Türkiye'de Çizgi Romanın Umumi Manzarası - 2

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,304
49,801
NeverLand
Wertham'ın Etkileri

Türkiye'de çizgi romanın yayılma hızı savaşla birlikte ivmesini yitirmiş, ellili yıllara kadar başlangıçtaki çıkışını yakalayamamıştır. Buna rağmen, Batı'da, özellikle Amerika'da yaşanan çizgi roman karşıtı hareketlerin akisleri Türkiye'de de ortaya çıkacaktır. Bundaki önemli neden Amerika'daki gelişmelerin, Türkiye'deki endişelere denk düşmesi, adapte edilebilir olmasıdır. Çizgi roman karşıtlığı konusunda Frederic Wertham Amerika için ne denli etkiliyse, Vedat Nedim Tör de Türkiye için o kadar önemli isimdir. Tör, uzun yıllar Ankara Radyosu'nun yöneticiliğini ve Basın Yayın Umum Müdürlüğü'nü yapacak, halk ve çocuk terbiyesi konusundaki hassasiyetleriyle tanınacaktır. Kırklı yıllarda sermayesi tamamıyla özel teşebbüse ait olan Yapı Kredi Bankası'nın kuruluşunda bulunur. Kısa süre içerisinde çıkartılan Doğan Kardeş çocuk dergisinin yayın yönetmeni olacaktır (1945). İki yıl kadar sonra Readers Digest tarzı, Aile adlı üç aylık bir dergi daha çıkartırlar (Rado, 1990: 143-4). Her iki derginin çocuk dergileri ve çizgi roman karşıtlığı konusunda önemli bir ağırlığı vardır. Doğan Kardeş, çizgi romanlara geniş yer ayıran dergilere karşı hep örnek gösterilen, terbiyevi özelliklerinden takdirle bahsedilen bir yayın olmuştur. Aile ise kısa ömrüne rağmen, çizgi roman karşıtı görüşlere genişçe yer vermiş, hattâ VVertham'ın Amerika'da yayımlanan bir yazısını Türkçe'ye çevirerek kullanmıştır.

Wertham, Amerika'ya göç etmiş Alman bir psikiyatristtir. Sanılanın aksine, Nazi Almanyası'ndan kaçan bilim adamlarından değildir, ancak anti-faşist bir liberal olduğunu söylemek de yanlış olur. Dönemin entelektüel ve bilimsel paradigmasına uygun olarak, uzun yıllara dayanan saha araştırmaları yapmaktadır. Hatta kliniğini Harlem'e kurarak, sosyal güvencesi olmayan alt gelir gruplarından insanlara tedavi hizmeti sunacaktır. Wertham'in çizgi roman tarihinde bu kadar önem arzelmesi, yaklaşık yedi yıl sürdürdüğü çalışmaları sonucunda ortaya çıkarttığı ünlü "Seduction of the Innocent" adlı kitabından kaynaklanmaktadır (1954). Elbette ki VVertham, bu kitap oluşana kadar çeşitli makaleler yazmış, iddialarını radyo-televizyon konuşmalarında, tebliğ ve konferanslarında sürdürmüştür. Kısaca kitap, çizgi romanla ilgilidir ve her çeşidini kapsayarak hepsine itiraz etmektedir. Roger Sabin'in yaptığı hoş bir tanımlamayla kitap, VVertham'ın magnum opusu, bütün çizgi romanların Mein Kampf'ıdır (Sabin, 1993). Wertham, çizgi romanlarda suçun resmedildiğini, bunların çocukları suç işlemeye teşvik ettiğini öne sürmekte, bunlara "suç çizgi romanları" adını vermekledir. Türkiye'de kendisinden yapılan çeviride "gangster öyküleri" terimi kullanılacaktır. Kesik bir insan kafasıyla baseball oynayan katiller, gözü tornavida ile çıkartılan kadınlar, yüzleri tekmelenen ya da ezilen insanlar, kadınların ellerinin bağlanması, polislerin ve kanun adamlarının komik durumlara düşürülmesi, insanların nasıl öldürüleceği ya da yaralanacağının anlatılması, cinsel çağrışımlı tokatlar (erotic spanking), soygun planlarının ve yöntemlerinin gösterilmesi, kız öğrencilerin cinsel objeler olarak kullanılması, canavarlar, erkeğin boynunu ısıran kadınlar, vampirler, zombiler, kocalarını öldüren ya da yaralayan kadınlar, eşcinsellik Wertham'in çizgi romanlardan çıkartarak anlattığı ayrıntılardır. Onun sadece korku ve şiddet çizgi romanlarına odaklandığını düşünmek yanlış olacaktır. Örneğin Wertham'a göre süper kahraman çizgi romanlar homo-erotik eğilimler (Batman ve Robin'i kastederek), faşist "übermensch" fanteziler; romans ve melodram ağırlıklı çizgi romanlar ise gayri ahlâkî, kösnül bir cinsellik içermektedir.

Wertham'in metodolojisinin sağlıklı olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir. Onun mantığına gore, suçlular çizgi roman okudukları için suç işlemektedir. Birçok çizgi romandan yapılan alıntı ve karelerle, suç dosyaları yan yana getirilmektedir. Sonuçlar çizgi romanın genel içeriğiyle ilgili bir kanıt olarak gösterilecektir. Kitabın söylemi, açıkça sansasyoneldir; siyasal romantizme yakın aşırı bir dramatizasyonla ilgi çekmekledir. Bölüm başlıkları bu sansasyon mantığıyla oluşturulmuştur: "Bir Seks Manyağı Olmak istiyorum", "Tümsekler ve Kabartılar" vs. Wertham, çalışmalarını savunurken de benzer dili ve sansasyonel tutumunu sürdürecektir. Çeşitli meslektaşları tarafından, çalışmasından yola çıkılarak çizgi romanlan yıkıcı bir etkisi olduğunun mümkün olmadığı iddia edilse de, Wertham onları ya küçümseyecek ya da "avukatlık" yapmakla suçlayacaktır.

Polemikçiliği bir tarafa bırakılırsa, Wertham'in ısrarla vurguladığı yasaklamacı olmadığıdır. Asıl amacının neyin yetişkinler ve çocuklar için olduğuna dair kuralların düzenlenmesi olduğunu belirtecektir: "Suç çizgi romanlarının 15 yaşından küçük çocuklara satışının ve sergilenmesinin yasaklanmasını öneriyorum."

Kitap, büyük bir ilgiyle karşılaşınca Wertham'i ve yazdıklarını aşacak düzeyde çizgi roman karşıtı bir kampanyaya dönüşecektir. Amerikan Senatosu'nda konuyla ilgili özel bir soruşturma açılacak, birçok yayıncı, çizer, pedagog ve psikiyatristin fikirleri alınacaktır. Bu soruşturmanın temelinde, Amerikan Senatosu'nun Wertham'ın endişelerini paylaşıyor olması yatmaktadır. Çizgi roman satışlarının hızlı artışı, hükümetin kontrol etme arzusunu beslemektedir. Çizgi romanların devlet ve düzeni yıkıcı fikirlerin yayıcısı saymak, bu yaygınlaşmaya karşı durmayı zorunlu kılmaktadır. Ağırlıklı olarak, geleceğe yönelik bir endişe olduğu da açıktır: çocuklar, oy vermez ya da devrim yapmazlar çünkü (Sabin, 1993: 159). Öte yandan, Senato'nun açtığı soruşturmanın McCarthy Dönemi'nin benzer uygulamalarından biri olduğu da söylenebilir. Wertham'ın görüşlerine karşı çıkan EC yayıncısı ve üreticilerinin Amerika için sol sayılabilecek politik fikirleri olduğu da açıktır. Dönemin hezeyan dolu söylemleri düşünülürse, iktidarın çizgi romanların "kontrol edilemez" bir biçime dönüşmesinden çekindiği de anlaşılabilir.

1954 yılında başlayan ve kamuoyundaki tartışmaları Senato'ya taşıyan Senatör Estes Kefauver'in adıyla anılan soruşturmalar yoğun bir ilgiyle karşılanacak, gelişmeler televizyonlarda yayınlanacaktır. Soruşturma "çocukların şiddetten uzak tutulması" gerektiğine dair kıyametvari uyarılar, endişe dolu konuşmalarla sürecektir. Soruşturmaya gönüllü olarak katılan EC yayıncısı William Gaines, tüm özgüvenine karşın, bu ortamın kurbanı olacak, "ne kadar kan gösterilmeli?" türünden sorularla sıkıştırılacaktır. Gerçi şiddet üzerine odaklanılmış gibi gözükse de, esasen politik öykülere, özellikle toplumsal eleştiriler taşıyan çalışmalara yöneldikleri açıktır. Buna karşılık Kore Savaşı'yla ilgili milliyetçi temaların yoğun olarak kullanıldığı çizgi romanlar konu dahi edilmemiştir.

Sonraları anlaşıldığı üzere, bir televizyon gösterisine dönüşen soruşturmanın asıl amacı, yayıncıları kendi ürünlerini kontrole -açıkça sansüre yönlendirmekti. Eğer bu yapılmayacak olursa, Senato harekete geçeceğini belli etmişti. Yayıncılar, çok geçmeden biraraya gelecek ve şikayet konusu olan yayın sahiplerinin yeni düzenlemeler aracılığıyla dışlanmasını kolaylaştıracaktır. Yayıncılar, çizgi romanın yayın öncesinde değerlendirilmesi için bir oto-sansür kurulu oluştururlar; bu kurulun belli kuralları vardır ve onayını almadan hiçbir çizgi roman ulusal dağıtım ağına giremeyecektir. Böylesi yapılanmanın anlamı ise radikal bir sansürdür: Korku, cinsellik, şiddet ve otorite karşıtı öyküler, çizgi roman piyasasına giremeyeceklerdir. Bu gelişmenin pratikteki karşılığı Gaines gibi birçok yayıncının ve türün öne çıkan sayısız üreticisinin aforoz edilmesidir. Üstelik, Gaines gibi başarılı bir yayıncının piyasadan çekilmesi, birçok yayınevine ticarî olarak yarayacaktır. Wertham'ın baştan beri savunduğu yaş sınırı ve ibaresi ayrımı fikri ise ortadan kaldırılmıştır, çizgi roman sadece ve sadece çocuklarla özdeşleştirilmiştir. Wertham, amacının bu olmadığını ve mevcut durumdan hoşlanmadığını belirtse de sözleri dikkate alınmayacaktır. Görüşleri ve çabası, iktidarın kendi beklentileri doğrultusunda amacını aşan bir biçimde kullanılmıştır.

Tüm bu gelişmelerin çizgi romanlara etkisi tek kelimeyle yıkıcıdır. Sayısız çizgi roman dergisi kapanmak zorunda kalmış, birçok çizer uzun yıllar işsizlik çekmiştir. Amerika'da çizgi romanın 9-14 yaş arası için üretildiği kabul görmüş, bu yargı seksenli yılların ilk yarısına kadar değişmemiştir. Avrupa'da benzer uygulama ve tartışmalar, altmışlı yıllarda özellikle Barbarella çizgi romanı ie yaşanmış; aynı yıllardaki muhalif akımların güçlü duruşlarından olacak, Amerika'daki kadar etkili olamamıştır. Şüphesiz, bunda çizgi romanın sanat olarak kabulünün ilk kez Avrupa'da gerçekleşmesinin payı büyüktür.

Altın Yıllar

Türkiye, ellili yıllara girerken, otuzlu yılların ikinci yarısında çizgi romanda yaşayadığı parlak çıkışı yeniden yakalayacaktır. Bir farkla; çizgi romanlar, çocuk dergilerinden gazetelere atlamış, yerli üretimde geçmiş dönemle kıyaslanmayacak bir artış olmuştur. Bu değişimin merkezinde basına Amerikanvarî bir gazetecilik anlayışı getiren Hürriyet gazetesi olacaktır. Gazetenin kurucusu Sedat Simavi, gerek çizerlik geçmişi, gerekse de magazin dergiciliğinde edindiği tecrübeyi Hürriyet'e taşımış, Batı'daki benzerlerini izleyerek pazar günleri yayımlanan çizgi roman ilavesi vermeye başlamıştır.

