Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
24 Haziran Ve Günler Yürümeye Başladı, Müzikli Resimli Edebiyat Takvimi
Ida LUPINO (d. 1918)
Ünlü bir İngiliz komedi oyuncusu olan Stanley Lupino'nun kızıdır. Ida
Lupino, artık bu filim diyarından bir daha ayrılamamıştır.
Baş rolü oynadığı başarılı filimlerinden bazılarını şöyle sıralıyabiliriz: Ne-
şeli Desperado (1936), Sanatçılar ve Modeller (1937), Şerlok Holmes’in
Maceraları (1939), Deniz Kurdu (1941), Sevdiğim Adam (1946), Tehlikeli
Zemin (1951), Jennifer (1954), Şehir Uyurken (1956).
Ida Lupino aynı zamanda filim yönetmenliği yapmıştır. Böylece, Hollywood'-
un tek kadın yönetmeni olarak da ün yapan Lupino'nun bir kaç yapıtı şudur : Cüretkâr (1950), Korkma (1950), Oto Stopcu (1953), Melekler’le Dertteyim (1966).
Lupino, ayrıca, Dokunulmazlar, Yürüyen Tabanca, GE Tiyatrosu ve Kraft Ti-
yatrosu adlı TV programlarını da yönetmiştir.
(Ara Güler)
Sergi kitabından alınmış olan bu biyografi notları bizzat fotoğraf sanatçısı Ara Güler tarafından ya fotoğrafı çektiği tahrihte, ya da sergiyi açtığı tarihte (1975) yazılmış olmalı. Çünkü anlaşılacağı gibi güncel değiller. İmlâsına dokunulmadan aktarıldı.
Şaka ile karışık gerçekler ve şaka ile karışık espriler: Şeytanın Sözlüğü'nden :d
açmaz, Prensip sahibi olmanın getirisi.
adalet, i. Bağlılığı, hizmetleri ve ödediği vergiler karşılığında devletin vatandaşa sattığı katkılı bir meta.
adanmışlık, i. Hafif ölçekli bir akıl hastalığı. Çeşitli nedenleri olabilir; örneğin aşktaki adanmışlılığa kan fazlalığı, dindekineyse kronik hazımsızlık yol açar.
ağız, i. Erkekte, ruhun giriş kapısı; kadında, yüreğin çıkış kapısı.
Antipati, a. Dostumuzun dostunun bizde uyandırdığı his.
Aşk, a. Evlilik yoluyla tedavi edilebilen geçici bir delilik.
Deli, s. İleri derecede bir zihinsel bağımsızlığa ulaşmış; uyumlu insanların kendi kendilerini gözlemleyerek saptadıkları düşünce, konuşma ve eylem standartlarına uymayan; çoğunluğa ters düşen; kısaca, alışılmamış. İnsanların deli olduğuna karar veren görevlilerin kendilerinin akıllı olduklarına dair kanıt göstermekten aciz olduklarına dikkat edilmelidir. Huzurunuzdaki bu (şerefli) leksikografın kendi akıllılığına inancı, memleketteki herhangi bir tımarhanenin herhangi bir sakininin bu yöndeki inancından farklı değildir; oysa nereden bilecek ki, belki de yeteneklerini koştuğunu sandığı bu yüce işle uğraşmak yerine, gerçekte bir tımarhanenin parmaklıklarına ellerini vurarak kendisinin Noah Webster olduğunu iddia etmekte ve birçok düşüncesiz izleyiciyi masumca eğlendirmektedir.
aydınlanma, i. Hayatın geç bir aşamasında, budalanın teki olduğunuzu keşfetmek.
aziz, i. Ölmüş bir günahkârın gözden geçirilip rötuşlanmış hali.
baba, i. Henüz avlanmayı öğrenemediğimiz dönemde hayatta kalmamızı sağlamak için doğanın tedarik ettiği levazım subayı.
Bağnaz, s. Katılmadığınız bir fikre inatla ve hararetle bağlı kimse.
başkan, i. Siyasi haydutlardan oluşan bir partinin liderleri tarafından, ganimeti aralarında paylaştırması amacıyla seçilmiş geçici bir şef.
Başpiskopos, a. Piskopostan bir birim daha kutsal olan bir kilise büyüğü.
beceri, i. Aptallarda zekâ yerine geçen şey.
beyaz yalan, i. Henüz tecrübe kazanıp olgunlaşmamış yalan. Müzmin bir yalancının hakikate en çok yaklaştığı nokta; tuhaf yörüngesinin yerberisi.
Cehennem, a. Rahmetli leksikograf Noah Webster’in ikametgâhı.
Ceset, a. Başkalarının merakına karşı uygar bir kişinin gösterebileceği en yüksek kayıtsızlığı gösteren kişi. cumhuriyet, i. Parasını ödeyebilecek olan herkese eşit adaletin uygulandığı bir yönetim biçimi.
Düşman, a. Size bir yardımı dokunmuş ve karşılığını vermenin şu anda işinize gelmediği içten pazarlıklı bir hergele. Askerî işlerde, en kötü niyetleri ve en hain emelleri besleyen bir grup insan.
Düşmanlık, a. Dünyadaki nüfus fazlalığının anlamlarından dikkat çekici derecede keskin ve oldukça özel bir uygulaması olan bir tanesi. Düşmanlık, aktif düşmanlık ve pasif düşmanlık olarak ikiye ayrılır; birincisi, bir kadının diğer bayan arkadaşlarına beslediği hisler, ikincisi ise diğer bütün kadınlara karşı beslediği hislerdir.
Ecnebi, s. Bizimkinden farklı ve daha değersiz bir ülkeye ait olan.
ekonomi, i. İhtiyacınız olmayan bir fıçı viskiyi, bakmaya gücünüzün yetmediği bir ineğin fiyatına satın almak. Finans, a. Gelirleri ve kaynakları idarecinin çıkarlarına en uygun bir şekilde idare etme sanatı ve bilimi. Gelecek, a. İşlerimizin rast gittiği, dostlarımızın sahici olduğu ve mutluluğumuzun garanti olduğu zaman parçası. Gırtlak, a. Erkekte, kalbe giden yol; kadında, kalbin dertlerini boşalttığı atık borusu.
Gürültü, a. Uygarlığın en önemli ürünü ve ayırt edici işareti.
İnanç, a. Eşi menendi olmayan şeyler hakkında bilmeden konuşan bir insanın söylediklerinin bir kanıt olmadan kabul edilmesi.
İttifak, a. Uluslararası politikada, ellerini birbirlerinin cebine bağımsız olarak bir üçüncüyü tokatlayamayacak kadar derinlemesine daldırmış iki hırsızın ortaklığı.
mevduat, i. Bir bankayı mali açıdan desteklemek için yapılan katkı.
korsan, i. Deniz siyasetçisi.
Kasvet, a. Zenci halk ozanının, gazetenin mizah bölümünün, cennet umudunun ve şeytanın sözlüğünün yarattığı ruh hali.
Yazmaktan yoruldum, beğenenler bu sözlüğü ve diğer kitaplarını edinebilirler
Ken Parker'in "Öncüler" ve/veya Asker Hikayeleri" adlı sayısı da Ambrose Bierce'in öykülerinden uyarlanmıştır.
Bu arada 1954'te metro çalışmaları başlamış ama...
Bir de söylemeden duramadım madem o kadar güzel, niye o kadar
az ışık kullandın ustacım, hıı? Komiser Külyutmaz
Sevgili Yeryüzü'nün alıntıladığı Şeytan Sözlüğü'nü daha önce duymamıştım. Bizde 19. yüz yılın sonlarında (1896) yayınlanan Ali beyin Lehçet'ül Hakayık kitabıyla aynı dönemlerde yazılmış. O kitaptan da birkaç örnek verelim:
--Alıntı--
Af:Güzel intikam
Aferin:Ucuz ihsan(iyilik)
Alim: Bir şey bilmediğini bilen
Balkon: Aşık tüneği
Barbar: Barutu icad edemeyenler
Batıl inanç: Zihin kanseri
Cesaret: Korktuğunu belli etmemek
Cüce: Bazı büyük adamların yakından görünüşü
Diken: Gül bekçisi
Dost: Bize yardıma hazır zannetiğimiz kişi
Falcı: İstediğimizi söyleyen
Haydut: Dağ bankeri
İhtiyarlık: Delilik ettirmeyi arzu ettiren yaş
İnsan ömrü: Dönüş bileti satılmayan yolculuk
İnşallah: Nezaketle verilen red cevabı
Kefen: Moda dergilerine müracaat edilmeden dikilen elbise
Kibir: Ahmakların vekarı
Kitap: Fikirler,düşünceler kutusu
Kurşun: Muharebe şekerlemesi
Lisan: Çok uzağı vuran silah
Maharet: Çamur içinde para toplayıp ellerini kirletmemek
Mahkeme: Adalet pişirilen yer
Mecnun: Bizim gibi düşünmeyen
Saadet: Başkalarının bahtiyar olmasına çalışma
Saçma: Daima karşımızdakinin fikri
Sancak: Vatana giydirilen en güzel kaftan
Sır: Buharlaşan hakikat
Şair: Söz kantarcısı
Şiir: Darası alınmış söz
Timsah: Tohuma kaçmış kertenkele
Top: Medeniyetin son sözü
Vakit: Adamına göre en ucuz veya en pahalı meta
Of ki off!
İşte bu; uzak medeniyetlerde de olsa
beyin dediğimiz o düşünce kutusunun
marifetleri ne çok benzer imiş.
Sağol sevgili üstadım, muhabbetimizin de tadı damağımızda kaldı,
en kısa zamanda güzel bir buluşma dileğiyle...