JOSİAH WİLBARGER’İN GARİP VAKASI-R.E. HOWARD

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,727
Kdz. Ereğli
JOSİAH WİLBARGER’İN GARİP VAKASI
(The strange case of Josiah Wilbarger)
Robert Ervin Howard

Bu öykü yazarın gizemli vahşi batı temasına ilişkin, sağlığında yayınlanmayan öykülerinden...İlk olarak, “Apparition of Josiah Wilbarger” olarak, The West içinde Eylül 1967’de yayınlandı. Howard ömrünün son yıllarında vahşi batı'yı anlatan öyküler yazdı. Arkadaşlar arasında ilginç bulacak olanlar mutlaka olacaktır. Her zamanki gibi şartımız şurtumuz yok. Herkes için gönül dolusu muhabbetle....Ç.N.


Sınır yaşamının sert gerçekliklerinin ortasında bile hayret verici, izah edilemez olaylar yaşanır. Kafa derisi yüzülen, kanlı kafası bir kadına bir rüyada üç kez görünen adam olayından daha tuhafı kesinlikle yoktur.
1833 güzünde, sabahın erken saatlerinde beş adam, şimdi Teksas Austin kentinin birkaç mil güneyinde kalan bir dere kıyısında kamp ateşinde geyik etinden kahvaltılarını pişiriyordu. Bunlar Josiah Wilbarger, Thomas Christian, Maynie, William Strother ve Standifer idi. Maden aramak için saha gezisine çıkmışlardı ve köylerine dönüyorlardı. Wilbarger’in kulübesi Colorado nehri üzerinde, şimdiki Bastrop bölgesi civarındaydı, tek ailesi de -Hornsby’ler- hemen yukarısında yaşıyordu.
Grup yemekle meşguldü ki ani bir kesinti yaşandı… O tehlikeli günlerde hayli olağandı bu. Etraftaki çalılık ve ağaçlardan, bir yaylım ateşi gürültüsü ve uçuşan okların ıslık sesleri geldi. Görünmeyen, kızıl tenli, boyalı savaşçılar sessizce sokularak avlarını pusuya düşürmüştü. Adamlardan üçü delik deşik halde yığılıp kaldı. Mucize eseri etraflarında ıslık çalan mermilerin dokunmadığı diğer ikisi atlarına atladı, pusuyu yardı ve saldırganları geride bıraktı. Atlarını sürerken geriye bakınca, üç arkadaşlarının bedenlerinin kan havuzları içinde hareketsiz yattığını gördüler. Bunlardan biri Wilbarger’di ve bedeninden çıkan bir okun tüylü ucunu net olarak gördüler.
Mahmuzları dürtüp, barbar saldırganların muzaffer, iblisçe naralarını dehşet içindeki kulaklarından çıkarmaya çalışarak çalılıklar arasında çılgın bir koşu tutturdular
Saldırganlar, yaşayan kaçakları uzun uzadıya takip etmedi; o dehşet sahnesini aydınlatarak, hala neşeyle yanan küçük ateşin yanında yatan bedenlere döndüler. O tiksinç boyalı cılız, çıplak adamlar, tıraşlı kafaları, boncuklu kemerlerinde taşıdıkları Tomahawklarla toplandılar. Cesetleri soydular, sonra da kapana yakalanan bir hayvanın postunu yüzen bir avcı gibi, zafer alametlerini -kurbanların kafa derileri- yüzdüler.
İlk kez İngiliz göçmenlerin kızıl insana tanıttığı, kökeni onlarda olmayan bu korkunç uygulama, kabileden kabileye farklılık gösteriyordu. Kimi sadece kafa derisinin ufak bir kısmını alırdı. Kimi de tüm kafa derisini koparırdı. Maden sahası arayanlara baskın veren Kızılderili savaşçılar tüm kafatasını alıyordu.
Bir kez okla, iki kez de mermiyle vurulan Josiah Wilbarger, cansız bir ceset gibi yatsa da ölü değildi. Sadece yarı bilinçli, etrafında olup bitenin belli belirsiz farkındaydı. Kaba ellerin giysileri bedeninden yırttığını hissetti ve bir rüyada gibi, kanlı kafa derilerinin ölü arkadaşlarının kafalarından yırtılarak alındığını gördü. Sonra, ince, kaslı bir elin kendi saçına kenetlendiğini, başının acı verici bir açıyla arkaya çekildiğini hissetti. Ellerine düştüğü hevesli avcıları kandıracak şekilde ölü numarası yapabilmiş olması şayan-ı hayrettir.
Vaziyetin dehşetinin farkındaydı ama dilsiz, felçli bir adam gibi yattı. Kafa yüzme bıçağının keskin ağzının derisini kestiğini hissetti; belki çığlık atmalıydı ama atamadı. Sadece belli belirsiz bir acı yaşasa da bıçağın kulaklarının üstünden başı etrafında çember çizdiğini hissetti, Sonra işkencecisi kafa derisine vahşi bir güçle asılınca, kafası neredeyse bedeninden sökülür gibi oldu. Yine de, umutsuz yaraları tarafından uyuşturulduğundan olsa gerek, sıra dışı bir acı hissetmedi ama kafa derisinin kafasından ayrılma sesi kulaklarında gök gürültüsü gibi çınladı. Sonra kalan son bilinç kırıntısı da silinip gitti.
