Conan evliliğin eşiğinde

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli
CONAN EVLİLİĞİN EŞİĞİNDE​

Sprague De Camp’ın “Conan ve Örümcek Tanrı” romanında Cimmerialı bir gönül ilişkisi yüzünden Turan ordusundan kaçar. Yolda karşılaştığı, gizemli bir kadına eşlik eden bir grup tarafından hipnotize edilir ve atı çalınır. Eski bir dostundan hipnoza karşı direnç teknikleri öğrenerek Zamora’nın Yezud kentine kadar bu grubu takip eder.
Burada Örümcek Tanrı Zath’ın mabedinde esir tutulan Turan Kralı Yıldız’ın Eşi Jamilah’ı (atını çalan gruptaki gizemli kadın odur) kurtarma karşılığında eski sicilinin geri verilmesi teklifi alır. Bu amaçla Nial takma adını kullanarak Zath tarikatı hizmetinde bir demircilik işi alır. Geceleri uyumak için kiraladığı konutun ev sahibinin kızı, güzel, zeki Zath Tapınağı baş rakkasesi Rudabeh ile tanışır. Onunla küçük serüvenlere girişir ama kız onunla kaçmaya yanaşmaz…



“Eğer Yezud’da veba salgını başlarsa, geride hiç hısım akraban kalmayabilir.”

“Eğer öyle olursa,” kız mırıldandı, “Benim kaderimdir bu.”

“Oh, lanet olsun doğu kaderciliğine! Niye benimle kaçmıyorsun?”

Kız ona ölçülü bir bakış attı. “Ağzından baklayı ne zaman çıkaracağını merak ediyordum. Şunu bil ki Nial, ben hiçbir erkeğin oyuncağı değilim. Görev sürem bittiğinde, evini korumak ve çocuklarını büyütmek için münasip bir delikanlıyla yuva kuracağım.”

Conan yüzünü buruşturdu. “Anayurdumdaki yaşam kadar sönük gibi bu yaşam. Sana bir parça gerçek yaşam gösterebilirdim.”

“Şüphesiz. Fakat başıboş bir maceracının metresi olmak bana göre değil.”

“Hiç denemezsen, bunu nerden bileceksin kız?”

“Eğer ev hanımlığını katlanılmaz bulursam, sanırım senin gibi bir adamla kaçabilirim. Fakat seninle gelirsem asla Yezud’a dönemem; yoksa rahipler beni Zath’a yedirir.

Conan ellerini kaldırdı. “Mitra beni yaşamlarını bir savaşı kurgulayan general gibi planlayan zeki kadınlardan korusun! Yaşamın heyecanlarının yarısı, yarının ne getireceğini bilmemektir—sağ kalıp kalmayacağını bile. Fakat yine de, bana buz gibi soğuk davranıyor dahi olsan, tanıdığım diğer kadınlardan daha fazla beğeniyorum seni.”

“Ben de senden hoşlanıyorum Nial; fakat aptallık etme. Tabii ki, eğer sen tarzını değiştirirsen—denildiği gibi eğer yuva kurarsan—fakat düşüncesiz sözler vermemem gerek. Lütfen tapınağa dönüşte bana eşlik et.


…Bu arada Conan tapınağa girip Kraliçe Jamilah’ı kaçırma yollarını aramaktadır…

Conan o gece geç saatlerde şiltesine uzandı ama uyuyamadı. Aklı fikri Rudabeh’teydi; hayali onu tamamen ele geçirmişti. Kendi kendisine onunla ilgili elinden gelen bir şey olmadığını söylese de—ki kız her şeyden çok değer verdiği özgürlük ve bağımsızlığı için korkunç bir tehdit kesilmişti—yüzü hala gözlerinin önündeydi.

O, diye düşünüyordu, bir savaşçı olarak onu harap ederdi. Asla onurlu bir kaçış bulamayacağı aile hayatının yapışkan ağları içinde kapana kıstırırdı onu. Yezud’un sembolü de tam olarak örümcek ağı değil miydi? Çiğneyebilecek dişi kalmadığından çorbayla yaşayan bir ihtiyara dönüşene dek bir yere bağlanacak ve bir tür sönük zanaat olacaktı tüm yaşamı. Hem de, henüz görmediği sürüyle yer, denemediği sürüyle serüven varken!

