Neden Japon Popüler Kültürü? Neden Manga? - 1

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,304
49,801
NeverLand
Bu çalışmada Japon çizgi romanları, yaygın olarak bilinen adı ile "manga" bir popüler kültür türü olarak irdelenmeye çalışılacaktır. Manga olgusunun -tutkunluk ya da "fan" olma olgusu anlamında- anlaşılabilmesi için, öncelikle Japon toplumunda egemen ve bağımlı sınıflar arasındaki ilişkilerin, toplumsal rızanın kazanılma mekanizmalarının, popüler kültür ürünlerini etkileyen toplumsal örûntülerin ve değişimlerin ele alınması gerekmektedir. Bu nedenle, bu yazıda manga, Japon popüler kültür tarihi bağlamında tartışılmaktadır. Ayrıca, manga alt türlerine ilişkin çeşitli sınıflandırmalar, manga endüstrisi ile Japonya'da ve dünyadaki manga pazarı konuları kısaca irdelenecektir.

Dikkat edilmesi gereken bir nokta da Türkiye'de manga türü veya alt türlerinden her hangi bir örneğin şimdiye kadar telifi ödenerek Türkçe'ye çevrilmemesidir.(*) Dolayısıyla bu tür üzerine Türkiye'de bilinenler çoğu zaman Batı dillerine çevrilmiş örnekler ve Batılı araştırmacıların çalışmalarından edindiklerimize dayanmakladır. Türkiye'de 1990'lı yıllardan itibaren küresel pazara dahil olma çabalarının bir sonucu olarak, tüketim kalıpları ve tüketici beğenileri iyice katmanlaşmış, buna koşut olarak Türkiyeli çizgi roman okurlarının İngilizce'ye çevrilmiş manga örnekleri ile buluşması gerçekleşmiştir.

(*) Türkiye'de telifi ödenerek yayımlanan yetişkinlere yönelik tek manga örnegi Tanaka Masashi'nın "Gon" adlı yapıtıdır. Bu yapıtın Türkçe'ye çevrilmesinde konuşma balonlarının hiç yer almaması önemli bir rol oynamıştır. Gon, soyu tükenmiş küçük bir dinozorun hayvanlar dünyasında hayatta kalma mücadelesini ve yaşamak için gerekli olan pragmatizmini anlatmaktadır. Ayrıca Gon'un bir kısmı Darkwood Sakinleri dergisinin 5 sayısında (1996) yayımlanmıştır. Öte yandan çocuklara yönelik animelerin çizgi romana dönüştürülerek yayımlanması ilk olarak "Heidi", "Marko" ve "Şeker Kız Candy" ile başlamış, günümüzde "Pokemon". "Digimon" ile devam etmektedir

Bilindiği üzere, manga, "anime" (animasyon/Japon canlandırma sineması) ile birlikte, 1980'lerin ortalarından itibaren Japon popüler kültürünün dünyada en yaygın olarak bilinen ve küresel pazarda dolaşıma giren en başarılı örnekleridir. Türkiye'de de manga türüne duyulan merakı, hiç kuşkusuz anime izleme alışkanlığı etkilemiştir. Özellikle, hem 1970'lerin ikinci yarısında devlet televizyonunda (TRT) yayımlanan "Heidi", "Vikingler", "Şeker Kız Candy", "Marco", "Uçan Kaz", "Arı Maya", "My Me Angel", "Voltran" vd. hem de 1990'ların ikinci yarısında özel kanallarda yayımlanan "Oscar:The Rose of Versailles", "Sailor Moon", "Pokemon", "Digimon", "Dragon Ball vd. Japon çizgi filmleri ile yetişen bir kuşağın, daha sonra İngilizce basılmış manga okurluğuna yönelmesi gerçekleşmiştir. Çizgi film dünyasından manga dünyasına giren okurlar, "Akira"dan (Otomo Katsuhiro), "Ghost in the Shell'e ("Koukaku Kidoutai"-Shirou Masamune), "Black Jack"e (Tezuka Osamu) gibi klasikler/kültler ile tanışırak Amerika'da VizCommunications, Amekomi tarafından yayımlanan anime ve manga dergilerinin ve Mangajin gibi dergilerin izleyicileri olmuşlardır. Anime ve manga türünün son yıllarda Türkiye'de artan bir merak uyandırması nihayetinde "fan kulüplerin" kurulmasına, Ankara ve İstanbul'da Japon animasyon günlerinin düzenlenmesine yol açmıştır.

Ancak Türkiye'de "manga" denildiğinde akla gelen bazı çağrışımlar, daha doğrusu kalıp yargılar vardır. Bu kalıp yargıları şu şekilde özetlemek mümkün: manga metinlerinde iri gözlerle ve renkli saçlarla çizilmiş karakterlerin genel olarak Uzak Doğu'lu insanın fizyolojik özelliklerini yansıtmaması; manga metinlerinde özellikle erkek bakışının ve arzusunun doyurulması; manganın yoğun ve yüksek düzeyde (özellikle cinsel içerikli) şiddet içeren karelere sahip olması. Bu kalıp yargıların Türkiye'de Japon popüler kültürünün üretim ve pazar/lama mekanizmasının bilinmemesinden ve ithal edilen örneklerin yoğun olarak belli alt-türlerden örneklerden oluşmasından kaynaklandığı söylenebilir. Manga türünü ve alt türlerini irdelemeye başlamadan önce, Türkiye'de özellikle çizgi romanların popüler kültür üzerine çalışan araştırmacılar tarafından ya ihmal edildiğini ya da diğer popüler kültür ürünleri ve tüketicileri arasındaki ilişkilerin değerlendirilmesinde olduğu gibi, genelde metin çözümlemesinden yola çıkılarak, çizgi romanların toplumsal gerçek olarak adlandırılan durumları/koşulları ve "gerçek" toplumsal aktörleri temsil etmediği, "tarih"i bozduğu, bu çizgi romanlar ile okurlarının kurdukları ilişkinin ise bir tür toplumsal gerçeklikten kaçma ve fantezi dünyasında rahatlama şeklinde değerlendirildiğini belirtmek gerekiyor. Manga türü de hiç kuşkusuz bu bakış açısı içerisinde benzeri şekilde etiketlendirilmiştir. Üstelik Japonya'da da özellikle eğitim bilimleri ve psikoloji alanında yapılan anaakım çalışmalarda manga ve anime ürünlerine kuşku ile yaklaşılmış, bu ürünlerin tüketiminin başta çocuklar olmak üzere ve insanları sahte dünya kurgularında yaşamaya yönlendirdiği öne sürülmüştür. Japonya'daki feminist araştırmacılar ve medya kuramcıları benzer bir şekilde "seinen" ("yetişkin") ve bunun bir alt türü olan "ero" ("erotik") manga'ları hedef alarak, bu manga ürünlerinde kadının sadece bedene ve ete indirgenmesini, pornografinin, scopophilia'nın (izleme hazzının) ve cinsel şiddetin doğallaştırılmasını, cinselliğin metalaştırılmasını eleştirmektedirler. Feminist araştırmacılardan bazıları da "shoujou manga"nın ("genç kız mangası") genç kızlar arasındaki yaygınlığını, ataerkil kadın-erkek ilişkilerinden kaçışa yol açması ve bu ilişkiler düzeni ile mücadele etmeyi engellediği için eleştirmektedir. Öte yandan manga tüketimi toplumsal bir olgu olarak tanımlandığı için olsa gerek, bir yandan Japon üniversitelerinde "manga çalışmaları" programı ve dersleri açılmakta, manga ve alt türleri incelenmekte, belli bir manganın metinsel çözümlemesi yapılmakta ve manga okurlarının alımlaması lisansüstü araştırma kapsamında incelenmekledir.(**) Bir yandan da üniversitelerin dışında yer alan bağımsız araştırmacılar tarafından mangayı ve alt-türlerini inceleyen çalışmalar yayımlanmaktadır. Manga üzerine çalışmaların Japonya'da 1980'lerin ikinci yarısından itibaren, Batı'da ise 1990'lann ikinci yansından itibaren bu alanın/konunun bereketinin
farkına varıldığı söylenebilir. Popüler kültür ürünü olarak manga ve alt türlerini tüketmek "akademik ilgi" alanına girdikçe, manganın kendisi daha da kurumlaşmış; adeta Japon "halk" kültürünün bir parçası konumuna gelmiştir. Japonya'nın çeşitli kentlerinde açılan "manga müzeleri"(***), bu popüler kültür ürününe yüklenen etnik-kültürel anlamın bir ifadesidir. Hattâ, Japon popüler kültürünün keşfi ve sahip çıkılması sürecinde, manga neredeyse Hidetoshi Katonun öne sürdüğü gibi (1989: 316) "özgün" bir tür olarak değerlendirilmiştir.