Hissizliğe gömülürken, muayyen bir akıl yürütme kabiliyeti olsaydı, nihayetinde ölüm buymuş, olması gerekirdi bunun. Yine de kanlı sahne ve sönmüş ateşin küllerinin çevresinde kafa derisi yüzülmüş çıplak bedenlere açtı gözlerini… Ne kadar geçtiği üstünde akıl yürütmek bile ilgisini çekmiyordu. Şimdi her taraf sessiz ve terk edilmişti; kızıl katiller geldikleri gibi sessizce, hızla çekip gitmişti.
Haşin sınırların insanlarının içinde hayli güçlü olan hayatta kalma içgüdüsü, bu yaralı, sakatlanmış adamın içinde de belli belirsiz uyandı. Yerleşime doğru acı içinde, ağır ağır sürünmeye başladı. O korkunç yolculuğun acılarını tasvir etmeye çalışmak, sadece yazılı kelimelerin acizliğini sergilemek haricinde bir işe yaramayacaktır. Sinekler, kanlı başının üstünde bulutlar halinde dolanıyor, zemin ve kayaların üstünde kızıl lekeler bırakıyordu. Çeyrek mil boyunca kendini sürükledi, sonra çelikten bedeni bile isyan etti ve bilinçsizce dev bir meşe ağacının altına uzandı.
Öyküye gizemli unsurlar giriyor burada. Katliamdan sağ kurtulanlar, cinayet öyküsünü taşıyarak geniş bir alanda bulunan köylerde at sürmüştü. Josiah Wilbarger’in yukarısında, nehirdeki tek kulübe olan Hornsby’lerin kulübesini de geçmişlerdi.
Ertesi gece Bayan Hornsby uykuya daldı ve rüya gördü. Katliam hikâyesi zihnindeydi ve komşusu Josiah Wilbarger’i rüyasında görmesi tuhaf değildi. Hayatta kalanlar ona öldürüldüğünü söylediği, Kızılderili geleneklerine de aşina olduğundan, rüyasında onu çıplak ve kafa derisi yüzülmüş halde görmesi bile tuhaf değildi. Fakat tuhaf olan şey, rüyasında onu kamp yerinde değil de, vurulduğu yerden biraz uzakta dev bir meşe ağacının altında -hem de sağ olarak- görmesiydi.
Kâbusun dehşetiyle uyanıp kocasına anlatınca, kocası onu yatıştırdı ve uyumasını söyledi.
Yeniden uyudu yeniden rüya gördü ve yeniden çıplak, yaralı, kafa derisi yüzülmüş -ama sağ- Wilbarger’i meşe ağacının altında gördü. Bir kez daha uyandı, kocası kederini yeniden yatıştırdı ve yeniden uyudu. Fakat aynı rüyayı üçüncü kez görünce, artık her tür şüpheyi bir kenara attı. Yaralı bir adamın yaralarını sarmak için ihtiyaç duyabileceği şeyleri toparlamaya başladı, onun hararetinden ikna olan kocası da bir grup topladı ve yola koyuldu. Önce saldırının yaşandığı yere gittiler: orada iki ölü adam ve Wilbarger’in yaralı bedenini sürüklerken bıraktığı izi gördüler. Büyük meşe ağacının altında da Wilbarger’i -sadece kıl payıyla- sağ buldular!
Josiah Wilbarger, bundan sonra on iki yıl daha yaşadı ama yaraları asla tamamen iyileşmedi, en sonunda da eceline -bir rüya yüzünden- kavuştu. Bir kâbusta kafa derisinin yüzülmesini yeniden yaşadı, yukarı sıçrayınca da kafasını müthiş bir şiddetle karyola direğine çarptı. Diğer yaralarıyla birleşen bu darbe, en sonunda ölümüne yol açtı.
Austin Kolonisinden Josiah Pugh Wilbarger’in, Kızılderililer tarafından yaralanarak kafa derisinin yüzüldüğü noktayı belirten, Wilbarger’in 1833’te saldırıya uğradığını, kafa derisinin yüzüldüğünü ve 11 Nisan 1845’te öldüğünü açıklayan, Teksas Eyaletince 1936’da yerleştirilmiş bir nişan taşı vardır orada.
Hikâye için bir dipnot, Wilbarger’in kurtarıcılarına, yardım almadan kanamadan öleceğine emin olduğu sırada, rüyasında kız kardeşi Margaret’i gördüğünü anlattığı şeklindedir. Pes etmemesi, yardımın yolda olduğu, bulunacağı -dostların onu bulacağı- konusunda ısrar etmişti kadın ona.
Üç ay sonra öğrenildi ki, Wilbarger’in bu doğaüstü ziyareti yaşadığı sıralarda -hesaplara göre hemen hemen aynı saatte- Margaret, Missouri’deki evinde can vermişti.
Ortaçağ vakayinameleri daha sıra dışı bir öykü vaat edebilir, yine de bunun doğruluğu layıkıyla kanıtlanmıştır ve bu, muhtemelen Teksas tarihinin en açıklanamaz olayıdır.
 

