CLASSICS ILLUSTRATED - 007 - Robin Hood

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,211
75,324

CLASSICS ILLUSTRATED - 007 - Robin Hood
(Anonim)
Serideki Sıra No: 007
Eser: Anonim hikâye
Resimleyen: Jack Sparling
Yayıncı: Gilberton Company (ABD)
Yayın tarihi: 1964
Dili: İngilizce
Fiyatı: 15 ¢
Türkiye Fiyatı: 76 Kuruş ("Frenç-Amerikan Kitap Evi")
Period: Albümler o dönemde yılda 8 kez çıkıyordu
Tıpkı Çekim, minimal müdahele, 112 MB, 2000px, 300 dpi, 52 sayfa, CBR (rar-->cbr)

CI_7_Robn_Hood_kapak.jpg

(MediaFire)
(Mega)

"Classics Illustrated" serisinden "007" sıra numaralı çizgi roman "Robin Hood" herkesçe bilinen eski bir İngiliz halk öyküsüne dayanmaktadır. Zenginleri soyup onlardan aldıklarını fakirlere dağıtan bu haydutun yaşamına dair ilk folklorik hikâyeler 10. yüzyıla kadar dayanır. Onunla ilgili en eski efsanelerde bir çiftçi olarak betimlenen bu halk kahramanı, sonradan bir Norman soylusu haline getirilmiştir. Bu folklorik öykünün sayısız roman, tiyatro ve sinema uyarlamaları vardır. Anonim bir öykü olduğu, yani herhangi bir telif sorunu olmadığı için adaptasyonlar baştan beri daha serbest ve yaygın yapılmıştır. Buradaki çizgi roman adaptasyonunu "Jack Sparling" (1916-1997) resimlemiş. hemen tüm büyük comics şirketinde (DC Comics, Dell, Gold Key, Marvel) sayısız albüm resimlemiş olan Sparling, "Classics Illustrated" için sadece 2 albüm çizmişti (diğeri Mark Twain'in "Connecticut Yankee in King Arthur's Court"). Bendeki "Robin Hood" nüshası kapaksızdı. Kapak hariç taramalar bana aittir, kapağı internetten temin edip ekledim. Kapak 1964 yılın ait, ama dergi hangi yıla ait bilmiyorum. Arka kapak orijinal ve 76 kuruş fiyat damgası var, yani kapak 1964'ün ama albüm 1964'ten daha önceki bir yıla ait olabilir.

"Robin Hood"a ait sinema uyarlamalarının en ünlüsü 1938 tarihli "Michael Curtiz" filmi "The Adventures of Robin Hood"du. "Errol Flynn" ve "Olivia de Havilland" ın oynadıkları bu Technicolor film Türkiye'de 1950'lerde "Vatan Kurtaran Aslan" adıyla gösterildi. Fotoğrafta bir dönem çok moda olan "sinema feneri" de ihmal edilmemiş, Beyoğlu'ndaki "Lale" sinemasının girişini süslüyor. "Sinema fenerleri", devasa tanıtım panolarına verilen addı ve çok yaratıcı biçimlerde, kabartmalı, çok parçalı, ışıklandırmalı, üç boyutlu vb yapılırdı. Buradaki görkemli örnekte seyirciler "Errol Flynn"in bacakları arasından geçerek sinemanın lobisine giriyorlardı, dikkat edilirse kılıç tutan eli de 3 boyutludur. 1970'lere kadar kullanıldığını hatırlıyorum bu sinema fenerlerinin. Devasa fenerlerin Beyoğlu sinemalarından arta kalan daha küçük parçaları, filmlerin Anadolu sinemalarındaki sonraki gösterimlerinde de kullanılırdı.
CI_7_Robn_Hood_Sinema_Feneri.jpg


 
Son düzenleme:

savok

Admin
30 Eki 2009
19,991
83,664
Kasımpaşa
"Sinema fenerleri" kavramını daha önce hiç duymamıştım. Öğrenince keyif aldım. Sonra benim hatırladığım ilk sinema feneri ne diye düşündüm.. Aklıma yanlış doğru Rambo geldi.. Kel alaka ama vallahi başka bir şey gelmedi... Beyoğlunda Saray Sineması, hafızam bu sıralar benimle oyun oynuyor olabilir ama Mürüvvet Sim piyango bileti gişesi vardı, hoş kendisini orada hiç göremedim ama Cihangir'de kendisi komşumdu zaten bir süre sonra da vefat etti... Şimdi akıl işi değil desem de ilk Rambo filmini kaç kez sinemada izlediğim hatırlamıyorum.. Orada görmüştüm sinema fenerini, rambo kafasında bant elinde mitralyöz.... Kafa dağınık ortadan oraya atlıyorum.. Ama sinema fenerini bu kadar yakın bir tarihte hatırlamam ilginç çocukluk yıllarımın okul dışında kalan çoğu anı sinema önlerinde çizgi roman alım satımı ile geçtiğinden demek kafamı kaldırıp hiç bakmamışım afişlere.. Neyse öğrenmenin yaşı yoktur.. Teşekkürler üstad.
 

