BİNBİR ROMAN Sayı 125 _ 01 Ekim 1950 _ 3.Seri

Doktor Kim

Aktif Üye
17 Mar 2011
325
14,124
BİNBİR ROMAN Sayı 125 _ 01 Ekim 1950 _ 3.Seri​

SKMBT_C22013121711170_0603.jpg

Bu gün önce özgün adı Rip Kirby olan Nik Pinkerton yani bilinen adıyla Dedektif Nik'ten bahsetmek istiyorum.

Binbir Roman Dergisi'nde neden özgün adıyla değil de Nat Pinkerton adıyla Türk okuruna ulaşmış ve Nat Pinkerton adı nereden akıllarına gelmiş biraz açıklamaya çalışayım.


Ama önce linkleri vereyim de kimse bana kızmasın! Aldığım duyumlara göre sunumlarımı gereksiz ya da uzun bulup gerçekten kızanlar varmış neme lazım! Linkleri indirdikten sonra isteyen, merak eden yazıya bir gözatabilir ya da tamamını okuyabilir nede olsa...



BİNBİR ROMAN Sayı 125 _ 01 Ekim 1950 _ 3.Seri Dengelenmiş Olarak 20 Mb:




BİNBİR ROMAN Sayı 125 _ 01 Ekim 1950 _ 3.Seri Ham Tarama Düzenlemesi 14 Mb:




BİNBİR ROMAN Sayı 125 _ 01 Ekim 1950 _ 3.Seri - Beyazlatılmış Olarak 17 Mb:



SKMBT_C22013121711170_0591.jpg


Bu gün önce özgün adı Rip Kirby olan Nik Pinkerton yani bilinen adıyla Dedektif Nik'ten bahsetmek istiyorum.

Binbir Roman Dergisi'nde neden özgün adıyla değil de Nat Pinkerton adıyla Türk okuruna ulaşmış ve Nat Pinkerton adı nereden akıllarına gelmiş biraz açıklamaya çalışayım.


Binbir Roman Dergisi'nde Rip Kirby'nin serüvenleri 1948 yılından 1952 yılına kadar Nat Pinkerton adıyla yayımlanmıştır. Oysa Nat Pinkerton, Amerikada yaşamış Pinkerton Detektiflik Acentesi'nin kurucusu, yazar ve Amerikan dedektifi Allan Pinkerton'dan (özellikle Tex, Judas ve Red Kit gibi çizgiromanlardan hatırlıyoruz zaten...) esinlenilmiş bir polisiye dizisi kahramanıdır. Bir ara Avrupa'da, özellikle Fransa ve Rusya'da çok meşhur olmuştu. Türk okurları tarafından en fazla tutulan polisiye dizisi Nat Pinkerton çevirileridir. 1908-1928 yılları arasında 161 adet Nat Pinkerton kitabı çevrilip yayımlanmıştır.
NPS028.jpg
V_pogone.jpg
wpe1512d89_06.png
NAT_PINKERTON_1944_200x277.jpg


pinkerton_tu_140_big.jpg
pinkerton_tu_130_big.jpg
İşte bu dedektif Nat Pinkerton serisi romanlarını Alex Raymond' da okumuş ve hem kendisi hemde yarattığı karekter Rip Kirby, özgün Nat Pinkerton'dan çok etkilenmişlerdir.

İşte 1001 Roman yayıncıları ya bu durumu bildiklerinden ya da özgün Nat Pinkerton'un yukarıda bahsettiğim ülkemizdeki şöhretinden yararlanabilmek için Rip Kirby'i Nat Pinkerton olarak adlandırmakta bir beis görmediler kanımca...


Bu kadar eskiye uzanmışken yaptığım araştırmalarda rastladığım alttaki paragrafta Abdülhamit dönemine şöyle bir uzanıverelim... Fotoğraf sanatçısı ve yönetmen Cüneyt Gök amcasını ve kitaplarını anlattığı yazısında tavan arasında bulduğu Nat Pinkerton kitaplarından yola çıkarak şöyle der:
DSC_0219_copy.jpg
DSC_0210_copy.jpg
"Amanvermez Avni, Kandökmez Remzi, Nahit Sami, Fakabasmaz Zihni, Cingöz Recai, Cıva Necati, Çekirge Zehra, Tilki Leman, Kartal İhsan, Kara Hüseyin, Elegeçmez Kadri, Polis Hafiyesi Yılmaz, Şeytan Hadiye, Pire Necmi, Badik Hilmi bilinen Türk hafiye romanlarının ünlü kahramanlarıdır.

İlginç bir örnek; Abdülhamit ve Sherlock Holmes'i aynı kitapta buluşturan Ermeni yazar Yervent Odyan, kitabında polisiye bir öykü çevresinde Abdülhamit'i kötüler... Sherlock Holmes İstanbul'a gelir ve Abdülhamit'in tahttan düşürülmesi için komitacılarla beraber çalışır...

Abdülhamit'in 10 bin kitaplık bir koleksiyonu varmış, bunların 5 bini Osmanlı tarihine aitmiş. Diğerleri arasında hatırı sayılır bir yer tutanlar ise Polisiye romanlar... Kurduğu bir tercüme bürosuna Avrupa basınında kendisi ile ilgili çıkan haberleri ve ilgilendiği konuların yanı sıra Polisiye Kitapları çevirttirmiş.

Bu arada ilk kez 1909 yılında çevrilen gerçek "Sherlock Holmes" kitabı "Dilenci" adıyla yayınlanmış.

"Şarlo- Polis hafiyesi ve gülünç sergüzeştleri" 1924 yılında bir dizi polisiye türü ile dalga geçen kitaplar serisinden çıkmış Sinema dünyasında büyük ün kazanmış Charlie Chaplin'in polisiye dizisinin yazarı bilinmiyor..."


Bu güzel bilgilerden sonra kaldığımız yerden Rip Kirby konusunun başka boyutlarına geçebiliriz artık...

Dedektif Nik, uzun yıllar Hürriyet gazetesinde Güngörmüşler, Fatoş ve yaratıcısı Sezgin Burak olan Bizimkiler ile alt alta yayımlanan 3 yada 4 kareden oluşan bant çizgiroman türüydü. Çocukken gazetede en sevdiğim ve okumak için ertesi günü iple çektiğim sayfaydı. Gazetenin ilk önce bant çizgiroman sayfasını okurdum. Pazar günleri ise Bizimkiler, Fatoş ( bence adı en azından Basri ile Fatoş olmalıydı ki çünkü Basri benim favorimdi...Chic Young'ın 1930'da yarattığı bant çizgiromanda Basri'nin karısı Fatoş ve çocukları, dev sandviçleri, briç partileri, beleşçi komşuları vardı...) ve Güngörmüşler'in yayımlanan 12 ila 20 kareden oluşan özel bölümlerini sabırsızla beklememe karşın okumayı en sona bırakırdım. Böylesi daha tatlı gelirdi. Ne yazık ki Dedektif Nik'in böyle özel bölümleri olmazdı gazetede...

Gözlüğü, piposu ve kıravatı olmadan bir düşünün kime benzer Rip Kirby...
2uij061.jpg
Bir yerde çizgiroman kitabı çıktığında Sahaf sanal adlı bir arkadaşın"Dedektif Nik'in pardesü giymiş halini Kızılmaske'nin tedbili kıyafetle halkın arasına karışmasına benzetirdim" diye yazdığını anımsıyorum. Ki Serüven dergisinin bloğunda belirtildiği gibi Horoz Şekeri yayınevinin yayımladığı Dedektif Nick ve Uşak Desmond adlı kitabın girişinde Alex Raymond'u tanıtan bir yazı var... Var olmasına ama Alex Raymond sonrası çizmeyi sürdüren asistanı John Prentice'in çizdiği maceralardan derlenerek oluşturulduğu görülüyor. Neden Prentice tanıtılmamış ya da Alex Raymond' un çizimleri yayınlanmamış? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demek geliyor insanın içinden... Sonuçta editörün Yalvaç Ural olması bu soruyu açıklığa kavuşturuyor sanırım. Ayrıca renkli serüveleri basılsa çok daha iyi olurdu bence...


Dedektif Nik, yani orijinal adıyla Rib Kirby, Alex Raymond'ın yarattığı bir çizgi kahraman, bir bant karakteri. Alex Raymond, yalnızca Dedektif Nik değil, aynı zamanda Flash Gordon (Baytekin), Jungle Jim, Secret Agent X-9 gibi ülkemizde de sevilen pek çok karakterin yaratıcısı.İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Raymond, eski başarılı karikatür bantlarını (Flash Gordon, Jungle, Jim, Secret Agent X-9) sürdürmemiş, bunun yerine, eski denizci olan özel Dedektif Nik'in, yani Rip Kirby'nin kahramanı olduğu yeni çizgi bantı üzerinde çalışmaya başlamıştır.

Amerikan basınında ilk kez günlük olarak 4 Mart 1946'da yayınlanmaya başladı. İlk serüveni ‘‘Yaralı El’’le okuyucularla tanışan Dedektif Nik'in maceraları gazete okurlara tarafından büyük ilgi görmüş, bu zarif ve salon efendisi görünümündeki jön çok sevilmiştir. Bu ilgi, 1949'da Raymond'a ünlü "Reuben Ödülü'nü getirmiştir.Dedektif Nik, ülkemizde ilk kez Nat Pinkerton adıyla "1001 Roman" dergisinde görüldü. Ancak, bugünkü ününe 1950'li yıllarda Hürriyet gazetesinde başlayan yayınıyla ulaştı.