Yaşamının kalanında Yezud’un demircisi olarak kalmak düşüncesinden dehşetle irkilse de daha da güçlü bir dürtü yönetiyordu onu—Rudabeh’i yeniden görmeye, güzel yüzüne bakmaya, tatlı sesini duymaya, mağrur rakkasenin duruşuna hayran olmaya, elini tutmaya duyduğu vahşi, yakıcı bir arzu. İçinde hayli bulunsa da, sadece şehvet değildi bu.

Ne de tutkusu yalnızca bir kadına —herhangi bir kadına —duyulan açlıktı. Her zaman babasına ücretini ödemek suretiyle o salak Mandana karısıyla bir gece keyfi yapabilirdi. Oysa o bir kadını istiyordu başkasını değil.

Bu bağlılık ihtiyacı, Conan’ın deneyimleri için yeniydi ve bundan hiç hoşlanmıyordu. Kimi zaman kendisine çok geç olmadan bu görünmez ağı koparmasını söylüyordu. Fakat bunu her düşündüğünde kendisini aciz hissediyordu. Biliyordu ki, kendisini bir hırsız veya ihtiyar bir dilenciye dönüştürebileceğinden Rudabeh’i kabaca bir kenara atamazdı artık.


… Conan da Jamilah’ı kurtarıp Zath heykelinin gözlerini oluşturan mücevherleri yürütmeye hazırdır. Zath başrahip naibi Harpagus, Conan ve Rudabeh arasındakileri öğrenir, Rudabeh durumu Conan’a anlatır…


“…eğer Feridun bir tapınak bakiresini ayarttığını düşünürse, senin kaderin de benimki gibi olacaktır.”

“Ayartmak!” Conan hırladı. “Sefahatin evcilleştirilmiş şekli! Senin rahiplerin de diğer hükümdarlar gibi, kullarına katı kurallar koymayı adet edinmişler ama kendileri istediklerini yapıyor.”

“Kurallar Feridun’un şehvet düşkünü bir obur olan selefinin yönetiminde askıda kalmıştı; oysa Feridun, öyle katı bir ahlakçı ki, başkasının yaşamaktan haz aldığını görmek onu incitiyor. Ama Harpagus’a gelince—kendi geleceğinin nerede olduğuna karar verdin mi?”

Demek istiyordu ki; benim sağduyulu, maceracı olmayan kocam olmaya hazır mısın? Conan yumruklarını sıktı, onu ikiye bölen tutkularla dişlerini gıcırdattı. Sonra aklına ölümcül kararı erteleyebilecek bir düşünce geldi.



…Conan Rudabeh’e, Harpagus’un olup biteni unutması için büyülü bir toz verir. Sonra gelecekleri hakkında tartışırlar…


... “Seni gerçekten seviyorum kız; şu yerel sersemlerin asla hayal edemeyeceği kadar sevgi gösterebilirim.”

“Ya sen yeni sevdalar ve daha vahşi maceralarının peşinden dörtnala gidip de, beni babasız bir çocukla bırakırsan ne olacak?”

Conan hırıldadı.“Sen hanımefendi, tapınak avlularında filozoflarla tartışacak olsan hepsini yaya bırakırsın. Tartışmada seninle başa çıkamam.”

“Sandığından daha keskin bir zekân var; fakat eğitim görmemişsin.”

“Kılıç, yay ve at kullanmakta eğitim gördüm ben. Edebiyat gibi kibar sanatlarda değil.”

“Çare olabilirse, genç papaz Darius, çocuklar için bir okul yönetiyor, sana da öğretebilir.”

Conan homurdandı: “Crom’un iblisleri kız! Beni yenilemeye mi çalışıyorsun. Bunu yapmam!”

Tartışmadan yorulduklarında Conan tapınak kapısına kadar Rudabeh’e eşlik etti. Karanlık sokakların ıssızlığını gören Conan, onu tuttu, kendine çekti ve yakıcı öpücüklerle üzerine kapandı. “Benimle gel!” Tutkudan kalınlaşan bir sesle mırıldandı.

Bıraktığı zaman kız kibarca cevapladı: “Nial, itiraf ediyorum ki, seni sevmeyi öğrenebilirdim—Fakat sadece dediğin gibi seni ‘yenilememe’ izin verirsen. Bu vahşi adetlerini terk edip, münasip bir ev sahibi ve koca olarak Yezud’a yerleşmen demek oluyor.”

Conan oflayıp pufladı. “Böyle bir şeyi başka herhangi bir kadın için düşünmezdim bile. Fakat senin için—bunu düşüneceğim.”


Conan Jamilah’ı kaçırır, Zath’ın gözleri adındaki mücevherleri çalmak için tekrar mabede girer. Onu tapınaktaki tehlike konusunda uyarmak isteyen Rudabeh tapınağın dev örümceği tarafından öldürülür. Rudabeh, Conan’ın gerçek ismini hiç öğrenemez.

Meşalesini tünelin duvarına yasladı ve iki eliyle onu daha yakından araştırdı. Koroda şarkı söylerken giydiklerine benzeyen şeffaf, fırfırlı giysiler giyiyordu. Bu gizleyen bağları koparıp attı ve kızın düzgün biçimli bedenini çevirdi. Bir omzun üstünde ve sırtın ortasında örümceğin etkili zehrinin enjekte edildiği yerde kararmış etten bir bölgeyle kuşatılmış bir çift delinme yarası buldu.

“Rudabeh!” diye seslendi. “Aşkım! Konuş!” Kızın ellerini ovdu ve kalp atışlarını başlatma umudu içinde kaburgalarını ritmik şekilde bastırdı. Hiçbir etkisi olmadı.

Sıcak gözyaşları Conan’ın haşin çehresine süzüldü—nice yıldır ilk kez gözyaşı akıtıyordu. Onları öfkeyle sildi ama hala akıyorlardı. Conan’ı demirden, zorlu, merhametsiz ve çıkarcı olarak tanıyanlar, kendi güvenliğini umursamadan o kemik türbesinin içinde ağlarken görselerdi şaşırıp kalırdı.

Kız, diye düşündü, rahipler gittikten sonra içinde bulunduğu tehlikeye karşı onu uyarmak için bu iğrenç kokulu tünellere meydan okumuş olsa gerekti. Bir başkasının, onun yaşamını kurtarmak için kendisininkini feda etmesi, Conan’ın tecrübeleri içinde eşsiz bir olaydı; kızın kendisini kurban ettiğini anlaması içini merhamet, utanç ve kendinden iğrenmeyle doldurdu.


Conan’ın çoluk çocuğa karışma tehlikesi ortadan kalkar. Conan Örümcek Tanrı Zath’ın peşine düşer ve çıkardığı yangınla hem tapınağı yok eder, hem Zath ve çocuklarını imha eder.
 

savok

Admin
30 Eki 2009
19,991
83,647
Kasımpaşa
İçinde tutkulu bir aşk ve arzulamanın dehşetli güzelliği olunca sanki daha bir hazla okunuyor..
Teşekkürler sayın aksakal...
Keyifle okudum.
 

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli
Örümcek Tanrı romanından yaptığım bu seçme pasajlar editoryal incelemeden geçmedi. Ham haliyle koydum buraya. Sürç-i lisan varsa affola
 

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli
Robert E. Howard'ın Ejderin Saati romanında Zenobia ile evliliği bir yuva kurmak için değil, tahtı bırakacağı veliaht için düşünür Conan. İlişkinin başlangıcında Zenobia Conan'ı kurtarır. Ona aşkını açar. Conan bu aşka saygı duyar. Öykünün hiçbir yerinde Conan'ın Zenobia için aşk acısı çektiğinin sözü edilmez.

Oysa Sprague deCamp, Conan'a aşina olmadığı bu duyguları da yaşatıyor. Tıpkı hiç tanımadığı melankolileri yaşattığı gibi...

deCamp'ın Conan'ı, Robert Ervin Howard'ınkine göre kadınlar tarafından yoldan çıkarılmaya da daha yatkındır.
 

Makinist16000

Kıdemli Üye
8 Eyl 2010
123
220
Bursa / Osmangazi
O macerayı okuduğumu hatırlıyorum . E.R. Cruz isimli bir çizerin yorumu ve Roy Thomas'ın uyarladığı kaleminden . Marvel'de ve Alfa da Conan efsanesinin yavaş yavaş sönmeye başladığı bir dönemin çalışmasıydı . Şaşırdım , demek ki orjinal eserde dahi gezgin , maceracı Conan , az daha yerleşik düzene geçiyormuş . Ben Roy Thomas'tan " birde şunu deneyelim " türünden bir manevra olduğunu düşünmüştüm o yıllarda . Teşekkür ederim , akıcı çevirileriniz kendini zevk ile okutturuyor ...
 
12 Şub 2010
15,006
543,719
Çok etkileyici olmuş, emeğinize teşekkürler...

Çizgi romanda Conan'ın Rudabeh'e olan duyguları buradaki kadar açık ve yoğun hissedilmiyor. Hatta aklımda yer eden kanaate göre Conan, her ne kadar Rudabeh'e ilgi duyuyorsa da, tapınakla iletşime geçebilmek amacıyla Rudabeh'i kullanıyor izlenimi daha baskın gibime gelmişti. Oysa buradaki tablo çok daha farklı.
Paylaşımdan sonraki Zenobya ile ilgili mesajdaki görüşe ben de katılıyorum. Hatta Conan kadınları arasında bana en antipatik geleni Zenobya'dır.

Gerek Zenobya gerekse çocukları, Kral Conan'ı maskara maymuna çevirmişlerdir. Conan'a karşı küstah, baskılayıcı, suçlayıcı söylem ve tavırları bana hep itici gelmiştir. Hatta Zenobya iki olayda Conan'a karşı ihanet içinde olmuştur. Birisi adını hatırlamadığım bir korsandır. Maceranın finalinde Conan o korsanı öldürüünce Zenobya yıkılır resmen...
Bana ilginç gelen şey ise, benim bildiğim Conan'a tamamen ters bir tutumla Conan'ın Zenobya ve çocuklarına karşı aşırı alttan almasıdır. Bu nedenle Kral Conan maceralarındansa Barbar Conan'ı ve maceralarını tercih ediyorum.

Conan'a en yakışan kadın, tartışmasız Belit'tir.
Yazarların Belit'i öldürmesini hiç affedemiyorum:)
 

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli

Conan'a en yakışan kadın, tartışmasız Belit'tir.
Yazarların Belit'i öldürmesini hiç affedemiyorum:)

Profesör beyin görüşü şüphesiz "Conan'a yakışan kadın" konusunda belli bir ağırlık taşıyor. Terazinin öbür kefesinde de ilginç şekilde Zenobia değil, "Kızıl Çiviler" (Türkçe ÇR'lerde Kızıl Tırnaklar olarak çevrildi) öyküsündeki Valeria bulunur.

Valeria, Aquilonialıdır, lakin Belit Shemlidir. Peki bu niye önemli?

Çünkü REH'in yazdığı yıllarda, kalburüstü yazarların büyük bölümü, kahramanların moral üstünlüğünü açıklamak için antropolojik yaklaşımlardan yararlanır. Arthur Kossina ve Gordon Childe gibi ünlü tarihçiler bile ulusların antropolojik-etnik kökleri ve bunların ulusların fertlerinin genel özelliklerini belirlemekteki etkileri üzerine çalışmalar yapmıştır bu dönemde. Başka bir deyişle, günümüzde genelde küçümsenen ırkçılık/kavimcilik genelgeçer bir bilimsel yaklaşımdır.

Howard öykülerinde Conan'ın koruyup kolladığı kadınların küçük bir kısmı (Belit ve Vendhya Devi'si Yasmina) dışındaki tümü Hyborialıdır. Bu da bugünkü Batı Avrupa halklarına(Amerikan WASP geleneğinin kökleri) karşılık gelir. Yasmina, bugünkü Hintlilerin soyundan gelir. Belit'in mensup olduğu Shem kavmi, bugünkü araplara karşılık gelir.

Conan'ın da bir Hyborialı olmadığını düşünürseniz, varacağınız ilk sonuç, Howard'ın Hyboria ve Cimmeria kanlarının birleşiminden daha zinde bir soyun ortaya çıkacağı fikrinde olduğudur. Shem soyu ise bu kanın saflığını bozacak bir unsurdur. Howard Yasmina ile Conan'ı daha ilişkileri mesafe almadan ayırır. Fakat Conan ile dişi korsan Belit'i ayırmak mümkün olamayacağına göre, tek çözüm Belit'in ölümüdür.

Howard öykülerinde, öykünün içinde ölen tek baş kadının Belit oluşu bence böyle açıklanabilir.

Howard için ırkçılık suçlaması ağır kaçıyorsa da en azından doğu toplumlarını öğrendiği kaynaklardan (Talbot Mundy, Rudyard Kipling, Harold Lamb) edindiği oryantalizm, her satırında kendini belli eder.

Not: REH'in Kızıl Sonya öyküsü Viyana kuşatmasını anlatıyor. Burada paylaşmayı da düşündüm ama yazarın bu öyküde yoğunlaşan oryantalist bakışı, belli bir tepkiye yol açar diye çekindim. Rogatinolu Kızıl Sonya'nın, Hykanialı Kızıl Sonja'ya dönüşmesi ise Roy Thomas'ın eseridir.
 
Son düzenleme:

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli
Conan the Buccaneer (Korsan Conan)'da benzeri bir pasaj var. Conan, otuzbeş yaşını geçmiş, yerleşik hayata geçmenin planlarını kuruyor ama kendine yediremiyor. Zingara Prensesi Chabela ile mantık evliliği olur mu olmaz mı diye ölçüp biçiyor... Rudabeh ile yaşadığı ilişkide aşk acıları çekiyor, Korsan Conan aynı bakış açısından görmüyor evliliği. Prenses ile evlenip, yaşlı kral öldüğünde eş hükümdar olmanın planını yapıyor.
 

albay

Süper Üye
14 May 2010
1,143
4,913
Çok etkileyici olmuş, emeğinize teşekkürler...

Çizgi romanda Conan'ın Rudabeh'e olan duyguları buradaki kadar açık ve yoğun hissedilmiyor. Paylaşımdan sonraki Zenobya ile ilgili mesajdaki görüşe ben de katılıyorum. Hatta Conan kadınları arasında bana en antipatik geleni Zenobya'dır.

Gerek Zenobya gerekse çocukları, Kral Conan'ı maskara maymuna çevirmişlerdir. Conan'a karşı küstah, baskılayıcı, suçlayıcı söylem ve tavırları bana hep itici gelmiştir. Hatta Zenobya iki olayda Conan'a karşı ihanet içinde olmuştur. Birisi adını hatırlamadığım bir korsandır. Maceranın finalinde Conan o korsanı öldürüünce Zenobya yıkılır resmen...
Bana ilginç gelen şey ise, benim bildiğim Conan'a tamamen ters bir tutumla Conan'ın Zenobya ve çocuklarına karşı aşırı alttan almasıdır. Bu nedenle Kral Conan maceralarındansa Barbar Conan'ı ve maceralarını tercih ediyorum.

Conan'a en yakışan kadın, tartışmasız Belit'tir.
Yazarların Belit'i öldürmesini hiç affedemiyorum:)

profesör abiyle aynı düşünüyorum. özellikle belitin öldürülmesi konusunda hemfikiriz. belitli maceraları ilk kez 12 yaşımda okumuştum. şimdiki imkanlar o zaman olmadığı için belitin öldüğü macerayı okuyamamıştım. yıllarcada okuyamadım. ileriki sayılarında belitin öldüğünü yer yer belirttiği zaman çok üzüldüğümü iyi hatırlıyorum. sanki bir çizgi roman kahramanı değil de ölen canlı biriydi gibi. .
hüseyin Aksakal'ın yazılarını beğeniyorum. maceralar zaten kafamda, yazıları okuyunca çizgi romanının senaryosunu ve yazıları kafamda hemen sentezleyiveriyorum. birde conan ile ilgili merak ettiğim husus bir çok macerada geçen ahrimanın kalbi isimli mücevher ile ilgilidir. nereden çıktı, ilk çıkışı nasıldı, kimden kime geçti, vs . çevirilerde inşallah denk gelir.
 

