48.Kütüphane Haftası yaklaşırken Okuma Alışkanlığı ve Çizgi Romanlar

Doktor Kim

Aktif Üye
17 Mar 2011
325
14,122
Okuma Alışkanlığı ve Çizgi Romanlar ve yazarı
Prof. Dr. Nilüfer Tuncer
hocamızın kısa bir biyografisi ve Prof. Dr. Nilüfer Tuncer'den Harry Potter Yorumu
/Birdenbire çocukları TV’den, bilgisayar oyunlarından koparıp, yeniden okumaya döndüren –hem de 300-500 sayfalık ciltlerle- bu kitap dizisinin sihri ne?/:

48.Kütüpnane Haftası yaklaşırken Okuma Alışkanlığı ve Çizgi Romanlar
konulu Değerli hocamız Prof. Dr. Nilüfer Tuncer’in, 2007 “Okuyan Şehir Sakarya” etkinliklerinde katılımcılarına sunduğu, bu bildiriyi kitap ve çizgi roman okurlarının mahrum kalmaması için diyarımızda paylaşıma açıyorum.Ben Zamangezgini olarak çok beğendim.Umarım sizlerde beğenirsiniz.Kendisine tüm çizgi roman ve kitap okurları adına teşekkür ediyorum.Ve ayrıca hocamızın kısa bir biyografisiyle, Prof. Dr. Nilüfer Tuncer'den Harry Potter Yorumu
Birdenbire çocukları TV’den, bilgisayar oyunlarından koparıp, yeniden okumaya döndüren –hem de 300-500 sayfalık ciltlerle- bu kitap dizisinin sihri ne? konulu çalışmasını da ekliyorum.İndirip okumak isteyenler içinde pdf link ekledim:

İyi okumalar...
Önce etkinlik uyarımı yapayım

“48. Kütüphane Haftası etkinlikleri kapsamında 26 Mart Pazartesi günü 12.30-13.00 saatleri arasında 81 ilde şehir merkezlerinde, büyükşehirlerin ilçelerinde toplumun kitap ve kütüphaneye ilgisini çekmek, toplumda okuma alışkanlığıkonusunda farkındalık yaratmak için; kütüphaneciler, bilgi ve belge yönetimi bölümü öğrencileri, akademisyenler, yazarlar, çizerler, yayıncılar, okurlar hep birlikte Kitap okuyacağız. Kitap okuma etkinliğine; Okul Kütüphanecileri Derneği, Çizgi Roman Okurları Platformu (ÇROP) ve Türkiye’nin birçok Üniversitesinde okuyan Toplum Gönüllüsü Gençler destek olacak.

Toplumun kütüphanelere, kitaba ilgisinin arttığıkütüphane haftasında; kütüphaneler, kütüphanecilerin dernekleri, birbirinden farklıetkinliklerle tüm Türkiye’de kütüphane haftasını coşkuyla kutlayacak.
48. Kütüphane Haftasının açılış günü, 26 Mart 2012 tarihinde saat 12.30-13.00 arasında 81 ilde eş zamanlı gerçekleşecek olan kitap okuma etkinliğimize ve “Bilgi Toplumu Çoğullaştırır” temasıyla kutlanacak olan kütüphane haftasında yapılacak tüm etkinliklere destek ve katılımınızıbekliyoruz.
Gerçekleşecek kitap okuma etkinliğine ÇGYD yönetim kurulu olumlu cevap vermiştir.
Yeni göndereceğim basın bültenlerinde ÇGYD'nin de Kitap Okuma Etkinliğine destek verdiğini belirteceğim.
Hedef 81 İl ama kaç ilde hayata geçireceğiz onu zaman gösterecek.
İllerde bu çalışmayı İl Halk Kütüphane Müdürlükleri de destek oluyor.
Tüm Valiliklerle yazışmalar yapıldı, tüm eğitim ve kültür kurumlarına valiliklerce bilgi gönderildi.
26 Mart Pazartesi Günü
Ankara'da Güven Park'da
İzmir'de Konak Saat Kulesi Önünde
İstanbul'da Galatasaray Lisesi önünde saat 12.30-13.00 arası kitap okuyacağız...
Diğer illerin bilgileri bize ulaştıkça paylaşacağım
ÇGYD üyelerini bu çalışmada görmek bizleri mutlu edecektir.

Türk Kütüphaneciler Derneği Genel Merkezi adına
Genel Başkan Yardımcısı
Aydın İleri”


Okuma Alışkanlığı ve Çizgi Romanlar
Prof. Dr. Nilüfer Tuncer

Okuma alışkanlığı ile çizgi romanların ilişkisini incelemeden önce, “okuma” ve “okuma alışkanlığı”nın tanımını yapmak, neden önemli olduğunu vurgulamak gerekir. Daha sonra, bu alışkanlığın şekillenmesinde çizgi romanın yapısal ve içsel özelliklerinin etkileri tartışılabilir.“Okuma” kavramı çeşitli açılardan tanımlanabilir. Bamberger (1990, s.1) “aklın gelişmesine kendi başına etki yapan çok düzeyli zihinsel bir işlem” diye ifade ederken, “okuma”yı biyo-sosyolojik açıdan ele alan bir tanımda da “Bir yazıyı meydana getiren harf veya işaretleri seslendirmek ve bunların ifade ettiği düşünceyi anlamak” (Kılıç, 1986, s.45; Yılmaz,1993, s.22 içinde) biçiminde tanımlanmaktadır. Staiger (1979, s.15; Yılmaz, 1993, s.21 içinde) ise “bir yazar tarafından görsel uyarıcı şeklinde kodlanan anlamın, okuyucunun aklında da bir anlam ifade etmesi şeklinde gerçekleşen bir etkileşimi anlatan terim” olarak ifade etmektedir. Bu etkileşim de, okunacak malzeme, okuyucunun sahip olduğu bilgi ile fiziksel ve entellektüel etkinlikler olmak üzere üç ana öğeyi içermektedir.Konumuz açısından Staiger’in tanımı, okunacak materyali de kapsadığı için daha uygundur.Okumanın önemine, Bülent Yılmaz şu cümleleriyle vurgu yapmaktadır: (Yılmaz, 1990, s.10) “Okuma, bireysel düzlemde, gelişmiş bir kişiliğin, toplumsal düzlemde ise verimli bir ekonomi, demokratik bir yapı ve sağlıklı bir toplumun en önemli koşul ve güvencelerinden birisidir.” Gerçekten de okuma sayesinde eğitimin daha verimli olduğu ve eğitimle de ekonomi ve kalkınmanın doğrudan ilişkili olduğu, UNESCO’nun yaptığı bir araştırmada somut biçimde ortaya konmuştur (Bamberger, 1990, s.4; Yılmaz, 1993, s.27).Okuma bireyin entellektüel gelişimini sağlar; anlama gücünü geliştirir; başkalarıyla iletişimini kolaylaştırır. Eleştirel düşünce yapısına temel oluşturur.Okuma alışkanlığı, temel okur-yazarlığın ötesinde bir kavramdır.

Bireyin okuma alışkanlığı kazanması için geçmesi gereken aşamalar vardır. Bunlar:
- Farkında olma
- İlgi
– Güdü
- Evrim
- Deneme
- Benimseme’dir (Yılmaz, 1993, s.29).

Farkında olma, okuma eyleminin önemini kavramaktır. Farkında oluş, ilgiye dönüşerek, okuma eylemini gerçekleştirecek, daha sonra benimsenerek, istekle yinelenecek ve sonuçta birey, okumayı bir yaşam tarzı haline getirecektir. O zaman bir “okuma alışkanlığı” oluşmuş demektir (Yılmaz, 1993, s.30).Öte yandan okuma, birey zevk aldığı sürece bir alışkanlık halini alabilir. Yani okuma, zorlama olmadan yapıldığında alışkanlığa dönüşür. Burada okuma materyalinin nitelikleri önem taşır.Ayrıca, bireyin de okumanın zihin geliştirici ve yaşam kolaylaştırıcı veya güzelleştirici etkisini ne kadar algıladığı da, okuma alışkanlığının oluşmasında bir etkendir.Bu düşünceler çerçevesinde, okuma alışkanlığını tanımlayacak olursak,“Bireyin, bir gereksinim ve zevk kaynağı olarak algılaması sonucu, okuma eylemini yaşamboyu sürekli ve düzenli bir biçimde ve eleştirici / irdeleyici bir nitelikte gerçekleştirmesidir.” (Yılmaz, 1993. s.30).

Çizgi romanlara gelince: Çok tartışılan bu yayınların okuma alışkanlığının kazandırılmasında acaba bir rolü var mıdır?

Öncelikle işe çizgi romanın tanımını yapmak, görsel ve içsel özelliklerini belirtmekle başlamak gerekir.Çizgi romanın tanımını yaparken, çizgi öyküden farklılığını açıklamak lazımdır. Gazete ve dergilerde dizi biçiminde çıkan, her seferinde 4-5 kare resimle konuyu ifade eden çizgi öyküler, kuşkusuz çizgi romanların öncüsüdürler. 1930’lu yıllardan başlayarak çizgi romanlar kendi başlarına bir kitle iletişim aracı olma benliğine kavuşmuşlardır. Bunlar, kitap veya dergi formatında yayımlanabilir; bir veya iki öykü içerirler (Tuncer, 1993, s.29).

