stria

Lami Tiryaki

Onursal Üye
21 Nis 2009
513
3,729
Terrence Malik’in muhteşem başyapıtı İnce Kırmızı Çizgi (The Thin Red Line-1998) insan aklının kolay başedemeyeceği bir algıyı başarıyla görselleştirir. “Akılla delilik arasında kırmızı, ince bir çizgi vardır” diye başlayan bu kızılderili atasözünü anlatabilmek hele görselleştirebilmek hakikaten zor iş. Üstat Malik, bunu başarmış. Film boyunca size sürekli bir dış ses eşlik ediyor. Siz de sahneler boyu akılla delilik arasında gidip geliyorsunuz. Askerlerin köye baskın yaptıkları bir sahne vardırki insan kolay kolay unutamıyor. II. Dünya Savaşı’nın Guadalcanal muharebeleri esnasında Amerikan askerleri bir yerli köyünü basarlar. Sert çarpışmalar sonunda pek çok köylü savaşçı ölürken bir tanesi ellerini yana açmış dehşet dolu gözlerle ortalıkta dönüp durmaktadır. Dış ses, bizim bu rahatsız edici görüntüden sıyrılıp çıkmamızı engellemek istercesine konuşur bir yandan: “Bu şeytan dünyaya nereden sızdı? Aramıza nasıl girdi?..”

..............

Urfa’nın sıcak çöl ikliminde geçen çocukluğumun en hatırlanası eğlencelerinden biri de, sıcak çöl gecelerinde kardeşlerim ve arkadaşlarımla damda oturup birbirimize anlattığmız hikayelerdi. Oturur marifetmiş gibi birbirimize korku dolu öyküler anlatırdık. 70’li yılların çöl kasabası tadındaki küçük ıssız kenti Urfa’da bu hikayeler, değme korku filmlerine taş çıkartırcasına bizi o çocuk yaşımızda dehşete düşürürdü.

striahorrorfumettimadeitalyoso.jpg


“Bir gece adamın biri arkadaşıyla bahse tutuşmuş. Mezarlıkta bir gece geçirecek ve bahsi kazanacak. Adam mezarlıkta oturmaya başlamış. Bir ara kalkıp çişini yapmaya gitmiş. İşini bitirip dönerken biri eteğini tutup çekiştirmeye başlamış(bazı Urfa’lı erkekler “zıbın” denen entariye benzer bir tür arap giysisi giyerler). Adam ne yapsa da kurtulamamış. Orada korkudan ölmüş. Sabah gelenler bakmışlarki, adamın eteği yerdeki ağaç köküne dolanmış o çektikçe kökte onu çekiyor, karanlıkta bilememiş adam..”

romanziafumettibonellinstria5pagina215iki.jpg


“Yine bir gece, bağcının biri şehre gelirken, şeytan yolunu kesmiş. “Komşunu öldürürsen sana bu eteğimdekileri vereceğim” demiş. Eteği altın doluymuş. Adam tereddütsüz gidip öldürmüş komşusunu. Şeytanda ona altınları verip keçi ayaklarıyla çekip gitmiş. Eve gelen bağcı bir de ne görsün. Altınları koyduğu torbanın içi soğan doluymuş!”

striaimage2.jpg



Bu hikayelerden başka bir de gerçek korku hikayeleri duyardık. Çocukları kaçıranlar, tecavüz edenler, siyasi cinayetler vs vs.. Annem bizi sokağa yollamamak için türlü türlü nasihatler anlatırdı. Böylesine korkularla dolu çocukluk günlerimde bir akşam Abide’den Bağlarbaşı’ndaki evimize yürüyordum. Bir anda önüme tekerlekli sandalyede oturan sakallı, kirli pis bir adam çıktı. “Kardaş beni Sarayönü’ne itekleyerek götürür müsün? Yolu bilmiyorum.” Bir anda dehşete düşmüştüm. Korktum. Adama baka baka başımı sallayıp uzaklaştım oradan. Adam arkamdan bağırıyordu, “kardaş ben tek başıma gidemiyorum, hiç olmazsa yolu tarif et, nolur”... Hiç ardıma bakmadan eve gelmiştim. Sonra yavaş yavaş aklım başıma gelmeye başladı. Ne yaptım ben? Gözlerimden yaş gelmeye başladı. Gidip anneme anlattım durumu. Sakat adamı nasıl yüzüstü bırakıp kaçtığımı anlattım. Beni sokağın bin bir türlü tehlikelerine karşı uyaran annem, “niye öyle yaptın oğlum, keşke yardım etseydin” diye hiç ummadığım biçimde beni ikinci defa yıktı. Bu anımı hiç unutmam. Hala arkamdan bağıran o sakat adamın sesi kulaklarımdadır.

.......................

Hozcomics’in çizgi roman külliyatımıza kazandırdığı Gigi Simeoni’nin Stria isimli çizgi romanını okurken yukarıdaki ankedotlar gözümün önüne gelip gitti habire. Hepimizin çocukluğunda yaşadığı dehşetle hatırladığı sırları vardır. Bunları bilinçaltına ötelemek için beynimiz habire çalışır durur. Ama Stria gibi gerçekten etkileyici eserleri okurken bunlar birden su yüzüne çıkıveriyor. Gözler ve Karanlık’tan bu yana Simeoni ikinci defa beni altüst eden bir eserle önüme çıktı. Hikayede etkileyici bir kurguyla anlatılan üç çocuğun hayatları olağanüstü trajedi, korku ve dramla altüst olurken okuyucu ister istemez kendinin hem hikayeyle hem çizimlerle bütünleştiriyor. Uzay 1999, Kartallar vs derken 40 yaş üstü tüm okurları 70’lerin alabildiğine fantastik dünyasına alıp bir daha bırakmıyor. Hikayedeki korku ve trajedi eteğinizden yakalayıp bir daha bırakmamacasına sizi yere çiviliyor. Hem bu sefer sizi tutan bir dal parçası değil. Bizzat içinizdeki Şeytan! Hayalde bile olsa, o çocukların yaşadıklarını yaşamamış olmak için aklınızı zorlayıp çok fazla üzülüyorsunuz. Kitabı bitirip kapattığınızda, kitap artık rafta öylece durmuyor. Siz onu gördükçe kafanızın içinde sürekli gezinip duran kalıcı bir şeytan haline geliyor. Sonuçta soruyorsunuz kendinize:

Şeytan dünyaya nereden sızdı. Bizi birbirimize nasıl bu kadar şiddetle düşürebildi?

striaimage.jpg


Selamlar
Lami Tiryaki
 
Son düzenleme:

yeryüzü

Yönetici
3 Eki 2011
17,047
75,612
hiçbiryerde :)
İki bekçi gece gezerken lunaparka giriyorlar,
şu upuzun zincire biniyor biri, diğeri çalıştırıyor aleti,
yavaşça dönme başlarken çalıştıran bekçi de geçip
oturuyor bir zincire.Hızlandıkça dışa doğru açılan zincirden
inemeyen iki bekçinin ölü bedenleri dönmeye
devam ediyor sabaha kadar...Brrr... Çocukken
anlatılan korku öykülerinden kırk yılda unutamadığıma
göre beni en çok etkileyenlerinden biriydi bu.
Anılar ve kitap tanıtımı için teşekkür ederim
sevgili Lami Tiryaki, bu akşam okuyacağım Stria'yı...
 

Lami Tiryaki

Onursal Üye
21 Nis 2009
513
3,729
"We were a family. How'd it break up and come apart, so that now we're turned against each other? Each standing in the other's light. How'd we lose that good that was given us? Let it slip away. Scattered it, careless. What's keepin' us from reaching out, touching the glory?"

----------------------------------------*----------------------------------------*--------------------------



Selamlar
Lami Tiryaki
 

Tarantula

Onursal Üye
9 Ağu 2010
662
2,960
Stria'yı okudum. Şöyle söyleyeyim son yıllarda okuduğum en etkileyici en beğendiğim hikayelerden biri oldu. Kesinlikle tavsiye ederim. Psikolojiye, hayata, dostluğa, çocukluğa dair bir çok şey var hikayede.


İki bekçi gece gezerken lunaparka giriyorlar,
şu upuzun zincire biniyor biri, diğeri çalıştırıyor aleti,
yavaşça dönme başlarken çalıştıran bekçi de geçip
oturuyor bir zincire.Hızlandıkça dışa doğru açılan zincirden
inemeyen iki bekçinin ölü bedenleri dönmeye
devam ediyor sabaha kadar...Brrr... Çocukken
anlatılan korku öykülerinden kırk yılda unutamadığıma
göre beni en çok etkileyenlerinden biriydi bu.
Anılar ve kitap tanıtımı için teşekkür ederim
sevgili Lami Tiryaki, bu akşam okuyacağım Stria'yı...

Sevgili Yeryüzü, ben bu bahsettiğin olayı gerçek diye biliyorum. Yani gerçekten yaşanmış. Hatta bu olayı zamanında Aziz Nesin komik bir hikaye olarak anlatmıştı bir kitabında. Yanlış hatırlamıyorsam olay Adana'da yaşanmış. 3 ya da 4 kişi zincire biniyorlar ve sabaha kadar zincir dönüyor. 1 kişi hariç diğerleri ölüyor. Kurtulan da baygın vaziyette zincirde bulunuyor ve hastaneye kaldırılıyor. Tabi bunu Aziz Nesin'in anlatımıyla okumak lazım. Tabi üzücü bir olay. Aziz Nesin sanırım hikayeyi biraz daha farklılaştırarak komik bir yan bularak anlatmış.
 
Son düzenleme:
Üst