İtalyan Çizgili Düşler

direnc11

Yönetici
11 May 2009
10,078
36,679
İstanbul
Sevgili dostum Haluk Kalafat'ın Radikal Kitap'ın 22 Eylül 2013 tarihli son sayısındaki yazısı önce çoğumuzun ortak hikâyesini yani çizgi romanla olan tanışmamızı ve serüvenimizi anlatıyor, sonra da Çizgi Düşler'in çıkarmakta olduğu kitaplarla ilgili özet ve hoş bilgiler veriyor.

haluk1416be041131d.jpg


Yazıyı aşağıda veriyorum ama isteyen dostlar için linkini de ilave edeyim:



Aynı zamanda forumumuzun da üyesi olan sevgili Haluk'u forumda aktif olabilmesi için henüz ikna edebilmiş değilim. Mâlum; dünya işleri. Ama olsun, bu akşam bir kez daha zorlayacağım :)

Yazı biraz uzunca ama okumanızı tavsiye ediyorum.



"İtalyan çizgili düşler

Okumayı çizgi romanlardan öğrendim ben. 1970’lerin başıydı, Kıbrıs sorunu nedeniyle ambargo yılları yaşanıyordu, ampulleri kırmızı defter kaplarıyla sarıyorduk, hava saldırısında İstanbul ışıldamasın diye; hoş sık sık elektrikler kesilirdi ya…

Anne babanın endişeli hallerinden etkilenmemek, depresif bir ruh haline girmemek kolay değildi. Babam beni sevindirmenin yolunu bulmuştu. Okuduğu gazetenin (o yıllarda Milliyet okunurdu bizim evde) akşam baskısını almaya giderken, beni de alırdı yanına. Fatih caddesinin Halıcılar caddesiyle kesiştiği noktada bir bayii vardı. Envai çeşit çizgi roman olurdu orada.

“Seç” derdi babam. İstisnasız Tom Braks alırdım. Kısa kesilmiş sarı kıvırcık saçlı bu kovboyun, kılık değiştirme ustası olması cezbederdi beni en çok. Her macerada en az bir kez kılık değiştirip kötüleri faka bastırırdı. Kılık değiştirmiş halini tahmin etmek en büyük mutluluğumdu. Arka arkaya dizilen karelerdeki olay örgüsünü tahmin etmeye çalışır, kendimce bir macera kurar, bu arada okuyor pozlarına girerdim. Oysa okuma yazmam yoktu henüz. Ablam arada bir doğrusunu öğreneyim diye elimden alıp kitabı okumaya başlayınca büyü bozulur, ben çok kızar kulaklarımı tıkardım duymamak için.

Kendimce okuyordum işte. Annem, camın kenarındaki somyaya oturur Tommiks ya da Teksas okurdu. Ben karıştıra, buruştura resimlerini ezberlediğim Tom Braks’lara yeni maceralar düşlerdim. Okula başladıktan sonra çizgi romanlarla olan ilişkim sürdü. Ama artık okunması “iyi olmayan” şeyler arasında yer alıyordu. Öğretmenim bizi Teksas-Tommiks’e karşı uyarıyordu. Babam “seç” demez olmuştu, ama ben bir şekilde buluyordum. Okuduklarımı sinema önlerinde değiş tokuş ediyordum. Misket ütersem, fazlalarıyla yine çizgi roman değiş tokuşuna giriyordum. Çok kahraman vardı, oku oku bitmiyordu; yenisini bulamasam da dert değildi, yeniden ve yeniden okuyordum.

