Doğan Kardeş 1968 Sayı 086

Doktor Kim

Aktif Üye
17 Mar 2011
325
14,064
Doğan Kardeş 1968 Sayı 086
17 Haziran 1968
01ddd.jpg


Bu gün 17 Haziran 1968 Pazartesi tarihli 50 kuruşa satılan Doğan Kardeş'in 86. sayısını sizlerle paylaşıyorum sevgili çizgiroman severler..
Sunum olarak sizlere Doğan Kardeş dergisinde yayınlanan Nasrettin Hoca'nın çizeri Sedat Alkan ve öykülerini yazan Necdet Rüştü Efe beyefendilerden bahsedeceğim. Ama önce MISTIK imzalı Mustafa Eremektar'ı anmadan geçemeyeceğim. Herkese iyi okumalar dilerim.


Tabi sunumu okumak istemeyenler olabilir, nerede bu linkler diyenlere dengelenmiş ham tarama (özellikle sevgili Savok için) ve düzenlenmiş tarama linkleri ayrı ayrı olarak geliyor:


Doğan Kardeş 1968 Sayı 086 dengelenmiş ham tarama CBR 22Mb MEDIAFIRE:


Doğan Kardeş 1968 Sayı 086 düzenlenmiş tarama CBR 20Mb MEDIAFIRE:


MISTIK VE NASRETTİN HOCA,
Sevgili Mıstık Abi (Mustafa Eremektar) 2000 yılında aramızdan ayrılmıştı. Özellikle çocuklar için çok güzel işler yapmıştı.
İşte 60'lı yıllarda Miki dergisine (Pulhan yayınları) çizdiği Nasrettin Hoca serisinden bir örnek...
nasrettinmstkcopyqmq.jpg
,
mstkportre.jpg



NASREDDİN HOCA

Türk kültür tarihinin içinden kopup gelen kişilerden biri olan ve nüktedan ve esprili kişiliğiyle tanınan Nasreddin Hoca, çizgiroman tarihimiz boyunca sayısız çizere esin ve ilham kaynağı olmuştur. Kimi onun fıkralarını karelere aktarmış, kimi de onu yeni uyarlanmış ve yazılmış senaryolarında karakterize etmiştir.

Bunlar arasında en ön plana çıkanlar şöyle sıralanmıştır: 1955'de Küçük Afacan'da Vehip Sinan'dan alt yazılı ve bant formatındakı Nasrettin Hoca; 1956'da Şen Çocuk'da Abduş şeklinde imza atan Abdullah Turhan'ın Nasreddin Hoca; 1958'de Nasreddin Hoca ve Eşeği başlığıyla Resimlerle Hikayeler Dergisi'nde Mim Uykusuz, 1962 yılı başından itibaren Pulhan Yayınevi'nden çıkan Miki dergisinde Mıstık'ın çizdiği Nasrettin Hoca; Mayıs 1964'de ise Çocuk Haftası'nda Nasreddin Hoca; 1967'de Necdet Rüştü Efe'nin yazdığı ve Sedat Alkan'ın çizdiği Nasreddin Hoca; 1973'de Çocuk Yuvası dergisinde İbrahim Ersaraç'dan Nasrettin Hoca; 1975'de Bonanza, fasiküllerinde Mehmet Hamzaoğlu'ndan Nasreddin Hoca; 1978 sonunda Türkiye İş Bankası tarafından yayınlanan Kumbara'da Şenol Kirpikçioğlu'nun bant formatında çizdiği Nasrettin Hoca ve yine aynı dergide 1982'de Yüksel Ünsal'ın hazırladığı Nasreddin Hoca Bir Gün...; 1980 yılında Faik Sanağ'ın çıkardığı Çocuklara Armağan adlı kısa ömürlü dergideki Nasreddin Hoca; 1981'deki Can Kardeş sayfalarındaki Zarife Ceylan imzalı bir resimli anlatı formatındaki Nasreddin Hoca; yine aynı dergide Muhlis Kuzgun imzalı Nasreddin Hoca; 1980'lerin başında Alfa Yayınevi logolu Keloğlan dergisinde Mehmet Hamzaoğlu çizimli Nasreddin Hoca; 1985' de Erol Abasız'dan Nasreddin Hoca; 1992'de Kültür Bakanlığı Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü'nün çıkardığı Elma Şekeri adlı dergide Mustafa Şahin'den Nasreddin Hoca; 1990'da Pamuk Çocuk'da Bekir Sıtkı Turhan'dan Nasrettin Hoca; 1992'de Türkiye Çocuk'da Yurdagün Göker imzalı Nasrettin Hoca bantı; 1994' de Milliyet Çocuk ve 1995'de Yeni Şafak Gazetesinin verdiği Şafak Çocuk'da Bekir Sıtkı Turhan'dan Nasreddin Hoca; 1996'da Gökkuşağı dergisinde Yavuz Turhan'dan Nasreddin Hoca başlıklı pek çok çizgiroman ve bant çıkmıştır.
izgiromanansiklopedisi436.jpg

Bir sayfalık Nasreddin Hoca öykülerinden biri.

Ancak Nasreddin Hoca başlığını taşıyan sadece iki adet çizgiroman albümü basılmıştır, ilki 1959 yılında Selek Yayınevi tarafından çıkarılan, sunuş yazısını Aziz Nesin'in yazdığı ve Mim Uykusuz'un çizdiğidir. Albümde metinler sol sayfalarda yer alırken, çizgiroman sayfası şeklinde mizanpajı yapılmış kareler ise albümün sağ tarafındaki sayfalarda basılmıştır. Diğeri ise Bekir Sıtkı Turhan tarafından yazılıp çizilen ve Kültür Bakanlığı'nın çocuk kitapları dizisinden 1992'de basılan Nasrettin Hoca adlı iki albümlük seridir.
Sonradan uzun bir macerası da yayınlanacak olan Aliş ile Maviş adlı tek sayfalık mizahi bir çizgiroman hazırlamaya başlayan Sedat Alkan da derginin çizer kadrosuna katılmıştır. Alkan, sonraki sayılarda Bastı adlı bir köpeğin maceralarını işleyen bir bant; Keloğlan, Katibim (sonradan Katibim ile Turistcim, 1964 ortalarında ise sadece Turistcim olmuştur) ve Hakan adlı çalışmalarını hazırlamıştır.


Sedat ALKAN
107b.jpg

İŞTE ALKAN'IN YAŞAMINDAN KESİTLER;

Yeniden doğuş…
Ben ihtiyar Karikatürist Ressam Sedat Alkan. 1934 yılının 22 Nisan’ında Gebze’nin Cuma Köyü’nde dünyaya gelmişim. Yedi yaşıma kadar Gebze’de oturduk. Mollafenari Yolu’nun hemen başındaki üç katlı ahşap bir evde çocukluk yıllarım geçti. Evin sahibi ‘Pembe Teyze’ adında yaşlı bir Osmanlı hanımı idi.

Gebze’den çok yakın olan Hereke’ye taşınmak zorunda kaldık. Hereke’de Sümerbank Fabrikası vardı. Ablam ve abim orada çalışacaklardı. Ben de okula başlayacaktım. Öyle de oldu. Aradan yıllar geçti. Resme çok meraklıydım. Harp yılları ve fakirlik kağıt kalem almamı zorlaştırıyordu.
Hereke’de benim karikatür çizdiğimi bilmeyen yoktu. Her gün geçen posta trenlerine fabrika idare amiri Cevdet Yakup beyin emri ile tebeşirle devrik Demokrat Parti ileri gelenlerinin karikatürlerini çizerdim. Fabrika müdüründen tutun karakol amirine, nahiye müdürüne, belediye başkanına kadar her mevkide subaylar vekalet ediyor, tabi hayatta devam ediyordu.
Resim hocam beni hazırlıklarımla birlikte büyük, köklü bir resimli çocuk dergisi olan Türkiye Yayınevi’nin çıkardığı Çocuk Haftası dergisine gönderdi. İmtiyaz sahibi Tahsin Demirağ ,yazı işleri müdürü Oğuz Özdeş olan dergide çizmeye başladım. Haftada bir yayınlanan dergide ilk çizgi karakterlerim olan Aliş ile Maviş,i çiziyordum. Daha sonra aynı dergide “Bastı” adında bir köpek karakterinin komik maceralarını, “Tango ile Lingo” , “Katibim” “Turistcim” gibi birkaç çizgi karakterlerimin daha maceralarını çizdim. Çocuk Haftası mecmuasında benim çizgi karakterlerim olan Aliş ile Maviş tek sahifede biten esprili çizgilerdi.1966 yılına kadar devam ettim. 1967 de yine Türkiyemizin en büyük çocuk dergilerinden biri olan “Doğan Kardeş” mecmuasından bir teklif aldım. Çalışmalarımla birlikte yazı işleri müdürü Yavuz Herkmen beni davet etti.Anlaştık ve uzun yıllar devamlı hikayelerden ibaret Aliş ile Maviş’imi çizdim.Bu arada zamanın şair yazarı Necdet Rüştü Efe ‘nin manzum olarak yazdığı Nasrettin Hoca hikayelerini resimlemem istendi.Bunun için bir Nasrettin Hoca tipi bulmam lazımdı. Uzun çalışmalarım sonunda çizdiğim hoca tipini yazı işlerine takdim ettim, beğenildi ve resimlemeye başladım. Çocukların çok hoşuna gitmiş olacak ki Nasrettin Hoca çizgilerime uzun yıllar devam ettim.
06pyp.jpg



Doğan kardeş ve yavru fil Mohini
img20121121110043.jpg


Elime kağıt kalem alıp camda oluşan bu şekli çizmeye başladım. Sonra kâğıdı çatlak camın üzerine koyup çizmeyi denedim. Odamızdaki bu çatlak cam yerine yenisi takılıncaya kadar çizmeyi sürdürdüm. Bu vesile ile elim portre adam çizmeye alışmıştı. Çok uzun yıllar sonra, o çatlayan cam çizgilerinin oluşturduğu erkek profilini andıran çizgilerin tıpkı profilden Atatürk’e benzediğini anladım. Yıllardır resim ve karikatür çiziyorum. Hiçbir akademik öğrenimim yok. Tabir-i caiz ise “hilkat akademisi” mezunuyum diyebilirim. Tabi kabiliyet de önemli, önemli olan Allah vergisi. Bu arada akademileri ve öğrenim müesseselerini önemsemiyor değilim. Tabi ki; okul ve eğitim çok önemli. Rahmetli resim hocam Atıf Saynaç’a “Hocam akademi veya dengi bir okuldan diplomam yok. Bana kim iş verir! Her işte diploma soruyorlar.” demiştim. O da elime kâğıt kalem vererek “Gel şuraya bir el, şuraya da bir at resmi çiz bakalım.” dedi. Söylediğini yaptım, kâğıda bir el ile bir at resmi çizdim. Hocam kâğıttaki çizgilerimin üzerine başparmağını basarak “İşte böyle oğlum, bir gün gelecek kişi isterse Oxford Üniversitesi’ni isterse Michigan’ı bitirsin! Elinde dört tane diploması bile olsa, yönetim senin diplomalarına değil yaptığın işe, becerine önem verecek.” demişti. Hocam haklı çıktı. Bu gün dediklerinin aynısı geçerli. Şakacı hocam beni teselli için bir de yarı uyduruk, yarı doğru kendine özgü espri yapmış, oğlum “Akademi demek sağında odun deposu, solunda kömür deposu içinde asker kaçağı olan bir okul.” demişti. Gülüşmüştük. O zamanlar güzel sanatlar akademisi İstanbul Fındıklı semtinde hakikaten sağında, solunda kömür ve odun depoları olan bir okuldu. Asker kaçağı meselesine gelince izahı çok acı, komik ve isabetli idi. Çünkü askere gitmek istemeyen, tecil ettirerek kaytaran zengin çocuklarının tercihi idi.

Ben zamanında kırık bir cam parçasını kendime resim hocası yaparak yetiştim. Asfalt yollara kırmızı kiremit veya kömür parçaları ile resimler çizerek mesleğimi ilerlettim. Bugün özel ve devlet sanat okulları var. Öğrencilerin kâğıt, kalem, boya, tual, fırça gibi resim yapmak için ne lazımsa alacak maddi güçleri olan aileleri var. Öyle olduğu halde 60 senedir bir tane Cemal Nadir, Sururi ve Ramiz gibi karikatür veya resim üstatları gelmedi. Senesini tam hatırlayamadığım bir yıldı. Zamanın Hindistan Başbakanı Nehru Türk çocuklarına yavru fil hediye etmeye karar vermiş ve fili Türkiye’ye göndermişti. Yavru fil daha Türkiye’ye gelmeden Türk çocukları ona bir isim vermişti bile. Yavru file Mohini diyeceklerdi. Yine aynı yıllarda İstanbul’da yayınlanan büyük bir çocuk dergisi vardı. “Doğan Kardeş” isimli bu güzel çocuk mecmuasını, Yapı Kredi Bankası kurucularından Kazım Taşkent adında bir zat çıkarıyordu. Anlattıklarına göre Kazım Taşkent’in İsviçre’de okuyan Doğan isimli bir çocuğu okuldaki sınıfı ile birlikte gittikleri kır gezisi sırasında toprak kayması sonucu yaşamını yitirmiş. Kazım Taşkent çocuğunun anısını yaşatmak için “Doğan Kardeş” isimli bir çocuk mecmuası çıkarmaya karar vermiş. Mecmua 1945 yılında yayına başlamış.

İşte bu Doğan Kardeş mecmuası yavru fil Mohini’yi karşılama karikatür yarışması düzenlemişti. Ben de yarışmaya katıldım. Bana altın uçlu bir dolma kalem ve birkaç hediye vermişlerdi. O gün bugündür karikatür çizer ve illüstrasyon resim yaparım.

Ben de kömür-kiremit parçalarıyla fabrikanın asfalt yollarına çiziştirip duruyordum. Fabrika müdürü iyi bir insandı. Bendeki kabiliyeti görmüş olacaktı ki –aynı zamanda mereklı biri olduğu içi- beni yanına çağırdı. Korka korka gittim tabi ama korktuğum gibi olmadı. Bana yolları çizgilerle kirletmememi, kağıt kalem alacağını söyledi ve aldı da.

1950’lerde ‘Doğan Kardeş’ isminde bir haftalık çocuk dergisi Hindistan Başbakanı Nehru tarafından Türk çocuklarına hediye edilmek üzere yavru bir fil göndermeye karar verdiği için çocuklar arasında bir karikatür yarışması düzenlemişti. Konu yavru fili karşılama şenlikleriydi. Ben de bir karikatür ve dereceye girdim. 14 yaşlarında idim.

Yıllar sonra Doğan Kardeş’ten bir mektup geldi. Çalışmalarımla birlikte beni bekliyorlardı. Fakat ben çalışmalarımla birlikte İstanbul’a yine aynı yıllarda yayınlanan çok güzel bir çocuk dergisi olan ‘Çocuk Haftası’ dergisine başvurdum. Orada senelerce çizerlik yaptım. Hatta benim tiplerim olan ‘Aliş ile Maviş’ adlı çocuk kahramanlarımı çocuk haftası dergisinde tasarladım ve maceralarını devamlı çizdim.

Daha sonra Doğan Kardeş mecmuasında Aliş-Maviş ve yeni çizdiğim tiplerim olan Katibim, Tango ile Lingo, Nasrettin Hoca vs. gibi karakterlerim oldu. Bu çizimlerle çizerlik hayatıma devam ettim.

1972 yılında Sümerbank Hereke İpek ve Yün Halı Fabrikası’nda desinatörlük olarak uzun yıllar çalıştım. Türk süslemesi, Tezyinat üzerine erbap Türkiye’de üç kişi varsa biri de benim diyebilirim. Analar neler doğuruyor. Muhakkak biri vardır fakat biri benim. Türk süslemesi üzerine çok iddialıyım.

Sümerbank’tan 1981’in sonlarında emekli oldum. Daha da çalışabilirdim, gençtim fakat askeri darbe beni bitirdi. İş zevki kalmadı. Kaos ve korku her yanı sarmış, herkes birbirine şüpheyle bakıyor, tatsız bir dönem sürüyordu…

Uzun yıllar içime kapanık kaldım. Siz, bedbinlik, umutsuzluk, koyu karamsarlık nedir bilir misiniz bilmem ama bilmenizi de istemem. Çok zor.

Benim bu halim Mayıs 2012’nin sonlarına doğru Demokrat Gebze Gazetesi sahibi Murat Dağdeviren’i tanıyana kadar sürdü. Genç, dinamik, sanatsever, aynı zamanda içinde insan sevgisi dopdolu birisi. Bana önem verdi, ilgi gösterdi. Çalışmam için bana masa verdi. Kağıt kalem verdi. En önemlisi dedesi yaşındaki bütün umudunu kaybetmiş bu yaşlı karikatüriste yaşama gücü verdi. Ben Demokrat Gebze Gazetesi’ne çok güzel eserler çizerek borcumu ödemeye çalışacağım.

Sonbaharın çoktan geçip kışın sonuna geldiğimi biliyorum. Ben artık beklemelerdeyim ama Murat Dağdeviren’in başarılarına sağlık ve esenlikle devam edeceğine inanıyorum…

170.jpg
21 Kasım 2012





Necdet Rüştü Efe (Ne yazık ki buraya koymak için resmini bütün aramalarıma karşın bulamadım.)
(1900 - 24 Eylül 1969): Şair. İstanbul'da doğdu. Vefa Lisesini bitirdi. İstanbul Tıp Fakültesinde üç yıl okudu. Bankalarda ve sigorta şirketlerinde çalıştı.
Basın Yayın Genel Müdürlüğünde şube müdürlüğü (1953-1960) ve serbest gazetecilik yaptı. Mizah dergilerinde hece ve aruzla şiirleri ve yazıları çıktı. Cımbız ve Yalçın Tevfik imzalarını da kullanmıştır.

Şiirleri: Âhenk (1920), Bir Damla Gözyaşı (1924), Gazinin Destanı (1929), Yurdum ve Sevgilim (1934), Bahçe (1939), 23 Nisan Şiirleri (1943), Mecnun Gibi (Aşk şiirleri, 1953). Romanları: Aşkın Gözü (Manzum roman, 1925), Yürekler Acısı (1937), Çadır Fahişesi (1954). Zavallı Kadınlar (1938). Hikâyeleri: Gönül Masalları (Manzum hikâyeler, 1950). Oyunları: Kadın Asker Olursa (Manzum 37 kısa oyun, 1928), Altın Bilezik (Çocuk oyunu, 1947). Derlemeleri: Türk Nüktecileri (1968. Kendi hayat hikâyesi de yer alır). Çocuk kitapları: Türk Çocuklarının Ülküleri (1934), Kırmızı Bereli Kız (1963), Salla Kuyruğunu Söyle Buyruğunu (1963), Nasrettin Hoca (Şiirler, 1964), Amerika'dan Mektup (2. bs., 1980), Fırtınalı Bir Gün (2. bs., 1986).

MAZİ

Duyduğumuz anda yüzümüze yerleşen tebessümü gizleyemediğimiz, kalbimizi dolduran, duygularımızı canlandıran, anılarımızı tazeleyen ve her defasında dans etme isteği yaratan kendi dilimizden kendi kültürümüzden, bizden bir şarkı…… Hüznün mağrur hali… “Mazi”…..