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli

birde conan ile ilgili merak ettiğim husus bir çok macerada geçen ahrimanın kalbi isimli mücevher ile ilgilidir. nereden çıktı, ilk çıkışı nasıldı, kimden kime geçti, vs . çevirilerde inşallah denk gelir.

Bu büyülü mücevherin nereden geldiğini kimse bilmiyor. Kimileri onun bir tanrının gerçek yüreği olduğunu söyler, kimileri de uzun zaman önce göklerden düşen bir yıldız olduğunu. Büyülü varlık Ahriman’ın gücünü kullanmak için tasarlandığı farz edilse de, bu büyülü mücevherin kökeni meçhuldür. İsa’dan önce 13 bin yıllarında Acheronlu Xaltotun tarafından elde edilmiştir. Xaltotun aynı zamanda Set Rahibi Ptah Mekri olarak da bilinir. Mekri’nin ona hep sahip olup olmadığı bilinmez gerçi. Xaltotun’dan çalınmış ve büyücü düşmanlarına yakalandığı ve Kalp’in büyüsünü onu öldürmek için kullanıldığı Stygia’ya kaçmıştır. Üç bin sonra Aquilonia’nın başkenti Tarantia’daki Mitra mabedinin altında bulunduğu Orastes tarafından tespit edilir. Orastes Xaltotun’un Stygia’daki yeraltı mabedindeki kalıntılarını belirledikten sonra, dolambaçlı yollardan Kalp’in yerini de öğrenir. Orastes, Kalp’i ve Eskiler’in gücünü kullanarak Xaltotun’u yeniden canlandırır. Nemedia güçleri Xaltotun’un desteğiyle Aquilonia’yı işgal eder ama Kalp’i yeniden ele geçiren Conan Xaltotun’u yok eder ve krallığını geri alır. (Kaynak: )

Patrice Louinet ise Kalp’in edebi düzlemde yaradılışını Kral Arthur efsanelerinin Grail’i (Kutsal Kase) ile paralellik kurar:
Grail arayışının Hyboria Çağı muadili, romanın sonra gelen bölümlerinde Conan Ahriman’ın kalbinin önemi ve rolünü keşfettiğinde bulunur demek ki. Bu çeşitli haydutlarla ilgili bölümler, bir macera silsilesi ve Arthuryen metinlerin çoğunda bulunan savaşlar sunar. Bu, Valbroso şatosu ve ormandaki gulyabaniler, Publio, gemide isyan, Khemi ve tam olarak doğrusunu söylemek gerekirse öyküye hiçbir şey eklemeyen Akivasha’nın bölümlerinin kökenidir.
...
Conan’ın tahtına dönüşü, Ahriman’ın kalbini ele geçirmesiyle başlar. Bu 19. Bölümün sonunda başarılır; “[Conan] altın ateşiyle güverteyi benekleyen ışık lekeleri saçan koca mücevheri başının etrafında hızla çevirdi.” Sonraki bölüm şöyle açılır: “Aquilonia’da kış bitmişti. Yapraklar ağaç dallarından fışkırdı ve taze otlar ılık güney yellerinin sıcak temasıyla gülümsedi.” Kalp’in bir kez doğru ellere geçmesiyle birlikte yaşam yenileşir, boş araziler bir kez daha Grail’in bereket ülkesine dönüşür: “Fakat ilkbahar tamamen geldiğinde, ülkeyi yaşam hevesiyle canlandıran ani bir fısıltı geçti mecalsiz krallığın üstünden.” Bu Grail’i tutanların geri dönüşüyle canlanan ülke resmi, karşı konulmaz şekilde John Boorman’ın Excalibur’undaki benzer bir sahneyi getirir akla. Xaltotun’un yenilgisi artık sadece bir zaman meselesidir. Conan’ın güçleri yeniden birleşirken Komplocular bölünmüştür. Kralın ve ülkenin restorasyonu artık kaçınılmazdır
. (Kaynak, Patrice Louinet, Hyboria’nın Yaradılışı, Conan öykülerinin yaradılışı üzerine notlar-makale)

Sayın Albay,
Yukarıdaki alıntılar umarım Ahriman'ın Kalbi ile ilgili merakınızı bir nebze olsun giderebilir.

En içten saygılarımla...
Hüseyin Aksakal
 
Üst