şarlken

Yeni Üye
15 Eyl 2017
2
3
Robert Howardı sizin kitaplarınızla okudum, yeni öykülerini görmek güzel. Howarda ait yeni kitaplar gelir mi?
 

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,727
Kdz. Ereğli
Robert Howardı sizin kitaplarınızla okudum, yeni öykülerini görmek güzel. Howarda ait yeni kitaplar gelir mi?

Ülgen Yayınları ile tüm korku öykülerini içeren, üç kitaplık bir prensip anlaşmamız var. Birincisi Güneybatı Gizemleri yayınlandı. Çalkantılı Sular ve diğer hikayeler başlıklı İkincisi için izni verdim. Ama yayıncılık sektörünün çıkmaz içinde bulunduğu böyle bir ortamda ne zamana hazır olur bilemiyorum. Bir de Cthulhu Mitosu ve Conrad ile Kirowan öykülerinin derleneceği bir kitapla üçleme tamamlanacak diye umut ediyorum.
Bunun dışında, henüz üzerine el gözü düşmemiş 4 Howard derlemem daha var. El Borak, Steve Harrison ve diğer dedektif öyküleri, Zamanın şafağından öyküler, son olarak da Dark Agnes, Kara Vulmea ve Kirby O'Donnell öykülerini bir araya getiren Maceraperest Öyküler başlıklı bir diğeri... Howard'ın boks, western ve mizahi öyküleri hala bakir bir alan olarak duruyor. Benim için bunları okumuş olmak yeterli. Howard hayranları için üstüme düşenden fazlasını yapmış olduğumu düşünüyorum. Artık REH defterini kapattım. Çevirdiklerim yayınlanırsa hedeflediğimi çok aşmış--ki şimdiden aştım--olacağım. Birkaç yıl önce başladığım bu yola başka yayınevlerinin de girmiş olması bana kıvanç veriyor. Elbet birileri yayınlanmamış öyküleri bir şekilde tamamlayacaktır.
 
Üst