Dedektif Nik, orijinal adıyla Rip Kirby, Çizeri Alex Raymond gibi, Rip Kirby de İkinci Dünya Savaşı'na katılmış bir deniz subayıydı. Savaştan sonra ise, profesyonel dedektif olmaya karar verdi. Pipo içen, gözlüklü, ciddi ve kurallara bağlı kibar dedektif Rip Kirby, aynı zamanda aydın, bilime meraklı, klasik müzikten hoşlanan tam bir centilmen olarak da tanımlanabilir. Dizinin değişmez elemanı olan Desmond ise, hem Kirby'nin uşağı, hem de onun koruyucusudur. Eski bir kasa hırsızı olan Desmond, ilk zamanlarda patronunu özellikle tehlikeli sarışın Honey Dorian'ın tacizlerinden korumakla görevlidir.

Alex Raymond'un savaş nedeniyle ara verdiği çizgi romanlara yeniden dönüşü, Amerikan basınında ‘‘büyük ustanın büyük dönüşü’’ olarak yorumlanmıştı. Çizgilerinin en ustalaştığı dönemde bu eseri yaratan Raymond, 1956 yılında ölünce de, asistanı John Franklin Prentice tarafından diziye devam edildi.

1948 yılında Binbir Roman Dergisi'nde Nat Pinkerton adıyla Türk okuruna ulaşan Rip Kirby, 1952'ye kadar da aynı dergide kaldı. Hürriyet Gazetesi'nde Dedektif Nik'in yayını 1950 yılının Temmuz ayında başladı ve 19 Aralık 2000 tarihine kadar da aralıksız devam etti. Nik'in ilk öyküleri King Features Editörü Ward Grene ve yazar Fred Dickenson tarafından yazılmıştır.

1956'da Alex'in büyük bir talihsizlik sonucu otomobil kazasında yaşamını yitirmesi üzerine Ajansı onun başlattığı öyküyü ve kahramanı yaşatabilmek için yerine çizer John Prentice'ı bulmuştur. Yazar Dickenson 1980'lerin ortalarına kadar öyküleri yazmayı sürdürmüş ama daha sonra görevi başka yazarlar devralmıştır. Bu da Prentice'nin 1999'da ölümüne kadar sürmüştür. Son Rip Kirby günlük çizgi roman bandı Frank Bolle tarafından çizilmiştir.

Yıllar içinde bant aralarında Frank Bolle (Son çizimi yapan), All Williamson, Grey Morrow ve Neal Adams olmak üzere bir çok yazar ve çizer de yer almıştır. Ta ki 26 temmuz 1999 yılında Ajans çizgi kahramanı Nik'i emekli edinceye kadar.

Bir forumda bir arkadaşın "Dedektif Nik, 1999 yılında emekliye ayrılır tabi ki, zira 1970'lerden sonra yavaş-yavaş tırmanan; Vuran-kıran asan-kesen silahını çekince 10-15 kişiyi öldürmeden bırakmayan tiplemelerin çizgi roman ve sinemaya hakimiyetinin başlaması, bu tip kibar ve entel tiplemelerin sonu oldu." şeklindeki bu konudaki kısa yorumuna katılmamak mümkün değil elbette...


******************************************************************************************

Nat Pinkerton ve Alex Raymond'dan epeyce bahsettik... Şimdi de 1001 Roman Dergisi hakkında önceki sayılarda tekrarladığım gerçeklere ek bazı yeni bilgiler vermek istiyorum.

1923-1940 yılları arasında çocuk gazete ve dergilerinin sahiplerine baktığımızda iki isim dikkat çekmektedir. Bu isimlerden birincisi “Haftalık Resimli Gazetemiz”, “Resimli Mecmua”, “Ateş”, “Yavrutürk” ve “Binbir Roman” adlı beş adet çocuk gazete veya dergisi yayımlayan Tahsin Demiray’dır. Diğeri ise “Çocuk Sesi”, “Afacan” ve “Gelincik” adlı üç adet süreli çocuk yayını çıkaran M. Faruk Gürtunca‘dır. Bu iki ismin dikkat çeken bir diğer ortak özelliği ise öğretmenlik eğitimi almaları ve bu mesleği icra etmiş olmalarıdır.

Faruk Geç anlatıyor: Türkiye Yayınevi’ne çalışıyordum (1948).

