Levent Cantek- Çeviri üzerine bir yazı (Kişisel Blog)

oks03

Yönetici
28 Haz 2010
586
12,991
neverland
Akademisyen, Senarist, Editör ve Yazar Levent Cantek'in kişisel bloğununda yazdığı bir yazı. Gözden kaçmasın bir köşede dursun.


Lan Senin Kemiklerini Kırarım Davar!
0021081.JPG

Barış (Uygur) paylaşmış bunu, o vesileyle gördüm, hatta sosyal medyada ayrıca yazıştık onunla. Tuncay Akgün, haliyle hafızadan yazıyor ve pek çok insan gibi hatırladığı kısımları başlangıç sayıyor. Hasbi Tembeler, Gırgır'da ilk kez 1973 yılında yayımlanıyor, yani 80'lerden önce de dergide yer alıyor. Behiç Pek ve Galip Tekin, dergide yokken de yayımlanıyordu ve ilgi gördüğü için 80'lerde de Gırgır'ın bir parçası olabilmişti. İlk çevirmenlerin kendisi ve Tufan Tezer olduğunu bizzat İlban Abi söyledi bana. Ertem'in o yıllardaki Gırgır'da tek İngilizce bilen üretici olduğunu hatırlatayım.

Nefis çeviri derken ise şöyle bir şey kastediliyor, herhangi biri çeviriyor, dergideki üreticilerden biri de o çeviriyi uyarlıyor, yerelleştiriyor. Buna çeviri demek tek kelimeyle haksızlık. Galip (Tekin) Abi, İngilizce bilmediği için çeviri yapması mümkün değildi. Behiç Abi, çeviri yapacak kadar dile hakim mi bilmiyorum ama Hasbi Tembeler 90'larda Pişmiş Kelle'de yayımlanırken uyarlamayı bizzat o yapıyordu diye duymuştum. Barış da bunu anlatmış.

Tuncay Akgün'ün "nefis çeviri" olarak, sanıyorum romantize ettiği tercüme güzellemesini pek çok kişi "doğru", "meşru", "uygun" kabul edebiliyor. Örneğin Can Yücel, iyi bir şair, her bakımdan ilginç bir muhalif olduğu için sevenleri onun uyarlamalarının "mükemmel" olduğunu düşünüyor, oysa Tercüme bölümlerinde nasıl yanlış çevirilir örnekleri olarak okutuluyor. Dil bilen birinin, diyelim çevirmenin eserin aslında olmayan bir espriyi, kendince güzel, komik ve uygun bularak başka türlü "yazmasını" anlamıyorum. Can Yücel yapınca iyi başkası yapınca kötü olacak diye bir ayrım yapamayacağımıza göre hiç yapılmaması gerekiyor.

Zaten o yüzden de Hasbi Tembeler türü uyarlamalar biraz gizli saklı yapıldı, dil bilenler karşısında yapılan iş azımsanarak itiraf edildi. Çevirmen imzası hiç atılmadı vs vs. Tersten düşünelim, Walker bu uyarlamalara üzülür müydü acaba? Duysa ne derdi? Bunu şuradan ölçebiliriz, ünlü bir romancı Türkiye'ye geldiğinde mutlaka bir çevirmen çıkıp yazara Türkçe çevirilerinin çok kötü-çok yanlış olduğunu söylüyor. O yazarın, doğru olup olmadığını ölçemeyeceği bir iddia karşısında yüzünün düştüğünü, mutsuzlaştığını an be an görüyoruz.

Çizgi romanın tercümesinde şöyle bir sorun var, o espriyi, o konuşmayı o balona taşırmadan sığdırmanız, bazen kısaltmanız-sadeleştirmeniz gerekiyor. Dünyanın her yerinde, her dilinde olan-yaşanan bir külfet bu. Aşılmayacak bir külfet de değil. Arada bir yaşanıyor olması, çevirmene "yazarlık" hakkı tanıyamaz. "Sadakat gösterilen çeviri güzel olmaz" iddiası da yanlış anlaşılıyor ve keyfi çevirileri meşrulaştırmaya yarıyor.


Mizahi bantlarda konuşma dilini yakalamak, argoyu ve gündelik olanı yerelleştirmek önemli. Eskiden bu konu isimleri Türkleştirmeyle başlar, açık ara abartılırdı. Şimdi daha sakin yapılıyor, bakılıyor. Yukarıdaki kare, Hasbi Tembeler'in Gırgır'da yayımlanan ilk bölümlerinden alınma. Sizce ne kadarı çeviri olabilir bu cümlelerin?
DSCN5431.JPG
 

ekenciz

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
13 Eyl 2009
2,993
13,518
Hasbelkader amatörce çeviriler yapan ben Cantek'in kimi tespitlerine katılıyorum. Ama karşılığında ne önermiş yazıdan onu çıkaramadım. Hasbi örneği iyi bir örnek olarak mı verilmiş yoksa kötü bir örnek mi, bunu pek anlayamasam da kötü bir örnek olası için konulduğu intibasını edindim. Merak ediyorum çavuş Hasbi'ye ne diyordu da bu çevrilmiş kısım hoşa gitmemiş? Bunu açıdan biraz daha örnek vererek açıklasa yazıdan daha fazla fayda elde edeceğimi düşünüyorum.
"Çeviri kadın gibidir güzeli sadık, sadığı da güzel olmaz" sözü elbette yanlış çevirinin üstünü örtmek için bir kılıf olmamalı. Ama sadık çeviri ancak anlam açısından olur, sözler açısından olmaz fikrindeyim.

Çevirmene yazarlık hakkı tanımak: Burda itirazım var, çeviren burda bizzat kendisine tanınan alanda yazarlık yapıyor ve yapmalıdır da. Yapmadı mı ortaya yavan bir şey çıkıyor. Yemek yapmak gibi, size malzemeler veriliyor ama yemeğe eklenecek kimi yan unsurlara ve pişirme usul ve süresine siz karar veriyorsunuz. Malzemeyi asıl tarifdekiyle aynı oranda koymak ve hiç bir malzemeyi eksik bırakmamak değil çevirmenlik, bazen köri yerine karabiber koysak ya da kırmızı biber daha güzel olabilir diye düşünmektir çeviri işi diye düşünüyorum. Elbette bu da tartışmaya açık.
 
Son düzenleme:

oks03

Yönetici
28 Haz 2010
586
12,991
neverland
Tercüme mi , çeviri mi? Tercüme diyorsak tamamen katılıyorum ama çeviri diyorsak, özellikle mizah gibi yerel dil ve kültürün ana etken olduğu bir dalda, hiç birine katılmıyorum. Kabaca Türklerin güldüğü şeyle Almanların, Fransızların, İngilizlerin güldüğü şeyler yüzde yüz olmasada farklı.
Tek bir örnekle izah edeyim, usta yazar Goscinny'nin harika kelime oyunları ve karakter isimleri Türkçeleşmeden nasıl anlaşılacak? kısaca Hopdediks'i mi tercih edersiniz, Obelix'i mi?
Aslına bakarsanız Levent Cantek'de bundan farklı birşey söylemiyor tek şikayet ettiğiabartı ve ekenciz'in de üst mesajda yazdığı gibi çeviride anlamların yok olması, eserlerin değersizleştirilmesi. Akbay Gırgır'ının 2000'li yıllarda bastığı Manara'ları, Tardi'leri nasıl kepaze ettiğini de unutmamak gerek.
Kısacası yabancı bir eseri ne olursa olsun rezil eden de , başyapıt haline getiren de çevirisidir.
 
Üst