Düşlerini Amerikanca kuran fumettiler
Sonra biz büyüdük, çizgi roman azaldı. Bir ara hiç oldu neredeyse. Zaten gittikçe okunması ayıp, düşük kültür sayıldığı ortamlara girmiştim; eski dostların gazete bayilerinden çekilmeleri canımı çok acıtmadı. Sonradan öğrendim, yayıncılık açısından Türkiye’de çizgi romanların “altın dönemi”nin sonlarını yakalamıştım. İkinci el piyasasının hâlâ canlı olduğu günlermiş. Okuduklarım düşlerini Amerikanca kuran İtalyan çizgi romanlarıymış ve onlara “fumetti” denirmiş. Benim Tom Braks, Teksas, Tommiks, Zagor, biraz da Teks’ten mürekkep dünyamın dışında bu fumettilerin zilyon çeşit kahramanı varmış. Üniversiteye başladığım yıllarda zaten yerli ya da yabancı çizgi roman yayıncılığı dibe vurmuştu. Sonra 90’lı yılların ortalarından itibaren “eski dostlar” sahaflarda değerli, görünür köşelere çıkmaya başladığında aşkımın yeniden kabardığı bir döneme girdim. Benim kuşağımın “Teksas-Tommiks” adını verdiği kitaplar gittikçe değerleniyordu. 1990’ların sonlarında bu hareketlilik yayıncılara da sirayet etti.

İşte o zaman Julia, Nathan Never, Dylan Dog, Dampyr, Büyülü Rüzgar ile tanıştım. Arda bir şekilde gördüğüm ama okumadığım Martin Mystere ve Ken Parker ile de nikâh tazeledim. 21. yüzyıla yeni dostlarla giriyordum. Hepsini yutarcasına okuyor, kütüphaneme sevgiyle diziyordum. İtalyan çizgi düşler görüyordum yeniden…

Hayat toz pembe değil
Benim için en önemli şey, çizgi romanlarımın yayına ara verilmeden, maceralar yarım kalmadan devam etmesi olmuştu.

Ama hayat toz pembe değil. Bir sürü nedenden yayıncılar kahramanlardan vazgeçti, yayına ara verdi, periyotları tutturamadı bir süre sonra.

Oysa çocukluğumun radyolarındaki “Arkası Yarın” adlı radyo piyeslerinin “acaba ne olacak” heyecanıyla beklerdim yayın günlerini. Zamanla beklemekten sıkıldım.

Birkaç ay önce Çizgi Düşler dikkatimi çekti. Durup dururken olmadı tabii yayınevinin editörlerinden Mustafa ile aynı masaya düştük. Heyecanlı bir çizgi roman sohbeti arasında hangi kahraman serisinin İtalya’da kaçıncı sayısında olduğunu, kendilerinin yetişmek için hızla kitap bastıklarını anlatıyordu. “Yahu ne zaman çıkacak devamı” diye endişe duymadan yeniden fumetti aldığım düşlerimdeki manzara gerçek olabilir miydi?

Saymaya başladı: “Julia’yı yayımlıyoruz. İki ayda bir. Her ciltte üç macera. İtalya’da ayda bir macera var. Her sayıda bir macera yaklaşıyoruz.”

Julia yani “Ya niye kadın çizgi roman kahramanı yok” derken karşıma çıkan Bir Kriminoloğun Maceraları”. Hem çizgi, hem cinai hikâye, hem de kahramanı kadın; üstelik yaratıcıları onu Audrey Hepburn’den esinlenerek çizmişler. Mükemmel bir karışım…

Bu sırada Mustafa devam ediyor: “Nathan Never’da çok gerideyiz.

Kapatmamız gereken yaklaşık 300 sayı var. Ayda bir cilt çıkarıyoruz. Üçer macera. İkişer ikişer yaklaşıyoruz ama bu hesapla on yıl kadar sonra yakalarız İtalya’yı.” Öyle inançla anlatıyor ki, kendimi “Yakalarsınız” derken buluyorum.

Nathan Never yabana atılacak bir fumetti değil. İtalya’da en çok satan üçlüden biri. Diğerleri Teks ve Dylan Dog’muş.

Martin Mystere evreni genişliyor
Nathan Never, nostaljik bir bilimkurgu. Uzak gelecekte özel bir güvenlik teşkilatı olan Alfa’da çalışan bir özel ajanın Nathan Never’ın etrafında gelişen olayları anlatıyor. Nathan bir 20. yüzyıl tutkunu. Bilimkurgu edebiyatına ve sinemasına gördermelerle örülü çok yetkin bir senaryoya sahip. Eklemek gereken bir ayrıtı daha var; Nathan Never’ı yaratan ekipte çizer, İtalya’nın son dönemde yetiştirdiği en yetenekli çizerlerinden Claudio Castellini’ydi. Özellikle onun çizdiği maceraların tadı bir başkadır.

Bu ikisi yeterdi bana, ama durmaya niyeti yoktu Mustafa’nın. Martin Mystere evreninden Zona X’i (yani X Bölgesi) de çıkartıyorlarmış. Tüm bu çizgi kahramanlar İtalya’nın bu alandaki en büyük firması Bonelli’ye ait.

Bonelli satış rakamı iyi olan, sevilen kahramanlarının öykülerinden yan kahramanlar, yan öyküler çıkarıyor. Bunların en bilineni belki de Zagor’un sevimli arkadaşı Çiko’nun serüvenleridir. Zona X ise bir tür “Alacakaranlık Hikâyeleri” serisi. Serinin anlatıcısı Martin Mystere, yani kahramanı değil, öykücüsü. İlk cildini okudum oldukça ilginçti.

Yine Martin’in evreninden bir başka seri daha var: Başka Yer’den Hikâyeler. Martin Mystere senaryosunda ABD’deki efsanevi 51. Bölge göndermesi. Devletin vatandaşlardan sakladığı olağanüstü varlık ve olayların incelendiği bir üs. Martin kendi maceralarında zaman zaman “Başka Bir Yer”in yöneticilerine yardım eder. Bu seri ise Martin maceralarından bağımsız ilerliyor.

Yine bağımsız hikâyelerden oluşan bir başka serileri var: Le Storie (Hikâyeler). İtalya’da Bonelli’nin yeni denemeye başladığı bir tür bu. İlk sayısı Ekim 2012’de çıkmış. Çizgi Düşler ilk iki sayısını bir ciltte birleştirerek geçtiğimiz ay yayımlamaya başlamış. Dünya tarihinde bazı kesitleri anlatan ilgi çekici, gerçek öyküler anlatılıyor bu seride. İlk ciltte “Paris Celladı” ve “Samuray’ın Kurtuluşu” adlı iki hikâye var. İlki Fransız İhtilali’nde Paris’i, ikincisi aşağı yukarı aynı tarihlerde Japonya’da bir samurayın öyküsünü anlatıyor.

Yeni tanıştığım fumettilerden beni en çok etkileyen ise Lilith oldu. Lilith bir parazitin dünyayı ele geçirdiği ve insanların yeraltında yaşamak ve saklanmak zorunda olduğu uzak gelecekte yaşayan bir zaman gezgini. Görevi dünya tarihinin derinliklerinde zamanda atlayarak parazitlerin kök saldığı dönemlere giderek onları öldürmek ve kendi zamanını kurtarmak. Her bölüm Lilith kendisini anadan doğma vaziyette dünya tarihin dönüm noktalarında buluyor ve parazitin peşine düşüyor.

Depressif bir kahraman
Ve sırada Bonelli’nin en depresif kahramanlarından biri var: Brendon. Yine bir bilimkurgu-fantastik öykü. Brendon uzak gelecekte garip bir meteor yağmuru sonrası hayatta kalabilen az sayıdaki insanlardan biri. Bu doğa olayı mutant canlıların ortaya çıkmasına neden olmuş. Brendon bu vahşi topraklarda hayatta kalmaya ve annesini öldüren Kara Ay tarikatından öç almaya çalışıyor.

Geldik benim için tümüyle yeni olan, İtalya’da da son yıllarda yaratılmış son iki fumettiye.

At yerine motora binen Navajo yerlisi
İlki Saguaro. Tipik bir western hikayesini Vietnam Savaşı sonrasına yerleştirmiş Bonelli senaristleri. Ama savaştan dönen kahramanımız bir Navajo yerlisi. Navajoları Teks’ten hatırlıyorum ki, Saguaro’nun tipi de Teks’i andırıyor. At yerine motora biniyor ve adını aldığı Arizona’ya özgü dev kaktüs kadar dikbaşlı ve dokunulmaz biri. Teks’in zamanında Navajoların beyaz adam tarafından sömürüldüğü ve ötekileştirildiği düzen değişmemiştir; Saguaro, Teks ve arkadaşlarının onur mücadelesini sürdürüyor.