(**) örneğin, Kyoto Seika Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesinde; Toyou Üniversitesi Toplum Bilimleri Fakültesinde; Tsukuba Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde; Osaka Üniversitesinde Eğitim Bilimleri Fakültesinde manga konusunda ders ve araştırmalar yürütülmektedir.

(***) Burada sadece belli başlı birkaç örneği sayalım: Hasegawa Machiko Anma Müzesi (1985); Tezuka Osamu Anma Müzesi (1994); Ishinomaki Manga Adası vb.

Japon Popüler Kültürü: 1900'lerdan 2000'lere

Manga tarihi ile ilgili çalışmalarda manganın kökeni odun üzerine resmetme gibi geleneksel resim sanatlarıyla ilişkilendirilir. Geleneksel Çin ve Japon edebiyatında metinde yer alan karakterlerin, mekânların ve olayların tasvir edildiği baskı resimler ile bu çizgi roman biçemi arasında ilişki kurulur. Oysa bir popüler kültür ürünü olarak manga, Japonya'da kitlesel üretim ve tüketimin gerçekleşmesiyle, yani sanayileşmeyle ortaya çıkmıştır. Üstelik Japon toplumunun ilk kez çizgi roman bantları ve karikatürler ile tanışması Batı/Batılılar üzerinden gerçekleşmiştir. Tsurumi Shunsuke'ye göre büyük resimli kartlar göstererek çocuklara sokakta öykülerin anlatılması ("kamishibai") 1930'lu yılların başında büyük kentlerde çok popülerdi. Ancak savaşın başlaması ile anlatıcılar ("kamishibai ojisan") giderek resmî ideolojinin hizmetine girerek, egemen ideolojinin popüler bilinçlerde üretiminde çalışmışlardır. Shunsuke bu anlatıcıların savaş sonrasında, özellikle 1950'li yıllarda canlanan Japon basım-yayın endüstrisinin hizmetine girerek, "manga" çizerleri olduklarını da belirtmektedir (aktaran Ivy, 1993: 246). Mangayı yazılı metne eşlik eden geleneksel baskı resimlerden ayıran temel özellik; resim karelerinin ve metnin koşut olarak kurulmasıdır. Bu nedenle, geleneksel resim sanatlarına göre farklı ve yeni bir anlatım türü olan mangayı Japon toplumundaki değişiklikleri, toplumsal, siyasal ve kültürel çatışmaları ve yeni tüketim eğilimlerini izlemenin bir haritası olarak kullanmak mümkündür. Yine Shunsuke'ye göre savaş sonrası manga türünün gelişmesinde üç temel etken rol oynamıştır: "kamishibai" (resimli kart göslerleri"), "kashihonya" ("ödünç kitabevi") ve kadın mangakalar (aktaran Ivy, 1993: 248). Bu etkenlerden ilki yukarıda açıklanmıştır. Ödünç kitabevlerinin manga türünün gelişmesindeki rolü ise şu şekilde açıklanabilir: ödünç kitabevleri genç sanatçıların çizgi romanlarını savaş sonrasında en ucuz ve en kolay yoldan dolaşıma sokan bir mekanizmaydı. 1970'lerde ortaya çıkan kadın mangakalann manga türünün gelişmesinde oynadığı güdüleyici rol kısaca özetlenecek olursa, kadın mangakalar manga alt türünün ve konularının çeşitlenmesini sağlamış, ataerkil ideoloji içerisinde farklı okuma stratejilerinin önünü açmışlardır.

Savaş sonrası ("sengo") yıllarını toplumsal hareketlilik açısından beş döneme ayırarak incelemek mümkündür. İlk dönem 1945'de savaşın kaybedilmesinden ve Japonya'nın işgal edilmesinden 1950'li yılların ilk yarısına değin geçen dönem; ikinci dönem, 1950'lerin ikinci yarısından 1960'ların ilk yarısına değin geçen dönem; üçüncü dönem, 1960'ların ikinci yarısından 1970'lerin ilk yarısına kadar geçen dönem; dördüncü dönem 1970'lerin ikinci yarısından 1990'ların başlarına kadar süren dönemdir. 1990'lardan başlayarak günümüzde de devam etmekte olan dönem ise beşinci dönemdedir. Bu son zaman aralığı ile savaş sonrası dönem, Japonların popüler bilinçlerinde artık sona ermiştir. Çünkü, hem Shouwa dönemine damgasını vuran İmparator Hirohito ölmüş hem de Japon ekonomisinde önemli bir bunalım yaşanmıştır.

