Çizgi Roman'da "Çocuk İhmal ve İstismarı"

vakanuvis

Süper Üye
5 Mar 2011
604
975
“Çocuk İhmal ve İstismarını Önleme Platformu yaklaşık bir yıl önce bir araya gelen o günden bu yana konuyu gündeme taşımak, toplumsallaştı rmak ve konuyla ilgili farkındalık yaratmak için yoğun çalışmalar yapmıştır. Platform yirminin üzerinde STK dan oluşmaktadır. Platforma adliye, sağlık ve polis teşkilatından ve başbakanlıktan gözlemciler katılmaktadır. ÇİKEDAD bu platformun kuruluşuna başından beri katılmış ve katkı yapmıştır. Çalıştayın gerçekleşmesinde de TÇYÖV’le birlikte ev sahipliği yapmanın onur ve mutluluğunu taşımaktadır.” açıklamasını yapıyor sayın Doç. Dr. Nejdet Neydim ve devam ediyor:
“Kişilerden daha çok kurumsal kimliklerin öne çıktığı daha doğrusu odaklanılan çalışmanın öne çıkartıldığı bir çalışma yapılmaktadır. Çalıştay da bu çalışmanın bir parçasıdır. 22-23 Şubat 08 tarihlerinde gerçekleşen çalıştaya alanında uzmanlaşmış STKların konuya ilgi duyan ve bilgisi olan iki üyesi davet edilmiş ayrıca bu alanda çalışmaları olan uzmanlar da ayrıca davet edilmiştir. Çalıştaya çocuk ve aile mahkemelerinden yargıç ve savcılar, çocuk hakları alanında çalışan avukatlar, SHÇEK uzmanları, sosyal hizmet görevlileri, mahkeme pedagog ve psikologları, gazeteciler, eğitimciler, sağlık alanından doktorlar ve adli tıp uzmanları v.d. katılmıştır. Adalet, medya, sağlık, sosyal hizmetler ve diğer alanlarda paralel oturumlar yapılmış ve gruplar kendi raporunu oluşturmuştur.”
ÇGYD üyesi yazarlarımız Nur İçözü ve Aysel Korkut’un da katıldığı toplantıların çocuklarımız açısından faydalı olacağı inancını ÇROP olarak taşımaktayız.

Çizgi romanda Çocuk İhmal ve İstismarı nasıl ele alınmış kısaca bakalım:

Fumetti’lerden başlamak istedim ama “çok ciddi dünyevi ve toplumsal yararları” kaşıyan öykülere rastlamadım. Daha masalsı, daha aksiyon merkezli, daha gerçeküstü, daha yaralara yüzeysel bakan öykülerle karşılaştım. Ken Parker, Julia ve Nathan Never (ilk 20 sayısı) gibi karakterlerde biraz daha melankolik entelektüel havasıyla bazı konulara değinildiği söylenebilir ancak birebir konumuzu ele alan pek az hikaye var desek yeridir. Julia’da bir-iki “çocukluk sorunları sendromu”, Ken Parker’da “sanayi toplumunun işçi çocukları” (Donovan'ın Çocukları ve diğer sayılarda yer alan kısa çocuk haklarına dair göndermeler), Nathan Never’da “genç kızlar ve cinsellik” üzerine var birkaç hikaye ama ele almak istediğim konuya yeterince hizmet etmiyorlardı.

Belçika ekolünde ise ülkemizde basılanlara bakarak söylüyorum (Belki Doğan Kardeşteki "Pelikan" ama o da yarım bırakıldı) “toplumsal yaraları kaşıma” misyonu üstlenmiş esere rastlamadım.

Buna karşın elimde bulunan comicslerde bu çocuklara yönelik şiddet ve suçlarla, cinsel istismarı” ele alan kimi yüzeysel, kimi cesur örneklere rastladım. İşte üç tanesinin özet ve bilgileri:
Green%2520Lantern.jpg

GREEN LANTERN
“Ghost of Christmas Past”
SAYI 109
Şubat 1999
DC comics


Kimdir bu kahraman?

Basitçe söylenecek olursa dergiye adını veren şey bir güç. Bu güç yeşil bir şua, ışın. Evrenin bir yerlerinde OA adlı gezegende yaşayan minik mavi uzaylılar olağanüstü bir gücü bir ana Lantern’a yüklemişlerdir. Sonra da bu gücün kullanılması için yüzükler üretmişlerdir. İşte bu yüzükler bataryalardan şarj edilince ortaya çıkan şua kullananın hayal gücüne göre şekil alan (silah, top, araba, uzay gemisi…) bir güç olarak açığa çıkar ve kullananın irade gücüne bağlı olarak da etkisini korur. Bu güç uzayın her bölgesinde o bölgenin en iyi, erdemli, başarılı kişisine verilerek bir tür uzay ranger/polis gücü oluşturulmuştur. Bu yüzüğü takan kişi-lere Gren Lantern denmektedir. Serinin kahramanı dünyalı olduğu için diğer uzaylılarla karışmamaktadır ama dünyada bu gücü taşıyan kişiler değişebilmektedir. Bildiğim kadarıyla şu anda bu gücü elinde bulunduran 6 kişi bulunmaktadır.

Öykünün Özeti:
gl3-109.gif

İçeriğiyle konumuza hizmet eden Green Lantern kuşağın dördüncüsü: Kyle Ryner. Ancak işimiz onunla değil, ilk Green Lantern’in kızı Jen Scot’la. Babadan miras güçleri olan Jen Christmas arefesinde alışverişe çıkmıştır. Yıllarca babasının kim olduğunu bilmeden yetimhanelerde yetişmiş olan kızımız şimdilerde çok mutludur çünkü artık babası ve erkek kardeşi yanındadır ve toplum tarafından kabul görmektedir. Yeşildir Jen! :)

Alışveriş günü kardeşiyle alışveriş merkezinde gezerlerken geleneğe uygun bir manzarayla karşılaşırlar: Noel baba standı kurulmuş, çocuklar sıraya girmiş, Noel babanın dizine oturan dilek tutmakta, o sene yaramazlık yapıp yapmadığını anlatmaktadır. Bu etkinliğe yanaştıklarında Jen ani bir sinirle kontrolünü yitirir, gücü açığa çıkar ve Jen Noel babayı kaptığı gibi duvarı delerek gözden uzaklaşır. Bu olay gerçekleşirken tek söylediği “bu sesi tanıyorum, onu durdurmalıyım” olur.

Noel baba yüzüğün oluşturduğu sandalyeye bağlı olarak kendine gelir. Neler olduğunu sorar ve korktuğunu Jen’e bir şey yapmadığını söyler. Oysa bu adam bir çok kıza çok şey yapmış, Jen’e de yapmaya yeltenmiştir. Jen, kızlar yetimhanesindeki günleri anlatmaya başlar. Noel baba olan kişinin daha gençken yetim kızları cinsel olarak istismar ettiğini bildiğini flashbacklerle anlatır. Hatta kızları kucağına oturtmak için adamın o zamanlar da Noel baba olduğunu, Jen’in sakalını yolarak nasıl karşı koyduğunu hatırlatır. O gece adamın sarhoş kafayla onu yatağında sıkıştırışını ama tesadüfen açığa çıkan gücünün onu nasıl kurtardığını anlatır. Geçirdiği en iyi yılbaşı da o yılbaşı olmuştur.

Ve sorar Jen: “Sizin gibileri kim durduracak?”
Yanıt: “Ama sana bir şey yapmadım ki?”
“Peki ya sana benim gibi karşı koyamamış olan kızlara yaptıkların onlara neler oldu?” diye sorar Jen ancak yıllar sonra neyi ispat edebilir ki bu adam ceza alsın diye…?

Jen yüzüğüyle bir bıçak yaratır üzerine yürür korkudan çıldıran adamın veeee ipleri keser. Bıçak ve sandalye ve ipler kaybolur. Jen adamın korkusundan istifade ederek adresini alır, gitmesini söyler.

Adam :”Beni serbest mi bırakıyorsun?”
Jen: “Asla…” der ve uzun uzun adamı tehdit eder. “Bir daha bir çocuğa o gözle bakarsan…” tehdidiyle bitirir.

Adam çaresiz ağlamaya başlar. Jen uçar gider.

Birkaç sayfa sonra onu yine bir yılbaşı gecesi gülümseyerek uyurken görürüz.

