Diana Olmak...

Lami Tiryaki

Onursal Üye
21 Nis 2009
513
3,729
Bir Fantom’un sevgilisi, nişanlısı ve nihayet eşi olmak onurlu bir durum olmasına rağmen pek kolay olmasa gerek. Anı defterlerinde öğrendiğimiz kadarıyla dostumuzun dedeleri prenseslerden maceracılara kadar bir dizi kadınla evlilik yapmışlar. Kesin olan şey bu kadınların tamamının asil, güçlü, güzel ve Fantom soyunu sürdürmeye layık kadınlar olduklarıdır(aksi mümkün mü?..). Biz bunların içinden sadece bir tanesini detaylı olarak tanıyoruz. 20. Fantomun eşi sevgili Diana. Her ne kadar Birleşmiş Milletler’de olmasa da eşimin hemşire olması dolayısıyla Fantom’la ortak bir yanımın olmasıda bana ayrı bir gurur veriyor nedense.

Peki Diana olmak nasıl bir duygudurki(forumun bayan izleyicileri bu konudaki yorumlarını buraya yazabilirler mi)?.. Düşünün evinizin üst katında penceresi sürekli açık duran bir oda var. Bazan o odada birinin varlığını hissediyorsunuz. Gece sessizce gelmiş yerdeki şilteye uzanmış sevgilisinin hayaliyle uykuya dalmış. Yengenizin yüreğine indirecek bir olay olmasına rağmen çok heyecanlı olmalı. Düğününüzün Afrika’nın cennet bir köşesindeki Altın Sahilde bulunan balayı kulübesinde başlaması, muhteşem güzellikte bir hayvanat bahçesi olan Eden Adası’nda balayı yaşamak bir kadın için çekici midir acaba? Bunlara yanıt verebilmek için çizgi roman okuru bir kadın olmak gerek herhalde. Bayan arkadaşlar yorumlarınızı bekliyoruz. Sevgili Diana’mız bütün bunlara razı ve Fantom’u çok seviyor. Aslında Fantomun sunduğu yaşama içten içe hayranlık duyuyor bence. Tay’ın 236-237. fasiküllerinde yayınlanan “Mutluluğa Doğru” isimli macerayı hatırlayan var mıdır? Fantom’un evlilik teklifini aldığı zamanki Diana’yı hatırlıyor musunuz? Diana Fantom için ideal bir eş, gerektiğinde ideal bir Dişi Fantom (bu konuda Bayan Fantom konu başlığında enfes resimler var), gerektiğinde müthiş bir macera arkadaşı olabiliyor. 1996 tarihli Billy Zane’li The Phantom filmindeki Diana’yı hatırlamak bile yeter. Falk’ın kadınlarında ortak özellikler olan sporcu, hümanist çelik gibi kadındır Diana. Dünyanın neresinde olursa olsun başı belaya girdiğinde “o” gelip kendisini kurtarır. Böyle bir ayrıcalığa kaç kadın sahiptir acaba? Dostlarımıza ikiz çocuklarıyla birlikte nice mutlu yıllar dilerim.

Gelelim bir başka Diana’ya. Bu Diana, kurgusu tamamiyle Falk’ın Mandrake’si ve bir miktar The Phantom’u üzerine kurulmuş olan Martin Mystere’deki Diana’dır. Falk’ın kadınları kadar sporcu değil, ama onlar gibi kamuda çalışıyor. Onlar gibi uzak ta kalsa ihmal de edilse Martin’ine hayran. Onlar gibi sonunda kahramanıyla evlenip hayatına devam etmiş. Alfredo Castelli Martin Mystere’yi hemen tümüyle Mandrake’nin evreninden esinlenmiş olarak kurgulamış. Kızılmaske’den ise sadece bir tek ögeyi, Diana’yı almış. Adını bile birebir kullanmış. Diana Mystere’de Martin’le birlikte sayısız maceraya imza atmış. Nasıl Diana Walker arada bir Fantom olmak zorunda kalıyorsa, Diana Mystere’de bazan Martin’den daha çok gizem avcısı olmak zorunda kalabiliyor.

Aralarındaki tek fark, Diana Walker’ın henüz kıskançlığına şahit olmadım. Ama bayan Mystere epey kıskanç. Gerçi Martin gibi kadınların gözdesi birinin sevgilisi olunca, bu kader oluyor ama, farklılar işte. Diana Walker’ın geçmişi hakkında çok detaylı bilgimiz yok ama Diana Mystere hakkında epey bilgimiz var. Bu açıdan Martin öykülerinin Kızılmaske’ninkilerin önüne geçtiğini de söyleyebiliriz. Her iki Diana’da-ve dahi Narda-çok güzeller. Model kadınlar gibiler. Falk’ın sade sıradan kadınlara tahammülü yok biliyorsunuz. Öyleki Narda’yı gerçek anlamda “Kainat Güzeli” bile yapmıştı(Tay 75-76. fasiküllerde ve 104 numaralı albümde yayınlanan Güzellik Yarışması adlı macerayı hatırlayınız). Kahramanımız ne kadar yaşlanırsa yaşlansın iki Diana içinde zaman durmuş gibidir. Bu durumda sormak gerekir. Kızılmaske ya da Martin olmak nasıl bir duygudur acaba?

Selamlar
Lami
 
Son düzenleme:

büyük beyaz

Yönetici
Çeviri & Balonlama
E-Dergi Takımı
17 Ağu 2009
17,734
44,020
denize sıfır
Yazıyı özetlersek her eve bir Diana gerekli.:)Diana ormanda yaşasa da,bu yaşamı tercih etsede karşısındaki bir orman adamı değildir.Atalarının günlükleriyle elde ettiği bilgiyi kültürü her fırsatta okuyucuya yansıtmaktan çekinmez.Romantizmi doğayla harmanlaması da belki Diana için cezbedici bir unsurdur.

Lami hocam yazılarınızı keyifle takip ediyoruz,diğer dostlarımızıda bir cümleyle de olsa konuya iştirak etmelerini bekleriz.:)
 

direnc11

Yönetici
11 May 2009
10,089
36,765
İstanbul
Üstadım, kadın üyelerimiz görüşlerini yazsın deyince erkekler bir şey yazmaya cesaret edememiş galiba :)

Yazını her zamanki gibi keyifle okudum.

Diana sahiden hiç yaşlanmayan kadınlardan. Diana karakteri ilk kez 1936 yılında yayımlanan ilk Phantom gazete bant öyküsü olan "The Singh Brotherhood" ile ortaya çıkmış. Hatta Phantom başlığı altında Diana'nın bu ilk ortaya çıkışı Phantom'un kendisinin ilk ortaya çıkışından önceymiş. (Galiba birkaç kare önce)

Söz konusu macera Türkiye'de ilk olarak 1940'tan itibaren yayımlanmaya başlayan "1001 Roman - Özel Sayı" serisinin 30. sayısında "Sing'in Intikamı" başlığıyla çıkmış. Keşke ulaşabilme fırsatımız olsa...

1936 yılında ilk kez ortaya çıkan ikilinin, evliliği 1977 yılında gerçekleşiyor. Tamam, ilk karşılaşmalarında henüz çocuklarmış ama aradan geçen 41 yıl içinde sahiden de pek yaşlandıkları söylenemez. İkizlere rağmen :) Halbuki Martin Mystere'de görece ciddi bir yaşlanma sürecinden bahsetmek mümkün. Yılların etkisi kendisini Diana'da pek olmasa da Martin Amca'da epeyce gösteriyor. Bu yaşlanma sürecinde Diana'nın etkisi ne kadardır bilemem.

Keyifli yazı için teşekkür ederim, üstadım.

Not: Bilgileri aldığım kaynak:
 

Lami Tiryaki

Onursal Üye
21 Nis 2009
513
3,729
direnc11 derlediğin bilgileri keyifle okudum, teşekkür ederim. Bu arada dostumuza 20. Fantom deyip duruyorum 21. olduğunu atlamışız, kusura bakmayın. Verdiğin linkte Sy Barry'nin Diana'yı tasarlarken Charlie'nin Melekleri'nin Kelly'si Jaclyn Smith'den esinlendiğini de öğrendik. Doğrusu ya çocukluğumun efsanelerinden Smith'in Kızılmaske'de karşıma çıkmış olması beni bir tuhaf yaptı.

Kızılmaske evrenini deştikçe ilginç bulgulara varıyoruz. Keşke şu bilgileri derleyebilsekte adam gibi-hatta yanına Mandrake'yi ekleyip-bir Lee Falk kitabı bastırsak... Emeklilikte yakın değilki...

Selamlar
Lami
 

yeryüzü

Yönetici
3 Eki 2011
17,047
75,620
hiçbiryerde :)
kızılmaske olmak iyi,
martin olmak kötü,
açık ve net söyleyebilirim....
çünkü kızılmaske!nin eşi annemiz,
martin'in eşi ise kız arkadaşımız ya da eşimiz gibi!
çok fena polemiğe girdim şimdi
hemen kaçıyorum bana müsaade!...
 
12 Şub 2010
15,006
543,776
Martin'in Diana'sı daha gerçekçi bir karakter. Maceralı hayatı, Martin'le tanışmasından çok önceye dayanıyor.

Diana Martin'in profesör arkadaşının sevgilisi iken Martin onu ayartıyor. Profesör arkadaşı da hem Diana'yı, çok sonra da Ferraris'ni Martin'e bırakıyor.

Diana'nın bir de öğrencilik döneminde şeytani bir tarikatın lideriyle de ilişkisi olduğu izlenimi veriliyor bir başka macerada.

Yine Martin'den ümidi kestiği bir dönemde bir başkasıyla gönül ilişkisi oluyor.

Kızılmaske'nin Diana'sı ise Kızılmaske'yle tanışıncaya kadar masum mu masum:)

Evliliği ise çok zor. Biri Amerika'da, öteki Afrika'da. Kızılmaske Amerika'ya Diana'yı görmeye değil, hep bir macera vesilesiyle gider. Kızılmaske'nin Amerikan gümrüğünden nasıl geçebildiği, vize sorunlarını nasıl aştığı benim için hep muamma olmuştur:)

Ormanda Kızılmaske için 1/10 Diana çekiciliğindedir derler:)
 

Lami Tiryaki

Onursal Üye
21 Nis 2009
513
3,729
Martin'in Diana'sı daha gerçekçi bir karakter. Maceralı hayatı, Martin'le tanışmasından çok önceye dayanıyor.

Diana Martin'in profesör arkadaşının sevgilisi iken Martin onu ayartıyor. Profesör arkadaşı da hem Diana'yı, çok sonra da Ferraris'ni Martin'e bırakıyor.

Diana'nın bir de öğrencilik döneminde şeytani bir tarikatın lideriyle de ilişkisi olduğu izlenimi veriliyor bir başka macerada.

Yine Martin'den ümidi kestiği bir dönemde bir başkasıyla gönül ilişkisi oluyor.

Kızılmaske'nin Diana'sı ise Kızılmaske'yle tanışıncaya kadar masum mu masum:)

Evliliği ise çok zor. Biri Amerika'da, öteki Afrika'da. Kızılmaske Amerika'ya Diana'yı görmeye değil, hep bir macera vesilesiyle gider.
Ormanda Kızılmaske için 1/10 Diana çekiciliğindedir derler:)

Sevgili profesör "çok gerçekçi" tespitler. Gerçek olamayacak kadar güzel olansa, her iki Diana'nın güzellikte birbiriyle yarışıyor olmaları. Bizim kahramanlar kıskanılacak tipler hakikaten :)




Kızılmaske Amerika'ya Diana'yı görmeye değil, hep bir macera vesilesiyle gider. Kızılmaske'nin Amerikan gümrüğünden nasıl geçebildiği, vize sorunlarını nasıl aştığı benim için hep muamma olmuştur:)

Bu konudaki fikirlerimiz için "Güç Deneme" başlığında yazdıklarımızı bir daha gözden geçirmeni öneririm. Sonrada fikirlerini tekrar paylaşmanı...

Selamlar
Lami
 
12 Şub 2010
15,006
543,776
ALINTI :

Lee Falk’un olağanüstü saf anlatımı ve Sy Barry’nin tertemiz çizgileriyle hayat bulan bu, deyim yerindeyse trajikomik korkunç öykü Kızılmaske hikayeleri içinde belkide efsanenin dayandığı ana eksenin yapısını etraflıca çizen, tartışmasız tüm soruların cevap bulduğu en çarpıcı anlatıdır. Bizim yaşadığımız evrenle kahramanların yaşadığı evren taban tabana zıt koşullar içermektedir. Diğer evrendeki iyi kötü netliği bu tarafta anlamını yitirmekte, muğlak, kaygan bir zemine oturmaktadır. Bizim yaşadığımız normal yaşamda, Fantom’un kostümü içinde sıkılıp sıkılmadığı, kurdunu uçağa nasıl kolayca bindirebildiği oldukça tuhaf gelirken, insanların soyulan zavallıları nasıl görmezden geldiği, egemenler tarafından sömürülmeyi nasıl bu kadar kolay kabul ettikleri, çıkarları uğruna birbirlerini nasıl kazıkladıkları, bunun için kardeşin kardeşi nasıl tanımadığı bize hiç tuhaf gelmez. Çünkü biz, Fantom kadar saf değiliz. Fantom ve insanları, saf iyilik ve saf kötülük ayarları iyi yapılmış varlıklardır. Oysa biz insanların iyilik ve kötülük ayarı diye bir özelliğimizin olmadığı bir gerçektir. Biz buna “Normal Yaşam” diyoruz. Kit Walker gibileri için bu koşullarda yaşamak kadar “Güç Bir Deneme” olamaz. O nedenle “Kızılmaske Hakkındaki Tuhaflıkları” merak etmenin de bir anlamı yoktur aslında.

.........

" ... Fantom’un kostümü içinde sıkılıp sıkılmadığı, kurdunu uçağa nasıl kolayca bindirebildiği oldukça tuhaf gelirken, insanların soyulan zavallıları nasıl görmezden geldiği, egemenler tarafından sömürülmeyi nasıl bu kadar kolay kabul ettikleri, çıkarları uğruna birbirlerini nasıl kazıkladıkları, bunun için kardeşin kardeşi nasıl tanımadığı bize hiç tuhaf gelmez... "

Bu görüşe katılmıyorum. Bize de tuhaf gelir, aslında tuhaf doğru kelime değil, çünkü soyulan zavallıların görmezden gelindiği de doğru değil,

Dünyanın tüm ülkelerinde haksızlığa, güçlülerin hegemonyasına karşı olan bireyler, fikir akımları, siyasi oluşumlar, düşünce kuruluşları, gençler, bilim adamları vardır ve bunların mücadeleleri çoğu zaman çizgi roman veya film kahramanlarından daha da takdire şayandır. Çünkü çizgi roman ve film kahramanlarına üstün güçler ihsan edilmiştir senaryo yazarları tarafından, hatta ölümsüz kılınmışlardır. Oysa gerçek hayatta böyle bir koruma altında olmayan kahramanlar suikastlere kurban gitmekte, faili meçhule maruz kalmakta, hapislerde çürümekte veya komplolarla haketmedikleri şekilde rezil edilebilmektedirler. Bu yönleriyle aslında çizgi roman kahramanlarından daha üstün, daha kahramandırlar.

Bu işin bir yönü

Öteki yönü ise, çizgi roman sever ve okuru olarak kimimiz daha gerçekçi çizgi romanları, kimimiz gerçeküstü konuları olan çizgi romanları severiz, kimimiz western türünü, kimimiz korku türünü veya mizahi türünü tercih ederiz. Bendeniz hemen hepsini severim, ama uçan kaçan süperleri biraz daha az severim:). Ama hangi türü olursa olsun kendi türü içinde de tutarlı olan, benim için daha saygındır. Çizgilerin güzelliği yanında senaryosu da, diyalogları da önemlidir benim için. Kimi arkadaşlar için font, balon düzeninin daha önemli olduğunu biliyorum. Ressam arkadaşlar için ise çizgiler... Yazılarını okumayıp çizgilere dalan:) arkadaşları biliyorum.

