Kamusal insanin çöküşü

abolardis

Onursal Üye
12 Şub 2011
6,630
24,405
Bir arkadaşın tavsiyesi üzerine okumaya başladığım bir kitaptı.
Evet kitaptı ancak okumayı ilk 40 sayfadan sonra istemeyerek bıraktım.
Neden diyecek olursanız.
Yazar vede çevirmen kitabın anlaşılma kanallarını kısmak için sağolsunlar ellerinden geleni yapmışlar.
Kitabın hacmini arttıkmak içinmidir yada yazar ustalığını göstermeye çalıştığı içinmidir bilinmez gereksiz yere uzattıkça uzatılan Viktorya döneminin cinsellik ve erotizmine bile inebilen bir dolaylı tümleç kitap.Amiyane tabirle arkadaş ne anlatmak istiyorsan net bir şekilde anlatsana lafı eveleyip geveleyip bizi niye yoruyorsun.Okur yazarın ne demek istediğinin peşinde mi koşacak.Kestirmeden söyle böyledir diye mübarek.Şİmdi düşünün " önemli olan çizgi romanın ardışık sayfalarında gelen çizgilerin dışavurumsal anlamları değil kamusal insanda bıraktığı etik izlenimler ile görsel motivasyonun algılar üzerinden duygularda uyandırdığı derin hislerdir".Böyle abuk sabuk uzun gereksiz cümleler kurmak marifet değildir.Marifet az ve öz derdini anlatmaktır.Bu yazarlıkta değildir.Ustalığını anlatarak göster bizde takdir edelim değerli ABD li yazar kardeşim.Sendeki yetenek ortalama her vatandaşımızda var.Adı gibi bende çöküntüye uğradı kitap.Tutturmuş kamusal insan kamusal insan on kelimeden biri kamusal insan.Bıraktım okumayı.
Yazar " bu kitapta öznel değerlerin kamusal alanda özgürlüğünü kaybeden bireyin içsel yalnızlığının toplumsal etkileri ile çizgi roman okumamanın yan etkilerini girdapsal bir metafor içerisinde abuk sabuk moron seviyesi altında idiot psikolojisinide içsel olarak içselleştirerek bilinçli bir vurdumduymazlıkla dışavurumsal polietik perspektifi içinde okuyucunun beynine aktarmış"
Kısaca tabir edeyim : Saçmalığın daniskası sinir bozucu berbat bir kitap kim ne derse desin.Aldığıma okuduğuma pişman olduğum yegane kitap.
Kamusal insanın çöküşü kitabının yazarının bende ki derin çöküşü.
Hala sinirim geçmemiş.
Onun yerine genç bir yazar dostumun hediye ettiği ilk kitabını okumaya başladımda biraz rahatladım.
Reza davasımı etkiledi beni nedir ABD diyince cinlerim lambadan çıkıyor bu aralar.Keçilerim sürekli kaçıyor.
Hala sinirim bozuk.
Kendinize iyi bakın.
Bu çökük kitabı tavsiye eden kişiyide şiddetle kınamıyorum ama nota veriyorum öyle müzik notası falanda değil.
 

engin

Aktif Üye
Yeni Üye
22 Ara 2010
201
832

Yazar " bu kitapta öznel değerlerin kamusal alanda özgürlüğünü kaybeden bireyin içsel yalnızlığının toplumsal etkileri ile çizgi roman okumamanın yan etkilerini girdapsal bir metafor içerisinde abuk sabuk moron seviyesi altında idiot psikolojisinide içsel olarak içselleştirerek bilinçli bir vurdumduymazlıkla dışavurumsal polietik perspektifi içinde okuyucunun beynine aktarmış"

Okuduğum fakultenin "Medya ve İletişim" derslerinde bile böyle dolaylı ve uzun anlatımlar yoktu...
Ben kınıyorum...
 

heyula

Yeni Üye
30 Kas 2014
36
146
Yazarı takbih etmekte haklısınız elbette fakat ben mütercime de hakkını verelim isterim. Zira kendisinin tercüme ettiği bir başka kitabı ben de altmış beşinci sayfada bırakmıştım. Evet. Zaten Fidel Castro da Das Kapital'i yüz seksen dörtte bırakmış. Bu işler böyle.
 

yeryüzü

Yönetici
3 Eki 2011
17,047
75,610
hiçbiryerde :)
Ayrıntı yayınlarından, adı üstünde "Ağır Kitaplar" serisindenmiş bu :)
Yıllar önce bu seriden "Kitle ve İktidar"ı okumuştum, çok şey kattığını düşünüyorum bana
ama dili herhalde çok çetrefilli değildi diye hatırlıyorum şimdi hayal meyal olsa da.

"Kendi alanlarında çığır açan, onlarla hesaplaşmadan yeni bir şey söylemenin zor olduğu kitaplar vardır. Richard Sennett'in düşünce tarihinin başyapıtlarından biri olan Kamusal İnsanın Çöküşü böylesi bir kitaptır: Tarihten sosyolojiye, psikolojiden antropolojiye entelektüel bir şölendir. Sennett, Kamusal İnsanın Çöküşü'nde özgünlük ve entelektüel derinlikle dengesizliğin yol açtığı sorunları inceliyor. Ona göre, hayatın, aile ve yakın dostlar dışındaki parçası olan "kamusal hayat" bir zamanlar "hayat dolu"ydu ve kişiler için çok önemliydi. "Yabancı"larla duygusal bağlar kurarak insanın oyun yeteneğini çoğaltan, toplumsallaşmasını/medenileşmesini sağlayan bir kamusallık vardı. Bütünlüklü ifadesini 18. yüzyıl Avrupa şehirlerinde bulan bu kamusallık zamanla ağırlığını yitirerek yerini "özel hayat"a bıraktı. Kamusal hayat artık özel hayatın gerektirdiği oranda önemli olmaya başladı. Sennett, bugün, tanımadığımız ama aynı şehirde yaşadığımız insanlarla kurulacak çok boyutlu ilişki ve hazlardan yoksun kaldığımızı söylüyor ve şu soruları soruyor: Yabancı, nasıl tehdit edici bir unsura dönüştü? Sessiz kalarak seyretme, kamusal hayatın tek yolu haline nasıl geldi? Yalnız kalma, bir hak olarak nasıl oluştu? Özel hayat ilgi odağı haline nasıl geldi? Politikacıları neden yaptıklarına ve programlarına bakarak değil de kişisel özelliklerine göre değerlendiriyoruz? Evlerimize özen gösterdiğimiz halde sokaklarımız neden pis? Sennett, kamusal alanların yaşanan mekânlar olmaktan çıkıp gelip geçilen yerlere dönüşmesiyle yüreklerimizi sevgili ve dostlarımızın dışında kimseye açamadığımızı, özel hayatına kapanan kişiliklerimizin giderek güdükleştiğini, başka insanlarla oyun oynama yeteneğimizi yitirmemizin bizi nasıl eksilttiğini tarihsel/toplumsal bir perspektifle işliyor. Bu süreci Balzac ve Diderot'nun yazılarına, Paganini ve Liszt'in müziğine, tiyatro ve izleyicinin davranışlarına, mimariye, Dreyfus olayına ve Richard Nixon'ın kariyerine, özel ve kamusal hayatın konuşma ve giyim biçimleri gibi gündelik örneklerine bakarak anlatıyor. Modernlikle birlikte özel hayatına tutsak olan insanın kamudaki sessizliğini, yalnızlığını, yaşayan değil seyreden bir insan haline gelme tarihini inceliyor. Sennett, bütün bunlara rağmen umutsuzluğa kapılmıyor. Yitik bir kamusal cenneti hayal etmek yerine, kişilerin yakın dostları arasındaki kadar rahat ve güvenli olduğu, oyuna önem verdiği, nezaketi elden bırakmadığı bir ortamda, şüpheyi en aza indirerek "ötekini tanıma"nın imkanlarını araştırıyor. Sokakta "öteki"ne "merhaba" demek isteyenler için..."

Bu tanıtım yazısının her cümlesi ayrı önemli görünüyor.
Böyle bir kitaba sanki bir şans daha vermek gerekir.
Tabii benimki, edebiyat klasiklerinin bir tanımına uyuyor:
"Herkesin okumuş olmak isteyip te çoğunun okumadığı
eserlerdir klasikler" gibi bir şey...
 
Son düzenleme:

mustibey

Süper Üye
23 Ara 2010
2,166
4,979
Bu tür "polemik"lerin çok keyifli ve yararlı olduğunu (olabileceğini) belirtmek isterim ve mümkün ise devam etmesini de. Sayın "Abolardis"in açıklamalarına (Yazım kurallarına pek de özen göstermediğini belirterek...) sayın "yeryüzü"nün ve diğer arkadaşların verdiği yanıtlar güzel ve öğretici.Kitaplar üzerine böyle "polemik"lerin (Tartışmaların) sürdürülmesi hoş olur düşüncesindeyim. "Diyardaş"ların düşüncelerini de merak ediyorum doğrusu. Ne dersiniz "Çizgi Diyarı"?
 

yeryüzü

Yönetici
3 Eki 2011
17,047
75,610
hiçbiryerde :)
Tartışmaya bir ek daha yapmak istiyorum:

ef1ee53e6e51ef531d93e2e8fd90ea90.jpg
 

abolardis

Onursal Üye
12 Şub 2011
6,630
24,405
Kitabın ismine bayıldım üstadım.SAP.Süper SAP :D.
Aslında bu sap grubundan değerli kardeşlerimizin bir hareket halinde toplanmaları daha iyi olur.
Mesela Özgürlükçü SAP hareketi.:Ğ
Yada bağımsız SAP birliği.:D
Oda olmazsa Sapı samanı karıştırmayanlar federasyonu.
Karikatür gerçekten konuyu tam olarak özetlemiş.
Teşekkür ederim.
 

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli
Olgular... Sizin onları bilmiyor olmanız, onların sizi etkilemediği anlamına gelmez. PDF'sine bir göz attım. Bence esaslı bir kitap. Niye geçtiğimiz yüzyılın ana eğilimi olan kent yaşamı cazibesini yitiriyor da yerine yeniden taşra ve doğal yaşam alanlarında kendilerini aramaya başlıyorlar sorusunun cevabını bu okumayla bulmak mümkün olabilir bence. Yüzelli ikiyüz yıldır insanı ekonomik temelde, sadece ve sadece insan toplumunun bir ferdi olarak tanımladık da ne oldu? Daha fazla stres, daha fazla mutsuzluk. Varoluşunu diğer sürü canlıları gibi doğayla iç içe sürdürürken, insanoğlu acıkırdı, korkardı, terler, üşürdü. Fakat stres, mutsuzluk, tatminsizlik doğadan uzaklaşmanın ve insanın bir ekonomik sistemin dişlisine dönüştürmenin sonucu--tıpkı doğayı insanoğlunun yaşam mekanı olmaktan çıkarıp da onu bir tüketim metasına dönüştürmenin neticesi olan doğadaki kirlenme, ozon tabakasının delinmesi, buzulların erimesi gibi--değil mi?

Belki "kamusal alan" ve "Haklar" kavramlarını yeniden tanımlamak zamanı gelmiştir.
 
Son düzenleme:
Üst