Lami Tiryaki
Onursal Üye
- 21 Nis 2009
- 513
- 3,729
Nathan için yazdığım http://www.cizgidiyari.com/forum/kahramanlar-dergiler-ve-turler/75847-fenice.html muhabbeti bana son yıllarda okuduğumuz fumetti çizgi romanlarında ciddi hikaye bütünlemeleri olduğunu farkettirdi. Tabii İtalyan çizgi romanında bu tarzın öncüsünün Martin Mystere serisine yerleştirdiği müthiş mitoloji dolayısıyla Alfredo Castelli olduğunu özellikle belirtmek isterim. Daha çok Amerikan çizgi romanlarında ve TV dizilerinde rastlanan serilerin geneline yayılan ve zaman zaman konuyu gündeme getirip işleyerek büyütüp genişletilen temel bir mitoloji olay örgüsü anlatı biçiminin benim sevdiğim tür çizgi romanlarında da yeralıyor olması müthiş.
Castelli’nin Martin Mystere için oluşturduğu olağanüstü Kara Adamlar-Atlantis bütünlemeleri son yıllarda nur topu gibi bir de evlat verdi: Carlo Recagno. Adam müthiş bir mitolojiyi oya gibi örüyor. Martin Mystere 6 numaralı dev albüm Ateş ve Buz Adası(L'isola di Ghiaccio di Fuo), iskadinav mitolojileriyle bezenmiş bence dev albüm serisinin hazmı en zor ancak en entelektüel ve okuması keyifli hikayesidir. Recagno, Castelli’nin yarattığı mitoloji üzerine kurduğu bu ilginç dev albüm hikayesinden muhteşem bir mitolojisi olan yeni bir Martin evreni yaratmayı başardı bence. Tabii bunda sürekli çalıştığı çizeri Esposito Bros’un müthiş çizgilerinin katkısı büyük. Recagno imzalı hikayeleri seçip sırayla okuduğumuzda-iki hikaye hariç-tamamının belli bir arka fonu olan yeni bir mitoloji oluşturduğunu görüyoruz. Temelleri Orlando Efsanesi’ndeki Merlin-Morgana karakterleriyle atılıp geliştirilen öykü dizisinde Lalkitap aylık dizinin 77-78-79. sayılarına denk gelen orijinal 244-245-246. sayılardaki Loki’nin İntikamı-Gökyüzünün Gazabı-Melekler Şehri başlıklı hikayeler Recagno mitolojisine adeta tavan yaptırmıştır. Bu yeni mitlojide Ateş ve Buz Adası’nda başlayıp yavaş yavaş gelişen bir Sergei Orlof efsanesini sindirmeye başladık. Recagno, Orlof’u klasik katil-kötü adam olmaktan çıkarıp gerçek bir anti kahraman haline getirmeyi başardı. Son zamanlarda popülaritesi düşen Martin hikayelerini yeniden keyifle okumama neden olan öykü dizilerinin başında Recagno’nun Orlof’a iade-i itibar eden öyküleri oldu diyebilirim. Özellikle 160 sayfalık yeni seride yeralan Grendel, Kara Güneş, Jean Dearc’ın Sırrı gibi öyküler Orlof’un neredeyse Martin’in yerine başrole konulduğu müthiş hikayeler.
Martin Mystere’de hikaye bütünlemeleri genellikle aylık seri içinde yeralıyor. Benzeri bir durum Büyülü Rüzgar serisinde de yaşandı. Manfredi aylık seri içine sıkıştırdığı Ned-Hogan-Kara Ay ve Kızılderili Beyaz Savaşları diye iki başlığa ayırabileceğimiz iki ayrı mitolojiyi aylık seri içinde oldukça dağınık biçimde verdi. Mitolojileri biraraya getirebilmek için bir ara 11 sayıyı sondan başlayıp başa doğru okumak zorunda kalmıştım .
Nathan Never’da durum biraz farklı. 7. ve 8. sayılarda yeralan Yasak Bölge-Gölge Adamlar hikayesi iki büyük mitolojiye evrildi. Biri 65-66. sayılarda bir anlamda biten ve Martin Mystere’nin diziye dahil olduğu Atlantis’in Sırrı mitolojisi ve diğeri hala bir şekilde devam eden ve neredeyse tüm Nathan Never yayın yelpazesine dağılan, okuyup hakim olunması hakikaten büyük emek isteyen Teknodroid Savaşları ve Nathan-Nemo mitolojisi. Nathan Never’daki şanssızlık, mitlojilerin detaylarının farklı serilere dağılmış olması. Mesela Gabriel’in sırrını öğrenebilmek için Speciale serisindeki Uzayın Derinliklerinden isimli öyküyü okumak gerekiyor. Çok dağınık. Tabii bunun ne anlama geldiğini tahmin edersiniz. Nathan bizde kısıtlı olarak yayınlandı. Aylık serinin antipatik bulunmasının temel nedeni de budur. Daha ilk başlardan itibaren mitolojideki pek çok detay diğer serilerde anlatılmış. Biz bunları Çizgili Düşler’in yayınladığı diğer serileri okurken yavaş yavaş öğreniyoruz. Allah’tan İlker özer gibi bir Nathan sevdalısı var da diğer serilerdeki hikayeleri de dağarcığımıza katmaya başladı. Mitolojiyi sindirdikçe özellikle benim gibi klasik bilim kurgu severler zevkten dört köşe okuma seansları yaşamaya başladılar.