İlk dönemde üretilen popüler kültür ürünlerinde İşgal Kuvvetleri'nin uyguladığı katı sansür yasalarının etkisi hemen fark edilmektedir. En çok satan ve kolay okunan romanlardan İkinci Dünya Savaşı yıllannda çok yaygın olarak başvurulan Samurai ve onların kahramanlık öyküleri birden silinmiştir. Böylece İkinci Dünya Savaşı sonrası Japonya'da popüler tarih "tarihsizleştirilmiştir." Bir yandan da Hiroshima ve Nagasaki'ye Amerika tarafından atılan atom bombalarının yıkıcı ve kalıcı etkileri konusunda gazetelerin ve dergilerin haber yapmasına ilişkin sıkı bir sansür uygulanmıştır. Denilebilir ki, bu dönem Japon tarihinin, toplumunun miladıdır, işgal Kuvvetleri'nin eliyle emperyalist ve ırkçı Japon milliyetçiliğini imleyen söylemlerin popüler bilinçlerden silinmesine ve toplumsal yapıların demokratikleştirilmesine çalışılmıştır. Öte yandan, "tarihi sıfırlanan" bu toplumun tarihi ile hesaplaşması ise adeta ertelenmiştir. Bu erteleme hali, savaş sonrasını izleyen sonraki yıllarda Japonya'da muhafazakâr toplumsal güçlerin egemenliğine zemin oluşturmuştur. 1946 yılında Asahi Shinbun tarafından yayımlanmaya başlayan Hasegawa Machiko'nun "Sazae-san" adlı uzun soluklu "koma-manga"sı (çizgi bantı), Japon toplumunun savaş sonrası yeniden yapılanma umudunu ifade etmektedir. 1950'li yıllar Japon toplumunun Amerikan orta sınıfının yaşam standartları ile tanıştığı ve bunlara özendiği yıllardır (Ivy, 1993: 249). Japon popüler kültüründe önemli bir yere sahip olan Godzilla adlı film serisinin de ilk kez bu dönemde ortaya çıkışı yadırgatıcı değildir. Japonlar giderek tüketimle varolabilen bireyler haline dönüşürken bir yandan da bu şekilde konumlandırılmadan rahatsızlık duymaktadır. Sanayileşmenin ve insanın bitmez tükenmez hırsı nedeni ile, doğanın teknolojik gelişmeye kurban edilmesi sonucunda ortaya çıkan bu korkunç canavar Godzilla belki de Japon insanının deneyimledigi çelişkileri simgelemektedir. Buna karşın, örneğin Tezuka Osamu'nun "Tetsuwan Atomu" (Batı'da bilinen adı ile "Astro Boy") (1952) adlı mangası ise Japonlara gündelik yaşamlarında empati kurabilecekleri dünya dışı yeni kahramanlar sunmaktadır. 1957 yılında ortaya çıkan "gekiga" ("dramatik resimler") geleneği, genç sanatçı Yoshihiro Tatsumi'nin adlandırmasıdır (Kinsella, 2000: 25). Yoshihiro'ya göre, "gekiga" ciddi ve yetişkinlere yönelik öykülerinin gerçekçi anlatımla manga dünyasına dahil olmasına verilen addır (Natsume, 1996: 31-37; Shimizu, 1997: 143). 1960'larda basım-yayın ve (kağıt) geri-dönüşüm teknolojisindeki gelişmeler popüler kültür metinlerinin dolaşımını olumlu yönde etkilemiştir. Örneğin, 1959 yılında Kodansha tarafından yetişkin erkeklere yönelik olarak Shounen Magazine dergisi yayımlanmaya başlamış ve bu dergi 1960'ların ortalarında haftalık ortalama 1 milyon satış rakamına ulaşmıştır (Buckley, 1991: 169). 1960'ların ilk yarısı Japonların deyişiyle "yönetilen toplumun" ("kanri shakai") temellerinin atıldığı yıllardır. Savaş sonrası yoksunluk ve yoksulluğun üstesinden gelmiş Japonya bu yeni düzenini devam ettirmenin koşullarını aramaktadır. Bu koşullar ise üretmek, iç ve dış pazarlarda satmak ve tüketmektir. Japon toplumu sanayileştikçe, modernleştikçe popüler kültür ürünlerinin üretimi ve tüketimi artmaktadır. 1964 Tokyo Olimpiyat Oyunları sırasında Japon halkının yarısından fazlası artık televizyon sahibiydi (Kelly, 1992: 83). Aynı yıllardaki manga patlamasını ekonomik gelişme ve toplumsal hareketlilik ile açıklamak olasıdır. 1960'ların ikinci yarısı ve 1970'lerin başları Japonya'da toplumsal dinamizmin ve buna koşut politik hareketlerinin oldukça yoğun olduğu dönemlerdir. Manga bu dönemde siyasallaşarak, Japon hükümetini, özellikle Amerikan-Japon Güvenlik Anlaşması'na yönelik eleştirileri dillendirmiştir. Bu mangalar haklı olarak "seiji manga" ("siyasal manga") olarak adlandırılmıştır. Örneğin, Shirato Sampei'nin, Nagai Katsuichi'nin Garo adlı alternatif manga dergisinde 1964 yılında yayımlanmaya başlayan "Kamuiden" ("Kamui Efsanesi") önemli bir siyasal manga örneğidir. "Kamuiden" özellikle Japonya'daki öğrenci olaylarında, Japon toplumuna egemen olan güçlere karşı verilen mücadelenin simgesi haline gelmiştir.

1970'lerin başında farklı okur kitlelerine yönelik 75 manga dergisi vardı ve bunların toplam aylık satış miktarı 20 milyon civarında idi (lvy, 1993: 248). 1970'lerde, o yıllara dek manga okuru olagelen kadınlar artık kendilerine yönelik manga üretimi ile manga endüstrisine dahil olmuşlardı. Mizuno Hideko'nun "Fire" adlı mangası Seventeen'de 1969'dan 1971'e dek yayımlanmıştır. Bu manga ile o zamana dek erkek mangakalar tarafından üretilen "shoujo manga" artık kadın mangakalar tarafından üretilmeye başlanmıştır. Genç kızlara yönelik Margeret dergisinde 1972-1974 tarihleri arasında yayımlanan Ikeda Riyoko'nun "The Rose of Versailles", Fransız ihtilalini ard yöre olarak seçerek, erkek kılığında yaşayan aristokrat sınıftan Oscar adlı bir kadının, kadınlığı (bu mangada dişilik anlamında) ve romantik aşkı keşfinin dramatik sonlu öyküsüdür. Japonca deyişiyle "beedo sheenu" ("yatak sahneleri") ile döneminde genç kızlar arasında oldukça popüler olmuştur. Moto Hagio'nun 1971 yılında yayımlanan "11 Gatsu no Gimunajiumu" ("Kasım Okulu") ise doğrudan iki genç oğlan arasındaki homoerotik ilişkiyi anlatmaktadır. Bu yapıt "Toomo no Shinzou" adı ile 1974 yılında geliştirilerek yeniden yayımlanmıştır. Kadın mangakaların ürettiği bu "bishounen" ("güzel genç erkek/oğlan") öykülerinde, hedef okur kitlesini oluşturan genç kızların erotik fantazileri genç erkeklerin aşkı ve cinselliği deneyimlemeleri üzerinden gerçekleştirilmektedir. Böylece ataerkil düzenin devamını sağlayan "romantik aşk" inancı/arzusu "eşcinsel aşk" dolayımı ile temin edilmekte, ataerkil ideoloji okur genç kızların alımlamasında bir yandan bir şekilde evcilleştirilmekte bir yandan da ataerkil ideolojinin sunduğu ideal heteroseksüel erkek tipine karşı durulmaktadır (Fujimoto, 1995: 56-84). Bu öyküler ile mangalarda cinselliğin ve cinsel ilişkinin gösterilmesi tabusu kırılmıştır. Bu dönemde yayımlanmaya başlayan June dergisinin hedef kitlesi "bishounen" öykülerini tüketen genç kızlardır. Ancak, June'un tüketicilerine zamanla erkek eşcinseller de dahil olmuştur (Buckley, 1991: 173). Kadın mangakaların gerek "shoujo" gerekse "bishounen" alt türü üretimi ile, manga sektörüne getirdikleri bir diğer ivme de 1970'lerin sonunda gelişecek olan ve "seinen" (yetişkin) manga olarak adlandırılacak erotik manga türünün gelişmesine zemin hazırlamış olmasıdır.

1973 petrol krizini izleyen yıllarda Japonya'da eleştirel hareketler ve söylemler kamusal alanda yaygınlığını kaybetmeye başlamış, 1970'lerin ortalanndan itibaren ortalama yurttaş "benim evim" ("mai homu") sloganında simgeleşen tüketim toplumunda tüketici olarak konumlandınlmıştır: Birey artık özel alana çekilmiştir. Böylece Japonya'da kamusal alanın ve özel alanın demokratikleşmesini amaçlayan ideolojik söylemlerin yerini ulus-devletin gözetiminde/korumasında kapitalistleşme ve hızlı kalkınma, sözde "homojen Japon orta sınıfın yaratımı projelen ve toplumun siyasal söylemlerden arındırılması almıştır. Bu dönemde, Japonya'nın yeniden dünya gücü olarak ortaya çıkışının toplumsal ve siyasal temellerini ise "Japonculuk" ("Nihon-jinron") şeklinde çevirebileceğimiz Japon elnik-kültürel milliyetçi ideolojisi biçimlendirir.

1970'li yılların sonunda manga alt türü içindeki gelişme, daha önce belirtildiği üzere yetişkin mangasının ("seinen") ortaya çıkışıdır. Yetişkin mangası Japonya'da o zamana dek yeterince beslenmemiş pornografi pazarının farkına varılması ile ortaya çıkmıştır. Gerçi, bilindiği üzere Japonya'da çok eskiden beri, örneğin Tokugawa döneminde (1603-1868) "shunga" adı verilen erotik resimlerin ticareti yapılmakla beraber, Meiji dönemindeki (1868-1912) Batılılaşma harekeli ile birlikte toplumun ahlâki kodlarının devlcl tarafından yeniden tanımlanmasına koşul olarak, pornografi kamusal alandan özel alana taşınmıştır. Bu durum neredeyse 1970lerin sonuna değin devam etmiştir. Ancak kadın mangakaların "bishounen" üretimiyle birlikte, erkek mangakaların erkekler için ürettikleri yetişkin mangasına geçiş gerçekleşmiştir. 1980'lere gelindiğinde ise 180'e yakın pornografik içerikli manganın çizgi roman pazarında satışa sunulduğunu belirtelim (Buckley, 1997: 182).

1980'lerin başında enformasyon teknolojilerinin üreıimi, hem yerel hem de küresel pazarda dağıtımına dayanan tekno-milliyetçilik giderek Japonya'da ulus-devletin resmi ideolojisine ve bu ideolojinin biçimlendirdiği popüler söylemlere egemen olmuştur. Japon medyasında sıklıkla dile getirilen "bir numara olma gururu" hiç kuşkusuz tekno-milliyetçiliğin popüler bilinçlerin inşasında başvurduğu araçlardan birisidir. Bu dönemde "popüler tarih" yeniden keşfedilmiştir. Özellikle devlet televizyonu NHK tarafından pazar akşamları ana yayın kuşağında "büyük drama" ("taiga dorama") şeklinde Meiji dönemi öncesi Japon tarihi ve ünlü feodallerin öyküleri anlatılmaya başlanmıştır. Popüler tarihin keşfi manga metinlerine de yansımıştır. Örneğin, Yamagishi Ryoko'nun "Hi Izure Tokoro no Tenshi" ("Güneşin Doğduğu Yerden Melek") adlı mangası bir yandan yedinci yüzyıl Japonyası'nda Çin kültürü ve Budizmin etkisini, Shoutoku Taishi'nın kişiliğinde anlatmakta, bir yandan da bu tarihî kişiliği ilginç bir şekilde eşcinsel aşk anlatısına yerleştirmektedir.