Çizgi Düşler’in son fumettisi Shangai Devil. 18 macerayla sınırlandırılmış bir çalışma bu. Daha önce 2008’de Volto Nascosto (Gizli Yüz) adlı 14 maceralık serisi yayınlanan Ugo Pastore’nin Uzakdoğu’da geçen macerasının adı Şangay Şeytanı. Olaylar 19. yüzyılda geçiyor. Ugo’nun yolu ilk 14’lük bölümde Etiyopa’ya ulaşıyordu, bu kez Çin’e gidiyor ve tıpkı Afrika’da olduğu gibi Çin’de de batılı sömürgecilerin maskesini aralıyor.

Sonuçta Çizgi Düşler, yetkin bir fumetti yelpazesi oluşturmuş. Çoğu son dönem üretimi. 1960’larda üretilen öncülleri gibi oryantalist ve beyaz olmaktan biraz daha kurtulmuş hikâyeler anlatılıyor; yeni olmayanlar ise İtalya’daki yayın dönemine ulamak için hız yapıyor. Bilimkurgular genellikle kara ütopya, tarihi hikâyeler ise dünya tarihinin önemli kavşaklarına götürüyor okuru ve oldukça iyi çalışılmış senaryoları var. Bu yelpazeden çizgi romanı bir miktar sevenleri bile saracak bir tane fumetti bulmak hiç de zor değil."


// HALUK KALAFAT
 
Son düzenleme:

yeryüzü

Yönetici
3 Eki 2011
17,039
75,338
hiçbiryerde :)
Çizgi Düşler yayınevini kutlamak lazım.
"Tay" yayınlarından aşağı kalmayacak,onu geçecek
şekilde hızla ve zengin bir portföyle kitaplar geliyor.
Bizleri yeni karakterlerle tanıştıran
bu keyifli yazı için de teşekkür ederim...
 

Dindar Diker

Çeviri & Balonlama
11 Nis 2009
2,444
8,365
İzmir
Çok mükemmel bir yazı olmuş gerçekten. Fumettiler hakkında bayağı bir bilgilendirici. Fumettilerin, comics ve frankofon karşısında alternatif bir seçenek olduğunun bir kanıtı bence bu yazı. Forumdaki biz fumetticilerin de beğeneceğini umuyorum. Çok teşekkürler, sevgili direnc11.
 
12 Şub 2010
15,006
543,642
Sanıyorum 15 Eylüldü. Büyülü Dükkanda İlyas tanıştırmıştı sayın Kalafat'la.

Sohbetimiz kısa bir merhaba ve hal hatır sormaktan öteye gidemedi.


Bu yazıyı ondan önce okumuş olsam sohbet çook uzardı:)
 

savok

Admin
30 Eki 2009
19,988
83,571
Kasımpaşa
Bu öykü hepimizin öyküsü, benim öyküm, Haluk Ağabeyin, Zeki'nin, Güngör'ün, Nihat'ın, ismin sayamadığım onlarca kelimenin tam anlamı ile delilerin öyküsü.. Hepimizin.. Bu forumun koridorlarında kahkahaları, muhabbetleri birbirine karışıyor dostların.. Biz çizgi romanı şehvetli bir tutkuyla sevdik, aşkla bağlandık, en önemlisi hiç bir çıkar gözetmeden paylaştık.. Tüm paylaşanlara selam olsun...
 

halukkalafat

Yeni Üye
8 Şub 2011
20
58
Sanıyorum 15 Eylüldü. Büyülü Dükkanda İlyas tanıştırmıştı sayın Kalafat'la.

Sohbetimiz kısa bir merhaba ve hal hatır sormaktan öteye gidemedi.


Bu yazıyı ondan önce okumuş olsam sohbet çook uzardı:)

Hocam sizinle tanıştığıma memnun oldum, o gün uzun bir telefon görüşmesi yapmak durumunda kaldım çok sohbet edemedik. O sırada bu yazı için Özer Sahaf'a da gitmem gerekiyordu, çok kalamadım. Bir dahaki sefere umarım daha uzun sohbet ederiz. Yazı için güzel yorumlar yapan tüm arkadaşlara teşekkürler... Nihat baba yazıyı paylaştığın için sağolasın...
 
Üst