Her iki formatın ortak özellikleri şöyle sıralanabilir:
1- Birbirlerini izleyen resimlerle anlatılan bir öykü
2- Karakterlerin süregelen özellikleri
3- Konuşma veya metnin resim içinde yer alması
4- Resim ile metnin bir bütün oluşturması, hatta resmin ağır basması
5- Düzenli aralıklarla çıkması ( Dergiden farklı olarak çok yazarlı olmayıp, çeşitli konular içermemektedirler)

Çizgi romanların, güldürü (Ör. : Red Kit), macera (Ör. : Tarzan), kovboy (Ör. : Teksas), polisiye (Ör. : Dick Tracy), bilim kurgu (Ör. : Örümcek Adam), uzay (Ör. : Venüs), aile (Ör. : Fatoş), politika (Ör. : Peanuts), hayvan (Ör. : Mickey Mouse), klâsik roman (Ör. : Kral Arthur), tarih (Ör. : Malkoçoğlu) gibi çok çeşitli türleri vardır.

Konuları, her düzeyden kişinin kavrayabileceği kadar basit, ama her zaman ilginç ve macera doludur. Belirli bir kalıbı vardır:
-Düzen
– Düzenin bozulması
– Kahramanla kötülerin çatışması
– Düzenin geri getirilmesi. Okur, bütün zorluklara, savaşımlara, tuzaklara karşın kahramanın başarıya ulaşacağını bilir ama yine de olaylar dizisini heyecanla izler. Bu yayınlarda, klâsik Yunan tiyatrosunda olduğu gibi iyi ile kötü (ki beyaz ve siyahla simgelenir) sürekli çatışır. Hayvan karakterler de çoğu kez insan özelliklerini taşır; düşünür ve konuşurlar (Ör. : Snoopy, Düldül). Çoğunlukla iyinin yanında yer alırlar.Görsel yanı zengin olan çizgi romanlar, metni iki tür yolla okura sunarlar: Pano ve konuşma balonları. Panolar resmin yanında veya altında yer alırlar; konu ve karakter tanıtımlarının, yer ve zaman bilgilerinin bulunduğu dikdörtgenlerdir. Resim içinde yer alan balonlarda ise, monolog, diyalog ya da düşünceler ifade edilir. Grafik öğeler yardımıyla konuşanın ses tonu, ritmi, yüksekliği ya da duygusal durumu okura iletilir. Ses taklitleri, yeni sözcükler, ünlem, soru işareti gibi özel işaretlerle kendine özgü, öyküye uygun söz dağarcıkları vardır (Tuncer, 2003, s.12).Çizgi roman, çocuklarla özdeşleştirilmesine karşın, her yaştan okura hitabeden bir özelliğe sahiptir. Ancak alışkanlıklarımızın, bu arada okuma alışkanlığının da kökeni çocukluktadır. Ünlü yazarımız ve Fuar onur konuğu olan Sn. Muzaffer İzgü, “çocuk okuru olmayan bir toplumun büyük okuru olmaz” (Pirlibeyoğlu, 2003, s.97) diyerek, okuma alışkanlığının çocukluktan geldiğini ima etmiştir.Çocuklar, çizgi romanları zorlama olmaksızın, zevkle okurlar.
Bu tercihin nedenlerini araştıracak olursak, şu saptamalara varırız: (Larrick, Tuncer 1993, ss. 51-52 içinde)
- Çizgi romanlar çocuğun hareket ve macera isteğini doyurmaktadır.
- Olaylar hızla gelişmekte olup, öyküler kısadır. Bu da çocuk açısından çabuk doyuma ulaşmak demektir.
- Okunmaları kolaydır. Okumayan veya yavaş okuyan çocuklar, resimlerden öyküyü izleyip, anlayabilirler.
- Çizgi romanların sağlanmaları kolaydır. Hemen her yerde satılırlar; fiyatları da kitaba göre ucuzdur.
- Çizgi roman okumak herkesin yaptığı bir şeydir. Çocuklar grup onayına önem verirler. Herkes çizgi roman okurken birinin okumaması, dolayısıyla “konu” dışında kalması, o kişinin dışlanmasına yol açabilir.
- Birçok çocuğun okuyacak başka bir şeyi yoktur veya çizgi romanlar kadar sürükleyici kitapların varlığından haberdar değildir.

Okuma alışkanlığının tanımında vurgulanan “okuma eyleminin zorlama olmaksızın yapılmasının yani bir zevk vermesi halinde alışkanlığa dönüştüğü” gerçeği, çizgi romanlarla birebir örtüşmektedir. Çünkü her çocuk, aradığı macerayı, gerilimi, başarıyı, heyecanı bulduğu çizgi romanları kendi isteğiyle ve zevkle okumaktadır. Üstelik çoğu kez yetişkinlerin karşı görüşlerine rağmen …Ülkemizde çizgi roman nedense hep dışlanan bir tür olmuştur. Bu yayınların çoğunlukla zararlarından, en azından yararsız olduklarından bahsedilmiş; ama bu savı kanıtlayacak kapsamlı bir araştırma yapılmamıştır.Buna karşın “kütüphanelere çizgi roman sağlanması halinde, okur sayısının artacağı ve çizgi romanı kısa sürede okuyup bitiren bir çocuğun, mutlaka okumak için etrafını çevreleyen kitaplara yöneleceği” teziyle yola çıktığımız bir araştırmada, çizgi romanın okuma alışkanlığına destek verdiği saptanmıştır: Kütüphanenin okur sayısı beklendiği gibi artmış; ödünç verilen kitap sayısında da geçmiş yıllara oranla çoğalma görülmüştür (Tuncer, 1980). Kuşkusuz, bu araştırmanın yinelenmesi ve daha kapsamlı yapılması, savı daha da kuvvetlendirecektir.Açıklanması gereken bir husus da, kütüphanelere sağlanan çizgi romanların mutlaka bir değerlendirme süzgecinden geçirilmesidir. Yani kitaplara uygulanan ölçütler, elbette bu yayınlara da uygulanacaktır. Piyasada iyi ve kötü kitaplar olduğu gibi, çizgi romanlar arasında da çocuk ruhuna, ihtiyacına, deneyimine uygun olmayanlar da vardır. Ancak çizgi romanlar hakkındaki olumsuz önyargıların artık aşılması gerekir.Bugün Batı Dünyası ve Uzak Doğu ülkeleri, çizgi romanları film veya çizgi film olarak dünya piyasasına sürmekte ve bu filmler büyük bir popülarite, bazen de “Oscar” ödülü kazanmaktadırlar. Ayrıca bu ülkelerde, çizgi romanlar okuma sorununu çözmekte kullanılmaktadır. Özellikle ABD, Almanya, İngiltere gibi ülkelerde eğitimde çizgi romanlar veya çizgi roman teknikleri kullanılmaktadır. Ana okullarında çocuklar çizgi roman kahramanları aracılığıyla hâyâl güçlerini işleterek öyküler anlatırken, ilk ve orta düzeydeki okullarda çizgi roman konu ve karakterleri toplum değerlerini bulmak için tartışılmakta; üniversite düzeyinde edebiyat ve fen derslerinde yer almaktadır. Ayrıca, çizgi romanı kendi amaçları için kullanan dini kurumlar, siyasi partiler, sanayi kuruluşları ve sosyal kurumlar da bulunmaktadır (Tuncer, 1993, ss.63-73).Çizgi romanların okuma alışkanlığındaki rolünden bahsederken, bu rolün “tutkunluk” haline dönüşmemesi gerektiğine de işaret etmek gerekir. Okuma, sadece çizgi romanlarla sınırlı kalıyorsa, kuşkusuz bu desteklenecek bir tutum değildir. Okuma alışkanlığının, eleştirel okuma alışkanlığına ulaşabilmesi için, kişinin farklı eserleri de okuması gerekir.Çocukta en fazla çizgi roman okuma yaşı 10 – 11 arasıdır (Tuncer, 1993, s.58 ) Her ne kadar daha küçük yaşlarda da çizgi romanı okuyan çocuklar varsa da, doruk noktası bu yaşlara isabet etmekte, 14 yaşından sonra giderek azalma eğilimi göstermektedir. Yetişkinlik çağında ise, çizgi roman, daha çok günlük stresten bir kaçış; ruhsal ve zihinsel bir dinlenme molası olarak yaş, eğitim düzeyi, meslek türü fark etmeksizin okunmaktadır.Çizgi roman tutkunu çocuğa yasaklama getirmek, okuma alışkanlığına da set çekmek demektir. Onun yerine, çocuğun okuduğu ve zevk aldığı türe bakarak, o türde kitapları, yavaş yavaş önüne sürmek, yani çok hassas dengeli bir “okuma rehberliği” yapmak gerekir. Burada ebeveynin, öğretmenin ve kütüphanecinin işbirliği içinde olması şarttır. Çocuklarla çizgi romanların içeriğini tartışmak, çocuklarda okuma materyali hakkında değer yargıları geliştirecektir (Tuncer, 1993, ss.61-62). Bir süre sonra çocuk, kitaplar dünyasında da zevk alınacak pek çok eser olduğunu anlayacak ve giderek daha çok kitap okumaya başlayacaktır.

Sonuç olarak, zengin görsel yapısı, heyecanlı, meraklı kurgusu, kahramanlarının olumlu nitelikleriyle sempati / empati yaratmaları, öykülerin kısalığıyla çabuk sonuca ulaştırmaları ve okunmalarının, elde edilmelerinin kolaylıkları, ama öncelikle zevk için okunmalarından ötürü, çizgi romanlar okuma alışkanlığında büyük pay sahibidirler. 21. yüzyılda, diğer çekici medya ortamları (internet, bilgisayar oyunları, TV gibi) arasında, çizgi romanların okuma alışkanlığı yaratmadaki öncü rolü, önemini bir kat daha arttırmaktadır.

KaynakçaBamberger, Richard (1990). Okuma Alışkanlığını Geliştirme. (Bengü Çapar, Çev.). Ankara: Kütüphaneler Genel Müdürlüğü.Pirlibeyoğlu, Meltem (2003). Bilgece. Aydın: Deniz Ofset.Tuncer, Nilüfer (1980). Çizgi Romanlar. Ankara İl Halk Kütüphanesi’nde Yapılan Bir Deneyim. Yayımlanmamış doçentlik tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara.Tuncer, Nilüfer (1993). Çizgi Roman ve Çocuk. İstanbul: Çocuk Vakfı.Tuncer, Nilüfer (2003). Çizgi Romanların Çekiciliği. Çoluk-Çocuk Dergisi, (Ocak) 22:12-13.Yılmaz, Bülent (1990). Okuma Alışkanlığı ve Yenimahalle İlçe Halk Kütüphanesi. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara.Yılmaz, Bülent (1993). Okuma Alışkanlığında Halk Kütüphanelerinin Rolü. Ankara: Kütüphaneler Genel Müdürlüğü.




Prof. Dr. Nilüfer Tuncer
Ankara Kız Lisesi'nden 1955 yılında mezun olan Nilüfer Tuncer, aynı yıl Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Kütüphanecilik Bölümü'ne girmiştir. Kütüphanecilik eğitimi yanında İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nün derslerini de alarak eğitimine devam eden Tuncer "1950-1955 yılları arasında yayımlanmış çeviri çocuk kitaplarının değerlendirilmesi" adlı bitirme tezi ile Mrs. Emily Dean ödülü alarak bu okuldan mezun olmuştur. 1959 yılında Ford Bursu'nu kazanarak, bir yıl eğitim ve bir yıl uygulama yapmak üzere ABD'de Illinois Üniversitesi Kütüphanecilik Bölümü'ne gitmiştir. 1960 yılında yüksek lisans derecesini alan Tuncer, New York'da farklı halk kütüphanelerinde bir yıl süreyle çalışmıştır. 1961 yılında Türkiye'ye dönüşünde İlhan Kum ile tanışan Nilüfer Tuncer, Hacettepe Çocuk Hastanesi Pediatri Kütüphanesi'nde müdür yardımcısı olarak çalışmaya başlar. 1968-1972 yılları arasında eşiyle birlikte tekrar ABD'ye giden Tuncer, Pittsburg Üninersitesi Kütüphanecilik Okulu'nda eğitimine devam eder. Tıp kütüphaneciliği konusunda bu üniversiteden sertifika alan Tuncer aynı zamanda kütüphane otomasyonu konusuyla da ilgilenir. 1972 yılında Türkiye'ye döndükten sonra, öğretim görevlisi olarak yeni kurulan Hacettepe Üniversitesi Kütüphanecilik, Dokümantasyon ve Enformasyon Bölümü'nde göreve başlar. 1974 yılında "1960-1972 yılları arasında Türkiye'de basılmış resimli kitaplar" adlı tezi ile doktorasını tamamlar. 1979-1981 yılları arasında Prof.Dr. İlhan Kum'un rahatsızlığı nedeniyle Bölüm Başkanlığı'nı vekaleten yürütür. 1980 yılında doçent olan Nilüfer Tuncer, Yüksek Öğrenim Kurumu'nun kurulması ile birlikte bu kurumun Yayın ve Dokümantasyon Daire Başkanı olarak kurumun Dokümantasyon Merkezinin kurucu başkanlığına atanır. 1988 yılında profesör olan Nilüfer Tuncer, eşinin Lefke Avrupa Üniversitesi'ne rektör olarak atanması nedeniyle 1996-1997 yılları arasında Kıbrısa gider ve bu süre zarfında Lefke Avrupa Üniversitesi'nin yeni kütüphane binasının planlanmasında danışmanlık yapar. 20 Mart 2004 tarihinde bölümüzden emekli olan Nilüfer Tuncer "Çocuk Edebiyatı" ve Çocuk Kütüphaneleri" derslerini vermiştir.