md35

Kıdemli Üye
28 Haz 2013
202
708
Sayın Savok,
Hafızanız sizi yanıltmıyor. Yıl 1981 veya 1982 olmalı. Üniversitede öğrenciyim. İndiana Jones - Kutsal Hazine Avcıları filmini ve dönemin gişe rekoru yapan bazı filmlerini bu sinemada izlemiştim. Mürüvvet Sim, pasaj içinde bilet satılan geniş salonda, kendisinin oturabileceği kadar küçük, camekanlı bir yerde piyango bileti satışı yapardı. Bu vesile ile sanatçıya rahmet diliyorum.
 

dedo11

Onursal Üye
8 Nis 2013
1,869
5,100
Sayın Scanfan ;

Beylik gelmesin deyişim ama "Sömürü ve zulüm dünyası böyle bireysel hareketlerle yok edilip yerine insanca düzen kurulamaz"

Bu cümlemle şunu demek istedim :

1 - Robin Hoodluğu bir erdem olarak kabullenelim. Önemseyelim.

2 - Ama Robin Hoodluğun sınırlarını da görelim. Bu tür hareketlerin çare olmadığını bilelim. Yoksa bu tür örnekler toplumsal zafiyete bile neden olur.


Robin Hoodluğa gerek kalmayacak insanca düzen kurmak için mücadele verelim.

Yaşasın Robin Hood'lara gerek kalmayan insanca düzen !!!!!!



Emeğine ve paylaşım isteğine teşekkür ederim.

 

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,211
75,324
"Sinema fenerleri" kavramını daha önce hiç duymamıştım. Öğrenince keyif aldım. Sonra benim hatırladığım ilk sinema feneri ne diye düşündüm.. Aklıma yanlış doğru Rambo geldi.. Kel alaka ama vallahi başka bir şey gelmedi... Beyoğlunda Saray Sineması, hafızam bu sıralar benimle oyun oynuyor olabilir ama Mürüvvet Sim piyango bileti gişesi vardı, hoş kendisini orada hiç göremedim ama Cihangir'de kendisi komşumdu zaten bir süre sonra da vefat etti... Şimdi akıl işi değil desem de ilk Rambo filmini kaç kez sinemada izlediğim hatırlamıyorum.. Orada görmüştüm sinema fenerini, rambo kafasında bant elinde mitralyöz.... Kafa dağınık ortadan oraya atlıyorum.. Ama sinema fenerini bu kadar yakın bir tarihte hatırlamam ilginç çocukluk yıllarımın okul dışında kalan çoğu anı sinema önlerinde çizgi roman alım satımı ile geçtiğinden demek kafamı kaldırıp hiç bakmamışım afişlere.. Neyse öğrenmenin yaşı yoktur.. Teşekkürler üstad.


Sevgili "savok", daha önce "Sinema Feneri"ni görmüş olduğunuz halde adını duymamış olmanız normal, çünkü sinema yazarı "Agâh Özgüç"e göre bu terime sinema ansiklopedierinde rastlamak olanaksızmış. Sinema yazarı "Burçak Evren" de bunlara neden "fener" dendiğini bilmediğini yazar (acaba eski "Direklerarası" gösterileri ile bir bağlantısı olabilir mi? şimdi aklıma geldi). "Sinema Fenerleri" zamanın gerektirdiği bir durumdu her halde. İletişim olanakları arttıkça bu ihtiyaç ortadan kalktı (fenerler şöyle dursun, neredeyse sinemaların kendisi ortadan kalkıyordu!). Artık onları üreten ressamlar/sanatçılar da çoktan toprak oldular ("Hasan Mithat Ağakay" ve "Münif Fehim" fenerlerin iki büyük ustasıymış). Tabii batılı anlamda bir reklâm ve tanıtım anlayışına sahip olan sinema işletmecisi "Cemil Filmer" olmasaydı böyle bir talep de hiç gelmeyecekti herhalde. Büyük objeler oldukları ve muhafazaları zor olduğu için bunlardan koleksiyonerlerin elinde kalmış olması da düşük ihtimal diye düşünüyorum.

"Sinema Fenerleri"bize özgü bir şey olmasa gerek, zira yabancı sinema dergilerinde üstün yapım bazı filmlerin galaları için yapılmış buna benzer ışıklı panoların fotoğraflarını görmüştüm (mesela James Bond'un bir filminin galası için New York'ta bir sinema girişine devasa ışıklı pano yapılmış olduğunu hatırlıyorum, bayağı başarılıydı hatırladığım kadarıyla) Ancak onlar bu panolara ne ad veriyorlardı, bilmiyorum, belki özel bir ad vermemişlerdir. Zaten "Burçak Evren"e göre Hollywood firmaları bu işe bizden daha sonra başlamışlar.

 
Üst