Çizgiromanın eğitimdeki rolü, dolayısıyla çocuk gelişimine katkısı ülkemizde maalesef pek bilinmese ve tartışılmasa da ülkemiz sınırları dışında durum böyle değil. Ben de fırsat buldukça konuyla ilgili yazılardan, çalışmalardan derlemeler yaparak forumda paylaşmaya çalışacağım. Temel amacım elbette ülkemizde çizgi romana dair oluşmuş olumsuz ön yargının yıkılmasına küçük de olsa bir katkıda bulunmak. Konuya özellikle eğitimci arkadaşlardan da destek gelirse sevineceğim.
İlk yazı kendisi de bir derleme çalışması olduğu ve iyi bir özet sayılabileceği için hem öğretmen hem de çizer olan Gene Yang’dan olacak:
Eğitimde Çizgi Romanın Artıları:
Motivasyon: Bir eğitim aracı olarak çizgi romanın en çok anılan faydası öğrencileri motive edebilme yeteneğidir. 1949 yılında Hutchinson’un yaptığı bir çalışmaya katılan öğretmenlerden %74’ü çizgi romanın motivasyonu arttırdığı yönünde görüş bildirmiş. Çizgi romanın bireysel katılımı arttırdığı yönünde görüş bildiren öğretmenlerin oranı ise %79 olmuş. Hatta bir öğretmen çizgi romanın “öğrenmeyi çok kolaylaştırdığından” şikayetçi olmuş.
Haugaard(1973), çizgi romanın oğlunu okumaya motive eden tek şey olduğunu söyler. “Oğlumun okuduğu ilk şey çizgi romandı”. Burada bir parantez açıp kişisel öyküme değinmek istiyorum. Muhtemelen 5 yaşındaydım ve hatırladığım kadarıyla elimde tuttuğum ilk çizgi roman bir Tommiks’ti ve Abdül’ün de yer aldığı bir maceraydı. Resimlere bakmak beni çok mutlu ediyordu. Ancak yazılanları okuyamamak bir o kadar can sıkıcıydı ve okuyabilmeyi ne kadar çok istediğimi çok net hatırlıyorum.
William Marston çizgi romanın doğasından bahsederken şöyle der: “Resimli öykünün gücü modern teorinin bir sonucu olarak değil, çok eski zamanlarda ortaya çıkmış bir gerçekliktir. İnsanlık kelimelerle düşünmeye başlamadan önce, resimlerle hissetti… Resimlerin doğruyu kelimelerden daha etkili bir biçimde anlattığı bir gerçektir.”
Çocukların, çizgi romana doğal bir ilgisi vardır. Çizgi romanı derslerine dahil eden öğretmenler “çizgi romanın fantastik motivasyon gücünden” faydalanacaklardır. (Haugaard, 1973)
Görsellik: Brocka(1979), görselliği çizgi romanın diğer edebi türlere göre temel üstünlüğü olarak kabul eder. Öyküyü resimler ve metin birlikte sırtlanmalıdır. Versaci(2001), bunu “yazılı ve görsel olanın etkileşimi” olarak tanımlar.
Sones(1944), çizgi romanları, metinle karşılaştırdığı bir çalışmasıyla, çizgi romanların görselliğinin öğrenmeyi kolaylaştırdığı sonucuna ulaşır. Sones, hepsi dokuzuncu sınıf öğrencisi olan 460 öğrenciyi okul notları ve zekaları itibariyle iki eşit gruba ayırır. İlk gruba bir öyküyü çizgi roman formunda, yazılı ve görsel içerikle verir, ikinci gruba ise sadece yazılı formda. Sonrasında her iki grup öykünün içeriğiyle ilgili bir teste tabi tutulur. Bir hafta sonra süreci değiştirir. Öykü, ilk gruba sadece metin, ikinci gruba çizgi roman eşliğinde verilir. Test bir kez daha gerçekleştirilir.
Sones iki testin sonucunda “resimli anlatım lehine kuvvetli bir eğilimden” bahseder. İlk test sonucunda ilk grup, ikinci gruba göre önemli bir üstünlük sağlamıştır. İkinci testin sonucunda ikinci grup, ilk test sonuçlarıyla karşılaştırıldığında çok kayda değer bir gelişim kaydetmiştir.
