Tek Kare

Lami Tiryaki

Onursal Üye
21 Nis 2009
513
3,727
Ken Parker okumanın en çekici yanı nedir?
Yanıt, “tek kare anlatımı”dır. Giancarlo Berardi, olay örgüsünü o kadar yalın sade bir anlatımla senaryolaştırır ki, bir tek karede, sayfalar dolusu ticari, duygusal, görsel anlatımla anlatılabilecek bir dolu macerayı sahneleyip bitirir. Bu arada sahneyi okurken bizi de bitirir. Kitabı elinizden bırakıp uzun uzun düşünesiniz gelir.

Zamanında sansüre uğrayıp yayınlanmayan, türkçesini okuyabilmek için tee Ocak 2017’yi beklediğimiz “Grev” hikayesi buna şahane bir örnektir. Biraz da şartların ittirmesiyle, grev yapan işçiler ve resmi makamlar arasında ikili oynayan “kahramanımız” bu oyunu başarıyla sürdürebilecek kadar iki yüzlü değildir aslında. Foyası ortaya çıkıp işçilerden “defol buradan!”ı yedikten sonra dünyanın en itilmiş ve yalnız insanı haline dönüşür. İçi onlarla birlikteyken şartların onu nasıl bu hale getirdiğine lanet eder. İçi içini yiyorken, bir de insanlık tarafından aşağılanmanın onursuzluğunu yaşar. Berardi, bütün bunları uzun uzun sayfalar boyu anlatmamış. 84. sayfanın ikinci sırasında tek bir kareye sığdırmış. Kalabalığa yüzüyle bakamayıp sırtıyla bakmak zorunda kalan dostumuz, hayatının dersini almış olmalı…

Yerli veya Avrupa çizgi romanlarını bunun için seviyorum. Aynı detayları yeniden yeniden anlatıp bıktırmak yerine bir kere anlatıp yüreğimizi dağladıktan sonra yollarına devam ediyorlar. Özellikle benim zamanımın klasik çizgi roman yazarları ve çizerleri bu işi iyi becermişler.

Zagor dev albümlerinin üçüncüsü, nostaljik referanslarıyla bizi “Zagor’un Hikayesi” macerasına sürükler. Betty Wilding’in Öyküsü’nü okuduktan sonra dönüp Tay Yayınları’nın Zagor’un Hikayesi fasiküllerine veya ciltlerine yeniden sarılmayan Zagor dostu sanırım pek azdır. Zagor’un çocukluğu, ailesinin Clear Water’da Saleman Kinsky tarafından kışkırtılan Abenaki yerlileri tarafından katledilmeleri, küçük Patrick’in kurtuluşu, Wandering Fitzy ile geçirdiği yılar ve nihayet intikam günü… Bütün bu anlatımların arkasından her seferinde aklımda tek bir kare kalıyor. 31 Ağustos 1970 tarihli 14 numaralı fasikülün 42. sayfasının ikinci sırasındaki o görkemli ama son derece hüzünlü kare: Yakıp yıktığı Abenaki köyünden babası gibi pek çok masum yerli insanın katili olarak, kara bir vicdanla yürüyüp giden Patrick Wilding! O bir tek kare insanın aklına öyle bir kazınıyor ki, tüm bu olayları bir daha kimsenin anlatmasına veya hatırlatmasına gerek duymuyorsunuz.

Buradan hemen orijinal 400. renkli sayı Gökkuşağı Köprüsü’ne gidiyoruz. Bir Kızılderili büyüsüyle Gökkuşağı Köprüsü’nü geçip “öbür tarafa” ulaşan Zagor, babasıyla karşılaşır! Macerada beni en çok etkileyen sahne bu değildi. 69. sayfanın son karesinde Zagor babasını Abenaki yerlileriyle beraber “yaşarken” görür. Mike Wilding, “ONLARDAN AF DİLEDİM VE BAĞIŞLANDIM” der. Bu bir tek kare bizi de başka taraflara götürür. Çok şey düşündürtür. Çok hüzünlendirir…

Nathan Never dışında fumetti maceralarında hala bu tek kare geleneği iyi kötü sürüyor. Pek te güzel oluyor. Uzatıla uzatıla bayağılaştırma yerine kısa kısa, vurucu içeriği olan öykülerin devamı dileğiyle.
Selamlar
Lami Tiryaki

Kaynakça:
-Ken Parker Serisi, Sayı 58, Grev “Sciopero”, Giancarlo Berardi-Ivo Milazzo: Rodeo Yayıncılık, 2017
-Zagor Fasikül Serisi, Sayı 13-15, Zagor’un Hikayesi “Zagor Racconta”, Guido Nolitta-Gallieno Ferri: Tay Yayınları, 1970
-Zagor Sayı 12 (Orijinal 400. Sayı), Gökkuşağı Köprüsü “Il Ponte Dell'Arcobaleno” Mauro Boselli-Gallieno Ferri: Lalkitap, Mart 2003

 
Üst