ROBERT E. HOWARD/ÖYKÜ/CASONETTO'NUN SON ŞARKISI

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli
CASONETTO’NUN SON ŞARKISI

Paketi merakla süzdüm, ince ve düzdü; adres nefret etmeyi öğrendiğim şık bir elde –şu an ölüm soğukluğunda olduğunu bildiğim el– kavisli harflerle net olarak yazılmıştı
“Dikkatli olsan iyi olur Gordon,” dedi dostum Costigan. “Mutlaka, o kara iblis, zarar vermek haricinde niye sana bir şey yollasın ki?”
“Bir bomba veya benzer bir şey düşünmüştüm,” cevabını verdim. “Fakat bu böyle bir şeyi koymak için fazla ince bir paket. Onu açacağım.”
“Kudretler için!” Costigan kısa bir süre güldü. “Sana gönderdiği şarkılarından biri!”
Önümüzde sıradan bir fonograf kaydı vardı.
Sıradan mı dedim? Dünyadaki en sıradışı kayıt demem gerekir. Zira bildiğimiz kadarıyla, opera şarkıları dünyayı heyecanlandıran ve karanlık, gizemli cürümleri aynı dünyayı şoke eden o muhteşem, o habis dahi Giovanni Casonetto’nun altın sesini düz bağrında hapseden tek kayıttı bu.
“Casonetto’nun yattığı ölü mahzeni, bir sonraki eceli gelmişi bekliyor, siyah şarkıcı da ölü,” dedi Costigan. “Öyleyse, şahitliği onu darağacına yollayan kişiye yolladığı bu diskin büyüsü ne ola?
Omuzlarımı silktim. Kendime ait bir marifetle değil, sadece tamamen kazara ermiştim Casonetto’nun korkunç sırrına. Kadim iğrençlikler tatbik ettiği, tapındığı iblise insan kurbanlar sunduğu mağaraya kendi isteğimle girmemiştim. Fakat gördüğüm şeyleri mahkemede anlatmış, cellat ilmeği tanzim etmeden önce de Casonetto bana daha önce hiçbir insanın tecrübe etmediği bir kader vaat etmişti.
Casonetto’nun başrahibi olduğu insanlıkdışı, iblis dini tarafından uygulanan hunharlıkları cümle âlem biliyordu; şimdi de ölmüş olduğu için, onun sesini kaydeden kayıtlar, zengin koleksiyoncular tarafından aranıyordu ama vasiyet hükümleri gereğince hepsi imha edilmişti.
En azından ben böyle zannetmiştim, zira elimdeki ince, yuvarlak disk, hiç değilse birinin genel imhadan kurtulduğunu kanıtlıyordu. Ona baktım ama merkezindeki yüzey boş ve başlıksızdı.
“Notu okusana,” diye önerdi Costigan.
Paket, beyaz kâğıttan ufak bir pusulayı da içeriyordu. Onu taradım. Harfler, Casonetto’nun el yazısına aitti.
“Dostum Stephen Gordon’a, çalışma odasında tek başına dinlenmek üzere.”
“Hepsi bu,” dedim, bu acayip talebi yüksek sesle okuduktan sonra.
“Elbette, bu da fazlasıyla yeterli. Sana kara büyü yapmaya çalışıyor değil mi? Yoksa miyavlamasını niye tek başına dinlemeni istemesi gereksin ki?”
“Bilmiyorum. Fakat sanırım bunu yapacağım.”
“Sen bir aptalsın,” dedi Costigan dürüstçe. “Öğüdümü tutup bu nesneyi denize atmayacaksan, sen bunu okuyucu makinene koyduğunda ben de yanında olacağım. İtiraz istemem!”
Tartışmayı denemedim. Aslında, sadece bir fonograftan duyulan bir şarkının çalınmasıyla nasıl başarılabileceğini anlayamasam da Casonetto’nun vaad ettiği intikamdan bir parça kaygı duyuyordum.
Costigan’la çalışma odama çekildik ve Giovanni Casonetto’nun altın sesinin son kaydını makineye yerleştirdik. Disk dönmeye, elmas uç daireler çizen girintilerde fırıldamaya başladığında, Costigan’ın çene kaşlarının düşmanca şiştiğini gördüm. Sanki bir mücadele geliyormuş gibi, gayri ihtiyari kendimi gerdim. Berrak, yüksek bir sesti konuşan.
“Stephen Gordon!”
Direnmeme rağmen irkildim, az kalsın cevap veriyordum! Öldüğünü bildiğiniz bir adamın sesinden isminizi işitmek ne kadar tuhaf, ne kadar korkutucu!
“Stephen Gordon,” net, altından ve nefret dolu ses devam etti, “Bunu dinliyorsan ölmüş olsam gerek, zira yaşıyorsam seni başka bir şekilde devreden çıkaracağım.Polis birazdan burada olacak ve her türlü kaçış yolunu kestiler.Benim için imtihanıma katlanmak haricinde yapacak bir şey yok ve senin sözlerin boynuma bir ilmek geçirecek. Fakat son bir şarkı için zaman var!
“Bu şarkıyı, şu anda kayıt makinemde duran diske hapsedeceğim, polis gelmeden önce de beni sükût-u hayale uğratmayacak biri tarafından sana göndereceğim. Asıldığımdan sonraki gün posta yoluyla alacaksın onu.
“Dostum, Şeytanın başrahibinin son şarkısı için müsait bir ortamdayım! Gizli mağarama girerek beni şaşırttığın, beceriksiz çömezlerimin de kaçmana izin verdiği siyah şapelde duruyorum.
