Yerli Robin Hood

abolardis

Onursal Üye
12 Şub 2011
6,630
24,406
Robin Hood biliyorsunuz İngiliz Halk hikayelerinden derlenerek romanlaştırılmıştır.Kendi adıma romanı okuduğumda oldukça beğenmiştim.Ancak bizim yerli " ROBİN HOOD " 'umuz gözlerden kaçmasın sakın.Adına şiirler şarkılar yazılmış yaşamı nesilden nesile aktarılmış zalimin karşısında zayıf ve çaresizin yanında yer alan bu eşsiz insanın kim olduğunu arıyoruz.
Bir çoğumuzun ezbere bildiğine emin olmakla birlikte arada bir böyle insanları hatırlamakta fayda olduğu kanısındayım.
Neden derseniz Anadolu o kadar bereketli topraklar ki Manisa Tarzanı , Yerli Robin HOOD, filozoflar , şairler , anonim halk türküleri ile nasıl bir zenginlik üzerinde bulunduğumuzun farkında olmamız gerektiğini düşünüyorum.Bir yazarın dediği gibi Anadolu da yaşamayı Allah herkese nasip etmez.En büyük tehlike ise farklılıkları ortadan kaldırmaya çalışmaktır.En güzel fark bizi biz yapan değerlerin aynılığı , hayatı anlama , algılama anlamındaki kişisel farklılıklarımızın çeşitliliğidir.Farklılıklar tehdit yada tehlike değil yorum zenginliğidir.Bir olmak demekte zaten ortak değerlerde birleşmek , kişisel düşünce ve duygularda ise özgür irade ile farklı yakınlıklar duymaktır.
İnsanı insan yapan en büyük fark özgür iradesidir.Özelde örnek verecek olursak forumda herkesin farklı çizgi roman sevmesi zenginliktir.Ancak diyelim ki sitede sadece manga paylaşımı yapılmasına dair kısıtlama konması ise tek tipleşmektir.
Kısa bir değerlendirmeden sonra YERLİ ROBİN HOOD umuzu bana göre o muhteşem adam gibi adamın kim olduğunu arıyoruz.
Saygılarımla.
 

kandraks53

Onursal Üye
29 Ağu 2010
2,778
7,984
Ben senelerdir arıyorum bulamadım..
Hatta ölü veya diri getirene,100.00 T.L. ödül koydum..
İlk bulan size getirirse ödül parasını siz ödeyin,sevgili abolardis..
Yardımınız ve emekleriniz için çok teşekkürler..
 

abolardis

Onursal Üye
12 Şub 2011
6,630
24,406
Sabahattin ALİ nin Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz şiirinin esin kaynağı olan SANDIKÇI ŞÜKRÜ yerli ROBİN HOOD olarak kabul edilmektedir.

İNTERNETTEN ALINTILANMIŞTIR :

Karadeniz halkının, adaletsizlik ve haksızlıklara karşı tavrı geçmişten günümüze hep sert olmuştur. İnsanımız, yapısı gereği hep ezilenin yanında olmuş, zulmedene karşı da gücü yettiğince mücadele etmiştir.

Rizeli Eşkıya Sandıkçı Şükrü’nün hikâyesi de bunlardan biridir. Bu hikâye aynı zamanda, edebiyatımızın en büyük ustalarından Sabahattin Ali’nin, Sinop Cezaevi’nde yatarken yazdığı şiirlerinden biri olan "Eşkıya Dünyaya" adlı şiirine ilham kaynağı olmuştur.

HALDOZ’DA BAŞLAYAN EŞKIYALIK

Sandıkçı Şükrü’nün hikâyesi Haldoz’da başlamıştır. Haldoz, Rize’nin şimdiki adı Portakallık olan mahallesidir. Bir düğünde kardeşinin bıçakla karnından yaralanması üzerine kendisine haber verilen Sandıkçı Şükrü, olay yerine giderek kardeşini kanlar içinde bulur ve kardeşini yaralayan Abdi Ağa’nın uşağını (bir anlatıma göre Abdi Ağa’yı) orada vurur. Bu olay üzerine hapishaneye düşen Sandıkçı Şükrü bir süre sonra bazı arkadaşlarıyla birlikte hapishaneden kaçar ve dağa çıkar.

Sandıkçı Şükrü, dağa çıktıktan sonra, yönetimle işbirliği yaparak kendisini hileyle zehirlemek isteyen biriyle karısı Fadime’yi elinden almak isteyen başka birini daha öldürür. Bu olaydan sonra Sandıkçı Şükrü'nün adı daha da yaygınlaşır.

YOKSULLARA MISIR DAĞITTIRIYOR

Sandıkçı Şükrü’nün fakirlere bir şey yapmaması, zenginlerle mücadele etmesi yüzünden halk tarafından da sevilmekte ve desteklenmektedir. Bu ve benzeri erdemleri yüzünden kendisine yardım edenler çoğalır.