Burada belirleyici ve önemli olanın " çizgi roman okumayı sevmek " olduğunu düşünüyorum. Benim için çizgi roman okumak bir zevk, boş zamanlarımı en iyi değerlendirme tercihim. Hatta çizgi roman okumak için "boş zaman yaratmaya özen gösterecek kadar ":) seviyorum.

Ama o kadar.

Yani aslında çok da ciddiye almıyorum. Çünkü o benim zevkim, hobim.
Çok ciddiye alırsam zevkten, hobiden çıkar, başka şeye dönüşür.

Fantomun köpeğiyle uçağa nasıl binebildiği veya Amerikan gümrüğünden maskeyle nasıl geçtiği hususu da şöyle bir aklıma gelip tebessüm ettiren bir hususdur. Konu açıldığı için, yeri geldiği için tam yerine manzara koydum:)

Bu nedenle, zavallıların soyulmalarının tuhaf bulunmayıp, Fantomun köpeğiyle uçağa binmesinin tuhaf bulunması hususlarının aynı kefeye konulup hüküm verilmesi bana pek tutarlı gelmedi.

ALINTI :
O nedenle “Kızılmaske Hakkındaki Tuhaflıkları” merak etmenin de bir anlamı yoktur aslında.

1 - Doğrudur, bir çizgi romandır.Çizgi romanda imkansız şey olmadığı gibi, her zaman mantık aramak da mantıksızdır.

2 - Ama merak etmek "anlamsızdır" sözü neden? Okuduğumuz çizgi roman hakkında fikir beyan etmek anlamsız mıdır? Hatta hakkında fikir beyan edilmesi amacıyla ayın konusu olarak seçilmemiş mi?

Çok çok sevdiğim Teks'in birbirini tekrar edegelen maceraları hakkında söz açsam, yeri geldiğinde gevezelik raddesine gelen uzun uzun konuşmalarını hicvetsem bu beni, Teks'i yine de okumaktan alıkoyar mı? Tabii ki hayır!

Kızılmaske deildiğinde hep ... ormanda ... diye başlayan espriler gırla gitmiyor mu? Yine de Kızılmaske okumaya devam ediyoruz.

Lee Falk ve Barry'nin sözünü edilen öyküsü de benim için bir çizgi roman macerasıdır ama beni affedin sizin duyduğunuz heyecanı ben yaşamadım o öyküde. Okudum, geçtim. Çünkü herhangi bir günlük gazetede, bir tv haberinde ondan çok daha etkileyici gerçek yaşam öykülerine saklıyorum heyecanımı. Suriye'de insanların toplu katliama maruz kalmaları, Afganistan'a Irak'a demokrasi götürmek için milyonlarca insanı bombalayanların bu ülkelerin petrolünü, müzelerini yağmalaması, madenlerini çalmaları, daha şu günlerde Mali'ye karşı ABD si Fransası, Almanyasının asker ve silahlarını seferber etmesi benim sinirlerimi tepeme çıkarıyor, heyecanlandırıyor. Yoksa Kit Walker'in New York parklarında serserilerle yaşadıkları, çizgi romana ayırdığım saatlerde benim için bir eğlencedir.

Saygılarımla.
 

Lami Tiryaki

Onursal Üye
21 Nis 2009
513
3,729
Değerli fikirleriniz için teşekkür ederim. Çok güzel tespitler. Her ne kadar gerçek dünyadaki haksızlıklara tepki gösteren gerçek kahramanların olduğuna ve bu kahramanların insanlar tarafından desteklendiğine sizin kadar inanmasam da(aksi takdirde bu günkünden farklı bir düzende yaşıyor olurduk) bu yöndeki tarihin çok değerli kayıtlar olduğu doğrudur. Çizgi roman okumak benim için eğlenceden öte bir şeydir. Sadece eğlence olarak gördüğüm bir hobim için kitaplar dolusu yazı yazmak, arkadaş grupları oluşturmak, yayınevlerine destek çıkmak gibi faaliyetlerde bulunmazdım herhalde. Çocukluğumda yaşadığım tüm kötülüklerde sığınacak bir limandı onlar. Hala öyleler.

Evet arkadaşlar, muhabbet çok güzel gidiyor. Bu yönde başka fikirleri olanlar da yazarsa muhabbeti dahada reklendiririz.

Selamlar
Lami
 
Üst