İnsan Kaç Kez Ölür? Güngezgini

halukkalafat

Yeni Üye
8 Şub 2011
20
58
Gabriel García Márquez öldüğünde, Latin Amerika edebiyatından bir süredir uzak kaldığımın farkına vardım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı ilk kez okuduğum günlerde kitaba nasıl gömüldüğümü düşündüm sonra. Nadiren oluyordu kitaplarla kendimi kapatırcasına haşır neşir olmam. Bir kitabın yeni kapılar açması hele daha zordu.

Hastanedeydim, bir yere gidemiyordum ve zamanım boldu. Márquez’i buldum. Romanı yavaş yavaş okuyordum. Hemşireleri girip çıkıyor, doktorlar kontrollerimi yapıyordu, farkında değildim çok. Kitaba gömülmüştüm. Hani iyileştin deseler kitap yarım kalacak diye üzülecek haldeydim.

Şimdi okuduğum kitapta “Ne kadar seversen sev, son sayfaya gelirsin ve kitap biter” diyor kahramanımız. Yüzyıllık Yalnızlık da bitmişti, tüm iyi kitaplar gibi… Son cümlesini okumuş, kapağını kapattıktan sonra bir süre göğsüme bastırıp düşünmüştüm.

Hastane günlerimin ardından ilk iş Márquez’in diğer kitaplarını bitirdim. İyi kitaplar yeni sayfalar açar ya, deli gibi Latin Amerikalı yazarlara dadandım. Ne bulsam okuyordum. Büyülü bir gerçeklikti Latin Amerika’dan esen edebiyat ve onları sevmemek, okuyup okuyup duraksamamak, yutkunup tekrar okumamak kaçınılmazdı.

Isabel Allende’yi ve Ruhlar Evi’ni, Julio Cortázar’ı ve Seksek’ini, Mario Vargas Llosa’yı ve Yüzbaşı ve Kadınlar Taburu’nu, Juan Rulfo’yu ve Pedro Páramo’sunu keşfetmiştim. Yolun başı Márquez’di benim için, yolun sonu da bir anlamda onun yazmayı bırakması...

Yazar belki yine diye bekledim, olmadı, ölmüştü usta. Latin Amerika edebiyatından tekrar bir çıkış noktası bulmak ne kadar da zordu…

Çizgi-edebiyat ziyafeti
Yeni esinti beklenmedik bir yerden geldi: Güngezgini. Brezilyalı ikiz kardeşler Fabio Moon ile Gabriel Ba’nın ürettiği bir çizgi roman.

Bir çizgi romanı sevdiğimde iki şeyden biri olur: Ya bir sinema filmi gibidir, sayfaları hızla okuyarak çeviririm, görüntüler ve metinler uçuşur; ya da bazı çizimlere takılır uzun uzun bakarım.

Güngezgini’nde farklı bir şey oldu; kitabı otuzuncu sayfasında kapatıp, göğsüme bastırarak düşünme isteği duydum. Yüzyıllık Yalnızlık’ta, Pedro Paramo’da olduğu gibi tıpkı.

Bir yandan da hem hızla çevirerek bir film gibi okumak istiyordum, hem de çizimlere uzun uzun bakmak… Tam bir çizgi-edebiyat ziyafetiydi Güngezgini. Ölüm üzerine uzun bir öyküydü; ya da öyküler topluluğu.

Herkes kendi Lola’sını arar
Günlük gazetede ölüm ilanları yazarak yaşamını kazanan Bras de Oliva Domingos’un öyküleri bunlar. Babası Brezilya’nın ünlü ve saygı duyulan bir yazarı; kendisi de yazmak ve yazar olmak istiyor; kadim dostu fotoğrafçı Jorge ile ilk gençliğinde kıtada kendini bulma yolculuğuna çıkıyor; hayatının aşkını arıyor. Onu tanıdığımız ilk öyküde yaratı sancıları çeken, yazmak için debelenirken babasının gölgesinden kurtulmaya çalışan; kendisine “küçük mucize” diyen annesinin aşırı sevgisinden bunalan; her gün yeni bir ölümün öyküsünü yazmaktan yılgınlığa düşmüş Bras ile tanışıyoruz. Anlayacağınız ölüm ilanı denilen, ölenin ardından yazılan üç satırlık başsağlığı metinleri değil. Ölen kişinin yakınlarıyla yapılan görüşmelerle derlenen biyografiler.

Öykünün başında elinde üç ölüm var. İlki çok ilginç; tam da Latin Amerika edebiyatına layık bir yaşam öyküsü. Schlomo Lerner bir ressam. 89 yaşında öldüğünde ardında 274 tablo bırakmış. Her biri bir kadın portresi. Hiçbir kadını ikinci kez resmetmemiş. 274 kez âşık olmuş ve tüm tablolarının adı Lola. Yani hep aynı kadını aramış, Lola’yı.

Bras’ın mesleği ölümün haberini yapmak ama yaşamı yazmak. Güngezgini de ölüm hakkında, ama tahmin edeceğiniz üzere aslında her şeyiyle yaşamla ilgili. Ölüm bu çalışmada tek gerçek Moon ve Ba kardeşler için; cümlenin sonundaki nokta. Ama aslolan o noktanın öncesindeki cümlenin nasıl kurulduğu, nasıl kurgulandığı. On cümle kurgulamışlar Bras için ve her birinin sonuna bir nokta koymuşlar. Anlayacağınız Bras on kez ölüyor.

Yaşadığınızı nasıl ispatlarsınız?
Durup düşünmeme neden olan onun ilk ölümüydü. Kalakaldım. Bras’la beraber yüklendiğim yaşamaya dair tüm vehimler, tasalar, hayaller, hırslar ve her şey ne kadar boştu. Olmadık bir anda, saçma sapan bir şekilde nokta konuyordu. Oysa Bras’ın öyküsü yeni başlamıştı ve çok vaatkârdı.

Güngezgini’nin sonlarına doğru “Hayat bir kitap gibidir, oğlum” diyen de Bras’tı. Hani otuzuncu sayfada aniden ölen, yazar olmak isteyen ölüm ilanları yazarı…

Bu sözleri de kendi oğluna söylüyordu. Tiradının devamı şöyle: “Her kitabın bir sonu vardır. O kitabı ne kadar seversen sev, son sayfaya gelirsin ve kitap biter… Sonu olmayan bir kitap eksiktir. Ve kitabın sonuna vardığında, yalnızca o son kelimeleri okuduğunda kitabın ne kadar iyi olduğunu anlarsın.”

Güngezgini’nde son kelimelerin kime ait olduğu çok önemli değil. Okuduğunuzda aslında belki de benim gibi siz de son sözün söylenmediğine karar vereceksiniz. Öykünün son sözlerini geçelim, yazarlarının (ve de çizerlerinin) kitabın sonuna iliştirdiği kısa notu aktarayım: “Ve yaşadık. Ve bazen, yaşadığımızı ispatlamak için öldük.”

Moon ve Ba kardeşler on kez son sözü söylüyor. On ayrı roman çıkacak kadar malzemeyi çizgilerin ve çizgi romanın olanakları sayesinde birbirine ekleyerek, kronolojik olarak gitmese de bir izlek bütünlüğünde kolayca anlatıyorlar. Kitabı okuduğunuzda ne kadar zor olduğunu düşünmüyorsunuz; oysa yüzlerce skeç çizmişler, öykülerinin kendi bildikleri gibi ilerlemeye eğilimi olduğu için başta kurguladıkları planı değiştirip durmuşlar; kısacası Bras onlara başka bir öykü yazdırmış. Kendileri bu duruma tamamen rastlantısal diyor.

Bras’ın öyküsü rastlantısal ilerlemiş olabilir ama ikiz kardeşlerin çizgi roman kariyerleri bilinçli bir tercihle belirlenmiş. Küçük birer çocukken ABD’den ithal süperkahraman çizgi romanlarını okuyarak merak saldıkları bu alanda önceleri bu tarzda işler üretmişler. Hatta bir röportajlarında, çıkan her süperkahraman cildini okuduklarını söylüyorlar. Sonra anlatmak istediklerinin başka bir şey olduğunu anlamışlar; “hatta” diyorlar, “artık Batman bile okumuyoruz”. Röportajı yapan gazeteci soruyor: “Neden ama daha çok kazanırdınız.” Ba şöyle yanıt veriyor: “Meselemiz para kazanmak olsaydı avukat ya da doktor gibi bir şey olurduk. ”Kardeşi başıyla onaylıyor. Aralarında ikiz olmak ve hayatlarının hemen her anında beraber olmaktan doğan mükemmel bir uyum var. Tek gibi düşünüp iki kişilik iş üretebiliyorlar.

Yayımlanan ilk işleri bir grafik-roman olmuş: Sunflower and the Moon (Günebakan ve Ay). Daha sonra ABD’nin kült işler üreten çizgi roman yayınevi Image Comics ile çalışmışlar, ardından bir başka önemli yayınevi olan DC Comics’in grafik romanlar üreten markası Vertigo Comics için Güngezgini’ni (Daytripper) üretmişler.

2010’da tamamladıkları Güngezgini özelde bir Brezilya öyküsü ama kıtanın atmosferini de taşıyor. Onların topraklarında ölüm, yaşamla hep iç içe olmuş; hayalle gerçek de birbirine karışmış. Bras son öyküsünde kendi ölüm ilanını yazarken iflah olmaz bir hayalperest olduğunu yazıyor. Ve şöyle bitiriyor: “Adım Bras de Oliva Domingos. Bu benim hayat öyküm. Derin bir nefes alın gözlerinizi açın ve kitabı kapatın.”

Yani Bras’ın her ölümü bir noktalı virgüldür…

Radikal Kitap 16.05.2014
[/SIZE]
 
Son düzenleme:

nicomedes

Onursal Üye
30 Nis 2014
880
3,912
İzmit
Selamlar,
Konu başlığını okuduğumda aslında aklımda bambaşka bir bakışla açtım konuyu ancak yazdıklarınız beni oldukça başka boyutlara taşıdı ,
sanırım bütün gün bunu düşüneceğim.
''İnsan kaç kez ölür ?'' sorusuna verilebilecek yanıtlardan biri; Robert De Niro ve Christopher Walken'in birlikte rol aldığı bir filmde, yakın bir arkadaşlarının cenazesinde ''insan iki kez ölür; birincisi nefes vücudumuzu terkettiğinde, ikinciside bizi tanıyan, ismimizi bilen ve anılarımızı paylaşan son insan öldüğünde'' şeklinde bir tirad vardı.
Saygılar.
 

denizkara

Yeni Üye
28 Mar 2010
56
74
denizci
Güney Amerika edebiyatı; eski Rus edebiyatıyla aynı terazidedir bende, edebiyat türüdür Çizgi roman ki bu bağlamda; latin çizgi romanların yeri de bende aşırı sağlam, sadece bu yüzden bile; İspanyolca bilmediğim için hala yanarım, hatta “İtalyanca mı bilmek istersin, yoksa İspanyolca mı?” deseler; bir an bile düşünmeden “İspanyolca” derim, üstelik Bonelli’ye rağmen, tabii ikisini de bilmiyorum :( demek okumam şart, eline sağlık dostum :) malum arkadaşla bir organizasyon tarihi belirleseniz de; gerekli örgütsel çalışmalara başlasam artık diyorum yani :mad: ha aklıma gelmişken; hiç şaka yapmıyorum, bende de aynen ikisi var, sanırım doğuştan, bunu da uygun içeceklerle " 'Gün'yüzüne " çıkaralım dostum :D bilenler beni bilir; çok noktalı virgül kullanırım ve nokta neredeyse hiç :Z
 
Üst