Aynı dönem küresel pazarda olduğu gibi, Japonya'da da "yeni insan türünün" (Japonca deyişle, "shinjinrui") ortaya çıktığı dönemdir. Artık halkı tek tip bir orta sınıftan oluşmadığı ve farklı tüketim tercihlerinin olduğu kavranmıştır (Kelly, 1993: 196). Yine bu dönemde medyanın dolaşıma soktuğu "işkolik memur" ("mouretsu shaiinn) ve "eğitim[i takip eden] annesi" ("kyouiku mama") şeklindeki durum tanımları, manga'dan televizyon gündüz dizilerine değin popüler kültür ürünlerinde de temsil edilmeye başlanmıştır. Medya tarafından "sarariiman"ları ("beyaz yakalı işgücü") hedef alan manga'lar da bu dönemde ortaya çıkmıştır. Yine bu dönemde ekolojik sorunlar gündeme gelmiştir. Bu dönemde doğa-insan-teknoloji ilişkisi Miyazaki Hayao'nun "Kaze to Tani no Nausicaa" (Rüzgar ve Vadi'nin Nausicaa'sı") (1982) ve Otomo Katsuhiro'nun "Akira" (1982) adlı mangalarında başarılı bir şekilde işlenmiştir.

1990'Iarın Japonya'sı, Japon akademisyenlerin deyişi ile hem "shouhi shakai" ("tüketim toplumu") hem de "johou shakai" ("enformasyon toplumundur. Enformasyon toplumu, toplumsal ve ekonomik yapıların örgütlenme ve işleme mekanizmalarının enformasyon ve enformasyon teknolojileri temelli hale gelmesi anlamına gelirken, tüketim toplumunun boyutlarını kavramak için dört mevsime ve belli olaylara göre çeşitlendirilen, farklılaştırılan ürünlere ve bunların imgelerinin tüketiminden tüketicinin elde ettiği doyuma bakmak yeterlidir. 1990'ların Japonya'sında tüketim, sadece gerekli bir ürünü satın almak değildir; tüketim ile birlikte imgelerin sunduğu yaşam biçimi simgesel olarak üstlenilmektedir. Öte yandan, Japon toplumu içindeki farklılıklar da giderek görünür hale gelmektedir. Örneğin, Japonya'da yaşayan Kore asıllı etnik azınlık, Ortadoğu'nun ve Asya'nın gelişmekte olan ülkelerinden Japonya'ya gelen işgücü ve diğer yabancılar sivil taleplerle kamusal alana müdahil olmaya çalışmaktadır. Japon feministlerinin de ataerkil toplumsal örüntüleri dönüştürmeye yönelik çalışmaları kurumsallaşarak gelişmiştir.
2000'lerin Japonya'sında egemen ve bağımlı sınıflar arasında rızanın sağlanması ise kimlik farklılıklarının bir nevi onaylanması/kabulü ile gerçekleşmektedir. Ancak, bu kabul, gündelik yaşamın daha çok tüketim boyutunda gerçekleşmektedir; diğer bir deyişle farklı taleplere yönelik farklı ve çeşitli küresel ve yerel sunumlarda bulunulmaktadır. Böylece, her yeni kimliklenme stratejisi, Japon tüketim kültürü tarafından çok çabuk içerimlenmekte ve tüketim kültürü mekanizmalarının yanıtı ile karşılaşmaktadır. Burada popüler kültürün sadece tüketim kültürünün bir aracı veya dolayımlayıcısı olmadığını; aynı zamanda hayali cemaatin kültürü olduğunu da belirtelim (Anderson, 1993). Dolayısıyla, Japon popüler kültürünün bir türü olarak manga, Japonya'nın ve Japon olmanın popüler bilinçlerde kurulmasında rol oynar. Ancak, Japon popüler kültürünün "bereketi", kültür endüstrisinin içerimleme mekanizmasına karşı kendi karşı/karşıt yanıtlarını geliştirmesinde, kolektif belleğin inşasında rol oynayan egemen ideolojiyi ve süreçleri, Japon toplumundaki toplumsal cinsiyet örüntülerini, geçmiş ve şimdi kurgularını, gelecek tasarımlarını müzakereye açmasında yatmaktadır. Örneğin, "doujinshi'de olduğu ya da Nakazawa Keiji'nin "Hadashi no Gen" ("Çıplak Ayaklı Gen") (1973-1974) adlı siyasal mangasında olduğu gibi.

MUTLU BİNARK
 
Üst