İncesaz'ın 2005 yılında çıkardığı albüme isim olan, 1970'lerde Esin Engin'in de yorumlayarak bize tekrar sevdirdiği şarkının sözleri Necdet Rüştü Efe Tara’ya aittir. 1928 yılında Necip Celal Andel tarafından bestelenen ve ilk Türk tangosu olan eser, 1932'de dönemin ünlü seslerinden Seyyan Hanım tarafından plağa okunarak ilk kez yorumlanmıştır. Şarkının sözleri de şöyle:

ben de gönül çektim eskiden
yandı hayatım bu sevgiden
anladım ki bir aşka bedel
gençliğimmiş elimden giden

önünde ben geldim de dize
yâr olmadı bu kimse bize
en nihâyet düşüp can verdim
gözündeki yeşil denize

sarmadımsa da belden, geçmedim bu emelden
bir hazîn maceradır, onu aldılar elden
başkasına yâr oldu, eller bahtiyâr oldu
gönlüm hep baştan başa virân bir diyâr oldu

mâzî kalbimde bir yaradır
bahtım saçlarımdan karadır
beni zaman zaman ağlatan
işte bu hazîn hâtıradır

ne göğsünde uyuttu beni
ne bûseyle avuttu beni
geçti ardından uzun yıllar
o kadın da unuttu beni


Delilik ayrıcalığı...
Sirkeci'de Necdet Rüştü Efe ile karsılaşır.Ayaküstü konuşurlarken Neyzen Tevfik,cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün diktatörlüğünden söz etmeye baslar.Necdet Rüştü,dönemin her taşın altından çıkan polislerinden birinin köse başında durup kendilerine kulak kabarttığını görünce tedirgin olur,kısa kesmeye çalışır.O sırada polis bıyık altından gülümseyerek yanlarından uzaklaşır.Olup bitenler Neyzen'in gözlerinden kaçmamıştır.

--Polisten korktun değil mi?Bana bir şey yapamaz,çünkü ben deliyim.Bu yüzden dokunulmazlığım var.Fakat bu delilik imtiyazını kazanıp içimi rahat dökebilmek için neler çektim,bilemezsin.


Türk Sanat Müziği Şarkısı
Makamı : Nihâvend
Güftekârı : Mehmet ERBULAN
Bestekârı : Necdet Rüştü EFE
Y ü z ü m e B a k m a Ö y l e

Batan gün kana benziyor
Ocak 16, 2010 | Kategori: Türk Sanat Müziği Şarkı Sözleri
BESTE Sadettin KAYNAK
GÜFTE Necdet Rüştü EFE
MAKAM Muhayyer

Batan gün kana benziyor
Yaralı cana benziyor
Esmerim vay, vay
Ah ediyor bir gül için
O bülbül bana benziyor
Vay benim garib gönlüm
Gece kapladı her yeri
Keder sardı dereleri
Esmerim vay, vay
Düşman değil sevda açtı
Sinemdeki yareleri
Vay benim garib gönlüm
Rahatça bir dem olaydım
Yarana merhem olayım
Esmerim vay, vay
Kurtulurdum daha çabuk
Aşıklar merhem olaydı.



Necdet Rüştü Efe Cumhuriyet Bayramı Şiiri

Gündüz herkes neşeli,
Şenlik olur akşamı.
Bayramların güzeli,
Cumhuriyet Bayramı.

Her bayramla bir tutmam,
Bu bayram, büyük bayram.
Yurtta üç gece, üç gün,
Eğlence var, şenlik var.
Işıklar yanar bütün
Dalgalanır bayraklar.
Her bayramla bir tutmam,
Bu bayram, büyük bayram
Necdet Rüştü Efe



Dinlendi başım dün gece bir parça dizinde

ferah-fezâ makamında, hatrı sayılır bir eser. güfte necdet rüştü efe'ye, beste ise ismail hakkı bey'e ait. umut akyürek'i sevmeyen bir şahsiyet de olsanız, bu parçayı yorumlayışını beğenmeniz olası. çünkü eser güzel, çünkü eser hârikulade, söz konusu hatunun sesi de uygun düşmüştür makama.
parçanın sözlerini de yazayım ki tam olsun, hayat bayram olsun:

dinlendi başım dün gece bir parça dizinde
bir gözleri ahu ki tamam onsekizinde
anmıştı gönül aşkını yıllarca izinde
bir gözleri ahu ki tamam onsekizinde

kam almak için gençliğimin sevgi çağından
diz çöktüm o gün o yerlere öptüm ayağından
aşkın bütün sihrini içtim dudağından
bir gözleri ahu ki tamam on sekizinde

14djd.jpg
Düzenlenmiş Tarama

09zsz.jpg
Dengelenmiş Ham Tarama

04z1.jpg


alaska698crcbnb.jpg

ZAMANGEZGİNİ
BAYHUN ÖNTÜRK
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

abartman

Onursal Üye
13 Ocak 2011
1,998
11,871
Bu güne kadar çizgiroman forumlarında yapılmış en ayrıntılı paylaşımı sorarlarsa verilebilecek bir yanıtımız var vartık. Üstelik kolay kırılmayacak bir rekor olduğunu düşünüyorum yukarda yazdığın satırların. Eksik gedik kalmamacasına Nasrettin Hoca'yı kemale de erdirmiş buyunuyorsun. Arşivlik sunumun için teşekkürler Zamangezgini...
 

Tarantula

Onursal Üye
9 Ağu 2010
663
2,941
Teşekkürler Sevgili ZamanGezgini.

Çizgi, müzik, mizah, tarih, anı, şiir, beste dolu bu mesaj herhalde hayatın aslında bir bütün olduğunu ve insana dair her şeyin önemli, takip edilir olduğunu bize bir kez daha gösterdi ve yaşattı.
 

cngz1

Aktif Üye
3 Ara 2011
392
9,657
İstanbul
Dolu Dolu paylaşım Mazi kalbimde yaradır müzik ziyafetiyle indirmek tadına doyulmuyor. Teşekkürler Zamangezgini
 
12 Şub 2010
15,006
543,640
Tüm sunumların güzel ve detaylı

Ama buna bir başka emek vermişsin dostum

Ne kadar zaman verdiğini ise söylemene bile gerek yok

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum
 

baybora

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
16 Şub 2012
892
4,652
İzmir
Bu kadar bayağı zaman ve çaba isteyen sunumlarınızdaki tanıtım çalışmalarınız her paylaştığınız kitabın içinde yer alıyor. Yalnız benim bir düşüncem var. Yapılan bu kadar güzel her yerde bulunamayacak bunun gibi tanıtımlarınızı bir başka başlık altında sitemizin uygun bir yerinde toplarsanız mükemmel bir arşiv olur. Bu fikrim de bir sürü size iş çıkarır, ama örneğin yukarıdaki Doğan Kardeş'in herhangi bir sayısı olan 86. sayıdaki tanıtımını yaptığınız birçok değerli kişilik ve bilgi kaybolmasa da kimsenin dikkatini çekmeden orada gizli kalacak.
Tüm çabalarınız ve güzel eserleriniz için ayrıca teşekkür eder, iyi günler dilerim.
 

büyük beyaz

Yönetici
Çeviri & Balonlama
E-Dergi Takımı
17 Ağu 2009
17,730
43,945
denize sıfır
Bu seri tamamlanınca ciltleme yaptıracağım bir kopya da zamangezgini'ne armağanımız olacak.Teşekkürler sevgili dostum.:)
 

Doktor Kim

Aktif Üye
17 Mar 2011
325
14,064
Fazlası göz çıkarmaz derler.

Bu seri tamamlanınca ciltleme yaptıracağım bir kopya da zamangezgini'ne armağanımız olacak.Teşekkürler sevgili dostum.:)

Sevgili dostum;130'luk serinin tamamı bende var,hemde birçoğu 2,3 adet olmak üzere. Ama ciltli olarak tabi isterim. Fazlası göz çıkarmaz derler.
 

figor

Kıdemli Üye
21 Tem 2010
164
58
Değerli çalışmanızdan çok faydalandım,bilgilendim.Çocukluğumun çizgi karakterleri ve onların çizerleri hakkında verdiğiniz bilgiler çok makbule geçti.Videolarınızla maziye geri döndüm.
Çok teşekkür ederim.
 
Üst