruna davet etmeye ikna etmek basit bir işti. Ve tabii ki Ka-nu’yu başka herkesin üstünde tuttuğundan, Kull’un da kâfi miktarda refakatçi vererek onurlandırması gerekliydi.”

Haydut başını salladı.

“İyi. Ben de nihayet Gromel aracılığıyla, bir Kızıl Muhafız subayına rüşvet vermenin yolunu buldum. Bu adam geceyarısından hemen önce bir tür kuşkulu sesi soruşturmak veya benzeri bir bahaneyle adamlarını kralın yatak odasından uzaklaştıracak. Bazı nöbetçiler de bertaraf edilmiş olacak. Beşimiz ve tepelerden çağırdığım, şu an şehrin değişik kesimlerinde gizlenen on altı gözükara haydudum bekliyor olacağız. Yirmi bire karşı bir…”

Güldü. Gromel başını salladı, Volmana sırıttı. Kaanuub’un rengi soldu; Ridondo ellerini birbirine vurarak çın çın öten bir sesle bağırdı:

“Valka adına, altın tellere vuranlar bu geceyi hatırlasın. Tiranın düşüşü, despotun ölümü… Ne türküler yakacağım!”

Gözleri vahşi, bağnaz bir ışıkla yanıyordu. Bir sırıtışı gizlemek için başını yana eğen Ascalante dışında tüm ötekiler şüpheyle süzdü onu. Sonra haydut birdenbire doğruldu.

“Kâfi! Artık yerlerinize dönün ve söz, eylem veya bakışlar yoluyla aklınızdakileri ele vermeyin.” Kaanuub’u süzerek durakladı. “Baron, beyaz yüzün seni ele veriyor. Eğer Kull sana gelip de o soğuk, gri gözleriyle bakacak olursa çökersin. Memleketindeki malikânene git da biz çağırana dek bekle. Dördümüz yeteriz biz.”

Kaanuub az kalsın sevincinden yıkılıyordu; abuk subuk bir şeyler geveleyerek çıktı. Kalanlar da hayduda başlarını sallayıp ayrıldı.
Ascalante, büyük bir kedi gibi gerinerek sırıttı. Kölelerden birine seslenince, omuzları hırsızlık damgalarının dağlama yaralarını taşıyan kasvetli, habis görünüşlü biri girdi.

“Yarın,” dedi Ascalante kendisine sunulan kupayı alırken, “Ortaya çıkıp Valusia halkının doya doya bana bakmasına izin vereceğim. Aylardır, Asi Dörtlü beni dağlarımdan çağırdığından bu yana bir fare gibi kafeslenmiş haldeyim… Düşmanlarımın tam kalbinde yaşıyor, gündüz vakti ışıktan saklanıyor, gece vakti karanlık sokaklar ve daha karanlık koridorlar arasında gizlice kol geziyorum. Yine de şu asi lordların beceremediğini başardım. Onlar ve çoğu yüzümü hiç görmeyen başka casuslar aracılığıyla, imparatorluğu rüşvet ve hoşnutsuzlukla delik deşik ettim. Rüşvet verdim, memurları ayarttım, halk arasında kışkırtıcılık yaydım… Uzun lafın kısası, gölgelerde çalışarak, gün ışığında tahtta oturan kralın düşüşünün taşlarını döşedim. Ah, dostum, Kaanuub ve Volmana beni çağırana dek, bir hayduttan evvel bir devlet adamı olduğumu neredeyse unutmuştum.”

“Tuhaf dostlarla iş görüyorsun,” dedi köle.

“Silik adamlar, oysa kendi açılarından güçlüler,” tembel tembel cevap verdi haydut. “Volmana… Yüksek yerlerdeki akrabalarıyla, kurnaz, güçlü, gözüpek bir adam… Fakat yoksulluktan muzdarip ve çorak mülkü gırtlağına dek borçlu. Gromel… Askerler arasındaki hatırı sayılır nüfuzuyla güçlü, cesur, vahşi bir hayvan ama başka açılardan işe yaramaz… Gerekli zekâdan yoksun. Kaanuub, aşağılık işlerinde kurnaz ve küçük entrika ustası ama öbür taraftan bir aptal ve ödlek… Tamahkâr, oysa tasarılarım için temel oluşturan engin bir serveti var. Ridondo tavşan beyinli planlarla dolu deli bir ozan… Cesur ama uçarı… Yürek kirişlerini söken şarkıları sayesinde halkın gözdesi… Bir kere tasarımızı gerçekleştirdik mi popularite için en iyi kozumuz o. Ben, bensiz yararsız olan bu adamları bağlayan gücüm.”

“Peki ya o zaman tahta kim oturacak?”

