Turhan CELKAN - Günü Gününe Tarih 2014 AĞUSTOS

ertekin

Süper Üye
22 Ağu 2009
1,913
4,850
Navajo Köyü
file


 
Moderatör tarafında düzenlendi:

ertekin

Süper Üye
22 Ağu 2009
1,913
4,850
Navajo Köyü
Şöyle güzel bir araştırma yazısına rastladım nette:
Faziletliydik: *Kimsenin malina, mülküne göz dikmezdik. Kimsenin namusuna yan bakmazdik. Hirsizlik nedir bilmez, dilenciligi meslek edinmez, kimseyi de küçümsemezdik.
*Dürüsttük:* Bir zamanlar Londra Ticaret Odasi'nin en görünür yerinde su mealde bir tavsiye levhasi asiliydi: "Türklerle alisveris et, yanilmazsin."
*Itibarliydik:* Bir zamanlar Hollanda Ticaret Odasi'nin toplantilarinda oylar esit çikinca Osmanlilarla alisverisi olan tüccarin oyu iki sayilir, onun dedigi olurdu.
*Temizdik:* Yere bile tükürmezdik. Hatta, Osmanli askeri teskilatini Avrupa'ya tanitmasiyla meshur Comte de Marsigil, yere tükürmedikleri için atalarimizi söyle elestiriyor: "Türkler hiç bir zaman yere tükürmezler. Daima yutkunurlar. Bunun için de saçlarinda sakallarinda bir hararet olur ve zamanla saçlari, kaslari, sakallari dökülür."
*Çevreciydik:* Kurak günlerde ücretle adamlar tutup sokaktaki ulu agaçlari sulatir, göçmen kuslarin yorgunluk atmasi için saçak altlarina kus saraylari yapardik. Bunlara öyle çok örnek var ki, saymakla bitmez.
*Harama el sürmezdik:* Fransiz muellif Motray, 1700'lerdeki halimizi söyle anlatiyor: "Türk dükkânlarinda hiç bir zaman tek meteligim kaybolmamistir. Ne zaman bir sey unutsam, hiç tanimadigim dükkâncilar arkamdan Adam kosturmuslar, hatta bir kaç kere Beyoglu'ndaki ikametgâhima kadar gelmislerdir."
*Medeni idik:* Ingiliz sefiri Sor James Porter ise, 1740'larin Türkiye'si için sunlari söylüyor: "Gerek Istanbul'da, gerekse imparatorlugun diger sehirlerinde hüküm süren emniyet ve asayis, hiç bir tereddüde imkân birakmayacak sekilde isbat etmektedir ki, Türkler çok medeni insanlardir."
*Dosdogruyduk:* Fransiz generallerden Comte de Bonneval ise, su hükmü veriyor:
"Haksizlik, tefecilik, tekelcilik ve hirsizlik gibi suçlar, Türkler arasinda meçhuldur. Öyle bir dürüstlük gösterirler ki, insan çok defa Türklerin dogruluklarina hayran kalir."
*Hirsizlik nedir bilmezdik:* Fransiz muellif Dr. Brayer,1830'larin Istanbul'unu getiriyor önümüze: "Evlerin kapisinin söyle böyle kapatildigi ve dükkânlarin çogunlukla umumî ahlâka itimaden açik birakildigi Istanbul'da her sene azami bes-alti hirsizlik vak'asi görülür."
Ubicini Dr. Brayer'i söyle dogruluyor: "Bu muazzam payitahtta dükkâncilar, namaz saatlerinde dükkânlarini açik birakip camiye gittikleri ve geceleri evlerin kapisi basit bir mandalla kapatildigi halde, senede dört hirsizlik vakasi bile olmaz.
Ahalisi sirf Hiristiyan olan Galata ile Beyoglu'nda ise hirsizlik ve cinayet vak'alari olmadan gün geçmez."
*Naziktik:* Edmondo de Amicis isimli Italyan gezgini, yine 1880'lerin "biz" ini anlatiyor bize: "Istanbul Türk halki Avrupa'nin en nazik ve en kibar insanlaridir. Sokakta kavga enderdir. Kahkaha sesi nadirattan isitilir. O kadar müsamahakârdirlar ki; ibadet saatlerinde bile camilerini gezebilir, bizim kiliselerde gördügünüz kolayligin çok fazlasini görürsünüz."
*Cihana örnektik:* Türkiye Seyahatnâmesi'yle meshur Du Loir'un 1650'lerdeki hükmü söyle: "Hiç süphesiz ki, ahlâk bakimindan Türk siyasetiyle medeni hayati bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir." Sefkatimiz yalnizca insana yönelik degildi, hayvanlari, hatta bitkileri bile kapsiyordu. Hayata karsi saygiliydik: Bu konuda dilerseniz Elisee Recus'u dinleyelim, bize 1880'lerdeki halimizi anlatsin: "Türklerdeki iyilik duygusu hayvanlari dahi kucaklamistir. Bir çok köyde esekler haftada iki gün izinli sayilir.... Türklerle Rumlarin karisik olarak yasadigi köylerde ise bir evin hangi tarafa ait oldugunu kolaylikla anlayabilirsiniz. Eger evin bacasinda leylekler yuva yapmissa, bilin ki O ev bir Türk evidir." (Küçük Asya, c. 9)
*Hayirseverdik:* Comte de Marsigli'yi tekrar dinleyelim: "Yazin Istanbul'dan Sofya'ya giderken daglardan anayol üzerine inmis köylülerin yolculara bedava ayran dagittiklarina sahit oldum." Ayni muellif, ceddimizin hayirseverlikte fazla ileri gittikleri kanaatindedir. Söyle diyor:
"Fakat sunu DA itiraf etmeliyim ki, bu dindarane hareketlerinde biraz fazla ileri gitmektedirler. Iyiliklerini yalniz insan cinsine hasretmekle kalmayip,hayvanlara ve hatta bitkilere bile tesmil ederler." Bu tespiti, Islâm ve Türk düsmani avukat Guer misallendiriyor: "Türk sefkati hayvanlara bile samildir" dedikten sonra su örnegi veriyor: "Hayvanlari beslemek için vakiflar ve ücretli adamlari vardir. Bu adamlar sokak baslarinda sahipsiz köpeklere ve kedilere et dagitirlar. Sokaktaki agaçlarin kurakliktan kurumasini önlemek için bir fakire para verip sulatacak kadar kaçik müslümanlara bile rastlamak mümkündür..." "Kaçik" ligin kaynagini DA veriyor Adam: "Bir çoklari DA sirf azad etmek için kusbazlardan kus satin alirlar. Bunu yapan bir Türk'e bir gün yaptigi isin neye yaradigini sordum. Küçümseyerek bakti ve su cevabi Verdi: "Allah'in rizasini tahsile yarar."
*Galiba geçmisimizden uzaklasmak bize çok pahaliya patladi. Ne dersiniz dostlar...