Simavi'nin bütün tercihleri yerindedir. Devrin gözde çizerlerinden Ratip Tahir'i transfer ederek, ona hep beklenen ve arzu edilen milli öyküler yaptırmaya başlamıştır. Sururi ve Şevki, başta serüven ve aşk olmak üzere çeşitli konularda öyküler çizmektedirler. Hafta içlerinde Fatoş (Blondie), Güngörmüşler (Bringing up Father) gibi aile bantları, Dedektif Nik (Rip Kirby) gibi Alex Raymond'un dönemin en çok merak edilen serüven-polisiye bantı yayımlanmaktadır. Hemen her gazete Hürriyet'i taklit edecektir; yerli çizerlere "millî" çalışmalar ısmarlanacak, yurt dışında Fatoş, Güngörmüşler, Dedektif Nik ve Gordon benzeri bantlar getirtilecektir. Bu çerçevede Hürriyet'in katkıları gerçekten olumludur. Birincisi, birçok çizer bu rekabet ortamında çizgi roman üretmeye başlayacak, gazetelerde sayfalar oluşturulacaktır. İkincisi, çocuk dergilerinde kopya edilerek, telifi ödenmeden gerçekleşen çizgi roman yayıncılığını gazeteler bozmuştur. Aracı ajanslarla telifi ödenerek birçok saygın bant örneği bu dönemde gazetelerde yayımlanacaktır. Tüm bunlar çizgi romanın sektörel olarak gelişmesini sağlayacak unsurlardır. Çizgi roman, gazetelere tiraj getiren önemli bir unsur haline gelmiş, atılım yapmak isteyen her gazete bol sayıda çizgi roman yayımlamaya, hafta sonu ilaveleri vermeye başlamıştır. Ellili yıların hiçbir gazetesi bu değişimin dışında kalmış değildir; istisnasız hepsi yerli çizerlere çalışmalar yaptırmış, çoğunluğu Türk Haberler Ajansı(*) aracılığıyla getirtilen bantlar yayımlamışlardır. Hürriyeti izleyerek Yeni Sabah, sonraları Milliyet ve Akşam bu akımın başarılı uygulayıcıları olmuşlardır. Dört gazete de kadrolarında birçok yerli çizere ve yabancı çizgi romanlara yer verdikleri dönemlerde yüksek satışlara ulaşmışlardır. Yerli çizgi romanların önemli örnekleri hep bu çıkış dönemlerinde yayımlanmıştır.

(*) Ajansın. CHP'nin Anadolu Ajansı'na alternatif olarak kurularak DP (Demokrat Parti) tarafından desteklendiğini belirtelim. Ellili yıllardaki yaygınlığın bir nedeni de budur.

Ellili yılları, gazeteler açısından dönemsel olarak ikiye ayırmak mümkün: ilk dönem, gazetelerin çizgi roman sayfaları açtıkları, yerli üreticilerine ve yabancı bantların telif ücretlerine bütçelerinden pay ayırdıkları yıllardan oluşur. İkinci dönem, çizgi romanın gördüğü ilgi karşısında yerli üretimlerin teşvik edildiği yıllardır ki ellili yılların ikinci yarısına denk düşmektedir. Bedri Koraman, Turhan Selçuk, Altan Erbulak, Suat Yalaz, Şahap Ayhan, Faruk Geç, Ayhan Başoğlu gibi o yıllarda yirmili yaşlarını yaşayan birçok genç çizer çizgi romana bu dönemde başlayacaklardır.

Gazetelerin bu verimli gelişimine karşın, çocuk dergilerinde kırklı yıllardan devralınan kopyacılık anlayışı değişmiş değildir. Yüksek satışlara ulaşmış bir çocuk dergisi yoktur. Entelektüeller nezdinde övgüye değer bulunan Doğan Kardeş popüler özellikler taşımamaktadır. Bir parantez açalım: Gazetelerdeki çizgi romanların tanımlanışları "büyükler için" biçimindedir. Yayımlanan ürünlerin çocuklar için olmadığı özel ibarelerle vurgulanmış olmasa da tefrika geleneği içerisinde roman ve edebiyatla yakınlaştırılmış, "resimle roman" veya "resimli roman" biçiminde adlandırılmışlardır. Roman vurgusu dahi -yukarıda değinildiği gibi- türün saygınlık arayışının bir göstergesidir. Bant karikatürler yine büyüklerin hakimiyet alanlarından biri olan aktüel politikayla doğrudan ilişkilidir. Öncülüğünü Ratip Tahir Burak'ın yaptığı tarihî-kahramanlık öyküleri ise zaten resmiyetin bir parçasıdır. Gerek erotizme yakınlıkları, gerekse "tarih" vurguları çocuklardan ziyade gençlere-büyüklere yöneldiklerini göstermektedir. Türkiye'de çizgi romanın genel gelişimine bakıldığında çocuklar için üretilmiş çizgi roman sayısının son derece az olduğu görülebilir. Bu açığı genellikle yabancı çizgi romanlar kapatmıştır. Yerli çizerlerin çocuklar için çizgi roman üretememelerinin nedenleri de çok açık değildir. Birkaç neden ileri sürülebilir. İlki, kamuoyunda çocukların nasıl yetiştirileceğine dair genel bir endişe hakimdir; onlara yönelik çalışmaların netameli bir ağırlık taşıyacağından duyulan peşin hüküm, çizerleri etkilemiş olabilir. İkincisi, çizerlerin büyük çoğunluğu karikatürist olarak aktüel politikanın içerisindedir. Dahil oldukları paradigma doğal olarak pedagojik öykülerden çok hicve yakındır. Üçüncüsü, Hürriyet'in çizerleri toplayarak yaptığı öncülüğü yapabilecek bir çocuk dergisi yoktur. Çocuk dergileri ucuza çalışan (genellikle telifi ödenmemiş yabancı çizgi romanları kopyalamak için işe alınmış) amatör çizerlerden daha iyisini devamlı olarak kadrolarında tutamamaktadırlar. Naki Tezel, bu durumu "Çocuk Dergileri"ni ele aldığı yazısından bir başka biçimde belirtecektir: "(...) dergilerdeki resimlerin en kuvvetli ressamlar tarafından yapılması bir zarurettir. Yoksa, bizde bazı dergi sahiplerinin yaptıkları gibi, yazıların resimlenmesi işini resim vapmaya hevesli çocuklara bırakmak, istenilen neticeyi veremez. Çocuk, çizgi çizmeğe kabiliyetli olsa da neticede çocuktur; yaptığı resim de çocukça ve noksan olur. Tecrübeli bir ressam kadar bilgisi olmadığı için çizdiği resimlerde bilgi noksanı hemen kendini gösterir (...) Bu yüzden, dergi sahipleri, fedakârlık göstererek, yazılarının resimlerini bu alanda çalışan, tecrübeli ve tanınmış ressamlara yaptırmalıdırlar" (Ulus, 29.12.1947). Tezel'in pedagojik yaklaşımı bir yana, alıntı çocuk dergilerinin naif çizgilerle sürdürüldüğünü göstermektedir. Dergilerin önemli çizerlerle çalışamaması ekonomik nedenlere dayanmaktadır: Yeterli sermayesi olan yayıncılar yoktur, dergiler düşük maliyetli kağıt ve matbaalardan çıkmakta, doğal olarak az satmaktadır. Bu durumu değiştirebilmeyi iki yayıncı başarır: Biri, Alaeddin Kıral, diğeri Ceylan Yayınları'nı kurarak çizgi roman yayıncılığını başlatan Erdoğan Egeli'dir. Başarı kazanmaları çizgi roman karşıtı görüşlerin hedefi olmalarına da neden olacaktır.

Pekos Bill, rivayet odur ki, Kıral'ın kendi çocukları için yayımladığı bir dergidir. Kapağı, çevirisi ve kaligrafisi, baskısı -yarı tifdruk- ve renk kullanımı gerçekten başarılıdır. O güne değin hiçbir çizgi roman ya da çocuk dergisi bu denli "güzel" sunulmamıştır. Pekos Bill, bunun karşılığını alarak çok satacaktır. Öyküleri değilse bile çizgileri gerçekten etkileyicidir. Piyasadaki başarısını, İtalyan çizgi romanlarının Türkiye'deki ilk önemli çıkışı sayabiliriz. Öncesinde kadınlara yönelik soap opera kalıplarındaki İtalyan çizgi romanları yayımlanmamış değildir ama Pekos Bill öykü ve anlatımı ile çocuklar için düşünülmüş (Dick Fulmine gibi örnekleri özellikle katmıyoruz) Türkçe'deki ilk örnektir. Aslında derginin yayını bizzat İtalyanlar tarafından başlatılmış, her nedense tek sayı çıkan bu denemenin ardından, yaklaşık on ay sonra Kıral tarafından sürdürülmüştür. Yayının ticari başarısı çocuk dergileri üzerinde yoğunlaşan çizgi roman karşıtlığını kısa zamanda üstüne çekecektir. Pekos Bill, 70. sayısı çıkarken çocukların ruh sağlığını bozduğu gerekçesiyle toplatılıp yayını durdurulacaktır (1953). Dergi, Koca Teks adıyla yayımına devam edecek, beraatinin ardından ve yeniden Pekos Bill olarak çıkacaktır. Anlaşıldığı kadarıyla Pekos Bill özelinde bütün çizgi roman yayıncılarına gözdağı verilmek istenmiştir. Çok satması nedeniyle ona yöneldikleri de açıktır. Kırklı yıllardan devralınan çizgi roman karşıtlığını -tekrar etmek gerekirse hâlâ çizgi roman terimi kullanılıyor değildir- özetleyecek birkaç görüş şöyle sıralanabilir: Ali Rauf Akan, Fransa'daki gelişmeleri aktararak "çocuk suçlarının artması Fransız Parlamentosu'nda endişe uyandırmış (...) Tedrisat Birliği Başkanı 'Biz Tarzan'a karşı mücadeleye geçtik' demiştir. Zira Tarzan, küçük beyinli- kuvvetli bazulu insanın fikre galebesi demektir. Fransız çocuğunu saran tehlike bizim çocuklarımızı da tehdit ediyor (...) çocuk dergilerinin sahifeleri barut kokuyor; çocuk romanlarından kan fışkırıyor (...) çocuklarımızı Tarzan'ın elinden, gangsterin kucağından, ham kuvvetin terbiyesinden ne zaman kurtarmağa çalışacağız? Sinirleri kovboy halatına, beyinleri Tarzan kafasına, duyguları gangster yumruğuna benzedikten sonra mı?" (Aile, İlkbahar, 1949) diyecektir. Vedat Nedim Tör, "çocuklarımız iki eli tabancalı, suratı maskeli haydut edebiyatıyla mestoluyorlar" (1950: 12), biçiminde hayıflanacak, Aile dergisinde çıkan bir başka yazıda "artık kız çocuklarımız bile işaret parmaklarını tabanca namlusu gibi uzatarak pen pen!' diye büyükleri korkutmaya kalkıştıklarına şahit olmuyor muyuz?" diye sorulacaktır (Aile, İlkbahar, 1950). Yine aynı dergide yapılan anketlerde, yayıncıları "fikir ve his simsarlığı"; dergileri "çocuklarımızın zihinlerini bulandıran neşriyat"; öyküleri de "çocuklarda vaktinden evvel inkişaf eden bir avantür hevesi uyandırmak" biçiminde suçlayan görüşler belirtilecektir.

Tüm bu görüşlere rağmen sağduyulu ve oldukça sakin açıklamalar getiren yaklaşımlar da yok değildir. Gerçi etkileri, kıyametvari bir tonda-geri dönülemez bir noktadaymışçasına zikredilen "çocuklarımız..." endişesi karşısında oldukça azdır. Sabri Esat Siyavuşgil, bu konudaki istisnaî savunmalardan birini yapmış, öyküler hakkında "içinde yaşadığı cemiyetin kargaşalığı ve yaman baskısı allında bunalan (okuyucuya) bir inşirak vesilesi veya ümit kaynağı olur" demiştir. Bu düşüncenin Pekos Bill'in beraat kararında benzer biçimde kullanıldığını belirtelim. Tartışılan popüler kültürün kendisidir aslında. Siyavuşgil de fikrini kırklı yıllarda artan sevda ve kahramanlık romanlarına yönelen eleştiriler nedeniyle yazmıştır. Yazının Tek Partinin resmî gazetesi Ulus'ta çıktığını hatırlatarak, çocuklarla ilgili bölümünü aktaralım: "(...) Şüphesiz çocuklar, kahramanın ejderhalarla boğuşmasını, velhasıl hikâyenin tabiat üstü, masal unsurlarını severler. Bu harikuladelikler, onlardaki coşkun muhayyilenin en tabii gıdasıdır. Hayalinde kendini roman kahramanının yerine koyan çocuk, bir an olsun, kendi aciz hayatını unutur. Bugün bazı psikologların gösterdiği gibi, çocuğun şuur altında kuvvetle yaşayan gerilik duygusu, hikâyenin bu harikulade insanlar aleminde zararsız bir tatmin sahası bulur" (Ulus, 1.8.1944).

Pekos Bill'den sonra ellili yılların satış başarısı kazanan ikinci çizgi romanı "Tommiks"'tir. Film yapımcısı Münir Hayri Egeli'nin, işiyle ilgili ortak yapım amacıyla gittiği italya'dan getirdiği, asıl adı Capitan Miki olan bir western çizgi romanıdır, Tommiks. italya'da aynı yıllarda moda olan çocuk - kahramanların belki de en ünlüsüdür. Başarılı serüven kurgusu, ölçülü mizahı ve akıllıca kotarılmış devamlılığıyla yüksek satışlara ulaşmıştır. Münir Hayri Egeli, yayıncılık işine giren oğlu Erdoğan Egeli için önce Capitan Miki'yi ardından aynı üreticiler tarafından hazırlanan Il Grande Blek'i getirecektir. Tommiks ve Teksas adlarıyla yayımlanacak bu diziler, o kadar yüksek satışlar yakalayacak, o denli ilgi göreceklerdir ki, Türkiye'de çizgi romanın seyrini değiştireceklerdir. Tommiks ve Teksas'ın başarısı, öncelikle uzun yıllar çizgi roman yayıncılığı yapacak olan Ceylan'ı ortaya çıkaracaktır.

Erdoğan Egeli, gazetelerdeki çizgi roman modasını görmüş, çocuk dergilerinde bunun bir benzerini yaratmaya çalışmıştır. Ancak yerli çizerlerle yürüttüğü haftalık çocuk dergisi denemelerinde başarılı olabilmiş değildir. Zaten, bu iki italyan çizgi romanının başarısı nedeniyle dergilerini hemen kapatarak, tüm yoğunluğunu onlara vermiştir. Gerçekten de verilmeyecek gibi değildir; "roman", resimle roman", "sinema romanı" ve "resimli roman" gibi adlarla anılan çizgi romana bu dizilerden sonra Teksas-Tommiks denilmeye başlanacaktır, italya tercihi ise Kıral'ı izleyerek verilmiş değildir; tamamen tesadüfidir, iş ilişkileri nedeniyle İtalya'da bulunan Münir Hayri Egeli'nin seçimiyle olmuştur. Maliyetinin ucuz olması (Pekos Bill gibi renkli değildir), çeviriyi bizzat Hayri Egeli'nin yapacak olması bu seçimi kolaylaştırmış gözükmekledir. Western tercihinin mantığı ise açıktır: Kovboy filmleri, savaş sonrası Avrupa'da yaşanan Amerikanlaşmanın en önemli göstergesidir. İtalyadaki üretim nedeni ile Türkiye'deki tüketimi arasında doğal bir paralellik vardır, ilginçtir, bizde otuzlu yıllarda çocuk dergilerinde, ellilerde gazetelerde yayımlanan Amerikan kaynaklı çizgi roman ve bantların içerisinde western ağırlığı yok denecek kadar azdır. Hattâ bugün Amerikan çizgi roman ansiklopedilerine bakıldığında western türünün istisnai birkaç örnek dışında hiç olmadığı görülebilir. Bizdeki western ilgisinin de Hollywood'tan çıktığı açıktır. Bu dönem best-seller olan Pekos Bill, Tommiks ve Teksas gibi İtalyan çizgi romanları da (fumettiler) Hollywood'un western filmlerinden beslenmektedir; bir başka deyişle, sinemanın yarattığı ilgiden faydalanmak için üretilmişlerdir. Ellili yıllarda, italya ve Türkiye'de çizgi romanın sanat sayılmaması, üreticilerin adlarının anılmaması ve saygı görmemesi düşünülürse, örneğin Tommiks ticarî olarak "Amerika özlemi "ne hitap edecek biçimde tasarlanmıştır. Anlatılan öykünün kendisine odaklanıldığı için kimin tarafından üretildiği, ne İtalya'da ne de burada önemsenmiştir. Bu sebeple, Tommiks ve diğer western fumettileri uzun yıllar Amerikalıların ürettiği sanılacaktır. Aynı yargının üç aşağı beş yukarı İtalya'da da yaşandığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Amerikalılar tarafından üretilme sanısının, satış artıracağı da düşünülmelidir.

Amerikanlaşma, ticarî getirisi yüksek olmasına karşın siyasal anlamda bir hoşnutsuzluk yaratmaktadır. Çocukların ruh sağlığı ile endişelerin yanına milli kimlikle ilgili uyarılar eklenmiştir: "(...) bu mecmualar yabancı magazinlerden devşirilmiş, Türk yavrularını kozmopolitleştirerek, ahlâkî telakkilerini sarsacak, millî terbiyemize aykırı fikirler aşılayabilecek evsafta hazırlanmış kıymetsiz neşriyattır" (Parla, 1954: 2).

Tommiks ve Teksas, Pekos Bill kadar yoğun bir tepkiyle karşılanmış değildir. Her şeyden önce resmî bir yasaklama yaşamamıştır. Öte yandan Amerika'da aynı yıllarda Wertham'ın öncülük ettiği gelişmeler çizgi roman yayımlayan her ülkeye mutlaka bir biçimde aksetmiş durumdadır. 1958 yılında Pedagoji Cemiyeti "Çocuklara zararlı yayınlar" ile ilgili toplantılar yapmaya başlar. Yine aynı cemiyetin daveti üzerine, Türkiye Akıl Sağlığı Cemiyeti, Üniversite Çocuk Psikiyatri Enstitüsü, Türk Sosyoloji Cemiyeti, Türk Psikoloji Cemiyeti, Muallimler Birliği, Halk Eğitim Derneği, istanbul Öğretmenler Derneği, Çocuk Dostları Derneği, Doğan Kardeş ve Çocuk Haftası dergilerinin delegelerinden teşekkül eden bir komisyon, mevcut yayınları inceleyecektir. Bu geniş çaplı toplantılar, Amerika'da yaşanan düzenlemelerden farklı bir yönde gelişir. Her şeyden önce resmî bir oluşum değildir. Ayrıca zararlı olanlardan çok "çocuklar için yazılmış olan iyi kitap ve dergileri" tespit etmek gibi bir amaçları vardır, tespitlerini bir rapor olarak Millî Eğitim Bakanlığı'na takdim edeceklerdir (Dünya, 9.11.1958). Toplantılardan çıkan sonuçlara bakılırsa "çocuklara zararlı olduğu düşünülen" çizgi romanlara yönelik yasaklayıcı ya da düzenleyici hukukî düzenlemeler önermiş değillerdir. Her ne kadar toplantılarda "küçükleri zararlı eserlerden koruma kanunu" hakkında hissedilir bir serzenişle konuşulmuşsa da bir değişiklik talebi yapılmamıştır. Oluşumun uzun vadede etkili olduğunu söyleyebilmek mümkün değil. Demokrat Parti'nin özellikle 1954 sonrasında popüler olan -elbette vergisini de veren- ürünlerle ilişkisi, Tek Parti iktidarının müdahaleci kültürel tepkilerinin aksine mesafelidir. Bu mesafelilik, uygulanmaya çalışılan liberal politikalara ve çok satar çizgi romanların apolitik özelliklerine bağlanabilir. Türkiye'de çizgi romanın algılanma biçimlerinde etkileyici olan unsurlardan biridir, apolitizm. Çizgi roman, karikatür geçmişine sahip üreticilerin yaptıkları bant-karikatür çalışmaları dışında muhalif bir alan oluşturabilmiş değildir. Güncele - aktüel politikaya göndermeleri olan, hiciv ağırlığı taşıyan çizgi romanlar oldukça sınırlıdır. Gazetelerde -bir kısmı dergiye de dönüşen- yerli tarihî çizgi romanlar, dergilerde ise İtalyan-yabancı western türü ağırlıklıdır. Temel eksen serüvendir, yaşanan hayatın zorluk ve sıkıntılarından kurtulma beklentisiyle tüketilmektedirler. Bu türden bir anlatının iktidarı rahatsız etmeyeceği de açıktır. Demokrat Parti'nin kültür ve sanat adamları çevresinde iktidar olamadığı düşünülürse, "kaçış edebiyatının" bizzat iktidar tarafından kitleleri manipüle etmek için kullanıldığı görüşünün aynı çevrelerde neden yaygınlaştığı anlaşılabilir. Marksizm ve dolaylı olarak Frankfurt Okulu üyelerinin "kitle kültürü" yaklaşımları altmışlı yılların ikinci yarısından itibaren entelektüel çevrelerde sıklıkla kullanılır olacak, yetmişli yılların tamamında kabul gören hakim bir anlayışa dönüşecektir. Öncesinde ise DP karşıtı (ya da CHP destekçisi) ifade ve yorumlarla kaçış edebiyatı pejoratif bir anlamda kullanılacak, gayri ahlâkî sayılacak ve 27 Mayıs sonrasında iktidara gelen sağ parti uygulamaları ile birlikte düşünülecektir. Gelişmelerin çizgi romanla ilgili karşılığı şudur: Çocukları psikolojik olarak kötü yönde etkilediği biçimindeki "pedagojik", kozmopolitleştirip millî terbiyeden uzaklaştıracağı yönündeki "milliyetçi" ve anti-entelektüelizmi beslediği yönündeki kültürcü eleştirilere bir yenisinin eklenmesidir; çizgi roman sağ ideolojilerle tanımlanır olmuştur.

LEVENT CANTEK
 

kast44

Kıdemli Üye
19 Tem 2012
181
307
Çizgi Romanın tarihini bu kadar güzel hazırladığınız için size çok teşekkür ederim.Kolaylıklar dilerim.
 
Üst