Doktor Kim
Aktif Üye
- 17 Mar 2011
- 325
- 14,122
Herbert George Wells // The War of the Worlds
Dünyaların Savaşı – H.G. Wells İmzalı Bir Bilimkurgu Klasiği
“Fakat boş değillerse, bu Dünyalarda kimler yaşıyor? Dünyanın efendileri biz miyiz, yoksa onlar mı? Ve her şey insan için nasıl yaratılmış olabilir?”
Kepler (Melankolinin Anatomisi’nden alıntı)
Yazar, kalemiyle yolculuk eder. Dünyanın, kâinatın yahut bilinmezin sınırlarında dolaşabilir. Yazar, kalemiyle geçmişin sırlarını, çağının gerçeklerini yahut geleceğin bilinmezlerini okurlarıyla paylaşır. Yazar, kalemiyle bambaşka dünyalar yaratır, okurunun tasavvurunda devrimler yapabilir. Ve kalemiyle bilinmezi deşebilme cesaretini gösteren yazarlar, okurları üzerinde en büyük tesiri bırakabilenlerdir.
“Bilimkurgunun Babası” unvanına sahip Herbert George Wells, on dokuzuncu yüzyılın son on yılında kaleme almış olduğu pek çok eserle, okurunun tasavvurunu derinden etkilemeyi başarmış yazarlardandır. Oldukça yoksul bir aileden gelen H.G. Wells’in bilime karşı duyduğu merak küçük yaşlarda başlamış, ancak ailesine yardım edebilmek için çalışmak zorunda kalmış ve yalnızca kitaplarından oluşan küçük dünyasından ayrılarak, uzun bir müddet çıraklık ve stajyer öğretmenlik yapmıştır. Ancak bir süre sonra kazandığı burs sayesinde eğitimine devam etme şansı kazanmış, bu sayede ünlü biyolog T.H. Huxley’in yanında eğitim görmüş ve zooloji diploması almaya hak kazanmıştır. H.G. Wells belki de, edebiyat alanında çığır açan ve 1898 senesinde kitap olarak basılan “Dünyaların Savaşı” adlı eserinde, “bilinmezi deşebilme cesaretine”, başka dünyaları ve var olması muhtemel başka organizmaları tahayyül edebilme yeteneğine, almış olduğu bu eğitim sayesinde sahip olabilmiştir.
Dünyaların Savaşı, insanoğlunun belki de asırlar boyunca en çok merak ettiği ve yanıtını aradığı sorularla ilgilenmiştir: Yaşamın mümkün olduğu tek yer, Dünya gezegeni midir? İnsanoğlu kâinatta yalnız mıdır? Uzayda insandan başka akıllı yaratıklar var mıdır?
Wells ünlü eserinde, yanıtı günümüzde dahi merak edilen bu sorulardan yola çıkarak, on dokuzuncu yüzyılın sonlarında Dünya’nın Marslılar tarafından istila edilişini kurgular. Birinci kitap (Marslıların Gelişi), felsefe alanında eserler verdiği bilinen anlatıcının, Ottershaw’daki gözlemevinde bulunan arkadaşı Ogilvy ile birlikte, Mars’ın yüzeyindeki patlamaları teleskopla seyretmesiyle başlar. Daha sonra, anlatıcının evinin yakınlarında yer alan Horsell Otlağı’na düşen bir “meteor”, yöre halkını oldukça meraklandırır. İlk etapta meteor olduğu zannedilen bu tuhaf kütlenin, daha sonra silindir biçiminde bir yapı olduğu ve içinden birtakım canlılara ait olabilecek sesler geldiği anlaşılır. Çok geçmeden, anlatıcının da aralarında bulunduğu birkaç kişi, bu silindirlerin içinden çıkan ilk dünya dışı yaratıkla karşılaşır. Bu yaratık, “neredeyse bir ayının boyutlarında, kahverengi ve yağlı bir deriye sahip, büyük ve koyu renk gözlerinin altında, titreyerek soluyan ve salyalar saçan V şeklinde tuhaf bir ağız olan ve Gorgonların saçlarına benzeyen dokungaçları bulunan” bir canlıdır. Yaratığın, Dünya’nın atmosferinin etkisiyle oldukça ağır hareket ettiği dikkatleri çekmektedir. Aralarında Ogilvy’nin de bulunduğu bir ekip, silindire beyaz bir bayrakla yaklaşır, ancak yaratıklar onlara, bir anda etraftaki her şeyi yakıp kül eden bir "Isı Işını"ile yanıt verirler. Isı Işını saldırısının hızla devam ettiğini gören anlatıcı, karısını alarak kuzeninin evine götürür ve daha sonra kiralamış olduğu at arabasını geri götürmek üzere tekrar yola çıktığında, yaratıkların parlak bir metalden yapılmış devasa üç ayaklar üzerinde saldırılarına devam ettiklerine tanık olur. Artık istila başlamıştır. Daha sonraları, Isı Işını’nın yanı sıra “Kara Duman” olarak tanımlanan zehirli bir gazla da saldırılarına devam eden bu yaratıkların, basit ve barbarca bir yakıp yıkma isteğinden ziyade, belirli maksatlar gözetilerek yürütülen bir eylem planlarının olduğu düşünülecektir.