SPAWN
SAYI 5
1995 (cilt basım yılı)
IMAGE Comics
Arkabahçe Yayıncılık bu sayıyı bastı Türkçe bulmak mümkün


Kimdir bu Spawn?
Seduction_of_the_Innocent.jpg

Spawn, Image comics’in baş kahramanlarından biridir. Öyküsüne geçmeden önce kısa bir not düşmek doğru olur. Amerikan çizgi roman sansür kurulunun egemenliğine karşı çıkan bir grup yazar-çizer bir araya gelerek sansür kurulunun yasakladığı bir çok kurala karşı çıkmaya karar vererek 1990’ların başında IMAGE comics’i kurarlar. Bana sorarsanız arkalarında diğer büyük yayınevleri vardır çünkü kısa bir süre sonra hepsi sansürü delmeye başlarlar okuyucu kaybetmeden, tepki çekmeden, ama o ayrı bir mevzuu. Evet, yayınevi kurulur ve bu yayınevi kalıplaşmış bazı klişeleri kullandığı gibi büyük yayınevlerinin kabul etmeyeceği fanzin dergileri de basarak bir çok el atılmamış konuyu gündeme taşırlar. Hayaller, ensest, ırkçılık, sapıklık, rock müzik kültürü, alt kültürler v.s. konuları daha geniş okuyucu kitlesine ulaşır. Ancak elbette ırkçılık, istismar, sapıklık ve ensest gibi konular övülmez. Ama “yok sayılmaları” yerine gündeme taşınarak eleştirirler.

Spawn, Todd Mc Farlane’in Rock müzik-Metal müzik kültürü motifleriyle süslediği kahramanıdır. Afro-amerikalı paralı bir asker ölür ve cehennem şeytanının temsilcisi olarak mistik-olağanüstü güçlerle yeryüzüne döner. Ancak asil bir tiptir ve efendisine başkaldırır. Bu arada hafızasını geri kazanma, eşi ve çocuğuna ulaşma, geçmişiyle yüzleşme, hayattaki yerini belirleme, tanrısal güçlerle ve kötücül güçlerle savaşıp varolmaya devam etme maceraları yaşar.
Dikkatli bakılırsa; ki zaman zaman kapaklarda ve öykülerde bunun izi görülür, İsevi bir yapı üzerine oturtulmuştur Spawn. İsa gibi gettolarda “fareler ülkesinde” yaşar ve itilmiş, hor görülenlerin dostu, koruyucusu, yol göstericisidir. Bazı kapaklarda başında dikenli taçla diz çökmüş çizilir. Sayfalar akarken her sayfada görülen 9:9:8:7 rakamları işte “bilmem kaçıncı kitabın, kaçıncı duasının, kaçıncı ayetinin…” havasını yansıtır. Diğer bir çok şeyi de saymamayım ama kısaca Spawn için “şeytanın Peygamberi” demek mümkün.

İşte bu Spawn ırkçılık, masumiyet, çocukların cinsel istismarı, sapıklık gibi konuları işleyebilmiştir. Bol bol kanın aktığı, vahşi parçalanmalı ölümlerin resmedildiği, cinsel çizimlerin yer aldığı, bazı tabuların kırıldığı ve sansür kuruluna baş kaldıran bir seri olarak Mc Farlane yetişkin dünyasına hitap ederken bazı değerlerin ıska geçilmediğini, bazı konularda hassas davranıldığını bu şekilde göstermektedir. Nitekim Spawn’ın kilise tepelerinde haçlara tutunduğu veya bir çok binada asılı olan amerikan bayraklarına sarınması yine bunlardan ikisidir.

Öykünün özeti:
spawn.jpg

Billy Kincaid, daha önce öldürdüğü bir kız çocuğunun faili olarak kapatıldığı cezaevinde psikiyatrik tedavi görmüştür. Öykünün başında doktoru ona bazı kuralları da anlatarak yaptığı yanlışlıkları hatırlatır ve “iyileştiğini” söyleyerek artık serbest olduğunu bildirir. Onu yakalamış olan ve serinin gediklisi iki dedektif ise bundan kuşku duymaktadırlar.

Billy dondurma sattığı ve mahalleri dolaştığı kamyonetiyle gezerken bir kız çocuğunu öldürmüş, ceset de buzdolabında bulunmuştur. Şimdi de serbest bırakılmaktadır. “You scream, ı scream, we all scream for ıce cream” şarkısı dudaklarından dökülmektedir sevincinden.

Polisler onun peşini bırakmamaya karar verirken Spawn bir gazeteden 5 yıl önce peşine düşrüğü Billy’yi hatırlar. Tutuklanışını, sonra ortaya çıkardıkları ve Billy’ye ait olduğu anlaşılan onlarca çocuk cesedinin bulunduğu yer, sonra bütün delillerin ortadan yok edilişi… Onu durdurması gerekmektedir.

Bunlar olurken Billy serbest kalmış, kamyonetinin direksiyonuna oturmuş, bir çok çocuğu kaçırmaya başlamıştır bile. Birkaç ara sahneden sonra evine geçiyor öykü. Billy kadın gibi giyinerek süslenmiş, küçük çocuklarla konuşmaktadır ancak karelerde çocuk yoktur. Sonra anlaşılır ki Billy çocukların kestiği parmaklarını tutkalla duvarındaki panoya yapıştırmaktadır.

Spawn bu sahnelerde gelir. İkisi karşı karşıya dururlar. Dedektiflerimiz bir şeylerden şüphelenerek eve girerler kimse yoktur.

Daha sonra dedektif bürosuna girer ve son sayfa:
mtccbillykincaid11.jpg

Billy Kincaid zincirlerle tavandan sarkmaktadır. Ölüdür. Çıplak şişman, yağlı vücuduna dondurma ve çubukları saplanmıştır. Kanlar akmaktadır. Billy’nin üzerinde bir not vardır: “Boys screamed and girls screamed, so I made him scream, scream, scream…”

*

Daha sonra Kincaid geri gelir… O başka bir hikaye tabii ve evet bu öykü birebir cinsel istismarı işlemiyor ama çocuğa karşı işlenen bir tür sapkınlığı ele alışı önemli.

CHILDHOODS END
SAYI 1
IMAGE comics


Öykü ismini Arthur C. Clarke’nin ünlü bilimkurgu romanından almıştır ve bilimkurgu değildir. Hatta fazlasıyla dünyevidir.

Sıradan insanların sıradan hayatlarını konu almıştır. Image’ın sadece 1. sayısını bastığı ve devamının hiç olmadığı bir seridir. Amatör çizer ve yazarların eseridir.

Öykünün Özeti:
childhod.gif

Çocuklarını gezmeye çıkarmış olan bir grup kadın parkta banka oturarak sohbet ederken çocukları parkta oyun oynamaktadır. Kum havuzu, kaydırak, salıncaklar doludur. Her çocuk cinsiyetine ve annelerinin kişilik, eğilim ve konulara yaklaşımlarına göre davranışlar göstermektedir. Dedikodular ve sohbetler edilirken çocuklar arası gelişen olaylar ve çocukların davranışları bu anne-çocuk arası ilişkiyi göstermektedir.

Ancak asıl konumuz bu değil. Asıl konu parkın kapısından giren genç hamile kızdır. Kadınlar onu göstererek bir takım fikirler ileri sürerek çocuğun babasının kim olabileceğini konuşurlar. Kız reşit değildir ve bilinen resmiyette evliliği de yoktur. Erkekler ve oğlanlar yakıştırılarak konuşmalar sürer gider.

Son sayfada ancak konuşmalar bittiğinde salıncağa oturmuş olan kızın bileğine zoom yapılır ve bileklerinin kesik içinde olduğu görülür. İntihar etmeye çalışmıştır kız. Nedenini sorgulamaya başladığınız an son kareyi görür okuyucu:

Kızın gözünden çizilmiştir. Battaniye, yatağın ucu, odanın bakılan kısmı, sehpa, sehpanın üzerinde saat (sabahın bilmem kaçını göstermekte), sabahlık giyen bıyıklı yabani bir adam… Ve adam şunu söylemektedir: “Like you said, I am not your father”…

İkinci sayı hiç basılmadı, devamını bilmiyorum ancak “üvey baba” ve tecavüz olgusu ortada gibi duruyor.

“sorunlar üzerlerini örtmekle değil dile getirilerek çözümlenirler” diyor, çocuklarımızı ve masumiyetlerini korumak üzere daha çok eser üretilmesi temennisinde bulunmak istiyorum.

Yazdım - Derledim
 
Üst