ALINTIDIR.
 

ÖrümcekMen

Kıdemli Üye
2 Haz 2018
140
120
Şöyle güzel bir araştırma yazısına rastladım nette:
Faziletliydik: *Kimsenin malina, mülküne göz dikmezdik. Kimsenin namusuna yan bakmazdik. Hirsizlik nedir bilmez, dilenciligi meslek edinmez, kimseyi de küçümsemezdik.
Dürüsttük: Bir zamanlar Londra Ticaret Odasi'nin en görünür yerinde su mealde bir tavsiye levhasi asiliydi: "Türklerle alisveris et, yanilmazsin."
Itibarliydik: Bir zamanlar Hollanda Ticaret Odasi'nin toplantilarinda oylar esit çikinca Osmanlilarla alisverisi olan tüccarin oyu iki sayilir, onun dedigi olurdu.
Temizdik: Yere bile tükürmezdik. Hatta, Osmanli askeri teskilatini Avrupa'ya tanitmasiyla meshur Comte de Marsigil, yere tükürmedikleri için atalarimizi söyle elestiriyor: "Türkler hiç bir zaman yere tükürmezler. Daima yutkunurlar. Bunun için de saçlarinda sakallarinda bir hararet olur ve zamanla saçlari, kaslari, sakallari dökülür."
Çevreciydik: Kurak günlerde ücretle adamlar tutup sokaktaki ulu agaçlari sulatir, göçmen kuslarin yorgunluk atmasi için saçak altlarina kus saraylari yapardik. Bunlara öyle çok örnek var ki, saymakla bitmez.
Harama el sürmezdik: Fransiz muellif Motray, 1700'lerdeki halimizi söyle anlatiyor: "Türk dükkânlarinda hiç bir zaman tek meteligim kaybolmamistir. Ne zaman bir sey unutsam, hiç tanimadigim dükkâncilar arkamdan Adam kosturmuslar, hatta bir kaç kere Beyoglu'ndaki ikametgâhima kadar gelmislerdir."
Medeni idik: Ingiliz sefiri Sor James Porter ise, 1740'larin Türkiye'si için sunlari söylüyor: "Gerek Istanbul'da, gerekse imparatorlugun diger sehirlerinde hüküm süren emniyet ve asayis, hiç bir tereddüde imkân birakmayacak sekilde isbat etmektedir ki, Türkler çok medeni insanlardir."
Dosdogruyduk: Fransiz generallerden Comte de Bonneval ise, su hükmü veriyor:
"Haksizlik, tefecilik, tekelcilik ve hirsizlik gibi suçlar, Türkler arasinda meçhuldur. Öyle bir dürüstlük gösterirler ki, insan çok defa Türklerin dogruluklarina hayran kalir."
Hirsizlik nedir bilmezdik: Fransiz muellif Dr. Brayer,1830'larin Istanbul'unu getiriyor önümüze: "Evlerin kapisinin söyle böyle kapatildigi ve dükkânlarin çogunlukla umumî ahlâka itimaden açik birakildigi Istanbul'da her sene azami bes-alti hirsizlik vak'asi görülür."
Ubicini Dr. Brayer'i söyle dogruluyor: "Bu muazzam payitahtta dükkâncilar, namaz saatlerinde dükkânlarini açik birakip camiye gittikleri ve geceleri evlerin kapisi basit bir mandalla kapatildigi halde, senede dört hirsizlik vakasi bile olmaz.
Ahalisi sirf Hiristiyan olan Galata ile Beyoglu'nda ise hirsizlik ve cinayet vak'alari olmadan gün geçmez."
Naziktik: Edmondo de Amicis isimli Italyan gezgini, yine 1880'lerin "biz" ini anlatiyor bize: "Istanbul Türk halki Avrupa'nin en nazik ve en kibar insanlaridir. Sokakta kavga enderdir. Kahkaha sesi nadirattan isitilir. O kadar müsamahakârdirlar ki; ibadet saatlerinde bile camilerini gezebilir, bizim kiliselerde gördügünüz kolayligin çok fazlasini görürsünüz."
Cihana örnektik: Türkiye Seyahatnâmesi'yle meshur Du Loir'un 1650'lerdeki hükmü söyle: "Hiç süphesiz ki, ahlâk bakimindan Türk siyasetiyle medeni hayati bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir." Sefkatimiz yalnizca insana yönelik degildi, hayvanlari, hatta bitkileri bile kapsiyordu. Hayata karsi saygiliydik: Bu konuda dilerseniz Elisee Recus'u dinleyelim, bize 1880'lerdeki halimizi anlatsin: "Türklerdeki iyilik duygusu hayvanlari dahi kucaklamistir. Bir çok köyde esekler haftada iki gün izinli sayilir.... Türklerle Rumlarin karisik olarak yasadigi köylerde ise bir evin hangi tarafa ait oldugunu kolaylikla anlayabilirsiniz. Eger evin bacasinda leylekler yuva yapmissa, bilin ki O ev bir Türk evidir." (Küçük Asya, c. 9)
Hayirseverdik: Comte de Marsigli'yi tekrar dinleyelim: "Yazin Istanbul'dan Sofya'ya giderken daglardan anayol üzerine inmis köylülerin yolculara bedava ayran dagittiklarina sahit oldum." Ayni muellif, ceddimizin hayirseverlikte fazla ileri gittikleri kanaatindedir. Söyle diyor:
"Fakat sunu DA itiraf etmeliyim ki, bu dindarane hareketlerinde biraz fazla ileri gitmektedirler. Iyiliklerini yalniz insan cinsine hasretmekle kalmayip,hayvanlara ve hatta bitkilere bile tesmil ederler." Bu tespiti, Islâm ve Türk düsmani avukat Guer misallendiriyor: "Türk sefkati hayvanlara bile samildir" dedikten sonra su örnegi veriyor: "Hayvanlari beslemek için vakiflar ve ücretli adamlari vardir. Bu adamlar sokak baslarinda sahipsiz köpeklere ve kedilere et dagitirlar. Sokaktaki agaçlarin kurakliktan kurumasini önlemek için bir fakire para verip sulatacak kadar kaçik müslümanlara bile rastlamak mümkündür..." "Kaçik" ligin kaynagini DA veriyor Adam: "Bir çoklari DA sirf azad etmek için kusbazlardan kus satin alirlar. Bunu yapan bir Türk'e bir gün yaptigi isin neye yaradigini sordum. Küçümseyerek bakti ve su cevabi Verdi: "Allah'in rizasini tahsile yarar."
*Galiba geçmisimizden uzaklasmak bize çok pahaliya patladi. Ne dersiniz dostlar...

ALINTIDIR.
Teşekkürler çok güzel bir alıntı
 
Üst