Birinci kitapta, istilanın başladığı güne dek dünya dışında hayatın var olabileceğine inanmamış, dahası böylesi bir fikri küçümsemiş insanların yaşadığı akıl almaz panikten ve girişilen büyük katliamdan ayrıntılarıyla söz eden anlatıcı, ayrıca kendisine başka silindirlerin de civar bölgelere inmeye başladığını bildiren bir topçu erinden, yolda karşılaştığı bir papazdan ve bir tıp öğrencisi olduğu bilinen kardeşinin yolculuğundan da söz eder. İkinci kitapta (Marslıların Kontrolündeki Dünya) ise anlatıcı, birlikte yol aldığı papazla girdikleri bir evde, şiddetli bir yeşil ışık ve büyük bir sarsıntı beraberinde, beşinci silindirin de dünya yüzeyine inişine tanık olur ve günler boyunca, silindirin inişinin neden olduğu yıkıntılar arasında saklanır. Bir süre sonra, kıyamet sonrasını andıran bir sahnede adeta tek başına kalan bir oyuncu gibi dolaşmaya başlayan anlatıcı, kızıl gezegenden gelerek etrafı kaplayan ve suyun bol bulunduğu yerlerde biten "kızıl ot"la da karşılaşır. İnsanlığın sonunun geldiğini ve artık kaybedilmiş bir savaşın orta yerinde öylece kaldığını düşünen anlatıcı, gerek kendi başına, gerekse daha sonra tekrar karşılaştığı topçu eriyle, kıyamet sonrası senaryolar üzerinde düşünmeye başlar. Ardından yoluna tek başına devam etmeye karar veren umutsuz haldeki anlatıcı, her şeyini kaybetmiş insanlara özgü cesaretle üç ayaklı savaş makinelerinin karşısına çıktığında, inanılmaz bir bilimsel gerçekle yüz yüze gelir. Acaba Marslılar, Dünya’nın biyolojik etkenlerine karşı dayanıklı mıdırlar?
Bu ölümsüz eserinde sömürgecilik, sosyal Darwinizm, doğal seçilim, bilim ve din gibi birçok meseleye atıflarda bulunan H.G. Wells, inanılmaz betimlemeleri ve sağlam bilimsel arka planıyla okurlarını şaşırtmayı ve düşündürmeyi başarmıştır. Dünya dışı yaratıkların tanımının ve istila senaryosunun ilk kez başarıyla okurlara sunulduğu bu roman, birçok yazarı etkilemiş; edebiyat haricinde sinema ve tiyatroda da yansımalarını bulmuş ve kitleleri yabancı oldukları meseleler üzerinde düşünmeye itmiştir. Bunların en akılda kalıcı olanı kuşkusuz, 1930’larda Howard Koch tarafından radyoya uyarlanan ve Orson Welles tarafından okunan senaryonun gerçek bir radyo yayını sanılması üzerine insanlarda yaratmış olduğu büyük paniktir.
Bilimkurgu türünün bilinen ilk temsilcilerinden biri olan H.G. Wells’in, İthaki Yayınları tarafından dilimize kazandırılmış olan “Zaman Makinesi” ve “Görünmez Adam” gibi eserleri de zaman içinde büyük ilgi görmüştür. Ancak Wells’i özellikle bu eseriyle özel kılan şey, belki de Arthur C. Clarke’ın şu tespiti olmuştur:
“Bence insanlar artık nevrotik egoların bitip tükenmek bilmeden daha derine inip duran incelemeriyle sürekli sonsuz üçgenler ve dörtgenlerin artık yıpranmış yinelemelerinden sıkılmış oldukları için Wells’i yeniden okumaya başlamışlardır. Wells de insanın kalbinde gizli kalmış sırları herkes kadar görebiliyordu, ama o içinde barındırdığı sonsuz vaatler ve tehlikelerle evreni de görüyordu.”
30 Ekim 1938. Günlerden Pazar. Cadılar Bayramından bir gün önce. Amerika gergin bir dönem içinde. Amerikalılar, tarihin en kötü ekonomik krizlerinden birini arkalarında bıraktıklarına inandıkları bir dönemi, bu günlerde savaş endişesi ile devam ettiriyorlar. Bir ay önce, Adolf Hitler, İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain’e savaş çıkmayacağı sözü vermesine rağmen, kimse buna inanmıyor.
İşte, o 30 Ekim gecesi, bütün bu endişelere rağmen, Amerikan aileleri akşam yemeklerini yediler, evin hanımı bulaşıkları yıkadı ve o dönemin yegane eğlencesi olan radyolarının başına geçtiler. Pazar gecesinin en popüler radyo programı Chase ve Sanborn başlamak üzereydi. Bazı aileler ise, başka bir programı dinlemek için CBS kanalını buldular radyolarında. CBS kanalında, o zamanlarda çok iyi tanınmayan Orson Welles’in şovu vardı.
Hitler, Amerika’yı ya da Avrupa’yı işgal etmeyecekti ama Amerika’yı o gece bambaşka bir şey kontrolü altına alacaktı ve ertesi gün, Orson Welles, Amerika’nın en büyük gazetelerinin manşetlerinde yer alacaktı.
Orson Welles’in anonsundan sonra, şovun planlanmış bölümü olan hava raporu ve hava raporunu da yine Orson Welles’in anonsu takip etti:
Ramon Raquello ve orkestrası, müzikleriyle, New York Park Plaza Hotel’den sizlerle birlikte...
Hey şey “normal” devam ediyordu. Çoğu kişi yayının bir radyo oyunu olduğu anonsunu kaçırmış, klasik müzik yayınını dinlediklerini sanıyorlardı. Canlı müzik yayınını flaş haber yarıda kesti. Habere göre, Chicago’da bulunan rasathaneden Mars’da patlamalar olduğu görünmüştü. Müzik kaldığı yerden devam etti fakat kısa bir süre sonra yeni bir haber ile ara verildi. Bu sefer, verilen habere göre alevler içinde büyük bir nesne, New Jersey yakınlarında bir yere düşmüştü. Oradan canlı yayın yapan muhabirin haberine göre, Marslılar dünyayı işgal ediyordu. Muhabir, üç bacaklı uzay araçlarından inen, böcek görünümlü yaratıkların New York başta olmak üzere dünya genelinde işgale başladıklarından ve birçok kişinin Marslılar tarafından öldürüldüğünden bahsediyordu.
Milyonlarca dinleyici bu duyduklarına inanamıyordu. Panik başladı. Binlerce kişi yakın çevresini, polisi, radyoyu ve gazeteleri aramaya başladı. Marslıların atağa geçtiği sanılan New England bölgesinde yaşayanlar, arabalarına binip, bölgeyi terk etmek için yola çıktılar. Bazıları ise kiliselere dua etmek için toplandı. Yayını evlerinde dinleyen doktorlar, hastaneye gelebileceğini tahmin ettikleri yaralılara yardım etmek için hastanelere geri döndüler. Hastaneler, korku nedeniyle erken doğuma girenler, panik atak yaşayanlar ve solunumda zorluk çeken kişilerle dolmaya başlamıştı bile. İnsanlar, Marslıların ataklarından korunmak için evlerini ıslak havluyla kaplamaya çalışıyor, 2. Dünya Savaşı tehdidi yüzünden aldıkları gaz maskelerini takıyorlardı. Dünyanın sonunun geldiğine inanıyordu Amerikalılar.
Yayından saatler sonra, polis ve diğer görevliler, halkı yatıştırmayı başardı. Marslıların atağı, gerçek değil, yalnızca radyo oyunuydu. Yeni ve güvenilen bir teknoloji sayılan radyonun gücü, verilen mesajın inandırıcılığı ile birlikte birçok kişiyi etkilemeyi başarmıştı. Bu yayının etkileri yıllarca devam etti. Hatta, Japonların Pearl Harbor atağı haberi radyoda yayınlandığında, birçok kişi, bunun Orson Welles türünden bir radyo oyunu olduğunu sandı.
Herbert George Wells // The War of the Worlds 41 Mb:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Herbert George Wells // The War of the Worlds 49 Mb:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
ZamanGezgini