Kalıcılık - Durdurulabilirlik: Williams(1995), çizgi romanı derslerinde kullanmasının pek çok nedeni arasında onun, “kalıcı, görsel bir araç” olmasından bahseder. Çizgi romanlar gibi film ve animasyonlar da görseldir ama onlar çizgi romanın aksine zaman-sınırlamasına sahiptir. Film ve animasyonlarda dil ve aksiyon sabit değildir, akar. Aynı şey geleneksel yüz yüze eğitim için de geçerlidir. Dersin hızının kontrolü, konuşmacının elindedir. Sadece metinle eğitim, durağanlık yönüyle çizgi romanlarla eş değerdedir ama onun da görselliği yoktur. “Görsel kalıcılık”, dolayısıyla sadece çizgi romana özgüdür.
McCloud(1991), bu ayrıcalığı başka bir şekilde tarifler: “…çizgi roman dünyasında zaman ve mekan bir ve aynı şeydir.” Bir çizgi romanda zaman, sadece okuyucu gözlerini sayfa içinde hareket ettirdiğinde değişir. Bilginin transfer hızı tamamıyla okuyucu tarafından kontrol edilir.
Aracılık: Çizgi romanlar daha zor disiplin ve konular için aracılık edebilir. Pek çok dil eğitimcisi çizgi romanı bu yönde büyük bir başarıyla kullanmıştır. Karl Koenke(1981) çizgi romanın, başta okumaktan hoşlanmayanlar ya da başarısızlık korkusu taşıyanlar olmak üzere öğrencilerin okumaya sevk edilmesinde etkin bir rolü olduğundan bahseder. Pittsburgh Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bir çalışma, çizgi romanın bu yöndeki etkisini doğrulamıştır. Hutchinson’un(1949) deneyinde, pek çok öğretmen özel sınıflarda, ya da yavaş öğrenen öğrencilerde çizgi bantlarının olumlu etkisini keşfetmiştir.
Popülerlik: Bu husus daha çok çizgi romanın popüler olduğu ülkelerde etkili olacaktır. Popüler kültürün taşıyıcısı olan çizgi romanların eğitimde kullanılması, öğrenmeye olan ilgiyi arttıracaktır. Ülkemizdeki durum maalesef böylesi bir popülerlikten çok uzak.
İlk yazı kendisi de bir derleme çalışması olduğu ve iyi bir özet sayılabileceği için hem öğretmen hem de çizer olan Gene Yang’dan olacak:
Eğitimde Çizgi Romanın Artıları:
Motivasyon: Bir eğitim aracı olarak çizgi romanın en çok anılan faydası öğrencileri motive edebilme yeteneğidir. 1949 yılında Hutchinson’un yaptığı bir çalışmaya katılan öğretmenlerden %74’ü çizgi romanın motivasyonu arttırdığı yönünde görüş bildirmiş. Çizgi romanın bireysel katılımı arttırdığı yönünde görüş bildiren öğretmenlerin oranı ise %79 olmuş. Hatta bir öğretmen çizgi romanın “öğrenmeyi çok kolaylaştırdığından” şikayetçi olmuş.
Haugaard(1973), çizgi romanın oğlunu okumaya motive eden tek şey olduğunu söyler. “Oğlumun okuduğu ilk şey çizgi romandı”. Burada bir parantez açıp kişisel öyküme değinmek istiyorum. Muhtemelen 5 yaşındaydım ve hatırladığım kadarıyla elimde tuttuğum ilk çizgi roman bir Tommiks’ti ve Abdül’ün de yer aldığı bir maceraydı. Resimlere bakmak beni çok mutlu ediyordu. Ancak yazılanları okuyamamak bir o kadar can sıkıcıydı ve okuyabilmeyi ne kadar çok istediğimi çok net hatırlıyorum.
William Marston çizgi romanın doğasından bahsederken şöyle der: “Resimli öykünün gücü modern teorinin bir sonucu olarak değil, çok eski zamanlarda ortaya çıkmış bir gerçekliktir. İnsanlık kelimelerle düşünmeye başlamadan önce, resimlerle hissetti… Resimlerin doğruyu kelimelerden daha etkili bir biçimde anlattığı bir gerçektir.”
Çocukların, çizgi romana doğal bir ilgisi vardır. Çizgi romanı derslerine dahil eden öğretmenler “çizgi romanın fantastik motivasyon gücünden” faydalanacaklardır. (Haugaard, 1973)
Görsellik: Brocka(1979), görselliği çizgi romanın diğer edebi türlere göre temel üstünlüğü olarak kabul eder. Öyküyü resimler ve metin birlikte sırtlanmalıdır. Versaci(2001), bunu “yazılı ve görsel olanın etkileşimi” olarak tanımlar.
Sones(1944), çizgi romanları, metinle karşılaştırdığı bir çalışmasıyla, çizgi romanların görselliğinin öğrenmeyi kolaylaştırdığı sonucuna ulaşır. Sones, hepsi dokuzuncu sınıf öğrencisi olan 460 öğrenciyi okul notları ve zekaları itibariyle iki eşit gruba ayırır. İlk gruba bir öyküyü çizgi roman formunda, yazılı ve görsel içerikle verir, ikinci gruba ise sadece yazılı formda. Sonrasında her iki grup öykünün içeriğiyle ilgili bir teste tabi tutulur. Bir hafta sonra süreci değiştirir. Öykü, ilk gruba sadece metin, ikinci gruba çizgi roman eşliğinde verilir. Test bir kez daha gerçekleştirilir.
Sones iki testin sonucunda “resimli anlatım lehine kuvvetli bir eğilimden” bahseder. İlk test sonucunda ilk grup, ikinci gruba göre önemli bir üstünlük sağlamıştır. İkinci testin sonucunda ikinci grup, ilk test sonuçlarıyla karşılaştırıldığında çok kayda değer bir gelişim kaydetmiştir.
Kalıcılık - Durdurulabilirlik: Williams(1995), çizgi romanı derslerinde kullanmasının pek çok nedeni arasında onun, “kalıcı, görsel bir araç” olmasından bahseder. Çizgi romanlar gibi film ve animasyonlar da görseldir ama onlar çizgi romanın aksine zaman-sınırlamasına sahiptir. Film ve animasyonlarda dil ve aksiyon sabit değildir, akar. Aynı şey geleneksel yüz yüze eğitim için de geçerlidir. Dersin hızının kontrolü, konuşmacının elindedir. Sadece metinle eğitim, durağanlık yönüyle çizgi romanlarla eş değerdedir ama onun da görselliği yoktur. “Görsel kalıcılık”, dolayısıyla sadece çizgi romana özgüdür.
McCloud(1991), bu ayrıcalığı başka bir şekilde tarifler: “…çizgi roman dünyasında zaman ve mekan bir ve aynı şeydir.” Bir çizgi romanda zaman, sadece okuyucu gözlerini sayfa içinde hareket ettirdiğinde değişir. Bilginin transfer hızı tamamıyla okuyucu tarafından kontrol edilir.
Aracılık: Çizgi romanlar daha zor disiplin ve konular için aracılık edebilir. Pek çok dil eğitimcisi çizgi romanı bu yönde büyük bir başarıyla kullanmıştır. Karl Koenke(1981) çizgi romanın, başta okumaktan hoşlanmayanlar ya da başarısızlık korkusu taşıyanlar olmak üzere öğrencilerin okumaya sevk edilmesinde etkin bir rolü olduğundan bahseder. Pittsburgh Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bir çalışma, çizgi romanın bu yöndeki etkisini doğrulamıştır. Hutchinson’un(1949) deneyinde, pek çok öğretmen özel sınıflarda, ya da yavaş öğrenen öğrencilerde çizgi bantlarının olumlu etkisini keşfetmiştir.
Popülerlik: Bu husus daha çok çizgi romanın popüler olduğu ülkelerde etkili olacaktır. Popüler kültürün taşıyıcısı olan çizgi romanların eğitimde kullanılması, öğrenmeye olan ilgiyi arttıracaktır. Ülkemizdeki durum maalesef böylesi bir popülerlikten çok uzak.
Son düzenleme: