Conan ve yaratıcısını anlatan üç mektup

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli
ROBERT E. HOWARD’DAN CLARK ASHTON SMİTH’E MEKTUP

Tarih: Temmuz 23, 1935
Sayın Bay Smith:


Mektubunuza cevabımın bu kadar gecikmesinden utanıyorum ama sizi temin ederim ki bunun nedeni ilgi eksikliği değil. Sizinle son mektuplaşmamızdan bu yana çok sayıda karışık iş bir araya geldi: bir aylığına doğu Texas’ta kalmaya zorlandığım sürede hiçbir türden bir şey yazamadım; Santa Fe New Mexico’ya yolculuk yaptım. Sonra Batı Texas’ta değişik noktalara bir dizi kısa gezi derken, bu yolculuk sırasında biriken kurgu çalışmalarımı yetiştirme zorunluluğu, tüm mektuplarımın gecikmesine neden oldu.

Fakat daima Weird Tales’teki çalışmalarınızı izledim. “Kara Eidolon”, “Son Hiyeroglif” , “Çiçek Kadın” ve muhteşem bir şiir olan “Dominyon”dan çok hoşlandım. Daha iyi bir şiirle karşılaştığım görüşünde olmadığımı söylerken abartmıyorum. Sizin yaptığınız gibi alev alev yakan sözcükler yazabilmek için işaret parmağımı verirdim.

Bu günlerde, kalıcı olanlarına arasına girmeye çabası içinde, bir macera üzerine yoğunlaştım. Action, Thrilling Adventures ve Top Notch’ta yayınlanan hikâyelerle bir başlangıç yaptım; Top Notch dizisinde bir çift kapak tasarımı var ve katkımın düzenli olması için yiğitçe çaba harcıyorum.

Dün Wright’e üç bölümlük bir hikâye gönderdim: “Kızıl Çiviler” adındaki bu hikâyeyi seveceğine samimiyetle inanıyorum. Bir Conan öyküsü, serinin bu zamana kadarki en korkunç, en kanlı ve en merhametsiz olanı. Çok fazla çiğ et olabilir ama hikâyede kurgulanan komploya, yalnızca bazı belirli insan tiplerinin tepki göstereceğine tüm dürüstlüğümle inanıyorum.

Conan söz konusu olduğunda “Gerçekçilik” terimi kulağa fantastik gelebilir – onun doğaüstü maceraları bir yana bırakılırsa – o, şimdiye kadar yarattığım en gerçekçi karakter. O basitçe, tanıdığım birçok kişinin bir karışımı ve sanırım serinin ilk öyküsünü yazdığımda bilincimde tam bir yetişkindi. Bazı bilinçaltı mekanizmalarım onu çeşitli ödül avcıları, silahlı adamlar, içki kaçakçıları, petrol sahası kabadayıları, kumarbaz ve dürüst işçilerin baskın özelliklerini birbirine bağlayıp birleştirerek Cimmerialı Conan dediğim karışımı üretti.

Lovecraft, sizin dinozor kemiklerini oyarak bazı etkileyici çalışmalar yaptığınızı anlatıyor; Yeteneklerinizin muhteşem çeşitliliğine gıpta ediyorum – sanatçı, şair, yazar ve şimdi de heykeltıraş.

En iyi dileklerimle.

Sağlıcakla,

Robert E. Howard




P. SCHUYLER MİLLER’E MEKTUP

Lock Box 313
Cross Plains, Texas
Mart 10, 1936​

Sayın Bay Miller,

Siz ve Dr. Clark’ın Conan’ın kariyerinin ayrıntıları ve çağının haritasıyla böyle ilgilenmesinden gerçekten onur duydum. Çalışmamda size sunduğum verilerin muğlâklığı göz önüne alınırsa, ikisi de şaşırtıcı şekilde doğru talepler. Orijinal bir haritam var –Onu Conan hakkında yazmaya başladığımda çizmiştim –buralarda bir yerlerde, bulup da bakmanızı sağlayabilir miyim bir bakacağım. Harita Vilayet Denizi’nin batısındaki ülkeleri ve Kush’un kuzeyini kapsıyor.

Her ne kadar aklımda büyük bir berraklıkla ana hatları belirgin olsa da, güney ve doğu krallıklarının haritasını çizmeyi hiç denemedim. Batı Hyboria uluslarının, güney ve doğunun ülkeleri ve halkları hakkındaki bilgi eksikliği, orta Avrupa halklarının Afrika ve Asya hakkındaki bilgisizliğine benzediğinden Her nasılsa, oralar hakkında yazarken kendimi yetkin hissediyorum. Batı Hyboria halkları hakkında yazarken, kendimi bilinen limitlerle esnemeyen sınır ve topraklarda sayıyorum, fakat dünyanın kalan bölümünü kurgularken, muhayyilemi daha özgür kullanmamın mümkün olduğunu hissediyorum. Bu yazılarıma, belli bir coğrafya ve etnoloji konsepti katan bir unsur, tutarlılık için buna uymaya mecburmuşum gibime geliyor. Doğu ve güney tasavvurlarım kesin olmadığı gibi, keyfi de değil.

Kush’a gelince, her halükarda Stygia’nın güneyindeki kara krallıklardan biri, en kuzeyde olanı. Gerçekte bu isim bütün güney sahillerine verilmiş. Hikemil, bir Hyborialı Kush’tan söz ettiğinde, krallığın kendisinden değil, geneli Kara Kıyılarda bulunan çok sayıda krallıktan bahsediyordur. Aynı şekilde ister Keshanlı, Darfarlı, Puntlu veya özelde Kushlu olsun, tüm zencilerden de Kushlu olarak söz edilir. Kushlular Hyborialıların ilk bağlantı –Baracha korsanlarının takas ve akınlarında– kurduğu zenci halk olduğundan bu gayet doğal.

Conan’ın muhtemel yazgısına gelince –dürüst olmak gerekirse bunu öngöremiyorum. Bu öyküleri yazarken, maceralarını basitçe kronolojik sıraya koymakta genellikle yetersiz hissediyorum kendimi. Sanki onları bana o anlatmış gibi. Bunun nedeni düzenli bir sıra izlemeyen sıçramaların fazla olmasıdır. Ortalama bir maceracı, vahşi bir yaşamın öykülerini rastgele anlatıyor, nadiren herhangi bir düzenli planı takip ediyor. Fakat aktarılan bölümlerin arasında, meydana geliş açısından geniş mekân ve yıl aralıkları var.

Oldukça yakından gözlemlediğim kadarıyla sizin tespitleriniz, onun kariyerini takip ediyor. Farklar önemsiz. Sizin de hesap ettiğiniz gibi Conan “Fil Kulesi”’nde takdim edildiğinde onyedi yaş civarında. Tam anlamıyla olgunlaşmış olmasa da, çağının ortalama uygar delikanlısına göre görmüş geçirmiş biri. Kabilesi ve saldırgan bir Vanir kabilesi arasındaki bir savaş sırasında, bir savaş alanında doğmuş. Ülkesi olarak kabul ettiği ve kabilesinin gezindiği topraklar Cimmeria’nın kuzeybatısında kalıyor; oysa Conan saf kan bir Cimmerialı olmasına rağmen, aynı zamanda karışık bir kana sahip. Büyükbabası bir kan davası nedeniyle halkından kaçan ve uzun arayışların ardından kuzey halkına sığınan bir güney kabilesi üyesiydi. Gençliğinde, kaçmadan önce Hyboria uluslarına yapılan akınların çoğunda yer almıştı, muhtemelen de daha ılıman ülkelere dair anlattığı hikâyeler, Conan’da onları görme isteği uyandırmıştı.

Conan’ın hayatı hakkında kendimin bile emin olamadığım çok fazla şey var. Örneğin uygar insanlarla ilk kez ne zaman karşılaştığını bilmiyorum. Bu belki Vanarium’da, belki de daha önce barışçıl amaçlarla ziyaret ettiği bir sınır kasabasında gerçekleşmiş olabilir. Vanarium’da iken onbeşinde olsa da, şimdiden zorlu bir düşmandı. Daha gelişimini tamamlamamış olmasına rağmen, altı feet boyunda ve yüz seksen pound ağırlığındaydı.

Vanarium ve Zamora’nın hırsızlar kentine girişi arasında bir yıl kadar boşluk var. Bu sıralarda kabilesinin kuzey topraklarına geri döndü ve Cimmeria sınırları ötesine ilk seyahatını yaptı. Söylemesi garip ama bu kez güney yerine kuzeyi seçti. Neden veya nasıl olduğundan emin değilim ama orada Vanirler ve Hyperborealılarla savaşan bir Aesir kabilesi arasında birkaç ay kaldı ve ikincilere hayatı boyunca süren, hatta Aquilonia kralı olarak politikalarını bile etkileyen bir nefret geliştirdi. Onlar tarafından tutsak edilince güneye kaçtı ve mührünü vurmak için Zamora’ya geldi.

“Evdeki Haydutlar” macerasının tarih itibarıyla Zamora’da geçtiğinden pek emin değilim. Farklı muhalif hiziplerin varlığı, Zamora değişik politik fikirlere hoşgörüsüz mutlak bir tiranlık olduğundan bunun başka türlü olduğuna işaret ediyor. Benim fikrimce, Zamora’nın hemen batısında bulunan küçük şehir devletlerinden birinde geçiyordu ki, Conan buraya Zamora’dan ayrıldıktan sonra dolaşırken gelmişti. Bunun üzerinden biraz geçtikten sonra, kısa bir süreliğine Cimmeria’ya döndü ve daha sonra da anayurduna zaman zaman ziyaretler gerçekleştirdi. Maceralarının kronolojik sırası, biraz daha fazla zamanı kapsaması dışında sizin belirlediğiniz gibi. Conan Aquilonia tacını eline geçirdiğinde yaklaşık kırkındaydı ve “Ejderin Saati” sıralarında yaklaşık kırk dört, kırk beş yaşlarındaydı. O zamanlar erkek bir varisi yoktu, zira hiçbir kadını kraliçesi yapmayı kendine dert etmemişti ve oldukça fazla sayıda olan cariyelerinden olan oğulları da tahtın varisi olarak tanınmamıştı.

Hyboria uygarlığı en muhteşem zirvesine ulaştığı ve her kralın imparatorluk hevesi içinde olduğu sıralarda, çalkantılı ve huzursuz bir krallıkta, sanırım uzun yıllar boyunca Aquilonia kralı olarak kaldı. Önce savunma amaçlı savaştı, fakat benim fikrime göre en sonunda bir kendini koruma yöntemi olarak saldırgan savaşlara da zorlandı. Bir dünya imparatorluğu kurmayı başardı mı, yoksa bunu denerken öldü mü bilmiyorum.

Oldukça fazla seyahat etti, sadece kral olmadan değil, kral olduktan sonra da. Khitai ve Hyrkania’ya yolculuk yaptı, ikincisinin en az bilinen kuzey bölgelerini, ilkinin güneyini bile dolaştı. Hatta batı yarıküredeki isimsiz bir kıtayı bile ziyaret etti ve bitişiğindeki adalar arasında gezdi. Bu gezilerin ne kadarının basılacağı hakkında kehanette bulunamam. Yamal Yarımadası’ndaki buluntular hakkındaki yorumlarınız hayli ilgimi çekmişti. Onlar hakkında ilk kez bir şey duydum. Kuşku yok ki Conan anlatılan kültürü geliştiren halkla ya da en azından atalarıyla karşılaşmıştı.

“Hyboria Çağı”nı ilginç bulduğunuzu umuyorum. Orijinal haritanın bir kopyasını çerçeveletiyorum. Evet, kimi zaman ona benim tasarladığım tipe uygun olmayan bir tür Latin yüz ifadesi vermiş gibi görünse de, Napolili’nin Conan’ı pekâlâ kabul edilebilir. Zaten bu onu bir kenara atmak için yeterli değil.

Sorularınıza tatmin edici olmaya yakın cevaplar verdiğimi umuyorum; sizin dilediğiniz başka herhangi bir konuda veya Conan’ın kariyeri veya Hyboria tarihiyle coğrafyası gibi arzu ettiğiniz noktalarda sizinle tartışmaktan mutlu olurum. İlginiz için yeniden teşekkür ediyorum. En iyi dileklerim siz ve Dr. Clark’la olsun.

Sağlıcakla,
Robert E. Howard

Not: Haritayı isteyip istemediğinizden ve kronolojiyi geri göndermemden söz etmemişsiniz, böylece ben onu alıkoyma ve bazı arkadaşlarıma gösterme özgürlüğünü ele geçirmiş oluyorum; Eğer onları geri istiyorsanız, bildirmeniz yeter.


DR ISAAC. M. HOWARD’DAN H.P. LOVECRAFT’A MEKTUP



Tarih: Temmuz 29, 1936
Bay H. P. Lovecraft
66 College Street
Providence, R.I.​

Sevgili Bay Lovecraft:

Aslında oğlum Robert E. Howard’ın ölümünü başka bir kaynaktan duymuş olmanız mümkündür. Eğer duymadıysanız, 11 Temmuz 1936 sabahında, saat sekizde, annesinin yatağının başında tetikte beklediği üç haftanın ardından olanları anlatacağım, evden dışarı çıktı, garajın ilerisinde duran arabasına girdi, pencereleri kapattı ve beynine tek bir kurşun sıktı. Evin arka bölümünde duran aşçı, pencerede dururken arabasına girdiğini görmüş. Her zaman yaptığı gibi şehre gitme niyetinde olduğunu sanmış. Silahın boğuk sesini duyduğunda, direksiyon simidinin üzerine düştüğünü görmüş. Hemen koşarak evdeki doktoru çağırmış. Doktor yemek odasında kahvesini içerken ben de onunla sohbet ediyordum. Arabaya atıldık ve onu bulduk. Önce merminin beynini geçtiği anda öldüğünü düşündük. Kendini alnının hemen üzerinden vurmuş, beyni geçen mermi, sol kulağının arkasından çıkmıştı. Sekiz saat daha yaşadı ve bir daha bilincini asla kazanamadı.

Bunu önceden öngördüğüm ve bildiğimden Howard’ı gözlüyordum, fakat annesi ölmeden önce kendine kıyacağını sanmıyordum. Bu olayın gerçekleşmesinden uzun saatler önceden beri annesi komadaydı. Evde sürekli olarak iki deneyimli hemşire ve doktorlar bulunuyordu. Ne bir doktora, ne de bana bir şey sormadı. Ancak bir hemşireye sadece annesinin bilincini kazanıp kazanamayacağını bilmek istediğini sormuş, o da kazanamayabileceğini söylemiş. Bunu ben bilmiyordum. Eğer bilmiş olsaydım, buna engel olabilirdim, çünkü şimdi biliyorum ki, aklındaki tek fikir annesinin ölümünü görmek istemeyişiydi.

Bir yıl önce, geçen mart ayında, Temple Texas’ta, King’s Daughters Hastanesi’nde annesi yeniden kötüleştiğinde, Dr McCelvey’in annesinin kurtulamayacağından korktuğu izlenimini edinmişti; benimle yaptığı iş hakkında konuşmaya başladı ve ben bunun anlamını bir kez daha anladım. Onunla böyle bir yoldan vazgeçirmeye çalışarak konuşmaya başladım fakat annesi iyileşmeye başladı. Çabucak toparlanmaya başladı, Robert neşelendi ve bir daha bu konu konuşulmadı. Bu yıl şubatta tekrar annesi çok hasta oldu ve San Angelo Texas’ta Shannon Hastanesinde birkaç gün boyunca hayatından umut kesildiği bir dönem yaşadı. San Angelo, buradan yüz mil kadar uzakta. Oğlum her gün San Angelo’dan eve arabayla gidip geldi. Bir akşam bana masasının üzerindeki büyük bir zarf içinde ne kadar küçük olursa olsun bir iş bulmamı isteyen dikkatle yazılmış bir not bıraktı. Bunu yapmaması için ona yalvardım, fakat o annesi gittikten sonra yaşamak niyetinde değildi.

Ay ilerledikçe, annesi bazı gelişmeler gösterdi. O bu durumun kalıcı bir iyileşme olarak süreceğini farz etti. Ben öyle olmayacağını biliyordum ama ondan sakladım. Ölmeden iki hafta önce hızla kötüleşti. Robert’e bu sırada korkunç bir endişe çöktüğünü gördüm. Onu takip ettim ve yakından gözledim ama annesi ölene kadar hiçbir şey yapacağını sanmıyordum.

Bunda yanılmışım, çünkü o asla annesinin ölümünü görme niyetinde değildi. Ölümünden önceki gece, neredeyse neşeli bir tutum takındı, benimle çok fazla ilgilenmiş gibi göründü, sanki benim bakımım için tasalanıyordu. O gece bana geldi ve kolunu dolayarak, “Neşelen, sen de aynı derecede değerlisin, her şeyin üzerinde fazla duruyorsun,” dedi. Beni ölüm niyeti konusunda tamamen yatıştırmıştı, Ancak ben daha sonra ne beklemem gerektiğini iyi biliyordum. Bilinci geri dönme belirtisi göstermeksizin 11 Haziran 1936’da, saat 04.00’te öldü. Annesi de bilincini kazanamadan otuz bir saat can çekişti.

Onları Texas Bronwood’da Greenleaf Mezarlığı’na defnettim. Tamamen birbirine benzeyen iki tabut seçtim. Olaydan bir hafta önce bir mezar yeri satın almıştı. Mezarlığın gizli bir köşesindeydi. Bu alışveriş tamamen kendi parası ile gerçekleştirilmişti.

Bu arsayı aldığında mezarcıya giderek bir iyiniyet anlaşması yapılıp yapılamayacağını bilmek istedi ve yapılabiliyorsa ilgilendiğini söylemiş. Mezarcıya, “Arsanın ne kadar hizmete hazır tutulacağını bilmek istiyorum, babam ve ben gideceğiz ve hiç dönmeyeceğiz,” demiş. Mezarcı Bay Bass, onun bir şeyler tasarladığını ve ikimizin de gideceğimiz izlenimini edinmişti, fakat beni öldürmek istediği görüşünde değilim, daha çok şokun beni öldüreceğini düşünüdüğüne kuşku yok, daktilo ile yazılmış son birkaç satırı da bunu gösteriyor. Bu satırlar kendisini vurduktan sonra kalça cebinde katlanmış bir pusula olarak bulundu. Satırlar şöyle:

Her şey geçti, her şey bitti,
Öyleyse cenaze ateşine koyun beni
Işıklar söndü, şölen bitti

Bu sözcüklerin alıntı mı, yoksa orijinal mi olduğunu bilmiyorum, fakat ölümünden hemen önce yazıldığına hiç kuşku yok.
Aklında ne olduğunu hiç bilmiyorum. Bunun tüm ailenin sonu olduğu şeklinde değerlendirdi, ‘Şölen’, evimizdeki sevginin otuz yılıydı. Robert beni harika bir sevgiyle sevdi. Arkadaşlığımı başka her şeyin üzerinde tuttu ve her fırsatta bir başkası yerine benimle birlikte vakit geçirdi; fakat nispeten seyrek yerleşimli bir ülkede, bir taşra doktoru ve pratisyen olmam nedeniyde zamanın çoğunda evimden uzakta kaldım, ancak evde bulunduğum zamanlarda erkekler, kadınlar, hayvanlar, açık havada yaşam, serüven, uzun ömürlü sınır adamlarının tarihi ve böyle şeyler hakkında zevkli tartışmalar gerçekleştirdik. O büyük bir okuyucu idi. Oturup onu dinlemek beni çok mutlu ederdi. Okuyarak tarih hakkında benim hiç olmadığım kadar çok bilgi edinmişti. Bu sonla sizi üzmek istemezdim, fakat nihayet şunu da söylemem gerek Bay Lovecraft, Robert sizin en büyük hayranınızdı. Sık sık sizin dünyanın en büyük esrarengiz hikayeler yazarı olduğunuzu söylerken duymuşumdur ve sizinle mektuplaşmak için büyük bir heves içindeydi. Sık sık bir gün sizi evimizde ağırlamayı umduğunu ifade ederdi, böylece o, annesi ve ben, sizi şahsen görüp tanıma imkânı bulacaktık. Robert, tüm gizem yazarlarına büyük ölçüde hayrandı, sık sık her birinden her birinden ayrı ayrı bahsederdi ve hepsine en yüksek hayranlığını dile getirirdi. Onların bir grup büyük adam olduğunu söyler, hepsine çok fazla hayranlık duyardı.

Bronwood’daki Howard Payne College yazdığı mektupları istedi. Eğer sizin için kabul edilebilirse, dosyaları arasında bulunan ve sizin ona yazdığınız bazı mektupları vereceğim, Mektupların içindekilerle ilgileniyorlar.
Kitapları Howard Payne College’e verildi ve Robert E. Howard Memorial Collection olarak anılacaklar. Bu öyle ayarlandı ki, arkadaşlarının da bir şeyler eklemesi mümkün olsun. Eğer bir el yazması ile katkıda bulunursanız, büyük takdir göreceksiniz.

Saygılarımla

Dr. I. M. Howard

Size tam olarak her şeyi içeren bir paket kağıt yolluyorum.



ÇEVİRENİN NOTU:
Bu üç mektubu daha önce değişik konuların altında Çizgi Diyarı'nda paylaşmıştım ama ilgilenenlerin kolay bulması için buraya ekledim. Birinci mektup, Conan'ın karakterinin kökenini açıklıyor. İkinci mektupta Conan hakkında görüş soran iki hayranına cevap veriyor. Üçüncü mektupta ise yazarın babası oğlu Robert'in intiharı ile ilgili H.P. Lovecraft'a bilgi veriyor... Bu sonuncusu hayli hazin bir mektup.
 
Son düzenleme:

yeryüzü

Yönetici
3 Eki 2011
17,047
75,604
hiçbiryerde :)
Zaten beni çok etkileyen ölümlerden biridir
Robert E. Howard'ınki, hazin ve düşündürücü.
Bu kadar zengin düşünceleri olan yazarın anne
ve babasına bu denli düşkün olması...
Elinize sağlık üstat.
 
Üst