Prof. Dr. Nilüfer Tuncer'den Harry Potter Yorumu
Birdenbire çocukları TV’den, bilgisayar oyunlarından koparıp, yeniden okumaya döndüren –hem de 300-500 sayfalık ciltlerle- bu kitap dizisinin sihri ne? 1997 de İngiltere’de, 1999’da ülkemizde ilk baskısı yapılan, ama esas popülaritesini 2001 Nisan’ından itibaren YKY edisyonlarıyla yapan bu kitabın Türk çocuklarını da bu kadar etkilemesi, 422 bin gibi büyük bir sayıda basılıp, satış yapması bu dizinin büyüsünün geniş bir kitleyi etkilediğini göstermiyor mu?
Ama yetişkinlerin hepsi bu büyüye katılmıyor; gerek dünyada gerek ülkemizde Harry Potter’e karşı görüşler öne sürenler de var.
Önce bu dizinin çocukları neden böyle kapıp götürdüğünü ele alalım; ama öncelikle bu kitapların 10 yaş ve üstü çocuklar tarafından okunması gerektiğini vurgulayalım. Çünkü küçük çocuklar, hele okul öncesi çağı çocukları, hayal ile gerçeği ayırt edemezler. Eserdeki mizah da onların kavrayabileceği düzeyde değildir. Ayrıca eser onlara göre çok uzundur. Bizim çocuklarımız için ise yabancı sözcükler fazla gelebilir. Ama 10 yaşın üstündeki okul çocukları çoğunlukla İngilizce okudukları için, sözcüklerin okunmasında zorluk çekmeyebilirler.
A ) Dizinin en çekici yönü müthiş bir hayal gücü ile yazılmış olmasıdır. Bu dizi teknolojik bombardımandan bıkmış olan çocuklara farklı bir dünya getirmiştir: Gerçeğe benzeyen ama sihir ve büyünün geçerli olduğu bir dünya. Öyle ki cadılar okulu Hogwvarts’a gitmek için 9 _ garında kırmızı trene binilir; okulda şişman kadın portresine “parola” söylemeden kuleye girilemez; resimlerdeki ve fotoğraflardaki kişiler şato içinde gezmeye giderler; şatonun merdivenleri açılır-kapanır, yükselir, alçalır ve daha binlerce akıl almaz olaylar. Orijinal buluşlar arasında Quidditch gibi basketbol-hentbol-futbol karışımı, ama havada uçan süpürgeler üzerinde oynanan bir oyun var!
Günlük hayatın kalıplarından sıkılan çocuklar için ne büyük bir değişiklik!
B) Kitabın mükemmel kurgusu, her sayfada yeni bir heyecan yaratmakta; başlangıçta anlaşılmayan bir olay veya söz, ileriki sayfalarda anlam kazanmaktadır.
10 yaş ve üzeri çocuklar, macerayı, hareketi severler. Yazarın, çocukların ruhsal ihtiyaçlarını çok iyi bildiği anlaşılmaktadır.
C) Tema olarak, geleneksel masallardaki iyi-kötü çatışması ve sonuçta iyinin başarılı bulunması esas alınmıştır. Bunun yanında:
- Her insanda yetenekler ve gizli güçler vardır. Sadece henüz ortaya çıkmamıştır.
- Her insan değerlidir ve kendine güvenmelidir.
- İnsan gücünü, akıldan ve çalışmaktan almalıdır.
- Dostluk, sadakat önemli değerlerdir.
gibi alt temalar da sürekli işlenmektedir.
D) Karakterler:
Harry Potter’a verilen kişilik de alışılagelmişin dışındadır (yani yakışıklı prens değil); 11 yaşında, yetim, ezilmiş, gözlüklü, saçı başı dağınık, çelimsiz bir çocuk. Ama olaylar geliştikçe, Potter’ın gerçek karakteri ortaya çıkar: Cesur, dürüst, dostluğu önemseyen, sabırlı, sadık, özel yeteneklerini öğrendiği zaman bile kullanmamayı tercih eden, çözümlerde aklını ön plâna alan, sporda başarılı bir çocuk. Fakat ara sıra yaramazlık yapan; sık sık merakını gidermek için kuralların dışına çıkan; ara sıra da kendine eziyet edenlerden ufak intikamlar alan bir çocuk. Yani bir insan özelliklerini taşıyor.
Rowling: “Yetişkin dünyasının kalıplarından kaçıp, gerçek veya hayalî bir yerde güçlü olan çocuk fikri, beni çok cezp etti” diyerek eseri kaleme almasındaki motivasyonunu açıklıyor.
Diğer karakterlerin de belli amaçlarla kişilendirildiklerini görüyoruz: Ron: Dostluk, cesaret, beceri; Hermione: Akıl ve çalışkanlık, özellikle bilgiyi (sihir bile olsa) kitaplarda arama alışkanlığı; Prof. Dumbledore: bilgeliği, aklı; Prof. McGnogall: Disiplin ve dikkati simgeliyor. İri yarı, dev yapılı Hagrid ise beklenmedik şekilde duygusal ve saf.
Tabiî iyilerin karşısında çeşitli düzeyde kötüler de var: Harry’nin teyze, enişte ve kuzeni, Külkedisi’nin üvey anne ve kız kardeşlerini aratmıyor. Prof. Snape sinsiliği; Malfoy kıskançlığı, çekememezliği, hilekarlığı; Lord Voldemort ise kötülüğün doruğunu temsil ediyor.
Karakterlerin sergilediği tutumlar, evrensel nitelikte olduğundan isimler farklı, ortam farklı bile olsa, eser evrensel bir boyut kazanıyor.
E ) Üslup ve mizah
Eserin son derece akıcı ve sürükleyici bir üslubu vardır. Çevirisi de aslı kadar başarılıdır. Yazar, isimlerin seçiminde titiz davranarak oldukça araştırma yaptığını söylemektedir. Bazı sözcükler ise kendi uydurmasıdır. Quidditch, Muggle gibi.
Ayrıca, eserde çeşitli düzeylerde mizah vardır. 10 yaş ve üstü çocuğun kolayca kavrayabileceği bu mizah, yetişkinlere de hitab etmektedir. Örneğin; Dudley’in oburluğuna yapılan atıflar, 3. ciltte Mor Otobüs’ün (Hızır) süratle geçerken yoldaki lâmbaların, çöp kovalarının, evlerin dehşet içinde kaçışı; Ron’un kırık asasının neden olduğu olaylar; ev cini Dobby’nin iyilikleri (!); çok tanınmış ama aslında bir hiç olan Prof. Gilderoy Lockhart’ın beceriksizlikleri gibi.
Hemen her sayfada, bazen açıktan, bazen bıyık altından güldüren sahneler var. Bu da çocukların eğlenmesini, gülerek okumalarını sağlamaktadır.
Eleştirilere gelince :
A) En büyük eleştiri kitabın hayalî unsurlarının ağır basmasına gelmektedir. Yetişkinler, sorunların, sihir/büyü aracılığıyla çözülmesinin, çocukları yanlış yönlendireceğinden endişelenmektedir.
Burada yetişkinlerin çifte standart kullandıklarını belirtmek gerekir: Çocuklara yasaklanmak istenen sihir/büyü veya hayalcilik, yetişkin dünyasında yok mi? Fal, büyü, rüya yorumları nedir? Ayrıca masallar ve efsanelerde sihirle çözülen sorunlara neden itiraz edilmemektedir? Alice’de sihir yok mudur? Tam tersine sihir büyüler çocukların eğlenmesine yol açmaktadır.
B) Kitapta korkutucu öğeler olması bir diğer genel eleştiridir. Ancak psikologlar, çocukların, korkularıyla imajinasyon yoluyla baş etmelerini kullanılan bir psiko teknik olduğunu vurguluyorlar. Zaten bu eserleri 10 yaş üstü çocuklar okuyacağından bu tür olumsuzluklara kapılmadıklarını sanıyorum. Eğer çocuklar korksalardı, bu eserin dünya çapında bu denli okuyucusu olamazdı.
C) Kitapta şiddet öğeleri bulunduğu da yaygın eleştirilerden biridir. Örneğin Potter’in, teyze, enişte ve kuzeninin uyguladığı şiddet; Lord Voldemort ile Harry’nin karşılaştığı sahnelerdeki şiddet gibi.
Şiddet içeren sahneler vardır ama bu sadece bu eserde mi vardır? TV’de “Haberler” bile şiddet doludur. Eleştirilecekse tümü, hatta toplumun yapısı bile mercek altına alınmalıdır.
Ayrıca, şiddet sahnelerinin sonu, hep Potter’ın başarısıyla bitmektedir.
D) Harry Potter serisinin ticari bir amaçla ortaya çıkarıldığı ve dolayısıyla kültür emperyalizminin bir parçası olduğu görüşü de vardır. Dizi “Endüstriyel peri masalı” olarak adlandırılmaktadır. Yazar, kitabını 1997’de piyasaya sürerken herhalde bu kadar büyük bir başarı beklemiyordu. Dolayısıyla başlangıçta herhangi bir ticari amaç bulunduğunu sanmıyorum. Yazar kitabını yedi cilt olarak plânladığını (Harry 18 yaşına gelene kadar ki, okulun her yılına bir cilt denk gelecek şekilde) söylemektedir. Ancak, kitabın başarısı, bu konuda kazanç gören her kişi ve kuruluşu harekete geçirdi. İlk film çekildi; T-shirt, çıkartma, boya kitapları, hatıra eşyaları çılgın gibi satılmağa başlandı. Bu olayı Pokemon/Digimon dizisiyle karşılaştırırsak, en azından şunu söylememiz gerekir: Harry Potter’da, önce roman vardı, endüstrisi sonradan geldi. Diğerleri baştan öyle plânlanmıştı; romanları ise hiç olmadı.
E) Başlıca semavi dinlerden olan Hıristiyanlık ve Müslümanlık, sihir ve büyüyü kötü olarak nitelendirmekte ve “iyi” veya “kötü” büyücüler olamayacağını vurgulamaktadırlar. Özellikle ABD’de bazı kiliseler Harry Potter serisini aforoz etmiş durumdalar ve aile ile okullara, kitapların okutulmaması için baskı yapmaktadırlar.
Ancak din kitaplarının içerdiği öykülerin çoğunda da olağandışı olaylar yok mudur? Onların kabulünü beklerken, gerçekten de hayalî bir amaçla yazıldığını bildiğimiz bu kitaplar için bu telâş niye?
F) Ülkemizdeki eleştirilerin bir kısmı ise, bu eserin toplumumuza yabancı bir kültürü yansıttığı, isimlerin bile bu açıdan zor geleceği şeklindedir. Ancak, küreselleşen ve küçülen bir dünyada, çeşitli akımlara, onlardan uzak kalarak karşı koyamayız. Beğensek de beğenmesek de, yabancı kültürlerle tanışmak, iç içe olmak durumundayız. Zaten bunu kola, kot pantolondan TV’deki dizilere kadar yapmıyor muyuz? Tek çare ve çözüm: İyi kitap kötü kitabı kovar prensibinden hareketle, daha özgün daha yaratıcı, daha çekici yerli eserler yazmaktadır. O halde, yazarlarımıza hodri meydan!
Sonuç
Unutulmaması gereken nokta, hayal gücünün yaratıcılığı beslediğidir. Jules Verne’i anımsayalım. Onun hayalciliği olmasaydı, bugün aya gidilemezdi.
Yaratıcılık bireyleri bağımsız ve girişimci yapar.
toplumun gelişmesinde, çocukların iyi eğitilmesi yanında yaratıcılıklarının desteklenmesi de rol oynar.
Sözlerimi, bir öğrencinin Harry Potter’in eleştirisini yaparken yazdığı şu satırlarla bitirmek istiyorum:
“Yetişkinlerin bu konudaki olumsuz tavırları, çocukların hayal gücüne sahip olmamalarından kaynaklanıyor. Dünya gerçeklerini, belki de gereğinden fazla önemsiyorlar.”