Sandıkçı Şükrü’nün türküde adı geçen Perilizade adında zengin birine haberler göndererek, yoksullara mısır dağıtmasını istediği, aksi takdirde kendisini cezalandıracağı tehdidinde bulunduğu söylenir. Nitekim isteğini yerine getirmeyen Perilizade’nin mısırlarını adamlarına toplattırdığı ve yoksullara dağıttırdığı yaşlılar tarafından anlatılır. Rize’nin Camiönü (Arkotil) mahallesinden Hüseyin Kutlu adında Sandıkçı Şükrü dönemine yetişmiş bir yaşlı, "Çevrede başı belaya giren Sandıkçı’nın yanına geliyordu. Sandıkçı gelenleri hem koruyor, hem yardım ediyordu" demiştir. Sandıkçı Şükrü, kardeşiyle birlikte, türküde adı geçen Urusba (şimdiki adı Uzunkaya) köyünde eski bir kahvede otururken, zaptiyeler çevresini sararlar. Zaptiye Çavuşu Abbas Çavuş, Sandıkçı'nın teslim olmasını ister. Ancak Sandıkçı bunu kabul etmez ve Abbas Çavuş'a çekip gitmelerini söyler. Zaptiye Çavuşu da bunu kabul etmeyince çatışma çıkar. Sandıkçı ve kardeşi, Zaptiye Çavuşu ile birkaç zaptiyeyi öldürerek kaçar.

Sandıkçı Şükrü’nün bu olaydan sonra bir ara yakalanıp zincire vurularak batıya gönderildiği fakat kapatıldığı yerden atlayıp Rizeli sandalcılar tarafından kurtarıldığı anlatılır. Sandıkçı Şükrü’nün Sinop Kalesi'nde tutukluyken denize atladığı ve kurtulduğu anlaşılmıştır.

KURTARDIĞI VARİLCİOĞLU ONU ARKADAN VURUYOR

Sandıkçı Şükrü’nün yakalanmaması ve geçen zaman içinde daha çok halk desteği sağlaması üzerine Trabzon Valisi Kadir Paşa önemli sayıda adam toplayarak Sandıkçı’nın üzerine gönderir. Sandıkçı’nın üzerine gönderilen süvariler, kolcu kayıklarının Reisi Varilcioğlu Sadık’ı da yanlarına alırlar. Sandıkçı Şükrü, Of ilçesinin İkizdere köyü yakınlarındaki Sanlı adlı bir mezrada, yaşlı bir kadının evinde otururken ihbar edilir. Çevresi atlılarca sarılır. Varilcioğlu da yanlarındadır. Sandıkçı Şükrü teslim olmak istemez. Fakat eskiden tanıştığı Varilcioğlu Sadık, teslim olursa öldürülmeyeceğini söyleyerek onu ikna eder. Sandıkçı da buna inanarak tüfeği elinde teslim olur. Fakat Varilcioğlu ile zaptiyeler, teslim olmuş önlerinde yürümekte olan Sandıkçı Şükrü'yü arkadan kurşunlayarak öldürürler.

Türkülerden, gövdesinin şehre getirilerek halka gösterildiği anlaşılmaktadır. Sandıkçı Şükrü’yü doğrudan gören ve tanıyan Refii Cevat Ulunay, ondan "Yaptıklarına pişman olmuş, fakat affedilmeyeceğini bildiği için teslim olmayan mert bir insan" olarak söz etmiştir.

"ŞÜKRİ DEDUKLERİ BİR MERT EŞKİYA"

1843-1909 yılları arasında yaşamış Rizeli Kâhya Salih’in de Sandıkçı Şükrü’yle ilgili bir destanı bulunmaktadır. Karadeniz şivesiyle yazılan destanda "Şükri dedikleri bir merd eşkıya"nın "Devlet hükümatina" kurşun attığı için öldürüldüğü anlatılmaktadır.

Sabahattin Ali’nin, Sinop Cezaevi’nde yatarken yazdığı ve Edip Akbayram, Zülfü Livaneli, Selda Bağcan gibi birçok değerli sanatçının yorumladığı "Eşkıya Dünyaya Hükümdar olmaz" türküsünün sözleri ise şöyledir:

Sene 1341 nefsime uydum
Sebep oldu şeytan bir cana kıydım
Katil defterine adımı koydum
Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz

Sen üzülme anam dertlerim çoktur
Çektiğin çilenin hesabı yoktur
Yiğitlik yolunda üstüme yoktur
Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz

Çok zamandır çektim kahrı zindanı
Bize de mesken oldu Sinop’un hanı
Firar etmeyilen buldum âmânı
Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz

Sinop kalesinden uçtum denize
Tam üç gün üç gece göründü Rize
Karşıki dağlardan gel oldu bize
Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz

Bir yanımı sardı müfreze kolu
Bir yanımı sardı Varilcioğlu
Beş yüz atlı ile kestiler yolu
Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz

"VELA YOKUŞUNDA SİPERE YATTIM"

Sandıkçı Şükrü öldürülünce, Rize’deki Şeyh Camii’nin yanına gömüldüğü fakat daha sonra kız kardeşi tarafından mezar yerinin değiştirildiği rivayet edilmektedir. Mezar yeri hala tam olarak bilinmemektedir.

Aradan geçen yıllar boyunca Rizeliler Sandıkçı Şükrü’yü hiç unutmadı, adı hep yaşatıldı. Yöre halkı çocuklarını, Sandıkçı Şükrü’nün hikâyeleriyle büyüttü. Adına nice türküler yazıldı. Bu türkülerden biri de şöyledir:

Vela yokuşunda sipere yattım
Ordan hükümete çok kurşun attım
Arpayı buğdayı halka dağıttım
Puştluklan vuruldum ona yanarım

Vela’dan yürüdüm karakış ayı
Havası çok yağar döker borayı
Hükümet arkamdan izim arayı
Bir saat bir yere kayıdım olmaz

Bir ihtiyar nineye misafir oldum
Nine yaktı ateşi etti rağbeti
Kızdırdım gövdemi buldum rahatı
Sıcak çorba oldu şeker şerbeti
 
Son düzenleme:
Üst