“Kaanuub, tabii ki… Ya da o öyle sanıyor! İçinde kraliyet kanından bir iz var… Eski hanedandan; Kull’un çıplak elleriyle öldürdüğü kralın kanından. Şimdiki kralın feci bir hatası... Hala eski hanedandan geldiğiyle övünen insanlar olduğunu biliyor ama yaşamalarına izin veriyor. Bu sayede Kaanuub tahta çıkmayı kuruyor. Volmana eski rejimdeki itibarlı pozisyonunu istiyor, böylece mülkünü kalkındırıp eski görkemine kavuşturacak. Gromel, Kızıl Katiller’in komutanı Kelka’dan nefret ediyor ve o göreve sahip olacağını sanıyor. Tüm Valusia ordularının komutanı olmak istiyor. Ridondo’ya gelince —pöh! Bu adamı aynı anda hem küçümsüyor, hem de takdir ediyorum. O gerçek bir idealist. Kull’da, bir yabancı ve bir barbar; sırf denizden barışçıl ve güzel bir ülkeyi istila için çıkan nasırlı ayaklı, kızıl elli bir vahşi görüyor. Daha şimdiden, haydudun rezil huyunu unutarak Kull’un ölümüne tapıyor. Ülkenin önceki kralın hâkimiyeti altında yaşadığı zalimlikleri unuttuğu gibi insanlara da unutturuyor. Şimdilerde, içinde Ridondo’nun caniyle kötülüklerini aziz gibi övdüğü, Kull’a da ‘kara kalpli vahşi’ diyen ‘Kral için Ağıt”ı söylüyorlar. Kull bu şarkılara gülüp geçerek Ridondo’yu hoşgörüyor ama aynı zamanda halkın niye kendisine karşı döndüğüne de hayret ediyor.”

“Fakat Ridondo niye Kull’dan nefret etsin ki?”

“Çünkü o bir şair; şairler her zaman iktidardakilerden nefret eder ve çare olarak düşlerindeki ölü devirlere dönerler. Ridondo, idealizmin yanan meşalesi; tiranı devirmek için ayaklanan bir kahraman, lekesiz bir şövalye olarak görüyor kendisini.”

“Ya sen?”

Ascalante güldü ve kadehini bitirdi. “Benim kendi fikirlerim var. Şairler tehlikeli şeylerdir, çünkü söyledikleri şarkılara inanırlar—söylerken. Neyse… Ben aklımdan geçene inanırım. Kaanuub’un da tahtta uzun oturmayacağını düşünüyorum. Birkaç ay önce, yaşadığım sürece köyleri ve kervanları harap etmek dışında tüm hırslarımı kaybetmiştim. Şimdiyse, pekâlâ… Bakacağız artık.”


4 bölümden 2.'si çok yakında...​
 

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli
Diyarda bir yerlerde belirttiğim gibi, bu Kull öyküsü, aynı zamanda ilk Conan öyküsü olan Kılıçtaki Anka'nın prototipini oluşturuyor. İlk bölüm birbirine çok yakın. Conan öyküsü biraz daha detaylandırılmış. Genel tema olarak bakıldığında ise çok farklı öyküler. Kull öyküsünde hiçbir doğaüstülük yokken, Kılıçtaki Anka'da ortalama bir Conan öyküsünden bile fazla --rüyalarına giren bilge, büyücünün çağırdığı yaratık gibi-- doğaüstülük var. Bunu tamamladıktan sonra onu da paylaşsam yararlı olur mu acaba?
 

The_DarknesS

Yönetici
Çeviri & Balonlama
17 Nis 2010
9,538
28,619
İzmir
Sevgili Hüseyin Aksakal paylaşımlarını büyük bir ilgi ile takip ediyorum.
Çok sevdiğim kahramanları öykü formatında okumakta ayrı bir keyif.
Teşekkürler.
 
12 Şub 2010
15,006
543,719
Ridondo, Conan'ın da belalısıdır.

Conan öykülerindeki Ridondo'nun Conan'a düşman olmasına sebep olan tatmin edici bir olay veya açıklama yoktur senaryoda. Bu hep kafamda bir soru işareti ve senaryodaki zayıflık olarak yer etmiştir.

Yine, Ridondo'nun işbirliği yaptığı ve darbe planlayan kişilerin, halktan görmeyi umdukları ve emin oldukları desteğe gerekçe olacak nedenler de senaryoda açıklanmamıştır. Soyut bir diktatörlük iddiaları vardır ama ne olduğu somut olarak belli edilmemiştir. Üstelik Conan'ın büyük bir zafer elde etmesinden hemen sonra bu gelişmenin olması bana, senaryodaki bir eksiklik olduğu hissini vermiştir. Belki romanda bir açıklamasını bulabilirim.
 

BRAN MAK MORN

Çeviri & Balonlama
13 Tem 2011
193
2,218
Değerli bir dosttan, değerli bir armağan olarak değerlendirebileceğim müthiş bir paylaşım. Bu hikayenin aynı isimli çizgi roman uyarlamasında Kral Kull tahtını Thulsa Doom'a kaptırıyor.
 
Üst