Prof. Dr. Nilüfer TUNCER
Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi



images2ara.jpg
,
images1frf.jpg
,
16601clc.jpg


floknf3srs.jpg
,
okuyan3px3nrn.jpg
,
imageszqz.jpg
,
indirjgj.jpg



ZAMANGEZGİNİ
DERKİ;ÇOCUKLARIMIZA KİTAP VE ÇİZGİROMAN OKUMAYI SEVDİRELİM.
 
Son düzenleme:

ccahitkar

Onursal Üye
30 Eki 2010
4,805
2,618
metu
Kütüphane haftası bizim forumu yakından ilgilendiriyor.Bence Çizgi diyarı
herkese açık ve çok zengin kütüphane.Çocuklarımızda forum ile çizgi romanı sevmeye başladı.Açoklamalarınız için teşekkürler.
 

Roddy

Yeni Üye
4 Ağu 2012
67
55
Samsun
Arkadaşlar internnetten bi indirim sitesi varmı ? Kütüphanecilik Haftası . Bu hafta.
 

gurcansarı

Çeviri & Balonlama
10 Tem 2010
587
3,700
istanbul
ee arkadaşlar buluşuyormuyuz galatasaray lisesinin önünde? püfür püfür okuyalım çizgi romanlarımızı sefamız olsun.
 
Üst