“Önümde Adı Olmayan’ın sandukası, onun önünde de sürüyle bakire ruhunun kara yıldızlara kanatlandığı kızıl lekeli mihrap var. Her yanda karanlık, gizemli yaratıklar uçuyor, karanlıkta muazzam kanatlarının hışırtısını işitiyorum.
“Karanlığın aşığı şeytan, sar ruhumu kötülükle, çal dehşet akorlarını altın sesimle.
“Kulak ver Stephen Gordon!”
Dolgun, derin, muzaffer altın ses dalgalandı, tarifsiz şekilde unutulmaz ve gizemli, tuhaf, ritmik bir ilahiyle yükseldi.
“Yüce Tanrım!” diye fısıldadı Costigan. “Siyah Ayin duasını söylüyor!”
Cevap vermedim. O şarkının tekinsiz notaları içimde, ta yüreğimi kıpırdatır gibi oldu. Ruhumun karanlık mağaralarında, uykusundan uyanan bir ejderhayı andıran kör, korkunç bir şey kıpırdandı ve canlandı. Duanın büyüleyici kudretine gömülürken, oda soldu, bulanıklaştı.Etrafımda insanlıkdışı kudretler süzülüyor ve uçarken yüzüme sürtünen yarasayı kanatlarının temasını neredeyse algılıyordum-sanki ölü adam şarkı söyleme marifetiyle bana musallat olsunlar diye kadim, korkunç iblisleri çağırmıştı.
Arkasında ve üstünde, iblis müritlerinin hürmetle eğildiği boynuzlu, kanatlı yaratık, Adsız Dehşet’in kuluçkaya yattığı sunak üstünde titreşip sıçrayan tek bir küçük ateş tarafından aydınlatılmış kasvetli şapeli gördüm yeniden. Yeniden kızıla boyalı sunağı, kara çömezin elinde kalkan uzun kurban hançerini, müridlerin salınan cübbeli bedenlerini gördüm.
Ses, muzaffer bir patlama halinde sallanarak yükseldikçe yükseldi. Odayı-dünyayı, göğü, evreni- doldurdu! Yıldızları somut bir karanlık peçesiyle örttü! Sanki fiziksel bir güce maruz kalmışım gibi sendeledim.
Şayet nefret ve kötülük ses halinde bir kez olsun somutlaştırılmışsa, o anda işitip hissettiğimdi bu. Ses, beni hayal edilemeyen Cehennem’in derinliklerine taşıyordu. Tiksinç, sonsuz gayya kuyuları önümde ardına dek açılıyordu. Tüm insan tecrübesinin dışındaki insanlıkdışı boşluklar ve kutsuz boyutların emarelerini ve anlık görüntülerini algılıyordum. O harika, o korkunç sesin kanatlarında, Araf’ın tüm yoğunlaşmış özü o fırıl fırıl dönen diskten akıyordu bana doğru.
Kurban edilmek üzre bağlanan bir kurbanın duygularını algılarken, bedenimde soğuk terler peyda oldu. Kurban bendim, sunakta yatıyordum ve katilin eli hançeri kavrayarak üstümde sallanıyordu.
Fırıl fırıl dönen diskten gelen ses, git gide daha yükseklere çıktı, daha derinlere dalarak karşı konulmaz şekilde beni ecelime taşıyarak yükseldi, zirveye yaklaştıkça da deliliğe karıştı.
İçinde bulunduğum tehlikenin farkına vardım. O ses mızrağı saldırıları önünde beynimin ufalandığını hissettim. Konuşmaya, haykırmaya çalıştım! Fakat ağzım çıt çıkarmadan açıldı. Makineyi kapatmak, kaydı bölmek için öne adım atmaya çabaladım. Fakat kıpırdayamadım.
Şu anda ilahi adlandırılamaz, katlanılmaz zirvelere yükseliyordu. İğrenç bir zafer süpürüyordu notaları; bir milyon alaycı iblis, sanki şarkı, Cehennem ordularının kızıl ellerle gürül gürül çağıldayarak geldiği bir kapıymış gibi, o şeytani müzik seli vasıtasıyla bana hakaret ederek haykırıyor, kükrüyordu.
Artık mesele, Kara Ayin’in hançerin kurbanın yaşamını içtiği noktaya doğru baş döndürücü bir hızla ilerliyordu; o gergin, solan ruhun ve kararan beynin son bir gayretiyle büyü zincirini kırdım–haykırdım! İnsanlık dışı, dünya dışı bir feryat, Cehenneme sürüklenmekte olan bir ruhun feryadı–deliliğe gömülmek üzere olan bir aklın feryadı.
Çığlığım yankılanırken de öne eğilen Costigan’ın narası geldi, tokmak gibi yumruğunu makinenin tepesine ezici bir gürültüyle indirdi ve o korkunç, altın sesi ebediyen unutulmuşluğa terk etti.
 

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli
Dostlar, nekahat dönemimde çevirdiğim farklı Howard öykülerini diyarda paylaşmak üzere verdiğim sözü yerine getiriyorum. Sürç-i lisan olduysa affola... Umarım beğenirsiniz.
 

Shoryuken

Yönetici
9 Nis 2013
4,044
20,235
Kamlançu
Bizimle bu güzel öyküyü paylaştığın için teşekkür ederim Hüseyin abi. Bu arada geçmiş olsun dileğinin yanında yeni yaşının da güzellikler ile dolu olmasını dilerim.
:58::58::58:
 

burakem

Çeviri & Balonlama
3 Kas 2009
223
2,813
Nice güzel yaşlara ve umarım sağlığınız daha iyi durumdadır. Robert E. Howard'ı edebiyatımıza bu kadar kapsamlı bir şekilde kattığınız için çok çok çok teşekkürler.
 
Üst