Türkiye Yayınevi’ne çalışıyordum (1948). O yayınevi Babıali’nin bir ekolüydü. Bütün ressamlar oradan yetişmiştir. Sururi dahil. Hafta Dergisi, 1001 Roman, Yıldız Dergisi vardı. Babıali’nin hemen hemen tek haftalık yayın yapan kuruluşuydu. Binbir Roman’da Mandrake’yi çizerek başladım. Daha doğrusu kopyalıyordum, onlar Weekly’den alıyorlardı. Renkli sayfalar o günkü teknik aynen basma imkanına sahip değildi. Siyah beyaz kopya ediliyordu. Daha sonra renklendiriliyorlardı. İki buçuk lira para alıyordum sayfasına o zaman.

Bir de tabii Hürriyet’in çıkardığı Yedigün var. Hatta Yedigün kapanmıştı, 20. Asır, Nebioğlu’nun çıkardığı, o daha sonradır, Hayat, Doğan Kardeş ve Yapı Kredi’nin, Kazım Taşkent’in kurmuş olduğu bir kuruluş. Henüz ofsete geçmemişlerdi. Hazırlık yapıyorlardı ve onlar Türkiye’ye ilk ofseti getiren kuruluştur. Yapı Kredi-Doğan Kardeş. Onlar daha sonra Hayat ve Ses çıkıyor. Ben o arada Hayat Dergisi’nde de bir şeyler yaptım. Galatasaray Lisesi’nde okuyordum. Cemil Cahit vardı işin başında, “Önce bunlarla başla, bakalım yapar mısın, yap da görelim” dedi. Anlattı bana nasıl yapıldığını.

Aydınger kağıdını alırsın, koyarsın üzerine, yapıştırırsın, aynen çizgilerin kopya çekilmesi. Ben birkaç deneme yaptım, götürdüm. Tamam, dedi, oluyor, başla dedi. Bir müddet o iş devam etti. Sonra 1001 Roman’dan hikayeler vermeye başladı. O hikayeleri resimlemeye başladım. Cemil Cahit, “Sen bu işi öğrendin, sana Hafta dergisinden hikayeler vereceğim” dedi. Hafta Dergisi’ne başladım.

Tercüme hikayeler yayınlanırdı. Bugün o tarz dergiler yok. Benden önce çizgi roman yapabileceklerin veya yapmak isteyenlerin denemeleri var Hürriyet’te. Hürriyet Şevki’den doğan boşluğu doldurmak için birilerine yaptırmak istiyor. Tutulan, okunan bir köşe olduğu için… Bedri, Firuz, hatta Galip benden önce deniyorlar. 1955’te Hürriyet’ten teklif geldi. Yapılanlar gazete yöneticilerini pek tatmin etmemiş. “Bir de sen dener misin?” dediler. Deneyim, dedim. O dönem bunlar İtalyan foto romanlarından tercüme işlerdi. “Tamam”, dediler.


*****************************************************************************************

Sinemamızın tacsız kıralı Ayhan Işık da “Binbir Roman” ve “Yavru Türk” çocuk dergilerinde yayınlanan bazı romanları resimlendirmiştir.

*****************************************************************************************

Tülay Yavuz ve Zeynep Kesemen ile yaptığı söyleşide Yılmaz Atadeniz Fantastik film tutkusunu ve 1974-1980 dönemi Türk sinemasını ise şöyle değerlendirir:

... Benim fantastik filmlere ilgim çocukluktan, o zamanlar okuduğumuz o güzel fotoromanlardan başlıyor. Zira bizim zamanımızda “Çocuk Sesi” gibi, “Binbir Roman” gibi orijinal çocuk mecmuaları vardı. Özellikle “Binbir Roman’ın içindeki her fotoroman Amerika'dan birebir getirtilmişti. Bunların içinde “Kızılmaske”, “X-9”, “Mandrake”, “Maskeli Süvari”, “Tarzan” ve sonradan “Bay Tekin” diye seyrettiğimiz filmlerin de fotoromanları vardı. Biz bunlarla büyüdük. “Kızılmaske”den “Casuskıran” filmime, “Maskeli Şeytan” dan “Maskeli Beşler” filmime kadar bütün bunlar benim kafamdan kendi özverimle çıkmış olaylardı...


Burada kendi yazdığım kısımlar dışında yine kendi kurgulamamla bir çok yararlandığım yazı ve bilgiler için adlarını andığım ve anamadığım emek ve fikir sahiplerine çok teşekkür ediyorum. Umarım okurken beğenmiş ve keyif almışsınızdır.

ZamanGezgini


SKMBT_C22013121711170_0607.jpg


SKMBT_C22013121711170_0605.jpg


SKMBT_C22013121711170_0610.jpg


ZamanGezgini​
 

gandor08

Yönetici
6 Ocak 2013
18,366
141,629
Teşekkürler abi, acaba kaçımız sizin gibi doyurucu bilgiye sahip ve yazma özelliğini kullanabilen insanlarız. Lütfen tüm konularınız da aynı şekilde devam. Bu bilgiler muhteşem bilgi kaynağı. Sağolasınız.
 
Üst