Fumetti koleksiyonlarımız artık eskisi gibi salt kahramanın maceralarından oluşmuyor artık. Onlarca sayılara yayılmış ilginç mitolojilerle süslü devasa hikayeleri de içeriyor. Böylece maceralar tekrar okunduğunda alınan keyfin katlandığı bir ortam yaratılmış durumda.
Selamlar
Lami Tiryaki
Castelli’nin Martin Mystere için oluşturduğu olağanüstü Kara Adamlar-Atlantis bütünlemeleri son yıllarda nur topu gibi bir de evlat verdi: Carlo Recagno. Adam müthiş bir mitolojiyi oya gibi örüyor. Martin Mystere 6 numaralı dev albüm Ateş ve Buz Adası(L'isola di Ghiaccio di Fuo), iskadinav mitolojileriyle bezenmiş bence dev albüm serisinin hazmı en zor ancak en entelektüel ve okuması keyifli hikayesidir. Recagno, Castelli’nin yarattığı mitoloji üzerine kurduğu bu ilginç dev albüm hikayesinden muhteşem bir mitolojisi olan yeni bir Martin evreni yaratmayı başardı bence. Tabii bunda sürekli çalıştığı çizeri Esposito Bros’un müthiş çizgilerinin katkısı büyük. Recagno imzalı hikayeleri seçip sırayla okuduğumuzda-iki hikaye hariç-tamamının belli bir arka fonu olan yeni bir mitoloji oluşturduğunu görüyoruz. Temelleri Orlando Efsanesi’ndeki Merlin-Morgana karakterleriyle atılıp geliştirilen öykü dizisinde Lalkitap aylık dizinin 77-78-79. sayılarına denk gelen orijinal 244-245-246. sayılardaki Loki’nin İntikamı-Gökyüzünün Gazabı-Melekler Şehri başlıklı hikayeler Recagno mitolojisine adeta tavan yaptırmıştır. Bu yeni mitlojide Ateş ve Buz Adası’nda başlayıp yavaş yavaş gelişen bir Sergei Orlof efsanesini sindirmeye başladık. Recagno, Orlof’u klasik katil-kötü adam olmaktan çıkarıp gerçek bir anti kahraman haline getirmeyi başardı. Son zamanlarda popülaritesi düşen Martin hikayelerini yeniden keyifle okumama neden olan öykü dizilerinin başında Recagno’nun Orlof’a iade-i itibar eden öyküleri oldu diyebilirim. Özellikle 160 sayfalık yeni seride yeralan Grendel, Kara Güneş, Jean Dearc’ın Sırrı gibi öyküler Orlof’un neredeyse Martin’in yerine başrole konulduğu müthiş hikayeler.
Martin Mystere’de hikaye bütünlemeleri genellikle aylık seri içinde yeralıyor. Benzeri bir durum Büyülü Rüzgar serisinde de yaşandı. Manfredi aylık seri içine sıkıştırdığı Ned-Hogan-Kara Ay ve Kızılderili Beyaz Savaşları diye iki başlığa ayırabileceğimiz iki ayrı mitolojiyi aylık seri içinde oldukça dağınık biçimde verdi. Mitolojileri biraraya getirebilmek için bir ara 11 sayıyı sondan başlayıp başa doğru okumak zorunda kalmıştım .
Nathan Never’da durum biraz farklı. 7. ve 8. sayılarda yeralan Yasak Bölge-Gölge Adamlar hikayesi iki büyük mitolojiye evrildi. Biri 65-66. sayılarda bir anlamda biten ve Martin Mystere’nin diziye dahil olduğu Atlantis’in Sırrı mitolojisi ve diğeri hala bir şekilde devam eden ve neredeyse tüm Nathan Never yayın yelpazesine dağılan, okuyup hakim olunması hakikaten büyük emek isteyen Teknodroid Savaşları ve Nathan-Nemo mitolojisi. Nathan Never’daki şanssızlık, mitlojilerin detaylarının farklı serilere dağılmış olması. Mesela Gabriel’in sırrını öğrenebilmek için Speciale serisindeki Uzayın Derinliklerinden isimli öyküyü okumak gerekiyor. Çok dağınık. Tabii bunun ne anlama geldiğini tahmin edersiniz. Nathan bizde kısıtlı olarak yayınlandı. Aylık serinin antipatik bulunmasının temel nedeni de budur. Daha ilk başlardan itibaren mitolojideki pek çok detay diğer serilerde anlatılmış. Biz bunları Çizgili Düşler’in yayınladığı diğer serileri okurken yavaş yavaş öğreniyoruz. Allah’tan İlker özer gibi bir Nathan sevdalısı var da diğer serilerdeki hikayeleri de dağarcığımıza katmaya başladı. Mitolojiyi sindirdikçe özellikle benim gibi klasik bilim kurgu severler zevkten dört köşe okuma seansları yaşamaya başladılar.
Fumetti koleksiyonlarımız artık eskisi gibi salt kahramanın maceralarından oluşmuyor artık. Onlarca sayılara yayılmış ilginç mitolojilerle süslü devasa hikayeleri de içeriyor. Böylece maceralar tekrar okunduğunda alınan keyfin katlandığı bir ortam yaratılmış durumda.
Selamlar
Lami Tiryaki
Son düzenleme: